29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 OCAK 2000 CUMARTESİ O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr Kıbns ve 'Ver Kurtul'cular... Tevfik ÜNAYDIN Emekli Büyükelçi A vrupa Birliği Konse- yi'nin Helsinki Zirvesi ve BM'nin gözetiminde yürütûlen Kıbns görüş- meleri nedenleriyle Kıb- ns konusu basmda ve görüntûlü yayında bir hayli gündeme gel- di ve çeşitli görüşler belirtildi. Bu arada Emekli Büyükelçı, değerli meslektaşım Gündüz Aktan'ın, Radikal'de konuyu işleyen özlü bir yazısı çıktı. Büyükelçi Aktan yazısında, bazı kö- şe yazarlannın söylemlerini "Kıbnsiçm çok fedakârkk ettik, biraz da Türldye'yi düşönefim'' şeklinde özetleyerek bunun neden yanlış olduğunu göstermeye çalı- şıyor. Büyükelçi Aktan'ın görüşüne ka- tılmamak olası değil. Bazı çevrelerde bence yadırganması gereken bir eğilim var. Bu çevreler Kıbns konusunda, soru- nun çözümü için neredeyse "ver kurtul" düşüncesini taşıyor ve çözümsüzlüğün so- rumlusu olarak açık veya kapalı bir şe- kilde Denktaş'ı gösteriyorlar. Biz nedense geçmişi çok çabuk unu- tuyor ya da daha doğnisu, unutmasak da geçmise boş verip ders almıyoruz. Yaşam savaşı venniş olan bir toplumun ve onu temsil eden liderin başka ne gıbi bir tu- tum ve davranış içınde olması beklene- bilir? Geçmişi kısacaanımsayalım: 1960 yılında iki etnik toplum ortaklığı üzeri- ne kurulan Kıbns Cumhuriyeti'nin Rum tarafı ellerindeki tüm olanaklardan yarar- lanarak cumhuriyetin Türk ortağını yok edip Ada'yı tümüyle ele geçinneye ça- lıstı. 1963'ünve 1967'ninkanlıolaylan Rumamacınayönelikgelişmelerdi. 1974 yılında ortamın elverişli olduğu düşün- cesiyle Ada'nın Yunanıstan 'a katılması- na kalkışıldı ve bu girişimin ardından kaçınılmaz Türk müdahalesi geldi. Bugün Ada'nın kuzeyinde Türic top- lumu, belki dört başı mamur olmayan, ama huzurlu ve gelecek endişesinden uzak bir yaşam sürüyorsa bu durum kuş- kusuz 1974 müdahalesi ve Türkiye'nin konıyucu güvencesinden ileri gelmekte- dir. Yakılan köylerin, toplu mezarlann, hunharca öldürülen kadın ve bebeklerin banyo küvetindeki fotoğraflanna baka- rak biz burada uzaktan az mı gözyaşı döktük; ama ya bu olaylan oradakı in- sanlar nasıl yaşadılar? Ne gibi duygular içinde oldular? Bunlan anımsayıp bu- günüve yannı öyle değeriendirelim. Kıb- nsh soydaşlanmızın ve Denktaş'ın kay- gılanru ve tutumunu o zaman daha iyı an- lanz. Kaldı ki şunu düşünelim, biz Türidye olarak Kıbns davasında nereden nereye geldik. daha doğrusu nerelere geriledik? "Yeşfl Ada bizimdir''den başiadık, "Ya taksim, ya öiüm" dedik, daha sonra "çö- znm federasyondur" da kararkıldık. Ama bütün bu iyi niyetimiz, belki de safça di- leklerimiz Rumlann "Megafi Idea" işta- hı karşısında sadece slogan olarak kaldı, ta ki Rumlann 1974'te Enosis'i fîilen gerçekleştırmeye kaJkışmalanna kadar. Bundan öte fedakârlığm bizi oereyegö- türebileceğini tahmin etmek hiç de güç olmasa gerek. Bizim unutkanlığımıza karşın, Rumlann gelip geçen tüm siya- sal ve dinsel liderleri, hatta Yunanistan Cumhurbaşkanı, hâlâ Kıbns'ın Rumla- ra ait olduğunu ileri sürmekten geri kal- mıyorlar ve bu yönde bıkmadan, usan- madan