Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 2 MAY1S 1999 PAZAR
DUNYADA BUGUN
ALİ StRMEN
Bahar Yüriiyüşü
,>• Sevgili,
Yürüyorsun, Bebek'ten Rumelihisan'nadoğru...
-,- Bahar gelmiş!
O güzelim çiçekleri yerini alelade yapraklanna bı-
•rakmaya başlayan. kimi tümüyle kaybolmuş ergu-
r> vanlan seyrediyorsun Boğaz kıyılannda.
ı- Boğaz'da bahann ziyneti erguvanlar. Bütün bir yıl
dikkati çekmeyen alçakgönüllü erguvanlar, akşam
•ivaktinde. "güneşin vehmiyle, eski evlerinin cam-
lannda saraylann oluştuğu fakir Üsküdar" misa-
li, baharda, o da yalnızca bir bölümünde, birden ece-
-. si oluverirler doğanın.
n. Bir çocuk iniyormu.hâlâYüksekkaldınm'danaşa-
ğı, kolunun altında gramer kitabıyla? Ve de köşede-
ki manav duruyor mu orada yine ki, çocuk tam ol-
mamış erikleri alsın ve bahan mayhoş bir lezzette da-
mağında duysun?
Dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan,
hayvandan, ottan, böcekten, çiçekten gelen hişt
hişt! seslerini her bahar duyan, "bir hişt sesi gel-
medi mi fena; geldikten sonra yaşasın çiçekler,
böcekler, insanoğullan" diyen ve sonra biryan-
dan son kuşlara hayrflanırken, bir yandan ya-
şam sevinciyle, bahçıvana muzipçe, "hişt, hişt!"
diye seslenip, adam arkasını döndüğünde, ba-
şını çevirip, başka yana bakarak ıslık çalarak şa-
şırtan, o münzevi, hınzır, mavi gözlü adam yok
artık. Ama bahaıiarda, ben onu hep anımsar, er-
guvanlann görüntüsüyle birlikte yüreğimdeki ye-
rine koymam, çünkü çıkmamıştı ki, yeniden dön-
sün
Masmavi göğün ve epeydir iyice yeşermiş kesta-
ne aQaçlarının altında. el ele, diz dize. göz göze otu-
ruyoriar kızla oğlan, ikisinin de içleri kıpır kıpır, oğlan
elini koyuyor kızın çorapsız çıplak dizine, kalbi daha
fazla kan pompalıyor birdenbire... Paris'te St. Michel
Bulvan'nda Lutece Kahvesi'nin, kaldırım üzerindeki
masalanndan birindeler, masada iki kadeh şarap.
Bahar gelmiş...
Priştine'de saklanıyor Fertim, etnik temizlikten ka-
çıyor. Kırklareli'ndeki "Gazi Osman Paşa Göçmen
Misafirhanesi"nde amcaoğlu, Fehim'den haberala-
mamaktan yakınıyor.
Karşıyaka Mezarlığında. "Vurulduk ey halkım
unutma bizi!" diyen, yiğit dostumun mezarı üzerin-
de bahar çiçekleri açmıştır bilirim.
Walt Street'in bankerleri ve yuppilerinin bahan fa-
lan görecek halleri yok, habire alıp satıyorlar, size sa-
nal bahartar vaat ederek...
Filistin'de bağımsız devlet ilanı, yaza, belki de baş-
-"ka bir bahara kaldı.
Yüksekova'dan yola çıkan askerler, bahan görü-
yorlar, ama onlann çiçeklere bakmaya vakitleri yok,
pusuya karşı dıkkatli olmalılar...
Bir yerlerde bir garip çocuk, partallar içinde, ama
elinde bir Kalaşnikof, pusuya yatmış beklıyor. Inan
*' bana Sevgili, neden pusuya yattığını tam olarak o da
bilmiyor.
Nevruzgeçeli çokoldu. Ama Iran'ademokrasinin
bahan gelmedi hâlâ, Hatemi'nın çabalanna karşın.
Iranlılar daha bekleyeceğe benziyor.
Afrika'da açlık eski boyutlarında değil, ama yine
de sürüyor ve bu açlığın yanı sıra, kabile savaşlann-
dan, nice yoksul taze bahar şu anda sönüyor..
Mandela görev süresinin sonuna yaklaşıyor, ül-
kesinde bir başkası olacak başta, gelecek baharda.
Şimdilerde Taliban başta, daha ne kadar bekie-
yecek acaba yoksullar bahan?
Düşünüyorsun Sevgili bütün bunlan ve aklına ge-
liyor Panait Istrati ve Kira Kıranlina'nın som tümce-
si:"Kim demiş dünya güzeldir, diye? Eğer için
güzelse güzeldir dünya." Tümce böyle olmasa da,
yıllar sonra böyle anımsıyorsun onu ve soruyorsun
kendi kendine, "Sahiden bahar geldi mi?" diye.
Ama bakıyorsun, karşında erguvanlar, bahar gel-
miş, hiç değilse...
Yürüyorsun Sevgili, Bebek'ten Hisar'a dogru...
Bahar gelmiş!
Gönlünde binlerce bahann özlemi. yüreğinde bin-
lerce yaşanmamış bahann acısı...
Yürüyorsun...
Seçim sonrası CHP'liler ne diyor
'Özeleştiriyapılmah'
İstanbul Haber Servisi
Avni Gürsoy ( CHP eski
•»Trabzon Milletvekili ve
~PM üyesi): CHP kendi
içinde sağlıklı bir özeieş-
^ tiri yapmalıdır. Sakin. sa-
-'.'tıırlı vekimseyi kırmadan.
v:
çözüm üreten bir yapı
oluşturmahdiT. Halk ve
örgüt, hırçınlık ve kavga
^' istemiyor. CHP büyük ve
" köklü bir partidir. Yeniden
yapılanması hiç de zor ol-
mayacaktır. Ama ortaya
çıkan adaylara bakınca
hiç de ders almamışa ben-
zediklerini görüyoruz.
- Prof.Dr.TurgutUtutin:
CHP'nin içinde bulundu-
Jğu durum ile ilgili olarak
sütunlannızı okurlannıza
açmanız çoğulcu demok-
rasiye önemli bir katkı
'"'sağlamaktadır. Benim
7'inancıma göre, yeni olu-
'''^an parlamentonun içeri-
h
~ğinebakıldığında CHP'ye
'çok önemli görevler düş-
""rnektedir. Bu durum belki
de önümüzdeki günlerde
•^rhuhalefetin parlamento
""dışına kayacağını göster-
mektedir.
~
K
GüleserErdoğduCHP
"'üyesiyîm. Bugünlerde en
""çok Cumhuriyet gazetesi-
' 'ne güveniyoruz. İçinde
'bulunduğumuz durum
İçok acı. Artık delege ağa-
e
lığı, güdülen üye istemi-
!! yoruz. Delege de, üye de
"îıydın, bilinçli, tutarh, so-
"^rumluluk sahibi ve özgür
r
'yurttaşlardan oluşmalı.
^Koltuk kavgasından bık-
Ttık. îsmi potansiyel aday-
'J lar arasında geçen kişile-
Te saygım var ama partiyi
"" toplumcu ve yüzü sola dö-
>!
"hük insanlar yönetmeli.
Rahdi Zengin (Emekli
öğretmen, AKSARAY):
CHP insanlık tarihinde
benzersız bir devrimi ger-
çekleştiren partidir. 1789
ıle 1917'yi birleştirerek
1923 Aydınlanma devri-
mini yaşama geçiren par-
tidir. Emperyalizme karşı
ulusumuzu birleştirerek
ulusa! kurtuluş savaşını
örgütleyen partidir. Ülke-
mizin geldiği bugünkü
koşullarda kesintisiz 8 yıl-
hk eğitim uygulamasında
ödün venlmemesini;
CHP'nin yeni oluşumun-
da kişiler değil parti poli-
tikasınm öne çıkanlması-
nı; 6 okun ödünsüz savu-
nulmasını istıyorum
Hanifi Çeİik: Aktif
CHP'lilenn çoğunluğu 80
öncesi siyasetin içinde ye-
tişmiş kışilerdir. Bu kişiler
çok iyi biliyorlar ki de-
mokrasınin yerleşmesi
için gereklı öğeler olma-
> ınca demokrasiden bek-
lentide olmak da yanlıştır.
Kolları, bacaklan olma-
yan yasalar topluluğuna
demokrasi denemez. Pa-
şalar Anay asası demokra-
sinin öniinü kapatıyor.
Bugün sağlıklı demokrasi
yoksa yann olması için
mücadele etmeliyiz..
Abdullah Selci-Kimya
mühendisi-Ankara: Sayın
Baykal. 18 Nisan seçım
sonuçlan. sadece sizin de-
ğil. Merkez Yürütme Ku-
rulu da dahil yetkili organ-
lann özeleştiri vererek is-
tifa ermeleri gerekir. Ken-
dini sol olarak tanırrüayan
parti yetkilileri tabanın is-
temine duyarsız kalamaz-
lar.
HABERLER
S H P - C H P g e m i s i n a s ı l b a t ı r ı l d ı , n a s ı l o n a r ı l ı r - 2
Partiye kişisellik egemen oldu
YAKUP KEPENEK
HP içinde sağ kanat-sol kanat
gibi olağan koşullarda doğal
karşılanabilecek kümeleşmeler
bir türlü gerçekleşemedi; değişik
düşfince kümelerinin ortaya çıkması
yenne kişilere bağlı oluşumlar öne
çıktı, agırlık kazandı. Artık partinin
başansı, belli kişilerin kurtancı
olarak ışbaşına gelmesine
bağlanıyordu. Partide, düşûnce ve
yaklaşım farklılıklanndan çok
kişisellik egemen oluyordu.
Bu bağlamda partinin içindeki ilk
büyük deprem. güçlü bir kurultaydan
(Haziran 1988) hemen sonra görüldü.
Baykal'ın yardımcılanndan biri, önce,
bir "garajda" yapıldığı basına
yansıyan gizli toplantılarda, sonra da
açıkça. bu partide aşın sotcutar,
komünistier, Maocular ve Kürtçüier
var anlamma gelecek sözler etti,
demeçler verdi. Yakından tanıyanlar
iyi bilir, genel başkan ve genel
sekreterin bilgisi olmadan, bu kişi bu
sözleri edemezdi. Genel sekreter
yardımcısı yalanlamadı, ona
dokunulmadı. tersine sürekli
ödüllendınldı, neredeyse partinin
ıdeoloğu yapıldı. Aynı günlerde, üst
yönetim, Alevi kesimin, izmir gibi
kimi yörelerde partinin yönetimini
elinde tutmasını, açıkça eleştirmeye
başladı.
Parti içi kavgayı büyüten daha da kötü
işler yapıldı. Parti üst yönetimi, 1989
Yerel Seçimleri'nde alınan büyük
başandan hemen sonra, SHP
tüzüğünü Akün Sineması'na
sıkıştınlan bir tüzük kurultayı ile
örgütieri göro'den almayı çok
kolaylaştıran. parti içi demokrasiyi
yok eden biçimde degiştirdi. Bununla,
SHP yıllarca sürecek iç çalkantılann
içine çekiliyordu. Örneğin, istanbul il
örgütünü görevden almak için tam
dokuz ay uğraşıldı. Bunu başkalan
izledi, o kadar ki Kasım 1988
sonlannda SHP üst yönetirhinin yedi 0
yönetimini görevden alması genel
sekreter yardımcılanndan biri
tarafından, basında, amaca ulaşıldığı
biçiminde yorumlanıyordu.
Bizden olan-olmayan
ayrımı
Burada bir noktanın altı çizilmelidir.
Hiç kvşkusuz bir siyasal parti, tüzük
ve progrnnnna aynecytatyi da buniara
aykın davranan üyelerinı üyelikten
çıkarabilir, aynı uygulamayı örgütler
için de yapabilir, yapmalıdır.
Söylemeye gerek yok ki aynı
duyarlılık yasalara uymada da
gösterilmelidir. SHP'deki görevden
alma uygulamalan, çoğu kez de böyle
olmadı. Orgütlerin görevden
alınmalan, hiçbir düşünsel gerekçeye,
program ve tüzük çiğnemesine
dayanmıyor, tümüyle, parti içi
seçimlerde ve aday saptamalannda,
beüi kişilere oy verme ölçütüne ya da
beklentisine indirgeniyordu. tlkel bir
bizden otan-ohnayan aynmı partiye
egemen kılınıyordu.
Saptayabildigimiz kadanyla, SHP'nin
ve birleşmeden sonraki CHP'nin
tarihinde, görevden alınan onca il/ilçe
örgütü arasında, parti prograrruna
uymadığı ya da seçimlerde başansız
olduğu gibi gerekçelerle görevinden
alınan hiçbir örgüt bulunmuyor.
Düşünsel çatlak örgütieri görevden
almakla sınırlı kalmadı. partinin
hemen her girişiminde kendini
gösterdi. Işte ilginç bir örnek: Deniz
Baykal'ın genel sekreter
seçilmesinden sonra ilk Parti Meclisi
(PM) toplanösı Şanlıurfa'da yapıldı.
Hemen her PM toplantısında yapıldığı
gibi, bu toplantı sonrasında da bir PM
bildirisi yayımlanacaktı. Bu amaçla
kurulan komisyonda Ahmet tsvan.
Atila Sav ve ben görevlendirildik. Her
birimiz bir konuyu irdeleyecek ve
sonra bunlan birleştirecektik. Ahmet
tsvan'm yazdıklan arasında, "SHP,
Doğu ve Güneydoğu'da, insan hakları
ihlallerini yakından izleyecek ve
iktidara geldiğinde bu konuda kusuru
bulunan kamu görevlilerinden hesap
soracaktir" anlamma gelen bir tümce
de yer alıyordu. Bu tümce, komisyon
önerisi olarak gece yöneticilere
iletildi. Ancak, ertesi gün basına
açıklanan bildiri metninde bu tümceye
yer verilmediği hayTetle görüldü. Bu
konudaki sorulara yanıt verilmedi.
Yaklaşık iki ay sonra yapılan PM
toplantısında bu çıkarmanın nedeni
ısrarla sorulduğunda da ne tnönü ne
de Baykal bu konuda yanıt verme
gereği duydular.
Bir garip evlillk: DYP-SHP
koallsyonu
Yuvarlanmaya giden yolda SHP'nin
ayağına başka taşlar da dolaştı. Erdal
Inönü ve Deniz Baykal üç kez genel
başkanlık için yanştı; parti örgütü,
kendi içinde kırridı, paramparça
edildi: emeğini ve zamanını, bu
ikilinin içeriksiz bir genel başkanlık
kavgasındatüketti. Gerçekten de
SHP'de yaşanan genel başkanlık
yanşında, adaylann temel siyasal
aniayışlan arasında önemli farklılıklar
olduğu öne sürülemez. Yetmedi, üst
yönetim, 1991 seçimlerinde aday
saptama sürecini, tıpkı 1987'de
olduğu gibi, yüzüne gözüne
bulaştırdı; seçilen kontenjan
milletvekilleri bile sonradan SHP'yı
• 1991 Genel Seçimleri öncesinde DYP. gerçek demokrasiyi istediği izlenimini başan ile verdi;
seçimlerden sonra bunun tam bir aldatmaca olduğu anlaşıldığında çok geç kalınmıştı. DYP-SHP
iktidan döneminde SHP, sağın bu sınırlı demokrasi anlayışına teslim oldu.
terk ettiler. Bir üst yönetimin
başansızlığının, saptadığı kontenjan
milletvekillerinin partiden
aynlmalanndan daha somut ne tür bir
göstergesi olabilir? Ve SHP çok daha
olumsuz bir sürece sokuldu; bir
büyük dönemecegirildi: 1991 Genel
Seçimleri'nden sonra, Demirel'in
DYP'si ile ortak hükümet kuruldu.
Demirel-lnönü işbirliğiyle oluşan
DYP-SHP hükümeti. bırkaç nedenle
SHP'nip sonunu hazırladı: yokuş
aşağı yuvarlanmasını iyice
hızlandırdı.
Hükümet ortaklığı sırasındaki
çöküntü değişik aşamalardan geçti.
Önce, DYP-SHP hükümeti, kendi
hazırladığı hükümet programını
uygulamadı. Hükümet programının
iki konuda kesin önermeleri vardı;
demokratikleşme ve ekonomide
yeniden yapılanma.
Gerçekte bu iki alanda, siyasette ve
ekonomide, gerçekleştirilmesi
öngörülen ya da programlanan
konular. açıkça söylenmese ve tam bir
yeğledi, giderek işbirliği yaptı.
Burada bir anımsama ya da
anımsatma gerekiyor. SHP, 1987'de
halkoylaması sırasında. eski
siyasetçilerin üzerindeki siyaset
yasağının kalkması için tüm \arlığıyla
uğraşmıştı. Siyasetçilerin siyaset
engeli kaldınlmış ve I991'de iktidar
olmalannın yollan açılrruştı. 1991
Genel Seçimleri'nden sonra sıra
siyasetçilerdeydi.
Sendikaların yasağı
Onlar. daha doğrusu DYP-SHP
hükümeti. siyasetle uğraşması
yasaklanan toplum kesımlerinin,
özellikle de sendikalann üzerindeki
siyaset yasağını kaldırmaya
yanaşmadı. 1402 sayılı yasa ile
haklan alınanlann haklannın geri
verilmesini sağlamadılar. Kısaca, 12
Eylül'ün baskıcı yasal yapısı korundu.
Ekonomide de hükümet. yine kendi
programını bir yana bıraktı; ne
enflasyonun düşürülmesi polıtikalan
işbirliğiyle. 1991 'de tarihsel bir yeni
süreç uygulamaya konuluyor. Türkiye
siyasetinin geleneksel iki kanadı bir
araya gelmiş oluyordu. Hükümet
etmede birleşen bu iki büyük akım ya
da eğilim. uygulamada yalnızca
birinin. DYP'nin damgasını taşıdı.
Daha eskiye gitmeden. çok partili
dönemden sonrasını alırsak, bu iki
kanadın, önce CHP-DP. 1960'lar ve
sonrasında Adalet Parrisi-CHP
biçiminde süregeldiği biliniyor.
1980'lerde, T. Ozal'ın dört eğılimi
birleştirme çabalan bir yana, bu ana
eğilimler, DYP-SHP olarak yeniden
filizlendi. Bu bağlamda ANAP'ın
düşünsel yapısını dört eğilimi
birleştirmede araması. aslında,
kavram kargaşası yaratmaya ve bu
yolla geniş kitleleri daha önce
değinildigi gibi politika dışı tutmaya
yönelik içi boş bir slogandı.
Türkiye, 1991 DYP-SHP
koalisyonuyla, iki temel eğilimi
bütünleştiren bir sürece sokuluyordu.
Gerçekte. sağ ülkeyi lek basına
IĞNELt FIRÇA ZAFER TEMOÇtN
OUCB... SEÇIMDZN SONRA00*
hesap sorma sayılmasa da en azından
12 Eylül'ün tasfiyesi anlamına
geliyordu.
Koalisyon hükümeti, programında.
her iki partinin seçimlerden önce
kamuoyuna verdikleri sözlere de
uygun olarak hak \e özgürlüklerin
genişletilmesini, insan hakJannın
evrensel ilkelerinin geçerli
kılınmasını ve başta anayasa olmak
üzere 12 Eylül'ün kalıntısı olan baskı
yasalannın değiştirilmesıni
öngörüyordu. 12 Eylül'ünbir
anlamda devamı olan ANAP
iktidarlan, gerek insan haklan gerekse
temel hak ve özgürlükler alanının
genişletilmesi yönünde adım armıyor;
uygulandı ne de hakça vergi
düzenlemeleriyle gelir dağılımının
emekçiler yaranna düzeltilmesi
sağlandı. SHP'nin hükümete
gelmeden önce hazırladığı Kamu
lktısadi Teşebbüsleri'nin (KİT)
özerkleştirilmesini ve bu yöntemle
esnek. üretken ve \erimli bir yapıya
ka\ uşmalannı öngören politika da bir
yana bırakıldı: yasal ve kurumsal
açılardan temelsiz ve bu nedenle de
hırsızhğa açık bir özelleştinne rüzgân
estinldi. Avrupa ülkelerinde
uygulanan biçimiyle bir özerk KİT
yapısı oluşturulmasını SHP
sağlayamadı. Emekçiler üzerindeki
vergi yükü hafıfletilmedi; tam tersine
yönetme başansını gösteremiyor.
solun desteğini anyordu. Bu destek,
sağa payanda olmak değil. sol kimliği
güçlendırmek için değerlendirebilirdi;
bunlann birincisi yeğlendi. 1980-90
döneminin baskıcı ve karanlık
uygulamalanndan sonra iki kanadın
birleşmesinın topluma soluk
aldıracağı. demokrasiye işlerlik
kazandınlacağı beklentisi hemen tüm
kesimlerde egemendi. Kaldı ki
Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla
oluşan ortamda. DYP geleneğinin ana
düşünsel dayanaklanndan olan
komünizm tehlikesi de ortadan
kalkmış, Türkiye sağı, en önemli
yapay silahını yitirmişti. Bu durumda
CHP büyük kentlerdeki mitinglerinde coşkulu ve kalabahk kitlelerle barajı rahatukla aşacağı izlenimi \ermişti.
siyasal haklann kullanımı üzerine
konulan sınırlamalan kaldırmıyor,
sendikalann, demeklerin ve kamu
görevlilerinin üzerindeki siyaset
yapma yasağına bir türlü
dokunmuyordu. Ne temel hak ve
özgürlüklere sahip çıkılıyor ne de
işkencenin önlenmesi ve insan
haklannın korunması yönünde kararlı
adımlar atılıyordu. Bu konulardaki
kimi bölük pörçük istemleri de büyük
ortak DYP tam bir kararhlıkla göz
ardı ediyordu.
Daha aynntıda, hükümet programına
göre, örneğin, üniversiteleri yıkıma
sürükleyen YÖK kaldınlacaktı.
Hükümet. bu konuda adım atmadı,
kılını kıpırdatmadı. Çok daha
kötüsünü yaptı, başta YÖK olmak
üzere, 12 Eylül'ün yasal
düzenlemelerini ve kurumlannı
benimsedi; onlarla uyunılu çaüşmayı
1995'te olduğu gibi. ekonomik
bunalunın ağır bedeli. yine ücretli ve
maaşlılara yüklendi; sabit gelirlilerin
alım gücü sürekli azaltıldı, ancak
işsizlik azaltılmadı.
Demokratikleşmede ve ekonomide
yaşanan başansızlıklar. asıl yıkıcı
sonucunu, doğal olarak. SHP üzerinde
gösterdi: çünkü toplutnun hak ve
özgürlük isteyen kesimleri en çok bu
partiden bir şeyler yapmasmı
bekliyorlardı. Toplumun demokrasi
beklentileri DYT-SHP ortak
hükümetiyle birlikte uçtu gitti.
Demokrafikleşme umudu tüketildi.
Bununla da kalınmadı, emeğiyle
geçinenlerin ekonomik bekientileri
sınırlı birölçüde de olsa karşılanmadı.
Kısaca, ne temel hak ve özgürlüklerin
sağlanması gerçekleştirilebildi ne de
ekonomik ve sosyal haklar alanında
sağlıklı adımlar atıldı. DYP-SHP
DYP'nin demokratikleşmeyi
istememesinin nedeni ne olabilirdi?
Burada, yeni bir açmalık gerekiyor.
Türkiye çok partili yaşama geçtikten
sonra 1950'de yönetime gelen
Demokrat Parti, özellikle 1955'ten
sonra ekonominin bunalıma
sürüklenmesiyle, en iyimser yorumla
bunlann demokratikleşrneyi
amaçladıklan varsayımı yapılsa bile,
bir ikilemi. daha doğrusu dayarmayı
gündeme getirdi. Buna göre Türkiye,
önce ekonomik kalkınmasını
tamamlamah, sonra da tam
demokrasiye geçmeliydi. Önceleri
sömürgeci ülkelerin, Ikinci Dünya
Savaşı sonrasında da ABD'nin
benimsediği bu göriiş, Türkiye
sağının, 1980 öncesinde Demokrat
Parti "nin yerini alan Adalet Partisi'nin
1%1 Anayasası elbiseye benzetilerek
bol geliyor nitelemesiyle
uygulanmamış, sonra da 12 Mart
1971 askeri darbesi sonrasında
demokratik hak ve özgürlükler
yönünden, tam anlamıyla budanmışb.
Bu ana yaklaşım, 1980 sonrasının
ANAP ve DYP'sinin de temel
yaklaşımlandır. Çok açık söylenmese
de gerçek anlayış budur.'
Sağın aldatmacası
Bu noktalar doğru olmakla birlikte,
1991 Genel Seçimleri öncesinde DYP,
gerçek demokrasiyi istediği izlenimini
başan ile verdi: seçimlerden sonra
bunun tam bir aldatmaca olduğu
anlaşıldığında çok geç kalınmıştı.
DYP-SHP iktidan döneminde SHP,
sağın bu smırh demokrasi anlayışına
teslim oldu. 12 Eylül rejiminin doğal
ürünü olan bir anayasa neredeyse
kutsallaştınldı. 1980'lerde başlayan
uygulamalann sürdürülmesiyle etnik
milliyetçilik ve lslamcı akımlar
körüklendi. Daha da kötüsü,
Güneydoğu Anadolu'daki terörcü
başkaldın, demokratik açılımlan
sınırlamanın gerekçesi yapıldı. Oysa
hükümet, ülkenin toprak
bütünlüğünü kesinUİde tartışma dışı
tutan bir anlayışı egemen kılmalı,
Kürt sorununu, ekonomik gelişmeyi
hızlandırarak. toplumsal ve kültürel
boyutlanyla banşçı bir düzlemde
çözüme ulaştırma yönünde gerekli
adımlan armalıydı. Bunu başaramadı.
Bu garip evlilik, iki cinayetle fiilen
sona erdi; önce 24 Ocak 1993'te Uğur
Mumcu öldürüldü, sonra da 1
Temmuz 1993 'te Srvas yangını
yaşandı. Bunlardan birincisinde.
hükümetin ortağı olan SHP'nin
yöneticileri Uğur'un tabutu başında,
katillerin bulunacağına dair namus
sözü verdi, ancak bu söz bir türlü
yerine getirilmedi; ikincisinde ise
devlet, yaklaşık yedi saat yangımn
büyümesini seyretti ve sanatçı,
araştırmacı ve bilim insanı 37 kişi,
hükümetin gözleri önünde yakıldı. Siz
buniara bir üçüncü cinayeti de kolayca
ekleyebilirsiniz. Başbakan Demirel,
Ilkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal
Yardım Sandığı'nm (İLKSAN) 310
milyar lirasını, muhalefette bulunduğu
yıllarda kendisini destekleyen
işadamı-gazete yayımcısı Kemal
Ihcak'a verdi ve bunu nedenini
soranlan da ünlü "Verdimse \«rdim*
sözleriyle yanıtladı. Anımsatalım, o '
' günlerde (Nisan 1993) bir Amerikan
Dolan on bin liranın arandaydı. Bir
başka deyişle. aktanlan öğretmen
parası, bugünkü dolar değerinden
hesaplanırsa 12 trilyon liranın
üzerindeydi. Bu davranış karşısında,
önemli bir oy desteği kitlesi
öğretmenler olan koalisyon ortağı
SHP ses çıkaramıyordu. Kısaca,
hükümet ortağı SHP, hem nıhunu
hem de bedenini DYP'ye tam
anlamıyla teslim etmişti
Başta Sıvas. bu cinayetlerle birlikte
SHP de yandı; geleneksel toplumsal
dayanaklannı yok etti; aydınlara ve
Alevi kesime daha da yabancılaştı
CHP'nin yeniden kurulusu
ve sonrası
CHP, 1992'de yeniden kurulduktan
sonra solda yeni bir bölünme yaşandı.
Baykal genel başkan seçildi ve kimi
miİletvekilleri de onunla birlikte
CHP'ye gitti. Ancak Halkçı Parti-
SODEP birleşmesi sürecinin tersine,
SHP. CHP'ye girmedi, varlığını
sürdürdü. Bu bölünmüşlük ortamına
girilen 1994 Yerel Seçimleri'nde
oylann bölünmesi pek çok yerde,
başta Ankara olmak üzere, belediye
başkanlıklannın yitirilmesine yol açtı.
Toplumun geniş kitleleri, düşünce ve
yapı yönleriyle neredeyse aynı olan
bu iki partinin anlamsız yanşından
doğan yerel yönetim kayıplanndan
çok tedirgin oldu; bu olgu, yeni bir
yıkım noktası işlevi gördü. Örgüt
yapısı ve dünya görüşü aynı olan iki
parti. bu tutumlanyla. halkı
cezalandınyordu Bunun bir geri
ödemesi olmalıydı. Bu sırada, Sıvas
yangını sonrasında Demirel
cumhurbaşkanı seçilmiş. Tansu Çiller
DYP başkanı ve buradan başbakan
olmuştu.
Erdal Inönü de SHP Genel
Başkanlığı'nı Murat Karayalçın'a
bıraktı. Partinin yapısına ve işleyişine
yeni bir etkinlik ya da canlılık
kazandınlmadığı gibi, DYP-SHP
ortak hükümeti bundan sonra iyice
şaşkınlan oynamaya başladı. Solda
olumlu sayılması gereken siyasal
gelişme. SHP-CHP birleşmesiydi.
Ancak, birleşme doğal olamadı;
küçük balık büyük balığı yuttu, yerel
seçimlerde yüzde 13.6 oy almış olan
SHP, aynı seçimlerde yüzde 4.6 oy
almış olan CHP'ye katıldı.
Baykal. birleşik partinin genel
başkanı oldu.
Ne yazık ki, her iki durumda da, yani
hem SHP döneminde hem de
birleşmeden sonraki CHP ile
DYP'nin hükümet ortaklığında,
hemen tüm gelişme ve oluşumlar,
tümüyle SHP-CHP çizgisinin
zaranna işledi: hükümet
uygulamalannda, sosyal
demokratlann ağırlığı ya da etkisi çok
sınırlı kaldı. Partinin kimliğini
vitirmesi süreci daha da hızlandı.
SÜRECEK