Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 TEMMUZ 1999 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur(a cumhuriyet.com.tr 15
Nicolas Klotz, Istanbul Şehir Tiyatrolan'n(Ja Koltes'in 'Batı Rıhtımı' adlı oyununu sahneleyecek
4
Yaşayanlarla öliiler arasında'
NURDAN CİHANŞÜMÜL
Ölümünün 10. yılmda BernardMa-
rie Koltes'in Roberto Zucco adlı yapı-
tından bölümler tstanbul Transız Kültür
Merkezi'nde Türk \e Fransız oyuncu-
lar tarafından sunuldu. Oyun. mayıs
ayında lşıl Kasapoğlu'nun rejisiyle lz-
mit Şehir Tiyatrolan tarafindan sahne-
lenmiştı. Fransızyönetmen Nicolas Klotz
da 'Roberto Zucco'yu geçen yıl Paris'te
sahneye koydu.
lşıl Kasapoğlu. dünya üzerindeki oyun-
culann kendi dılleri olduğunu belirterek
bu mesleğin ancak bu tür karşılaşmalar-
la kendini daha iyi geliştırebileceği ınan-
cında: "Önemliolan.aktördilinikonuş-
mak. Aktörün kendi dili olduğunu yıl-
tardır hep söyler, yazanz. Ancak bunu
yaşama geçirecek olanaklar \aratmayız.
Şimdi ise Türk ve Fransız oyuncular bu-
nu gerçek anlamda yaşama geçiriyor.
önemli olan. oyunculann farkiı diüer-
de otea bile metnin doğurduğu duygular-
la karşüıklı aıüaşabilmesi." Bu tür çalış-
malann artmasının gerekliliğini vurgu-
layan Kasapoğlu, böylelikle dünya tiyat-
rosuyla el ele gitme olanağının yaka-
lanacağına deginiyor ve Izmit Şehir Ti-
yatrolan'nın önümüzdeki günlerde de
benzer çalışmalar gerçekleştireceğini
belirtiyor.
Tiyatro, sinema ve belgesel yönetme-
ni olan Nicolas KJotz, şimdiye dek iki
uzun metrajlı film çekti. Fas'ta ve Hin-
distan'da çektiği bu iki filminde Faslı,
Hintli ve Fransız oyuncular rol aldı.
Ilk kez Musevi müziği üzenne çekti-
ği belgesel için Istanbul'a gelen Klotz,
aynı zamanda caz belgeselleri de yö-
netti. Sanatçı, önümüzdeki kış Paris'te
yine uzun metrajlı bir fîlm çalışması
gerçekleştirecek.
Tiyatro çalışmalannı yoğun bir şekil-
de sürdüren Klotz, eylül ayında tstan-
bul Şehir Tiyatrolan'nda Koltes'in Ba-
tı Rıhümı adlı oyununu sahneye koya-
cak.
- Sinema ve belgesel çahşmalanıuz, ti-
yatroya olan yaklaşımınızı nasıl etldli-
yor?
Sinema, tiyatro ve belgeselleri kendi
alanlannda ayn ayn ele almak yerine,
birbiriyle geçışli projeler yapmayı ter-
cih edıyorum. Benım içın tiyatroyu çe-
azarlar
yüzünden tiyatro
yapıyorum.
Heiner Müller,
"Tiyatro ve yazın,
yaşayanlarla
ölüler arasında bir
diyalogdur" der.
Sonuçta
ben de tiyatro
yönetmeni olarak
kendimi
yaşayanlarla
ölüler arasındaki
aracı olarak
buluyorum.
Dolayısıyla ölmüş
yazarlann
eserlerini sahneye
koymaktan
hoşlamyorum.
lşıl Kasapoğlu, Beraard Marie Koltes'in 'Roberto Zucco' adlı oyununu bu yıl, Nicolas KJotz
da geçen >ü Fransa'da sahneye ko>du. (Fotoğraf: UĞUR DEVlfR)
kici kılan, yazarlar. Yazarlar yüzünden
tiyatro yapıyorum. Heiner Müller. "Ti-
yatro ve yazın. yaşayanlaria ölüler ara-
sında bir diyalogdur" der. Sonuçta ben
de tiyatro yönetmeni olarak kendimi ya-
şayanlarla ölüler arasındaki aracı olarak
buluyorum. Dolayısıyla ölmüş yazarla-
nn eserlenni sahneye koymaktan hoş-
laruyorum.
Önümüzdeki dönem. Shakespeare'ın
Hamlefi ve Heiner Müller'm Makıne
Hamlet'ini aynı sahneye taşıyacağım.
Koltes. Hamlet'ı Fransızcaya çeviren
yazar: Müller de. Hamlet'i Almancaya
çeviren yazar. Shakespeare. Koltes ve He-
iner Müller benım ıçin vazgeçilmez bir
üçlü.
- Koltes'te yönetmen olarak sizi etld-
leyen noktalar neler?
20 yıl önce Koltes'lekarşılaştım. Son
derece yumuşak ve içine kapalı birisi ola-
rak tanıdım onu. Tiyatrosu ise çok şid-
detlı. Sonuçta benim derdim Koltes'in
yarartıgı şıddetli tiyatroyla, içindeki yu-
muşaklığı ve kapanıklığı ortaya koy-
mak. Şiddet fıziki ve bedene dairdir. Hal-
buki Koltes'in kışiliğinde gördüğüm
şiddet çok derin \e çok daha etkileyici.
Epık bir dille yansıttığı şiddet, kendi
ıçine doğru ışliyor. Tiyatrosu şiirsel. gi-
zemlı ve çekici olduğu kadar da somut.
Benim ıçin Shakespeare'den bu yana en
önemli yazar.
Şiddete karşı duyariı
- Koltes'in oyunlannısahneye taşımak
sizi zorluyor mu?
Yazdıklannı, hayattan ve dunyadan
söz ediş şekliyle sahneye taşımak çok
güç. Başlangıçta nasıl oynayacağımızı
bilemiyoruz. Öyle şeyler yazmış kı, bir-
biriyle hiç ılıntisi olmayan şeylermişgi-
bı gelıyor. Reggea müziğıne, Hamlet'e,
Kung Fu filmlerine aynı anda değine-
biliyor. Bir durum yaratmaya çalıştığın-
da, insanlar arasında durumla alakası
olmayan diyaloglar geçiyor örneğin.
Bunlan sahnede oturtrnak zor. Buna rağ-
men o kadar güçlü bir şekilde aileden
ve aile ilişkilerinden bahsediyor ki, top-
luma açılabı Imek için aileyi yıkıyor. Da-
ha sonra toplumu da yıkarak evrensele
ulaşmaya çalışıyor. Bu üç boyut arasın-
daki bağlantıyı da yazann şiirsel diliy-
le kurabiliyoruz ancak.
- Koltes. kendi içindeki şiddeti ve ka-
ramsarhğı yansıtıyordu diyebiür miyiz?
Koltes'in kendi içinde var olan yumu-
şaklığın, içıne kapanıklığın arkasında-
kı şiddet değil aslında. Yazar, çevresin-
deki şiddete karşı çok geçirgen ve du-
yarh. Aslında yazdıklan, çevresinde
gözlemlediği ve hıssettiği şiddet.
- Bu şiddet izkykiyi nasıl etkiliyor?
Aslıodarejıye baglı. Örneğın, insan-
lar Roberto Zucco'yu yalnız okudukla-
nnda karamsarlığa kapılıyor. Oysa ay-
nı metnı birkaç kişi bir arada okuduk-
lannda o kadar karamsarhga düşmüyor-
lar ve metni daha şiirsel buluyorlar. So-
nuçta bu oyuna yansıdıgında seyirci ya
herkesle bu duygulan paylaşıyor ya da
kendi içıne hapsedip onu reddediyor.
'Kohes'i yeniden keşfedeceğim'
- RobertoZucco'yu iyiMkve kötülüğün
sınırlannda gezinen bir oyun olarak ta-
nımlayabilir miyiz?
Oyunda ıyıyle kötü arasında bir sor-
gulama yok. Iyiyi kötüyü sorgulamak
Koltes'in umurundabiledegildi. Koltes,
Zucco'yu yazdığında ölmek üzereydi.
Bence yaşadtğı süre boyunca onu hap-
seden şeylen yıkacak şekilde sorgulu-
yor. Böylece onu asıl hayata bağlayan
şeyleri buluyor. Hayarta bizi hapseden
şeyler vardır ve bu bizim gelişmemizi,
aydınlanmamızı engeller. Işte Koltes,
bunlan yıkıyor. Örneğin, Roberto Zuc-
co'nun çocuğu öldürdüğü sahne. Zuc-
co silahı çekıyor ve hiçbir açıklaması ol-
madan çocuğu öldürüyor. Bu sahnede ve
gerçek hayarta bir çocuk ölüyor. Ama ay-
nı zamanda Koltes belki de kendi çocuk-
luğunu öldürüyor. büyümek içın. Bir
metinde kesin açıklamalar vermek cid-
di sınırlar çizer ve seyirciyi de sınırlar.
Koltes, kendisini hapseden her şeyı sor-
gulayıp. kendını hayata bağlayan nok-
talan aydınlatarak seyircilere kendıleri-
ni sorgulayacak firsatlar yaratıyor.
- Fransız ve Türk oyunculann bir ara-
daç^hşınasınınasdtteğerlendimorsunuz?
Benim içın oldukça ılgınç. Koltes'in
metinlennden yola çıkarak yenı bir oyun
düzeni yaratmak gerekli. Bunu her oyun-
cumla tek tek çalışarak yaratmaya çalış-
tım. Cümleler üzerine çalıştım oyuncu-
lanmla. Böylece oyuncu Koltes'le bir iliş-
ki kurmaya çalışıyor ve karakterler de
bu ilişkiden doğuyor. Oyuncu. bilinçli
çalışmasından kaynaklanan bir aracı ha-
line geliyor. Böylece aktör. yönetmen-
den bagımsız oluyor sahnede. Eylül
ayından ıtibaren Şehır riyatrolan'nda
Koltes'in Batı Rıhtımı'nı sahneleyece-
ğim. Böylece Koltes'i yeniden keşfet-
me olanağı bulacagım. Bence Koltes
oynayab'lmek için. oyuncunun, daha
önce ögrendıği, biriktirdiğj tüm deneyim-
lerden sıynlması gerekli.
tjQüneşe Yolculuk', katıldığı festivallerde ilgi görüyor
YENI BASLAYANLAR... YENI BASLAYANLAR.
'Güneşe Yolculuk', 'Masumiyet' ile birtikte 7 Tetnmuz'da Paris sinemalannda gösterime girecek.
Yeşim Ustaoğlu'nun filmine
Fransa'danjüri özel ödülü
UĞURHÜKÜM
PARİS - «Güneşe Yolculuk" de-
vam ediyor. "49. Bertinale" son
Berlin Film Festıvali'nde kazan-
dığı özel ödüllerden başka "Güne-
şe Yolculuk", 16-20 Haziran tarih-
leri arasında, birincisi düzenlenen
" Benodet Uluslararası Film Festi-
valijnde dejüri özel ödülüne layık
görüldü. 37 yaşındaki yönetmenin
2. fılmi yeni başanlara koşuyor. 7
Temmuz'da, Zeki Demirkubiız'un
"Masumiyet"iyle Paris MK2 si-
nemalannda gösterime girecek. Ye-
şim Ustaoğlu'nun "Güneşe Yolcu-
luk"u, şimdiden Fransız eleştır-
men ve sinemaseverlerin dikkati-
ni çekti,
Geçen pazar günü Radio Fran-
ce Internationale (RFI) Türkçe
programlannın da konuğu olan sa-
natçıyla fılmin çıkışı etrafında ya-
yımlanmak üzere "Le Monde" ga-
zetesi, "Telerama''dergisinde söy-
leşiler gerçekleştırdı. Fransa'nın
en önemli iki sinema dergisinden
biri olan "Positir'te filmle ilgili
uzun yazılar çıkacak. Çok sayıda
yayın organınm da hakkında övü-
cü yazılarhazırladığı "Güneşe Yol-
culuk" filminin konusu ve "Kürt
sorumına" bakışı Fransız aydın
çevrelerini yakından ilgilendiriyor.
• Benodet Uluslararası
Film Festivali'ndeki jüri
özel ödülüne layık
görülen
l
Güneşe
Yolculuk', La Rochelle
Uluslararası Film
Festivali'ne de katılıyor.
Fransa'nın en güzel bölgelerin-
den Brötanya'nın Atlas Okyanusu
kıyılannda küçük bir tatil kenti
olan Benodet'nin, festival jürisi-
nın bu yılki başkanı, ünlü Ameri-
kalı sinema yönetmeni Irvta Kersh-
ner'di. Jürinin diğer üyeleri ara-
sında. en azından başkan kadar ün-
lü Italyan yıldız Ornefla Mırti, Fran-
sa'nın en tanmmış senaryo yazar-
lanndan Jean-ClaudeCarriere,ke-
man vırtüözü Ivry Gitlis, gazeteci-
yazar Justin Carrwright sayılabi-
lir.
Kendine tema olarak "Les Cherc-
heurs d'Ame - Öz Ruh Arayıcıla-
n"nı seçen festival, sinema festi-
valleri pıyasasına ıddialı girdı. "Hiç-
bir dini veya politik kaygılan olma-
dığuu" dile getıren festival yone-
ticileri amaçlarını. "Aradığunız
materyalist bir dünyada kaybol-
maya yüz rutan umut hayal gücü,
ideaL açüun, hoşgörü, cesaret, aşk
gibi değerleri ön plana çıkartan ya-
pıtlan değerlendirebilmek", biçı-
minde açıklıyor. Benodet Festiva-
li 'nin büyük ödülünü, Japon yönet-
men Ikehata Shunsaku'nun "Au-
tomn Blossoms - Güz Çiçekleri"
kazanırken 2. ödül olan jün özel
ödülünü "Güneşe Yokuluk"la bir-
likte b;
r Kore filmi. Bae Chang-
ho'nun "My Heart-Kıübim"ı pay-
laştı. Halk ödülü de aynı filme ve-
rildi.
Yeşim Ustaoğlu'nun. Türkiye
renklerini temsil ettiği Güneşe Yol-
culuk'u, yine Okyanus kıyılarının
son derece sevımli La Rochelle
kentinin son derece prestıjli ulusa-
lararası film festivalinin 27. bu-
luşmasında sürüyor.
Sinema tarihçisi, yazan Beabo-
urg Kültür Merkezi Sinema Bölü-
mü Müdürü Jean-Loup Passek'ın
1968 ruhuyla kurduğu ve hiçbir
ödül verilmeyen bu şenliğin 1999
açılışını, 25 Haziran akşamı Ame-
rikalı oyuncu-taze yönetmen An-
jelica Huston'un "Agnes Browne"ı
yaptı. Aralannda çok say ıda ödül-
İü filminde olduğu. toplam 130 fil-
min göstenleceğı festivalde per-
deyi 5 Temmuz akşamı genç Boş-
nak yönetmen Jasmin Dizdar'ın
"Beautiful People - Harika lnsan-
lar-Halk" filmi kapatacak.
Clorfa^ '*"*' \ . ^
Yönetmenliğıni Sydney Lumet'in yap-
tığı Gloria'da basrolleri Sharon Stone. Je-
remy Northam v e Jean Luke Figuera pay-
laşıyor. Stone. filmde o güne dek yoluna
çıkan her şeyle başa çıkabilmiş ancak bir
ufaklıkla bir türlü baş edemeyen bir kadı-
nı canlandınyor.
Glona. hapıshanede geçen 3 yılm ardın-
dan iyi halden serbest bırakılmıştır. Eski sev-
gilısi Kevın bir gangsterdir ve onu çaresiz,
saldırgan ve bütün öfkeli yapan bu üç yılı
sadece onun yüzünden yaşamıştır.
En güzel üç yıhnı Şeytan'ın Mutfağı'nda
geçirdikten sonra çıkar çıkmaz şartlı tah-
liye koşullannı bozarak soluğu New York'ta
alır Gloria Hayatı boyunca yalnız, kont-
rollü ve Ö7gur yaşama-
yı seçmiş olmasına kar-
şı hiç beklemedıği an-
da bütün ailesi gangster-
ler tarafından öldürülen
Nicky adındakı bir ço-
cuğun bakıcılığını ya-
parken bulur kendisini.
Tehlikelerle dolu bir
şehnn sokaklannda ken-
disinin ve bir çocuğun
sorumluluğunu taşı-
maktan hiç de hoşnut
kalmaz. Çocuk bütün
yeraltı dünyasını yok
edecek bilgılere sahip
olduğundan çok dikkat-
li olmalan gerekmek-
tedir. Stone fılmdeki ro-
lünü şöyle anlatıyor.
"Gloria her şeyi ile bü-
yük bir kadındı. Ağa,
saçlannın lüleleri, ayak-
kabılan, başındaki be-
lalar_ Hepsiçok büyük-
rü. Fakat hayatında ilk
defa bu çocukia karşıla-
şınca ne yapacağını bi-
lenıemişti. Sert konuşan
ve Aldırgan bir karak-
terin bir çocuğa göz ku-
lak olması oldukça zor-
du. Hayatında bir sürü
çözümlenmemiş ildlem-
lervank Kevinttan nef-
ret ediyordu ancakonun
için hapse girecek kadar da âşıko ona. Çık-
üğında ise hisleri hâlâ degişmemişti. Film-
deki her üç ana karakter de hepimizin ger-
çek hayarta yaşadığı kaousu yaşıyor."
BabeSehlrde/
Babe in The Clty
Yönetmenliğıni George Miller'ın yap-
tığı 'BabeŞehirde' kendisini çoban köpe-
ği sanan sevimli domuz yavrusu Babe'in
serüvenini konualan 1995 yapırru 'Babe'in
devam filmi. Oscar kazanan ilk filmde
olduğu gibi bu filmde de Babe'yi insan-
lara yardımcı olmaya çalışırken izleyece-
ğiz. Yaşadığı çiftlikten büyük kente gide-
cek olan Babe. burada birbirinden tuhaf
yepyeni hay van arkadaşlanyla tanışırken
kentte yaşamanın nasıl bir şey olduğunu
ve dünyanın acılanyla ancak ve ancak
sevgi dolu yüreğin başa çıkabileceğini
öğrenecelc.
1995 yılında çekilen ilk Babe fılmi ay-
nı yıl elde ettiği büyük gişe hasılatının ya-
ni sıra aralannda en iyi film ve en iyi gör-
sel efekt kategorileri de olmak üzere top-
lam 7 dalda Oscar ödülüne aday gösteril-
mişti. Film aynı zamanda Hollyvvood Ya-
bancı Basın Demeği tarafından komedi ve
müzikal dalında en iyi film seçilerek LA-
tın Küre ödülene değer bulundu.
Babe Şehirde'deki olay lar ilk filmin kal-
dığı yerden yani Babe'in birkahraman ola-
rak Hoggest Çiftliği'ne dönüşünden itiba-
ren başhyor. Babe yanşmada ödül kazan-
dığı ve bir kahraman olduğu halde çok sev -
diği patronunun yanında kalmak istemek-
tedir ama istemeyerek yol açtığı bir kaza
sonucunda patronu traktörün altında kalın-
Sydnev Lumet'inyönediği 'Gloria'da başroiSharonStone'mın.
ca bir süre yatağa bağlı kalır. Bu yüzden
çiftlikte yapılması gereken işleri yapamaz
hale gelince de banka yetkilileri onu haciz
tehdidiyle sıkıştırmaya başlarlar. Böyle bir
durumda
Bayan Esme Hagett'in çiftliği kurtar-
mak ıçin önünde tek bir yol kalmıştır. Eya-
let fuanndan gelen teklifi kabul etmek ve
çoban köpeği taklitlen yaparak para kazan-
ması için Babe'i büyük kente göndermek...
Sev imli domuz yavrusunun fuara katılmak
üzere kente gidişlenyle yeni maceralan
başlar.
Farmer Hoggett ile Esme Hogett'i ilk
filmde olduğu gibi Magda Szubanski ve Ja-
mesCromweU'in canlandırdığı filmde on-
lann yanı sıra genç kadın oyunculardan
Mary Stein da Flealands Hotel'in sahibe-
si rolüyle kamera karşısına geçiyor. Ote-
lin tek insan müşterisinı Mkkey Rooney can-
landınyor.
KEDI GÖZÜ
VECDİ SAYAR
Kurultay, Siyaset
ve Sanat
Kurultay salonu çepeçevre güllerie bezenmişti.
Avrupa solunun simgesi "sıkılı yumrvklann içinde-
ki kırmızı gülter", "altı ok"\a yan yana, barışa ve da-
yanışmaya çağınyordu partilileri. Salondaki sıkılı yum-
rukları saymaya kalksanız, zaman yetmezdi. Altan
Öymen'ın iyi niyeti de yetmemişti zaten gruplan
birleştirmeye. Gençlik korosu, barış türküleri söy-
lemeye durduğunda, salon boşalıvermiş, liste sa-
vaşlan iyice kızışmıştı. Yerinde kalıp koroyu dinle-
meye niyetlenen bir siyasetçi aradı kedinin gözü.
Hasan Fehmi Güneş'ten başka herkes, kendini
dışan atmıştı. Ülkemızde sosyal demokratlann sa-
nata verdiği önem, bir kez daha somut olarak kar-
şımızdaydı.
Saatler süren bekleyışin ardından dört liste çık-
tı ortaya. Önce Genel Başkan'ın listesi. sonra öte-
kiler. Geçen saatlerin, kulis çalışmalannın verdiği
gerginlikle, ortalık kanşıverdi: "Pembe listeyi ver-
sene"... "Şu uzun mavilerden yok mu"... "Itmeyin
beyler, size de liste verilecek"... Listeler alelacele
tarandı, iki listede, üç listede birden kimler varmış
bir bakıldı; sıra oylamaya gelmişti. Bazı adayların
Amerikanvari pankartlı propaganda çalışmalan de-
legeyi etkilemekten çok, eğlendirmeye yaramıştı.
Salonun genel manzarası pek fazla umut verici
değildi. Çevre düzeninden söz etmiyorum, her şey
dozundaydı. Bayraklar, sloganlar. teknik donanım,
hiçbirine diyecek yoktu. Ama kedının huzurunu
kaçıran bir şeyler vardi. genede... Bıyıklanndan baş-
ka kaybedecek şeyi olmayanlarla, müteahhit kılık-
lı "profesyonel" particilerin koalisyonu muydu hu-
zurunu kaçıran, bilemedı. Toplumu aydınlık yanrv-
lara ulaştıracak güçler bunlar olabilır mı, diye ge-
çirdi aklından...
Oylamaya bin küsur delegeden kaç yüzü katıl-
dı bilemiyorum ama hepsinın birden oy verdiği bir
tek kişi bile çıkmadı. En çok oy alan Fikri Sağlar'dı.
Sonuçlar, delegenin yöneticilere oranla çok daha
fazla aklıselim sahibi olduğunu gösterıyordu. De-
lege, kişisel hesaplar yerine, toplumun yaşamsal
sorunlan ile uğraşmayi yeğleyen Sağlar, Güneş, Sab-
ri Ergül gibi cesur polıtikacıları ödüllendinrken,
"Arbk çatışmayı bir yana bırakın, gücünüzü birieş-
tirin" mesajını veriyor, dört listeden isimleri yan ya-
na getirerek, bir "sentez" oluşturmayı deniyordu.
Doğrusuyla. yanlışıyla; eksiği vefazlasıyla...
Yiğit Gülöksüz gibi sosyal demokrasinin özle-
mını duyduğu bürokrasi becerisi ve deneyimine sa-
hip bir sivil toplum savaşçısı, Yaşar Seyman, Sü-
leyman Çelebi, Cevdet Selvi gibi aydın sendika-
cılar, beyazperdenin 'Deniz'i Berhan Şimşek, dün-
yadaki sosyal demokrat hareketi çok iyi tanıyan Er-
can Karakaş, Şule Bucak gibi ısımler, Yakup Ke-
penek, Emre Kongar, Tarhan Erdem gibi araş-
tırmacı-bılim adamlan. Inal Batu gibi deneyımli bir
diplomat, farkiı gruplardan olmalarına karşın, par-
ti amaçları doğrultusunda omuz omuza cahşma-
lannı diledığimLz Murat Karayalçın, Ertugrul Gü-
nay, Mustafa Gazalcı, Abdülkadir Ateş, Nuret-
tin Sözen, Yüksel Çakmur, Ali Dinçer, Halil Çul-
haoğlu, Algan Hacatoğlu, Mehmet Mogultay, Ön-
der Sav gibi siyaset adamlan. kadın hareketıne kat-
kıları ile tanıdığımız Demet Işık, Güldal Okudu-
cu bu çok renkli kompozısyon içinde yerlenni al-
mıştı. üstenin ckJdi bir bölümünü ise önemi -ve sos-
yal demokrat çizgi içindeki konumu- "kendinden
menkul" isimlerden oluşmuştu. Yani, çeşitli grup-
ların liderierine yakın durmaktan başka özellikleri
olmayan "profesyonel particiler"den.
Bazı isimlerin hikmetıni anlamaksa hiç kolay de-
ğildi. "Sanatçı" srfatı ile iki listede birden yer alma-
yı ve sonuçta seçilmeyi başaran Deniz Pınar Atıl-
gan'ı bu güne kadar tanımamış olmayı buyük bir
eksiklik kabul ediyorum. Bedri Baykam, Nazlı
Eray gibi değerli sanatçılara itibar etmeyen, ama
pop sanatçısı Atılgan'dan oyunu esirgemeyen CHP
delegesinin mutlak bir bildiği olmalı... Gene de ak-
lıma takılan bir şey var: Partinin en önemli gerek-
sinmesi, o beğenmedikleri Bedri'nin, Nazh'nın en
büyük hazınesi değil mi? Düşgücü ve cesaret...
Ya, bilgiye gereken önemin verildiğini söyleye-
bilir miyiz? Mehmet Kabasakal, Alparslan Işık-
lı, Uğur Büke, (aday olmamayı seçen) Hurşrt Gü-
neş gibi sosyal demokrasi alanında yeni ufuklar aça-
bilecek değerierden söz ediyorum. Onlara oy ver-
meyen delegenin bilincinin, lider adaylarından da-
ha ilerde olduğu söylenebilir mi?
Aklımatakılan bir nokta daha var: Siyaset adam-
lan, sanatçılan, bilim adamlannı "vithn"de kullan-
mayı çok iyi biliyortar da onlardan gerektiği gibi ya-
rarlanmayı biliyorlar mı? Türk soluna bu güne dek
sayısız hizmeti geçmiş Halil Ergün'ü parti mecli-
si listelerine almayı akıl edemeyen grup Ikjerlerine
ne demeli?
Galiba bu siyasetçiler, sanat - politika ilişkisin-
den geçer not almayı bir türiü beceremeyecekler.
Sevgili Yaşar Seyman, geçenlerde bir gazetede
yayımlanan "Sanat ve Siyaset" başlıklı yazısında
"Çağdışı bir siyasetçi sanat önemsemez. Çünkü
sanat, soran, sorgulayan, değiştiren ve özünde
muhalefeti hep koruyandır" diyor. Doğru söze ne
denir?
Yann, Parti Meclisi MYK'yi ve Genel Sekreter'i
seçecek. Kim bilir gene ne oyunlar, ne hesaplar dö-
necek... Merakla bekliyor kediler, bakalım Türkiye
solunun gereksinmesi olan bir siyaseti belirteyecek
ve kitlelere ulaştıracak isimler mi seçilecek, yoksa
partiyi bu günlere getiren anlayışın sorumlulan mı?
Salı akşamı, 'Cumhunyet'ç\ kediler AKM'de 1999
Yunus Nadi Ödülleri törenınde bir aradaydı. Roman
ödülünü kazanan Ahmet Altan konuşmasında,
"entelektüellerarası görüş aynlıklannın biryana bı-
rakılıp edebiyatın öne çıkanlmasından" duyduğu
mutluluğu dile getirdi. Siyasette de iktidar çatışma-
lannın bir yana bırakılıp sol birtikteliğin öne çıkarıl-
masının zamanı gelmedi mi? Sanırım, siyasetçile-
rin sanatçılardan öğrenmesi gereken çok şey var.
Ivtarakla beklediğimiz bir nokta daha: 2 Temmuz
tarihininsiyasilerebirşeyhatırlatıphatırlatmadığı...
Bizler, Sıvas'ta yakılan aydınlan unutmadık. Ya siz?
Mikhalkov'a saldıranlara
hapis cezası
• Kültür Servisi - Geçen haftalarda yönetmen
Nikita Mikhalkov'a saldıran iki kişi tutuklandı.
Ulusal Bolşevik Partisi üyesi olduklan belirtilen
Dmitry Bakhur \e Yegor Gorshkov. 2.5'er yıl hapis
cezasına çarptınldılar. Saldırganlar. Mikhalkovun
Sibirya Berberi adlı filmini izledikten sonra
yönetmene yumurta atmışlardı.