çaba gösteriyorlar. Söylenen şu: "Denktaş kati oimasm, esnektik göstersn,Türkiye'ııin çıkarlan- nı da göz öaünde buhındursım.1 ' Bu is- tem. Rum tarannın ve soruna Rum çıka- rma uygun çözüm arayan dış odaklann da ısteklenne uygun düşmüyormu? Denk- taş daha nasıl esneklik göstersin? Yıllar boyu karşı tarafin ve onu kollayanlann haksız, ınsafsız ve tehdit taşıyan zorla- malanna karşı, Türkiye ile uyum halin- de ve Türkiye'nin çıkarlannı en iyi şe- kılde koruyarak, "ortak davamjzT ola- bilecek esneklik içerisinde onurla ve yıl- madan savunan o değil mi? Ya Rumlar! Onlann tutumunda ne gibi esneklik gö- rüldü? Ada'nın tümünü ele geçirmek- ten, "Enosis''ten vazgeçtiler mi? Son ola- rakRum Dışişleri Bakanı, konfederasyon çözümünü kabul etmeyeceklerini bildir- di. Ama neden? Çünkü ezeli emellerin- den vazgeçmiş değiller. Bilelim ki çözüm- süzlük Türk taraftndan değil karşı taraf- tan kaynaklamyor. Insaflı düşünelim: Denktaş'ın haklı isteği sadece Kıbns Türkünün güvenliği. Bunun da yolu Türk tarafin Rum tarafi ile egemen eşitliğinin tanınması ve söylemeye gerek yok ki, Türkiye'nin güvencesinin sünnesidir. Bütün bunlar zaten 1959 anlaşmalann- da ve 1960 Anayasası'nda var olup son- radan gaspedilen haklardır. Öte yandan, Denktaş bu haklı istekle- rini ileri sürerken Türkiye'nin de çıkar- lannı gözetmiş oluyor. Derece derece de olsa "ver kurtuT zihniyetini taşıyanla- ra sormak gerekir: Madem ki verip kur- tulunacaksa o zaman Türkiye'nin 1974 müdahalesine ne gerek vardı? Herhal- de, geçmişte bir siyasetçimizin dediği gibi "erkekliğinıizi göstermek" için de- ğildi bu müdahale. Konfederasyon tezi, büyükelçi Ak- tan'ın da vurguladığı gibi, KKTC'nin yok sayümasını önlemek ve toplumlara- rası görüşmelerin daha sağlıkh birzemin- de yürütülebilmesi için benimsenmiştir. AB'ye üyelik pahasına konfederasyon- lu çözümden ve herhalde konfederasyon kavramının içeriğini zedelemeyen bir çö- züm şeklinden vazgeçilemez. Devleti- miz sorumlulan bunu ısrarla, güçlü bir şekilde vurguluyor ve bundan geri dönüş ohnayacağı güvencesini veriyorlar. Bu gü- venceden vazgeçilmesinin sorumlulu- ğunu sanınm hiçbirsiyasal yetke (otori- te) üstlenemez. Helsinki Bildirisi'ndeki Kıbns'ın (bu- nu şimdiki durumda Güney Kıbns ola- rak okumak gerekir) adaylığı konusun- daki söylemin esnek yoruma elverişli ol- masına karşın, sorunun adil bir çözüme kavuşturulup konfederasyon temeline dayalı Kıbns'ın ancak Türkiye ile biriik- te AB'ye üye olabileceğini beklemek herhalde aşın iyimserlik sayılmamalıdır. Bu beklenti gerçekleşmezse ne olur? Yetkililerin de üstüne basa basa tekrar- ladığı gibi, Türkiye ile KKTC arasında bütünleşmeye gidilir. Ama KKTC her- halde "ver kurtuT zihniyetiyle Rumla- nn kucağma atılamaz. Bırakın Türki- ye'nin yaşamsal çıkarlannı, Türkiye'nin bir de hiç bir şekilde ödün konusu yapa- mayacağ) bir "devletonunı" vardır. Dev- letlerin sayguüığını, büyüklüğünü ise bu manevi değer belirler. Özlemin Tadı AbdullahTEKİN _ • • nlü Fransız sanatçı SimoneSig- | Tnoret,*ÖziemiııEsla Tadı Yok" I I (= La Nostalgie n'est plus ce V ^ / ou'elle etait) adlı am kitabın- da büyük Türk şairi Nâzun Hikmet'e de yerverir:"Bir^eceNâzHnHikıiJet'leye- mekyedik. Belki de zonınlu olarak kön- sertere ara verilen gündü bu. Montand, bu aksam yemeğini unuftu. L nurtuğu içinde Chris Marker'in filminde 'Akrep Gibisin Kardeşim' şariasıu söylediği NâzımHikmet'lehiçkarşriaşrnadığınıbe- Urtti. Yemeği Alkron'da yedik. Nâam Hikmet çok vakısıkh ve heybettiydi Ül- kesinin ve kuşağuun en büyük devrim- ci ozanı olduğu için Türkiye'de yıllarca cezaevinde yatmıştı. Yemek süonunda yüksek sesJe konuşuyordu. Özgûrfûk- ten ve özgürtüklerin kısıtknmasuıdan sözedivordu.'' Simone Sıgnoret için es- ki tadı kalmayan özlem sözcüğü Nâzun Hikmet için oldukça önemli ve anlam- lıdır. Çünkü o, 61 yıllık ömrünun 30 yı- lmı hapishanelerde ve sürgünde geçir- miştir. Güç koşullann, büyük asamala- nn yetiştirdiği bir şairdir Nâzım. Bütün bu olumsuz ortam ve koşullara rağmen sevgi dolu bir insandır. tnsanma, topra- ğına, yurduna sevdalıdır. Kemal Tahir'e yazdığı bir mektupta bunu çok iyi anlatır: "thtiyarfaunak,ken- disinden başka hiç künKvisevmemek de- mektir. BizseKemaltiğim,kendimizden başka hiç kjmseyi sevmemek şöyie dur- sun, tepeden ürnağa sevdahyız." özlem sözcüğünün en güzel tammı- na Nâzım'uı dizelerinde rastlanır. Do- ğup büyüdüğü yerleri, bnükte olduğu ın- sanlan büyük bir içtenlikle, hasretle öz- lemiştir. Eskilerin "daüssda" dedikleri bir "ynrtsama", bir yurt özlemidir bu. Yemeklere, çınar ağaçlanna, tütüne ve hamsiye uzatılacak çizgide "Memleketimi sevrvorum '"• Çuıarlannda koian vurdum hapishaneierinde yarom. Hiçbir şey gideremez iç sıkmtnm Memieketimin şarküan ve tûtünfi gi- bi." "Bir vapur geçer Varna önünden Uy Karadeniz'in gümüs telleri Bir \apur geçer Boğaz'a doğru Nâzım usulcacık okşar vapuru vanareHerL." Ülkesini ve insanını böylesine özden ve içtenlikle seven bırine karşı niçin bu sevgisizlik, bu değer bilmezlik. Üstelik uyaran insanlann varlığına karşın... Zekeriya Sertelanılannda Viyana Ba- nş Kongresı'nde Nâzım'ın kendisini ta- nıştırdığı Pabio Neruda ile tokalaşırken, ünlü Güney Amerikalı şaırin şu sözle- rine dikkat çeker: u Bu adamın kadrini bfliniz. Biz onun yanmda şair bile sayd- mayız." Hey koca şair, kadrini bilmek bir ya- na, biz onu mahpus damlannda çüriit- müş, u zor zanaat" dediği gurbet elde ey- lemişiz. Yaşamayı böylesine doludiz- gin seven birine en büyük kötülüğü re- va görmüşüz. Topluma biraz daha fazla ışık ulaşma- sı için karanlıklan delmeye çalışan, ül- kemizin ve dünyanın en büyük şairlerin- den biri olan Nâzım Hikmet'ı her zaman sevgiyle anıyoruz. Nâzun Hikmet Türk- çeyi sıcak bir dile dönüştüren, toplum- sal içerikli şiirlerine duygu yükleyebi- len olağanüstü bir şairdi. Değeri her ge- çen gün biraz daha iyi anlaşılıyor ve toplumun her kesımi taraftndan okunup seviliyor. Geç de olsa bu değişim ve bu yaklaşımın insana umut verdiğini bir te- selli olarak görmeliyiz. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Çankaya Yolcusu Kim? Mayısa ne kaldı? Şunun şurasında, dört ay... önemli bir olay yaşayacağız mayısta: Çankaya'nın konuğu değişecek... Yoksa değışmeyecek mi? Süleyman Demirel beş ya da yedi yıl daha göre- vini sürdurecek mi? Cumhurbaşkanlığı seçimleri 1960'tan bu yana hep çekişmeli geçmiştir. Cemal Gürsel, Sunay, Korutürk'ün seçilmeleri kolay olmamıştır. Hele, 1980'deki o bitip tükenmeyen turlar anımsanırsa!.. 1980'de iki büyük partinin liderleri, yani Demi- rel ile Ecevit bir cumhurbaşkanı seçemediler. Haf- talar, aylar geçti, sonuç yok! Muhsin Batur az farkla Çankaya'y kaçınnca ışin rengi büsbütün değişti. Tetikte bekleyen Evren ve arkadaşlan yö- netime el koydular, olanlar da oldu... 2000 seçimi kimine göre gürültüsüz patırtısız olup bitecek, Süleyman Bey yerinde hiç değilse beş yıl daha kalacak. "Yaş yetmiş iş bitmiş" der- lerdi eskiden, şimdi yaşamın keyfi bazılanmız için yetmişinden sonra başlıyor. AJtmış beşine gelen bir kişi ne denli değerli olsa da ister istemez emekli- ye aynlır. Oysa Demirel yetmiş altısından sonra bir beş ya da yedi yıl daha iş başında kalacağa ben- zer... Benzer ama, o kadar da kolay değil bu işi ko- tarmak. MHR Fazilet, Demirel'in Çankaya'da kal- masını istemiyor. ANAP kendi liderini o yüce gö- reve uygun buluyor. Fazilet, Meclis dışından Er- bakan'ı, Tansu Hanım takşak paşayı, DSP de bil- mem Ismail Cem'i mi? Ülkenin bunca sorunu varken, bir de Çanka- ya'ya kim gidecek ya da orda kim kalacak diye ile mi uğraşacağız? Şimdiden bir karara varsak iyi ola- cak? llk kez bir tehlikeli dönemeçten rahatlıkla geçmiş olacağız. DSP liderinin en uygun, daha doğrusu tek adayı Süleyman Demirel'diıi Beş yıl daha görevini sürdürsün, Ecevit de beş yıl başba- kan kalabilsin! Nasıl olsa bu koalisyonun dağıla- cağı yok! MHP iktidann nimetlerinden alabildiği- ne yararlandığı için bu olanağı yitirmek istemez. Tuhaf şeyler akla geliyor: 80 öncesinde Demi- rel-Ecevit çekişmesi... "Üç keçiyi güdemez" der- di Demirel, Ecevit için... Allande Büllende" der- di küçümseyerek... Ecevit'in de Demirel konusun- da hiç de iyi şeyler düşünmediğini bilirdik. Şöyle böyle on yıl iki politikacı birtürlü anlaşamadı. Yok, bir kez anlaştılar. General Faruk Gürler'in yolunu kestiler, emekli amiral Fahri Korutürk'ü Çanka- ya'ya çıkardılar. Doğrusu ya yaptıklan en olumlu iş de buydu. Ama sonra yeniden MC'ler, Ecevit'in yamalı iktidarlan, yine anlaşmazlıklar, çekişmeler, sonuç 12 Eylül!.. 12 Eylül'ün yaratıcılan AP ile CHP liderleridir de- sek hiç de yanlış olmaz. Ellili, altmışlı yaşlann sar- hoşluğu muydu, neydi? Bir de baktık yetmişlere doğru durulmuşlar, birbirlerine hoşgörü içindeleri Bunu yinmi-otuz yıl önce gerçekleştirselerdi, ülke- miz çıkmazlara saplanmaktan kurtulurdu. Ne der- ler "Türfr'ün aklı sonradan gelir". Şimdi el ele kol kola, biri Çankaya'da, biri Baş- bakanlıktal.. Kimse umut etmesin bakarsın sıra ba- na gelir diye, ne Mesut Bey, ne Tansu Hanım, ne şaktak paşa, ne Erbakan, ne de başkalan... Ikti- dar iki ezeli rakip arasında kardeşçe bölüşülecek, sorun da kalmayacak!.. Bir Düzettme: Perşembe günkü "O Radyo Gün- leri" başlıklı yazımda radyolarda ilk kez fırtbol maçlannı anlatan spikerin adını anımsayamadığı- mı yazmıştım. Başta, llhan Selçuk, Metin Toker olmak üzere bırçok dost telefonla arayarak o kişi- nin Sart Çelebi olduğunu bildirdiler. Tatlı söyleşi- lerini unutamadığım Sait Çelebi'yi sevgiyle anıyor, Hgilennden ötürü değerli dostlarateşekkürediyoaım. -Şirketlere*&el müthiş fırsat! NOKIA 911O Communicator Neden Nokia 9110 Communicator? Şimdi çalışanlar, iş hayatının yoğun temposuna daha kolay ayak uydurabilmek için Nokia 9110 Communicator'ı tercih ediyorlar. r4okia 9110 Communicator ile istediğiniz kişilere telefon ve faksla anında ulaşabilir ve Internet'e kolayca bağlanıp e-mail gönderebilirsiniz. Çünkü Nokia 9110 Communicator hem e-mail sistemi hem de Windows işletim sistemiyle uyumlu. Nokia 9110 Communicator'ın sadece tek bir tuşuna basarak PCnizdeki bütün dosyaları anında güncelleştirebilirsiniz. Nokia 9110 Communicator işlerinizi yorulmadan, stres yaşamadan ve kolayca halletmenizi sağlayarak, iş hayatında veriminizi artırıyor. Şimdi şirketlere özel avantajlarla! Nokia 9110 Communicator'a şimdi çok uygun fiyata sahip olabilirsiniz. Üstelik hat ve karta para ödemeden! Ayrica hafiza kartınız (MMC), 3 aylık Superonline Internet aboneliğiniz ve faks-data hattınız da bedava! Sadece şirketlere özel bu müthiş fırsatı kaçırmayın. Size sunulan bu ayrıcalıktan mutlaka yararlanın! İTURKCELL Turkcell Kampanya Danıfma Hattı: (0212) 313 21 43 - (0212) 313 21 44 (0532) 331 11 40 Kampanya 31 Ocak'a kadar geçerli olup stoklarla sımrlıdır. K.V.K. IMOKIA CONNECTFNG PEOPLE PENCERE Küresel Salata!.. Ismet Paşa'nın çeşitli adlan var: "Inönü kahramanı.." "Lozan kahramanı.." Ancak zaman geçtikçe daha iyi anlıyorum ki Is- met Paşa'nın bu ülkeye yaptığı en büyük hizmet, Anadolu'yu Ikinci Dünya Savaşı dışında tutmak- tır. Çünkü Türkiye savaşa girseydi, "galip devlet- ler"\n sofrasına sunulacaktı. Lozan'ın sonu demekti bu. Inönü'nün akıllı, dengeli, deneyimli yönetimin- de savaş dışı kalabilen Ankara. savaş ertesinde kurulan yeni dünyada saygınlaştı; 1949'da 'Avru- pa Konseyi'ne girmekte güçlük çekmedik; elleri kanlı Avrupa, 'banşçı Türk'ün karşısında ne söy- leyebilirdi?.. Peki, biz kendi kendimizi nasıl biliyorduk?.. Sorun bu noktada odaklanıyor. • Küçük yaştan beri gazete okurum; bu bizim evin vazgeçilmez âdetiydi; bir gün 'Tasviri Efkâr' gazetesi birinci sayfasının sağ alt köşesinde Pe- yami Safa'nın bir 'ft/cras/'yayımlandı; yazarsoru- yordu: "Dünya iki kutba aynlıyor, biz geleceğimizi ne- rede görüyoruz?.. Yoksa ne ona ne buna katılma- dan yalnızyaşamayı mı düşûnüyoruz?.." Yazı düşündürmüştü beni; Peyami Safa ne de- mek istiyordu?.. Aradan çok geçmeden kimi laf- lar ortalığı sardı; söylentiler yangın yalazı gibi ya- yılıyordu: Moskof bizi yutmak istemişti, umudu- muz Amerika'daydı; herkes Amerika'yı beyazper- deden tanıyordu; sinema yıldızlan her evin ailesin- den gibiydi; Moskof'a geleneksel düşmanlık yay- gındı; Amerika'yı daha çok sevdik; neredeyse ken- dimizden geçtik; 'Rus salatası'nm adını değiştirip 'Amerikan sa/afas/'yaptık; bu görülmemiş mizah, bizim toplumdaki 'vurdeyince öldüren'güdülen- menin dışavurumuydu. Içimizden aklı başında birinin ortaya çıkıp biz- leri uyarması olanaksızdı: - Eyahali!.. Batı blokundayız, Amerika'nın müt- tefikiyiz, ama, ipin ucunu kaçırmıyormuyuz?.. Ne olur kendi kendimizi yitirmeyelim, aklımızı devre- den çıkarmayalım!.. Adamcağızı o saat parçalayıp lime lime etme- ye hazır bir güruh ortaya çıkardı: "- Komünist!.." • Dünyada artık 'blok'yok; 'Doğu-Batı' çatışma- sı sizlere ömür... Şimdi ne var?.. Küreselleşme!.. Çılgınlaştık küreselleşme modasında, küresel- leşeceğiz, globalleşeceğiz, Avrupalılaşacağız, dı- şanyla bütünleşeceğız, dünya sermayesiyle kucak- laşacağız, 2000'lerin yeni dünyalannda yaşayaca- ğız, ulus devlet öldü, globalizasyon her derdimizi çözecek, eloğlu gelip bizi adam edecek... Coşku dorukta!.. İki laf etmek isteyen artık 'komünist' değil... "Dinozor!.." • "Rus salatası'r» bu yollarda "Amerikan salata- sı" yapan bizler, işimizi iyi biliriz; bu kez de "Ame- rikan salatası"nın adını değiştirelim... Neyapalım?.. Küresel salata!.. TEŞEKKÜR Beyın ameliyatımı büyük bir başan ıte gerçekteştiren Hacettepe Ünrversrtesi Rektörü ve Beyin Cerrahisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. TUNCALP ÖZCEN'e Yardımcılan Doçent SERVET İNCl'ye. Başasıstan ÖMER FARUK TÜRKOĞLU'na Asistan FATtH ERSAY DENİZ'e... Anestezi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. ÜLKÜ AYPAR ve Yardımcı Doçent ALTAN ŞAHİN e . Beyin Cerrahisi Bölümü'nün tüm hemşire ve personeline... Hastanede kaldığım süre içinde yakın ilgilerini esirgemeyen Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. SIRRI KES'e, Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. İSKENDER SAYEK'e Yardımcı Doçent ATAÇ BAYKAL'a.. Teşekkür ediyorum... SADULLAH USUMİ İLAN T.C. ELBÎST4N 2. ASIİYE HUKUK MAHKEMESİ EsasNo: 1998/94 Karar No: 1999/211 Davacı Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili taraftndan davahlar Mehmet Özpolat ve arkadaşlan aleyhine 04.05.1998 tarihli dava dilekçesiyle, Elbistan Uçesi, Güneşli Mahallesi, 27 ada 8 parsel No'lu taşınmazın kamulaştırma nedeniyle, Vakıflar Genel Müdürlüğü adına tapuya tesciline dair açılan davanın yapılan açık yargılaması sonucu 23.06.1999 tarihinde davanın ka- bulüne karar verilerek, Elbistan ilçesi, Güneşli Mahal- lesi 27 ada 8 parselin Vakıflar Genel Müdürlüğü adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Bu karar taşınmaz maliklerinden adresi tespit edilemeyen Makbule Ozpo- lat, Lütfiye Özpolat, Ehırmuş Utku, Saadet Üspolat, Yaşar Özpolat, Mehmet Ali Üspolat, Suzan Utku'ya tebliğ edilememiş olmakla; Elbistan ilçesi, Kızılcaoba Mahallesi nüfusuna kayıth olan bu şahıslara 23.06.1999 tarihli yukanda özeti yazıb karar ilanen tebliğ olunur. Basın: 65993 İLAN ŞİŞLİ3.SULHHUKUK HÂKİMLtĞt'NDEN 1999/1457 Davacı Ali Osman Kement taraftndan mahkememiz- de açılan vasi tayini davasında; Gürsel Mahallesi, Akman Sokak, No: 34 - Kâğıtha- ne / Istanbul adresinde ikamet etmekte olan küçük Ka- sım İCement'e amcası Ali Osman Kement'in mahke- memizin 23.12.1999 tarih ve 1999/1457 esas - 1999/1547 karar sayılı ilamı ile vasi tayin edilmiş oldu- ğu hususu ilanen tebliğ olunur. 12.1.2000. Basın: 1294
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear