25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 25 NİSAN 1999 PAZAR 12 PAZAR KONUGU Yunan gazeteci Kostas Betinakis, Kosova, Öcalan ve Türk-Yunan ilişkilerini değerlendird 'Biz Avrupalı değil Balkanlıyız' Gerçekler henüz bilinmiyor - Öcalan 'ın Kenya 'dan Türkiye'ye getirilmesiyle birlikte Atina ve Ankara arasında çok ciddi bir kriz yaşandı. Nakzakis adlı, Yunan devletine çalışan eski bir silahlı kuvvetler mensubunun öcalan 'ın Kenya 'ya kaçırdmastnda biiyük rolü olduğu haberleri verildL Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? - Nakzakis'ın Öcalan'la. tam olarak bilemediğım bir bağı vardı. Belki de Nakzakis. Öcalan'ın yakın arkadaşıydı. Tam olarak bilemiyorum. Ama şunun aitını iyice çizmek istiyorum. Ben ajanlık yapan kişilerden hiç hoşlanmam. Neyin ne olduğu konusunda hâlâ net bir bilgimiz yok. Sizlerin de net bilgı sahibi olduğunuzu düşünmüyorum. Belki günün birinde Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkiler düzelirse o zaman gerçekler de açıklanır. Biliyorsunuz. "Düşmanımın düşmaru dostumdur" biçiminde bir özdeyiş vardır. Bu inancı her iki ülkedeki aşın milliyetçi unsurlar kullanıyorlar. Ben bir gazeteci ve insan olarak her türlü terör hareketine karşıyım. Bence meselenin özü demokrasinin nasıl ışledığınde yatıyor. Demokrasi Avrupa standartlanna gelirse, hukuk sıstemi Avrupa standartlanna uyumlu olursa o zaman sorunlar biter. Bakm, benzer bir olay Kosova'da oldu. Miloşeviç, Kosova halkına ıstediklenni verecek derecede demokrat eğılimli olsaydı gittikçe sarpa saran bu sorun da ortaya çıkmazdı. Bugün Kosova'da olanlar akıl almaz boyutlara ulaştı. Akıl almaz olan, hem bombardıman hem de insanların vatanlanndan sürülmeleridir. Ben, Bosna savaşından hemen sonra üç yıl önce bölgeye gittim ve Rugova'yla görüştüm. Savaş sırasında da Bosna'daydım. O dönemde, "Kosova nasıl patlavacak, bekle de gör" diyorlardı. Türkiye'ye dönersek... Bir PKK olayı patlak verip terör yaşanmasaydı Türkiye'de hükümet ne olup bittiğini çok daha " * kolaylıkla anlayabilecek, teşhisini . koyabilecekti. Aşınlık şiddeti. şiddet de aşınlığı getiriyor. Sonuçta bir kısır döngû yaratılıyor ve hiçbir şey hallolmuyor. Türkiye geriye gitmez - Sizce bu seçim sonuçlanndan, Türkiye için bir radikal tslam tehlikesinin hâlâ mevcut olduğu söylenebilir mi? - Sayın Erbakan'ın RP'sine kıyasla Sayın Kutan'ın FP'si daha sakin ve sinik bir parti görünümünde. Dikkatimi çeken bir nokta, Türkiye'de merkez sağda gereğinden çok partinin olması. Ortada bir ya da iki merkez sol parti var. Ama gerçek bir sol parti de yok. Bunun nedenini çok merak ediyorum. Bunu söylerken komünist partilerden söz etmek ıstemiyorum. Artık çağ değişti. Bakm. Yunan Parlamentosu'nda sol partiler, hatta Avrupa komünistleri bile var. îslamcı partiye dönersek... Islamcılann eski geleneklere bağlılıklan. muhafazakâr oluşlan dikkat çekiyor. Bence onlar. Türkiye'deki modern demokrasiye bir tehlike oluşturmaktan uzaklar. Zaten sizde onlarca yıldır yerleşmiş bir demokrasi var. Islamcılar Türkiye'de hükümete gelirlerse sistemın içıne girmek ve uzlaşmaya varmak zorundadırlar. Aksi düşünülemez. Erbakan başbakanlık yaptı, ama o dönemde hiç kimse de Türkiye'de şeriata doğru bir geriye gidiş görmedi. Çünkü artık bu çağda bu olamaz. PORTRE / KOSTAS BETİNAKİS LEYLA TAVŞANOĞLU Sonunda 18 Nisan seçimlerini atlattık. Hem de büyüksürprizleryaşayarak... Ashnda kimileri için sürprizlerle doluydu, kimileri için de değil... Özellikle seçimleri izlemek için Türkiye 'ye gelen yabancı gazeteciler, sonuçlar alındıkça hayreîten hayrete düşüyorlardı. îzlenimlerini aldığımız Yunan gazeteci Kostas Betinaki, "Bizim ü'lkede böyle şey olmaz. Bir parti oy oranını iki katın da üstünde katlayamaz " diyordu. Kostas Betinakis, Yunanistan da en saygın olarak bilinen gazetelerden Ta Nea 'nın Dış Haberler Müdürü... Otuzyıldan fazladır da gazetecilik yapıyor. Onunla 18 Nisan yerel ve genel seçimlerinin sonuçlarını değerlendirdik. Ardından söz döndü dolaştı, Öcalan 'ın Kenya dan Türkiye ye getirilişinden sonra olayda Yunanistan 'ın oynadığı rol çevresinde kopanfırtına ve iki ülke arasında yaratılan yeni krize geldi. Betinakis, Nakzakis adlı Yunan ajanın olayda önemli rol oynadığını, ancak hiçbir şeyin henüz açıklığa kavuşmadığım söyledi. Kosova savaşıyla ilgili olarak da Betinakis 'in duyguları şöyleydi: "Orada tam bir felaket yaşanıyor. Ben bütün dünyada, Balkanlar da, her şeydenfazla da Türkiye ile Yunanistan arasında barış istiyorum." 1948, Atina doğumlu. Atina'daki Amerikan Koleji'ni bitirdi Yükseköğrenimini Atina Üniversitesi Hukuk Fakültesi, ardından da Gazetecilik Enstitüsü'nde tamamladu 1969'da gazeteciliğe başladu Hep yeni kurulan, örneğin Eleftherotipia, Ethtıos gibi gazetelerde çalıştu Daha sonra ünlü Ta Nea gazetesine geçti Bu gazeteyi tabloid boyuta değiştiren ekip içindeyer aldu Şimdiki halde Ta Nea 'nın Dış Haberler Müdürü. Aynı zamanda sendika temsilcüiği görevini yürütüyor. Atina Gazeteciler Cemiyeti'nin de üyesL Yunan televizyonu ikinci kanalına da iki haftada bir Avrupa sorunlanyla ilgiliprogram yapıyor. - Türkiye 'deki genel seçimlerde birinci parti DSP, ikinci parti de bazıları için "sürpriz "yaparak MHP çıktu Birinci parti duru- munu koruyacağı hesaplanan FP yüzde 15'lik bir oy orantyla önemli ölçüde oy yitirerek üçüncü parti oldu. A.\AP ve DYP ta- raftar kaybederken, CHP ise barajı aşamadu Bu sonucu nasıl de- ğerlendiriyorsunuz? - Benim için gerçekten ilginç bir deneyim oldu. llk kez îstan- bul'a geldim. Arkadaşlanm bana her gün Türkiye'de yayımlanan gazetelerdeki haberleri ve köşe yazılannı tercüme ettiler. Hepsin- de farklı bilgiler vardı. îslamcı partinin Sayın Ecevit'in partisiyle başa ba$ çekişeceğini ve muhtemelen de binnci parti olacagı be- lirtiliyordu. MHP'nin oy oranını ikıye katlamanın da ötesinde bir başan sağlamasi beni şaşırttı. Sayımlar yapıhrken bir ara neredey- se birinci parti bile oluyordu. Bizim ülkede bir siyasi partinin böy- lesine büyük bir sıçrama y^pması alışılmış değildir. Erken seçimlerin yapılmasını isteyen siyasi liderlerden birisi olan Sayın BaykaTın partısinın barajı aşamaması da beni şaşırttı. Acelecilik etti ve cezalandınldı gibi bir duyguya kapılıyor insan. Anlaşıldığı kadanyla hesabını iyi yapamadı. Şimdi. kimileri MHP'nin artık aşın milliyetçi ruhunu bir yana attığını söylüyor. Bunun böyle olmasını diliyorum. Ege'nin karşı kı- yısında aşın milliyetçi bir hükümetin iş başına gel- diğini görmek, bizim için dehşetli bir düş kınklığı yaratır. Bızler hep iki ülke arasında iyi ilişkiler iste- dik. Şimdi de Türkiye'de olumlu işler yapacak bir hü- kümetin işbaşına gelmesini umuyoruz. - Sizin için miyoksa Türkler için mi olumlu bir hükümet? -Tabii ki Türkler için... Türk ulusu hükümetin- den memnun olursa o zaman çok daha iyi komşuluk ilişkileri doğabilecektır. - Ya aksi olursa? - O zaman, hükümet halkın kendinden memnun olmadığı duygusu içinde vatandaşın fıkirlerini yön- lendirmeye. isteklerini engellemeye çalışacaktır. Benzer bir olayı Yunanistan'da bizler yaşadık. - Yunan hükiimetinin Sırbistan 'da Miloşeviç hü- kümetini desteklediği haberleri var. Siz ne düşünü- yorsunuz? -Simitis hükümetinin Sırp hükümetine destek ver- diğini düşünmüyorum. Siz bilirsiniz, Yunanistan'da olaylara başka açılardan bakmak alışkanlık haline gelmiştir. Şimdilerde, "Artık NATO'nun bölgeye bu kadar müdahalesi sona erdirilmelidir"' görüşü hâ- kım. Olaylann arkasında hep NATO ve ABD'nin bulunduğu inancı da yaygın; çünkü bilinen bir ger- çek, Yunanistan'da 1967'deki diktatörlüğün arkasın- da da olduğudur. NATO ve ABD, Türk Silahlı Kuv- vetleri'nin Kıbns çıkarması ve Kıbns'ın ikiye bölün- mesınin de arkasında vardı. Bakın, Rumlar Kuze> Kıbns'tan güneye gönderildiklerinde, bugün de ba- zı Sırplar Hırvatistan'dan sürüldüklerinde hiç kim- senin gıkı çıkmadı. Bunlan söylerken boş konuşmu- yorum. Çünkü bölgeye pek çok kez gittim. Her yer- de tanıdığım insanlar var. Ben olaya farklı yaklaşıyorum. Bakın. ben askerliğımi Aleksandrupolis'te (Dedeağaç) yaptım. Yıl 1974"tü. Topçuydum. Derken Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kıbns'a çıkarma yaptığı haberini aldığımızda bizi kuzeye, Trakya'ya gön- derdiler. O gece askeri aracın içinde gönderildiğim noktaya gider- ken düşünüyordum ve kaygılanıyordum. Kendi kendime, "Yann sabah karşı cepheye ateş açmak zorunda kalabilirim. O tarafta be- nim gibi bir başka gazeteci olabilir. Hiç tanımadığım. sorunlannı hiç bilmediğim halde onu vurmak zorunda kalabilirim" diye düşü- nüyor, ölesiye korkuyordum. Bu, benım en güçlü duygulanmdan birisiydi. Size anlattığım bu duygular son derece insani. Sizin "Türk^bizim ise "Müslüman" olarak adlandırdığımız topluluğun yaşadığı köylere gittik. O dönemde iyi muamele görmüyorlardı. Yunan hükümetinin o yörede yasayan ınsanlara ızledıği bu kötü po- litika çok akıl dışıydı. O dönemde Yunanistan, Türkiyeli Rumla- nn öcünü alma peşindeydi. tnsanlann artık politika yüzünden acı çekmemeleri lazım. Işte, politikalar yüzünden benzer olaylar bu- gün Yugoslavya'da yaşanıyor. Politika insanlann başına bu felake- ti getirdi. Mülteci olan kaç kişinin vatanlanna ne zaman dönecek- lerini ya da gerçekten geri dönüp dönmeyeceklerini bilmiyoruz. Kıbns çıkarması olduğu sırada Kıbnslı Rum bazı arkadaşlanm Ingiltere'de tatildelerdi. Kıbns'a bir daha hiç dönmediler. Sizin Kardak, bizim Imea olarak adlandırdığımız kayalıklar yü- zünden iki ülke savaşın eşiğine gelmişti. Ostelik neden? O kaya- lıklardaki keçilen hangi tarafın besleyeceği tartışmasından... Benim bunu aklım almıyor. Bir Yunan televizyonu, kriz patlak verdikten sonra, Atina yakınlanndaki deniz üssünden pek çok sa- vaş gemisinin Ege'ye açıldığını haber verirken "Şu zırdeliliğe ba- kın. Bir keçi sürüsü için savaş gemileri ve savaş uçaklaruu Ege'ye gönderiyoruz" dıye düşünüyordum. - Olayı Yunanistan 'da bir belediye başkam başlatmamış mıydı? -Evet, adam yeniden belediye başkam seçilmek istediği için git- ti ve kayalıklara Yunan bayrağını dikti. Bunu gören Türkler de ka- yalıklara kendi bayraklannı diktiler. Şu işe bakın... O kayalıklarda bayrak savaşlan yapıldı. Size anımsatmak istiyorum. Bundan üç yıl önce Imea-Kardak knzinden hemen sonra Yunanistan'm Nafp- lion kentinde Türk ve Yunan sivil toplum kuruluşlan tarafından dü- zenlenen bir toplantıya katılmıştık. O toplantıda size "Böyle kriz- ler yerine dostlaruıızuı nasıl oMukJannu son günlerde neler yapük- lannı sormak isterdim" demiştim. Çünkü sohbetlerimiz iki taraf arasındaki knzleri çözmeye çalışmak yenne sade, gündelik ya- şamla ilgili olmalıydı. Biz, yani Türkler ve Yunanlılarsiyasetçileri kriz yaratmalan için değil, krizleri önlemelen ya da çözmeleri için seçiyoruz. Bence sü- rekli knz varatan bu siyasetçiler, varlık nedenlerini kanıtlayabil- mek için böyle davranıyorlar. Yanı bir çeşit ajanlar. Çevremize bakıyoruz; parlak insanlar değil de vasatın altında- kiler politikaya giriyorlar. Diyelim ki çok parlak akademisyen bir arkadaşınız var, ama politikada değil. "Keşkepolitikacıoka. Ne iyi işJer başanr" diye düşünüyorsunuz. Ama ne yazık ki işler öyle de- ğil. Hep kötüler politikada. Yunanistan'da. "Yargıçlar öylesine kötü hukukçular ki avukatb- gı seçip kendi yazıhanelerini açacak çapta değiller" deriz. Tabii bu birespri... - Sizce bu çapsız, vasatın altındaki insanlar nedenpolitikaya gi- rerler de genelde parlaklar politikadan uzak durur? - İnsanlar politikadan ve politikacılardan bıkıp usandılar da on- dan. Bizler yaşamlanmızdan memnun değiliz. Bizlere sözler veri- lip bunlann tutulmamasından artık usandık. Artık kendi işlerimiz- le uğraşmayı yeğliyor. politikaya atılmaktan çekiniyoruz. - O zaman da meydanı vasatın altmdaküere bıraktyoruz... - Evet, tam öyle oluyor. En kötusü de artık hiç kimsede ideolo- jinin kalmamış olması. Ben üniversitedeyken cunta dönemini ya- şıyorduk. O dönemde gerçekleri görmeye çalışıyorduk; düşlerimiz vardı. Bugün ise Simitis başanh olursa o zaman para birliğıne gi- reriz umudu içindeyiz. Bu, tek düşümüz haline geldi. Ama bu, ay- nı zamanda hükümetin de düşü. Gençliğimizde sosyalist düşler kurar, dünyanın nasıl daha iyi bir yöne yöneleceğini hayal ederdik. Bugün ise genç kuşak her şeye, siyasete boş vermiş durumda. 25 yaşındaki yeğenlerimi görüyo- rum. "Hayır, hiç kimseye oy vermeyeceğiz'' dıyorlar. Şu işe bakın. ABD'de Clinton, ABD halkının sadece yüzde 25 oyuyla seçildi. Yüzde 51 çoğunluk oyunu alamayan insanlar tara- fından yönetiliyoruz artık. - Hemen hemen bütün dünya ülkelerinde politikaya olan bu uzaklık geçerli sanıyorum. Insanlan bu boşvermişlikten kurtar- mak için sizce neyapılmalı? - Bu çok karmaşık bir sorun. Kendi kendime pek çok kez bunun nedenini sordum. Sonunda da şu sonuca vardım: tnsanlar iyi yurt- taş olabilmeleri için iyi eğitim almalıdırlar. Ama ne yazık ki dün- yanın hemen hemen bütün ülkelennde eğitim sistemi bulunabıle- ceklerin en kötüsüdür. Bir kere eğitim artık son derece ticari hale getirildi. Şu hale bakm: Türkiye ve Yunanistan"daki eğitim sistem- leri, çocuklara öbür ülkenin nasıl en kötüsünden düşman olduğu- nu öğretmek için yapılmış. Okuldayken hatırlıyo- rum, tanh kitaplannın hepsinde Türkler bizim can düşmanımız olarak yer alıyordu. Bulgarlar komü- nistti. dolayısıyla onlar da düşmandı. Arnavutlar da farklı değildi. Bu çok ganp. Öte yandan Yunanis- tan'ı tkinci Dünya Savaşı'nda işgal edip bize kötü- lüklerin en büyüğunü yapan Almanlarla da can ci- ğer kuzu sarması gösteriliyorduk. Bence bu günde- lik çılgınlığın bir parçası. - Peki, bunlara karşı basın ve medya ne yapıyor? - Yunanistan'da "Basın dördüncü güçtür" derler, ama hiç de öyle değil. Gazetecılerin ne gücü olacak ki? Güç onlann patronlannda. Patron, "Çay şeker- li iyidir" derse öyle yazıyorlar. Patronun aklına gü- nün birinde çayın şekersizinin daha lezzetli olduğu gelince de çalışan gazeteciler bu sefer o doğrultu- da yazılar döşeniyorlar. Ben fırsat buldukça Türk gazetecilerle bir araya gelmeye çalışıyorum, hatta fırsatlar yaratıyorum. Sivıl toplum kuruluşlannın bu konudaki çalışmalanna biraz kuşkucu bakmama karşın, üç yıl önce Nafplion'daki toplantıya sırfTürk gazetecilerle bir araya gelmek için gittim. Onlarla bizim hakkımızda neler düşündüklerini anlayacak kadar bir arada olmamıştım. Bana kalırsa iki ülke- nin gazeteciler cemiyetleri arasında bir işbirliği ku- rulmalıdır. Bunun çok olumlu sonuçlar getireceği- ne inanıyorum. Bu işbirliği, hükümetlerimizi yan- lış yolda olduklan konusunda ikna etmeye yaraya- caktır. Hükümetine hem çok uzak hem de çok ya- kın olan gazetecinin bu doğrultuda önemli katkıla- n olabilir. Venizelos ve Atatürk arasındaki dostlu- ğun yeniden canlandığını çok görmek isterim. Ben bütün dünyada. Balkanlar'da, her şeyden fazla da Türkiye ile Yunanistan arasında banş ıstiyorum. - Bir de birkaç yd önce ABD 'de Türk, Yunan ve Kıbrıslı gazetecileri bir araya getiren bir toplantıya katümıstınız. O toplantı nasdgeçmişti? - Çok ilginçti. Amerikalılar, birbirimizi öldürmemiz pahasma bir araya gelmemizde ısrar etmişlerdi. Aldılar bizi, toplama kampı gi- bi bir yere götürdüler. VVashington dışında bir yerdeydi. Harika bir bahçenin içinde çok güzel bir binadaydık. Tıpkı altın bir kafes gi- bi... Başımızda bir de öğretmenler vardı. Bizimle psikolojik oyun- laroynuyorlardı. Örneğin hep birlikte lego yapmamızı ıstediler.Bu- nu görünce çıldırdım. Bize ne muamelesi yapıyorlardı? Odadan dı- şan fırladım. Her neyse... Orada Sinan Gökçen, Yavnz Baydar ve Ahu Oztûrk adlı gazetecilerle tanıştım. Çok iyi dost olduk. Bizim Avrupalı olduğumuzu söylüyorlar. Hayır, biz Balkanlıyız. Balkan- lar'da her yerde arkadaşlanm var. Neden sadece benim olsun da Türklerin ya da Balkanlar'da yaşayan öbür halklann böyle dost- luklan olmasın? - Bir Balkan Paktıfikrinin yeniden canlanması olasılığı var mı sizce? -Neden olmasın? Ama NATO ve öbür yabancılann kanşmama- lan koşuluyla... Bir yanda ABD, öbür yanda AB işlere bulaşırsa o zaman hiçbir sorunu çözme olanağımız kalmaz. Onlar, arabulucu olabilmek için bu sorunlan istiyorlar. Arabulucuya gereksinim kal- mazsa onlann varlık nedenleri de ortadan kalkar. Arkadaşımız IŞIL TAPKAN SERKAN DEMİRTAŞ evlendiler. Mululuklar dileriz. 23Mısan 1999 CUMHURHTT ÇALIŞANLARI Tatile çıkmadan kalbinizi kontrol ettirin. TÜRKKALPVAKFI 19 Mayıs Cd No 8 Şışlı/İSTANBUL Tel.(0212)212 07 07 (pbx) 10 Hat Faks (0212*212 68 35 İZMİR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1998/601 Davacı Halil Kaya Tenler vs. vekili tarafından davalı Atila Öztürk vs. açılan tazminat davası- nın mahkememizde yapılan açık duruşması sı- rasında: Davalı Atila Öztürk ile Ali Algül tüm araştır- malara rağmen bulunamadığından ilanen tebli- gat yapılmasına karar verilmiş olmakla Atila Öztürk ile Ali Algül'ün mezkur duruşma günü- müz olan 25.5.1999 günü saat 10.30'da bizzat mahkememizde hazır bulunması veya bulun- madığı takdirde kendisine bır vekil tayin ettir- mesi, gelmedıği veya kendisini bir vekille tem- sil ettirmediği takdirde duruşmalara gıyabında devam olunup karar verileceği hususu tebligat verine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. İ 2.4.1999 Basın: 16748 GÜDÜL ASLİYÇ HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1998/126 Bağ-Kur Genel Müdürlüğü vekili Av. Serap Me- teris tarafından davalılar Hatıce Altıntaş (kendi adı- na asaleten Hasan Altmtaş'a velayeten). Kadriye Altıntaş. Muradiye Altıntaş, Emine Altıntaş ve En- gin Değer Demirci aleyhine mahkememıze açılan tazminat davasmın yapılan açık yargılaması sonun- da: 1- Davacının sabit olan davasının kabulüne, 2- Dava konusu 37.503.545.- TL tazminatın tah- sis onay tarihi olan 24.10.1996 tarihinden itibaren işleyecek yasal faızi ile birlikte davalılardan müşte- reken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenme- sine, davacı idarenin fazlaya ilişkin hakkınm saklı tutulmasına. karar verilmiş olup. karar. tüm aramalara rağmen adresi tespit edilemeyen Engin Değer Demirci"ye tebliğ edilemediğinden, ışbu hüküm özetının adı geçen davalıya tebliğı yenne ilanen tebliğ olunur. Basın: 16552 BODRUM KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1994/37 Karar No: 1998/104 Davacılar Ahmet Efe. Hasan Efe tarafından davalılar Hatice ll- han, Hanife Aras, Hatice ve Nazife ile dahili davalılar Hüseyin Efe. Ali Efe, Cemil Efe, Gülvesim Kaynak. Gülser Uyar ve Güli- zar Çiriğ aleyhine açılan Konaçık köyü 222 ve 223 nolu parselle- rin kadastro tespitine itiraz davasının yapılan açık yargılaması so- nunda: 2.11.1998 tarih ve 1998/104 sayılı karan ile davanın kabulü ile Konaçık köyü 222 ve 223 nolu parsellerin tespitlerinin iptali ile Bodrum Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1987/277 esas, 231 karar sa- yılı veraset ilamına göre taşınmazlar ayn ayn 8'er pay kabul edi- lerek birer pay olmak üzere Mahmut Efe çocuklan Ali Efe, Cemıl Efe, Hasan Efe, Gülser Uyar, Gülizar Çiriğ, Gülsevim Kaynak. Ahmet Efe ve Hüseyin Efe adlanna tapuya tespit ve tesciline dair verilen karann işbu ilanın yayınını takip eden günden itibaren 15 günün sonunda, davalılar Ahmet kızı Nazife, Ahmet kızı Hatice ile Hanife Aras'a tebliğ edilmiş sayılacağı ve karann tebliğinden itibaren 15 gün içinde temyiz edilebileceği, aksi takdirde davalılar yönünden karann kesinleşeceği tebliğ yerine geçmek üzere ilan olunur. 26.11.1998 Basın: 16756 MALATYA ASLİYE 3. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1998/899 Davacı Kemal Varol vekili Av. Şahin Tezcan tarafından davalılar Mehmet Pala ve Hüseyin Özhan aleyhine açılan tapu iptali tescil davasının yapılan yargılaması sırasında davalılardan Mehmet Pala'nın adresi meçhul olduğundan adına ilanen tebligat çıkanlmasına karar verilmiş ol- makla: Davalı Mehmet Pala'nın duruşmanın atılı bulunduğu 18.5.1999 günü saat 09.35'te mahkeme salonunda bizzat bu- lunması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi. aksi takdirde duruşmalara yok- luğunda devam edilip yokluğunda karar verileceği hususu dava dilekçesinin tebli- ği yerine kaim olmak üzere ilan olunur. Basın: 11695
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear