25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 11 TEMMUZ 1999 PAZAR 12 PAZAR KONUGU Eğitimini, yaşamını denizlere adamış Doç. Dr. Bayram Öztürk, üç tarafı suyla çevrili Türkiye 'nin ilgisizliğinin sonuçlarını anlatıyor Denizlerin önemini kavrayamadık Çalışmalar zayıf kalıyor' - Bercelona Konvansiyonu çerçevesinde Türkiye ne gibi çalışmalaryapıyor? -Türkiye'nin çalışmalan zayıf kalıyor. Çünkü Türkiye'de yetkilileri bilgi bakımından besleyecek merciler yok. Bu işle ilgili bakanlık Çevre Bakanhğı'dır. Bu bakanlıkta bugün bu işle ilgili çalışan tek birim varsa o da Dtşişleri Dairesi'dir. Çevre Bakanhğı'nda birçok insan politik yıkımlar nedeniyle bakanlığı terk etmek zorunda kaldılar. O nedenle müzakere masasına tebliğ hazırlayacak. birikimli insan kalmadı. Bakatılık, bu foramlara memur gönderiyor. Memurlar da hiçbir şekilde inisiyatif alamadıklan için politika üretemiyorlar. Bence Yunanistan'la şu konular konuşulmalıdır: Petrol kiriiliğinin önlenmesi, ya da Acil Eylem Planı konusunda ortak çalışmalar yapılması, balık stoklannm korunması için çaba harcanması, kıyılann korunması, aidiyetı bellı olmayan ama Yunanlılann kendilerinin olduklanm iddia ettikleri adacıklann imara açılmasınm engellenmesıdir. Bu adacıklann iraara açılması politik açıdan da. çevre açısından da son derece tehlikelidir. Çünkü 2-3 kilometrelik bir alanın insanlara verilmesi, kiralanması yeni yıkımlar getirecektir. Yunanistan'daki çevreci örgütlerin bu hareketlere neden karşı çıkmadıklanru da bir türlü anlayamıyorum. Aslında tahmin ediyorum. Herhalde devletle paralel düşünüyorlar ki devleti eleştirmiyorlar. Yunanistan Ornitolojı Derneği (Kuşlan Koruma Derneği) bu tartışmalı adalara ada manılanyla ilgili projeler hazırlıyorlar, AB'den paraiar alıyorlar. Bu adacıklarda zaten kuşlar var ve onlann korunmaya hiç mi hiç ihtiyaçlan yok. Oralarda proje başlatmak çevrenin masum amaçlar için kullanılmadığmı aklımıza getiriyor. Bunu çok yanlış buluyor, güven arttıncı olarak da görmüyoruz. Çevreyle ilgili çalışan kuruluşlann, bilim insanlanrun politika üstü " plmalan gerekir. Ama bakıyorsuhiız. ki -. karşmızdaki insanlar politik amaçlı işler yapıyorlar. Türkiye bu adacıklann iskâna açılmasını rahatlıkla kullanabilir. Biyolojik Çeşitlilik Anlaşması, Barcelona Konvansiyonu var; bu konvansiyonun getirdiği yükümlülûkler var. Türkiye bu kaya parçalannın iskâna açılmasını, çevre anlamında çok rahat bir biçimde işleyebilir. Bizim Yunanistan'la konuşmamız gereken bir başka konu da deniz suyu seviyelerinin yükselmesi. Yine atmosfer konusunda ortak çalışmalar yapmak gerekir. Türkiye'de yeterince bilim insanı, birikimli insan var. Dolayısıyla bizim kendimiz de bunu yapacak güçteyiz. Türkiye, Yunanistan'dan bağımsız olarak kendisine bir Ege politikası oluşturmahdır. Asker, çevre konusunda duyarir - Sivilgüçlerimiz denizcilikle hemen hemen hiç ilgilenmezken, askerterimiz konuyu ciddi biçimde eie aldılar. Harp Akademileri Komutanhğı önce Birinci Türk Denizcilik Gücü, sonra da tkinci Türk Denizcilik Gücü sempozyumlannı düzenledl Bu sempozyumlarda denizcilik ve çevre konuları ele alındu Sivillerin denizlerimizi göz ardı etmelerine karşın askerierimizin konunun öneminin bilincine vartp üzerinde çalışmalaryapmalarını nasıi karşılıyorsunuz? - Bu gerçek. Türkiye'nin bütün alanlannda var. Sivil inisiyatifîn kaybolduğu ya da olmadığı yerde askerin inisiyatifi ortaya çıkıyor. Ben askerierimizin çevre konulanna yaklaşımlannı çok doğru buluyorum, çünkü onlar da çevre konulannın sadece sivilleri ilgilendirmediğini biliyorlar. Bence Türk Silahlı Kuvvetleri'nin denizlerin korunması ve çevre kirliîiğinin önlenmesinde çok aktif rolü olacaktır. LEYLA TAVŞANOGLU Türkiye, üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke. Buna karşıhk güçlü bir denizcilikfilosu yok. Politikacıları, bürokrailan, sırtlannı masmavi denizlerimize dönmüşler, sadece kara ve karadan gelecek nimetlerle ilgileniyorlar. Denizler, onlann temizliği, kirliliği, bu denizlerde yaşayan canlılar onları hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Denizlerimizden, ulaşım açısından, ekonomik ve ticari açıdan yararlanmak akıllarının ucundan bile geçmiyor. Bugüne kadar hiçbir hükümet doğru düriist bir denizcilikpolitikası oluşturmuyor; Cumhuriyetin ilk dönemlerinden beri bir denizcilik bakanlığı kurulmuyor. Denizlerin kaderi çeşitli bakanlıklann eline bırakılıyor. Sivillerimizin bu vurdumduymazlığına karşıhk askerlerimiz her konuda olduğu gibi denizlerimize de büyük bir ciddiyetle eğiliyorlar. Harp Akademileri Komutanhğı önce Birinci Türk Denizcilik Gücü Sempozyumu 'nu yapıyor; ardından geçen ' haziranda îkinci Türk Denizcilik Gücü Sempozyumu îstanbul'da gerçekleştiriliyor. Türkiye 'nin denizlerdeki stratejisi, uygulanacak taktikler, çevre kirliliği, olayın ekonomik ve ticari boyutları kapsamh olarak ele ahnıyor. Sivil bürokratlar ve politikacılar da kendi ilgisizliklerini unutup bu sempozyumlarda kürsüye çıkarak hamasi sö'zler söylüyorlar.^ Türkiye 'nin her alanda olduğu gibi denizcilik sektöründe de görülen bu 'neme lazımcı' tutumunu, denizlerin kirliliğini, ihmal edilmişliğini, yıllannı denizlere veren ÎÜ Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyelerinden Doç. Bayram Öztürk 7e konuştuk. PORTRE / Doç. Dr. BAYRAM ÖZTÜRK İstanbulDenizcilik Lisesi'ni bitirdi Biyolojik oşinografi eğitimigö'rdü. Bu alanda mastır ve doktora yaptu Hidrobiyoloji konusunda doçentliğini aldı. İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'nde öğretim üyeliğiyapıyor. Aynı zamanda gönüllü bir kuruluş olan Türk Deniz Araştırmaları Vakfı'nın da başkanu Denizlerdepek çok araştırma yaptu Yayımlanmış dört İngilizce, iki Türkçe kitabı var. 20 yıldır Türkiye ve ö'bür ülkelerin sulannda dalışyapıyor. - Sizin, Uluslararası Denizcilik Örgütii 'ne (IMO) hazırladı- ğınız, OrtaAsyapetroüerinin Karadeniz ve Marmara Denizi 'ne etkileriyle ilgili bir rapor var. Bu raporun içeriğini bize anlatır mısınız? -Buraporuhazırlamamı benden Dışişleri Bakanlığı istedi; bu. mayıs ayındaki 71. dönem IMO toplantısına sunuldu. Rapor dört ana başlık içeriyor. Birincisi, Boğazlar'dan geçecek gemilerin eko- sisteme verecekleri zararlar. Bu zararlan şöyle sıralayabiliriz: Çarpışma nedeniyle olabilecek kazalar, balas sulan, gemi bo- yalan ve sintine. Şu anda Karadeniz ve Marmara'dan 60 milyon ton petrol ge- çiyor. Bunun 150-200 milyon tona varması durumunda akıl al- maz bir durum ortaya çıkacak. Çünkü bugün beş bin civannda tanker geçiyor. Taşman petrolün dediğim miktara ulaşması du- rumunda 12 bin tanker geçecek. Bu da hem Türk Boğazlan hem Karadeniz'e, kirlenme anlamında büyük bir tehdit oluşturuyor. - Örnek verebilir misiniz? - Şu anda petrol kirliliği anlamında Marmara Denizi'nde ya- pılan çalışmalar 980 mikrogram/litre. Yani petrol en yüksek oranda Marmara Denizi'nde var. Daha sonra Yalta'da 180 mik- rogram/litre, Sivastopol'da ise 540 mikrogram/litre. Deniz suyun- da bulunan bu petrolün tanker trafiğinin artmasıyla birlikte iki- üç katına çıkması beklenmelidir. Petrol kirliliği radyoaktif kirlenme gibidir. Etkisi yavaş görü- lür, fakat kirlenme çok uzun sürelidir. Yani evsel kökenli kirlen- meden çok farklıdır. Dolayısıyla da petrol kırliliğınde denizin ken- dini yenıleme kapasitesi de çok zordur. Balas sulan ıse gemilerin başka de- nizlerden getirdikleri sulardır. Bu ba- las sulan nedeniyle bugün Karade- niz'de 26 tane istenmeyen canlı bulun- maktadır. Akdeniz'de bunlar 200 ci- vannda. Ama Akdeniz'dekilerin bir kısmı Süveyş Kânairnm açılmasiyla birlikte geldi. Balas sulanyla 1987'de gelen can- lılar yüzünden, BM Gıda ve Tanm Örgütü'nün (FAO) hesaplanna göre, Türkiye'nin yılda 400 milyon dolarba- • lıkçılıkta zaran var. Pasifik'ten gelen •taraklı medüz' ya da 'kay kay' diye bilinen bir canlı Karadeniz'e geldik- ten sonra bütün balıklann yumurtala- nnı yemeye başladı. Dolayısıyla da ti- cari bahkçılıkta büyük kayıplara uğ- radık. Bu olaydan sonra IMO, "Arük ba- las sulannı kontroi arûna almaruz la- znn" dedi. Bu konuda Brezilya pilot ülke. Çünkü burada çok büyük bir petrol tankeri trafiğı var. Bu nedenle IMO'dan büyük bir fon aldılar. Şu an- da balas sulan konusunda uyguladık- lan yöntem, balas sulannın tamamıy- la rehabilitasyonudur. - Peki, bu zararlı gemi boyalan yasaklanmadı mı? - Birçok ülkede yasaklandı. Ama Türkiye'de. birçok firmarun kullandığı gemi boyası hâlâtoksik, çok zehirli. Sondönemde kul- lanılan bakırlı boyalar biraz daha iyi, ama Türkiye'de bakırlı bo- ya kullanan çok az fırma var. Kaldı ki Türkiye'ye sefer yapan gemiler debakırlı boyalar kul- lanmıyorlar, çünkü ülkemizde böyle bir denetleme yok. Aynca, AB'nin aldığı karar gereğince bu zehirli boyalann sürüldüğü ge- milerin 25 metreden büyük olanlan limanlara uğrayamıyor. O nedenle artık dünyada birçok marina belli yerlerde kurulu- yor. Herkesin her aklına esen yerde marina yapmasına izin ve- rilmiyor. Bizde ise denetleme yok, kural koyma yok ve daha doğrusu işin sahibi ortada değil. Bunlan şunun için söylüyorum: Türkiye'nin Boğazlar'la ilgili tezleri uluslararası arenada ge- nellikle yanlış anlaşılıyor. Ben çevre argümanlannın hem ma- sum hem de çok rahat kullanılabilir olduklannı düşünüyorum. Ama herhangi bir uluslararası toplantıda petrolden söz ettiniz mi hemen, Türkler Boğazlar'ı petrole karşı silah olarak kullanryor- lar" diye düşünüyorlar. Çev re argümanlannı daha çok kullanırsak bunlar bize denet- leme imkânı da verecektir. Yeter ki standartlanmızı yükseltehm ve bu konuda çalışmalar yapalım. - Bir de alım tesisleri konusu var... - E\ et. Bizim gemi kabul tesislerimiz yok. Yani gemilerin bir yerden öbürüne yük taşırken sintine mi, atık su mu, yoksa pet- - Bu konuda Türkiye ne yapıyor? - Biz daha bu kontrole geçmedık. Ama belli başlı büyük denizcilik ül- keleri bu sulannı kontroi ediyorlar. Bu ülkelerin limanlanndan birisine gittiğiniz zaman gemiye bir müfettiş geliyor. Baş tarafa gıdiyor, buradan sular alıyor. kontrol edivor. Sonuca göre. "Sulanruzı buraya boşaltabüirsiniz" ya da "Boşal- tamazsınız" diyor. Boşaltamazsanız sizi alargada bekletıyorlar. yani yükünüzü almıyorlar. Bu iş o kadar önemli. Bu sadece balık nesli için de değil. Örneğın denizlerde 'red ti- de' denilen zehirli bir plankton var. Zehirli planktonlar bir yer- den bir yere taşındıklan zaman o bölgedekı ekosistemi toptan değiştiriyorlar. 1997 'de Moritanya. Fas. hatta Gine, Bissau'ya kadar inen böl- gede denizde büyük bir plankton patlaması oldu ve dünyanın en nadir canhlanndan olan akdenizfoklanndan yedisı orada öldü. O nedenle tankerlerin ya da gemilerin getirecekleri balas su- yu meselesi çok önemh. Biz daha denetlemeye başlamadık. 2000 yıhnda da IMO. balas sulanyla ilgili büyük bir konferans düzen- liyor. Bizim Ankara bürokrasisinin ise bu konuda yaptığı hiçbir şey yok. Biz de İstanbul Üniversitesi olarak 2000 yıhnda AB'yle balas sulannın kontrolü konusunda bir proje ıçın başvurduk. Marma- ra ve Karadeniz stratejik açıdan çok önemli olduğu için kabul edildi. Almanya da bu projeyi destekledi. Şimdi gelelim gemi boyalanna... Bu zararlı, gemilerin altının boyanmasma yarayan bu boyalar zamanla suya geçiyor. Sudan da balığa geçiyor. insanlar bu ba- hklan yiyorlar. Ingiltere ve ABD'de yapılan çalışmalardabu ge- mi boyalannın deniz canlılannda cinsiyet değişimine neden ol- duğu da ortaya kondu. Yani hayvan hem seksüel gelişimini ta- mamlayamıyor hem de cinsiyet değiştirme eğilimine giriyor. Dolayısıyla da üreme ve büyümesi engellenmiş oluyor. bir denize ne gibi zararlar veriyor? - Buna benzer yeni bir gemi kazasının olması Marmara Deni- zi için tam bir felaket anlamına gelir. Marmara Denizi bugün tam anlamıyla bir çöplük, ya da lağım çukuruna dönüştü. Böyle bir kaza yüzünden öncelikle Marmara'nın bütün kıyı- lan kirlenir. On yıl önce Evvon Valdez gemisi kaza yapmıştı. Ya- pılan çalışmalar sonucu ortaya çıktı ki bu kazanın sonuçlan da- ha 50 yıl sürecek. Orada primer anlamda denize 35 bin ton pet- rol yayılmıştı. Böyle bir yeni kaza bütün Marmara kıyılannın kirlenmesine neden olur, dedim. Balıkçılığı ve turizmi çok kötü biçimde etki- leyecelt denizde uzun süreli birikimler oluşturacak. Özellikle Mar- mara Denizi'nde yeni petrol tankeri kazalanna karşı çok ciddi önlemler almamız lazım. Bunda da kamuoyunun, basının, gönüllü kuruluşlann deste- ğine ihtiyaç var. Yetkililer, genelde dürtüklenmedikçe bu işlere pek aldınş etmiyorlar. - Denizlerimizden söz ederken durumu epeyce kanşık olan bir Ege Denizi var. Bu denizin sahibi ise Türkiye ve Yunanis- tan. Ama iki ülke de sürekli birbirleriyle didişmekten Ege De- nizi bugün adeta sahipsiz bir deniz haline geldi. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir? - Bu konuda son olarak elime bir rapor geçti. Bu raporda Yu- nan hükümeti, Türk hükümetini, Ege Denizi'nın korunmasına katkıda bulunmadığı için suçluyor. Ege Denizi, gerçekten de söylediğiniz gibi, sahipsiz bir deniz. Ege'nin özellikle canlı stok- lan çok hoyratça kullanılıyor. Türkiye ve Yunanistan bu konu- da hiçbir işbirliği yapmıyorlar. Orada aynı balık, aynı su, aynı ik- lim, aynı güneş... Ama bir ülkede avlanma mevsimi temmuz, öbürü- nünkü eylül ayında bitiyor. Birisi av yasağım bir ay, öbürü av yasağını üç ay süreyle koyuyor. Dolayısıyla aynı stok korunması gerekirken, bir ülke o dönem balığı koruyor, öbürü yumurtalı balığı aynı dönemde av- lıyor. Bu iki hatayı Türkiye de, Yunanis- tan da yapıyor. Bu konuda işbirliği şart. İşin ikinci ve daha kötü olan bo- yutu da şu: Aramızdaki anlaşmazhklar nede- niyle bu kadar ihtilaflı bir deniz olan Ege'de bir petrol kazası olduğunda ne olacak? işbirliği yapmak zonın- dasınız. Ya da işbirliği yapmazsa- nız, Akdeniz kadar hassas ve fakir olan Ege'de ekosistemde büyük yı- kımlara neden olursunuz. Bu tarih- sel sorumluluk bu iki ülkeye aittir. Ege Denizi'nde birçok endemik tür var. Bu türlerin nesilleri hızla azalıyor. Bunlann kontrolü yapılmıyor. Uz- manlar bir araya gelip çalışma yap- mıyorlar. Türkiye Ege'yi korumak istiyor- sa çok sağlam koruma stratejileri geliştirmesi lazım. Bunun da yeri Bercelona Konvansiyonu. İÜ Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi olan Doç. Dr. Bayram Öztürk, Boğazlar'dan geçecek gemilerin artma- sıyla ekosistemin büyük zarar göreceğini söylüyor. rol kalıntısı mı ıçerdiği incelenmelidir. Ama bunu yapacak ku- ruluş yok. Karadeniz'de en iyi kurulmuş tesis 100 metreküplük bir tesistir. Bizim limanlann alım kapasitesi çok düşük. Bu nedenle de ya bu sular ve atıklar açığa boca ediliyor ya da bu yolla elde edilen gelirler var. Gemi trafiğinin Karadeniz, ya da Boğazlar'da artışı bu tür kırlenmeyi doğrudan etkileyecektir. İşin başka bir cephesi de çarpışmalar... Tuzla lımanındaki geminin yanması birkaç gün sürdü, ama biz petrolü küçük bir bariyerle liman içine hapsedemedik. Petrol de- nize yayıldı. Bu da bizim geçirdiğimiz kötü tecrübeler ve kazalardan ders almadığımızı gösteriyor. Belki daha da vahimi. bu işle ilgili Acil Eylem Planı Meclis'te bekliyor. Bunun bir an önce geçirilmesi gerekiyor. Îstanbul'da. yalılarda oruranlann >-üzde 95'i bence o yalılarda oturmayı hak etmiyorlar. -Neden? - Çünkü onlar çevreyle, Boğazlar'la ilgili hiçbir etkinliği ne izliyorlar, ne de bunlara katılıyorlar. Bu işleri genellikle gönül- lü kuruluşlar yürütüyorlar. Bu konuda biz istanbul halkını bir türlü yönlendiremedik. Pa- ris'in içindeki Seine Nehri'nden, ya da Amsterdam, ya da Ham- burg'un kanallanndan petrol taşınacağı söylense oradaki insan- lar sanıyorum çok farklı tepkiler gösterirler. Ortalık ayağa kal- kar. - Tuzla'dakinin benzeri gemi kazalan Marmara gibi kapalı - Denizlerimizin durumuna geri dönersek... Kapalı bir deniz olan Marmara 'nin durumu ne olacak sizce? -Marmara Denizi'yle ilgili bir Eylem Plam'nın hazırlanması lazım. Çevre Bakanhğı'nda Marmara Denizi'yle ilgili bir birim oluşturulmalı, bu çatı altında sivil kuruluşlar, üniversiteler. bilim insanlan buluşturulmalı ve Marmara Denizi için bir şeyler yap- malıdırlar. Yoksa, bu gidişle Marmara Denizi kısa bir zaman için- de ölecek. Çevre Bakanlığı 'nin bir şeyler yapması lazım. Bu bakanlık ne yazık ki bugün çok fazla iş yapmıyor. - Çevre Bakanlığı 'nin bütçesi çok küçük olduğu içinyeterin- ce örgütlenememesi nedeniyleyeterli çalışma yapamadığı söy- leniyor. Siz buna katüıyor musunuz? -Bu doğru olabilir, ama sadece bu değil. Çevre Bakanlığf nın yetkilerini belirlemek lazım. örneğin denizler konusunda Tanm Bakanlığı, Çevre Bakanlığı'ndan çok daha yetkin bir kuruluş. Denizcilik bakanlığı yok. Bildiğim kadanyla buhükümetin prog- ramında denizcilikle ilgili herhangi bir proje de yok. Bence denizcilik bakanlığı sadece kurulmuş olmak için kurul- mamah, yeni bir Çevre Bakanlığı gibi olmamalı. Yetkileri belir- lenmeli. Ulaşnrma Bakanlığı'nın belli birimleri Denizcilik Bakan- lığı'na geçmeli. TurizmBakanlığı'nın yatlarla ilgili birimi, Tanm Bakanlığı'nın balıkçılık konusu tamamıyla denizcilik bakan- lığına verilmeli. Denizcilik bakanlığı, aynca politikadan anndınlmış olmalı ve sağlam. teknik insanlarla donatılmalıdır. Kurulacak bir denizcilik bakanlığınm, yeni bir zayıfbakanlık olarak kalması bizi gerçek- ten çok mutsuz eder. DENİZİ SEVENLERH İLGİNC ÖYKÜLER. TEKNİK KONULAR. TEMMUZ 1999 EL YAKIT ANEMOMETRELERİ * TANKINDA SUBİRİKİMİ SAYI:183 ANAYELKENDE * GELİŞMELER TEKNELERDE DENGE SORUNLARI Demıraler Srtesı, 8 Cadde, No 71 ZeyHnbumu-İSTANBUL Tel (0212) 664 16 94 - 510 28 71 • Faks. (0212) 558 67 85 ADAR4ZARI2. SULH HUKUK MAHKEMESİ SATIŞ MEMURLUĞU'NDAN GAYRİMENKULÜN AÇIK AKITIBMA ÎLAM D N 1999 19SDosyaNo. Adapazan 2 Sulh HıAuk Mahkemssı'mn 199S S144 Esab \e 1999 293 Kârar savıh kesınleşrmş ılamı ık' Saulmasına karar venlen gajTimenkulûn cnısı. bjineü. adedı. evsafi: Adapazan. Merkez. Yenıgün Mah. 25 pafta, 142 ada ve 371 no'tu parsei Ü2ennde bulunan 5 katiı apartmanın 1 Blok. 4 kat 9 no'lu daıre olan taşınmaz, 105 m2 alanlı olup, sâlon. salomanje, 2 yatak odası. mutfak, tuvakt ve banyodan ıbaretnr Salon ve oda zemme ahşap parke. kondor, mutfaL banyo ve balkon zemını kalebo- dur döşelıdır Salon ta\ anında kartonpıyer me\ cuttur Du\ arlar plastık badanadır Pencere ve kapılar ahjap dogramadn' Yağlı boya olup. mut&k dolaplan raeşe kaplama tezgâhı mermer ohıp, banyo duvarlan tavana kadar beyaz fayans kaplama olup. kü- \eıklozetvela\abome\cuttur BımkalonferUveasansörluılür Bınamnbodıumkatında9no'lu,3m2alanlıkömûrlükmevcuttur. BmanınvekömDrlüguntoplam 6480 000 000-TL dejenndeolduğu. Satış şartlan 1 - Satış. 27 8 1999 gûnu saat 14-14 15'e kadar Adapazan Sulh Hukuk Mahkemelen salonunda. açıkarttuma surenyle yapılacak Bu arttırmada tahmin edilen kıymetm yûzde "'5'ım ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacaklan mecmuunu ve sa- tış masraflanm geçmek sam ıle ıhale olunur Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa. en çok armranın taahhüdü bakı kalmai şaıtıvla 6.9.1999 günû aynı yerde aynı saatte ıbncı artürmaya çıkanlacaktır Bu arttınnada da bu mıktar elde edılememışse ga\Tİmenkul en çok affiıraMn taahhudû saklı kalmak üzere arttırma ılatunda göstenlen müddet sonunda en çok arrnrana ıhale edılecektır Şu kadar ki artorma bedelının malm tahmm edilen kıymeünm yûzde 40'mı bulması-ve satış ısteyenin alacağına rûçhanı olan ala- caklann toplamından fazla olması \e bundan bfeka parava çevırme \e pa>lastırma masraflanm geçmesı lazımdır Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa sanş talebı düşecekür 2- \rtnrmaya ıştırak edeceklenn. tahmm edilen kıymetın yüzde 20*ı nıspetmde pe\ akçesı \e>a bu mıktar kadar mıllı bir bankanın temınat mektubunu vermelen lazımdır Sanş, peşın para ıledir, alıcı ıstedıjinde 20 günü gecmemek ûzere mehıl venle- b\lır Tellalıye reîmı. ıhale pulu tapu harç ve masraflan alıcıya aıtar Bınkmış vergiler satış bedelınden ödenır. 3- tpotek sahibi alacaklılarla dığer ılgılılerin (•) bu gaynmenku! üzermdeki haklanm hususıyle faız ve masrata dair olan iddıalannı dayanagı belgeleri ıle on bes gûn ıçınde daıremıze bıldırmderi lazımdır. Aksı takdrnk haklan tapu sıcılı ık sabıt ohna- dıkça paylaşrnadan hanç bırakılacaklardır 4- lhaleye kaülıp daha sonra ıhale bedelmı \ atırmamak suretıyle ihalenın festune sebep olan tüm alıcılar ve kefillen, teklıf ettıklen bedel ıle son ıhale bedeli arasındakı farktan ve dığer zararlardan ve aynca temenüt faızaıden mûteselsüen mesul olacak- lardır thale farkı ve temerrüt faızı a>nca hûkme hacet kalmaksızın daıremızce tahsıl olunacak. bu fark, varsa öncelikle temınat bedelınden alınacakar 5- Şartname. ılan tanhınden ıtıbaren herkesin görebılmesı ıçın daırede açık olup masrafı venldığı takdırde ısteyen alıcıya bir öraeğı göndenlebılır 6-Sansaıs:tırakedenlennşartnameyıgörmıİ5Nemünderecatınıkabuletmışsa)ilacaklan.başkacabılgıalmakıstevenlerm 1999M 1 Sanssa)ilıdosyanumarasıylamûdürlügurnüzebasvurraaUnılanoli]iıur 286.1999 •I*) llgilıler tabınne ırtıfak hakkı sahıplen de dahıldır
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear