Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 14MAYIS1999CUMA
14 KULTUR
KUŞBAKISI MEMET BAYDUB
Birbirhıdeıı ilginç filııılerOn birinci Uluslararası Anka-
ra Film Festivali'nin ulusal uzun
film yanşmasma katılan film-
ler arasında ilginç, orta halli ve
pek ıyı olmayan. düpediiz kötü
filmler de vardı. Tiyatrocu arka-
daşlanmın oynadığı. Sayın Tunç
Başaran ın "KacıklıkDiploma-
sı"nı merak ediyordum. Kaçık-
lık Diploması iyi niyetlerle ya-
pılmış. ama olmamış bir film. Se-
naryodan, kurgudan. ama en çok
da yönetmenden kaynaklanan
bir iki derede, bir arada kalmış-
lık vardı seyrettiğim filmde. Ay-
da AkseL, Selçuk Vöntem, küçük
rolüyle Güler Ökten ellerinden
geleni yapıyorlardı. N'edim Ot-
yam'ın film için yazdığı özgün
müzık de başanlıydı, ama fil-
mın bütunüne yayılmış bir "sa-
nat filmi yapmak" telaşı zedeli-
yordu filmi. Dışaloglar iyi de-
ğildi, Engin Yörükoğlu'nun oy-
nadığı hayal adamın ağzından
çıkanlarsa kötü edebıyatın sine-
ma sanatına nasıl zarar verece-
ğini gösteriyordu. İyi niyet, iyi
sinemayla sonuçlanmıyor her
zamart. Bu kadar eleştiriye rağ-
men şunu bildırmekte yarar var:
Festivalde, Kaçıklık Diploması
kimi fılmlerin yanında oldukça
eli yüzü düzgün bir film gibi du-
ruyordu.
İki siyasal sinema örneği de
seyrettik. ReisÇelik'in " Hoşça-
kalYaruTı ileTurgut Vasaların
"Leopann Kuyruğu". Siyasal
sinema kolay iş değildir. Bizde
de. dünyada da çok örneği yok-
tur bu türün. Costa Gavras, Pon-
tecorvo, Francesco Rosi,Thomas
Guhterez Alea,kimi filmlenyle
'Kaçıkbk Diploması' 'Leopann Kuyruğu'
açıklık Diploması iyi niyetlerle yapılmış, ama olmamış bir film. Hoşçakal Yann ve Leopann
Kuyruğu sinemasal açıdan başanlı filmler olarak etiketlenemez. Bir ilginç, başansız, ama eli yüzü
düzgün film de Kayıkçı'ydı. Yaşama Hakkı son yıllarda gördüğüm en garip ve yanlış filmlerden
biri. Kanşık Pizza, Umur Turagay'ın Quentin Tarantino filmiydi. Eski Fotoğraflar'ın ise
en olumlu tarafı, uzunluğunun seksen dakika ile kısıtlı kalmasıydı.
Bertolucci, her filmiyle Godard
(ama Godard sineması ayn bir
âlemdir) ilk akla gelen isimler.
Bu listeye Andrej VVajda'yı, Ro-
berto Rosselini'yi ve Alain Res-
nais'yi dekatabiliriz. Bizde doğ-
rudan doğruya, yukanda saydı-
ğun isimler doğrultusunda siya-
sal sinema az yapılmıştır. Bu açı-
dan bakınca Reis Çelik'i ve Tur-
gut Yasalar'ı kutlamak gerekir.
Öte yandan iki film de sinema-
sal açıdan başanlı filmler olarak
etiketlenemez. Leopann Kuyru-
ğu'nda, ilginç bir filme teğet ge-
çilmiş gibi geldi bana. Hoşçakal
Yann ise ıçimizi burkan ve be-
nim kuşağımca bugün bile si-
cak duran bir yarayı deşiyordu.
Bunu da pek ustaca yaptığı söy-
lenemez, ama yine de bu iki fil-
mi siyasal sinemamızda birer
emekleme filmi olarak yerleri-
ne koymaya çalıştım.
Bir ilginç başansız, ama eli
yüzü düzgün film de, Biket h-
han'ın "Kayıkçı" adlı yapıtıydı.
Yine iyi niyetli. ama zayıf bir
film. Zaman zaman orta halli
bir Yeşilçam yapımı gibi. Gö-
rüntü ve müziğin katkısı, senar-
yonun zaaflannı, diyaloglann
kötülüğünü ve oyunculann oyun-
culuklannı örtmüyoTdu.
Geldik, NurettinÖzd' in senar-
yosunu yazıp yönettiği" Yaşama
Hakkı" adlı filme. Son yıllarda
gördüğüm en garip ve yanhş
filmlerden bin. Siyasi, toplum-
sal, psikolojik bildirisi tümüyle
yanlış. Kötü oynanıyor, ama bu
senaryoyu iyi oynayabilecek bır
babayiğit oyuncu da yoktur di-
yorum. Maçoluk, doğum kont-
rolü düşmanlığı. ölü sevicihk,
kader kısmetçilik, çocuklann kö-
tüye kullanımı.. ne ararsanız var!
Kadın düşmanlığı had safhada,
erkekler iyi, anlayışlı, fedakâr.
Kadmlar bencil. Bütün bunlar
ziftli, ağır. yapışkan bir melod-
ram sosuyla harmanlanınca ina-
nılmaz bir film çıkmış ortaya.
"Kanşık Pizza". Umur Tura-
gay'ın Quentin Tarantino filmiy-
di. Tümüyle taklit bir film. Üs-
telik taklit ettiğı olguyu da iyi ta-
nımıyor. Yapay bir film. Anlam-
sız ve komik olayım derken gü-
lünç olmuş.
Geriye "Eski Fotoğraflar" ka-
lıyor. Jenerikten ögrendiğimize
göre DinçerSümer'in "Ötümsüz
Eserinden" sinemaya uyarlan-
mış. Jübde Övûr ile NecefUğur-
lu biriikte yönetmişler. Bennu
Yıldınmlar iyi bir oyuncu oldu-
ğunu belli ediyor, ama film se-
naryosuyla, diyaloglanyla, ki-
mi bölümlerin çekimiyle ve Ab-
met Uğurtu'nun oyunuyla öyle
büyük dertler taşıyor ki, Bennu
Yıldınmlar'ın oyununu da gör-
mez hale geliyorsunuz bir süre
sonra. En olumlu tarafı, uzunlu-
ğunun seksen dakika ile kısıtlı
kalmasıydı Eski Fotoğraflar'ın.
•••
Kimi filmleri eleştirdiğime
bakmayın siz. Keşke bu on fil-
min onu da sinemalarda yer bul-
salar, gösterime girseler, seyir-
ciyle buluşsalar. Patch Adams,
Aşk Mektubu, Kuşatma gibi on
para etmez Amerikan filmleri-
ni seyretmek zorunda kalan se-
yircimiz, bu filmleri festival dı-
şında, sinemalarda tanısa ne iyi
olur. Güneşe Yokuluk mutlaka
gösteriimeli ve hak ettiği büyük
seyirci kitlesiyle buluşmalıdır
diye düşünüyorum. Gemide ve
Laleii'de Bir Azize, ilgıyı ve üs-
tünde konuşulmayı hak eden,
gösterime girmesi gereken iki
film.
Bir festival daha böylece so-
na erdi. Seneye, iki bin yılınm fes-
tivalini gerçekleştirecek Anka-
ra Film Festivali çalışanlan. Y'e-
ni olana. aykın olana, korkusuz
olana, denemekten kaçınmaya-
na, politik çoksesliliğe, evren-
sel estetik ölçütlere inananlara ya-
kın duracaklannı umuyorum ve
bütün çalışanlan bir kere daha
kutluyorum.
Yıldız Teknik Ünlversitesinde sempozyum
Müzecilik ve geleceği
Küftûr Senisi-Cumhuriyetin 75.
yıl dönümünde T.C. Kültür Bakan-
İığıve Yıldız Teknik İnhersitesi 14-
16 Mayıs tarihleri arasında 'Müze-
ciliğiraiz ve Geleceği' başlıklı bir
sempozyum düzenliyor. Yıldız Tek-
nik Üniversitesi Oditoryumu'nda
yapılacak olan sempozyumun bu-
gün saat 11.00'de başlayacak ilk
oturumu Müzecilikte Ğelişmeler
başlığını taşıyor. EmreKongarbaş-
kanlığındaki oturumda Prof. To-
mur Atagök 'Toplumsal Bir Ku-
rum Olarak Müze',
Dr. SümerAtasoy •Ye-
ni Bir Çağın Eşiğinde
Müzelerde Sergileme
ve Eğitim'. Dr. Fethi-
ye Erbay 'Müzelerin
DeğişimStratejilen',
Oğuz Alpözen 'Çağ-
daş Müzeler ve Bod-
nrm Sualtı Arkeoloji
Müzesi' konulannda
bıldirilerini sunacak.
Saat 14.00'te başlaya-
cak olan 'Dünya Ge-
nelinde Müzeciliğin
Kurumlaşma Biçim-
leri' başlığında Tomur
Atagök ün başkanlı-
ğını yaptığı ikinci otu-
rumun konu ve konuklan ise şöy-
k. Prof. Dr. Marie C. Malaro
'ABD'de 30 Yıllık Değişim, Bun-
lar Türk Miizeleri tçin Ders Olabi-
lr mi?'. Dan Chadwick İngiliz Mü-
ze Sistemi ve Müzelerin Destek-
lenmesi', Lazar Sumanov 'Make-
donya'da Anıtlann Korunması ve
Risk Yönetimi'.
Sempozyumun ikinci günü saat
C9.00'da 'Devlet Kültür Politikala-
n Çerçevesinde Türk Müzeciliğin-
de Durum Saptaması' başlıklı otu-
rimla açılacak. NazanOtçerbaşkan-
lğındaki oturuma Dr. Alpaj Pasin-
İ! 'T.C. Kültür Bakanlığf na Bağlı
Müzelerde Personel Sorununa Ba-
kış ve lleriye Yönelik Öneriler',
Frof. Dr. Mefamet Özdoğan Geli-
>en Kavramlar Doğrultusunda Mü-
sler ve Arkeoloji', Öğr. Gör. Er-
cem Yücel "21. Yüzyılın Eşiğinde
Lültür Bakanlığı Müzeleri' konu
lınylakatılacak. Saat 10.15'tebaş-
lıyaçak olan 'Devlet Kültür Po-
Itikalan Çerçe\esinde Türk
MüzedMğindeDunjnıSapta- t
nası(Kültür Bakanlığı Dışuı- '•-•'A
(aki Müzeler)' başlıklı ikinci
(tunıma ise Kenan \'urttagül
laşkanlık ediyor. Oturuma
iavaşSava 'Dolmabah-
,e Sarayının Geç-
nişi ve Geleceği',
ı»di Bayram
özel Müzeler
fönetmeliği ve
/akıflar Genel
vlüdürlüğü', Fü-
un Kıbç'Istanbul
Jüyükşehir Bele-
liyesi Müzeleri-
ıın Yönetim ve
-lizmet Açısından
rdelenmesi'. Bin-
>aşı Sadık Tekeli
Devlet Müzeleri
çerisinde Özel
îir thtisas ve
• Sempozyumda,
müzecilikte
gelişmeler, kültür
jx)litikalan
çerçevesinde Türk
müzeciliğinin
durum saptaması,
kadrolann
yeniden
oluşturulması gibi
konular gündeme
gelecek.
Araştırma Müzeleri Olan Askeri
Müzelerin Kadro, lşletme ve Fi-
nans Kaynaklan', Çetin Anbğan
'Özel Müzeler ve Devlet" konula-
nnı gündeme getirecek. 14.30'da
başlayacak olan, Alpay Pasınli'nin
başkanlığını yaptığı 'Müzelerin Ye-
niden Yapüandınlması" başhğında-
ki oturuma ise Sabahattin Türkoğ-
lu 'TürkiyeMüzelerinin Uluslara-
rası Kuruluşlarla tlişkisi', Burçak
Madran "Müze tşleyiş Sistemleri-
nin Bileşenleri ve Türkiye Müzele-
rine Uygulanma
Ütopyalan' konula-
nyla katılıyor.
Sempozyumun
son günü olan pazar
saat 09.00'da başlaya-
cak olan 'Müzeİerde
Kadrolann Yeniden
Otuşturulması' baş-
lığındaki ilk oturu-
mu Savaş S«va yö-
netiyor. Oturumda,
Metin Pehlivaner
'Amaçlanan Müze',
Şeniz Atik 'Yeniden
Yapılanma Sürecin-
de Çağdaş Müze
Kadroları', Nazan
Atasoy' Sanat Tarih-
çilerinin Müzelerimizdeki Konu-
mu'nu tartışacak. Pazar günü saat
13.00'te başlayacak olan, Çetin An-
lağan'ın başkanlığını üstlendiği
'Müzelerde Finansman Olanaklan'
başlıklı ikinci oturumun konu ve
konuklan şöyle: Dr. FUizÇağman
'Topkapı Sarayı Müzesi'nin Finans-
man Olanaklan', Ar. Gör. HaleÖz-
kasun 'T.C. Kültür Bakanlığı Mü-
zelerinde Finansal Sorunlar ve Ma-
li Yapının Biçimlenmesiyle llişki-
si'. Kenan Yurttagül 'T.C. KültürBa-
kanlığı Müzelerinin Finansal So-
runlan ve Çözümleri'.
Sempozyumun son günü aynca
saat 16.00'da tartışma ve sonuç bil-
dirisi sunulacak.
HÜSEYİN ALPTEKİN'tN GELECEK SERGİLERİNtN DE HABERCİSİ BtR SERGİ
.üseyin Alptekin,
her şeyden önce
yaşamıyla bireyselliğini
sanata doğru taşıyan ve
kendi içini açmaktan çok
kendi görüntüleriyle içinin
dış görünümünü sahneye
koyan bir sanatçı: Bir çeşit
disiplinler-aşınlık taşıyan
sanatçı, kendisinin öznel
süreçlerini sergi
salonlanna taşıyan;
sergilediği nesneleri de
seyahat sürecine sokan bir
sanat anlayışına sahip.
Bir yaşam süreci olarak sanat
tstanbul Arkeoloji Müzesi
ALİAKAY
VtVA VAtA (Yaşasın Ironi) Hüseyin Bah-
ri.Mptekin'ın DukineaSanat Galensi'nde aç-
tığı ve 17 Mayıs tarihine kadar görülebile-
cek olan sergisinin adı. Diğer adı Kriz ola-
rakbelirtilmektedir. Burada, kriz sosyal, kül-
türel, ekonomik olduğu kadar bireysel krizi
de anlamlandırmaktadır; çünkü daha önce-
ki sergilenne gönderme yaparken aym zaman-
da da Hüseyin Alptekin'in gelecek sergile-
rinin de habercisi durumundadır bu sergi.
Aynca bir çeşit süreç çalışmasıdır; çünkü
Alptekin sergi süresince serginin başmda
durmak yerine seyahat etmeyi seçmektedir.
A>TU durum Galeri Nev'de de karşımıza çık-
mıştı. Yol içinde ve yürüme halinde göçebe
ve köksapsal bir yaklaşımla sanata eğilen Hü-
seyin Alptekin her şeyden önce yaşamıyla
bireyselliğini sanata doğru taşıyan ve kendi
içini açmaktan çok kendi görüntüleriyle içi-
nin dış görünümünü sahneye koyan bir sa-
natçı: Bir çeşit disiplinler - aşınlık taşıyan
sanatçı kendisinin öznel süreçlerini sergi sa-
lonlanna taşıyan; aynı zamanda da sergile-
diği nesneleri de seyahat sürecine sokan bir
sanat anlayışına sahip.
Zannediyorum, Depresyon sergilenne ilk
olarak Devtet-SefaletŞiddetsergisiyle (Dev-
let Han. 1995 Aralık) başlamıştı: Burada
babasmdan kalan divan, sağıltım nesnesi
olarak. Bosna olaylanyla alakalandınlmış
bir şekilde ele alınmış ve sergilenmişti: Şid-
detin beslediği devinim içinde psikanalitik
bir şiddetin savaşla olan alakası ve entelek-
tüel suç aygıtının da elleri kollan bağlı bir
şekilde durmasıyla ilgiliydi. Bu daha sonra
Habitat sırasında Öteki sergisinde (1996); Ku-
zey KıbnsTürk Cumhuriyeti'nin Magosa şeh-
rinin Akkule Sanat Galerisi'nde "Azınlık''
sergısi bağlamında (1996); Arzulanan Ma-
kinalarsergisinde ve Asos Festıvali'nde: ve
Galeri Nev'de sergilendi. Burada, bu diva-
nın artık örtüldüğünü görmekteyiz. Ozeri
örtülen Divan, psikanalitik sürecin depresif
halinin geride kaldığını ima edermişçesine
bir de gelecek sergileri üzerine ipuçlan ve-
riyor.
Görülebileceği gibi, bir tek işin süreci
farklı sergiler boyunca küçük değişiklikler-
le sürmekte ve "süreç çalışmalan'" bir yan-
dan sanatçının sergi anla>'işını ortaya koyar-
ken diğer yandan da '^aşmma'* süreçlerinin
göçebeliguıe işaret etmektedir Sergiden ser-
giye ulus-ötesı bir şekilde taşınan kurutul-
muş bahklar, sergi mekânına taşınan divan
performansı, serginin içinesergi süresinceya-
pılan eklemeler; başka sanatçılann sergiye
kattıklan yeni nesneler, tüm bunlar Hüseyin
Bahri Alptekin'in sanatı sosyal süreçle na-
sıl biriikte ele aldığını bize göstermekte.
Viagra geleceğe, Prozac geçmişe
Bir başka veri de. sanatçının ulus-ötesi
bir sûreçte sergiyı tasarladığı ile ilişkili. Hem
yerel öğelerhem de uluslar-ötesı öğeleri kul-
lanıyorTDevfet-Sefalet Şiddefte, babasının di-
vanı Bosna sorununu gündeme getirerek sa-
ğaltım meselesini sergiye taşıyordu. Bu son
sergisinde ise, Courbet'nin "Dünyanın Kö-
keni" adlı tablosunun sürecıyle ilişkilendi-
rirerek sergjsini tasarlaması, Courbert'nin tab-
losunun taşınma ve elden ele geçirilmesı sü-
recini anlatan kitabın kapağına konulan
"Dünyanm Kökeni" resminin Fransa'da san-
siire uğramasıyla alakalı. Butablonun birOs-
manlı paşası için yapılması ve daha sonra da
yapısalcı psikanalizin babası say ılan Jacqu-
es Lacan'ın eline geçmesi, Hüseyin Alpte-
kin'e yapısal antropoloji ile sergisi arasın-
da bir alaka kurmasını sağlıyor. Bu şekilde
de Claude Levj-Strauss'un Mitolojikler ad-
lı kitaplanndan birinin "ÇiğvePişmiş" ola-
rak adlandınlması ve Courbert'nin tablosu-
nun büyütülmüş dijital baskısınm "in vagi-
na veritas" olarakyeniden sanatçı taranndan
temellük edilmesi arasındaki bağ açığa çı-
kıyor: Temellük etme ve yeniden temellük
etme süreci. Bir duvarda tıraşlarunış haliy-
le "çiğ" vagina, imgeyi içinden geçirerek
görünür kılan bir tülle örtülmüşken karşı
duvarda da aynı tablonun digital fotoğrafi-
nın "üraşsız'' hali yine bir tülün ardından ve-
rilmiş. Biri PUNK diğeri ise HİPPİ veya
POP olarak düşünülebilir. tkisinin simetrik
hali sanat tarihinin tablolanyla da ilişkilen-
dirilebilir: Simetri ilkesi. Diğer duvarlarda
ise, dünyanın çeşitli yerlerinden getirilerek
sanat galerisine taşınnuş olan dijital fotoğ-
raflan üzerine neon kabloyla bezenmiş ya-
zılan görmek mümkün. Bu yazılar da diğer
duvardaki, yine neon kablolarla örülmüş
Brezilyalı bir şaırin şiiriyle alakalandınlabi-
lir. Anlamının çözülmesi güç olan ATRO-
CADUCAPACA... diye süregiden şiirin de
şizofrenik ve köksapsal birokumayla ilişki-
li olduğu rahatça ileri sürülebilir. Fotoğraf-
lar mavi ve yeşille renklendirilmiş. Bu da vi-
agra ve prozac arasındaki bireysel diyalek-
tiği düşündürmekte. Bir yanda mavi viagra
geleceğe doğru bir işaretverirken diğer yan-
da yesil renk gecmişin prozac toplumu için-
dekı depresif hale gönderme yapmaktadır.
Sürecin devamını herhalde sergi sırasın-
da da izleyebıleceğiz. Daha sonra da başka
sergılerde süreç kendısinı yineleyerek değiş-
tirecektir. Bu bakımdan, Hüseyin Bahri Alp-
tekin'in çalışmalannın kopmalardan çok,
sürekliliklerle çözümlenebileceğini söyle-
yebiliriz. Eser'in bir çeşit süreçsel devamlı-
lığı. "düm'anın bir tek Idtap" olduğunu sa-
vunan MaDermeıle Hüseyin Alptekin'in ça-
lışmalan arasındaki ilışkiyi bıze düşündür-
tebilir. Sanatı bir yaşam süreci gibi gören ve
ikisinin arasındaki aynmı zor kabul edebi-
len bir sanatçı olarak Hüseyin Alptekin sos-
yal olgular ile sanatsal düşünceleri biriikte
ele almakta; bu şekilde de sanat ile sosyal
bilimler arasında göreli farklıhğı da en aza
indirgemekte. Sanatsal süreçleri, sanatçının
içinde yaşadığı ve dolaşügı toplumlardaki bi-
reysel durumuyla ılışkilendirirken, göçebe w
köksapsal bir sanatın öğelerini çalışmalan-
na katmakta. Bubakımdan da, Hüseyin Bah-
ri Alptekin'in çalışmalan Nietzche'nin "gö-
çebe dûşüncesiyle'' alakalı olarak; sanatına
felsefeyi. felsefeye de sanan katarak, sanat
mekânlannı kat ederken coğrafyalan birbır-
leriyle ilişkilendirmekte.
YAZI ODASI
SELtM tLERİ
Okumalan Arasında
Birbirinden değerii kitaplar, masamda, komodi-
. nin üstünde, koltuğun kenarında, şurda, ötede.
Hangi birine yetiş... Ama hepsini okumak istiyorum.
Üstelik kimi kitapları yeniden okumak istiyorum:
Karanlığm Günü (Yapı Kredi Yayınlan), Leyla Er-
bil'in güçlü romanını 1985'te, yayımlanır yayım-
lanmaz okumuştum. Zaten Leyla Erbil'in bütün ya-
pıtlannı günü gününe okudum.
Bu yeni basım çok özenli. Yazıyla, ilüstrasyonla
bezeli roman, bu kez, görsel simgelerini daha bir
yansıtıyor.
Yine o 'sahte' bun'uvazi, sözümona entelektüel
- 'sanatsal' çevreler, Amerikancılık, kabagüç orta-
mı, gönül inceliği aranırken, cinnet yobazlığına sü-
rüklenenler ve bütün bu karmaşık, kargaşalı or-
tamda yordam arayan roman kişisi, hüzünle gül-
mecenin, ısıncı bir alayla derin bir kederienişin iç
içeliği.
özenle seçilmiş, yeğlenmiş bir iki sözcükle bir ki-
şi yaratan, bir ortam, sahne kuran, bir dünya dile
getiren Leyla Erbil, Karanlığm Günü'nü yeniden
okurken ayırt ettim, yeni okumalan zorunlu kılan bir
yazar. Her yeni okunuşta, Leyla Erbil'in yaprtı yep-
yeni çevrenlere açılıyor. Kitabın arka kapak yazı-
sında: "Birağıt roman" deniyor; eklemek isterim:
panoramik bir ağrt roman.
Bir ustanın yazılan: Kral öldü, Yaşasın Kral (Kaf
Yayıncılık). Çetin Altan, yeni yüzyılın eşiğinde, ih-
tiyaryüzyılımızın düşündürdükferini dile getiriyor. Ye-
ni bir yüzyıla iyice yaklaşmışken, bu yüzyıldan ar-
ta kalan sorunlar ve geleceğe ilişkin özlemler.
Konudan konuya sıçrayan Kral Öldü, Yaşasın
Kral, paradokstan yepyeni bakış açılan yaratabi-
len, yerteşik yargılan cesaretle alaya alabilen, ke-
mikleşen her olgunun üstüne giden Çetin Attan'ın
akıcı, o kadar seçik anlatımıyla...
Yansına geldim Chartes Baudelaire'in Son Gün-
/eri'nin (Sel Yayıncılık). Bernard-Henri L6vy'nin
romanını Nuriye Yiğitler dilimize çevirmiş. Ber-
nard-Henri Levy tanımadığım bir yazar. Tümünü oku-
madığım bir yapıt için konuşmak yersiz olsa bile,
Sartre'ın Baudelaire 'inden bu yana en etkilendi-
ğim Baudelaire üzerine metin bu roman.
Çağdaş Türk şiirini de epey etkilemiş, esınlen-
dirmış Baudelaire kimdi? Bayan Lepage anlatı-
yor.
"Bir gün kan kılıklı züppenin teki olur, ertesi gün
giyotinegidergibidir; daha ertesi gün deyüzü, ka-
ra yaslara bürünmüş birpapazın suratına benzer."
O tuhaf adamın hemen hep sancıyia sarmaşık
dünyası...
Demiştim ya bir yerierde, polisyesiz yaşayamam.
Val McDermid birinci sınıf bir polisye yazarı. öl-
dürücü Darbe (Oğlak Yayıncılık) gerçekten soluk
soluğa okunan bir roman: Ününü y'ıtirme tehlike-
siyle karşı karşıya pop şarkıcısı, bir zamanlar âşık
olduğu ve yitirdiği (ya da gözden çıkardığı) ilk sev-
giliye kavuşmak isterse... Pop dünyasının kirli ef-
sanesi çerçevesinde heyecanlı saatler yaşamak
istiyorsanız...
Hayır, bitmedi okuduğum, okumak için,zaman ya-
ratmaya çalıştığım kitaplar:
öykülerini okura neredeyse gizlilikler ortasında
sunmuş Kâmuran Şipal'in, Buhûrumeryem hikâ-
yecisinin Demir Köprü'sü (Afa Yayıncılık) bir 'an-
ne' ödeşmesi. Geçip gitmiş hayatın gizleri çevre-
sinde, Demir Köprü'nün anlatıcısı çetin yolculuğa
çıkıyor. Çoğu kez 'acı' eşlik ediyor yolculuğa, ya-
zar-anlatıcı için de, okur için de.
Yıllann Nathalie Sarraute'undan Şimdi (Can
Yayınlan). Aysel Bora'nın çevirisinden okuyurum
Şimdi'yi. Nathalie Sarraute benim az etkilendiğim,
ama delicesine önemsediğim bir yazardır. Irkiltici
bir romancı, yapılmayacak olanı ille yapan roman-
cı. Konuyu darmadağınık ettiği, kişileri silip süpür-
düğü, atmosferi tükettiği yetmiyormuş gibi, bir de
'anlatım'\ öylesine kişiselleştirir ki, ondan caymak
artık imkânsızlaşır. Sarraute'un doksanından son-
ra yazdığı Şimdi, çok genç bir roman!
Peride Celal, 'Ağaç' öyküsünde, beni mutlu kı-
lacak, okunacak o kadar güzel kitap var ki.. diyor.
Işte yalnız onlarla mutluyum.
Takvimde h Bırakan:
"Bir denizci eski göğe yeni flamalar asar I ölüm
yürüyüşleri hep toplu mu olacak I Kimisi de ayn-
lır, çeker gider bir yana." Behçet Necatigil, Pe-
riskop", 1967.
Vasıf Öngören anılıyor
• Kültür Senisi - Oyun yazan, yönetmen, kuramcı
Vasıf Öngören, ölümünün 15. yılı dolayısıyla bugün
saat 18.30'da Çapa Tıp Fakültesi Hulusi Behçet
Kitaphğı'nda gerçekleştirilecek bir etkinlikle
anılacak. Amatör Tiyatrolar Çe\Tesi'nin düzenlediği
tstanbul Amatör Tiyatro Günleri "99 kapsamında
yapılacak etkinlikte Öngören'in sanat yaşamı ve
yapıtlan ele alınacak. Etkinliğe Aslı Öngören,
Nuran Oktar, Halil Ergün ve Yaşar Güner katılacak.
Asiye Nasıl Kurtulur, Almanya Defteri, Oyun Nasıl
Oynanmalı, Zengin Mutfağı gibi önemli yapıtlara
imza atan Öngören, ülkemizde Brecht kuramınuı
tanmması ve ülke tiyatrosunda uygulanması için
çaba harcamıştı.
K Ü L T Ü R İ Ç İ Z İ K
K Â M t L M A S A R A C I