Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
29 NİSAN 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Chicago Film Festivali'nin kurucusu Michael J. Kutza'ya göre dünyarun en güçlü sanatı sinema
^Festivaflerin işlevi çok önendi'
GÜL ERÇETtN
Uluslararası Istanbul Film Festiva-
li'nin Uluslararası Yanşma Jürisi 'nde bu
yıl 35 yılı aşkın süredir yapımcı. eleştir-
men ve grafik tasanmcısı olarak sinema-
nm içınde yer alan, Chicago Film Festi-
vali'nin kurucusu ve sanat yönetmeni
Michael J. Kutza da yer alıyor. Bugüne
kadar pek çok festıval jürisine katılan. pek
çok festivalın danışma kurulunda yer
alan, Cannes ve Venedik Film festival-
lerinden Onur Ödülü kazanan Kutza ile
söyleştik:
- Chicago Film Festhali gibi önemli bir
festivalin kurucusu ve sanat \önetmeni-
siniz. Film fcstivallerinin sorumlulukla-
n ve işle\ leri nelerdir sizce?
Festivallerin sinema dünyasmda çok
önemli işlevleri var. Dünyanın dört ya-
nında fîlm yapan özgün, yeni yönetmen-
ler festivaller sayesinde izleyici karşısı-
na çıkıyor. Festivallerin bir işlevi de zor
ve nitelikli filmlerin gösterilmesi. Nor-
mal zamanlarda bu tür filmlerin göste-
rileceğı salonlar bulunamıyor. Bu ne-
denle nitelikli filmler özel mekânlara,
özel organizasyonlara ihtiyaç duyuyor-
lar. Festivaller bu işlev i üstleniyor. Ço-
ğu kez incelikli, özenle yapılmış, özgün
filmlerin gösterildiği tek yer festivaller
oluyor. Istanbul Film Festivali'nebaka-
cak olursak programda yer alan pek çok
filmi normalde görme şansımız yok. Bu
da festivalleri özel kılıyor. Chicago Fes-
tivali'ne dönecek olursak en önemli iş-
levimizin yeni yetenekler keşfedip onla-
n sinemaya kazandırmak olduğunu dü-
şünüyorum.
- Bugün dünyanın dört bir yanında iz-
leyicüer,Amerikanfilmleriniizliyor. Ame-
rikahlar hangi fılmleri izliyor?
Dunyanın en
popüler ve en
güçlü sanatı
sinema.
Teknolojiyle
birlikte gelişimini
de sürdürecek.
Ekranlar
büyüyecek,
görüntülerin
boyutlan artacak,
gösterimlerin çoğu
laserdisc'lerden
yapılacak.
Efektlerin kalitesi
ve gerçekliği
artacak.
Amerikalılar da smema salonlannda
yalnızca Amerikan filmlerini izliyor. Bu
nedenle festivaller Amerika'da daha bü-
yük birönem taşıyor. Izleyiciler başka hıç-
bir yerde göremeyecekleri filmler görü-
yor, hıç tanımadıklan sinemacılarla ta-
nışıyorlar. Çok hareketli geçiyor festival-
ler. '
- Sinemalarda sadece kendi nimkrini
izleyen Amerikalılar festivallere biiyük
ilgi gösteriyorlarsa, bu festivallerin sine-
malarda gösterime girememesi bir dagı-
nm sorunu mu?
Kesinlıkle. Sinemaseverlerbu fılmle-
ri görmek istiyor ama festivallere gele-
ne kadar varlıklanndan bile haberdarol-
muyorlar. Dağıtımcılar bu filmlerepara
yatırmak istemiyorlar. Tamam. izleyici-
lerivaramamilyonlarcadolarlıkhasılat
yapamayacaklan da ortada. Bazı istisna-
lar oluyor elbette. Roberto Benigni'nin
'HayatGüzeldir' fılmi Amerika için bir
sürpnzdi. Dağıtımcılar risk aldılar ve
şanslanna kazandılar.
- Filmin başansında Yahudi lobisinin
de katkısı olduğu sö>leniyor...
Pek çok etmen vardı. Duyarlı bir ko-
nuya değiniyor film. lyi bir dağıtımcı
firması vardı ve pek çok festıvalde elde
ettiği başan gişeyi etkiledi.
-Aynı zamanda eleştirmenlik yapıyor-
sunuz. Eleştirmeni yönlendiren koşuDar
neler?
Eleştiri özünde beğeniye dayanan bir
konu. Eğitiminiz, geçmişiniz, zevkleri-
niz. dünya görüşünüz etkili bu konuda.
Bu nedenle tam bir nesnellikten söz et-
mek neredeyse imkânsız.
- İzleyiciler bu kadar öznel bir beğeû-
nin etkisinde kabyoıiar mı?
Çoğu etkıleniyor. Sinemaya gitmek
Amerika'da çok pahalı bir eğlence. Bu
nedenle beğeneceklerine emin oldukla-
n filmlen yeğliyorlar. Filmi beğenmez-
lerse verdikleri para üzülmelerine değe-
cek bir miktar çünkü. Ben bir eleştirmen
olmama karşın hiçbir etkide kalmadan
kendi beğenilerini oluşturmalannı, sine-
maya kendi kararlan doğrultusunda git-
melerini yeğlerdim.
- Festival sırasında uluslararası yanş-
ma böliimündeki jiiri ü>eligi görevinizin
yanı sıra ChicagoFilm Festivati için Türk
filmleri seçeceğinizi duyduk. Bu konuda
bilgi verir misiniz?
- Evet önümüzdeki festıvalde beş altı
Türk filmine yer vermek istiyoruz. Da-
ha önce de Türk filmlerine yer verdik ve
pişman olmadık. Bu yıl için de umutlu-
yum. Henüz ızlemedim ama Berlin'de
gösterilen "Lola & Bakffldd"in iyi bir film
olduğunu duydum. Îstanbul-Chicago ara-
smda günlük uçak seferleri başladı artık.
Bu nedenle Türk sinemasıyla bağlan-
mızı güçlendirmemiz gerektiğinı düşü-
nüyorum.
- Yaklaşık otuz beş yıldır sinemanın
irindesiniz. Sinemanın iletişim olanakla-
nnın gelişimini ve geleceğini nasıl değer-
lendiriyorsunuz?
Dünyanın en popüler ve en güçlü sa-
natı sinema. Teknolojiyle birlikte gelişi-
mini de sürdürecek. Ekranlar büyüye-
cek, görüntülerin boyutlan artacak, gös-
terimlerin çoğu laserdisc'lerden yapıla-
cak. Efektlerin kalitesi ve gerçekliği ar-
tacak ve emin olun bu gelişimlerin hep-
si bizim yaşam süremiz içinde tamam-
lanmış olacak.
-Jfiri ûyesi olarak seçilecek fümde ara-
dığınız öncelikler neler?
Verilecek bir tek ödül var ve en özgün,
en duyarlı filmi seçmeye çalışacağız.
Çok büyük bir sorumluluk elbette, çün-
kü vereceğimiz ödül. filmin dünyadaki
başansmı etkileyecek yönetmenine bir
sonraki fıbnini yapma olanagını getirecek.
(
Mayıs Kadını 'filminin yönetmeni Rakshan Bani-Etemad, Iran da gölgedeki kadınları anlatıyor
'Aşk, tiim konuşulamayanlann süngesV
GÖNÜL DÖNMEZrCOLtN
Rakhshan Bani-Etemad. tran
sinemasında ender rastlanan bir
yönetmen. Bir kere kadın, ikin-
cisı<ocuk filmlen yapmıyor. Ka-
drrt- erkek ilişkilerini tabulara
meydan okurcasına irdelefneyi
bir tür görev sayıyor.
18. Uluslararası İstanbul Film
Festivali'nde Iran'da modern ya-
şamı ve toplum içinde kadınla-
nn degişik konumlannı yansı-
tan 'Mayıs Kadını' adlı son fil-
miyle Altın Lale için yanşıyor
Bani- Etemad. 'Nargess Nergis' \ e
*Mavi Yaşmakir'nın ardından
son filmi 'Mayıs Kadını'. koca-
sından boşanmış 42 yaşında mo-
dern, kentli bir kadının sevgiye
susamış kadınlığı ile kendisine
aşın bağlı oğluna karşı analık
görevi arasında günlük yaşamı-
nı sürdürme çabalanni anlatıyor.
Belgesel film yönetmeni olan
kahramanın adı Frough. lran'ın
Sytvia Plath'ı sayılan, ünlü ozan
Frough Farrokzhad"ı arumsatıyor.
Soyadı Kia ise filmlerinin belge-
sel niteliği iie tanınan Kiarosta-
mi'ye gönderme yapıyor.
Rakhshan Bani-Etemad.
1984'tenbuyanatoplumsal içe-
rikli belgesellerin yanı sıra son
on yıldır da altı uzun konulu fil-
me ımza atmış bir yönetmen
Uzun konulu filmlerinin son üçü
kadın konuannı ırdeleyen ya-
pıtlar. Son filmınde, belgesel
filmlerin uzak ve nesnel bakış
açısı dikkat çekse de filmin en
başanlı yan. şıırsel akışı ve kah-
ramanının k monologlan.
İran'da modern yaşam
'tyi bir e$. iyi bir ana\ bugü-
nün iran sinsması için çok popü-
ler bir konu Bani-Etemad, ger-
çekle ilgisi jlmayan model ka-
dınlar yaranp izleyıciye ahlak
dersı yerme<ten kaçınıyor ama
onun kahrananı için bile oğul,
sevgıliye onnla daha ağır bası-
yor.
Fümin aıa mesajı, 'kadınla-
nn tiim çeltikleri erkekler yü-
zündendir\dergibi Kahrama-
nın belgese' filmlerinden binn-
de tran'ın e>ki Cumhurbaşkanı
RafsuKanTıın kızı, 'Bizim ülke-
muuJe soruı. yasalar... Yargıçla-
nn tümü entek, kadınlann so-
runlınnı anamıyortar' diyor.
KLsacası Smınıstteoridenyo-
la çtkan biı filme soyunurken
politik birf im kotarmış Rakhs-
han Bani-Eemad. Bir yandan
kadn-erkel ilişkileri gibi İran
sineması içiı nskli konulan san-
süre akılmaan anlatabilmiş ama
öbiiı yandai da apaçık ödünler
verrriş. Y»Tîtmenle 'tartışabile-
ceğiniz' konlan tartıştık
- Iie>Tİnı onrası İran sinema-
sındı genellUe çocuk filmleri ya-
pılı>>r. Olgın insanlan anJatan
filnner >t>k. lenecek kadar az.
3rçok trjı filminin. özellik-
le fS&tivallede göstenlen film-
leri Tçoculcln ele aldığı doğru-
dur^ ıma tiur İran filmlerinin ço-
:uk_kr üzene olduğunu söyle-
yemem. Ömeğin ben hiç çocuk
filmi yapmadım. Son filmım.
İran 'da modern yaşamı ve toplum
içinde kadınlann değişik konum-
lannı yansıtıyor.
- Boşanma, bugün için önem-
li bir sonın mu tran'da?
Kadın erkek ilişkileri evliliğe
dayanıyor. İran toplumu boşan-
mayı kabul etmiyor. boşanmış
kadınlann ve onlann çocuklan-
nın birçok sorunu var. Fılmle-
• İran sineması bir
evrimden geçiyor.
Toplumsal ya da başka
açılardan olsun, insan
ilişkileri en önemli
nokta filmlerimizde.
Halk ve eleştirmenler,
sanat sinemasını kabul
etmeye başladılar.
Sinemamızın dünya
sinemasındaki yeri
başka ülkelere bağlı.
rimde toplumsal konulan ele al-
maktansa özel sorunlara eğili-
yorum.
-Kadın kahraman Frough Kia
ilesevdiğierkek arasındaki siir do-
lu ilişkhi Frough'un e\k ilgili sı-
radan işlerini ve de çekmekte ol-
duğu belgeselin katıgerçeklerini
nasıl bagdaştırabikuniz?
En güç yanı senaryoyu yaz-
maktı. Okumuş, modern bir ka-
dının yaşamını, evin içinde ve
dışında karşılaştığı toplumsal du-
rumlan ve aynı zamanda duygu-
sal yanını verebilmek zorladı be-
nı. Önemli olan tüm bunlar ara-
sında bir dengebulabilmektı. Ne
yazık ki, bu gibi konular tran si-
nemasında gerçekçi bir açıdan
tartışılmıyor.
-Bdgesdfflm\apanlarhepbir
ikilcm yaşarlar. Bir yanda yaşa-
mı olduğu gibi vermek duygusu,
öbüryanda başkalannın yaşam-
lannın çok özel yanlanna kanş-
mak. Kahramanınız için böyle
bir iküem söz konusu değD gibi.
Yönermenin baş sorunu bir
olayı kendi kışisel görüşü ve ide-
olojisine göre ele ahrken aynı
zamanda duygulan da denetim al-
tında tutabilmektir. Her şey yö-
netmenin görüş açısına bağlıdır.
Belgesel yönetmen olarak dene-
yimlerim katılaştırdı beni. Bu
nedenle bir denge bulabildim.
Kirazın 'anlık tadı'
CUMHUR CANBAZOĞLU
Festivalin sondan dördüncü gü-
nüne geldik; bu yılkı programın,
Doksanlar'm en güçlü ve renkhsı
olduğu herkesin ortak kanısı. Bu sa-
lonlara da yanşıyor ve Istiklal Cad-
desı'ndeki canlılık sürüyor.
Emek, Kiarostami'nin Kirazın
Tadı yapıtıyla başlıyor güne. fki yıl
önce tranlı yöneticıler, Abbas Ki-
arostami'ye Kirazın Tadı'nı Can-
nes'a götürmesi için son anda izin
vermişlerdi ve o da gıdip Altin Pal-
miye'yi ülkesine taşımıştı. Ancak
ödüle rağmen film, lran'da bu yılın
21 Marttarihine kadar gösterime gi-
rememişti. Savlara göre yönetim,
ıntıhar temasını se\Tnemişti. Sonun-
da, Cumhurbaşkanı Hatemi'nin es-
tirdiği yenilikçi havanın Kjrazın Tadfna öz-
gürlüğünü verdiği yazıldı Batı basınında.
Kirazın Tadı, bir adamın rahatsız eden ses-
sizliğinı beyazperdeye getiriyor. Adam. in-
tihar etmesi için ona yardımcı olacak birini
anyor. Tahran'da ara\ ışını sürdürürken kar-
şılaştığı insanlar ona bir kirazın verdiği ta-
dabenzerminik sevinçleri anımsatmayı ba-
şanyor...
Emek'teki Altın Lale yanşmacılanndan
Rus yönetmen Alexei Balabanm, 19. yüzyı-
lın en yaygın cezalandırma yöntemi kırbaç-
lamadan ve bunlann fotoğraflamasından yo-
la çıkarak bıröykü anlatıyor. Uluslararası ya-
nşmanın diğer filmi Mayıs Kadını, belgesel-
lerle ünlenmiş Rakshan Bani-Etemad'ın ya-
pıtı...
AÖas'ın ılk filmi tküıai, refah toplumla-
nnın önüne koyduğu yapay hedeflere ulaşa-
maymca yaşama küsen, umutsuzluğa düşen
insanlann duygulanyla örülmüş bir çalış-
ma. Film. birlikte ölüme gitmeye niyetlı bir
düzine ınsan ve onlan yaşama döndürmeye
çabalayan genç kızm öyküsü. lnsanı mutlu
1I.ItBSUIflARASI
ISTANBul
FİUMRSTİIHU.!
Abbas Kiarostami'nin Alün Pahnrv«'K fümi 'Kirazın Tadı
etmenin kolay olmadığı bir kez daha Ikinai
ile beyazperdede... Atlas'm ikinci filmi. Da-
mon Galgut'un romanından Marion Hansel
tarafindan sinemaya aktanlmış TaşOcagLÖy-
kü. küçük bir Güney Afrika kasabasında ra-
hibın öldürüimesı. hapisten firaretmiş bin-
nin onun giysilerini giyerek kasabada dolaş-
masıylagelişiyor...
Alkazar'm bugünkü Hitehcock filmi tti-
raf Ediyorum'un, Taş Ocağı'na benzer bir
senaryosu var. 'Usta'nın. "Paul .Anthdme'nın
piyesinden yararlanarak çektiği filmde kili-
senin bekçisi Keller. Peder Logan'ın elbise-
siyle bir avukatı öldüriiyor. O an nerede ol-
duğunu kanıtlayamayan Peder. cinayetin bir
numaralı sanığı haline geliyor... Ingiliz yö-
nermenin gölgede kalmış yapıtlanndan bıri
olan Itiraf Ediyorum, bireyin Tanrı. toplum,
devlet ve kilise karşısındaki konumunu sor-
guluyor. Filmde Hitehcock bir merdivende
gözüküyor...
Dün Emek'te gösterilen Altın Lale filmle-
ri bugün Alkazar'da tekrar ediliyor. Bunlar,
Kutluğ Ataman'a son olarak Torino Eşcin-
seller Festivali'nden ödül getiren
Lola& Bifidikit ile Italyan yönetmen
MarioMartone'nin Saraybosna'da
sahnelenmek üzere Napoli'de bir
oyununun provalaruu yapan tiya-
torculan anlattığı Savaş Tİyatrosu.
Beyoğlu sineması bugün yine
yerlı sinemaya açıyor kapılannı;
ulusal yanşma filmlerinden, Biket
Ühan'ın Çeşmeli balıkçı ile Sakız
Adası'nda yaşayan Evdokia'mn
zor aşkını anlattığı Kavıkçı ve Tunç
Başaran'ın kentsoylu bir kadının
ruhsal çöküntüsünü işlediği Ka-
çıklık Diploması var programda.
Yönetmeni Ertera Göreç ile se-
naristi VedatTürkali'nin bu yıl fes-
tival tarafindan ödüllendirildiği Kanuıhkta
Uv'ananlar, yoğun programın son günlerine
kaldı. Yeşilçam tanhinde ilk kez belirgin
olarak işçilerin sorunlanra beyazperdeye ak-
tarmaya çalışan. otuz beş yıl önce gerçekçi
dıliyle minı bir devrim yaratan Karanlıkta
Uyananlar, boya fabrikasında az ücretle ça-
lıştınlan işçilerin örgütlenip idareye karşı
gelmesini anlatıyor...
Moda sinemasının ilk filmi, Fransız Yeni
Dalgası'nın öncüsü Agnes Varda'nın Altın
Arslan'lı YersizYurtsuz'u. Birçukurdadon-
muş cesedi bulunan Mona'nm son günleri-
ni yan-belgese! birdille yansıtıyor Varda. Te-
levizyon dünyasmdan gelen Japon yönet-
men Takahashi'nın (liseli üç genç arasında-
ki ganp aşk trafığini anlattığı, Selanik'ten Al-
tın lskender ödüllü Ağustosta Balıklar'ı.
Schatzberg'in bir top modelin dünyasını yan-
sıttığı Şöhretin Bedeü ve Ed Wood'un. ken-
di süper ırkını yaratmaya çabalayan profe-
sör Vornoff'un etrafinda gelişenler üzerine
kurduğu 'komik' korku çahşması Canavs-
nn Getini Moda'nın diğer filmleri...
Duygulan denetim altmda tutu-
yorum ama gerçekte fazla duy-
gusal bir insan da değilim.
- Frough, sevdiği adama karşı
duygulannı sakiamaya çalışOğın-
dan kişiliğinin yansı karanlıkta.
tvi bir ana obnak isthvr v« kadın-
lıgını basOnyor. Öte yandan of-
lu da kişiliğinin ancak ana yanı-
nı görebiliyor.
Görünmeyen öbür yan, aşk
yaşamı ile sınırlanmışdeğil. Ger-
çekte aşktan söz edemeyen di-
ger tüm kadınJan simgelıyor. Ki-
şisel aşk ile sınırlı değil, tüm ko-
nuşulamayan şeylerin simgesi.
- Sevdiği erkeği neden hiç gör-
müyoruz? Sanki bir gölge.
O karaktenn perdede görünme-
sinden çok, kadının yaşamında-
ki yeri önemli. Sonra bildiğiniz
sınırlamalardan kadın-erkek ara-
sında doğal bir ilişki göstereme-
yeceğime göre erkeğin varlığını
mektuplarla, telesekreterdeki ses-
le smırlama yönteminı seçtim.
- Kahramanınız modern bir
kaduı ama ne oğlu ile ne de sev-
gilisi ile u>nmlu bir ilişki yaşıyor.
İş \aşamında da öyle. Bu karışık
du\ gular tran'ın şu anda bulun-
dugu, eski değerlerden yeniye ge-
çiş devresiyle mi ilgili?
Bir açıdan doğru bu. Geçiş
devrinin sorunlan kadınlar için
olduğu gibi erkekler için de or-
tada. Durum durağanlaşmadık-
ça bu kargaşa sürecektir.
- Son seçimlerden bu yana ne-
ler degişri İran sineması için?
Cumhurbaşkanı seçimlerin-
den sonra bir tür özgürlük yaşı-
yoruz. Gerçi biraz zor bu, ama
bizim için çok değerli. Toplu-
mumuz ve özellikle yönetmen-
ler için demokrasi deneyimi çok
önemli ve olumlu bir durum.
Mitolojik kişiler yarattık
- İran'da kadınlar üzerine fdm
yapan erkekler de var. Kadın öv-
küleri anlatan erkek yönetmen-
ler gerçek kahramanlar yarata-
biliyor mu sizce? Yoksa erişilme-
si güç, idealize edilmiş karakter-
ler mi onlannkiler?
Yönetmenlerimiz kımi gerçek
kadın kişilikleri yerine mitoloji
yaratıyorlar. Portresini çizmek
istedikleri kadın. bir ömek işle-
vi göriiyor. Kadın yönetmenler
için de aynı şey söz konusu. Ben
bile, bu filmimden önce gerçek
karakterler yerine görmek iste-
diğim karakterleri yaratıyor-
dum. Yargılanabilecek bir karak-
ter yaratmak daha önemli.
- Kadının, İran sinemasında
konumu üzerine ne düşünüyor-
sunuz?
Kadın imgesi ve bunun nasıl
yansıdığına tarihsel iki devreden
bakılabilır: Devrimden önce ka-
dınlar ya fahişeydi ya da erkek-
ler için bir sorundu. Devrimden
sonra başka bir tuzağa düştük.
Çok olumlu kadın portreleri çiz-
meye çalışrık, mitolojik kişiler
yaratnk. Sorun şu: Kadına ana gö-
züyle bakıp kişiliğini de bir ana-
nın nasıl olması gerekiyorsa ona
göre tanımlayıp yargılıyoruz.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Tutarlı Yaşamak...
Sevgili Erdal Öz, nicedir: "Deneme tarzıyazıla-
nndan bir seçme yap, hemen yayınlayayım", di-
yordu, bu isteği gerçekleşti. Kitaplaşmış ve kitap-
laşmamış yazılarımdan bir seçme yaptım sonun-
da. Adını da Şeref Bey Artık Burada Yaşamıyor koy-
dum; epey öncesıne ait, en sevdığim yazılarımdan
bıri. Ikisi de arkadaşım olan iki kardeşin babasıy-
dı Şeref Bey. Ama tanışmamızın ardından, asıl
dostum o oldu. Yaşamım boyunca en sevdıklerım-
den biri. Tıpkı Kâmran Cemal gibi. Yanı Kâmran
Hala. Babamın ikızi. Benım gözümde hep sihirli
bir prenses olarak kaldı.
Necdet'in Romanı'nöa ikisi de var, hem Şeref,
hem de Kâmran. Evet, bir de roman yazıyorum.
Üstelik çok hızlı da gidiyor. Selim, belkı yırmi yıl-
dır söY.ler durur: "Bana anlattıklannı romanlaştır-
sana! Üstelik bu kara mizah duygun varken." Şim-
di yazıyorum işte. Onu da yazıyorum. Roman ya
da değil. Şimdilik o metnın yazıcısıyım. Bittikten
sonra bakanz ne olduğuna. Necdet, babamdı.
Ölümünden ancak yıllar sonra gerçek anlamda
tanışabildiğim babam. Yaşadığı yıllar, çocukluk ve
ilk gençlik dönemlerime rastlamıştı. Bu yüzden
babama daha çok -belki biraz da bizden ayrı ol-
duğu için- başkalannın gözlüklerıyle bakabildim.
(Gerçekte o mu bizden ayrıydı, yoksa ben mi ona
giden yolları yeterince aramamıştım?) Her neyse,
yıllar sonra onu tanıdım. Yıllar sonra benim de bir
babam oldu. Gerçi yaşamıyordu artık. Ama olsun.
Şimdi romanını yazıyorum ya!
Galıba denemelerden geldik buraya. Evet. Er-
dal'ın istediği kitap tamamlandı. İçinde, çok uzun
zamandır varlığını bile unuttuğum birkaç yazı da
var. Kimbilir kaç yıl önce ya da kaç hüzün önce ya-
zılmış. Sonra bir kenara atmışım. Şimdi dirildiler.
Şeref Bey Artık Burada Yaşamıyor'a giren yazı-
lan seçmek, sonunda bir baktım, kendi yaşamım-
la da hesaplaşmak gibi bir şey olup çıkmış. (Bu ara-
da sanınm söylemeyi unuttum, Şeref Bey de yıl-
lardır yaşamıyor. Ama ölümü pek bir şey değiştir-
medi. llişkimiz sürüyor). Evet, kendi yaşamımlada
hesaplaşmak. Sonra düşündüm de, doğal geldı böy-
le olması. Çünkü eski yazılar arasından seçme
yapmak, içlerinden hangileri şimdi daha bir "ben-
dendir", böyle bir karar vermekle eşanlamlı değil
mi? "Ben" dediğimiz her an ise istesek ya da is-
temesek, bir hesaplaşmayı da içerıyor.
Elbette Necdet'in Romanı da bir hesaplaşma.
Çünkü yalnız onlan yazmıyorum. Bendeki onları
yazıyorum. "Ben" varsa, hesaplaşma da var. Ya-
şamımın bana göre dökümü de var. O romanda-
ki geçmiş, elbet asıl geçmişim değil, fakat kurgu-
ladığım geçmiş. Belki de bu yüzden. bana daha
bir özgün gibi geldi.
Her neyse, asıl önemlisı, hesaplaşmanın sonun-
da bir de baktım, ben aslında tutarlı yaşamışım.
Bana sadık kalmışım. Bunu anladıktan sonra, ya-
şamım boyunca beni iyi anlamış kimilerinin bana
neden hep: "Sen, kendinle alay edebiliyorsun, ne
güzel!" demiş olduklannı da çok iyi kavradım. Çün-
kü insanın kendisiyle alay edebilmesi, kendisiniyac/-
sımamasıyla eşanlamlı değil mi? Yadsımadığım
biröen olduysa eğer, o zaman hep sadık kaldığım
bir ben de oldu demektir.
Çok mu önemli böyle bir tutarlılık? Bana göre,
evet. Çünkü geriye dönüp baktığımda hiçbir ben'i
görmezlikten gelmeye, tanımıyormuş gibi yapma-
ya kalkışmıyorum. Bu, geçmişteki bütün benleri-
mi onayladığım anlamına gelmiyor. Ama onayla-
sam da, onaylamasam da, bu da bir ben'dı diye-
biliyorum. Hem onaylamadığım benlerime artık öl-
müş gözuyte bakıyor da değilim. Olumlu ya da olum-
suz, geçmişteki bütün benlerimin koluna bugün
ya da gelecekte de girebilirim. Çünkü onlann hep-
si, bugünkü banauzanan yollardı veyaşamayıgö-
ze almak diye bir şey varsa eğer, bu ancak geç-
mişteki bütün yolları kabullenmekle üstesinden
gelinebilecek bir şey.
Şeref Bey Artık Burada Yaşamıyor'a kapak res-
mi olarak bir Gaugin manzarası seçtık. Bir sırta ya-
yılmış bir kasaba. Kapakta o resımden birkaç evi
ve bir avuç gökyüzünü içeren bir kesit var.
Şeref Bey o evlerde de yaşamadı. Ne de Kâm-
ran ya da Necdet yaşadılar. Ama yaşamış olabi-
lirlerdı. Bugün bende, hâlâ bunca dipdiri yaşadık-
larına göre oralarda da yaşayabilirlerdi. Birlikte de
yaşayabilirdik.
Hatta belki de yaşıyoruzdur, kimbilir!
BUGLN
• BORUSAIS KULTLH VE SANAT
MERKEZİ'nde saat 18.30-20.00 arası John
Cook'un katılacağı 'Gecmişten Günümüze Dans ve
Müzik' konulu söyleşi izlenebilir. (292 06 55)
• BABYLON'da Wax Poetic dinlenebilir.
(292 73 68)
• MtMAR StVVN ÜNTVERSİTESİ
Oditoryumu'nda '21.Yüzyıl Karşısında Çocuk ve
Genç' başlıklı etkinlik kapsamında saat 10.00-10.30
arası Prof. Dr. Esin Küntay'ın "İstanburda Sokak
Çocuklan Sorunu: Genel Değerlendirme'. saat
10.30-11.00 arası Yrd. Doç. Dr. Güliz Erginsoy'un
'İstanbul'da Onsekiz Yaşından Küçük Seks İşçisi
Olarak Çalışan Genç Kızlar ve Genç İnsanlann
Toplumsal Konumlan'. saat 11.15-11 45 arası Doç.
Dr. Müze\yen Güler'ın 'Kentleşme Sürecinde İşçi
Gençlik: Ğıda, Metal ve Tekstil Sektöründe Çalışan
tşçüer', saat 11.45-12.15 arası Yrd. Doç. Dr. Aylin
Dikmen'in katılacağı 'Çalışan Çocuklann Haklan:
Bugünkü Durumlan ve Kendilerinin Görüşleri'
başlıklı konuşmalan izlenebilir.
İSTANBUL FİLM FESTİVALİ'NDE BUGÜN
• EMEKSİNEMASI'nda saat 12.00 ve 18.30'da
Kirazın Tadı, saat 15.00'te Mayıs Kadını. saat
21.30'da Mahluklar ve İnsanlar Hakkmda adlı
filmler izlenebilir. (295 84 39)
• ATLASSLNEMASI'nda saat 12.00 \e 18.30'da
tkinai, saat 15.00 ve 21.30'da Taş Ocağı adlı filmler
gösterilecek. (252 85 76)
• ALKAZARSİNEMASrnda saat I2.00'de
Lola&Bilidikid. saat 15.00 ve 21 30'da İtiraf
Ediyorum. saat 18.30'da Sa\BŞ Tİyatrosu adlı filmler
izlenebilecek. (293 24 66)
• BEYOĞLU SİNEMASI nda saat 12.00'de
Kayıkçı, saat 15.00 ve 21.30'da Karanlıkta
Uyananlar, saat 18.30'da Kaçıklık Diploması adlı
filmler gösterilecek. (251 32 40)
• MODA SİNEMASI'nda saat 12.00'de Yersiz
Yurtsuz, saat 15.00'te Ağustosta Bauklar. saat
18.30'da Şöhretin Bedeü, saat 21.30'da Canavann
Gefini adh filmler izlenebilir. (337 01 28)