Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 25 NİSAN 1999 PAZAR
12 PAZAR KONUGU
Yunan gazeteci Kostas Betinakis, Kosova, Öcalan ve Türk-Yunan ilişkilerini değerlendird
'Biz Avrupalı değil Balkanlıyız'
Gerçekler
henüz
bilinmiyor
- Öcalan 'ın Kenya 'dan Türkiye'ye
getirilmesiyle birlikte Atina ve Ankara
arasında çok ciddi bir kriz yaşandı.
Nakzakis adlı, Yunan devletine çalışan eski
bir silahlı kuvvetler mensubunun
öcalan 'ın Kenya 'ya kaçırdmastnda biiyük
rolü olduğu haberleri verildL Siz bu konuda
ne düşünüyorsunuz?
- Nakzakis'ın Öcalan'la. tam olarak
bilemediğım bir bağı vardı. Belki de
Nakzakis. Öcalan'ın yakın arkadaşıydı. Tam
olarak bilemiyorum. Ama şunun aitını iyice
çizmek istiyorum. Ben ajanlık yapan
kişilerden hiç hoşlanmam. Neyin ne olduğu
konusunda hâlâ net bir bilgimiz yok.
Sizlerin de net bilgı sahibi olduğunuzu
düşünmüyorum. Belki günün birinde
Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkiler
düzelirse o zaman gerçekler de açıklanır.
Biliyorsunuz. "Düşmanımın düşmaru
dostumdur" biçiminde bir özdeyiş vardır.
Bu inancı her iki ülkedeki aşın milliyetçi
unsurlar kullanıyorlar. Ben bir gazeteci ve
insan olarak her türlü terör hareketine
karşıyım. Bence meselenin özü
demokrasinin nasıl ışledığınde yatıyor.
Demokrasi Avrupa standartlanna gelirse,
hukuk sıstemi Avrupa standartlanna uyumlu
olursa o zaman sorunlar biter. Bakm, benzer
bir olay Kosova'da oldu. Miloşeviç, Kosova
halkına ıstediklenni verecek derecede
demokrat eğılimli olsaydı gittikçe sarpa
saran bu sorun da ortaya çıkmazdı. Bugün
Kosova'da olanlar akıl almaz boyutlara
ulaştı. Akıl almaz olan, hem bombardıman
hem de insanların vatanlanndan
sürülmeleridir. Ben, Bosna savaşından
hemen sonra üç yıl önce bölgeye gittim ve
Rugova'yla görüştüm. Savaş sırasında da
Bosna'daydım. O dönemde, "Kosova nasıl
patlavacak, bekle de gör" diyorlardı.
Türkiye'ye dönersek... Bir PKK olayı patlak
verip terör yaşanmasaydı Türkiye'de
hükümet ne olup bittiğini çok daha " *
kolaylıkla anlayabilecek, teşhisini .
koyabilecekti. Aşınlık şiddeti. şiddet de
aşınlığı getiriyor. Sonuçta bir kısır döngû
yaratılıyor ve hiçbir şey hallolmuyor.
Türkiye
geriye
gitmez
- Sizce bu seçim sonuçlanndan, Türkiye
için bir radikal tslam tehlikesinin hâlâ
mevcut olduğu söylenebilir mi?
- Sayın Erbakan'ın RP'sine kıyasla Sayın
Kutan'ın FP'si daha sakin ve sinik bir parti
görünümünde. Dikkatimi çeken bir nokta,
Türkiye'de merkez sağda gereğinden çok
partinin olması. Ortada bir ya da iki merkez
sol parti var. Ama gerçek bir sol parti de
yok. Bunun nedenini çok merak ediyorum.
Bunu söylerken komünist partilerden söz
etmek ıstemiyorum. Artık çağ değişti.
Bakm. Yunan Parlamentosu'nda sol partiler,
hatta Avrupa komünistleri bile var.
îslamcı partiye dönersek... Islamcılann eski
geleneklere bağlılıklan. muhafazakâr
oluşlan dikkat çekiyor. Bence onlar.
Türkiye'deki modern demokrasiye bir
tehlike oluşturmaktan uzaklar. Zaten sizde
onlarca yıldır yerleşmiş bir demokrasi var.
Islamcılar Türkiye'de hükümete gelirlerse
sistemın içıne girmek ve uzlaşmaya varmak
zorundadırlar. Aksi düşünülemez. Erbakan
başbakanlık yaptı, ama o dönemde hiç
kimse de Türkiye'de şeriata doğru bir geriye
gidiş görmedi. Çünkü artık bu çağda bu
olamaz.
PORTRE / KOSTAS BETİNAKİS
LEYLA TAVŞANOĞLU Sonunda 18 Nisan seçimlerini atlattık. Hem de büyüksürprizleryaşayarak... Ashnda kimileri için sürprizlerle
doluydu, kimileri için de değil... Özellikle seçimleri izlemek için Türkiye 'ye gelen yabancı gazeteciler, sonuçlar alındıkça hayreîten hayrete
düşüyorlardı. îzlenimlerini aldığımız Yunan gazeteci Kostas Betinaki, "Bizim ü'lkede böyle şey olmaz. Bir parti oy oranını iki katın da üstünde
katlayamaz " diyordu. Kostas Betinakis, Yunanistan da en saygın olarak bilinen gazetelerden Ta Nea 'nın Dış Haberler Müdürü... Otuzyıldan
fazladır da gazetecilik yapıyor. Onunla 18
Nisan yerel ve genel seçimlerinin
sonuçlarını değerlendirdik. Ardından söz
döndü dolaştı, Öcalan 'ın Kenya dan
Türkiye ye getirilişinden sonra olayda
Yunanistan 'ın oynadığı rol çevresinde
kopanfırtına ve iki ülke arasında yaratılan
yeni krize geldi. Betinakis, Nakzakis adlı
Yunan ajanın olayda önemli rol oynadığını,
ancak hiçbir şeyin henüz açıklığa
kavuşmadığım söyledi. Kosova savaşıyla
ilgili olarak da Betinakis 'in duyguları
şöyleydi: "Orada tam bir felaket yaşanıyor.
Ben bütün dünyada, Balkanlar da, her
şeydenfazla da Türkiye ile Yunanistan
arasında barış istiyorum."
1948, Atina doğumlu. Atina'daki Amerikan Koleji'ni bitirdi
Yükseköğrenimini Atina Üniversitesi Hukuk Fakültesi,
ardından da Gazetecilik Enstitüsü'nde tamamladu 1969'da
gazeteciliğe başladu Hep yeni kurulan, örneğin Eleftherotipia,
Ethtıos gibi gazetelerde çalıştu Daha sonra ünlü Ta Nea
gazetesine geçti Bu gazeteyi tabloid boyuta değiştiren ekip
içindeyer aldu Şimdiki halde Ta Nea 'nın Dış Haberler
Müdürü. Aynı zamanda sendika temsilcüiği görevini
yürütüyor. Atina Gazeteciler Cemiyeti'nin de üyesL Yunan
televizyonu ikinci kanalına da iki haftada bir Avrupa
sorunlanyla ilgiliprogram yapıyor.
- Türkiye 'deki genel seçimlerde birinci parti DSP, ikinci parti
de bazıları için "sürpriz "yaparak MHP çıktu Birinci parti duru-
munu koruyacağı hesaplanan FP yüzde 15'lik bir oy orantyla
önemli ölçüde oy yitirerek üçüncü parti oldu. A.\AP ve DYP ta-
raftar kaybederken, CHP ise barajı aşamadu Bu sonucu nasıl de-
ğerlendiriyorsunuz?
- Benim için gerçekten ilginç bir deneyim oldu. llk kez îstan-
bul'a geldim. Arkadaşlanm bana her gün Türkiye'de yayımlanan
gazetelerdeki haberleri ve köşe yazılannı tercüme ettiler. Hepsin-
de farklı bilgiler vardı. îslamcı partinin Sayın Ecevit'in partisiyle
başa ba$ çekişeceğini ve muhtemelen de binnci parti olacagı be-
lirtiliyordu. MHP'nin oy oranını ikıye katlamanın da ötesinde bir
başan sağlamasi beni şaşırttı. Sayımlar yapıhrken bir ara neredey-
se birinci parti bile oluyordu. Bizim ülkede bir siyasi partinin böy-
lesine büyük bir sıçrama y^pması alışılmış değildir.
Erken seçimlerin yapılmasını isteyen siyasi liderlerden birisi
olan Sayın BaykaTın partısinın barajı aşamaması da beni şaşırttı.
Acelecilik etti ve cezalandınldı gibi bir duyguya kapılıyor insan.
Anlaşıldığı kadanyla hesabını iyi yapamadı. Şimdi. kimileri
MHP'nin artık aşın milliyetçi ruhunu bir yana attığını söylüyor.
Bunun böyle olmasını diliyorum. Ege'nin karşı kı-
yısında aşın milliyetçi bir hükümetin iş başına gel-
diğini görmek, bizim için dehşetli bir düş kınklığı
yaratır. Bızler hep iki ülke arasında iyi ilişkiler iste-
dik. Şimdi de Türkiye'de olumlu işler yapacak bir hü-
kümetin işbaşına gelmesini umuyoruz.
- Sizin için miyoksa Türkler için mi olumlu bir
hükümet?
-Tabii ki Türkler için... Türk ulusu hükümetin-
den memnun olursa o zaman çok daha iyi komşuluk
ilişkileri doğabilecektır.
- Ya aksi olursa?
- O zaman, hükümet halkın kendinden memnun
olmadığı duygusu içinde vatandaşın fıkirlerini yön-
lendirmeye. isteklerini engellemeye çalışacaktır.
Benzer bir olayı Yunanistan'da bizler yaşadık.
- Yunan hükiimetinin Sırbistan 'da Miloşeviç hü-
kümetini desteklediği haberleri var. Siz ne düşünü-
yorsunuz?
-Simitis hükümetinin Sırp hükümetine destek ver-
diğini düşünmüyorum. Siz bilirsiniz, Yunanistan'da
olaylara başka açılardan bakmak alışkanlık haline
gelmiştir. Şimdilerde, "Artık NATO'nun bölgeye bu
kadar müdahalesi sona erdirilmelidir"' görüşü hâ-
kım. Olaylann arkasında hep NATO ve ABD'nin
bulunduğu inancı da yaygın; çünkü bilinen bir ger-
çek, Yunanistan'da 1967'deki diktatörlüğün arkasın-
da da olduğudur. NATO ve ABD, Türk Silahlı Kuv-
vetleri'nin Kıbns çıkarması ve Kıbns'ın ikiye bölün-
mesınin de arkasında vardı. Bakın, Rumlar Kuze>
Kıbns'tan güneye gönderildiklerinde, bugün de ba-
zı Sırplar Hırvatistan'dan sürüldüklerinde hiç kim-
senin gıkı çıkmadı. Bunlan söylerken boş konuşmu-
yorum. Çünkü bölgeye pek çok kez gittim. Her yer-
de tanıdığım insanlar var. Ben olaya farklı yaklaşıyorum. Bakın.
ben askerliğımi Aleksandrupolis'te (Dedeağaç) yaptım. Yıl
1974"tü. Topçuydum. Derken Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kıbns'a
çıkarma yaptığı haberini aldığımızda bizi kuzeye, Trakya'ya gön-
derdiler. O gece askeri aracın içinde gönderildiğim noktaya gider-
ken düşünüyordum ve kaygılanıyordum. Kendi kendime, "Yann
sabah karşı cepheye ateş açmak zorunda kalabilirim. O tarafta be-
nim gibi bir başka gazeteci olabilir. Hiç tanımadığım. sorunlannı
hiç bilmediğim halde onu vurmak zorunda kalabilirim" diye düşü-
nüyor, ölesiye korkuyordum. Bu, benım en güçlü duygulanmdan
birisiydi. Size anlattığım bu duygular son derece insani. Sizin
"Türk^bizim ise "Müslüman" olarak adlandırdığımız topluluğun
yaşadığı köylere gittik. O dönemde iyi muamele görmüyorlardı.
Yunan hükümetinin o yörede yasayan ınsanlara ızledıği bu kötü po-
litika çok akıl dışıydı. O dönemde Yunanistan, Türkiyeli Rumla-
nn öcünü alma peşindeydi. tnsanlann artık politika yüzünden acı
çekmemeleri lazım. Işte, politikalar yüzünden benzer olaylar bu-
gün Yugoslavya'da yaşanıyor. Politika insanlann başına bu felake-
ti getirdi. Mülteci olan kaç kişinin vatanlanna ne zaman dönecek-
lerini ya da gerçekten geri dönüp dönmeyeceklerini bilmiyoruz.
Kıbns çıkarması olduğu sırada Kıbnslı Rum bazı arkadaşlanm
Ingiltere'de tatildelerdi. Kıbns'a bir daha hiç dönmediler.
Sizin Kardak, bizim Imea olarak adlandırdığımız kayalıklar yü-
zünden iki ülke savaşın eşiğine gelmişti. Ostelik neden? O kaya-
lıklardaki keçilen hangi tarafın besleyeceği tartışmasından...
Benim bunu aklım almıyor. Bir Yunan televizyonu, kriz patlak
verdikten sonra, Atina yakınlanndaki deniz üssünden pek çok sa-
vaş gemisinin Ege'ye açıldığını haber verirken "Şu zırdeliliğe ba-
kın. Bir keçi sürüsü için savaş gemileri ve savaş uçaklaruu Ege'ye
gönderiyoruz" dıye düşünüyordum.
- Olayı Yunanistan 'da bir belediye başkam başlatmamış mıydı?
-Evet, adam yeniden belediye başkam seçilmek istediği için git-
ti ve kayalıklara Yunan bayrağını dikti. Bunu gören Türkler de ka-
yalıklara kendi bayraklannı diktiler. Şu işe bakın... O kayalıklarda
bayrak savaşlan yapıldı. Size anımsatmak istiyorum. Bundan üç
yıl önce Imea-Kardak knzinden hemen sonra Yunanistan'm Nafp-
lion kentinde Türk ve Yunan sivil toplum kuruluşlan tarafından dü-
zenlenen bir toplantıya katılmıştık. O toplantıda size "Böyle kriz-
ler yerine dostlaruıızuı nasıl oMukJannu son günlerde neler yapük-
lannı sormak isterdim" demiştim. Çünkü sohbetlerimiz iki taraf
arasındaki knzleri çözmeye çalışmak yenne sade, gündelik ya-
şamla ilgili olmalıydı.
Biz, yani Türkler ve Yunanlılarsiyasetçileri kriz yaratmalan için
değil, krizleri önlemelen ya da çözmeleri için seçiyoruz. Bence sü-
rekli knz varatan bu siyasetçiler, varlık nedenlerini kanıtlayabil-
mek için böyle davranıyorlar. Yanı bir çeşit ajanlar.
Çevremize bakıyoruz; parlak insanlar değil de vasatın altında-
kiler politikaya giriyorlar. Diyelim ki çok parlak akademisyen bir
arkadaşınız var, ama politikada değil. "Keşkepolitikacıoka. Ne iyi
işJer başanr" diye düşünüyorsunuz. Ama ne yazık ki işler öyle de-
ğil. Hep kötüler politikada.
Yunanistan'da. "Yargıçlar öylesine kötü hukukçular ki avukatb-
gı seçip kendi yazıhanelerini açacak çapta değiller" deriz. Tabii bu
birespri...
- Sizce bu çapsız, vasatın altındaki insanlar nedenpolitikaya gi-
rerler de genelde parlaklar politikadan uzak durur?
- İnsanlar politikadan ve politikacılardan bıkıp usandılar da on-
dan. Bizler yaşamlanmızdan memnun değiliz. Bizlere sözler veri-
lip bunlann tutulmamasından artık usandık. Artık kendi işlerimiz-
le uğraşmayı yeğliyor. politikaya atılmaktan çekiniyoruz.
- O zaman da meydanı vasatın altmdaküere bıraktyoruz...
- Evet, tam öyle oluyor. En kötusü de artık hiç kimsede ideolo-
jinin kalmamış olması. Ben üniversitedeyken cunta dönemini ya-
şıyorduk. O dönemde gerçekleri görmeye çalışıyorduk; düşlerimiz
vardı. Bugün ise Simitis başanh olursa o zaman para birliğıne gi-
reriz umudu içindeyiz. Bu, tek düşümüz haline geldi. Ama bu, ay-
nı zamanda hükümetin de düşü.
Gençliğimizde sosyalist düşler kurar, dünyanın nasıl daha iyi bir
yöne yöneleceğini hayal ederdik. Bugün ise genç kuşak her şeye,
siyasete boş vermiş durumda. 25 yaşındaki yeğenlerimi görüyo-
rum. "Hayır, hiç kimseye oy vermeyeceğiz'' dıyorlar.
Şu işe bakın. ABD'de Clinton, ABD halkının sadece yüzde 25
oyuyla seçildi. Yüzde 51 çoğunluk oyunu alamayan insanlar tara-
fından yönetiliyoruz artık.
- Hemen hemen bütün dünya ülkelerinde politikaya olan bu
uzaklık geçerli sanıyorum. Insanlan bu boşvermişlikten kurtar-
mak için sizce neyapılmalı?
- Bu çok karmaşık bir sorun. Kendi kendime pek çok kez bunun
nedenini sordum. Sonunda da şu sonuca vardım: tnsanlar iyi yurt-
taş olabilmeleri için iyi eğitim almalıdırlar. Ama ne yazık ki dün-
yanın hemen hemen bütün ülkelennde eğitim sistemi bulunabıle-
ceklerin en kötüsüdür. Bir kere eğitim artık son derece ticari hale
getirildi. Şu hale bakm: Türkiye ve Yunanistan"daki eğitim sistem-
leri, çocuklara öbür ülkenin nasıl en kötüsünden düşman olduğu-
nu öğretmek için yapılmış. Okuldayken hatırlıyo-
rum, tanh kitaplannın hepsinde Türkler bizim can
düşmanımız olarak yer alıyordu. Bulgarlar komü-
nistti. dolayısıyla onlar da düşmandı. Arnavutlar da
farklı değildi. Bu çok ganp. Öte yandan Yunanis-
tan'ı tkinci Dünya Savaşı'nda işgal edip bize kötü-
lüklerin en büyüğunü yapan Almanlarla da can ci-
ğer kuzu sarması gösteriliyorduk. Bence bu günde-
lik çılgınlığın bir parçası.
- Peki, bunlara karşı basın ve medya ne yapıyor?
- Yunanistan'da "Basın dördüncü güçtür" derler,
ama hiç de öyle değil. Gazetecılerin ne gücü olacak
ki? Güç onlann patronlannda. Patron, "Çay şeker-
li iyidir" derse öyle yazıyorlar. Patronun aklına gü-
nün birinde çayın şekersizinin daha lezzetli olduğu
gelince de çalışan gazeteciler bu sefer o doğrultu-
da yazılar döşeniyorlar. Ben fırsat buldukça Türk
gazetecilerle bir araya gelmeye çalışıyorum, hatta
fırsatlar yaratıyorum. Sivıl toplum kuruluşlannın
bu konudaki çalışmalanna biraz kuşkucu bakmama
karşın, üç yıl önce Nafplion'daki toplantıya sırfTürk
gazetecilerle bir araya gelmek için gittim. Onlarla
bizim hakkımızda neler düşündüklerini anlayacak
kadar bir arada olmamıştım. Bana kalırsa iki ülke-
nin gazeteciler cemiyetleri arasında bir işbirliği ku-
rulmalıdır. Bunun çok olumlu sonuçlar getireceği-
ne inanıyorum. Bu işbirliği, hükümetlerimizi yan-
lış yolda olduklan konusunda ikna etmeye yaraya-
caktır. Hükümetine hem çok uzak hem de çok ya-
kın olan gazetecinin bu doğrultuda önemli katkıla-
n olabilir. Venizelos ve Atatürk arasındaki dostlu-
ğun yeniden canlandığını çok görmek isterim. Ben
bütün dünyada. Balkanlar'da, her şeyden fazla da
Türkiye ile Yunanistan arasında banş ıstiyorum.
- Bir de birkaç yd önce ABD 'de Türk, Yunan ve
Kıbrıslı gazetecileri bir araya getiren bir toplantıya katümıstınız.
O toplantı nasdgeçmişti?
- Çok ilginçti. Amerikalılar, birbirimizi öldürmemiz pahasma bir
araya gelmemizde ısrar etmişlerdi. Aldılar bizi, toplama kampı gi-
bi bir yere götürdüler. VVashington dışında bir yerdeydi. Harika bir
bahçenin içinde çok güzel bir binadaydık. Tıpkı altın bir kafes gi-
bi... Başımızda bir de öğretmenler vardı. Bizimle psikolojik oyun-
laroynuyorlardı. Örneğin hep birlikte lego yapmamızı ıstediler.Bu-
nu görünce çıldırdım. Bize ne muamelesi yapıyorlardı? Odadan dı-
şan fırladım. Her neyse... Orada Sinan Gökçen, Yavnz Baydar ve
Ahu Oztûrk adlı gazetecilerle tanıştım. Çok iyi dost olduk. Bizim
Avrupalı olduğumuzu söylüyorlar. Hayır, biz Balkanlıyız. Balkan-
lar'da her yerde arkadaşlanm var. Neden sadece benim olsun da
Türklerin ya da Balkanlar'da yaşayan öbür halklann böyle dost-
luklan olmasın?
- Bir Balkan Paktıfikrinin yeniden canlanması olasılığı var mı
sizce?
-Neden olmasın? Ama NATO ve öbür yabancılann kanşmama-
lan koşuluyla... Bir yanda ABD, öbür yanda AB işlere bulaşırsa o
zaman hiçbir sorunu çözme olanağımız kalmaz. Onlar, arabulucu
olabilmek için bu sorunlan istiyorlar. Arabulucuya gereksinim kal-
mazsa onlann varlık nedenleri de ortadan kalkar.
Arkadaşımız
IŞIL TAPKAN
SERKAN
DEMİRTAŞ
evlendiler.
Mululuklar dileriz.
23Mısan 1999
CUMHURHTT
ÇALIŞANLARI
Tatile çıkmadan kalbinizi
kontrol ettirin.
TÜRKKALPVAKFI
19 Mayıs Cd No 8 Şışlı/İSTANBUL
Tel.(0212)212 07 07
(pbx) 10 Hat
Faks (0212*212 68 35
İZMİR 2. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1998/601
Davacı Halil Kaya Tenler vs. vekili tarafından
davalı Atila Öztürk vs. açılan tazminat davası-
nın mahkememizde yapılan açık duruşması sı-
rasında:
Davalı Atila Öztürk ile Ali Algül tüm araştır-
malara rağmen bulunamadığından ilanen tebli-
gat yapılmasına karar verilmiş olmakla Atila
Öztürk ile Ali Algül'ün mezkur duruşma günü-
müz olan 25.5.1999 günü saat 10.30'da bizzat
mahkememizde hazır bulunması veya bulun-
madığı takdirde kendisine bır vekil tayin ettir-
mesi, gelmedıği veya kendisini bir vekille tem-
sil ettirmediği takdirde duruşmalara gıyabında
devam olunup karar verileceği hususu tebligat
verine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur.
İ 2.4.1999
Basın: 16748
GÜDÜL ASLİYÇ HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
1998/126
Bağ-Kur Genel Müdürlüğü vekili Av. Serap Me-
teris tarafından davalılar Hatıce Altıntaş (kendi adı-
na asaleten Hasan Altmtaş'a velayeten). Kadriye
Altıntaş. Muradiye Altıntaş, Emine Altıntaş ve En-
gin Değer Demirci aleyhine mahkememıze açılan
tazminat davasmın yapılan açık yargılaması sonun-
da:
1- Davacının sabit olan davasının kabulüne,
2- Dava konusu 37.503.545.- TL tazminatın tah-
sis onay tarihi olan 24.10.1996 tarihinden itibaren
işleyecek yasal faızi ile birlikte davalılardan müşte-
reken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenme-
sine, davacı idarenin fazlaya ilişkin hakkınm saklı
tutulmasına.
karar verilmiş olup. karar. tüm aramalara rağmen
adresi tespit edilemeyen Engin Değer Demirci"ye
tebliğ edilemediğinden, ışbu hüküm özetının adı
geçen davalıya tebliğı yenne ilanen tebliğ olunur.
Basın: 16552
BODRUM KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1994/37 Karar No: 1998/104
Davacılar Ahmet Efe. Hasan Efe tarafından davalılar Hatice ll-
han, Hanife Aras, Hatice ve Nazife ile dahili davalılar Hüseyin
Efe. Ali Efe, Cemil Efe, Gülvesim Kaynak. Gülser Uyar ve Güli-
zar Çiriğ aleyhine açılan Konaçık köyü 222 ve 223 nolu parselle-
rin kadastro tespitine itiraz davasının yapılan açık yargılaması so-
nunda:
2.11.1998 tarih ve 1998/104 sayılı karan ile davanın kabulü ile
Konaçık köyü 222 ve 223 nolu parsellerin tespitlerinin iptali ile
Bodrum Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1987/277 esas, 231 karar sa-
yılı veraset ilamına göre taşınmazlar ayn ayn 8'er pay kabul edi-
lerek birer pay olmak üzere Mahmut Efe çocuklan Ali Efe, Cemıl
Efe, Hasan Efe, Gülser Uyar, Gülizar Çiriğ, Gülsevim Kaynak.
Ahmet Efe ve Hüseyin Efe adlanna tapuya tespit ve tesciline dair
verilen karann işbu ilanın yayınını takip eden günden itibaren 15
günün sonunda, davalılar Ahmet kızı Nazife, Ahmet kızı Hatice
ile Hanife Aras'a tebliğ edilmiş sayılacağı ve karann tebliğinden
itibaren 15 gün içinde temyiz edilebileceği, aksi takdirde davalılar
yönünden karann kesinleşeceği tebliğ yerine geçmek üzere ilan
olunur. 26.11.1998 Basın: 16756
MALATYA ASLİYE 3. HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo: 1998/899
Davacı Kemal Varol vekili Av. Şahin
Tezcan tarafından davalılar Mehmet Pala
ve Hüseyin Özhan aleyhine açılan tapu
iptali tescil davasının yapılan yargılaması
sırasında davalılardan Mehmet Pala'nın
adresi meçhul olduğundan adına ilanen
tebligat çıkanlmasına karar verilmiş ol-
makla:
Davalı Mehmet Pala'nın duruşmanın
atılı bulunduğu 18.5.1999 günü saat
09.35'te mahkeme salonunda bizzat bu-
lunması veya kendisini bir vekille temsil
ettirmesi. aksi takdirde duruşmalara yok-
luğunda devam edilip yokluğunda karar
verileceği hususu dava dilekçesinin tebli-
ği yerine kaim olmak üzere ilan olunur.
Basın: 11695