22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 11 TEMMU2 1999 PAZAR OLAYLAR VE GORUSLER Devrimden Odünler Şeriatçının Başansıdır GÜRBÜZ D. TÜFEKÇÎ Sosyal Antmpolog K arşı devrimcıler, Türki- yüzûnden indiğinin sanılarak kabulle- ye Cumhuriyeti'ni yık- nilmesidir. Padişahlar, Allah'm yeryü- ma ginşimlerinin yasal zündeki gölgesi (zillullah fil âlem) ve tuzaklarını hazırlamış bütün Müslümanlannhalifesidir(halife- bulunuyor. 1950 yılının yi ruy-u zemin-i müslimin). Kararlan, 14 Mayısı 'ndan bu yana buyruklan dinseldir. Artık öyle Kuran'a ye Cumhuriyeti'ni yık- ma ginşimlerinin yasal tuzaklarını hazırlamış bulunuyor. 1950 yılının . 14 Mayısı 'ndan bu yana başlattıklan Atatûrk devrimlerini yok etme savaşımı, başanya beş kala aydın- Iık güçlerce durduruldu. Bu kaçıncı ye- nilgileri? Gerici hiç pes etmedi. Bir ön- cekinden daha hızlı olarak yola devam ettiler. Karşı devrim sürdüğü sürece, bi- lelim ki, cumhuriyetimiz büyûk bir teh- like altındadır. " Yapamaziar, edemezter"diye her za- manki gibi kulağımızın üzerine yatma- yalım Demokrasi, inanç, ibadet hakkı. isteyen istedığını giyer..insan haklan.. insan haklarına dayaiı özgürlükler.gibi havadan sözlerle yobazlan yüreklendir- meyelim. Hele haktan, hukuk devletin- den hiç, ama hiç söz etmeyelim. Gizle- niveriyorlar bu kavTamlardan oluşan boş- luğun arkasına. "Devrimyasalan var"di- yebilirsiniz; ama. yok! Uygulanmayan ya- sanın varlığından söz edilemez. Bilindiği gıbi Osmanlı devlet yöneti- mi teokratik'tir. Ümmeti bir arada tutan harç, şeriatkökenlıdir. Bu harç din, mez- hep ve tarikatlar birlikteliği biçiminde- dir. Osmanlı Devleti şeriatçı ümmet ya- pısından oluşan düşünce dokusu (zihni- yet) nedeniyle batmıstır. Bu zihniyetın kö- keni egemenlik gücünü veren erkin gök- pek bakılmaz. Meşihat kapısı denilen bir makamdan almacak fetva ile yapılacak işin şeriata uygun olup olmadığı sapta- nır. Şeriata uygunsa yapılır. Kjsaca üm- met, şeriata göre yönetilmektedir. Gazi Mustafa Kemal'in ilk yaptığı, en biiyük diye nitelendirdiğimiz tek dev- rim, egemenfik erkinin yer>iizûne indi- rilmesidir. 23 Nisan 1920'de BMM açı- larak egemenliğin ulusta olduğu tüm dünyaya duyurulmuştur. Bu büyük eyle- min birçok karşı çıkanı olacaktır; hemen koruyucu yasalar yapmak zorunludur. Bu amaçla 29 Nisan'da "Hiyanet-iVata- niye Kanunu* kabul edilmiştir. Koruyu- cu yasa BMM'nin geleceğini güvence al- tına almaktadır. Özetle, var sayılan kut- sal inançlan politikaya âletederek Mec- lisi kapatmak isteyecek kişiler "adben" idam edilirler (ayaklan yerden kesile- rek, asılarak idam). Bu yasanın numara- sı 2'dir. Bir sayılı yasa vatandaşlardan alınacak küçük baş hayvan vergisiyle il- gilidır. Kurulacak yeni devlete para ge- rekir. Cumhuriyet ilan edilinceye değin ege- menliğin ulusta oluşunu güçlendirerek bü- yük Devrim'e destek olacak yenı yasa- lar yapılır. Kısaca, 1921 Anayasası'nın kabul edilmesi, saltanatm kaldınlması, Vahidettin'ın tahttan indirilmesinin ka- bulüne daır genel kurul karan. Türki- ye'de yapılan işlerle ilgili bilgi vermek- le beraber gelecekte yapılacak toplum- sal ve kültürel değişimlere halkı hazır- lamak amacıyla öğretmenler kongresi toplamak o yıllarda değerlendirilecek en önemli işler arasındadır. Cumhuriyetin ilanuıdan sonra yeni bir anayasa yapmak gerekmiştir. Burada bü- yük devrimi komyarak destekleyen üç te- mel yasadan söz etmek zorundayım. 3 Mart 1924 günü çıkartılan bu yasalar, 1924 Anayasası'nın önünü temizleye- rek yolunu açma ödeviyle yükümlüdür- ler. Kimiikleri şöyle anıhr (Yasa sayısı 429): Şer'iye ve Evkaf ve Erkânıharbiyei l'mumiye Vekâlederinin İlgasına Dİir Kanun. Yasa sayısı 430: Tevhidi Tedrisat Ka- nunu. Yasa sayısı 431: Hilafetin ügasına ve Hanedanı Osmaninin Türfcrve Cıımhu- riyeti Memaliki Haricüıe Çıkanlmasuıa dair kanun. Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmak ama- cıyla birtakım köklü sosyo-kültürel de- ğişimler yapmıştır. Her şeyden önce yep- yeni bir ulus oluşturmuştur. Bu öyle ya- pay, Çinlileri korumak amacıyla çamur heykellerden olusturulan ordu gibi değil- dir; tümüyle bilimseldir. Topluluklan bir arada tutan, o toplumun kültür biriki- minden oluşan bir doku vardır. Eğer do- ğal ve bilimsel kökenden yoksunsa bu bir- leştirici doku, o toplum kurumlanyla be- raberyok olmaya mahkûmdur. Bu neden- le yeni toplumda bireyleri birbirine bağ- layacak harcı lüusakıhk olarak sapta- mıştır. Önce yeni devletin eski Osmanlı Ümmeti ile hiçbirilgisinin olmadıgını açık olarak belirtir. Işte Atatürk'ün ulus tanım- laması: "Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkuıa Türk Ulusu denir." Ba- zı uçuk akılhlarla çıkarcılann sandığı gi- bi Türk ulusu etnikbir yapılanma değil- dir. Yeni toplumun üzerinde yaşam sür- düreceği toprak parçasının sınırlan da ulusaldır. Misaki Milli olarak anıhr. Dık- katinizi diliyorum. Türk yurdunun taşı toprağı da ulusaldır ve sınırlar bir antla bağlanmıştır. Kurulacak olan siyasal ku- rum çağın gerçeklerine uygun bir dev- let'tir. Evet, ama güncel tanımlamayla bilinen ulus devletlerden bir aynlığı var- dır. Gazi Mustafa Kemal'in kurdugudev- letin yapılanışının dayanağı da ulusal- dır. Türkiye Cumhuriyeti ulusal birdev- lettir. Türkiye halkını birbirine kenetleyen gi- zemli kavramı, ulusalcjlığı. Atatürk'ün tanımlamasıyla bilgilerinize sunmak is- tiyorum. Değışik zaman/mekânda sözü edilen Atatürk miliiyeCçiliği bakınız ne denli geniş bir anlam taşıyor: " l lusakılık konusu, bireysel ve ortak- laşa özgürlük sorunudur— Söz konusu özgürlük, sosyal ve uygar insan özgürlü- ğüdür." insan haklannı bir bütün olarak kucak- layan bu tanım, düşünce yapısı aşın uç- larda tutsak olmayan her bireyin, insan olarak benimseyeceği çağcıl biranlam ta- şımaktadır. Bu tanımlamayla, özgürlük- lerin toplum içinde her insan tarafmdan eşit olarak kullanılmasının zorunlu oldu- ğunu vurgulayarak değişik etnik köken- den oluşan Türkiye halkını, evrensel de- ğerlerle buluşturmaktadır. Burada artık ne İlk ne de Ortaçağm çok gerilerde ka- lan düşünsel düzeneğinin geçerliği kal- mıştır. Özgür ohnayan insanlardan olu- şacak bir ulusun, bağımsız devlet kura- mayacağına, çok genç_lik yıllanndan be- ri inanmıştır(1906). "Ozgüriük ve bağun- azbk benim karakterimdir" ünlü sözüy- le de anılan Atatürk, Türk ulusunu bir- leştiren düşünce dokusuna temel katkı maddesi olarak tam bağımsızlıgı da yer- leştirmektedir: "Özgüriük otanayan bir ülkede ötum veyok ohış vardır. Her ilerlemenin ve ba- gımariıgın anası özgüriüktür." Böylece Türkiye halkını bu kez ev- rensel değerlere taşımış olmaktadır. Ata- türk Türkiye'de yapüğı büyük devrimle önce bireyi özgür insan kimliğıne ka- vuşturmak amacındadır. Bağımsız dev- leti nasıl gerçekleştirdiğini düşünelim.. Türkiye'de her zaman sadece kısirçı- kariar için şeriata yeşil ışık yakılıyor. Henüz kendi kendimize özgür düşün- me hakkımız elimizden alınmadan eni- ne boyuna konuyu değeriendirsek çok iyi olur. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Adamı As Kahraman OlsunL KimlerAbdullah Öcaten'm idam edilmesini is- tiyor. En başta şehıt aileleri, evlat acısıyla yürek- leri yanan analar, babalar, kardeşler, oğullar, kız- lar... Haksız diyebilir misiniz onlara? Ateş düş- tüğü yeri yakıyor. Yalnız onların değil, tüm yurt- taşların yüreğini... Başka kimler idamdan yana? Müdahil avukatları. Ki bunları daha önce ba- zı davalardan tanıdık. Örneğin cinayetle suçla- nan polislerin savunmalannı yaptıklarında... Parlamentoda temsil edilen partilerin sözcü- leri de idamdan yanadır. Seçimlerde idam sözü vermişlerdir, bu sözü yerine getirmek istemek- tedirler. Bir de başkalan var Apo'nun idam edilmesin- den yana olan. BunlarApo destekçileri, Apo'nun idamıyla bir çeşrt 'şehit', bir çeşrt 'ölümsüz kişi' olacağını düşünenler! Batılı kimi basın ve politi- ka çevreleri de Apo'nun idamından sonra Tür- kıye'de kanlı kıyımların başlayacağını hesapla- maktadırlar. Bu konuda birçok okur mektubu aldım. Kimi- leri 'göze göz, dişe diş, kana kan' anlayışıyla Apo'nun idamını istiyor. öylelen de var ki, terö- rist başının meydanlarda linç edilmesini hayal edi- yor... Binlerce şehrtin öcünün ancak bu yoldan alınacağı inancında!.. Mahkeme idam karan vermiştir. Yargıtay dos- yayı inceteyecek, karan onaylarsa konu TBMM'ye gidecektir. Komisyonlarda bekleyen kırkayakın idam kararının yanında Apo dosyası da yer ala- caktır. Şimdiden son karann ne olacağını bil- mek zor.... Ama konuyu başka yönden ele alıp üstünde biraz kafa yormakta yarar yok mu? Adnan Menderes yandaşlannın gizJi açıkdav- ranışlannı bilmem anımsar mısınız. Aşırı Mende- res'çilerin orda burda "Adnan Bey'i asamazlar, helebunuyapsınlaryeryerinden oynar" d/ye mey- dan okumaları o günlerde iyice yaygınlaşmıştı. Kimileri de Menderes'in asılmasıyla yok olma- yacağını, daha da önem kazanacağını, bir çeşit efsane haline geleceğini düşündükleri için idam olayını destekliyorlardı. Sonuçta Menderes'in ölüsü dirisinden daha tehlikeli oldu. Yirmi yıl hapse mahkûm edilseydi, ya da yurtdışına sü- rülseydi, birkaç yıl sonra unutulur, etkisini yitirir- di. Ama öldürülmesi onu çok daha büyük bir üne kavuşturdu. Bugün, Menderes Havaalanı, cad- desi, meydanı, anıtı varsa bütün bunlar onun Im- ralı adasında idam edilmesinin sonuçlarıdır. Haklı ya da haksız idam edilen polttikacılar ölümlerinden sonra yığınların gözünde daha bü- yük saygınlık, hatta ölmezlik kazanıyorlar. Bir örnek de Pakistan Başbakanı Butto'dur. Gene- ral Ziya Ül Hak tarafmdan idam edilen Butto, bugün ülkesinin en çok saygı gören, bir bakıma efsane haline giren kişisidir. Kızı Benazir seçim üstüne seçim kazanmışsa, başbakanlık görevi- ne üst üste birkaç kez gelmişse; hatta işlediği suçlara karşın hâlâ ülkesinde önemli bir polrti- kacı sayılmaktaysa, bunu babasının yaşayan saygınlığına borçlu değil midir? Birfilm görmüştüm, sizlerde belki anımsarsı- nız: Bir Hollanda sömürgesinde, Ingilizlerin çı- kardıklan bir başkaldırmanın öyküsü... Bir işçi- yi (filmde o rolü Marton Brando oynuyordu) bir halk kahramanı yapar Ingilizler... Amaç adayı ele geçirmektir. Hollanda yönetimi isyancı lideri ya- kalar, yargılar, idam karan verilir! Ama idam ye- rine getirilmez... Akıllı Hollanda yöneticileri, o ki- şiyi asarlarsa onu bir halk kahramanı yapacak- larını bilirler. Ingilizler de Gandhi'yi bir kaç kez hapsettiler, ama idam etmekten kaçındılar. Gandhi'nin öl- dürülmesi onun halk yığınları karşısındaki öne- mini kat kat arttıracaktı. Ölüm, işkence, zulüm, kişilerin saygınlığını yüceltir. Isa Peygamber, Che Guevara bu soruna birer örnektir. Roma yönetimi Isa'nın eylemlerine aldınş etmeseydi, Hıristiyanlık bugünkü gücüne kavuşur muydu? Guevara da Bolivya'da öldürülmeseydi, dünya gençliğinin vazgeçemediği bir lideri olabilir miy- di? Abdullah öcalan'ı asmak, (ki bunu kendi yan- daşları da istiyor) onu bir 'halk kahramanı' du- rumuna getirecektir. llle de 'Apo'yu asmalı' di- yenler biraz da işin bu yanını düşünseler ya!., Ne demişler: "Kör ölür badem gözlü olur." Güneşi Tutamazsmız Prof. Dr. Ender VARtMİOfiLÜ Her şey olur, andiçme ofanaz diye! yoktûr ki olağandışı bir şey; gün ortası geceye döndü gündüz parlak güneşin ışığını söndürünce Oh mpos'Iulann babası Zeus, ter içinde kaldı dehşete kapdıp insanlar. Ne oJursa olsun inanır artık insanoğlu, her şey beklenir oldu. Şaşmayu siz de tuzJu deniz vasası değişse karanınkiyie, yunuslar daglara çıksa seve seve, gümbürdeyen dalgalara atsa kendilerini karavi bırakıp yabandaki hayvanlar (fr. 74 D) Eski Yunancadan çevüdiğim yukandaki dizeler Yunan yazınmda kesin bir tarihe bağlanabilen ilk örnektir. Dizelerde, Paroslu Arkhilokhos, Ege'de tanık olduğu bir güneş tutulmasını - olasılıkla tam tutulmadır- anlatmaktadır. Sözü edilen tutulma I.Ö. 6 Nisan 648'e tarihlenmiştir. t.Ö. 7. yüzyıl, Yunanlılann tarifainde sancılı bir dönemdir. Özellikle Doğu'yla kurduklan ilişkiyle Karanlık Çağ'dan çıkmış olan Yunanülar, Atatürk ve Efeler Prof. Dr. Zeld HASGÛRhtanbul Teknik Üniversitesi Inşaat Fakûltesi 1 3 Haziran Pazar günkü Cumhuriyet'te Stockholm"den yazan Mustafa Bey, Ata- türk'Ie ÇakKi Mehmet Efe'yi buluştu- rup çay içiriyor. Güyaefe, önce Gazi 'nin ince sesini duyunca hayal kınklığına uğ- ruyor. Bu da yetmiyor, çayı "açık" isteyince, "Bu- nu bize yapmecedm efern" diyor. Yukandaki olay tamamen uydurma otup, söz- de entellerin onu sözde küçük düşürmeye ve ala- ya atmaya dönük Atatürk düşmanlanna hediye et- tikleri yakışıksız birmalzemedir. Belki yazar, 'pa- zar gününün havasuıa' uyarak üzerinde düşün- Istanbul Menkul Kıymetler Borsası'na sınavla, İMKB Personel Yönetmeliği'nde belirtilen niteliklere sahip, bir yüksek öğrenim kurumunun 4 yıl süreli lisans programından ya da yurtdışında eşdeğer bir yüksek öğrenim kurumundan mezun veya en geç 30 Eylül 1999 tarihi itibariyle mezun olaeak, MÜFETTİŞ YARDIMCILARI EKSPER YARDIMCILARI UZMAN YARDIMCILARI alınacaktır. Bilim ve yabancı dil smavlarma ilişkin bilgiler: ^ • Hukuk, muhasebe ve mali analiz, maliye, işletme iktisadı ve finansmanı, iktisat ve matematik- istatstik-ekonometri konularını kapsayan yazılı bilim sınavı ile yazılı yabancı dil sınavt 14-15 Ağustos 1999 tarihlerinde yapılacaktır. • Adaylar Ingilizce, Almanca veya Fransızca arasından seçtikleri bir dilden yazılı yabanci dil sınavına girecekJerdir. i ^ • Yazılı sınavlarda başarılı olanlar, ayrıca mülakata davet edileceklerdir. • Sınava ilişkin ayrıntılı bilgiler Müfettiş Yardımcısı, Eksper Yardımcısı ve Uzman Yardımcısı Giriş Sınavı kılavuzunda yer almaktadır. Belirtilen niteliklere li^nlardan sınava katılmak isteyenlerin; "Istanbul Menkul Kıymetler Borsası 80860 Istinye - ISTANBUL" adresindeki İMKB Evrak Kayıt Servisi'nden başvuru formu edinmeferi ve en geç 6 Ağustos 1999 Cuma günü saat 17:30'a kadar başvurularını yapmaları gerekmektedir. Istanbul dışından başvuru yapacak adaylara sınav kılavuzu posta ile gönderilecektir. Sınavla ilgili her türlü bilgi, Teftiş Kurulu Başkanlığı'na ait aşağıdaki direkt telefonlardan alınabilir. (0 212) 298 2169 / 298 2307 / 298 2272 ISTANBUL MENKULKIYMETLER BORSASI düzeni degişrirmeye çalışmaktadır. Şiirlerinde eski düzen sahiplerini keskin bir dille yeren Arkhilokhos. bir doğa olaymdan yola çıkarak "her şey ohır_ gündüz gece oluyorsa_ yunuslar dağa çıkar", yürürlükteki doğa yasalan bile altüst olur, demektedir. Bir ay sonra 11 Ağustos'ta, bu yûzyüın son güneş tutulması olacaktır. Tam tutulma yeryûzünde en iyi ülkemızde gözlemlenebile- cektir. Bizde 76 yıl önce başlayan aydınlanma çagı, bugün bilimin verilerine karşın, güneşin tutulması gibi, karartılmaya çalışılmaktadır. Ancak bir süre sonra bu sancılı dönemin sonu gelecek, güneşin ışıklan tutulamayacaktır. meden yapmıştır. Herneyse, düzeltilmesi gerekir kanısındayım. Bilindiği gibi, Çakıcı 1912 yılında Osmanlıjandarmasıyla girdiği sayısız çatışmalar- dan sonuncusunda, kendi kızanlanndan birisi ta- raündan kaza ile, yanlışlıkla vurulup ölmüştür. Ancak MDstafa KemaTin, Batı Anadolu'daki düzenli ordu kurulmasından önce efe gruplannın Yunan ordusu ile girdikleri çete muharebelerine kayıtsız kaldığı söylenemez. Üstelik onlan daha düzenli ve eşgüdüm içindeBMM'yebağ- lı çalışmalan için hem Yörük AM Efe'ye hem de Demirci Mehmet Efe'ye rütbe ve cep- he kumandanlıklan vermiş- tir. Bunu tarih kitaplan yazar. Ancak bu satırlann yazan, bir lstiklal Savaşı gazisı olan, Etenizli'nin Tavas ılçesinden Mustafa Ali Paksoy'un toru- nu olarak. onun bize anlattı- ğt anısını, size 'kahraman Ege efeteri' ile Mustafa Kemal'in karşılasmalannı aktarmak is- terim. Anzavurisyanının bastınl- masından sonra Mustafa Ke- mal efe gruplannı Ankara'ya davet eder. Başlannda, Çakı- cı'nm hemşensı Talaşmanh tsmafl Efeolmak üzere çeşit- li bölgelerden seçilmiş bir grup efe Ankara'ya giderler. Mustafa Kemal onlan o za- manki Samanpazan'ndakar- şılar. Kendilerine, Anzavur is- yanının bastınlmasında gös- terdikleri yararblıklardan ötü- rüteşekküreder. "Anzavur'u benim başımdan defettiniz, sağotun efder!" der. Onların gönüllerini alır. Elbiselerini çok beğendiğnıi söyler. Bunun üzerine Ismail Efe hemen cep- kenini soyunup Mustafa Ke- mal'e vermek ister. O, "Sağol Efem. Yanınıza geleceğim. Orada bana verirsniz. Aiaca- ^mobun" der. Aynlıp gider- ken efeler havaya ateş etme- ye başlarlar. Talaşmanh Efe, bu disiplınsızliği önlemek için, iki elini havaya kaldınp ateşi durdurmak ister. Mustafa Ke- mal geri dönerek: "Bırak,at- sutlarefem.' Çocukiarsevinç- ierinden aüyorlar!" der. Efe, buna karşılık, •'Mermi nere- de,tüfeknerede?" diye sert bir şekilde karşı çıkar. Bunun üze- rine Mustafa Kemal gülümse- yerek. "Ben füfek de bulu- rum, fişek de! Çocuklar se- viııcteriııden aoyorlar" diye- rck oradan aynlır. Evet, tüfek de bulunmuştur, fişek de... Düşman Polatlı ön- lerinden Izmir'e, o gün Mus- tafa Kemal'in ifade ettiği azim ve kararlılıkla kovalanıp de- nize dökülmüştür. Ağustos yaklaştı. Dıunlupınar, Altın- ta§ ovalan, kan ter içinde düş- manla boğuşup şehit düşenie- rin ve gazi kalıp bayrağımızı ebediyen dalgalandıranlann ruhlarıyla dolacak. Onlara minnet ve şiikran borçluyuz. Onlardan bize kalan tertemiz anılan doğru bir şekilde yaza- lım ve onlar da huzur içinde yatsınlar. PENCERE Kahrolsun PopiiHzm!.. Bir vakitler astığı astık, kestiği kestik, dediği de- dik, öttürdüğü düdük olan karabıyıklı dostum, es- kiden homur homur homurdanırdı: - Bütün izm'lere karşıyım!.. - Leninizm'e?.. - Karşıyım.. - Maoizm'e?.. - Karşıyım.. - Komünizm'e?.. - Karşıyım.. - Sosyalizm'e?.. - Karşıyım.. - Kaprtalizm'e?.. -?.. - Kemalizm'e?.. - Ben Atatürkçüyüm. • Geçen gün gördüm, bizimki bıyıklannı kesmiş... Sordum: - Hayrola?. - Imaj sorunu!.. - Ne demek o?.. - Avrupa bizi yanlış tanıyor, ima/ımız kötü!.. Bıyık- sız daha 'liberal' bir imaj veriyormuşum... - Sen izm'lere karşı değil miydin?.. Arkadaşım körkütük liberalizme bağlanmış; ama, bu işin içinden nasıl çıkılacağını bilmiyor - Uberalizm en iyisi.. - Popülizm?. - En büyük düşmanımız!.. - Komünizmin yerini yoksa popülizm mi doldur- du? - Neden?.. - Halktan yana bir istekle ortaya çıkanlar artık "popûlist" diye karalanıyorlar!.. • Medyada bir çeşrt gazeteci türedi, popülizmi yer- den yere vuruyor; komünizm tu kaka, sosyalizm di- nozorlara özgü; yoksuldan yana yazmak "Üçüncü Dünya Solculuğu", halkın haklannı savunmak ise popülizm!.. Halk "Yandım AJIah"diyeferyat ettiği zaman pat- ronun yamacında sebeplenen bu tür gazeteci tato- mının korosu başlıyor - Kaynak yok... - Popülizm yapmayalım... - Felaketolur... Bizim bildiğimiz gazeteci hani tarafsızdı?.. Halk, memur, işçi, köytü, dar gelirlinin taleplerine rnedya- daki tuzu kuru gazeteciler neden karşı çıkıyortar?.. Hem bunlar ne diyortardı: - Gazeteci tarafsc olur. - Nasıl?.. - Devlet ile PKK arasında tarafsc kalmalı... - Sonra?.. - Irticacı ile laik arasında da tarafsız olmalı... - Peki, bu kurala göre sermaye ile emek arasın- da da gazeteci tarafsız kalmalı, değil mi? - Olmaz... - Neden?.. - Popülizme ödün vermek kötüdür, ekonomide felaket olur, emekçiye aynlacak kaynak yok!.. Ger- çekçi olmalıyız. -Deme!.. "' " ' ' " * J ' : "' • Ben gazetecinin zenginini severim, PKK'ye göz kırpmasını biliyor, Fethullah'la al takke ver külah, mürteciyle enseye tokat yanağa şaplak, beş yıldız- h otellerde yan gelmeye bayılıyor, küreselleşmeden pek memnun, bağımsızlığın modasının geçtiğine inanıyor, her şeyde hoşgörüyü savunuyor, ama, sı- ra emekçi halka geldi mi kaşlannı çatıyor - Kahrolsun popülizm!.. Evet, geçmişteki "kahrolsun komünizmin yerini artık "kahrolsun popülizm" aldı. ORHAN KARAVELİ'den önemli bir belgesel BİR ANKARA AİLESİNİN OYKUSU • Osmanlı'dan Kurtuluş Savaşı'na ve bugüne 160 yılük gerçek bir öykü. • Mustafa Kemalie ilgili bilinmeyen anılar. • Seymenler ve Seymenlik. • Mehmet Akif "İstiklal Marşj"nı nerede ve nasıl yazdı ve ilk kime okudu? • "Ankara" adı nereden geliyor? Atatürk'ün şaşırtıcı ve bilinmeyen tezi. • "Vatan" ve Tercuman" gazeteleri olaylannın 40 yıldır açıklanmamış "perde arkası". (1. hamur/ 38 fertoğraf / 224 sarfalık bir aoı / be^esel) Genel Dağrtım: ÖZGÜR YAYIN DAĞITIM LTD. ŞTİ. Ankara Caddesı 31/2 - İstanbul Tel: (0212) 526 25 13 - 526 35 01 Faks:(0212)527 57 78 TÜRK DİLİDERGÎSÎ 13 ÎAŞEVDA Türk Dili Deıgisi; Temmuz-Ağustos sayısıyla on üçûncü cildinin birinci sayısına başladığını duyurmaktan onur duy- maktadır. Destegini esirgemeyen okurlanna sag olunuz var olunuz demektedir. Okurlanmıza ve bizi destekleyen bütün gönüldeşlerimize, desteklemelerine yaraşır bir çalışmayı bu yıl da aralıksız sürdüreceğimizi açıklamaktan mutluluk duyduğumuzu belirtiyoruz. Dergi üyelik ödentisi olarak, hiç aksatmadan, 3.600.000 TL'nin Posta Çeki hesabımızda- ki Posta Çeki No: 122 807'ye yahnlmasını diliyoruz. Bu sa- yıdaki yazarlanmız: Ahmet Miskioğlu, Ali Dündar, Halim Uğurlu, Ertugrul Efeoğlu, Mahir Onlü, Gaston Miron, Edip Göhtıel, Anna Ahmatova, Anıl Meriçelli, Anatoli Miziev, Süreyya Ülker, Mustafa Topal, Mehrizat, Refika Bezirci, Osman Bolulu, A. Nevzad Odyakmaz, Sadiye Akay, Ab- dullah Rıza Ergüven, Ali Özenç Çağlar, Ali Yüce, Veysel Kılıç, Subutay Hikmet, Dursun Ozden, Gülay Yurdal Mic- haels, M. Nejat Gacar. Gürcan Antürk, Hüseyin Topçugil, Feıgül Çırpan, Ahmet Necdet, Tülay Ferah, Nevra Bucak, Cumhur Pekyiğit, Gülbahar Kültür, Yılmaz Çongar, Erdem Türkmence, Behzat Ay, Leylâ Şahin, Muzaffer Uyguner, Hasan Akarsu, Arat Ovalı. Bakırköy'de 3 oda, salon, doğalgazlı 400 dolar. Tel: 0282 623 52 33 Cep: 0532 632 20 93
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear