25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 29 NİSAN 1999 PERŞEMBE OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Kanayan Yara: Kaçak İşçilik KEMAL KILIÇDAROĞLU Eski SSK Genel Müdürü T ürki>e, 1998 yılında Uzakdoğu'dan başlayan \ e daha sonra özellikle Rusya'yı etkileyen bır ekonomık bunalımla (krizle) karşı karşıya kal- dı Bu bunalımdan en çok bizım "La- leli piyasası" etkilendı. Çünkü "bavul ticareti" Rusya'dakı bunalım nedeniy- le durma noktasına gelmiş, irili-ufak- lı pek çok teksti! kuruluşu kapanmış- tı. Enflasyonla mücadele dolayısıyla izlenen sıkı para politikasının ekono- tnıde yarattığı durgunluğu saymazsak, Türkiye bu bunalımdan beklendiği öl- çüde etkılenmedi. Çünkü yapılan bazı ciddı hesaplamalara göre ekonomimi- zin _vüzde40'ı kayıt dışıydı. Gerçekten de Türkiye ekonomisi, tüm olumsuz koşullara karşın dinamiz- mını kayıtdışı ekonomiye borçlu. Bu- nu artık bugün resmı çevreler de rahat- lıkla söylemektedirler. Her ne kadar vergı yasası reformuyla (!) kayıtdışı ekonominin kayıtlı duruma getinlece- ği ya da getirildiği söyleniyorsa da bu- nun doğru olmadığı bir gerçektir Çün- kü kayıtdışı ekonomiyı kavramak, özün- de bir yönetım sorunudur. Kaçakişçilik; Kayıtdışı üretım yapan- lar, doğal olarak kayıtdışı işçi çalıştı- nrlar. Çünkü gerçek üretimlennirt şu ya da bu biçimde bılinmesini istemezler. Dolayısıyla kaçak işçi, ister-istemez kayıtdışı ekonomiye hizmet eder du- ruma gelir. Kayıtdışı ekonomıde kaçak işçilik üç biçimde ortaya çıkmaktadır. Bunlar- dan ilki, işçinin hıçbir durumda resmı kayıtlarda yer almamasıdır. Bu yön- temde işçi ve bakmakla yükümlü oldu- ğu aile bireyleri sosyal güvenlikten tü- müyle yoksun kalmaktadırlar. Hazine ve Sosyal SıgortalarKurumu ise para- sal kayba uğramakta ve dolayısıyla uy- gulamadan tek kârlı çıkan kişi, işveren olmaktadır. Bu yöntemde. kayıtdışı is- tihdamla elde edılen üretimin pazarlan- ması sonucu oluşan gelirlerin tümü, aynca kayıtdışı gelir olarak işveren le- hine kalmaktadır. Ikincı yöntemde ise, işçi resmi ka- yıtlarda sigortall oiatak görünmekle birlikte, pnm ödeme gün sayısı düşük gösterilmektedir. Örneğin 120 günlük bir bordro döneminde kesıntisiz çalı- şan bir işçinin, resmi kayıtlarda çalış- ma süresinin 25 gün olarak gösterilme- sı gibi. Bu yöntemde işçi ve bakmakla yü- kümlü olduğu aile bireyleri, sosyal gü- venlik haklarından kısmen yararlan- maktadırlar. Hazine ve Sosyal Sigor- talar Kurumu ise, eksik gösterilen gün sayısı kadar parasal kayba uğramakta- dır. Hazine ve SSK açısından uğranılan parasal kayıp, doğrudan işverenin ka- yıtdışı gelıri olarak kalmaktadır Bu yöntemde, resmı kayıtlara yansımayan günlerde. elde edilen üretımden sagla- nan gelirler de işverenin kayıtdışı ge- liri olarak birikmektedir. Kaçak ışçilikte bir üçüncü yöntem ise, işçinin elde ettigi gelirin resmi kayıt- lara tam yansımamasıdır. Ömeğin, ay- lık net 150 milyon lıra ücret alan bir iş- çinin gelirinin, resmi kayıtlarda asga- ri ücret olarak gösterilmesi gibi. Bu yöntemde işçinin prim ödeme gün sa- yısı tam olarak gösterilmektedir. Do- lay^ıyla işçinin ve bakmakla yüküm- lü olduğu aile bireylennin kısa dönem- de bır kayıplan yoktur. Ancak emekliliğınde kendısine da- ha duşük bir maaş bağlanacaktır. Işve- ren ise düşük gösterdiği ücretler nede- niyle Hazıne'yi ve SSK'yi parasal kay- ba uğratacaktır. Hazine ve SSK açı- sından ugranılan kayıp, doğrudan işve- renin kayıtdışı gelın olmaktadır. Dev- let Istatıstık Enstıtüsü'nün 1994 yılın- da yaptığı u Hane Halkı Işgücü Anke- ti" sonuçlanna göre, SSK ve Bağ-Kur kapsamında olması gerekıp sigortasız çalışan veya çalıştınlanlann sayısı 5.5 milyonu aşmaktadır. Aynı dönemde SSK ve Bağ-Kur'a prim odeyenlerin sa- yısı ise yaklaşık 7. l milyon kişidir. Bu rakamlarda, Türkiye'de kayıtdışı eko- nomi ile ilgıli olarak verilen yüzde 40 rakamını doğrulamaktadır. Örgütsüz toplum: Kuşkusuz kayıt- dışı istıhdama sadece ekonomık açıdan yaklaşmak doğru değil. Işin sosyal bo- yutunun da dıkkate alınması gerekır. Çünkü yukanda da belirttığımiz gibi, kayıtdışı eleman çalıştıranlar, kişile- nn bugününü değil, gelecekleriru de ipo- tek altına almaktadırlar. Kaldı ki sorun sadece kayıtdışı ça- hştınlan kişiyle de sınırlı kalmamak- tadır. Kaçak çalıştınlan işçinin bak- makJa yükümlü olduğu aile bıreylen- nin de sosyal güvenlik haklan ellerin- den alınmaktadır. Sosyal yönden böylesine ağır sonuç- lar doğuran kayıtdışı istihdamla müca- delede hükümetlerin başanlı bir perfor- mans gösterdikleri söylenemez. Bu- nun en somut örneği de, bugün ülke- mizde çahşanlann neredeyse yansının sigortasız olduğu gerçeğidir. Yasalar- dakı komık parasal cezalar. denetım- lerin yetersizliği gibi nedenler yanın- da, kayıtlı istihdamın dürüst işveren için getirdiği ağırmali yüklerde kayıt- dışı istihdamı özendirmektedir. Kayıtdışı istihdamı özendiren temel nedenlerden biri de çahşanlann yete- nnce örgütlenememeleridir. Daha doğ- rusu örgütlenmenin önüne konan en- gellerdir 1980 sonrasında başlatılan "sendikastziaştınna" hareketı sonuçla- nnı vermiş, sendikalar önemli ölçüde kan kaybetmişlerdir. Oysa demokrasileri çokseslı yapan sivil toplum kuruluşlandır. Sıvil top- lum kuruluşlannın güçlü olduğu ülke- lerde gerçek demokrasiden söz edil- mektedir. Yasalara uygun olarak ışyerlerinde ör- gütlenmek isteyenlerin, ertesi günü ka- pının önüne konmalan bu kişilere ya- salarla verilen haklann keyfi olarakel- lerinden alınması demektir. Oysa hu- kuk devletinde keyfılığin yeri yoktur. Ortak çıkar birlıkteliği olanlann, ya- salara aykın olmamak koşuluyla, ken- di sivıl toplum örgütlerini oluşturma- lannı özendirmek, elbettekı demokra- sileri güçlü kılar. İşsiztiksigortası: Kayıtdışı istihdamın önlenmesı için, yaşama geçirilmesi ge- reken bir diğer uygulama da "işsizlik sigortasrdır. Türkiye, işsizlik sigortası ile ilgili yasal düzenlemeleri yapacağını, ulus- lararası sözleşmelerle taahhüt etmıştır. Ancak ne yazık ki, Türkiye bu taahhü- dünü bugüne kadar yerine getirememiş- tır. Çalışma ve Sosyal Güvenhk Bakan- lığı, Sayın Çağan zamanında bu konu- da iyi bir çalışma yapmış ve gerekli ta- sanyı hazırlamıştır. Dıleğimız, işsizlik sigortasının bir an önce yaşama geçi- rilmesidir. Çünkü kişiler ışsiz kaldık- lannda, belli koşullarda işsizlik sigor- tasından yardım alacaklannı bılirlerse, kendilerinin sıgortalanmalannı işve- renden ısrarla isteyeceklerdir. Sonuç: Çahşanlar sigorta kapsamı- na ahndığında kayıtdışı ekonomi daha kolay denetim altına alınacaktır. Çün- kü kayıtdışı üretimi saptamak kolayla- şacaktır. Ancak yukanda da belirttiğı- miz gibi "kaçak istihdam" olayını, sa- dece kamuya yapacağı gelir katkısı yö- nünden değerlendirmemek gerekir. Olay, kişinın ve aile bireylennin bu- gününü ve geleceğinı doğrudan ilgilen- dirmektedir. Bır diğer anlatımla. kişi- lenn sosyal güvenliklerinin sağlanma- sı, daha doğrusu geleceklennin güven- ce altına alınması, toplumsal banşın sağlanması açısından büyük önem ta- şımaktadır. Unutmamak gerekir ki, tasada ve kı- vançta ortak bır ulus yaratmanın yolu buradan geçmektedir. DÜZELTME: Dün yazın öğret- meniAdil Izci 'nin bu sayfada çıkan yazısının başlığı "Sabahattin Kud- ret Aksal'a Mektup" olacaktı. Dûzeltir özür dileriz. "Osmanlı politikası, yabancı devletlerin Osmanlı hüküme- tinin içişlerine sürekli biçimde kanşmasına boyun eğmek politikasıydı. Osmanlı topraklannda servet ve refah kazanan yabancılar, Türk yasalannın ve Türklerin üstünde kalabiliher- di. Gümrükler, memleket zaranna yabancı eşya için açıkka- pı idi. Yabancılar Türklerden az vergi verirdi. Mahkemeleri- miz yabancı uynjkluları yargılayamazdı. Yabancılann yasa- lar ve devlet önündeki durumu Türk vatandaşlanndan üstün- dü." Ya Cumhuriyet döneminın dış politikası nasıldı: "Türkiye Cumhuriyeti'nin dış politikasının başlıca hedefi 'dün- yada banş yurtta barış'f;. Cumhunyet hükümeti başka dev- letler karşısında kendi politikasına, bağımsızlığına saygıgös- terilmesini büyük bir duyarlılıkla istediği ve memleketin ulu- sal haklarına yabancılann dokunmasına tahammül edeme- diği kadar, başka devletlerin de hakkına ilişmez. Ulusal hak- ları saydırmak, ulusal sınıriann güvenilğini arttırmak, Türki- ye 'nin milletlerarasındaki yerini layık olduğu yüksek ve şe- refli derecelerde tutmak ve daima daha çok onurlandırma- - ya çaJışmak, dtş politikasının güttüğü başlıca görev amacı- dır." EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Nereden Nereye? Bu satırian 1931 'de basılmış birtarih krtabından aldım... Ata- türk döneminde liselerın dördüncü sınıflarında okutulan bir ders krtabından... "Cahil padişahlar ve devlet adamlan gözünde bilim gittik- çe itibardan düştü. Gerçek bilim yerine dinsel bağnazlıktan güç alan batıl softalık geçmeye başladı. O devırlerin okulu, üniversitesi demek olan medreseler, gerilemeye yüz tuttu. Matematik, biyoloji, tıp gibi bilim ve fen şubeleri körtetildi. Türklük, medreselerin bu devresinde artık yüksek şöhretler yetiştiremez oldu. öğretim sekiz-on yüzyıl önceki ortazaman safsatalarına dayanan ve Arapça metinlerle okutulan, man- tık, hadis ve tefsir kitaplanndan öteye gitmedi. Tanzimat adamlannda da ne medreseleh kaldırmak ne de hatta dü- zeltmek yürekliliği vardı. Medrese zihniyeti okul programla- nnda hüküm yürütecek güç ve etkinlikteydi. Okullarda din öğrenimi ve dinsel eğitim, en önemli mevkide tutuluyordu. Kuran dili olmak dolayısıyla Arapça, Türkçe kadar önemliy- di. Acemceye dahi bir çok ders saaatleri aynlıyordu." Atatürk döneminde ortaöğrenim sıralarında okuyanlar bü- tün bunları acıyla anımsayacaklardır! Nerden nereye geldiği- mizi bir kez daha anlayacaklardır! Ama önemli olan şimdiki kuşaklann geçmişin gerçeklerini o kitapta yer alan Atatürk'ün şu sözlerinden öğrenmesi: "Biryandan bilgisizllği ortadan kaldırmaya uğraşırken, bir yandan da memleket çocuklanna toplumsal ve ekonomikya- şamda etkili ve yararlı olabilmek için gereken ilk bilgileri can- lı biçimde vermek milli eğitimimizin özünü oluşturmalıdır. Ulusumuzun kültür yuvalan bir olmalıdır. Yetişecek çocuk- lanmıza ve gençlerimize herşeyden önce Türkiye'nin bağım- sızlığına, kendi benlığıne ve ulusal geleneklerine düşman olan bütün bu ögelerie savaşmanın gerekliliği öğretilmelidir." Yetmiş yıl sonra yayımlanan Tarih kitaplarıyla, 1931 'deki Ta- rih kitabını karşılaşbrdınız mı, aradakj uçururoiaşmjş f,arto -açıkça gorebrtitsınizl ,.v -*A«>-ı-f*t PENCERE Beyaz Adam Bizi Kurtaracak mı?.. Robinson Crusoe 1719'da yazıldı. Daniel De- foe'in romanı. Issız adaya düşen 'BeyazAdam'ın öyküsü. Doğa ile insanın savaşı. Romanın kahra- manı Robinson'dur. Peki, ya 'Cuma'?.. Cuma'yı kimse takmaz, o figürandır. Robinson, yamyam- lann elinden kurtardığı Cuma'yı köleleştirir, uygar- lığı öğretır uşağına... Tarzan'a ne dersiniz?.. E. R. Burroughs, ro- manı 1914'teyazdı; Ingiliz Lordu'durTarzan, vah- şi ormanlann kralıdır; zencilerin elinden çok insa- nı kurtarmış, "Beyaz Adam"ö\r, ılkellere dizçök- türen kahramanımızdır. "BeyazAdam" bir simgedir, dünyayı yöneten ege- mendir, gittiği yere uygarlığı götürendir. • Dünya tarihinde "Beyaz Adam" ile "ötekiler"\r\ ilişkilerini düzenleyen iki evre var: Sömürgecilik.. Emperyalizm.. Sıradan bir ansiklopedi "sömürgecilik" sözcü- ğü karşısında şöyle yazar: "Efendi ülke için zen- ginlik ve güç kaynağı sayılan bağımlı ülkelerin ku- rulması ve geliştirilmesini öngören öğreti..." Emperyalizm sözcüğünün karşısında da buna yakın bir açıklama var: "Bir devletin bır başka devlet ya da devletler üzerindeki ekonomık, as- keri, kültürelegemenliği..." Sömürgecilikten sonra çıktı emperyalizm, köle- likten sonra serfligin oluşması gibi insanlığın ta- rihsel evriminde daha gelişmiş bir sömürüyü sim- geler. • ''• Sömürgeci de 'emperyalist' de, rengî ne öJur- sa olsun "Beyaz Adam"dır, Robinson'dur, Tar- zan'dır, Churchill'dir, Lloyd George'dur; 'Beyaz Adam' gittığı yere "uygarlık götürür" ve mazlum halkın canına okur. Sömürgecilik 19'uncu yüzyılda evrildi, emper- yalizme dönüştü, kapitalizmin tekelci aşaması başlamıştı, 20'nci yüzyılın sonunda durum ne?.. Küreselleşme' gündemde...lsterseniz 'Küre- selleşme' yerine 'Yeni Dünya Düzeni' de diyebı- lirsiniz; finans kapitalin egemenliği bilgisayarlı bır güce kavuştu. 'Seyaz>4oam'şimdi yerii halklan 'ulusaldevlet r \n zulmünden kurtanp 'insan haklan'm gelişmemiş ülkelerde geçerli kılacak. YDD'nin patronu Bill Clinton, 'oral seks' düşkünü 68'li, yeni 'Beyaz Adam' rolünde... . i-, Ülkemizde umudunu 'Seyaz>Adam'abağlamış olanlar az buz değil, çoğu "Seyaz Türk", ulus dev- letin zulmünden kurtulmaya hazır ve nazır... Tarih yazıyor: Kendisi adam olmayan, umudu- nu hep 'Beyaz Adam'a bağlamış...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear