02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 14MAYIS1999CUMA 14 KULTUR KUŞBAKISI MEMET BAYDUB Birbirhıdeıı ilginç filııılerOn birinci Uluslararası Anka- ra Film Festivali'nin ulusal uzun film yanşmasma katılan film- ler arasında ilginç, orta halli ve pek ıyı olmayan. düpediiz kötü filmler de vardı. Tiyatrocu arka- daşlanmın oynadığı. Sayın Tunç Başaran ın "KacıklıkDiploma- sı"nı merak ediyordum. Kaçık- lık Diploması iyi niyetlerle ya- pılmış. ama olmamış bir film. Se- naryodan, kurgudan. ama en çok da yönetmenden kaynaklanan bir iki derede, bir arada kalmış- lık vardı seyrettiğim filmde. Ay- da AkseL, Selçuk Vöntem, küçük rolüyle Güler Ökten ellerinden geleni yapıyorlardı. N'edim Ot- yam'ın film için yazdığı özgün müzık de başanlıydı, ama fil- mın bütunüne yayılmış bir "sa- nat filmi yapmak" telaşı zedeli- yordu filmi. Dışaloglar iyi de- ğildi, Engin Yörükoğlu'nun oy- nadığı hayal adamın ağzından çıkanlarsa kötü edebıyatın sine- ma sanatına nasıl zarar verece- ğini gösteriyordu. İyi niyet, iyi sinemayla sonuçlanmıyor her zamart. Bu kadar eleştiriye rağ- men şunu bildırmekte yarar var: Festivalde, Kaçıklık Diploması kimi fılmlerin yanında oldukça eli yüzü düzgün bir film gibi du- ruyordu. İki siyasal sinema örneği de seyrettik. ReisÇelik'in " Hoşça- kalYaruTı ileTurgut Vasaların "Leopann Kuyruğu". Siyasal sinema kolay iş değildir. Bizde de. dünyada da çok örneği yok- tur bu türün. Costa Gavras, Pon- tecorvo, Francesco Rosi,Thomas Guhterez Alea,kimi filmlenyle 'Kaçıkbk Diploması' 'Leopann Kuyruğu' açıklık Diploması iyi niyetlerle yapılmış, ama olmamış bir film. Hoşçakal Yann ve Leopann Kuyruğu sinemasal açıdan başanlı filmler olarak etiketlenemez. Bir ilginç, başansız, ama eli yüzü düzgün film de Kayıkçı'ydı. Yaşama Hakkı son yıllarda gördüğüm en garip ve yanlış filmlerden biri. Kanşık Pizza, Umur Turagay'ın Quentin Tarantino filmiydi. Eski Fotoğraflar'ın ise en olumlu tarafı, uzunluğunun seksen dakika ile kısıtlı kalmasıydı. Bertolucci, her filmiyle Godard (ama Godard sineması ayn bir âlemdir) ilk akla gelen isimler. Bu listeye Andrej VVajda'yı, Ro- berto Rosselini'yi ve Alain Res- nais'yi dekatabiliriz. Bizde doğ- rudan doğruya, yukanda saydı- ğun isimler doğrultusunda siya- sal sinema az yapılmıştır. Bu açı- dan bakınca Reis Çelik'i ve Tur- gut Yasalar'ı kutlamak gerekir. Öte yandan iki film de sinema- sal açıdan başanlı filmler olarak etiketlenemez. Leopann Kuyru- ğu'nda, ilginç bir filme teğet ge- çilmiş gibi geldi bana. Hoşçakal Yann ise ıçimizi burkan ve be- nim kuşağımca bugün bile si- cak duran bir yarayı deşiyordu. Bunu da pek ustaca yaptığı söy- lenemez, ama yine de bu iki fil- mi siyasal sinemamızda birer emekleme filmi olarak yerleri- ne koymaya çalıştım. Bir ilginç başansız, ama eli yüzü düzgün film de, Biket h- han'ın "Kayıkçı" adlı yapıtıydı. Yine iyi niyetli. ama zayıf bir film. Zaman zaman orta halli bir Yeşilçam yapımı gibi. Gö- rüntü ve müziğin katkısı, senar- yonun zaaflannı, diyaloglann kötülüğünü ve oyunculann oyun- culuklannı örtmüyoTdu. Geldik, NurettinÖzd' in senar- yosunu yazıp yönettiği" Yaşama Hakkı" adlı filme. Son yıllarda gördüğüm en garip ve yanhş filmlerden bin. Siyasi, toplum- sal, psikolojik bildirisi tümüyle yanlış. Kötü oynanıyor, ama bu senaryoyu iyi oynayabilecek bır babayiğit oyuncu da yoktur di- yorum. Maçoluk, doğum kont- rolü düşmanlığı. ölü sevicihk, kader kısmetçilik, çocuklann kö- tüye kullanımı.. ne ararsanız var! Kadın düşmanlığı had safhada, erkekler iyi, anlayışlı, fedakâr. Kadmlar bencil. Bütün bunlar ziftli, ağır. yapışkan bir melod- ram sosuyla harmanlanınca ina- nılmaz bir film çıkmış ortaya. "Kanşık Pizza". Umur Tura- gay'ın Quentin Tarantino filmiy- di. Tümüyle taklit bir film. Üs- telik taklit ettiğı olguyu da iyi ta- nımıyor. Yapay bir film. Anlam- sız ve komik olayım derken gü- lünç olmuş. Geriye "Eski Fotoğraflar" ka- lıyor. Jenerikten ögrendiğimize göre DinçerSümer'in "Ötümsüz Eserinden" sinemaya uyarlan- mış. Jübde Övûr ile NecefUğur- lu biriikte yönetmişler. Bennu Yıldınmlar iyi bir oyuncu oldu- ğunu belli ediyor, ama film se- naryosuyla, diyaloglanyla, ki- mi bölümlerin çekimiyle ve Ab- met Uğurtu'nun oyunuyla öyle büyük dertler taşıyor ki, Bennu Yıldınmlar'ın oyununu da gör- mez hale geliyorsunuz bir süre sonra. En olumlu tarafı, uzunlu- ğunun seksen dakika ile kısıtlı kalmasıydı Eski Fotoğraflar'ın. ••• Kimi filmleri eleştirdiğime bakmayın siz. Keşke bu on fil- min onu da sinemalarda yer bul- salar, gösterime girseler, seyir- ciyle buluşsalar. Patch Adams, Aşk Mektubu, Kuşatma gibi on para etmez Amerikan filmleri- ni seyretmek zorunda kalan se- yircimiz, bu filmleri festival dı- şında, sinemalarda tanısa ne iyi olur. Güneşe Yokuluk mutlaka gösteriimeli ve hak ettiği büyük seyirci kitlesiyle buluşmalıdır diye düşünüyorum. Gemide ve Laleii'de Bir Azize, ilgıyı ve üs- tünde konuşulmayı hak eden, gösterime girmesi gereken iki film. Bir festival daha böylece so- na erdi. Seneye, iki bin yılınm fes- tivalini gerçekleştirecek Anka- ra Film Festivali çalışanlan. Y'e- ni olana. aykın olana, korkusuz olana, denemekten kaçınmaya- na, politik çoksesliliğe, evren- sel estetik ölçütlere inananlara ya- kın duracaklannı umuyorum ve bütün çalışanlan bir kere daha kutluyorum. Yıldız Teknik Ünlversitesinde sempozyum Müzecilik ve geleceği Küftûr Senisi-Cumhuriyetin 75. yıl dönümünde T.C. Kültür Bakan- İığıve Yıldız Teknik İnhersitesi 14- 16 Mayıs tarihleri arasında 'Müze- ciliğiraiz ve Geleceği' başlıklı bir sempozyum düzenliyor. Yıldız Tek- nik Üniversitesi Oditoryumu'nda yapılacak olan sempozyumun bu- gün saat 11.00'de başlayacak ilk oturumu Müzecilikte Ğelişmeler başlığını taşıyor. EmreKongarbaş- kanlığındaki oturumda Prof. To- mur Atagök 'Toplumsal Bir Ku- rum Olarak Müze', Dr. SümerAtasoy •Ye- ni Bir Çağın Eşiğinde Müzelerde Sergileme ve Eğitim'. Dr. Fethi- ye Erbay 'Müzelerin DeğişimStratejilen', Oğuz Alpözen 'Çağ- daş Müzeler ve Bod- nrm Sualtı Arkeoloji Müzesi' konulannda bıldirilerini sunacak. Saat 14.00'te başlaya- cak olan 'Dünya Ge- nelinde Müzeciliğin Kurumlaşma Biçim- leri' başlığında Tomur Atagök ün başkanlı- ğını yaptığı ikinci otu- rumun konu ve konuklan ise şöy- k. Prof. Dr. Marie C. Malaro 'ABD'de 30 Yıllık Değişim, Bun- lar Türk Miizeleri tçin Ders Olabi- lr mi?'. Dan Chadwick İngiliz Mü- ze Sistemi ve Müzelerin Destek- lenmesi', Lazar Sumanov 'Make- donya'da Anıtlann Korunması ve Risk Yönetimi'. Sempozyumun ikinci günü saat C9.00'da 'Devlet Kültür Politikala- n Çerçevesinde Türk Müzeciliğin- de Durum Saptaması' başlıklı otu- rimla açılacak. NazanOtçerbaşkan- lğındaki oturuma Dr. Alpaj Pasin- İ! 'T.C. Kültür Bakanlığf na Bağlı Müzelerde Personel Sorununa Ba- kış ve lleriye Yönelik Öneriler', Frof. Dr. Mefamet Özdoğan Geli- >en Kavramlar Doğrultusunda Mü- sler ve Arkeoloji', Öğr. Gör. Er- cem Yücel "21. Yüzyılın Eşiğinde Lültür Bakanlığı Müzeleri' konu lınylakatılacak. Saat 10.15'tebaş- lıyaçak olan 'Devlet Kültür Po- Itikalan Çerçe\esinde Türk MüzedMğindeDunjnıSapta- t nası(Kültür Bakanlığı Dışuı- '•-•'A (aki Müzeler)' başlıklı ikinci (tunıma ise Kenan \'urttagül laşkanlık ediyor. Oturuma iavaşSava 'Dolmabah- ,e Sarayının Geç- nişi ve Geleceği', ı»di Bayram özel Müzeler fönetmeliği ve /akıflar Genel vlüdürlüğü', Fü- un Kıbç'Istanbul Jüyükşehir Bele- liyesi Müzeleri- ıın Yönetim ve -lizmet Açısından rdelenmesi'. Bin- >aşı Sadık Tekeli Devlet Müzeleri çerisinde Özel îir thtisas ve • Sempozyumda, müzecilikte gelişmeler, kültür jx)litikalan çerçevesinde Türk müzeciliğinin durum saptaması, kadrolann yeniden oluşturulması gibi konular gündeme gelecek. Araştırma Müzeleri Olan Askeri Müzelerin Kadro, lşletme ve Fi- nans Kaynaklan', Çetin Anbğan 'Özel Müzeler ve Devlet" konula- nnı gündeme getirecek. 14.30'da başlayacak olan, Alpay Pasınli'nin başkanlığını yaptığı 'Müzelerin Ye- niden Yapüandınlması" başhğında- ki oturuma ise Sabahattin Türkoğ- lu 'TürkiyeMüzelerinin Uluslara- rası Kuruluşlarla tlişkisi', Burçak Madran "Müze tşleyiş Sistemleri- nin Bileşenleri ve Türkiye Müzele- rine Uygulanma Ütopyalan' konula- nyla katılıyor. Sempozyumun son günü olan pazar saat 09.00'da başlaya- cak olan 'Müzeİerde Kadrolann Yeniden Otuşturulması' baş- lığındaki ilk oturu- mu Savaş S«va yö- netiyor. Oturumda, Metin Pehlivaner 'Amaçlanan Müze', Şeniz Atik 'Yeniden Yapılanma Sürecin- de Çağdaş Müze Kadroları', Nazan Atasoy' Sanat Tarih- çilerinin Müzelerimizdeki Konu- mu'nu tartışacak. Pazar günü saat 13.00'te başlayacak olan, Çetin An- lağan'ın başkanlığını üstlendiği 'Müzelerde Finansman Olanaklan' başlıklı ikinci oturumun konu ve konuklan şöyle: Dr. FUizÇağman 'Topkapı Sarayı Müzesi'nin Finans- man Olanaklan', Ar. Gör. HaleÖz- kasun 'T.C. Kültür Bakanlığı Mü- zelerinde Finansal Sorunlar ve Ma- li Yapının Biçimlenmesiyle llişki- si'. Kenan Yurttagül 'T.C. KültürBa- kanlığı Müzelerinin Finansal So- runlan ve Çözümleri'. Sempozyumun son günü aynca saat 16.00'da tartışma ve sonuç bil- dirisi sunulacak. HÜSEYİN ALPTEKİN'tN GELECEK SERGİLERİNtN DE HABERCİSİ BtR SERGİ .üseyin Alptekin, her şeyden önce yaşamıyla bireyselliğini sanata doğru taşıyan ve kendi içini açmaktan çok kendi görüntüleriyle içinin dış görünümünü sahneye koyan bir sanatçı: Bir çeşit disiplinler-aşınlık taşıyan sanatçı, kendisinin öznel süreçlerini sergi salonlanna taşıyan; sergilediği nesneleri de seyahat sürecine sokan bir sanat anlayışına sahip. Bir yaşam süreci olarak sanat tstanbul Arkeoloji Müzesi ALİAKAY VtVA VAtA (Yaşasın Ironi) Hüseyin Bah- ri.Mptekin'ın DukineaSanat Galensi'nde aç- tığı ve 17 Mayıs tarihine kadar görülebile- cek olan sergisinin adı. Diğer adı Kriz ola- rakbelirtilmektedir. Burada, kriz sosyal, kül- türel, ekonomik olduğu kadar bireysel krizi de anlamlandırmaktadır; çünkü daha önce- ki sergilenne gönderme yaparken aym zaman- da da Hüseyin Alptekin'in gelecek sergile- rinin de habercisi durumundadır bu sergi. Aynca bir çeşit süreç çalışmasıdır; çünkü Alptekin sergi süresince serginin başmda durmak yerine seyahat etmeyi seçmektedir. A>TU durum Galeri Nev'de de karşımıza çık- mıştı. Yol içinde ve yürüme halinde göçebe ve köksapsal bir yaklaşımla sanata eğilen Hü- seyin Alptekin her şeyden önce yaşamıyla bireyselliğini sanata doğru taşıyan ve kendi içini açmaktan çok kendi görüntüleriyle içi- nin dış görünümünü sahneye koyan bir sa- natçı: Bir çeşit disiplinler - aşınlık taşıyan sanatçı kendisinin öznel süreçlerini sergi sa- lonlanna taşıyan; aynı zamanda da sergile- diği nesneleri de seyahat sürecine sokan bir sanat anlayışına sahip. Zannediyorum, Depresyon sergilenne ilk olarak Devtet-SefaletŞiddetsergisiyle (Dev- let Han. 1995 Aralık) başlamıştı: Burada babasmdan kalan divan, sağıltım nesnesi olarak. Bosna olaylanyla alakalandınlmış bir şekilde ele alınmış ve sergilenmişti: Şid- detin beslediği devinim içinde psikanalitik bir şiddetin savaşla olan alakası ve entelek- tüel suç aygıtının da elleri kollan bağlı bir şekilde durmasıyla ilgiliydi. Bu daha sonra Habitat sırasında Öteki sergisinde (1996); Ku- zey KıbnsTürk Cumhuriyeti'nin Magosa şeh- rinin Akkule Sanat Galerisi'nde "Azınlık'' sergısi bağlamında (1996); Arzulanan Ma- kinalarsergisinde ve Asos Festıvali'nde: ve Galeri Nev'de sergilendi. Burada, bu diva- nın artık örtüldüğünü görmekteyiz. Ozeri örtülen Divan, psikanalitik sürecin depresif halinin geride kaldığını ima edermişçesine bir de gelecek sergileri üzerine ipuçlan ve- riyor. Görülebileceği gibi, bir tek işin süreci farklı sergiler boyunca küçük değişiklikler- le sürmekte ve "süreç çalışmalan'" bir yan- dan sanatçının sergi anla>'işını ortaya koyar- ken diğer yandan da '^aşmma'* süreçlerinin göçebeliguıe işaret etmektedir Sergiden ser- giye ulus-ötesı bir şekilde taşınan kurutul- muş bahklar, sergi mekânına taşınan divan performansı, serginin içinesergi süresinceya- pılan eklemeler; başka sanatçılann sergiye kattıklan yeni nesneler, tüm bunlar Hüseyin Bahri Alptekin'in sanatı sosyal süreçle na- sıl biriikte ele aldığını bize göstermekte. Viagra geleceğe, Prozac geçmişe Bir başka veri de. sanatçının ulus-ötesi bir sûreçte sergiyı tasarladığı ile ilişkili. Hem yerel öğelerhem de uluslar-ötesı öğeleri kul- lanıyorTDevfet-Sefalet Şiddefte, babasının di- vanı Bosna sorununu gündeme getirerek sa- ğaltım meselesini sergiye taşıyordu. Bu son sergisinde ise, Courbet'nin "Dünyanın Kö- keni" adlı tablosunun sürecıyle ilişkilendi- rirerek sergjsini tasarlaması, Courbert'nin tab- losunun taşınma ve elden ele geçirilmesı sü- recini anlatan kitabın kapağına konulan "Dünyanm Kökeni" resminin Fransa'da san- siire uğramasıyla alakalı. Butablonun birOs- manlı paşası için yapılması ve daha sonra da yapısalcı psikanalizin babası say ılan Jacqu- es Lacan'ın eline geçmesi, Hüseyin Alpte- kin'e yapısal antropoloji ile sergisi arasın- da bir alaka kurmasını sağlıyor. Bu şekilde de Claude Levj-Strauss'un Mitolojikler ad- lı kitaplanndan birinin "ÇiğvePişmiş" ola- rak adlandınlması ve Courbert'nin tablosu- nun büyütülmüş dijital baskısınm "in vagi- na veritas" olarakyeniden sanatçı taranndan temellük edilmesi arasındaki bağ açığa çı- kıyor: Temellük etme ve yeniden temellük etme süreci. Bir duvarda tıraşlarunış haliy- le "çiğ" vagina, imgeyi içinden geçirerek görünür kılan bir tülle örtülmüşken karşı duvarda da aynı tablonun digital fotoğrafi- nın "üraşsız'' hali yine bir tülün ardından ve- rilmiş. Biri PUNK diğeri ise HİPPİ veya POP olarak düşünülebilir. tkisinin simetrik hali sanat tarihinin tablolanyla da ilişkilen- dirilebilir: Simetri ilkesi. Diğer duvarlarda ise, dünyanın çeşitli yerlerinden getirilerek sanat galerisine taşınnuş olan dijital fotoğ- raflan üzerine neon kabloyla bezenmiş ya- zılan görmek mümkün. Bu yazılar da diğer duvardaki, yine neon kablolarla örülmüş Brezilyalı bir şaırin şiiriyle alakalandınlabi- lir. Anlamının çözülmesi güç olan ATRO- CADUCAPACA... diye süregiden şiirin de şizofrenik ve köksapsal birokumayla ilişki- li olduğu rahatça ileri sürülebilir. Fotoğraf- lar mavi ve yeşille renklendirilmiş. Bu da vi- agra ve prozac arasındaki bireysel diyalek- tiği düşündürmekte. Bir yanda mavi viagra geleceğe doğru bir işaretverirken diğer yan- da yesil renk gecmişin prozac toplumu için- dekı depresif hale gönderme yapmaktadır. Sürecin devamını herhalde sergi sırasın- da da izleyebıleceğiz. Daha sonra da başka sergılerde süreç kendısinı yineleyerek değiş- tirecektir. Bu bakımdan, Hüseyin Bahri Alp- tekin'in çalışmalannın kopmalardan çok, sürekliliklerle çözümlenebileceğini söyle- yebiliriz. Eser'in bir çeşit süreçsel devamlı- lığı. "düm'anın bir tek Idtap" olduğunu sa- vunan MaDermeıle Hüseyin Alptekin'in ça- lışmalan arasındaki ilışkiyi bıze düşündür- tebilir. Sanatı bir yaşam süreci gibi gören ve ikisinin arasındaki aynmı zor kabul edebi- len bir sanatçı olarak Hüseyin Alptekin sos- yal olgular ile sanatsal düşünceleri biriikte ele almakta; bu şekilde de sanat ile sosyal bilimler arasında göreli farklıhğı da en aza indirgemekte. Sanatsal süreçleri, sanatçının içinde yaşadığı ve dolaşügı toplumlardaki bi- reysel durumuyla ılışkilendirirken, göçebe w köksapsal bir sanatın öğelerini çalışmalan- na katmakta. Bubakımdan da, Hüseyin Bah- ri Alptekin'in çalışmalan Nietzche'nin "gö- çebe dûşüncesiyle'' alakalı olarak; sanatına felsefeyi. felsefeye de sanan katarak, sanat mekânlannı kat ederken coğrafyalan birbır- leriyle ilişkilendirmekte. YAZI ODASI SELtM tLERİ Okumalan Arasında Birbirinden değerii kitaplar, masamda, komodi- . nin üstünde, koltuğun kenarında, şurda, ötede. Hangi birine yetiş... Ama hepsini okumak istiyorum. Üstelik kimi kitapları yeniden okumak istiyorum: Karanlığm Günü (Yapı Kredi Yayınlan), Leyla Er- bil'in güçlü romanını 1985'te, yayımlanır yayım- lanmaz okumuştum. Zaten Leyla Erbil'in bütün ya- pıtlannı günü gününe okudum. Bu yeni basım çok özenli. Yazıyla, ilüstrasyonla bezeli roman, bu kez, görsel simgelerini daha bir yansıtıyor. Yine o 'sahte' bun'uvazi, sözümona entelektüel - 'sanatsal' çevreler, Amerikancılık, kabagüç orta- mı, gönül inceliği aranırken, cinnet yobazlığına sü- rüklenenler ve bütün bu karmaşık, kargaşalı or- tamda yordam arayan roman kişisi, hüzünle gül- mecenin, ısıncı bir alayla derin bir kederienişin iç içeliği. özenle seçilmiş, yeğlenmiş bir iki sözcükle bir ki- şi yaratan, bir ortam, sahne kuran, bir dünya dile getiren Leyla Erbil, Karanlığm Günü'nü yeniden okurken ayırt ettim, yeni okumalan zorunlu kılan bir yazar. Her yeni okunuşta, Leyla Erbil'in yaprtı yep- yeni çevrenlere açılıyor. Kitabın arka kapak yazı- sında: "Birağıt roman" deniyor; eklemek isterim: panoramik bir ağrt roman. Bir ustanın yazılan: Kral öldü, Yaşasın Kral (Kaf Yayıncılık). Çetin Altan, yeni yüzyılın eşiğinde, ih- tiyaryüzyılımızın düşündürdükferini dile getiriyor. Ye- ni bir yüzyıla iyice yaklaşmışken, bu yüzyıldan ar- ta kalan sorunlar ve geleceğe ilişkin özlemler. Konudan konuya sıçrayan Kral Öldü, Yaşasın Kral, paradokstan yepyeni bakış açılan yaratabi- len, yerteşik yargılan cesaretle alaya alabilen, ke- mikleşen her olgunun üstüne giden Çetin Attan'ın akıcı, o kadar seçik anlatımıyla... Yansına geldim Chartes Baudelaire'in Son Gün- /eri'nin (Sel Yayıncılık). Bernard-Henri L6vy'nin romanını Nuriye Yiğitler dilimize çevirmiş. Ber- nard-Henri Levy tanımadığım bir yazar. Tümünü oku- madığım bir yapıt için konuşmak yersiz olsa bile, Sartre'ın Baudelaire 'inden bu yana en etkilendi- ğim Baudelaire üzerine metin bu roman. Çağdaş Türk şiirini de epey etkilemiş, esınlen- dirmış Baudelaire kimdi? Bayan Lepage anlatı- yor. "Bir gün kan kılıklı züppenin teki olur, ertesi gün giyotinegidergibidir; daha ertesi gün deyüzü, ka- ra yaslara bürünmüş birpapazın suratına benzer." O tuhaf adamın hemen hep sancıyia sarmaşık dünyası... Demiştim ya bir yerierde, polisyesiz yaşayamam. Val McDermid birinci sınıf bir polisye yazarı. öl- dürücü Darbe (Oğlak Yayıncılık) gerçekten soluk soluğa okunan bir roman: Ününü y'ıtirme tehlike- siyle karşı karşıya pop şarkıcısı, bir zamanlar âşık olduğu ve yitirdiği (ya da gözden çıkardığı) ilk sev- giliye kavuşmak isterse... Pop dünyasının kirli ef- sanesi çerçevesinde heyecanlı saatler yaşamak istiyorsanız... Hayır, bitmedi okuduğum, okumak için,zaman ya- ratmaya çalıştığım kitaplar: öykülerini okura neredeyse gizlilikler ortasında sunmuş Kâmuran Şipal'in, Buhûrumeryem hikâ- yecisinin Demir Köprü'sü (Afa Yayıncılık) bir 'an- ne' ödeşmesi. Geçip gitmiş hayatın gizleri çevre- sinde, Demir Köprü'nün anlatıcısı çetin yolculuğa çıkıyor. Çoğu kez 'acı' eşlik ediyor yolculuğa, ya- zar-anlatıcı için de, okur için de. Yıllann Nathalie Sarraute'undan Şimdi (Can Yayınlan). Aysel Bora'nın çevirisinden okuyurum Şimdi'yi. Nathalie Sarraute benim az etkilendiğim, ama delicesine önemsediğim bir yazardır. Irkiltici bir romancı, yapılmayacak olanı ille yapan roman- cı. Konuyu darmadağınık ettiği, kişileri silip süpür- düğü, atmosferi tükettiği yetmiyormuş gibi, bir de 'anlatım'\ öylesine kişiselleştirir ki, ondan caymak artık imkânsızlaşır. Sarraute'un doksanından son- ra yazdığı Şimdi, çok genç bir roman! Peride Celal, 'Ağaç' öyküsünde, beni mutlu kı- lacak, okunacak o kadar güzel kitap var ki.. diyor. Işte yalnız onlarla mutluyum. Takvimde h Bırakan: "Bir denizci eski göğe yeni flamalar asar I ölüm yürüyüşleri hep toplu mu olacak I Kimisi de ayn- lır, çeker gider bir yana." Behçet Necatigil, Pe- riskop", 1967. Vasıf Öngören anılıyor • Kültür Senisi - Oyun yazan, yönetmen, kuramcı Vasıf Öngören, ölümünün 15. yılı dolayısıyla bugün saat 18.30'da Çapa Tıp Fakültesi Hulusi Behçet Kitaphğı'nda gerçekleştirilecek bir etkinlikle anılacak. Amatör Tiyatrolar Çe\Tesi'nin düzenlediği tstanbul Amatör Tiyatro Günleri "99 kapsamında yapılacak etkinlikte Öngören'in sanat yaşamı ve yapıtlan ele alınacak. Etkinliğe Aslı Öngören, Nuran Oktar, Halil Ergün ve Yaşar Güner katılacak. Asiye Nasıl Kurtulur, Almanya Defteri, Oyun Nasıl Oynanmalı, Zengin Mutfağı gibi önemli yapıtlara imza atan Öngören, ülkemizde Brecht kuramınuı tanmması ve ülke tiyatrosunda uygulanması için çaba harcamıştı. K Ü L T Ü R İ Ç İ Z İ K K Â M t L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear