22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 MAY1S 1999 PAZAR DUNYADA BUGUN ALİ StRMEN Bahar Yüriiyüşü ,>• Sevgili, Yürüyorsun, Bebek'ten Rumelihisan'nadoğru... -,- Bahar gelmiş! O güzelim çiçekleri yerini alelade yapraklanna bı- •rakmaya başlayan. kimi tümüyle kaybolmuş ergu- r> vanlan seyrediyorsun Boğaz kıyılannda. ı- Boğaz'da bahann ziyneti erguvanlar. Bütün bir yıl dikkati çekmeyen alçakgönüllü erguvanlar, akşam •ivaktinde. "güneşin vehmiyle, eski evlerinin cam- lannda saraylann oluştuğu fakir Üsküdar" misa- li, baharda, o da yalnızca bir bölümünde, birden ece- -. si oluverirler doğanın. n. Bir çocuk iniyormu.hâlâYüksekkaldınm'danaşa- ğı, kolunun altında gramer kitabıyla? Ve de köşede- ki manav duruyor mu orada yine ki, çocuk tam ol- mamış erikleri alsın ve bahan mayhoş bir lezzette da- mağında duysun? Dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, hayvandan, ottan, böcekten, çiçekten gelen hişt hişt! seslerini her bahar duyan, "bir hişt sesi gel- medi mi fena; geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğullan" diyen ve sonra biryan- dan son kuşlara hayrflanırken, bir yandan ya- şam sevinciyle, bahçıvana muzipçe, "hişt, hişt!" diye seslenip, adam arkasını döndüğünde, ba- şını çevirip, başka yana bakarak ıslık çalarak şa- şırtan, o münzevi, hınzır, mavi gözlü adam yok artık. Ama bahaıiarda, ben onu hep anımsar, er- guvanlann görüntüsüyle birlikte yüreğimdeki ye- rine koymam, çünkü çıkmamıştı ki, yeniden dön- sün Masmavi göğün ve epeydir iyice yeşermiş kesta- ne aQaçlarının altında. el ele, diz dize. göz göze otu- ruyoriar kızla oğlan, ikisinin de içleri kıpır kıpır, oğlan elini koyuyor kızın çorapsız çıplak dizine, kalbi daha fazla kan pompalıyor birdenbire... Paris'te St. Michel Bulvan'nda Lutece Kahvesi'nin, kaldırım üzerindeki masalanndan birindeler, masada iki kadeh şarap. Bahar gelmiş... Priştine'de saklanıyor Fertim, etnik temizlikten ka- çıyor. Kırklareli'ndeki "Gazi Osman Paşa Göçmen Misafirhanesi"nde amcaoğlu, Fehim'den haberala- mamaktan yakınıyor. Karşıyaka Mezarlığında. "Vurulduk ey halkım unutma bizi!" diyen, yiğit dostumun mezarı üzerin- de bahar çiçekleri açmıştır bilirim. Walt Street'in bankerleri ve yuppilerinin bahan fa- lan görecek halleri yok, habire alıp satıyorlar, size sa- nal bahartar vaat ederek... Filistin'de bağımsız devlet ilanı, yaza, belki de baş- -"ka bir bahara kaldı. Yüksekova'dan yola çıkan askerler, bahan görü- yorlar, ama onlann çiçeklere bakmaya vakitleri yok, pusuya karşı dıkkatli olmalılar... Bir yerlerde bir garip çocuk, partallar içinde, ama elinde bir Kalaşnikof, pusuya yatmış beklıyor. Inan *' bana Sevgili, neden pusuya yattığını tam olarak o da bilmiyor. Nevruzgeçeli çokoldu. Ama Iran'ademokrasinin bahan gelmedi hâlâ, Hatemi'nın çabalanna karşın. Iranlılar daha bekleyeceğe benziyor. Afrika'da açlık eski boyutlarında değil, ama yine de sürüyor ve bu açlığın yanı sıra, kabile savaşlann- dan, nice yoksul taze bahar şu anda sönüyor.. Mandela görev süresinin sonuna yaklaşıyor, ül- kesinde bir başkası olacak başta, gelecek baharda. Şimdilerde Taliban başta, daha ne kadar bekie- yecek acaba yoksullar bahan? Düşünüyorsun Sevgili bütün bunlan ve aklına ge- liyor Panait Istrati ve Kira Kıranlina'nın som tümce- si:"Kim demiş dünya güzeldir, diye? Eğer için güzelse güzeldir dünya." Tümce böyle olmasa da, yıllar sonra böyle anımsıyorsun onu ve soruyorsun kendi kendine, "Sahiden bahar geldi mi?" diye. Ama bakıyorsun, karşında erguvanlar, bahar gel- miş, hiç değilse... Yürüyorsun Sevgili, Bebek'ten Hisar'a dogru... Bahar gelmiş! Gönlünde binlerce bahann özlemi. yüreğinde bin- lerce yaşanmamış bahann acısı... Yürüyorsun... Seçim sonrası CHP'liler ne diyor 'Özeleştiriyapılmah' İstanbul Haber Servisi Avni Gürsoy ( CHP eski •»Trabzon Milletvekili ve ~PM üyesi): CHP kendi içinde sağlıklı bir özeieş- ^ tiri yapmalıdır. Sakin. sa- -'.'tıırlı vekimseyi kırmadan. v: çözüm üreten bir yapı oluşturmahdiT. Halk ve örgüt, hırçınlık ve kavga ^' istemiyor. CHP büyük ve " köklü bir partidir. Yeniden yapılanması hiç de zor ol- mayacaktır. Ama ortaya çıkan adaylara bakınca hiç de ders almamışa ben- zediklerini görüyoruz. - Prof.Dr.TurgutUtutin: CHP'nin içinde bulundu- Jğu durum ile ilgili olarak sütunlannızı okurlannıza açmanız çoğulcu demok- rasiye önemli bir katkı '"'sağlamaktadır. Benim 7'inancıma göre, yeni olu- '''^an parlamentonun içeri- h ~ğinebakıldığında CHP'ye 'çok önemli görevler düş- ""rnektedir. Bu durum belki de önümüzdeki günlerde •^rhuhalefetin parlamento ""dışına kayacağını göster- mektedir. ~ K GüleserErdoğduCHP "'üyesiyîm. Bugünlerde en ""çok Cumhuriyet gazetesi- ' 'ne güveniyoruz. İçinde 'bulunduğumuz durum İçok acı. Artık delege ağa- e lığı, güdülen üye istemi- !! yoruz. Delege de, üye de "îıydın, bilinçli, tutarh, so- "^rumluluk sahibi ve özgür r 'yurttaşlardan oluşmalı. ^Koltuk kavgasından bık- Ttık. îsmi potansiyel aday- 'J lar arasında geçen kişile- Te saygım var ama partiyi "" toplumcu ve yüzü sola dö- >! "hük insanlar yönetmeli. Rahdi Zengin (Emekli öğretmen, AKSARAY): CHP insanlık tarihinde benzersız bir devrimi ger- çekleştiren partidir. 1789 ıle 1917'yi birleştirerek 1923 Aydınlanma devri- mini yaşama geçiren par- tidir. Emperyalizme karşı ulusumuzu birleştirerek ulusa! kurtuluş savaşını örgütleyen partidir. Ülke- mizin geldiği bugünkü koşullarda kesintisiz 8 yıl- hk eğitim uygulamasında ödün venlmemesini; CHP'nin yeni oluşumun- da kişiler değil parti poli- tikasınm öne çıkanlması- nı; 6 okun ödünsüz savu- nulmasını istıyorum Hanifi Çeİik: Aktif CHP'lilenn çoğunluğu 80 öncesi siyasetin içinde ye- tişmiş kışilerdir. Bu kişiler çok iyi biliyorlar ki de- mokrasınin yerleşmesi için gereklı öğeler olma- > ınca demokrasiden bek- lentide olmak da yanlıştır. Kolları, bacaklan olma- yan yasalar topluluğuna demokrasi denemez. Pa- şalar Anay asası demokra- sinin öniinü kapatıyor. Bugün sağlıklı demokrasi yoksa yann olması için mücadele etmeliyiz.. Abdullah Selci-Kimya mühendisi-Ankara: Sayın Baykal. 18 Nisan seçım sonuçlan. sadece sizin de- ğil. Merkez Yürütme Ku- rulu da dahil yetkili organ- lann özeleştiri vererek is- tifa ermeleri gerekir. Ken- dini sol olarak tanırrüayan parti yetkilileri tabanın is- temine duyarsız kalamaz- lar. HABERLER S H P - C H P g e m i s i n a s ı l b a t ı r ı l d ı , n a s ı l o n a r ı l ı r - 2 Partiye kişisellik egemen oldu YAKUP KEPENEK HP içinde sağ kanat-sol kanat gibi olağan koşullarda doğal karşılanabilecek kümeleşmeler bir türlü gerçekleşemedi; değişik düşfince kümelerinin ortaya çıkması yenne kişilere bağlı oluşumlar öne çıktı, agırlık kazandı. Artık partinin başansı, belli kişilerin kurtancı olarak ışbaşına gelmesine bağlanıyordu. Partide, düşûnce ve yaklaşım farklılıklanndan çok kişisellik egemen oluyordu. Bu bağlamda partinin içindeki ilk büyük deprem. güçlü bir kurultaydan (Haziran 1988) hemen sonra görüldü. Baykal'ın yardımcılanndan biri, önce, bir "garajda" yapıldığı basına yansıyan gizli toplantılarda, sonra da açıkça. bu partide aşın sotcutar, komünistier, Maocular ve Kürtçüier var anlamma gelecek sözler etti, demeçler verdi. Yakından tanıyanlar iyi bilir, genel başkan ve genel sekreterin bilgisi olmadan, bu kişi bu sözleri edemezdi. Genel sekreter yardımcısı yalanlamadı, ona dokunulmadı. tersine sürekli ödüllendınldı, neredeyse partinin ıdeoloğu yapıldı. Aynı günlerde, üst yönetim, Alevi kesimin, izmir gibi kimi yörelerde partinin yönetimini elinde tutmasını, açıkça eleştirmeye başladı. Parti içi kavgayı büyüten daha da kötü işler yapıldı. Parti üst yönetimi, 1989 Yerel Seçimleri'nde alınan büyük başandan hemen sonra, SHP tüzüğünü Akün Sineması'na sıkıştınlan bir tüzük kurultayı ile örgütieri göro'den almayı çok kolaylaştıran. parti içi demokrasiyi yok eden biçimde degiştirdi. Bununla, SHP yıllarca sürecek iç çalkantılann içine çekiliyordu. Örneğin, istanbul il örgütünü görevden almak için tam dokuz ay uğraşıldı. Bunu başkalan izledi, o kadar ki Kasım 1988 sonlannda SHP üst yönetirhinin yedi 0 yönetimini görevden alması genel sekreter yardımcılanndan biri tarafından, basında, amaca ulaşıldığı biçiminde yorumlanıyordu. Bizden olan-olmayan ayrımı Burada bir noktanın altı çizilmelidir. Hiç kvşkusuz bir siyasal parti, tüzük ve progrnnnna aynecytatyi da buniara aykın davranan üyelerinı üyelikten çıkarabilir, aynı uygulamayı örgütler için de yapabilir, yapmalıdır. Söylemeye gerek yok ki aynı duyarlılık yasalara uymada da gösterilmelidir. SHP'deki görevden alma uygulamalan, çoğu kez de böyle olmadı. Orgütlerin görevden alınmalan, hiçbir düşünsel gerekçeye, program ve tüzük çiğnemesine dayanmıyor, tümüyle, parti içi seçimlerde ve aday saptamalannda, beüi kişilere oy verme ölçütüne ya da beklentisine indirgeniyordu. tlkel bir bizden otan-ohnayan aynmı partiye egemen kılınıyordu. Saptayabildigimiz kadanyla, SHP'nin ve birleşmeden sonraki CHP'nin tarihinde, görevden alınan onca il/ilçe örgütü arasında, parti prograrruna uymadığı ya da seçimlerde başansız olduğu gibi gerekçelerle görevinden alınan hiçbir örgüt bulunmuyor. Düşünsel çatlak örgütieri görevden almakla sınırlı kalmadı. partinin hemen her girişiminde kendini gösterdi. Işte ilginç bir örnek: Deniz Baykal'ın genel sekreter seçilmesinden sonra ilk Parti Meclisi (PM) toplanösı Şanlıurfa'da yapıldı. Hemen her PM toplantısında yapıldığı gibi, bu toplantı sonrasında da bir PM bildirisi yayımlanacaktı. Bu amaçla kurulan komisyonda Ahmet tsvan. Atila Sav ve ben görevlendirildik. Her birimiz bir konuyu irdeleyecek ve sonra bunlan birleştirecektik. Ahmet tsvan'm yazdıklan arasında, "SHP, Doğu ve Güneydoğu'da, insan hakları ihlallerini yakından izleyecek ve iktidara geldiğinde bu konuda kusuru bulunan kamu görevlilerinden hesap soracaktir" anlamma gelen bir tümce de yer alıyordu. Bu tümce, komisyon önerisi olarak gece yöneticilere iletildi. Ancak, ertesi gün basına açıklanan bildiri metninde bu tümceye yer verilmediği hayTetle görüldü. Bu konudaki sorulara yanıt verilmedi. Yaklaşık iki ay sonra yapılan PM toplantısında bu çıkarmanın nedeni ısrarla sorulduğunda da ne tnönü ne de Baykal bu konuda yanıt verme gereği duydular. Bir garip evlillk: DYP-SHP koallsyonu Yuvarlanmaya giden yolda SHP'nin ayağına başka taşlar da dolaştı. Erdal Inönü ve Deniz Baykal üç kez genel başkanlık için yanştı; parti örgütü, kendi içinde kırridı, paramparça edildi: emeğini ve zamanını, bu ikilinin içeriksiz bir genel başkanlık kavgasındatüketti. Gerçekten de SHP'de yaşanan genel başkanlık yanşında, adaylann temel siyasal aniayışlan arasında önemli farklılıklar olduğu öne sürülemez. Yetmedi, üst yönetim, 1991 seçimlerinde aday saptama sürecini, tıpkı 1987'de olduğu gibi, yüzüne gözüne bulaştırdı; seçilen kontenjan milletvekilleri bile sonradan SHP'yı • 1991 Genel Seçimleri öncesinde DYP. gerçek demokrasiyi istediği izlenimini başan ile verdi; seçimlerden sonra bunun tam bir aldatmaca olduğu anlaşıldığında çok geç kalınmıştı. DYP-SHP iktidan döneminde SHP, sağın bu sınırlı demokrasi anlayışına teslim oldu. terk ettiler. Bir üst yönetimin başansızlığının, saptadığı kontenjan milletvekillerinin partiden aynlmalanndan daha somut ne tür bir göstergesi olabilir? Ve SHP çok daha olumsuz bir sürece sokuldu; bir büyük dönemecegirildi: 1991 Genel Seçimleri'nden sonra, Demirel'in DYP'si ile ortak hükümet kuruldu. Demirel-lnönü işbirliğiyle oluşan DYP-SHP hükümeti. bırkaç nedenle SHP'nip sonunu hazırladı: yokuş aşağı yuvarlanmasını iyice hızlandırdı. Hükümet ortaklığı sırasındaki çöküntü değişik aşamalardan geçti. Önce, DYP-SHP hükümeti, kendi hazırladığı hükümet programını uygulamadı. Hükümet programının iki konuda kesin önermeleri vardı; demokratikleşme ve ekonomide yeniden yapılanma. Gerçekte bu iki alanda, siyasette ve ekonomide, gerçekleştirilmesi öngörülen ya da programlanan konular. açıkça söylenmese ve tam bir yeğledi, giderek işbirliği yaptı. Burada bir anımsama ya da anımsatma gerekiyor. SHP, 1987'de halkoylaması sırasında. eski siyasetçilerin üzerindeki siyaset yasağının kalkması için tüm \arlığıyla uğraşmıştı. Siyasetçilerin siyaset engeli kaldınlmış ve I991'de iktidar olmalannın yollan açılrruştı. 1991 Genel Seçimleri'nden sonra sıra siyasetçilerdeydi. Sendikaların yasağı Onlar. daha doğrusu DYP-SHP hükümeti. siyasetle uğraşması yasaklanan toplum kesımlerinin, özellikle de sendikalann üzerindeki siyaset yasağını kaldırmaya yanaşmadı. 1402 sayılı yasa ile haklan alınanlann haklannın geri verilmesini sağlamadılar. Kısaca, 12 Eylül'ün baskıcı yasal yapısı korundu. Ekonomide de hükümet. yine kendi programını bir yana bıraktı; ne enflasyonun düşürülmesi polıtikalan işbirliğiyle. 1991 'de tarihsel bir yeni süreç uygulamaya konuluyor. Türkiye siyasetinin geleneksel iki kanadı bir araya gelmiş oluyordu. Hükümet etmede birleşen bu iki büyük akım ya da eğilim. uygulamada yalnızca birinin. DYP'nin damgasını taşıdı. Daha eskiye gitmeden. çok partili dönemden sonrasını alırsak, bu iki kanadın, önce CHP-DP. 1960'lar ve sonrasında Adalet Parrisi-CHP biçiminde süregeldiği biliniyor. 1980'lerde, T. Ozal'ın dört eğılimi birleştirme çabalan bir yana, bu ana eğilimler, DYP-SHP olarak yeniden filizlendi. Bu bağlamda ANAP'ın düşünsel yapısını dört eğilimi birleştirmede araması. aslında, kavram kargaşası yaratmaya ve bu yolla geniş kitleleri daha önce değinildigi gibi politika dışı tutmaya yönelik içi boş bir slogandı. Türkiye, 1991 DYP-SHP koalisyonuyla, iki temel eğilimi bütünleştiren bir sürece sokuluyordu. Gerçekte. sağ ülkeyi lek basına IĞNELt FIRÇA ZAFER TEMOÇtN OUCB... SEÇIMDZN SONRA00* hesap sorma sayılmasa da en azından 12 Eylül'ün tasfiyesi anlamına geliyordu. Koalisyon hükümeti, programında. her iki partinin seçimlerden önce kamuoyuna verdikleri sözlere de uygun olarak hak \e özgürlüklerin genişletilmesini, insan hakJannın evrensel ilkelerinin geçerli kılınmasını ve başta anayasa olmak üzere 12 Eylül'ün kalıntısı olan baskı yasalannın değiştirilmesıni öngörüyordu. 12 Eylül'ünbir anlamda devamı olan ANAP iktidarlan, gerek insan haklan gerekse temel hak ve özgürlükler alanının genişletilmesi yönünde adım armıyor; uygulandı ne de hakça vergi düzenlemeleriyle gelir dağılımının emekçiler yaranna düzeltilmesi sağlandı. SHP'nin hükümete gelmeden önce hazırladığı Kamu lktısadi Teşebbüsleri'nin (KİT) özerkleştirilmesini ve bu yöntemle esnek. üretken ve \erimli bir yapıya ka\ uşmalannı öngören politika da bir yana bırakıldı: yasal ve kurumsal açılardan temelsiz ve bu nedenle de hırsızhğa açık bir özelleştinne rüzgân estinldi. Avrupa ülkelerinde uygulanan biçimiyle bir özerk KİT yapısı oluşturulmasını SHP sağlayamadı. Emekçiler üzerindeki vergi yükü hafıfletilmedi; tam tersine yönetme başansını gösteremiyor. solun desteğini anyordu. Bu destek, sağa payanda olmak değil. sol kimliği güçlendırmek için değerlendirebilirdi; bunlann birincisi yeğlendi. 1980-90 döneminin baskıcı ve karanlık uygulamalanndan sonra iki kanadın birleşmesinın topluma soluk aldıracağı. demokrasiye işlerlik kazandınlacağı beklentisi hemen tüm kesimlerde egemendi. Kaldı ki Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla oluşan ortamda. DYP geleneğinin ana düşünsel dayanaklanndan olan komünizm tehlikesi de ortadan kalkmış, Türkiye sağı, en önemli yapay silahını yitirmişti. Bu durumda CHP büyük kentlerdeki mitinglerinde coşkulu ve kalabahk kitlelerle barajı rahatukla aşacağı izlenimi \ermişti. siyasal haklann kullanımı üzerine konulan sınırlamalan kaldırmıyor, sendikalann, demeklerin ve kamu görevlilerinin üzerindeki siyaset yapma yasağına bir türlü dokunmuyordu. Ne temel hak ve özgürlüklere sahip çıkılıyor ne de işkencenin önlenmesi ve insan haklannın korunması yönünde kararlı adımlar atılıyordu. Bu konulardaki kimi bölük pörçük istemleri de büyük ortak DYP tam bir kararhlıkla göz ardı ediyordu. Daha aynntıda, hükümet programına göre, örneğin, üniversiteleri yıkıma sürükleyen YÖK kaldınlacaktı. Hükümet. bu konuda adım atmadı, kılını kıpırdatmadı. Çok daha kötüsünü yaptı, başta YÖK olmak üzere, 12 Eylül'ün yasal düzenlemelerini ve kurumlannı benimsedi; onlarla uyunılu çaüşmayı 1995'te olduğu gibi. ekonomik bunalunın ağır bedeli. yine ücretli ve maaşlılara yüklendi; sabit gelirlilerin alım gücü sürekli azaltıldı, ancak işsizlik azaltılmadı. Demokratikleşmede ve ekonomide yaşanan başansızlıklar. asıl yıkıcı sonucunu, doğal olarak. SHP üzerinde gösterdi: çünkü toplutnun hak ve özgürlük isteyen kesimleri en çok bu partiden bir şeyler yapmasmı bekliyorlardı. Toplumun demokrasi beklentileri DYT-SHP ortak hükümetiyle birlikte uçtu gitti. Demokrafikleşme umudu tüketildi. Bununla da kalınmadı, emeğiyle geçinenlerin ekonomik bekientileri sınırlı birölçüde de olsa karşılanmadı. Kısaca, ne temel hak ve özgürlüklerin sağlanması gerçekleştirilebildi ne de ekonomik ve sosyal haklar alanında sağlıklı adımlar atıldı. DYP-SHP DYP'nin demokratikleşmeyi istememesinin nedeni ne olabilirdi? Burada, yeni bir açmalık gerekiyor. Türkiye çok partili yaşama geçtikten sonra 1950'de yönetime gelen Demokrat Parti, özellikle 1955'ten sonra ekonominin bunalıma sürüklenmesiyle, en iyimser yorumla bunlann demokratikleşrneyi amaçladıklan varsayımı yapılsa bile, bir ikilemi. daha doğrusu dayarmayı gündeme getirdi. Buna göre Türkiye, önce ekonomik kalkınmasını tamamlamah, sonra da tam demokrasiye geçmeliydi. Önceleri sömürgeci ülkelerin, Ikinci Dünya Savaşı sonrasında da ABD'nin benimsediği bu göriiş, Türkiye sağının, 1980 öncesinde Demokrat Parti "nin yerini alan Adalet Partisi'nin 1%1 Anayasası elbiseye benzetilerek bol geliyor nitelemesiyle uygulanmamış, sonra da 12 Mart 1971 askeri darbesi sonrasında demokratik hak ve özgürlükler yönünden, tam anlamıyla budanmışb. Bu ana yaklaşım, 1980 sonrasının ANAP ve DYP'sinin de temel yaklaşımlandır. Çok açık söylenmese de gerçek anlayış budur.' Sağın aldatmacası Bu noktalar doğru olmakla birlikte, 1991 Genel Seçimleri öncesinde DYP, gerçek demokrasiyi istediği izlenimini başan ile verdi: seçimlerden sonra bunun tam bir aldatmaca olduğu anlaşıldığında çok geç kalınmıştı. DYP-SHP iktidan döneminde SHP, sağın bu smırh demokrasi anlayışına teslim oldu. 12 Eylül rejiminin doğal ürünü olan bir anayasa neredeyse kutsallaştınldı. 1980'lerde başlayan uygulamalann sürdürülmesiyle etnik milliyetçilik ve lslamcı akımlar körüklendi. Daha da kötüsü, Güneydoğu Anadolu'daki terörcü başkaldın, demokratik açılımlan sınırlamanın gerekçesi yapıldı. Oysa hükümet, ülkenin toprak bütünlüğünü kesinUİde tartışma dışı tutan bir anlayışı egemen kılmalı, Kürt sorununu, ekonomik gelişmeyi hızlandırarak. toplumsal ve kültürel boyutlanyla banşçı bir düzlemde çözüme ulaştırma yönünde gerekli adımlan armalıydı. Bunu başaramadı. Bu garip evlilik, iki cinayetle fiilen sona erdi; önce 24 Ocak 1993'te Uğur Mumcu öldürüldü, sonra da 1 Temmuz 1993 'te Srvas yangını yaşandı. Bunlardan birincisinde. hükümetin ortağı olan SHP'nin yöneticileri Uğur'un tabutu başında, katillerin bulunacağına dair namus sözü verdi, ancak bu söz bir türlü yerine getirilmedi; ikincisinde ise devlet, yaklaşık yedi saat yangımn büyümesini seyretti ve sanatçı, araştırmacı ve bilim insanı 37 kişi, hükümetin gözleri önünde yakıldı. Siz buniara bir üçüncü cinayeti de kolayca ekleyebilirsiniz. Başbakan Demirel, Ilkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı'nm (İLKSAN) 310 milyar lirasını, muhalefette bulunduğu yıllarda kendisini destekleyen işadamı-gazete yayımcısı Kemal Ihcak'a verdi ve bunu nedenini soranlan da ünlü "Verdimse \«rdim* sözleriyle yanıtladı. Anımsatalım, o ' ' günlerde (Nisan 1993) bir Amerikan Dolan on bin liranın arandaydı. Bir başka deyişle. aktanlan öğretmen parası, bugünkü dolar değerinden hesaplanırsa 12 trilyon liranın üzerindeydi. Bu davranış karşısında, önemli bir oy desteği kitlesi öğretmenler olan koalisyon ortağı SHP ses çıkaramıyordu. Kısaca, hükümet ortağı SHP, hem nıhunu hem de bedenini DYP'ye tam anlamıyla teslim etmişti Başta Sıvas. bu cinayetlerle birlikte SHP de yandı; geleneksel toplumsal dayanaklannı yok etti; aydınlara ve Alevi kesime daha da yabancılaştı CHP'nin yeniden kurulusu ve sonrası CHP, 1992'de yeniden kurulduktan sonra solda yeni bir bölünme yaşandı. Baykal genel başkan seçildi ve kimi miİletvekilleri de onunla birlikte CHP'ye gitti. Ancak Halkçı Parti- SODEP birleşmesi sürecinin tersine, SHP. CHP'ye girmedi, varlığını sürdürdü. Bu bölünmüşlük ortamına girilen 1994 Yerel Seçimleri'nde oylann bölünmesi pek çok yerde, başta Ankara olmak üzere, belediye başkanlıklannın yitirilmesine yol açtı. Toplumun geniş kitleleri, düşünce ve yapı yönleriyle neredeyse aynı olan bu iki partinin anlamsız yanşından doğan yerel yönetim kayıplanndan çok tedirgin oldu; bu olgu, yeni bir yıkım noktası işlevi gördü. Örgüt yapısı ve dünya görüşü aynı olan iki parti. bu tutumlanyla. halkı cezalandınyordu Bunun bir geri ödemesi olmalıydı. Bu sırada, Sıvas yangını sonrasında Demirel cumhurbaşkanı seçilmiş. Tansu Çiller DYP başkanı ve buradan başbakan olmuştu. Erdal Inönü de SHP Genel Başkanlığı'nı Murat Karayalçın'a bıraktı. Partinin yapısına ve işleyişine yeni bir etkinlik ya da canlılık kazandınlmadığı gibi, DYP-SHP ortak hükümeti bundan sonra iyice şaşkınlan oynamaya başladı. Solda olumlu sayılması gereken siyasal gelişme. SHP-CHP birleşmesiydi. Ancak, birleşme doğal olamadı; küçük balık büyük balığı yuttu, yerel seçimlerde yüzde 13.6 oy almış olan SHP, aynı seçimlerde yüzde 4.6 oy almış olan CHP'ye katıldı. Baykal. birleşik partinin genel başkanı oldu. Ne yazık ki, her iki durumda da, yani hem SHP döneminde hem de birleşmeden sonraki CHP ile DYP'nin hükümet ortaklığında, hemen tüm gelişme ve oluşumlar, tümüyle SHP-CHP çizgisinin zaranna işledi: hükümet uygulamalannda, sosyal demokratlann ağırlığı ya da etkisi çok sınırlı kaldı. Partinin kimliğini vitirmesi süreci daha da hızlandı. SÜRECEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear