Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 2 EYLÜL 1999 PERŞEMBE
DEPREM
DUNYADA BUGUN
ALt StRMEN
'Vatan Haini'
Orada burada, sürekli vatan haini görmek, ül-
kemizde yaygın bir alışkanlıktır. Taşlar biraz ye-
rinden oynadı mı, buyurgan ister poîitikacı olsun,
ister yönetici, hemen feryadı basar: "Vatan ha-
inleri."
Son deprem felaketinde de, birçok yerden
yükseldi bu feryat.
Zonguldak Valisi, bölgesinden, TTB'nin çağ-
nsına uyarak, Adapazan'na giden doktorian suç-
ladı. Sağlık Bakanı, önce yakışıksız ve asılsız ben-
zetmelerle AKUT'a saldırdı, bu kuaıluş hakkın-
da suç duyurusunda bulundu, sonra toplum
önünde güç duruma düşünce, .çark etti.
Son olarak da, Hüsamettin Ozkan. yardım-
lann yerine ulaşmadığını söyleyenleri suçlarken,
kujlandı bu deyimi.
Önce kaç kez altını çizdiğimiz bir hususu tek-
rar belirtelim:
"Türkiye'nin yaşadığt son fetaket, yüzyılın
felaketi olarak niteleniyor, bizim dışımızda da,
bu veya benzeri bir olay başka çağdaş bir ül-
kede de olsaydı, aksamalar, şaşkınlıklar ya-
şanabilirdi. O yüzdendir ki, yılların savsak-
lamalarının ürünü olan durumun bütün fatu-
rasırtı 57. hükümete çıkarmak insafsız bir
yanlışhk olur. Kimse de bunu yapmıyor. Ama
bugün iktidarda olanların hem son olayda-
ki, kimi önlenebilir hatalan, hem de geçmiş
iktidarlarında, savsaklama kervanına katıl-
mış olmalan dotayısıyta sorumluluklannı da
göz ardı edemeyiz."
•*•
Evet "Sezar'ın hakkını Sezar'a verelim". Üs-
telik depremin yarattığı psikolojik ortamda kimi
eleştirilerin abartılı olduğunu kabul edelim.
Ancak belirtelim ki, kendi gibi düşünmeyen-
lere, vatan haini damgası vuran iktidardan da,
yöneticiden de, politikacıdan da bıktık artık.
Üstelik, "vatan haini" suçlaması gittikçe etki-
sini yitirmektedir.
Deprem bölgesinde oturan ve birçok sıkıntı-
yı çeken halk da gördü artık vatan haini sloga-
nının ne denli tutarsız oldugunu.
Kulağı küpeli, uzun saçlı gençler, bir zaman-
lar "vatan haim"n\n prototipi olarak gösterilip, yut-
turulabiliyordu.
Ama orada yaşayanlar, devletin sivil savunma
kadrosundaki insanlar, askerin eğitilmiş özel elit
biriikleriyle biriikte, bu gençlerin yaşamlarıni hi-
çe sayarak, enkaz altına girip can kurtarmak
için neler yaptıklarını görünce utandılar, eski dü-
şüncelerinden muazzep oldular.
Vatan haini boş bir kalıptır. Vatanı kendi gör-
düğü gibi görmeyenleri suçlamak demokrasi
suçudur.
Artık bunlara, şairin diliyleyanıt veımek zama-
nı gelmiştir.
• • •
Vatan ve de vatanseveriik eğer, olmayacak
yere imar izni vermekse, oy kaygısı için....
Ben de vatan hainiyim!
Malzemeden çalarak yapılan inşaatagöz yum-
mak, o müteahhit ile halli hamur olmaksa eğer
vatan...
Evet ben de vatan hainiyim!
Çiftlikleriniz, oy depolarınız,
Kasalarınız ve avanta repolannız ise eğer va-
tan...
Ben vatan hainiyim!
Düşünceyi içeri tıkarken, katili, çeteciyi, af ile
serbest bırakmaksa vatan....
Ben vatan hainiyim!
Lüpçüyü, dızdızcıyı, hırsız müteahhidi, affet-
mekse eğer vatan....
Evet ben vatan hainiyim!
Yıllarca haykırılan tehlikeleri görmezden ge-
lip, günü kurtarma politikalanylayönetimse eğer
vatan
Ben de vatan hainiyim!
En örgütlü gücü, "sonra parsayı onlar toplar,
halkm gözünde daha da itibar kazanırlar" diye
düşünüp, ilk anda hemen müdahaleye çağırma-
maksa eğer vatanseverlik...
Ben vatan hainiyim!
Kısacası kokuşmuş bir düzense eğer vatan,
onu da savunmaksa vatanseverlik ve de onu dü-
zeltmek istemekse hainlik...
Evet ben vatan hainiyim!
Eğitim bursları sağlanıyor
Yardımseverler
çocukları ımutmadı
İstanbul Haber Senisi-
Depremde zarar gören bin-
lerce çocuk için yardımlar
artarak sürûyor. Yardım-
severler, çocuklar için eği-
tim bursu sağlıyor. reha-
bilitasyon merkezi kuru-
yor ve oyuncaklarla yaşa-
dıklannı bir an olsun unut-
malanna katkıda bulunu-
yor.
MarmaraBölgesi'ni yer-
le bir eden depremin ar-
dından en büyük yardım.
küçûk bedenleriyle böyle
bir yükün altmdan kalk-
mayaçabşan çocuklara yö-
neliyor. Çağdaş Yaşamı
Destekleme Demeği
(ÇYDD). şımdiye dek de-
vam eden çalışmalara ar-
tık çocuklann eğitiminin
eklenmesi gerektiğini vur-
guluyor. ÇYDD aynca im-
kânı olanlan her ay 15 mil-
yon lira düzenli yardım
yapmaya da çağinyor. Bu
konuda aynntılı bilgi al-
mak isteyenler 0 212 252
44 33 numaralı telefona
başyurabilırler.
Özel Doğuş Okullar
Grubu da depremde zarar
gören 35 öğVenciye burs
verecek. Merkezi Acıba-
dem'de bulunan Doğuş
Okullar Grubu"na başvu-
ruda bulunmak ısteyen öğ-
rencilerin, 216 339 78 80
veya 216 339 83 43 numa-
ralı telefona başvurmalan
gerekiyor.
tstanbu Cniversitesi sağ-
lık ekibi de bu güne kadar
3357 depremzedeye sağ-
lık hizmeti verdi. Ekibin
çocuk sağlığı uzmanları
ise 53 bin çocuğu tedavi
etti. Cerrahpaşa ve İstan-
bul Tıp Fakültesi'nde gö-
revli 42 kişilik sağlık eki-
bi. Adapazarı ToyotaSA
Hastanesi'nde ve Adapaza-
n Stadyumu'nda 26 Ağus-
tos gününden bu yana hiz-
met veriyor. Merkezlere
başvuran depremzedelerin
1060"ıgenelcerrahi,488'i
dahiliye, 141" i ortopedi uz-
manlarınca tedavi edildi.
141 kişi çeşitli psikolojik
sorunlarla başvururken 14
hastaya cerrahi müdahale
yapıldı. Çeşitli enfeksiyon-
larla sağlık merkezlerine
başvuran 89 kişiye ise ilaç
tedavisi uygulandı.
Çocuk Yayınlan Derne-
ği, depremden etkilenen
çocuklann rehabilitasyo-
nu için çalışan psikiyatrist,
psikolog ve rehberlik uz-
manlanna kitap, kırtasiye
ve oyuncak yardımı yapı-
lacağını açıkladı.
Darüşşafaka Özel tlköğ-
retim Okulu, depremde ba-
basmı kaybeden ilköğre-
tim 3.4 ve 5. sınıflarını bı-
tirmiş 60 çocuğu, sınavsız
olarak kontenjan dışı kabul
edeceğini açıkladı.
Artçı depremler, toparlanma umudu olan İzmit'te bile pek çok adımı sil baştan yaptı
Korkunun resmini çekebîlir mişiniz?
• Adapazan'nda, Gölcük'te oturulabilecek evlerde yaşamı
başlatmak çok zor. Enkaz kaldırma, sağlam kalmış eşyalan
çıkartma işlemlerinin bile aylar alabileceği bölgelerde
yeniden canlanma yıllar alabilir. Durumu daha iyi olan
Izmit için umut vardı. îzmit'te insanlan oturulabilecek
evlere sokmak, çalışmayı başlatmak, yeniden yaşama
yönelik motivasyon, moral açıdan çok önemliydi.
ŞÜKRANSONER
Günümüzün gelişen tekno-
lojisinde korkunun fotografı-
nın çekılebileceğine ınanır-
dım. Ancak kimi enstantane-
leryakalanabiliyormuş. Kor-
kuyu kitlesel, çok ağır yaşa-
yan insanlardan aldığınız du-
yumu fotoğTaf karelen ancak
çok sınırlı yansıtabiliyormuş.
Almanya'dan arkadaşımız
Güray Öz ve gazete fotoğraf-
çılığını kanıtlamış arkadaşı-
mız Hatke Tuncer ile depre-
min biraz üvey evlat ilgisi gör-
müş odağı Adapazan'na doğ-
rudan gitmek üzere yola çık-
mıştık. Şeytan dürttü, geçer-
ken olsun Güray ın Izmit'i de
görebilmesi için E-5 karayo-
lundan geçmemizönerim onay
gördü. Yanmca'ya vardığı-
mızda. "tşte yıkım başladı"
diyerek etrafı gösterirken, E-
5 karayolunun ortasında çok
kalabalık bir kadın grubu dik-
katimiçekti. Içlerinden biriki-
sı, caddeyı koşarak geçıp, bü-
yük bir binanın iki ayn kapı-
sından koşarak girip, ellerin-
debir çanta ya dahırkayaben-
zer bir şeylerle geri dönüyor-
lardı.
Korkunun gerçek bov utlan ile resminin çekikmeyeceğine ancak kimi anlannın yakalanabiieceğine İzmit'te 5.4 şiddetli artçı depremden son-
ra tanık olduk. 15 günlük bir çabadan sonra yaşam normaJe döndüriilmeye çakşılırken sarsınü, kriz masası uzmanlannca kullanılabilir, has-
ta tedavisi yapılabüir denen hemodivali/ merkeande. hastalan tedavi sırasında yakalamış. SonrasL, tedaviler yanda kesilerek binada agır
hasar ve çok pahalı dhaliz makineleri ile yataklann yol ortasına çıkanlması. (Fotoğraf: HATİCE TUNCER)
Önce evlerinden eşya alma izni almış, korku için-
de girip çıkanlar sandım. Ama görüntülerinı pek de
açıklamıyordu. Hatice görüntülemek üzere inince.
durumu anladık. Binanın ilk katında üretim yapan bir
tekstil atölyesıninkadın işçileriydıler. Depremdekor-
kuyla dışan fırlamışlardı. Koşarak içen girip çıkan-
lar çantalannı. eşyalannı almaya çalışıyorlardı. Bi-
nada bizım görebıldiğimizle bir hasar yoktu, ama
içerde kalabilecek yürek kimsede kalmamıştı.
Biz yola yeniden koyulurken, sirenleri çalan can-
kurtaranlar, ortalıkta ciddi bir şev lerin olduğu sinya-
lini veriyordu. Cep telefonlan olanlar ona sanldılar.
Şoförümüz dahil üçününkü de çalışmıyordu. Depre-
min ilk günkü gibi kilitlenmıştı. Biz Izmit'e yaklaş-
maya çalışırken, trafık de ilk günkü gibi kilitlendi.
Şehre girmemız çok uzun zaman aldı. Şehir içinde
yârdım araçlan için yol bırakılmaması yine şiddetli
kavgalara konu oldu. Biz kaçınılmaz bilgi alabilece-
ğimiz kent merkezine. kriz masalannın olduğu Vila-
yet'in önüne doğru yürüyerek giderken. çoktan so-
kaklara yerleşmiş, panik içindeki tzmitliler, geçmiş
olsunlarla kucaklaşır. kimileri ağlarken. geceye yö-
nelik açık alanlarda yer kapmanm derdine de düşmüş-
lerdi.
Plyallz clhazları sokaklarda
tkihaftadazarzoraçılabilmışdükkânlarbirbirke-
penklerini indiriyorlardı. Yol ortasında çok pahalı
hemodiyalız cihazlan ve yataklan arasında oturan
bir gruba gözüm takılmıştı. Aralannda CHP yöneti-
minden tanıdığım bir arkadaş seslendi. Kriz masa-
sından gelen teknik heyet sağlam raporu vermış \e
merkezi çalışürabıleceklerinı
söylemişler. Sokaktailk yürü-
yenlerden öğrendiğımız, mer-
kezi tzmit'te 5.4 şiddetindekı
artçı deprem hastalan tedavi
sırasında yakalamış. Sağlam
raporu verilmiş bina içinde de
taşıyıcılarda olduğu tahmin
edilen önemli hasara yol aç-
mış Yakınlannın kollarında
tek ayağı üzerinde yürümeye
çalışan bir genç. açılmış bir
alışveriş merkezınde tavan-
dan düşen parçalarla yaralan-
dığıru söylüyoıdu. Hemen iler-
de çöken bir bina oldugunu
öğrenince o sokağa da girdık.
Ancak yol üstünde oturan bi-
rinden, çökenevin annesıneait
oldugunu ve daha önceki bü-
>ük depremde de düştüğünü.
artçı depremin sadece çökme
işini tamamlamış oldugunu
öğrendik.
Kriz merkezindeki gazete-
ci arkadaşlar bile panikteydi-
ler. Meydanın etraftaki yiiksek ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ "
binalar nedeniyle güvenli olmadığına tanık olmuş-
lar, binalann gidip gelişlerinı gözleri ile görmüşler-
di. Vali me> dana çıkmış. insanlan sakinleştirmeye ça-
lışıyordu. Pek de kulak asan yoktu. Artçı depremin
yarattığı büyük korkunun sıcağında, insanlar bir da-
ha binalann içine girmemeye tövbe ediyorlardı.
Uzaktan üzgün duruşu ile dikkatimi çeken komu-
tanayaklaştım. İlk bilgilere göre üç ölü olabilirdi. Çok
da yaralı vardı. "Bu kadar çaba boşa gitti. Tam bir
kent kurrulacak diyorduk. Her şey1
sil baştan oldu.1
'
Bu umutsuz sözler karşısmda Izmit görüntüsüne bir
kez daha göz atma gereğini duydum. Gerçekten gi-
rilmeyecek kadar hasar görmüş bina sayısı çok faz-
laydı. Ama sonuçta Adapazan, Gölcük göriintüleri
yanmda durumçokda ıyi sayılabilirdi. Komutana bu-
nu anımsatmak istedim. Yanıtı "Onlar zaten bitmiş,
kurtanlma umudu yok, ama Izmit'i yaşama döndü-
rebilme şansı \ardı" oldu.
İçeri giremiyorlar
Komutanın ne demek istediği, ilk panik koşuştur-
malarının ardından daha iyi anlaşıldı. Sapasağlam
evlerinin karşısındaki benzinliğı mekân edinmiş bir
ailenin sakinlerinden ağlayan anne. evde kanser ilaç-
lannın bile kaldığını anlahyordu. Yeni yıkanmış ça-
maşırlar balkonda rüzgârla sallanıyordu. Evın genç
kızı "Daha da yeni gümiştik, asla bir daha girmem"
şeklinde konuşunca, deprem bölgelerini uzunca sü-
re mimar. mühendislerle dolaşmış olmanın ukalalı-
ğında. "Ama sizin bina çok sağlam görünüyor" ıtıra-
zında bulundum.
Dikkatimi çekmemiş. sokağın içinde kalan dev bir
inşaat iskeletini gösterdi. Yıkıldı yıkılacak gibiydi.
Besbelli yıkıldığında da bu binayı ezip geçecekti.
Günlerdir, kriz masası, belediye arasında mekik do-
kumuşlar. dev inşaat enkazını etrafına zarar verme-
den yıktıracak bir kamu eli, gücü bulamamışlardı. Ev-
leri sağlam mahallelı paralı yıktırma olanaklannı da
aramış. astronomik vurguncularla karşılaşmışlardı. tn-
şaatın sahibi, sorumlulan ise ortalıkta yoktu.
tzmit'i yeniden yaşayan kent haline dönüştürmek
için günler süren çabalan sel gibi alıp götüren artçı
depremin dehşetini asıl gece yansına doğru, Adapa-
zan dönüşü gördük. Yaşam umudu için sokaklar ışık-
landınlmıştı. Ancak bir tek binada bile. hem de yüz-
de yüz hiç hasar görmemiş, depreme dayamkh ko-
nutlann olduğu mahallelerde dahi ışık yanan, insan-
lann içeri girebildiği bir tek ev bile saptayamadık.
Uzmanlar, acılı, korkmuş, bûyük depremin send-
TOmunu yaşayan insanlann günütı ortasında göz gö-
re göre yaşadıklan artçı depremle yeniden daha ağır
bir şoka girmiş olabilecekleri kanısındalar. Bunda
kriz masalannın her şeyi yüzlerine gözlerine bulaş-
tırmalannm hiç mi payı yok? Gerçi yaralılar çoğun-
lukla panikten. bir ölü başına düşen bina parçalann-
dan, çöken binalarda eski ağır hasarlılardan. Ama in-
sanlann yaşamak ve çalışmak üzere içıne sokulduk-
lan, "sağbun" raporu verilmiş pek çok binanın artçı
depremden ağır hasar görmesi kimlerin suçu? Çok
hasarlı yıkılmamış binalann sağlamlannı tehdit et-
mesinin sorumlusu kimler? Depremzede kime güve-
nip korkmadan yaşamaya, yaralannı sarmaya çalışa-
cak?
Adapazan artçı deprem şokunu tzmit'e göre çok
hafif atlatmış. Anlayabildiğimiz kadan ile de nede-
nı tzmit'ten daha az duyulması, sallaması değil. Ada-
E-5 karayolunun ortasında
rrafiğe aldırmayan
kalabalık bir kadın
grubundan birilerinin
koşarak yolu geçip bir
binaya girerek sonra da
ellerinde çanta ya da hırka
türiinden küçük eşyalarla
çıkmalanna önce bir anlam
veremedik. Sonra artçı
depremin paniğini yaşayan
konfeksiyon atölvesi
işçUerinin, depremde içeride
kalan kı\metli eşyalanm
alma çabasmda olduklannı
öğrendik. İçeri bir bir
girerek binanın aranda
kalmariskinisınıyorlardı.
Tabii cesuıian.
pazan'nda içine girilebilecek. yaşanmayaçalışılan bi-
nalaro kadar az ki. Çadırkentlere sığınmışlar, enkaz-
lannın önünde nöbet tutanlar ya da bir işlem, yardım
için çadır kamu kurumlan, bankalar, yardım mer-
kezleri arasında gidip gelenler. yeni sallanmadan an-
cak biraz korkmuşlar. Tabü bir önceki şokun üzeri-
ne geldiği için ruhsal, sinirsel şikâyetlerle hastaneler
ve doktorlar önündeki kuyruklar uzamış. Kafalar-
dan silinmeye çalışılan korku yeniden yerleşmiş. Söz
hazır sağlıktan açılmışken. depremin başta sağlık,
aslında bütün alanlardaki gönüllülerinin, ne kadar
çok örgüt ve insan olursa olsun, sorunlannın de\' bo-
) Tam da işyerleri açıhrken, insanlar yeni yeni girilebilir
raporu verilmiş evlerine girmişken, 5.4 şiddetindeki artçı
deprem her şeyi altüst etti. Görevli komutan deprem
sonrasının ilk kargaşasında çok üzgün, "Tam da şehir
kurtulacak gibiydi" diyor. Gece, artçı depremin ardından
sokaklar ışıklı, bütün binalar kapkaranlıktı. Kimse binalann
içine girmeyi göze alamamıştı.
lamda bir koordinasyon, ve-
rimli kapasite kullanımı söz
konusu değil.
Kimi işe yaramayan fazla
malzeme, kımı önemh açık-
lar var. En utandıncı olanı
miadı dolmuş ilaçlann. ışe
yaramaz malzemenia dep-
rem yardımı adı altında bir
yerlerden işe yaramaz stok-
lardan çıkanlması. Hiç de az
olmadığı söyleniyor. Durum
yerlerde hâlâ çirkin görüntü-
ler olarak duran, işe yaramaz
giyim eşyası stoklan, anlam-
sız, hatta sağlığa zararlı gıda
maddeleri kadar ciddi.
Adapazan'nda en utanç ve-
rici yaygın bir olay da enkaz-
lardan hırsızlıklar. Kargaşa-
da önü arkası ahnacak gibi
değil. Kent merkezi enkazı-
nın kimi sokaklannda henüz
çökmemişbinalann içinin bo-
şaluldığını görüyoreunuz. Bu-
ralarda hırsızlık açısından iş
bitmiş diyebiliyorsunuz. Ama
hâlâcamekânvitrinleri bileol-
duğu gibi duran el sürüleme-
miş o kadar çok bina, sokak
varki.
Izmityaşama döndürülme-
ye çahşılırken artçı depremin
darbesinı yedı. Adapazan'nda
bu çabalar hâlâ çok acıklı ölçülerde. Yıkım çok bü-
yük, kriz masalan, siyasi irade ya da halk örgütlen-
mesi, her ne ise. hıçbir yönden ciddi bir yönlendir-
me, yol göstericilık yok.
Herkes başının çaresine bakıyor. Tamamı enkaz-
lardan eşyası boşaltılmış, bir sarsıntıya rastlarsa ölü-
müne son kalıntılann çıkanlmakta olduğu bir mahal-
lenin sakinleri ile konuşuyoruz. Ağırlıklı akraba. ta-
nıdık, esnaf dayanışması içinde kimseden yardım al-
maksızın bu işi başarmışlar. İşyerleri ve evleri orta-
dan kalktığı için yakın bölgelere, daha çok yazlıkla-
ra taşınmışlar.
Yardım kuyruklan rezaleti, çirkinliği karşısında
dost akraba dayanışması her şeyın üstüne geçmiş.
"Hiç kimseden. nede devletten hicbiryardım görme-
dik. Kendi başımızın çaresine bakuk. Şimdi de öiüle-
rimizi btrakıp gidijoruz" diyorlar. Uzun uzun. enkaz
kaldırma, ölüçıkarma, eşyataşımada yaşanan çirkin-
likleri, vurgunlan anlarıyorlar.
En çok da kimi siyasi patentler, kimi fırma reklam-
lan altında, insan onunı ile oynanarak yapılan yar-
dımlara takmışlar. Ne demek istediklerini anlamak
için şöylebır etrafa göz atmak yetıyor. MHP bozkurt-
lan ile dolaşmayı apolitik bulanlar. enkazlar üzerin-
debileTürkbayrağı koyarak kendilerini gösterme ya-
nşında.
Dinciler, tarikatlar, şirketlerinin. belediyelerinin
işaretlerinı öne koyarak kendilerini tanıtıyorlar. Bir
de eşya dağıtırken ömeğin, bol sayıda tesettür giysi-
si, çarşaf, türban veriyorlar.
Her şeye rağmen yardım çalışmalannda ayınmcı
olmamak için çok özenli olanlar da var. Şimdilerde
daha derli toplu yardımlaşma, emeklerin heder olma-
ması için koordinasyon gin-
şimleri ön plana çıkmış. Hâ-
lâ çok yetersiz ve aynmcılık
kendini gösterme yanşı a?
basmakta.
Doğrusu kriz masalan
olmuş konumda. lşvereı
gütlenmeleri kenti yenıı
yaşanabilir kılma sloganı ı
öne çıkmışlar. Ama ciddi o'
rak ne yaptıklan pek de b
li değil. Reklamlar öylef
hastalıkh boyutlara varmı
ünlü bir sermaye sivil toplu,
örgütü, adını ayıp olmasın di-
yekendimde saklamak istiyo-
rum. kurduğu çağdaş çadır
kentinhavasını korumak üze-
re, çadırlara her aileden 4 ki-
şi, işi olan aile reısi önkoşu-
lunu koymuş.
Adapazan'nda bır 50 bin
nufüsun kesın göç yaptığı tah-
min ediliyor. Vilayet içinde
dolaşanlann, evleri önünde
ya da çadır kentlerde bekle-
yenlerin yüz bin civannda ol-
duğu sanılıyor. Bir o kadar da bağını koparmamış,
ama çevre köyler, yazlıklarda yaşayanlar var.
Sermaye kentieşmeyl savunuyor
Oranlamayı Adapazan'nın yerlisi, fabrikalan çök-
müş, işçilerini toparlamaya çalışan işadamlanndan.
kendi işçileri ile ilgili oranlamalardan çıkardıklan
genel sonuçtan aldık. Sermaye bu boyutta canı ya-
nmca, bu depremden ders alıp daha sağlıklı sanayi-
leşme ve kentleşmeyi savunur olmuş. Siyasilere fark
atmış gibiler. Bir oda yöneticisi, geçmiş iki deprem
sonrası hem kendi evi, hem de oda merkezi için dep-
reme dayanıklı bildik tüm önlemleri aldıklannı. an-
cakkimse uyarmadığı içinyerleşim alanı, temel üze-
rinde durmadıklannı anlatıyor. "Arük kimse banaüç
kabn üzerindeev. bina yapüramaz. Siyasetçi ödün ve-
rirse biz üzerlerine yürürüz. Ama Adapazan da terk
edilemez. Biz buradavar olduk. Yerleşim daha uv gun
alanlara kaydınlır, Adapazan yeniden canlandınur.
Tabii daha özenli. yukan doğru değil, yaygınyerleşim
ortamında. bilimin dediği yolda" diyor.
Adapazan'nda umudu yeşertmek için çökmemiş
binalardaki dükkânlar biraz zorlama açılmaya çah-
şılıyor. Ama depremzede. evini işini kaybetmiş ço-
ğunluk, devletten birkurtanş ışığı göremezse, ki özel-
den kimse böyle bir söz verme nıyetinde bile görül-
müyor, göç etmek zorundaoldugunu düşünüyor. Ça-
dırkentlerde kalan başının çaresine bakamayanlar,
okullar açılmaz, kışı geçirebilecek koşullar yaratıla-
mazsa, nereye oldugunu bilemeden yola çıkmak zo-
runda olacaklannı söylüyorlar. Adapazan'nın yaşa-
ma döndürülmesi şimdilik tümü ile sözde kahyor. En
küçük bir umut ışığı, yönlendirme görülmüyor.
yutlan karşısmda, sayısal olarak cüce gücünde kal-
dıklannı artık görelım. Gönüllülerin canlan çıkıyor,
üstelik buruar sadece Türk Tabipleri Birliği. TMMOB..
türiinden sayarsak sayfalar ahnayacak çok Örgütten
gönüllü ekipler değiller. Onlarla gönül ve emek itti-
fakında çok fazla kamu görevlisi de var.
İş üreten, gündüz gece çalışan, çırpınan çok fazla
insanlık adına onur verici genç, yaşlı ve de azımsan-
mayacak sayıda yabancı çok fazla iş yapıyor. Ne ya-
zık ki yapılan işler arasında koordinasyon olmadığı
için, verimin doruğuna ulaşmak şöyle dursun, büyük
özveri ve emeğin karşılığı ortalıkta görülmüyor.
Cönüllüler iletişlm kuramıyor
Belki de en kötüsü gönüllüler ordusunun üretimi-
nin, depremzede ile bağının kurulamaması. Deprem-
zede gönüllüden çok hoşnut, yaralanna merhem gö-
rüyor. Ama aldığı yardımm üstüne bir şey katacak,
üretecek konumda değil. Çadır kentlerde, evlerinin
önünde, acılan, korkulan, gelecek kaygılan, umut-
suzlğu ile baş başa insanlar, şoktan kurtulmak şöyle
dursun, daha ağırbir moral çöküşün içine sürükleni-
yor.
Gönüllüler, şimdilerde dahaçokaskerler, çadırku-
rar, çadır kentleri hâlâ yaşamr olmaktan uzak ortam-
dan yaşanır ortama sokmaya çalışırlarken, üniversi-
te öğrencileri yemek pişirmekten başlayıp her tür işe
koştururken, depremzedeler neden işe, üretime ortak
edilmiyor?
Bir kez daha en çok polemiği yapılan sağlık hiz-
metlerine dönelim. Burada Türk Tabipleri Birliği ya
da Eczacılar Birliği çatısı altında gönüllü ekiplerin
kamu sağlığı hizmetini üstlenmek değil, koordine et-
mek üzere çahştıklannı anımsatahm. Sonuçtahizme-
ti veren kamu sağlığı kurumlan ve kimi yabancıla-
nn sahra hastahaneleri. Koordinasyon bulaşıcı has-
talıklann ortaya çıkmaması, sağlık kurumlannın ek-
sik - gediklerinin tamamlanması üzerine.
Hastane kapasitelerinin kullanılamamasının acık-
lı bir boyutu, şimdilik hiç hesaplayamayacağımız,
depremde hemen ölmemiş, enkaz altında kalmış ve
kurtanlması beklenen yaralılann kurtanlamamasın-
dan kaynaklanıyor. Şimdilerde en aza indirilmeye
çalışılıyor, ama sağlık hizmetlerinde hâlâ gerçek an-