17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 EYLÜL 1999 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA J V U L J I U l \ [email protected] 15 Wim Wenders'ın belgeselinde Ry Cooder, tbrahim Ferrer ve Compay Segundo yer alıyor k (lolu bir yonuıı• Belgeselin müzikleri için Havana, Amsterdam ve New York'ta üç konser düzenlendi. Bu kayıtlarda 72 yaşındaki şarkıcı Ibrahim Ferrer, gitanyla Ry Cooder ve 90 yaşındaki Compay Segundo yer alıyordu. Virtüöz müzisyenler, usta şarkıcılar ve bestecilerin bir araya geldiği konserler hüzünlü, neşeli, aşk dolu bir yorum sundu izleyicilere. Kübalı müzisyenlere gitanyla eşlik eden Ry Cooder ve 90Tık Compay Segundo. Kültür Servisi - 'Coşkulu' ve 'sa- de'... Bu iki sözcük genellikle Wim \Venders' ın fılmleri için kullanılan sı- fatlar değildir, ancak sanatçmın po- püler Küba müziği ûzerine belgesel niteliğindeki son yapıtı "Son de Cu- ba"yı en iyi bu sözcükler niteliyor. Film, Wim Wenders ile rock müzisye- ni ve besteci Ry Cooder'ın ortak ça- lışması. Cooder daha önce 'Paris-Te- xas'. '10 WaKer HH1 Pictures' ve 'Pri- mary Colors' adlı filmleri için de mü- zik yapmıştı. Yeni filmin miman ise Londralı müzik prodûktörü NkkGokL Cooder, yaşamının büyük bölümü- nü yerel müzikleri araştırmak ve yeni ortaklar bulmak için dünyayı gezerek geçirdi. Havana'nın müziğinden çok etkilenmesine karşın Gold, Londra'da- ki Egrem Stüdyolan'nda Afrika ve Küba müziklerini birleştiren bir çalış- ma yapmalannı teklif edene kadar Kü- ba müziğini kaydetmemişti. Proje için, yirmilerine bile gelmemış genç müzis- yenlerden çoğu profesyonel müzis- yenliği uzun yıllar önce bırakmış dok- sanlık ustalara kadarpek çogu daha ön- ce hiç birlikte çalmamış sanatçılar bir araya geldi. Bu önemli proje pek çok duygusal sahnenin yaşanmasına da neden oldu. Yıllardır birbirini görmeyen ustalar yeniden buluşurken Jazzmen dergisi- nin editörkri, Bunk Johnson'ı saklan- dığı köşeden çıkararak sanatçıya bir trompet ve yepyeni. sağhklı 28 diş he- diye ettiler. 1940'lardaki New Orleans Orkestrasrnm efsane isimleri yeniden bir araya geldi. Görüntü ve ses farkhhkları Belgesel, sanatçılarla yapılan söy- leşileri, tarihi görüntüleri ve bu proje için özel olarak hazırlanan kayıtları bir araya geririyor. Belgeselin müzik- leri için Havana. Amsterdam ve New York'ta üç konser düzenlendi. Hava- na'da kaydedilen müziklerden olusan 'BuenaVTstaSocialChıb' (devrimön- cesinin popüler buluşma yerlerinden birinden alıyor adını) bir anda dünya çapında en çok satan albüm oldu. Bu kayıtlarda 72 yaşındaki şarkıcı tbra- him Ferrer'in konseri de yer alıyor. Amsterdam ve New York'ta düzenle- nen konserlerin sürpriz ismi ise gita- nyla Kübalı müzisyenlere eşlik eden Ry Cooder oldu. Virtüöz müzisyenler, usta şarkıcılar ve bestecilerin bir ara- ya geldiği konserler karşıhklı bir sev- gi ve saygı içinde. hüzünlü, neşeli, ko- mik ve aşk dolu bir yorum sundu iz- leyicilere. Belgeselin görüntüleri, konserler- den sanatçılann provalanna. günlük yaşamlanna dek uzanıyor. En renkli isimlerden biri, 90 yaşındaki Compay Segundo. Tütün tarlasında dünyaya gelen sanatçı, 85 yıldırçeşitli şekiller- de işlenmiş tütün içiyor. 15 yaşından beri sahnelerde olan sanatçının yıldı- zı, Wenders ve Cooper'ın belgeseliy- le yeniden parladı. Topluluğunbeyaz bıyıkh, 80 yaşın- daki piyanisti Ruben Gonzales klasik bir eğitim almasına karşın kariyerinin ilerleyen yıllannda dans müziğinin içinde buldu kendini. Cooper, Gonza- les'i bulduğunda ise on yıldır bir pi- yanosu yokru ve eklem iltihabı nede- niyle kötürüm olmuştu. Ancak belge- selde genç bir piyanisti aratmayacak hünerler sergiliyor 80'lik usta. Küba, Hollandave New York'ta ger- çekleşen çekimlerarasmdaki görüntü ve ses farklılıklan da bir zenginlik ka- tıyor yapıma. Küba'daki çekimler Ha- vana sokaklannda bu müziğin eski coşkusunu yitirmiş olmasının hüznü- nü taşırken, Amsterdam konseri seç- kin bir hava ekliyor yapıma. Carnegie Hall'daki konser ise uzun süredirbu ül- keye gelmemiş olan müzisyenlerin coşkusunu taşıyor. Belgeselde müzisyenler kendi sos- yal ve kültürel konumlannda değerlen- dirilirken. Küba'daki Castrorejimine yönelik bir eleştiri getirmekten. Ame- rika ve Küba arasındaki politik konu- lara değinmekten özellikle kaçınıh- yor. Müzisyenler esneklikleri ve kendi- lerine duyduklan saygıyla bir kez da- ha hayranlıgını kazanıyor müzikse- verlerin. Her notada, onlan bir arada izlemenin ve dinlemenin her an kar- şımıza çıkabilecek bir fırsat olmadığı- nı hissettrriyorlar. Las Vegas'ta üne kavuşan ilk îngiliz 71 yaşında ölen Frankie Vaughan 1950 ve 601ı yılların şarkıcısı ve dansçısıydı Kültür Servisi - Bir zamanlar tngiltere'nin en ünlü şarkıcısı ve dansçısıydı. Sahnede zarif ha- reketlerle bastonunu sallardı, duygu yüklü şarkı- lannın ortasında hafıfçe gülerdi; bir zamanlar Ingiltere'nin en ünlü gecekulüpleri kapılannaonun admın yazıldığı tabelalan asmak için sıraya gi- rerdi, okyanusun öte yakasındaki Las Vegas'ta üne kavuşan ilk îngiliz şarkıcıydı o. Şimdi her gece kulübü Frankie Vaughan la il- gili başka bir öyküyü anlatıyor. Geçen cuma gü- nü geçirdıği kalp kirizi sonucu 71 yaşında haya- ta veda eden Vaughan, yalnızca yeteneğiyle de- ğil, sevecen ve içtenliklı kişiliğiyle de kendini çok sevdirmiştı. 50'li ve 60'lı yıllarda, duygusal şar- kılanyla çok büyük bir üne kavuşan Vaughan'ın başansının ardındaki sır belki de kendi kuşağı- nın şarkıcılanndan çok daha farklı olmasıydı. Bir tarzı vardı Vaughan'ın; herkes onu sahnede smo- kin, silindir şapka ve bastonla görmeye alışmış- tı. Üne kavuştuğu sıralarda, bu türde sahne giy- sileri en az 20 yıldır giyilmiyordu. Ama, neredey- seetiketi haline gelmişolan unutulmaz şarkısı 'Gi- ve Me The Moonlight'ı söylerken başka ne giye- bilirdi ki zaten ? Bu ve diğer hitleri, ömeğin 'Gre- en Door'. 'Garden of Eden' ve 'Kisses Svveeter than VYine'. genç Îngiliz erkeklenn zorunlu ola- rak askere gittigı, genç kızlann firfırlı etekleriy- le kulüplerde dans ettiği bir dönemi ışıttı. Daha sonralan, 1960'larda 'Tower ofStrength' ve 'Lo- op de Loop' geldi peş peşe. Bu dönemde aynca 'Kabare'. 'Mame' ve 'Hey Dolly' gibi büyük ka- barelerin de albüm kayıtlannı gerçekleştirdi. Alışılmışın dışında bir ses rengi vardı, LİVCT- poollulara özgü bir şekilde genizden konuşur ve şarkı söylerdi. (Evet o bir LiverpooUuydu ve bu şehrin adını Beatles'tan çok daha önce haritala- ra kaydetmişti.) Ama hepsı bu değildi hiç kuşku- suz. Tıpkı hep örnek aldığı Al Jolson'ınki gibi onun sesinde de sinagog müziğinin tmılan gelir- di kulağa. İlk şarkı söyleme deneyimlerini çocuk- luğunun geçtiği Leeds kentindeki sinagoglann ko- rolannda yaşamıştı çünkü. Monroe ile 'Gel SevişeHm'de oynadı Gerçek adı Frank Abeison olan Frankie Va- ughan, Liverpool'da kendi deyimiyle 'iyi bir an- ne babanm oğlu' olarak dünyaya geldi. Baba bir koltuk döşemecısiydi. anne ise bir terziydi. Ve iki- si de bütün bir günü durmaksızın çalışarak geçi- rirlerdi. Sonuç olarak, küçük Frank zamanm ço- ğunubüyükannesiyle beraber geçirmek zorunda kalırdı. Adını değiştirmeye karar verdiginde ken- disine esin kaynağı olan büyükannesiyle... Gösteri dünyasına ilk girdiğinde menajeri, ef- sanevi BiB Marsh ona, hiçbir gece kulübü sahi- binin Frank Abeison isminde biriyle çalışmak is- temeyeceğini söylemişti. Frank tam da o sırada Rusya Musevilerinden gelen büyükannesinin onu 'bir numaralı torunum' anlamına gelen 'my num- beronegrandson' olarak çağırdığını anımsamış- tı. Ancak büyükanne 'one' sözcüğünü 'vown' olarak telaffuz ediyordu. Frank o anda, vown'la aynı şekilde telaffuz edilen Vaughan soyadmda kararlaldı. Adını da dahakarizrrankbulduguFran- kie'yle değiştiriverdi. 14 yaşında burslu olarak girdiği LancasteT Sa- nat Koleji'nde de eğitım gördü. Bu okulda öğ- rencılerin oluşturduğu çeşitli dans ve müzik top- luluklannda yer aldı. Ancak bu alandaki çalışma- lan. Kralıyet Ordusu'nda görev almaya çağnldı- ğında kesintiye uğradı. Dönüşte Lancaster Sanat Koleji'nde ögretmen olarak göreve başladı. Bir süre sonra Londra'ya giderek genç yete- neklerin katıldığı bir radyo programma çıktı. Bu- nu, ilk büyük sahne deneyimi izledi: Haftada 100 sterlin karşıhğında Hulme Hipodrome adlı kulüp- te baş şarkıcı olarak sahneye çıkıyordu. 1954'te de ilk albümünü 'My Sweetie Went Ajvjy'i ger- çekleştirdi. Albümünü, Moss Empire adlı göste- ri tiyatrosuyla birlikte çıktığı rurnede daha geniş kitlelere tanıtan Vaughan, turne kapsamında yer alan Glasgovv'da küçük bir dükkânda efsanevi 'GiveMeTheMoonBght' şarkısınmnotalannarast- ladı. Şarkının single'ı bır mılyondan fazla sattı ve ününü ülkesinin sınırlannın dışına taşıdı. 'The Ladj is a Square' ve •Ramsbottom Rides Again' adlı filmlerle başlayan Holl\r wood serü- veni ise 1960'ta Marihn Monroe'yla birlikte baş- rolde oynadığı 'Gel Sevişeiim' adlı fılmle doru- ğa çıktı. Hatta Monroe, Vaughan'a duyduğu il- giyi gizlemedi ve onu baştan çıkarmaya cahştı ama Vaughan. savaş sonrasında tanışıp evlendiği eşi SteDa'yı çok sevdiğini ve böyle bir ilişkinin müm- kün olamayacağını açıkladı. Ataşdmışın dışında bir ses rengi vardı. Ingiltere'ye döndükten sonra Talk ofThe Town adlı tiyatroda gösteriler yapmaya başlayan Vaug- han, genç Îngiliz şarkıcıların da neredeyse sele- fi haline gelrnişti. Uzun süre başansını devam ettiren sanatçı, duygusal şarkılann yeruıi seks ve şiddet ıçeren müzilder almaya başlaymca yavaş yavaş sahne- lerdençekildi. Sonbaşanlıçalışmasıruise 1985'te Drury Lane Tiyatrosu'nda başrolünde oynadığı '42.Cadde'adlımüzıkalleyaptı. Bir yıl kadar mü- zikalde oynadıktan sonra artan sağlık problem- leri nedenivle gösteriden çekilmek zorunda kal- dı. Ölmeden çok önce de, ölürken de mezar taşı- na nelerin yazılması gerektiğini çok iyi biliyor- du Vaughan: "Böyle bir yeteneğe sahip oidugum için çok şanslıyun. Eşim Stclla'ya sahip oiduğunı için çok şanslıyun. Bövle harika bir aiteye ve ta- parcasına se\ diğim bir işe sahip oktuğum için çok çok çok şanslıyun.'* Company B'nin sahnelediği MarO'da Nina'yı oynayan Blanchett'nin yeni rol arkadaşı Geoffrey Rush. 'Elizabeth 'in oyuncusu Cate Blanchett, Londra sahnelerinde 'Cate'in oyuncuhığu mükemmelüğin ta kendisV A Kültür Servisi - Avustralya'nm, nasıl olup da bu kadar çok sayıda dünya çapında oyuncu yetiştirdi- ğini öğrenmek istiyorsanız, işe önce NeB Armfıeld" ı tanıyarak başlamalısınız. Çünkü Nkote Kidman'dan Geoffrey Rush'a, Cate Blanchett den Baz Luhr- mann'a kadar 'uzakada'nın pek çok yeteneği onun rahlesinden geçmiştir mutlaka. Company B adlı Sydney kökenli tiyatro toplulugunun sanat yönetmen- liğini jürüten 43 yaşındaki yönetmen Nell Armfield'ın birlikte çahştığı oyuncular arasında 'Kraliçe Eliza- beth' filminde unutulmaz bir oyun- culuk gösteren ve Oscar'a aday olan Cate Blanchett'nin ayn bir yeri var hiç kuşkusuz. Bugüne kadarCompany B'ye bağ- lı olarak 'Hamlet'te Ophelia'yı, 'Ta- pınak'ta Miranda'yı ve Çehov'un 'Marü'sında Nina'yı canlandıran Blanchett'yi ilk kez oyunculuk oku- lunda görmüş Armfıeld. Ve o gün- den sonra da fikri hiç değişmemiş. "Cate, mükemmelligin ta kendisi. Başka bir dünyaya ait bir yaratık sanki" Hamlet ve Tapmak'taki başroller önceleri başka kadın oyunculara ait- miş^ ancak onlann performanslan- nı beğenmeyen yönetmen, bu oyun- culann rollerini Blanchett'ye ver- miş. "Cate'leügfli olarak öğrendiğinı ilk şe>, onun, başkalannın elbiseleri- ne bfle cuk oturabiliyor olmasıydı'' diyen yönetmen, Martı'yı ise yal- nızca Blanchert'yi göz önünde bu- lundurarak yorumladıklanm söylü- yor ve ekliyor "O, bu ojiın için ya- ratünuş." Blanchett de, Martı'nm kendisine Kraliçe Elizabeth filminin ağır sorumluluğunu ta- şıma gücünü verdiğini belirtiyor. Armfıeld' ın bir di- ğer gözde oyuncusu ise 'Shine' filminin Oscar'lı oyuncusu Geoffrey Rush. Yönetmenle 17 yıldır sıkı bir dostluğu ve iş iliş- kisini sürdüren Rush, bundan iki yıl önce kendisi- ne 'Benden Bu Kadar' adlı filmin başrolü teklif edildiğinde teklifı geri çevirmiş, bunun yerine Com- vustralya'run dünya çapmdaki oyunculannın pek çoğu Neil Armfield'ın yönettiği oyunlarla yetişti. Yönetmenin en gözde oyunculanndan Cate Blanchett ve Geofftey Rush, bukez şanslanm birlikte rol aldıklan bir oyunla Londra sahnelerinde deniyorlar. Bir başka Avustralyah oyuncu Nicole Kidman da oyunu maddi olarak destekliyor. pany B yapımı olan 'Sünyaa'da oynamayı yeğlemiş- ti. Anımsanacağı üzere 'Benden Bu Kadar' Jack Nicholson ve HetenHunt'a 'En İyiChııncu Oscar'ını getirmışti. Avustralya'nm en saygın tiyatro topluluklanndan olan ve kâr amacı gütmeyen Company B'nin mer- kezi, Sydney'in varoşlanndan biri olan Surry Hill'de- ki Belvoir Tiyatrosu. Eskı bir salça fabrikasından dö- nüştürülen tiyatro binası, altı yüz sanatçının ve sanatseverin yaptık- lan bağışlar sayesinde satın alın- mış. Altı yüz sanatçı, oluşturduklan birliğe Company A adını verirken tiyatro topluluğuna da Company B denilmiş. Yönetmen Armfıeld. Avustral- yah oyunculann neden Hollywo- od'dan gelen teklifleri geri çevirip Company B'yle çalışmayı yeğle- diklerini merak eden Avustralya dı- şmdaki sanatseverlerin de merakı- nı bir ölçüde gideriyor şu günlerde. Turne hevecanı Küçük bır turneye çıkan topluluk, yeni yapımı 'Cloudstreet'i geçen hafta Londra'da sahnelenmeye baş- ladı. Başrollerde yine Blanchett ve Rush var. Savaş sonrasmda aynı evi paylaşmak zorunda kalan iki aile- nin destansı öyküsünü anlatan oyun daha önce de Sydney, Perth, Mel- bourne, Adelaide ve lsviçre'nin Zü- rih kentinde izleyici karşısına çık- mışrı. Çok büyük ve pahalı bir ya- pım olan Cloudstreet, Nicole Kid- man, Baz Luhrmann ve Geoffrey Rush'ın sağladıklan büyük parasal destek sayesinde sahnelenebiliyor. 102 sahne, 40 karakter ve 14 oyuncuyu içeren oyun dört kuşağın 20 yıla yayılan öyküsünü anlatıyor. Company B, Sydney'e döndükten sonra da 'The Small Poppies' adlı yeni bir yapımı sahnelemeye başlayac^c. Beş yaşındaki küçük yaramazlann okul- daki ilk günlerini anlatan oyunda bu kez Cate Blanc- hett yok ama Geoffrey Rush var. Şair Can Yücelin kitaplarma yoğıtn ilgi • İZMİR(AA)- Bademcik kanseri sonucu 12 Ağustos'ta yaşamını yitiren şair Can Yücelin kitaplan, yaşanan deprem faciasına rağmen çok satanlar arasında yer aldı. Uzun süre tedavi gördüğü Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde 74 yaşında yaşamını yitiren Can Yücel, geride çok sayıda şiir, çeviri ve düzyazıdan oluşan kitap bıraktı. ilerleyen hastalığına karşın hasta yatağmda yazdığı ve ailesinin deyişiyle 'iki kitap dolusu şiirleri' ise basılmayı bekliyor. Şairin kitaplan, mirası gereği 14 Ağustos'ta Datça'da toprağa verilmesinin hemen ardından yaşanan deprem faciasına karşın, okurlan tarafından en çok satın alınan yapıtlar arasında bulunuyor. Şairin kendi sesinden şiirlerinin yer aldığı kasetlerin satışında da artış kaydedildi. Şairin kitaplannın basımını üstlenen Bulut Yayınlan sahibi Mustafa Aksoy, Can Yücel'in son kitabı 'Mekânım Datça Olsun' adlı kitabı başta olmak üzere şiir ve düzyazılannm yer aldığı diğer kitaplann satışında artış olduğunu belirtti. Müzik-Sen'den EceviTe emeklilik başvurusu • ANKARA (ANKA) - Müzik ve Sahne Sanatçılan Sendikası (Müzik-Sen), Başbakan Bülent Ece\it'ten, sanatçılann emeklilik yaşlannın yeniden belirlenmesini istedi. Müzik-Sen Genel Başkanı Mehmet Çınka yaptığı açıklamada, kendilerinin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e bu konuda bir rapor sunduklannı belirterek Demirel'in de yaş smınnın sanatçılar için yeniden gözden geçirilmesini hükümete tavsiye ettiğini vurguladı. Çınka, Demirel'in tavsiyesi doğrultusunda, sanatçılann mesleki özelliklerinin ve çalışma koşullannın dikkate alınarak sanatçılar için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması amacıyla Başbakan Bülent Ecevit. Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan, Kültür Bakanı Istemihan Talay ve ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a başvurduklannı bildirdi Manpıez, ABD'nin Kolombiya'ya yardımı içîn çaba harcıyor • NEVV YORK(AA)- Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez, Kolombiya'ya ABD yardımı konusunda perde arkasmda çaba harcadığını açıkladı. ABD'de yayımlanan Nev, Yorker dergisine demeç veren Marquez, Kolombiya Devlet Başkanı Andreas Pastrana'nm gerillalarla müzakereleri içeren banş planının destekçileri arasında yer alıyor. Askeri çözüm yerine banşçı müzakereleri yeğlediğini açıklayan Marquez, Clinton ve Pastrana'nm bir araya gelmesine ve Washington ile Bogota arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine aracılık yaptığını söyledi. Kosova'dan sonra her şeyin degiştiğini belirten Marquez, "Dünyadaki durum topyekûn değişti. Yayılmacı Amerikan modelini terk etmek isteyen Clinton, Kosova ile kendisine yeni bir siyasi miras edindi" dedi. Latin Amerika edebiyatının en saygın isimlervnden biri olan 72 yaşındaki Marquez, özellikle 'Yüzyıllık Yalnızlık' adlı romanıyla tanmıyor. Osmanlı Sanatmın Hazinelepi' Zagreb'de sergilenecek • AIVKARA (AA) - Osmanlı Sanatmın Hazineleri sergisi 15-30 Ekim tarihleri arasında Hırvatistan'ın başkenti Zagrep'de düzenlenecek. Sergi, Topkapı Sarayı. Istanbul Türk ve Islam Eserleri, lstanbul Arkeoloji Müzeleri ile Sadberk Hanım Müzesi'nden seçilen 150 eserden oluşuyor. Açılışı Kültür Bakanı îstemihan Talay tarafmdan yapılacak sergide. porselenleT, el yazmalan, madeni eşyalar, silahlar ve padişahlann günlük kullanım eşyalan yer alacak. Aksanarta bu hafta • Kültür Servisi - Aksanat'm eylül ayı etkinlikleri sürüyor. Bugün 12.30 ve 18. 30"da Beethoven'ın 4 No'lu senfonisi ve Coriolan Uvertürü'nün Berlin Filarmoni Orkestrası tarafından gerçekleştirilen yorumu lazer- diskten izlenebilir. Yann yine 12.30 ve 18.30'da, koreografisini Lindsay Dolan'ın yaptığı, Joshua Rifkin ve Jill Gomez'in solist olarak yer aldığı Ernesto Nazareth'in Brezilya Tangolan adlı gösteri lazer-diskten gösterilecek. Cumartesi günü saat 14.00'te ise Lozan Bejart Balesi'nin Maurice Bejart'ın koreografısiyle sunduğu 'Ballet For Life' adlı gösteri videodan izlenebilir. (252 35 00) Brooke Shields 'bekâr anne' olmak istiyop • VVASHINGTON (AA) - Tenis yıldızı 29 yaşındaki eşi Andre Agassi'den nisan ayında boşanan ünlü yıldız Brooke Shields, artık erkeklere güvenmediği için 'tek başına' bebek sahibi olmak istediğini söyledi. ABD'deki bir kadın dergisine konuşan Shields, babasız çocuk büyüttnenin bir sakıncası olmadığını. kendisini sadece annesimn yetiştirdiğini ve bu durumdan olumsuz etkilenmediğini kaydettı. Shields, "Doktora her gidişimde 'hâlâ anne olabılir miyim? Ne kadar vaktim kaldı?' diye soruyorum" dedi. Eşinden aynlmasının üzerinden sadece birkaç ay geçen 34 yaşındaki ünlü yıldız, yalnız bebek yapmanın zorluklanndan çekinip çekinmediği sorusuna karşılık, "Erkekleri seviyorum, ama onlara güvenmiyorum. Çocuk sahibi olacaksam, onu kesinlikle yalnız başıma yetiştirmek isriyorum" yanıtını verdi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear