22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
9 OCAK 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA İ LJ±1. kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Harold Pinter, Jane Austen'in aynı adlı romanından uyarlanan 'Mansfield Park'ta başrolde 70. yaşmi oyıınlarla kutlayacak 'Konumuz yaşamveöiüm'KâkürServfei-Keat Oyt culan, Margaret Edson'ın Pu- litzerödüllü ve Amenka'da bü- yük ilgı toplayan oyunu 'Nuk- te'yi (Wit) sahneliyor. 'Nnkte'; 'bütün ömrünü sözcûklere ada- yan' bir edebiyat profesörünün kansere yakalanmasından son- ra, 17. yüzyıl Ingılız şuri ve me- tafızik felsefesine gıtgellen ile zenginleşen, yaşamdakı para- dokslar ve ironik dunımlarla iç içe, 'öfcne kadar onotamaya- cagnmz. göz kamaşüna bir in- sanhk komedbd'. Oyunda, ya- şamını. John Donne'ın şiınne. , Kutsal Soneler'ırun araşnrma- sına ve yaşam, ölüm, Tann kav- ramlanna adamış olan profe- sör Vrvian Bearing; ûniversite hastanesınde, kendini, yaşamı- nı verdiği bu felsefenin tıbbi karşıu içinde buluradeta... Uy- gulanan deneysel tedavı süresi içinde, işini, yaşamını, hastalı- ğını irdeler. Kendini, çevresini; çok ınsancıl, çok ıronik bir te- bessümle gözler. Ve bir değişi- me uğrar. kendi de seyırci de... Yıidız Kenter'ın yönettiği, E Leyla Tepedelen'in çevirdi- ği'Nükte', yanndan itibaren Iz- mir'de Sabancı Kültür Merke- zi'nde sahnelenecek. Oyun, ocak ayı boyunca cumartesi, pazar, pazartesi ve salı (15/16/ 17/18/ 22/ 23/ 24/25) yinele- necek. Kûltûr Servisi-Ünlü Ingiliz oyun yazan Harold Pinter, bir Jane Aııs- ten klasiğınin sinema filmi yoru- munda başrol oynuyor. Patricia Ro- zemanın senaryosunu yazdığı ve yönettiği Jane Austen'in aynı adlı romanından fılme uyarlanan 'Mans- fietö Park'ta Pinter, tam döneminin, 19. yüzyılın ilk yansının adamı ola- rak nıtelendirilen, vakur ve onurtu bir aristokratı, Sır Thomas Bertham'ı canlandınyor. Rozema, fılmdeki özgür yorumun- da, kitapta Austen'i andıran Fanny Price karakterini başkışı olarak ele almış ve baskın bıçünde ön plana çı- karmış. Aynı zamanda Sir Thomas'ı romanda olduğundan daha karmaşık ve aykın bir figür haline getirmiş; Thomas'ın Amerika'dakı köle tacir- liğı gıbi kuşku uyandıncı işlen üze- nnde odaklanmış Kamu haklan ve kişisel özgûrlük savunucusu Pin- ter'ın, bu rolü ûstlenmesinin kimli- ğıyle bağdaşıp bağdaşmayacağı üze- rine yapılan ahlaki tartışmalara ya- nın son derece net: "Son fBmim' Mo- jo'dabirkatiKcanl*ndırdıın.BiL,be- mmdışançıkıpinsanlanöMünhlğüın anlamına gehnryor." Pinter, Patricia Rozema'nın ınce eleyip sık dokuyan ûslubunun ken- disinde hayranlık uyandırdığını be- lırtiyor: ManeAııstenyaşasaydı,emi- nim Patricia Rozema'ya yeşO ısık ya- kanü. Kitapta olan her şey, gerçekte, dönemin tophımunda var. Rozema da fantezi yapmıyor. FOm masanın ai- tmda ne varsa dişan çıkanyor." 'Sufctrm tanhnası gJbiydT 70. yaşının eşiğındekı Pinter, hay- li üretken. Mart ayında Londra'da sahnelemeyi planladığı 'Cekbrati- OB' (Kutlama) adında yeni bir oyun yazdı. 1972'de yazdığı, 'Rememb- rance of Things Past' (Geçmiş Şeylerin Ammsanması) adlı sahnelenmemiş oyunu, gelecek sezon Kraliyet Ulusal Tiyatrosu'nda (Royal National Theatre) kendı uyarlama- sı ve Di Trevb'in yönetmenliğinde sahne- lenecek. Haziranda 'Pinter Cemryeti' (Pinter So- ciety) ve 'Pinter YazüarT (Pinter Review), Londra'da yazann onuruna yapılacak bır konferansta bir araya gelecekler. Pinter'ın ekim ayuıdaki doğum gûnü kutlamasında, 1960'ta büyük gışebaşansı elde edenbırWest End oyunu 'Caretaker' (Kapıcı) buiez Pat- rick Marber'ın yönettiği, Micaael Gam- bon'un başrolünü oynadığı sahneleme ile ger- çekleştirilecek. Pinter, son oyunu 'Kutlama'yı oldukça ./If arold Pinter, martta Londra'da sahnelenecek 'Celebration' adlı yeni bir oyun yazdı. 1972'de yazdığı 'Remembrance of Things Past' adlı sahnelenmemiş oyunu, Kraliyet Ulusal Tiyatrosu'nda sahnelenecek. Ekimde doğum günü kutlamasında ise 1960'ta büyük başan elde eden 'Caretaker' oynanacak. sancılı aşamalar geçirdikten sonra bitire- bılmış: "Geçen mayıs birkaç sahne yazdık- tan sonra kendimi kilitfenmiş hissettim, ar- tık yazamıyordum. Ağustosta eşim Lady Antonia FraserfleDorsette kiraladığımız ev- de, oyunu tekrar ele aldım, ancak başan sağlayamayınca vazgectim. Bir akşam fivey oğlum ile eşi ziyaretünize gekiiğinde, Lady Antonia oyunun başuu sesü olarak okuma- mı rica etti. Isteksizce okumaya başladım. Dinleyicilerm gûlmelerine aldırmadan oku- mayı sürdürdüm. Sonuçtan şaşkındım ve beni saran coşku dalgasjyia yeniden çahşma- ya başladım.' Sulann lanlması' gibrydî, ya- nşmadm ve ûç-beş gün içinde oyunu bitir- dim." Ciddi alt metnine rağmen 'Kutiama'da, Pinter'mbundan önceki 'MoonKght' (Ayışığı) ve 'Ashes to Ashes' (Kûl- ler Küllere) oyunlannda yer alan ka- ranlığın değişime uğradığı görülü- yor. Oyun bittiğınde yazar her zaman olduğu gıbı kopyalannı arkadaşla- nna gönderiyor. Pinter, 'Ceza' yeri- ne 'KuÜama' adlı bir oyun yazdığı için herkes memnun kalıyor. 'Kutiama' bir restoranda geçiyor ve Pinter'ın sık sık restoranlarda ye- mek yediği gerçeğiyle başlıyor. Ya- zar, dışanda yedığinde, mekândan kahkahalar dahil kulaklanna enşen her şeyi, asla yazmadığı ama hep duyduğu şeyleri netleştiriyor. Oyun- da T. S. EKot'tan EMsha Cook Jr.'a pek çok ûnlüyü tanıyan (tanıdığı varsayüan) büyükbabasının eğlence- lı anılannı anlatan bir garson, yemek- te tartışan birkaç çiftın lafına kan- Ş«r Geçmişte yaşanan bir olay 'KuHama'nın kökeninde Pinter'ın geçmişte yaşadığı bir olay yatıyor. Pinter, 21 yaşında işsiz bir oyuncuy- ken kısa bir sûre özel bir kulüpte komi olarak çalışır. Bir gûn iki müş- tennın Kafka hakkında konuştuğu- nu duyan Pınter, Kafka'nınkıtapla- nndan birinin tarihini düzelterek sözlerini keser. Mûşterüerle konuş- mama kurahna uymadığı için mut- fağa döndüğûnde işten atılmıştır. 'Kutlama'da ise konuşmaya büyük- babasının anılanyla yavaş ve gevrek bir guiş yapmasına izin verilen gar- sonu kimse kovmaz. Pinter, son kısa oyunu 'KüDcr KûDere'de bu- partnere ihtiyaç duy- mazken 'Kutbma'da bu kanlığmı bo- zuyor. Eşının, 45 dakikalık oyunu, 1947'de ilk yazdığı oyun olan 'Ro- om' (Oda) ile birlikte sahnelemesi önerisine karşı çıkmıyor. Pinter, bir repertuvar kurnpanyasında oyuncu olarak turnedeyken, Bristol Üni- versitesi'nde öğretim üyesi olan arkadaşı Henry Wwolf un teklifıyle 'Oda'yı yazar. Oyunu belirlediği tanhte bıtiren Pinter, ar- ük bir oyun yazandır. Woolf, oyunun özgün Bristol yapımında rol alır. Woolf, Pinter'uı daveuyle Londra sahnelemesinde de aynı ro- lü üstlenecek. tki oyunda da yemek servi- sinin yanı sıra şiddet unsuru ortak; 'Oda'da fiziksel şiddet de yer alıyor. Pinter, 'Kutiama'nm ve 'Mansfield Park'm da bir bağlamda ortak olduğunu, güçle sar- sümaz bağa olan paranm ele alındığım söy- lüyor: "Zenginler hakkuıda en basit varsa- yım, dûnyayı döndürdükteridir ve işin asta dabudur." İBRAHtMOVA^DAN DOĞAÇLAMAYLA ÇİGAN ROMANSLARI 'Müthiş özgûrlük hissettim' YEŞtMAKYÜZ "Cazraüziğien demokratik mü- riktir" dıyor Yıldız tbranimova... Sanatçının Universal Müzik'ten çıkan yeni albümü 'Marcanja-Çi- gan Romanslan' özgür, sıcak, duy- gusal ve canlı, Pek çok besteciye ilham kaynağı olan Çigan romans- lannı yepyeni bir biçimde, klasik motiflerle birleştirip, çoğu tanı- dık olan şarkılan dennlerden, sak- landıklan yerden çıkararak dogaçlamalarla, kendi yoru- muyla sunuyor Ibrahimova. Şarküan söylerken, tıpkı bir oyuncu gibi, sözlerin gerisin- deki öyküyü de anlatıyor. -Sizi cazmüziğiyle tanıdık. Şimdi de Çigan romanslannı kendi üshıbunuzla yorumhı- yorsunuz. Neden Çigan ro- manslan? YILDIZ IBRAHİMOVA - Ashnda bu romanslan, yak- laşık 20 yıl önce Bulgaris- tan'da Sofya'nın en büyük ti- yatrosunda sahnelenen Dosto- yevski'nın Ezüen ve Horla- nanlar' oyunundaki rolümde söylemiştim. Beni o oyuna, Rusya'dan kaçmış ünlü bes- teci Evgeni Komarov öner- mişti. Bu müziğın uzmanı pi- yanist ve besteci Komarov, "Bu parçalar senin sesine çok yatayvor" dedi. Sonra bana çok değerli, orijinal notalar verdi. Zaman zaman oyun dı- şında bazılannı söyledim. Çi- gan müziğini çok sevdim, çün- kü buparçalan söylerken müt- hiş bu- özgûrlük duygusu his- sediyorum. Aynı cazdaki gi- bi... 'Marcanja-Çigan Ro- manslan'nda yaptığım tarz, diğer bu tür müzüderden fark- lı. Bu şarkılarda benim görü- şûm, yorumum, kısacası ba- na ait bır doğaçlama var. Ba- za parçalarklasik müzikle kanşık. Örneğin, Franz Liszt'in Macar Rapsodisi'nden motifler aldım. Çigan romanslan için çok malze- metopladun. 1930'lardan 1998'in başına kadar, elıme geçen tüm al- bümleri dinledim. Daha sonra han- gi Çigan parçalanyla hangi motif- lerbirbirine uyar diye düşündüm. Ömeğin, çok bilinen 'Cdem,Ce- Iran' parçası, 1978'deCenevre'de yapılan Romanlann 2. Dünya Kongresi'nde ulusal marşlan ola- rak kabul edilmiş. Sonunda Çiganparçalannınpek çok motifle birbirine benzediğini gördüm ve birleştirdim. -ENKA'daçocukbr içinbir kon- ser verdiniz. Çocuklara vönelik başka çaİKmalannız \-ar mı? IBRAHIMOVA-Bulgaristanaa çocuklara senfoni müziğini tanıt- mak için kısa konserler veriyo- rum. Ardından da sıkıcı oLmadan, • "Çigan müziğini çok sevdim, çünkü bu parçalan söylerken müthiş bir özgûrlük duygusu hissediyorum. Aym cazdaki gibi... Bu şarkılardaki yorumumda, bana ait bir doğaçlama var." onlann anlayacağı bir dille müzik hakkında bilgiler sunuyorum. Ay- nca 'Çocuk Şarküan' projem var. Annemden öğrendiğim, çocuklu- ğundan kalma şarkılan Türkçe söylüyorum. - 'Marcanja-Çigan Romansb- n'nda hangimüzisyenlerle çahşn- nız? Türk sanatçılar da var mı? YILDIZ ÎBRAHİMOVA - Bu CD'de ağırlıklı olarak Bulgar caz- cüarla çalıştun. Çünkü bu muzi- ği bümek ve nıhundahissetmek ge- rekiyor. Aynca klasik müzik bil- gisı de şart. Albümün bütün aranj- manlannı ben yapüm. Çünkü ka- famdaki projeyi olduğu gibi ger- çekleşurmek istiyordum. Bulgaris- tan'uı en ünlü Roman Çigan ke- mancısıyla çalıştun. Çingene de- mryorum, çünkü onlarabüyük say- gım var. Yıllardır aşağılanmalan- na rağmen müziklerinin herkes ta- ranndan sevılerek dinlenmesi de çok ilginç. - Kimi konserlerinizde sahneyi ressam ve dansçı- larb paytaşıyorsunıız_ Bu tür performanslan tercih etmenizin sebebi nedir? tBRAHİMOVA-Türki- ye'de bunu ilk kez Anka- ra'da gerçekleştirdim. An- cak bu happening'leri Bul- garistan'da çok yapum. Res- me özel bir ilgun var. Res- samlann ilginç dünyalan- nı ve duygusallıklannı se- viyorum. Müzikte smırlan lormak istediğim için res- samlan, heykelüraşlan ve dansçılan bir araya getirip sahnede bu tarz happe- ning'leri kullanıyorum. - Birçok ülkede konserler veriyorsunuz. Sizin yapöğı- nızcaz müziğmin dinleyki- si Türkiye'de nasd? YILDIZ tBRAHİMOVA - Konserlerime genelde gençlergeliyor. Türkiye'de yenUiklere ve gerçek sana- ta meraklı bir kitle var. Di- ğer ülkelerde caz, çok eski- den beri dınleniyor, ama ül- kemizde yeni yeni keşfedi- liyor. Türkiye'deki ilk gün- lerimde gittiğim Ankara Hi- podrom'daki sezonun açıhş konserine gelen 40 bin ki- şininyüzde90'ıgençti. Bu çokönemlibence... - Yeni projeferiniz neler? YILDIZ tBRAHİMOVA-Yeni projemde klasik arya ve cazı bir- leştirmeyi planlıyorum. Senfoni orkestrası ve cazı kullanacağun. Gelecekalbümümün daha geniş bir coğraryanm müziğini kapsaması- nı istiyorum. Benimle ilgılı, Bul- garistan'da 50 dakikalık bir belge- sel yapüıyor. llkbaharda da çok değişik gruplarla karma bir kon- ser yapacağız. Tûrkrye'de Ok kez sanatçı dayamşmasryla Ankara'da bir performans merkezi açıfayor. Ote/dPerformansMerkea BAHAR TANRISEVER ANKARA - Devletten hıçbır destek bekleme- den yola çıktı tıyatrocular, Murat Karahöseyinoğ- hı ve Ahmet MömtazTajian. Amaçlan, tiyatro. si- nema, müzik ve sergi etkinliklerinin bir arada ola- cağı Türkiye'nm ilk performans merkezmi kurmak- ü. Maddi kaynak vaatlerinden bazüannın önü dep- rem ve banka operasyonlan nedeniyle kesilirken, sanatçı dayanışması sürdü. 27 Mart'ta açılması planlanan "Öteki Performans Merkezi''ne katkı- dabulunmak amacı> la aralannda Genco Erkal, Fer- han Şensm,ZuhalÖlcaj,HahıkBaginer,Tuna Öte- nd, Aydm Esen ve Yavuz Bmgöl'ün de bulunduğu 40 ayn grup ve sanatçı. 40 gün boyunca karşılık beklemeden izleyicilerin karşısma çıkacak. Başkent Ankara, tiyatro, sinema, müzik ve mo- dern dans gösterileri, sergı ve söyleşilerin bır ara- da yapılacağı bir performans merkezine kavuşa- cak. Tiyatro sanatçılan Murat Karahüseyinoğlu ve Ahmet Mümtaz Taylan'ın kurduğu Öteki Ya- pım Şirketi, bu amaçla 20O6'ya kadar 8 yılhğına kiraladığı GMK Bulvan 114 No'lu adreste bulu- nan bınada 27 Mart'tan itibaren etkinlikler yapma- ya başlayacak. 1966 yıhnda tiyatro yapmak üze- re tasarlanan Ankara'nın tek 'tiyatro'' ruhsatlı bi- nası daha önce Maltepe Komedi Sahnesi'nce kul- lanılmış. Ahmet Mümtaz Taylan, bunu "bir hîr ka- der" diye değerlendirirken, projelerin çizildiğinı, binadaki onanm ve düzenlemelerin yaklaşık 300 miryar liraya mal olacağını belirtti. Merkezin sanat danışma kurulunda. bır süre ön- ceyaşamını yitiren gazetemiz yazan Mahnnıt Ta- MÖngören de bulunuyor. Sanat danışmakurulumm diğer üyeleri de şöyle' Prof. Dr Sevda Şener, Emre Kongar, Yücd Er- ten, Dr. RobertoCiuii, MemetBaydur, lurgay-Er- dener, Tuna ÖteneL Menmet Gülervüz, Salima Sökmen, Füsun Levent, Ahmet Mümtaz Taylan ve Murat Karahüseyinoğlu. Proje ıçuı halen sürdürülen sponsor görüşme- lennden bazılan deprem ve banka operasyonu ne- deniyle kilitlenmiş. Ancak sanatçılar tüm olum- suzluklara karşm performans merkezini yaşama ge- çirmek için uğraşlannı sürdürüyorlar. Taylan, "Her şevi devletten bekkmemelhiz, ama gnişimcflerin karşısnıa ciddi engeOer çdâ>or. Her şeye rağmen biz,bu işiyapabileceğimize eminiz. Usta sanatçılar da bizim düşlerimizi paviaşıyor. Gerekirse tek tek bflet sabhnaya başbnacak vebflet afam se>ircflerin isnnieri duvara y^azdacak" diyor. Sanatçı dayanışması bu aşamada devreye giri- yor. Merkezin açüışına katkıda bulunmak amacry- la 40 ayn grup ve sanatçı karşılık beklemeden 40 gün boyunca izleyicinin karşısına çıkacak. Genco Erkal'ın oyunu ile 27 Mart Dünya Tiyatrolar Gü- nü'nde açılacak merkez 40 gün boyunca tiyatro- dan müziğe, dansa, illüzyondan stand-up gösteri- ye dek alanmda usta pek çok sanatçıyı konuk ede- cek. Merkezde sahneye çıkacak, söyleşi ve panel- lere katılacak sanatçı ve gruplar şöyle: ZeMha Berksoj (DostlarTiyatrosu), Ferhan Şen- soy (Orta Oyuncular), Mustafa Avlaran (5. So- kak Tiyatrosu), Zuhal Olcay-Haluk Bilginer (Oyun Atölyesı). Kerem Kurdoğlu-Naz Erayda (Kum- panya), AHan Erkekli (AST), Ahmet Levendoghı (Tiyatro Stüdyosu), Şahika Tekand, Hahık Ynce (Tiyatro Tempo), CemOzer, Prof. Dr. Metin And, KubOay Timcer,Ayşegül Sanca,AylaErduran, O- hatAşkm,MetıruEnsari,ÖzgürAydm,Ancyra Oda Orkestrası, Anadohı Seten Oda Korosu, Setva Er- dener,ŞafeKökenDurham,HakanAysev,lunaÖte- neL Aydm Esen, Kerem Görsev. Neşet-Nûkhet Ru- acan, Sehm Atakan, Uğur Yücel, Oka> Temiz, So- ul Stuff, Erkan Uğur, Birol Yav la-Şenol Finz (Yan- sımalar), Bengi Bağlama Topluluğu, Muammer KetendoğhL, Urak Karakoç. Kubat, Yavuz Bın- göl, Musa Eroğlu, thsan Bengier-Binnaz Aydan (Atelier Dance), Yasemin Arooklar Erkan. Bınada, katkıda buiunan kişi ve kuruluşlann aduun yaalacağı bir "sponsor duvan" da oluştu- nılacak. KUŞBAKIŞI MEMET BAYDUR Evrenselin Önemi Gazetemizin Bilim veTeknik ekinde yazılannı hep severek okuduğum bilim adamı Sayın Celal Şen- gör, geçenlerde bir yazısında yine son derece il- ginç ve aydınlatıcı saptamalar yapıyordu. Konu 'bilimin stendardı ve değeri" idi. Birtoplumda stan- dart yoksa orada her şey olabilir. Yazı, bu tema üstüne enfes bir çeşitleme getiriyor. Standart sözcüğünün anlamı, çağdaş Türkçe sözlüğe göre şöyle: Belirli ölçülere, yasaya, kul- lanıma uygun olan; örnek ya da temel olarak alı- nan, tek ömek. Sayın Şengör'ün altını çizdiği bir gerçek var. Türkiye'de bilimin standardı yok. Tür- kiye'de hiçbirşeyin standardı yok artık. Birzaman- lar olurgibi olmuş, ama son yirmi yıkJa yine uzak- laşmışız belirli ölçülere, yasaiara uygun davran- maktan ve bunlan temel olarak örnek almaktan. Sayın Şengör'ün dediği gibi, örneğin bilimde bir standart olmadığı için, evrensel ölçüler/yasa- lar/ömeklerancak kişileri etkileyebiliyor. Toplumu, toplumun kurumlarını, toplumun ortalamalannı etkileyenıiyor. Devlet Ctemiryollan'nı birkaç yıl içinde "kapat- mayı" düşünüyoruz. Sokak köpekterinin toplu kat- liamına girişiyoruz. Bütün köpeklerin sokaktan toplanıp öldürülmeterini öneren köşe yazarlarımız var. Trafiğimiz hiçbir standarda uymayan, yalnız- ca bize özgü bir kepazelik olarak yılda binlerce can alıyor. Polisimiz korumakla yükümlü olduğu insanlann üstüne copla, özel yetiştirilmiş köpek- lerle, dayakla, silletokat gidiyor. Hukukumuz pek bizeözgü bir hukuk halini aldı son yıllarda. Bircum- hurbaşkanımız, "Anayasayı bir kere ihlal edersek birşeyolmaz" dedi. Modernizme teğet geçeme- den "postmodern"e yamanmış sanatçılarımız çok. Fatih Terim'in cumhurbaşkanı adayı olma- sına şaşmayacak insanlanmızın say»sını düşüne- bilir misiniz? Ülkemiz son yirmi yıl içinde evren- sel ölçülere, yasalara olan bağlannı iyice gevşet- miş durumda. Üyesi olmak istediğimiz Avrupa Birliği'nin neredeyse her başkentinde, bütün film festivallerinde, bu arada istanbul ve Ankara Film Festivali'nde de en iyi film ödülü almış bir yapıt, Yeşim Ustaoğlu'nun Güneşe Yolculuk adlı filmi bir yıldır gösterilecek sinema bulamıyor. Hapis- hane odasında renkli televizyon, telefon, buzdo- labı, kokoreç makinesi ve silah ile fotoğraf çekti- ren adamlar var. Renkli basınımızda görüp şaş- mıyoruz. öte yandan Pınar Selek'in babası ve avukatı Alp Selek, kızıyla görüşmeye girerken yanında cep telefonu var diye soruşturma açılı- yor. Insanlar bir köşededuruyor, haklan başka bir köşede. Muhalefeti olmayan bir Meclisimiz var. Hâkimiyet kayrtsız şartsız milliyetçilerimizin. Insan- lanmız ellerinde cep telefonlan, önlerinde bilgisa- yariar, geceleri Televole, kulaklannda Tarkan ile dolaşıyorlar ortalıkta, hesaplannı dolar üstünden görerek. Osmanlı'nın yedi yüzüncü yılını kutluyoruz bu arada Sayın Şengör'ün yazısından öğrendiğim bir başka önemli ayrıntıysa şöyle: Fransa, futbolda ..dünyaşampiyonu oluncafutbolculannaprim ola- rak 62'şer bin dolar vermiş. Biz ise yalnızca final grubuna girebildikdiyefutbolculanmıza 263'er bin dolar ödedik. Zengin ülkeyiz ya! Fransa'da mes- leğinin en üst ödülünü alan bilim adamı için ayrı- lan parasal ödül onun on yıllık maaşına eşittir. Bizde ise yalnızca iki aylık maaşa. Devletin ilgisi- ne futbolcular kadar otsun mazhar olamıyor bi- lim insanlanmız. Ortalık gerçekten parasal ve ida- ri ve dinsel gücü ellerinde tutanların keyfine kal- dı yıllardır. Sayın Şengör yerden göğe haklı: "Bu güç de 1946 'dan beriuygar toplum üyelerinin de- ğil, kırsal kültürün elinde bulunduğundan Türki- ye tekrar, Osmanlı'yı çürüten ve yok eden stan- dart fakirtiğine mahkûm oldu." ••• Kimbilir belki bundan ötürü Ismail Beşikçi yaz- dıklanndan ötürü hapistedir. Paris'teki kültür in- sanımızı belki bu yüzden oradan alıp Hakkâri'ye atamışlardır. Güneşe Yolculuk belki de bundan cjtü- rü Avrupa'da her yerde oynarken, bizde bir sine- ma salonu bile bulamamaktadır. Belki bundan ötürü Meclisimizde soşyalistler, sosyal demokrat- lar yoktur ve Marmara Üniversitesi'ni satırlarla, dö- ner bıçaklanyla basıp öğrencileri ağır yaralayan şebekler, belki de bu yüzden aramızda dolanma- ya devam ediyordur. Evrensel ölçülere, evrensel yasalara saygı ve tutkuyla bağlı olmayan toplum- lann geleceği belki de bu yüzden pek aydınlık de- ğildir. Bilemiyorum efendim! Calası Londra'da yapılacak 'Mozart Türkiye'de' gösterime giriyor KüHûr Servisi-lstan- bul Kültür ve Sanat Vak- fi, Antelope ve BBC'nin işbirliğiyle sinemaya uyarlanan Mozart'ın ün- lü operası 'Saraydan K E KaçBTna'nın Londra'da- ki galası bu ay içensin- de gerçekleşecek. Öngösterimi 14 Ara- hk'ta BAFTA'da (Britan- ya Film ve Televizyon Sanatlan Akademisi) ya- pılan filmde Yekla Ko- dalh, Paul Groves, Desi- ree Rancatore, Lynton Atkinson, Peter Rose ve Oliver Tobias gıbı ünlü opera sanatçılan rol alı- yor. Çekürüeri Topkapı Sa- rayı'nda gerçekleşen fü- min sponsorluğunu is- tanbul Menkul Kıyrnet- ler Borsası üstlendi. Kültür Bakanlığı ile Başbakanhk Tanıtma Fo- nu da yapıma katkıda bu- lundu. Londra'daki ga- lanın ardından dünya si- nemalarında gösterime girecek olan film, Türki- ye'de ilk kez 15-30Nİ- san günleri arasuıda ger- çekleşecek olan îstanbul Film Festivali dolayısıy- la gösterilecek. TRT ve BBC 2 de 2000 yılmın ekim ayında filmi izleyi- ciyle buluşturacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear