14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
r SAYFA CUMHURİYET 14 NİSAN 1999 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Seçimler ve 8>Yıllık Eğitime Saldınlar MUSTAFA GAZALCI g 1 8 Nisan 1999 yerel ve genel seçimleri yaklaştıkça parti genel başkanlannın birçoğu oy getirir sanısıyla din sö- mürüsü yapıyor. 8 yıllık ke- sintısız zorunlu eğitımi eleş- tiriyor, kimileri daha da ileri giderek iktidara geldiklerinde bu reformu kal- dıracaklannı 'kesintili'ye çevirecekleri- ni söylüyorlar. Örneğin ANAP Genel Başkanı Sayın Mesut Yılmaz. 26 Mart 1999 tarihınde Trabzon'da yaptığı konuşmada şöyle diyor "O zaman iftira ettiler. imam-hatip okullannı kapatmakiçin bunu yapryor- sunuz dediler. Ama işin aslı şu: Biz 5. sı- nıftan sonra çoculdann Kuran kursla- nna gitmderinj önerdik. Ama yasa çt- karmamızı engellediler. Onlar kabul et- medi diye yüacak değiliz. Biz de yönet- meiikçıkardık. Ama onu da DanıştayYla iptal ettirdiler. Benim adım Yılmaz. ben > ılrnam. Bu defa da talimat \ erdim, Ku- ran kurslannda çocuklann eğitim gör- meleri için. Bizi din eğhünini engellemekle suçla- dılar. Ezanı susturduğumuzu smledi- ler. İnanç, vicdan sahibi, iman sahibi herkesbOiyorki, dia, ibadet,vicdan hür- riyetinin güvOTcesi ANAPtııf (27.3.1999 Cumhunyet) FP Genel Başkanı Recai Kutan. 5 Ni- Der Gehi: B}k. CHP PM üyesi san lWWManhfflÖe Burdur'da yaptığı konuşmada 8 yıllık eğitime karşı ol- duklarau. iktidara geldiklerinde bunu or- tadan kaldıracaklannı açıkça söylüyor. "Buradan Yümaz'a yanıt vermek is- thorum. Arkadaş sözkrimiçarpttma. Biz 'eğitim 5 yıl olsun" demiyonız. '8 yıl hat- ta 11 yıl olsun ama kademeli olsun' di- yoruz. 5 yıl temel olsun. sonra isteyen çı- rakhkeğitiminegitsin, isterse imam-ha- tiplere gitsin, ama 'hayır' diyorlar. '16 yaşına kadar ilkokulda kalacaksınız' diyoriar. Biz sizin kafanızm arkasında ne \ar biliyoruz. Sizin derdiniz imam- hatiplcr. Kuran kurslan... 18 Nisan'da iktidara geleceğiz. 8 ydlık. saçma, eğitim reformu denen şe\i bütünü\le ortadan kaJdıracağız." (6 Nisan 1999 Cumhuri- yet) DYP Genel Başkanı Sayın TansuÇft- ler de 1 Nisan 1999 tarihinde Kasta- monu'da yaptığı konuşmada Ecevit'le, Yılmaz'a yollama yaparak şunlan söy- lüyor: "Bu usta-çırak önce Kuran kurslan- nı kapatülar,ezanın sesini kıstüar, başör- tülü kızlanmızı ünhersiteönlerindeeop- lattılar,>etmedi. Benim dindar vatanda- şım mağdur oldu. Ben her iki tarafin da haklannı savunuvorum. Ey Ecevit-Yıl- maz, sizin adınız usta-çırakdeğilde dec- cal oba ne yazar." (2 Nisan 1999 Cum- huri>et) Atatürk aynı Kastamonu'da hem de 74 yıl önce "Beyler buna şapka denir" dememiş miydi? Sizler 21. yüzyılın eşi- ğinde gerçekleri de saptırarak bu söz- lerinizle din sömürüsü yapmıyor musu- nuz? Kuran'ı. başörtüsünü, ezanı sö- mürerek daha çok oy alacağınızı sanı- yorsunuz. Oysa laik cumhuriyetin vazgeçilmez değerleri kadar kendi partilerinizin de kuyulannı kazıyorsunuz. Toplumsal koşullann dayatması, TBMM'de CHP, dışanda demokratik kitle örgütlerinin katkısıyla 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitimin yasalaşması ANAP-DSP ikti- dannarastlamıştır.Sayın Mesut Yılmaz, buna sahipçılap onuruaövüneceğine, hâ- lâ kesintisizliğine karşı çıkıyor. Çocuklann Kuran kurslarına ilköğre- timin yansında gitmesini savunuyor. Yani ilköğretimin bütünlüğüne, bilim- selliğine karşı çıkıyor. Sayın Mesut Yıl- maz'ın onlar dediği kim? Kesintisizli- ği savunanlar, yönetmelik değişikliği- ni Danıştay'a götürüp iptal ettirenler mi? Laiklik ve hukuk savaşımı veren- ler mi? Kimse Kuran kurslannı kapatmıyor, ezanı susturmuyor. Ama siz oy için, işi- nize öyle geldiği için gerçekleri çarpra- yorsunuz. Hem de hukuku çiğneyerekL Hukukdevietindebaşbakan da. cumhur- başkanı da olsanız, iktidara da gelseniz yasalardan iistiin olamazsuuz. Yasalara karşuı emir veremezsiniz. Halkın yara- nna bir uygulamayı ortadan kaldıra- mazsınız. Rüzgâr eken fırtına biçer. Eğitimi dinselleştirirseniz, siyasette din sömü- rüsü yaparsanız bir gün siz de altında kahrsınız. Kimse aslı dururken taklide gitmez. Merkez sağın durmadan küçü- lüp radikal sağın büyümesi biraz bun- dan değil mi? Cağdaş ülkelerde oldu- ğu gibi merkez sağ yalnız ekonomide değil, demokrasi anlayışında da liberal olmahdır. Aslında yalnız ilköğretim değil, eği- timin bütün aşamalannda, eğitim kurum- lannda öğretim birtiğine uyulman, eği- tim bilimsd ounahdır. Buna aykın dav- ranan kurslar, yurtlar, dershaneler, okul- lar Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) Yasası'na aykın olduğu için kapatılma- hdır. Bu din ve vicdan özgürlüğünü engel- lemek değildir. Laik cumhuriyete, bilim- sel eğitime sahip çıkmadır. Eğitim, hu- kuk, devlet işlerine kanştınlmadığı tak- dirde kimsenin dinsel ibadetine kan- şan yoktur. Üstelik okullarda yeterince din dersleri vardır. Çocuk ilköğretimi bi- tirdikten sonra dinsel eğitim almak is- terse, bu konuda uzmanlaşacaksa Ku- ran kursuna. imam-hatip lisesine gide- bilir. Ama Osmanlfdaki gibi, 1950 son- rası Türkiye'de olduğu gibi hem dinsel hem bilimsel eğitim olsun denirse o ol- maz. Türkiye'nin temeli laikliktir, öğretim birliğidir. Banş bunun üstüne kurulur. Gelişme butemel üzerinde olur. tkili eği- timi ısrarla savunmak, özgürlüğü değil karanlığı getirir. Son yıllarda yaşadık- lanmız bunu açıkça gösterdi. 1997 tarihinde 8 yıllık kesintisiz zo- runlu eğitim yasası çıktıktan ve üniver- siteye giriş yeniden düzenlendikten son- ra, imam-hatip liselerine olan ilgi azal- dı. Veliler çocuklannı bu okullardan baş- ka okullara aldılar. Devletin yöneticile- ri laikliğe. öğretim birliğine sahip çık- tığı. din sömürüsü yapmadığı zaman halk imam-hatip liselerine ilgi göster- memiştir. 8 yıllık zorunlu temel eğiti- min bütünlüğü bozulmamahdır. Danıştay 8. Dairesi, Türkmilleti adı- na 27 Ocak 1998 tarihinde verdiği Ku- ran kursları yönetmeliği değişikliği ile ilgili kararda şöyle diyor: "8 yıllık zorunlu eğitim yasasının çı- kanlmasının amacı. kamuoyunca da bi- lindiği üzere pozMf bilhnleri yeterince öğrenmemiş, çağdaş eğitimi tamamla- mamış küçüklere, benüz bilinçlenme- den teokratikeğitim verilmesinin. peda- gojik ve psikolojik mahzurlann gideril- mesi ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun öngördüğü eğitimde birliğin sağlannıa- sıdır." Işte sizin karşı olduğunuz 8 yılın ge- tirdiği bu amaç, bu anlayıştır. Akarsu- lar tersine akmaz, gelişmeler durduru- lamaz. ARADABÎR Av. MUCÎZE ÖZÜNAL Aktaş'ın Seçimi KUŞADASI - Başlık, ünlü bir filmi anımsatıyor- sa da konunun o filmte ilgisi yalnızca davranışın olum- suz imgelemi nedeniyledir. Eskilzmir Valisı, eski içişlerı Bakanı Kutlu Ak- taş'ın imam nikâhı ile evlendiğini, aynı anda do- kuz ayrı gazete ve birçok televizyondan öğrendik. Böylece 'haber'in özel demeç olduğu ortaya çık- tı. Bu 'haber' şeriat özlemcilerine çiçek atmanın öte- sinde bir anlamı içermektedır: 7923 Aydınlanma Devrimi ile ümmetten ulusa, kulluktan yurttaşlığa sıçramayı istemiş, başarma azmini ortaya koymuş ulusa karşı bir tavır olarak değerlendirilmelidir. Iz- mirgibi çağlarboyu uygarlıklarm yeşerdiğı birkent olmanın ötesinde Kuvayı Milliye ruhunun simgele- rinden (sembollerinden) bın durumuna gelmiş bir kenti yönetmeye istemde bulunmuş ANAP adayı Kutlu Aktaş'ın bu seçimi kendisinin taşımış oldu- ğu kamusal sanları ve şımdi taşıdığı siyasal sanı itibarıyla bu anlamı doğurmuştur. Bu seçim şu alt anlamları ve seçimleri sergile- mektedır: Öncelikle şeriat hukuku içinde kadına bi- çilmiş statü onaylanmaktadır. Yani kadın "Aklen ve dinen dûn, karakterce kötü, şeytani ve cetren'-' nemliklerin çoğunluğunu oluşturan" birvarlıkölup, görevi ev içi yaşamıyla sınırlıdır; sosyal bir varlık, bir insan ve yurttaş olarak düşünülemez. Kadın, Tan- n'nın kulu olan 'kocasının kulu'öur. Koca kendini memnun etmeyen kadını uyarır, uyarılanna uyma- yan kadını dövmek hakkına sahiptır. Tek sözcükle karısını boşayabilen koca karşısında karının ka- ideten boşanma hakkı yoktur. Kadının kalıt (miras) hakkı yarımdır, doğurduğu çoçukları üzerinde hiç- bir hakkı yoktur. Ve benzeri... Özetle Mustafa Ke- mal Atatürk'ün hukuk devrimi ile laikleşen huku- ku ve Anadolu kadınının bu devrimle kazandığı haklan hıçe saymaktır. Bu seçimiyle eski bakan, es- ki vali Türk Hukuk Devrimi' ne karşı çıktığını eylem- sel olarak (fıilen) göstermiştir. Kutlu Aktaş eş ola- rak seçtiği hanımefendıyi bir yurttaş, bir bırey ola- rak mütalaa ettiğıni göstererek önce Medeni Ka- nun hükümlerine uygun olarak evhlik sozleşmesi- ni tamamlayıp bundan sonra inançlan neyi gerek- tiriyorsa onu yapsaydı inanç özgürlüğüne duydu- ğumuz saygı bizi bunlan yazmaktan alıkoyardı. Ve olayın can alıcı noktası tam buradadır. Eski vali, "Ege- menlik ulusta değildir" diyenlerie aynı safta yer tu- tarak bugüne değin cumhuriyete, Atatürk'e bağlı- lığını gösteren bütün sözlerıni bu eylemiyie silip at- mıştır. Elbette izmirli kadınlardan hak ettiği yanıtı ala- caktır. Ve de elbette Izmir'de, "Edime'den Ardahan 'a, Bingöl'e kadar" sorumluluk altında olan savcılar vardır. Kimse yasalann üzerinde olmadığını, kimse- nin suç ışleme ayrıcalığı (imtiyazı) bulunmadığını herkes görmelidir. Türk Hukuk Devrim/'nin ailenin demokratikleşmesı konusundaki atılımlarının yap- tınmı olan TCK 237. madde hükmü yürürtüktedir. Bu hükümle medeni nikâhın yapıldığına ilişkin bel- geyi görmeden nikâh kıyan imamlaria biriikte ev- lenme sözleşmesı olmaksızın dinsel tören icra eden kadın ve erkek de cezalandınlmaktadır. Kutlu Aktaş, yönetimine aday olduğu kente ya- raşır uygarlığı gösteremeyerek dostlannı da düş kı- nklığına uğrattı. Buna hakkı yoktu. ^ M Z A G U N U TAKSİM SERGİ SALONU'NDA 'J İ Saat:17.00-19.00 Konuklarımızla söyleşip, kitaplannı imzalayacak İstiklal Cad. (Fransız Konsolosluğu yani) Taksim Tel: 252 38 81/82 Neden Sol Güçbirliği?.. DOĞAN ERSOY Y. Müh. Mimar T ürkiyeCumhuriyeti'ni, kurucu- su Mustafa Kemal Atatürk'ten, gelecek kuşaklara güçlendire- rek iletmek üzere teslim aldık. Ne var kı, güçlendirmek bir ya- na, özellikle yaklaşık son 50 yı- lın sağ iktidarlan döneminde izlemek ve ya- şamak zorunda bırakıldığımız olaylar ve ülke- mizin içinde bulunduğu durum artık onur kı- ncı nitelik kazandı: Türkiye borca batınldı, gelir dağüımmda uçurum oluştu, tanm ve hayvancılık çökertil- di. Kamu işletmeleri baltalandı, ülkemize yer- leşen yabancı sermaye, artık iç işlenmize bi- le kanşır duruma geldi. Kısacası Türkiye karanlığa sokuldu, eğitim ve kültürde çok yararlı işlevler üstlenen Hal- kevleri, Halk Odalan, Köy Enstitüleri kapatıl- dı. Eğitim olanaklannın kısıtlanması, öğretmen- liğin ikinci sınıf meslek durumuna getirilme- si, bu alanda özel sektörün denetimsiz özen- dinlrriesi, "paran yoksa okuma ya da kötü bir eğitime raa ol" söylemini gündeme getirdi. Gericilik kışkırttldı, sağ iktidarlar oy uğruna gericiliğe göz yumdular, giderek desteklediler, azdırdılar. İmam gereksiniminin çok üstünde imam-hatip okulu açıldı. eğitim ve güvenlik ku- rumlan bile tarikat mensuplan ile dolduruldu. Şeriatçı bir parti iktidara gelebildi. Öğretim Bir- liği (Tevhid-i Tedrisat) yasalan delik deşik edi- lerek gençlerimiz tarikatlann, vakıflann okul- lannda, jautlannda ortaçağ eğitimine mah- kûm edildiler. Dost geçinen yabancı ülkeler gericiliği açık- ça desteklediler. Bütün bunlar da 'demokrasi' adına yapıldı. Yani, YektaGümgörOzden'in söy- lediği gibi, "Demokrasinüı mezan demokra- si ile kazılmaya başlandL n Toktamış Âteş'in yazdığına göre, "Laiklik genelgesini uygulayacak kaymakamlann üçte biri laikliğe sıcak bakmıyor." Gençlik sindirildi, okullarda çağdışı bir di- siplin uygulamasıyla, üniversitelerde YÖK'ün getirdiği diktatörlük sistemiyle ve polisin tu- tumuyla gençler ve bilim adamlan sindirildi; demokrasiyle, siyasetle ilgileri kesilmek is- tendi... Sağlık ihmal edfldi. Yeterli yatınm yapıl- madığından, özel hastanelere gidemeyen dar delirli hastalann ve sağlık personelinin çektik- leri eziyet, medya için duygu sömürüsü kay- nağı oldu. Demokrasi kırpıldı, demokrasi açı- sından olumlu sayılan ve devrimci niteliği bu- lunan 1961 Anayasası, 12 Mart 1971'de kır- BARIŞ PARTISI GENELBAŞKANI ALİ HAYDAR VEZİROĞLU * BU GECE SAAT 21.00'DE FLASHTV'DE FERHAN ŞAYLIMAN VE CÜNEYT CANVER İLE TÜRKİYE'NİN SORUNLARINI VE SEÇİMLERİ TARTIŞIYOR pmtıya uğradı, 12 Eylül 1980 darbesiyle orta- dan kaldınldı. Bugün demokrasimiz yaralı, in- san haklanmız eksiklerle dolu... Işkence yay- gın, adalet cihazı ihmal edildi, bağımsızlıktan yoksun,çalışamazhale geldi... 'FaiKmeçhul'ler, kayıplar 'vakai adiye' oldu... Düşünce suçlu- lan neredeyse bir toplum kesimi haline geldi. Emekçi örgütleri güçsüzleştirilerek grev hak- la sınırlanmaya çahşıldı... Memur sendikacılığı engelleniyor.. Siyasal Partiler ve Seçim yasalan ile liderler cuntası oluşturuldu, halk siyasete ve yönetime katıl- maktan uzaklaştınldı... Yıllann ihmaliyle dış siyaset fıyasko oldu. Türkiye Avrupa'dan dışlandı. "Güneydogu'da Federasyon" ve "Sevr" sözcükleri bile dile ge- tirilebildi Devlet kirletildi; "Bana sağcılar si- lah kuUamyor dedirtemezsiniz", " Benim me- murum işini bilir", "Anayasa bir defa dettnmek- le bir şey outıaz", "Kurşunu atan da yiyen de şereflidir'' söylemleri ile oluşan kirlenmişlik; bir mafya babası, bir polis müdürü ve aşiret re- isi bir milletvekilinin Susurluk'ta aynı otomo- bilde kaza geçirmeleri ve son zamanlarda or- taya çıkan ses ve görüntü kasederi ile doruğa çıktı. Bu gidişten kurtulmamn tek yöntemi, emek- ten, cumhuriyet devriminden, bağımsızlık, öz- gürlük ve demokrasiden, banştan, ilkeli ve dü- rüst yönetimden yana bü- tün gûçlerin bir araya gel- mesi, çaba göstermesidir. Atatürk diyor ki: "Ulusla- nn tarihindeöyle dönemkr vardır ki,bettı amaclara ub- şabilmek için maddi ve ma- ne\ i gûçlerin tümünün bir araya toplanması ve a>nı doğrultuya yönetanesigere- kir. Böyle dönemlerde aynı türden olan kuvvetler or- tak amaç yolunda birleş- meüdir." Atatürk, bu ortak amaca ulaşabilmenin ilkelerini de belirtmiş: Altı Ok... Cıım- huriyetçilik, milliyetçilik. halkçdık, de\letçiük, laik- lk,devTİmdik. Kuvayı Mil- liye ruhu ile Atatürkçülüğe inanan ve Alü Ok'u benim- seyen gûçlerin bir araya ge- tirilmesini, ya da başka de- yişle, birçok aydınımızın (Y. Kadri, Ş. Süreyya, D. Avaoğlu™) belirttikleri gi- bi, 'ulusal sosyalizm' ya da 'Türksosyaliznıi'nin topar- lanmasını amaçlayan "sol güçbirligT. seçim telaşını atlattıktan sonra daha da güçlenecek ve asıl özgöre- vini (misyonunu) üstlene- cektir. Son 50 yılın bugünkü gö- rünümünü veren yukanda- ki tabloda zaman zaman sol partilerden biri iktidara ka- tılmışsa da, sağ anlayışı de- ğiştirecek gücübulamamış- tır. 'Sol'a inananlann öz- gür düşünce yapısından kaynaklanan tartışmacıh- ğın da etkisiyle oluşan bö- lünmeler sol partileri kü- çülterek çoğaltmıştır. Bu tür çoğalma, berabe- rinde gücün azalmasmı ge- tırmiştir. "Seçimlerdeoy ve- rebileceğun bir parti göre- miyorum'' diyen kararsız- lann oranı neredeyse yüz- de yirmileri bulmaktadır. Sol birleşmelidir, birleşe- bilmelidir. Sol'un tabanı, birleşmeyi sağlamalı ve Sol'u muhalefete alışmış- lıktan kurtarmalı. Sol, muhalefete alışmış- tır neredeyse... Bugün iktidar, artık "soTubeklemektedir. Ko- şullar bunu gösteriyor... O kadar ki, Meclis'te büyük çogunluğa sahip "sağ" bi- le iktidan 60 kişilik "sol" birpartiye teslim etmek zo- runda kalmıştır... PENCERE YüzdeiO'lukDap Şeritte Seçim Yarışı... Elinize bir kalem alın, beyaz bir kâğıdın üstüne ya- tay bir çizgi çekin; kenanna yazın: Yüzde20... Sonra bu yatay çizginin altı santim altına bir ya- tay çizgi daha çekin; kenanna yazın: YüzdeiO... Üç gün sonra yapılacak seçimde parlamentoya girecek partiler bu dar şeridin içine girenlerdir; ka- zanan ya da kaybeden olmayacak... Kaybedenler kimler?.. Yüzde 10'luk çizginin altında kalan partiler, par- lamentoya giremiyorlar; yüzde 10'luk çizginin altın- daki halk kesimi cezalandınlıyor. Ülkemizde demokrasi, dar bir şeridin içinde so- luksuz kalıyor. Ne üstü var.. Ne de altı. • Demokrasinin "olmazsa olmaz" koşullanndan bi- ri de seçimdir. Ne yazık ki daha tutariı bir yöntem şimdiye dek keşfedilemedi. Gelecekte, iletişim devrimi toplumun gözenekle- rine sindiği zaman, bütün bireylerin seçime bilgisa- yar olanaklanyla katılacağı etkili yöntemler elbette yaşama geçirilecek; bugünkü durum içleracısı... Ustelik seçim bir toplumu her zaman demokra- siye götürmez; tersine sonuçlara da yol açabilir; 20'inci Yüzyıl tarihinde iki çarpıcı ömek van Benrto Mussolini- Ve Hitler./ Ikisi de seçimle iktidara geçtiler; faşizmi seçmen desteğiyle kurdular. Biz yanm yüzyıldan bu yana durmadan seçim yapıyoruz; ama, çok partili rejimden demokrasiye dogru kaç arpa boyu yol alabildik?.. Bugünkü Türkiye'de seçim var.. Demokrasi var mı?.. • Ülkenin en büyük üç kenti: Istanbul, Ankara, Izmiıi.. Bu kentlerde 15 milyon kişi yaşıyor, Istanbul tek baştnaYunanistan'a eşit nüfusasahip ve ülkenin eko- nomikgücünün yansını oluşturuyor; üç büyük ken- tin yerel yönetimleri başlı başına iktidariarı vurgulu- yor.. Istanbul'da CHP'li Adnan Polat ile DSP'Iİ Zeke- rtya Temizel yanşıyor, Ankara'da DSP'li Doğan Taşdelen ile CHP'li Murat Karayalçın yanşıyor, Izmir'de CHP'li Yüksel Çakmur ile DSP'li Ahmet Priştina yanşıyor. Kim kazanacak?.. Sol bu kentlerde birbiriyle yanşadursun, dinci parti ellerini uğuşturuyor. İki sol parti, hiç olmazsa üç büyük kentte güçbir- liği yapamazlar mıydı?.. Irtıca tehlikesi ülkeyi kara bulut gibi sarmışken üç büyük kentte laik cumhu- riyete bağlı solun yerel yönetimlerini güvenceye ala- mazlar mıydı?.. Seçmen kartına sahip aydın yurttaş, başını iki eli arasına almış kara kara düşünüyor. • Araştırmaiar CHPIrun yüzde 10'luk barajı a ? a r » g ğını gösteriyor; ama, tersini düşünelim; "Kuvayı Mpr. liye'nin kurduğu parti" barajın altmda kaldı diyelifn:i MHP'nin yüzde 8-9 oy oranmda kaldığını varsaya- lım; bu sonuca küçük partileri de katarsak yüzde 20'yi aşkın seçmen kıtlesinin oylan çöpe atılıyor de- mektir. Peki, yüzde 20'likşeridin altında kalan partiler par- lamentoyu oluştururiarken yüzde 20'yi aşkın oyun yakıidığı bir seçimde halk iradesi belirienebilir mi.. Yüzde 10'luk dar şeritte seçim yanşı, halktan uzak bir demokrasi oyununun sandık numarası... ACI BİR KAYIP ACIBÎRTEŞEKKÜR Oğlumuz 1965 doğumlu Avukat OĞUZ DEMtR'i 4 Nisan 1999 tarihinde, 1942 doğumlu babası Hâkim Ersen Demir'in yanına defhettik. Defin merasiminde, cenaze namazında bulunan, acılarırruzı paylaşan, çelenk gönderen, telefonla taziyelerini bildiren dost ve akrabalara, Ağn'dan Erzurum'a, Erzurum'dan Ankara'ya, Ankara'dan Istanbul'a yolda kendisine eşlik eden, kuvvet veren, acılannı paylaşan bütün arkadaşlanna en derin sevgilerimizle teşekkür eder, Tann'dan uzun ömürler dileriz. Annesi: Hatice Demir Ağabeyi: Selami Nişanlısı: Feriha BASIN SAĞOLSUN MUSA Dergimız çizerlennden Musa Gümüş, bir trafik kazasında babası YAKUP GÜMÜŞ, kardeşi BAYRAM ALİ GÜMÜŞ ve yeğeni HÜSEYtN GÜMÜŞ'ü kaybetti. Arkadaşımızın ve kederli ailesinin acısını paylaşır, başsağlığı ve sabrr dileriz. Dinozor ve Cumhuriyet çalışanları BAŞSAĞUĞI FKM tlköğretim Okulu'nun değerli öğretmeni, ZEKİ KARLrnın sevgili eşi NİHAL KARLPnın vefatını üzüntüyle öğrendik. FKM eğitim kuru- munun ve sevenlerinin başı sağolsun. Uğur, Zuhal, Ayşe Günyüz Selçuk, Oya, Can Onder
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear