Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 14 NİSAN 1999 ÇARŞAMBA
14 KULTUR
Paris'teki Jeu de Paume'da, Georges Pompidou'nun etkinlikleri üzerine bir sergi
'Koloni gittL, sanat kaldı'NECMİSÖNMEZ
PARİS - 20. yy 'da Fransız kültürünün çeh-
resinı değiştirmeyi deneyen Fransız cumhur-
başkanları arasında, Kültür Bakanı Andre
Malraux'yu geniş çaplı yetkilerle donatan
ChariesDeGauUe'den sonra birbırine zıt ko-
numlara sahip olan Georges Pompidou ve
François Mrtterrand'ın özel bir duruşlan var-
dır. Klasik bir çerçeveyi aşmayan Fransız şi-
ir antolojileri yayımlayan Pompidou, her ne
pahasına olursa olsun çağdaş olmanm gerek-
liliğine inanırken. Mitterrand'ın t.M. Pei'nin
Louvre'a eklemlenen piramitleri dışında gün-
cel sanat diline yakınlık duyduğunu sapta-
mak zor. Paris'teki Jeu de Paume'da, ''Geor-
ges Pompidou et la moderntte" başlığı altın-
da açılan kapsamlı bir sergi, müzikten mimar-
lığa, görsel sanatlardan edebiyata dek olduk-
ça geni ş bir çerçeve içinde 1960-1974 arasın-
da Pompidou'nun çagdaş sanata nasıl baktı-
ğını, hangi sanatçılara ilgi duyduğunu tekrar
gündeme getiriyor. Her açıdan Fransız dev-
letinin "kültür pontikası"nın büyüteç altına
alındığı bir sergi.
Müzenin dışındaki parka yerleştirilmiş olan
çalışmaz durumdaki Jean Tinguery makine-
si ile. küçük girişin ortasına yerleştirilmiş
olan son derece dekoratif bir Nid de Saint Phal-
le heykeli izleyicılerde, daha sergiyi gezme-
den, "yetkin üe vasaün" birbin içıne girdiği,
1960"lann karmaşık ruhuyla karşılaşacağı
hissini uyandınyor. Ama müze pedagoglan-
nın garip bir egıtme-öğretme aşkıyla numa-
ralandırdıklan salonlan bir tarafa birakıp, en
üst katın en arka salonundan gezmeye beşla-
yan izleyici, bir tür hesaplaşmadan, sorgula-
madan çok. "Pompidou ne yapü? Pompidou
ne>i severdi?'' ekseninde kurulmuş sorunlu bir
sergiyle karşı karşı olduğunu algılıyor he-
men. Ama bu sergiyi, sergilenen işlerin özel-
liklerinden çok, bir cumhurbaşkanının izle-
diği "kültür poütikası"açısındandegerlendir-
mek gerekiyor.
Şiir albûmlerine ilginç sergileme
1961 yılında Anthologie de la poesie fran-
çaise başlığında bir şiir seçkisi yayımlayan
Pompidou'nun edebiyat profesörü olmasın-
dan kaynaklanan bir ilgiyleReneChar'a özel
bir yakınlık duyduğu ve onun el yazısıyla
yazdıgı şiirlerini, Braque, Giacometti, La-
urens, Miro, Picasso ve VTeira de Silva'ya re-
simletmesinden oluşan ilginç bir koleksiyo-
na sahip oldugu serginin izleyicilere sundu-
ğu ilk sürpnzlerden bin.
ilginç bir sergileme tekniğiyle gösterilen bu
şiiralbümlerinde, Giacometti dışındaki sanat-
çılann otomatik bir içgüdüyle kendi motiv-
lerini hızlı biçimde aktardıkları görülüyor.
'ergi, müzikten mimarhğa, görsel sanatlardan edebiyata dek
oldukça geniş bir çerçeve içinde 1960-1974 arasında Pompidou'nun
çağdaş sanata nasıl baktığını, hangi sanatçılara ilgi duyduğunu
tekrar gündeme getiriyor. Ama bu sergiyi bir cumhurbaşkanının
izlediği 'kültür politikası' açısından değerlendirmek gerekiyor.
Leger'nınPaulEduard'la birlikte yayımladı-
ğı poeme-objet'de süslemeci birçabanın öte-
sine geçemiyordu. Şiir salonundan çıktıktan
sonra 1950-60 arasında etkinlik gösteren Eco-
le de Paris Akınu'na resimlenn yer aldığı sa-
lona giriliyordu. Bu akımın en önemli tem-
silcilerinden bıri olan NicoiasdeStael'in "Ça-
tüar" ve "Paris Çatdan" gibi iki güçlü res-
minin bulunduğu bu bölümde, Hans Hartung
ve Sonia Delaunay'ın çalışmalannın yanı sı-
ra 1972 yılında tstanbul Festivali'nin afişini
yapan Georges Mathieu'ye ve Serge Poli-
akoff'a ait resimlenn bulunması, 1960'lann
Fransız resmi hakkında bilgi veren bir özel-
liğe sahip. New York'un, Paris'in elinden mo-
dern sanatın merkezi olma özelliğini aldığı bu
yıllarda, gerek özel koleksiyoncular gerekse
müzeler yanlış tercihler yaparak, bir süre ikın-
ci sınıf sanatçıyı desteklemişlerdir.
Eşi Claudeile birlikte galeri gezmekten, Po-
liakoff ve Delaunay başta olmak üzere sanat-
çılarla dostluk kurmaktan hoşlanan Pompi-
dou'nun da bu hatalı kararlara vardığı görü-
lüyor. Nicolas de Stael'in ve Pierre Soula-
ges'ın bugün bile etkisini koruyan resimleri-
nin yanı sıra "ikincisuııf" birçok ressamın ser-
gide yer alması, Pompidou'nun genel değer-
ler dışına çıkmayan bir tarzda resim koleksi-
yonu oluşturduğunu ortaya çıkanyor.
İki başlı koteksiyon mantığı
Pompidou'nun başbakan olduğu 1962 yı-
lında Fransa'nın gündeminde olan konu, her
alanda "modernleşerek" bir endüstri toplu-
muna ulaşmaktı. Tanm, ekonomi alanlann-
da büyük hamlelere giren Fransa'nın kültü-
rel alanda da çağın gereklıliklerini, "Ameri-
kan modehne" göre bir an önce yakalaması
gerektiğine inanan Pompidou. bir yanda Fes-
tival d'Automme'un kurulmasma önayak ol-
du. öte yanda ise Centre Georges Pompi-
dou'nun temelleri attı.
Pierre Boulez'in Almanya'dan Fransa'ya
geri çağnlarak modem bir stüdyoda çalışma-
sının sağlanması, yüksek dereceli devlet me-
murluklannda Fransız olmayanlann çalıştı-
nlması, bu yıllarda onun desteklediği konu-
lar arasında yer almaktadır. 1969 yılında cum-
hurbaşkanı olunca ironik bir biçimde "Kok>-
niler eUmizden gitti, bize kalan sadece sanat"
diyerek Fransa'nın uluslararası kültürel reka-
bette ikinci kümeye düşmemesi için çaba sarf
eden Pompidou'nun Erysee'de-
ki özel apartmanını, Agam'ın
halı ve freskleri, Poliakoff'un
ve Hadju'nun yemek tabak-
lanyla ve Pierre PauMn'ın mo-
bilya tasanmlany la donatma-
sı onun gerçekte döneminin
özelliklerine uygun, uslu bir
" sanatbakışına" sahip olduğu-
nu ortaya koyuyor.
Garip ama. Yves Kkin, Cesar,
Martfel Raysse. Raymond Ha-
ins,Lucio Fonrana'ya da ilgi du-
yuyor Pompidou. Parisli. galeri-
lerden bu sanatçılara ait çalışma-
lan satın alırken VasareK, Soto'ya
ait içi boş geometrik form oyun-
lannı da koleksiyonuna katıyor. '
Serginin tümünü etkisi altına alan
bu iki başlı koleksiyon mantığı,
mimarlık ve müzik bölümlerinde
yer alan parçalarda da görülüyor.
Hiç kuşkiısuz ki Pompidou'nun is-
mini bir "kültür pofitUtaasT olarak
gelecek yüzyıla kazıyan, ancak açılı-
şını kendisinin göremediği Centre Ge-
orges Pompidou'nun kuruluşu. prog-
ramının hazıdanması ve etrafında ya-
pılan tartışmalar, sergide son derece za-
yıf bir biçimde temsil ediliyor. Müzik
bölümünde dia projektörlerinin deste-
ğiyle açıklanmaya çahşılan Boulez kom-
pozisyonlan, beklenenin oldukça al-
tında kalan bir sergileme tekniğiyle iz-
leyicilere aktanlmaya çalışılıyor.
Serginin içinde banndığı karşıtlıkla-
ra, zayıf pozisyonlara rağmen Pompi-
dou'nun kişisel eğilimlenni ve dönemi-
nin sanatına olan ılgisinı kaba çizgiler-
le aktardığı bu sergi; sanat, müzik, tasa-
nm, sinema ve edebiyat gibi yaratıcı
alanlann birbiriyle diyalog içinde olma-
sı gerektiğine inanan bu cumhurbaşkanı-
nın etkinliklerini sadece hatırlatıyor. Bu
konuda daha doyurucu ve kapsamlı bir
serginin açılacağını tahmin etmek, gele-
ceği görmek anlamına gelmıyor.
Kültür, sanat ve sanatçı kavramlan-
nın günden güne kirletildiği,
yaraücılıgın, geleceğe dair kur-
gulann hiçbir zaman ciddiye
alınmadıgı, bir çağdaş sanat
müzesinin hâlâ kurulamadığı
ülkemiz acaba önümüzdeki
21. yy'da Pompidou gibi bir
cumhurbaşkamna sahip
olabilecek mi? Sergi, Jea de
Paume'da 18 Nisan tarihine dek iz-
lenebilir. __
r
Doğan Canku'nun yeni çalışması enstrümantal ve doğaçlamaya yönelik
Yıllar sonra yeni bir albüm
Koyuncuoğlu, Royal
Court Semineri'nde
• Uluslararası Genç Tiyatro Yazarlan ve
Yönetmenleri Semineri'ne Türkiye'den
ilk kez dramaturg, koreograf ve tiyatro
eleştirmeni Emre Koyuncuoğlu katılıyor.
Kültür Servisi - Lond-
ra Royal Court Theatre
tarafından düzenlennen
Uluslararası Genç Tiyat-
ro Yazarlan ve Yönetmen-
leri Semineri'ne bu yıl
Türkiye'den ilk kez dra-
maturg, koreograf ve tiyat-
ro eleştirmeni Emre Ko-
yuncuoğlu katılıyor.
7 Nisan'da başlayan ve
4 Mayıs'a dek sürecek
olan Royal Court semi-
nerine, Almanya, Bulga-
ristan, Danimarka, Eston-
ya, Filistin. Fransa, Hol-
İanda. lspanya, Israil, Is-
veç. Macaristan, Roman-
ya, Uganda ve Urugu-
ay'dan tiyatro yazarlan ve
yönetmenleri katılıyor.
Dünyanın dört bir ya-
nından gelen genç tiyat-
ro yazarlan ve yönetmen-
lerinın çeşitlı projeler üze-
rinde birlikte çalışmasıni
amaçlayan semıner 11 yıl-
dan bu yana düzenleni-
yor.
Seminere The British
Council'ın desteğiyle ka-
tılan Emre Koyuncuoğlu,
Boğaziçi Üniversitesi ln-
gilız Dili ve Edebiyatı Bö-
lümü'nden mezun. Istan-
bul Üni\ersıtesi Drama-
turji ve Tiyatro Eleştir-
menliâi Bölümü'nde mas-
tertezi hazırlamakta olan
Koyuncuoğlu. 1991 yılın-
da kurduğu "YeşilÜzûm-
ter" toplulugu ile Assos
Festivali, Ankara Sanart.
Magosa Festivali ve Bo-
ğaziçi Festivali başta ol-
mak üzere çeşitli festival-
lere ve sokak gösterileri-
ne katıldı. Hüseyin Aipte-
kin. Arhan Ka\ar ve Ah-
met Ortaçdağ ile birlikte
performanslar düzenledi,
IşdKasapoğtu'nun yönet-
tiği "Hamlet" ile Bûlent
Emin Yarar'ın yönettiği
"Lysistrata" eserierinde
koreograf ve dramaturg
olarak çalıştı. 1997 yılın-
dan itibaren Izmit Şehir
Tiyatrosu'nda dramaturg
olarak görev alan Emre
Koyuncuğlu son olarak
"Mutfak Kazalan"nı sah-
neledi.
Uluslararası Istanbul
Tiyatro Festivali'nde de
yıllar boyunca çeşitli gö-
revler üstlenen Emre Ko-
yuncuoğlu, Tiyatro Der-
gisi'nin yayın koordina-
törlüğünü yaptı, aynca
Cumhuriyet gazetesinde
tiyatro eleştırmenliği ve
Akademi Istanbul'da Ti-
yatro Bölümü'nde devi-
nim eğitmenliğini sürdü-
rüvor.
NURPAN CtHANŞÜMUL
Modern Folk Üçiüsü'nden tanıdığımız Doğan
Canku, bu ay başında verdiği Izmir konsen ile
müzikseverlerle hasret gıderdı. 1980'den bu
yana iki solo albüm. 'Köçekçeier' ve 'Sonsuza
Dek'le kendi çızgisini oluşturan Canku,
bugünlerde yeni çıkaracağı albümün
çalışmalannı sürdurüyor. Canku'nun uğraşlan
bunlarla bitmiyor: Koşuyolu'nda
bulunan 'Doğan Canku Etüt Özel
Müzik Eğhim Merkezi'nde müzik
egitimi veriyor. Şu anda 150
öğrencinin eğitim gördügü merkezde,
eylülde başlayıp hazirana dek süren
kurslann yanı sıra yaz kurslan da
duzenleniyor. Doğan Canku'yla yeni
projeleri üzerine konuştuk.
- L'zun bir aradan sonra verdiğiniz
tzmir konseri nasıl geçti?
Hem iyı hem kötüydü. Bundan 6-7
sene önce iki konser yapmıştım
Izmir'de ve tıklım tıklım doluydu. Bu
konsen ilk defa kardeşim düzenledi.
Sponsor hariç, konserle ilgili her şey
çok iyiydi. Herkes sponsorluk yapmak
istemiyor, güvenmiyorlar. Bazılan da
Nadide Suttan'lan tercih ediyorlar.
Konseri bılet sanşıyla yapalım dedik.
Gündüz salonun yansı bile dolu
değıldi, akşam ise salonun dörtte üçü
doluydu. Gelen seyircı inanılmaz
derecede güzeldi. Klasik müzik dinler
gibi dinlediler konseri. Böyle 10 kişi
olsun. lOkişiye konser yapanm.
- Yeni albüm hangi plak şirketinden
çıkacak?
Birkaç kaset fırmasıyla göriiştüm,
bana bazılan çok cazip gelmedi,
çünkü promosyondan kaçınıyorlar.
Doğan Canku'yu nasıl olsa tanıyorlar,
kasedı çıkar, satar diye düşünüyorlar.
Tamam, satıyor ama benim kasedim 6
yılda 600 satıyorsa, promosyonu
yapılan kaset 6 ayda 600 satıyor. Kasetlerim hep
satsın istiyorum. O gün çocuk olanlar bugün
kasedimı alıp dinliyorlar... Sonuçta istediğim
gibi firma bulamadım. Tanınmış fırmalar olsa
da bir tuhaf davranıyorlar. Önce tamam efendim
yapanz dıyorlar. sonra arayan soran yok.
- Yeni albümün sound olarak diğer iki aB^'"M^»"
ne faridan oiacak?
Yeni albümüm doğaçlamaya yönelik,
enstrümantal ağırlıkh oiacak. Benim, 2.5
yaşındayken yaptığım bir beste vardı. O zaman
babam bunu alıp bazı ufak tefek pasajlarla
süslemiş. Kendım de bir şeyler katarak bunu
1983 yılında plak yapmıştım. Yeni versiyonuyla
'Doğa-N'ın Uyanışı' adıyla bu şarkıyı albüme
koyduk. Bunun dışında 'Doğa-N'm Dansı' adlı
bir şarkı var, alaturka samba parcalanmız var.
Parçalarda caz, Türk müziğı motıflen var.
- Bugünkü müzik ortamını nasıl
değertendirhorsunuz?
Sokağa çıkın. Bahann gelmesıne
rağmen hava hâlâ kirli. Sokaklar, yollar
kirli. Nereye baksak kirlenmiş
vaziyette, çünkü bilinçler kirli. Böyle
bir ortamda müzik, sanat konusunda ne
bekliyorsunuz? lyi aranjörler var, ama
çoğu para yüzünden bütün bilgilerini
mahvetti. Yozlaştırdılar bütün
yaptıklannı. Konservatuvar bitirmiş, bir
senfoni yazabilecek donanıma sahip
insanlar olmasına rağmen yaptıklan
aranjmanlara baktığımda utanıyorum.
Para için böyle yaptıklannı söylüyorlar.
Tamam. para için yapın, ama insanlan
zehirlemeyin. Bana, neden beste
yapmadjğımı soruyorlar. Ben piyasaya
beste yapamam, yaptığtm besteler de
zaten piyasada alıcı bulmaz. Hem
söyleyip çalamazlar hem de onlar için
hit değildir, benim için hittir. Hayret
ettiğim başka bir nokta da şu. İnsanlar
beste yaparken esinlenebilir, ama
bakıyorum alenen çahyorlar.
- Konserleriniz devam edecek mi?
Ekim ayında 25-30 üniversiteyle
bağlantıya geçtik ve büyük bir
çogunluğundan olumlu yanıt geldi.
Ancak sponsor bulamadık. Üniversite
öğrencilerinden çok fazla para talep
edemiyorsunuz, biz onlara hizmet
götürmek istiyoruz. Sponsor bulmamız
gerekli. Ankara'da, lzmir'de, Kıbns'ta
konserler vermeyi düşünüyoruz.
2. Ulusal Çevre Senaryo ve Yapım Ödülleri
KüMr Servisi -FlMA Kültürlera-
rası Medya ve Sanat Çalışmalannı
Destekleme Demeği'nin düzenledi-
gi 'Ulusal Çevre Senaryo ve Yapım
Ödülleri'nin ikincisi bu yıl gerçekle-
şecek. Her yıl çevre ile ilgili farklı bir
temada düzenlenen yanşmanm bu
yılki teması 'deniz' Yanşmanın ama-
cı; denizlerinönemine, vazgeçılmez-
liğine karşın bugün denizlerimizin
içinde bulunduğu acı durumu kitle
iletişim araçlannı, sivil toplum ör-
gütlenni. okullan, sanatçılan, eğiti-
ci ve öğrencileri, ızleyicilen ilgilen-
diren bir yapı içinde gündeme getir-
mek. Proje yönermenliğini Ethem
Ozgüven'in yaptığı yanşmanın jüri-
sinı Alin Taşcıyan. BinnurKıhçkaya,
Haşmet Topaloğlu. Necla Algan. Se-
fim E>üboğlu, Tuğnıl Erjıunaz. Tu-
na Erdem. Tül Akbal \ e ZeynepOral
oluşturuyor.
Yanşma. bir belgesel ya da kur-
maca yanşması değil. Reklam fılm-
lerindeki görsel ve işitsel estetiği ara-
yan. deneysel, kısa fîlme yeni bir ba-
kış getıren. denizlerimizin yaşam için
taşıdığı önemi vurgulayabilen özgün
çalışmalar katılabilecek yanşmaya.
Yaş ve eğitim sınınnın getirilmedıği
yanşmada tek değerlendirme ölçütü
yaratıcılık oiacak. Bu nedenle senar-
yo yazacak teknik bilgisi olmayanlar,
düz bir metinle de yanşmaya katıla-
bilecekler. Ancak bu metin, katılım-
cının oluşturduğu görsel yapıyı açık-
larnitelikte olmak zorunda. Katıhm-
cılann, kazanan senaryolardan en çok
üç, en az beş dakikalık video kayıt-
lan yapılacağım düşünerek yapıtla-
nnın uzunlugunu ayarlamalan gere-
kiyor. Senaryo ya da metinler. dakti-
lo ya da bilgisayarla yazılacak ve on
kopya olarak gönderilecek. Katılım-
cılar yanşmaya birden fazla yapıtla
katılabilecekler. Yapıtlann üzerine
isim yazılmayacak, dört harf yadara-
kamdan oluşan bir rumuz kullanıla-
cak. Yanşmaya katılmak isteyenle-
rinyapıtlannıengeç21 Haziranl999
tarihine kadar 'FtMa 2. Ulusal Çev-
re Senaryo ve Yapım Ödülleri, Osma-
nağa Mahallesi, Süleymanpaşa Sokak
59/3, Bahariye/İstanbuT adresine gön-
dermeleri gerekiyor.
Yanşmayı kazanan yapıtlar 1-31
Ekim günleri arasında çekilecek ve
kurgulanacak. Bunun dışında kaza-
nan yanşmacılar 100'er mıryon lira
paraödülüyleödüllendirilecekler. Ya-
nşma hakİonda daha geniş bilgi al-
mak isteyenler 0216 37081 75 nu-
maralı telefonu arayabilırler. (E-pos-
ta:eozguven@hotmaıl.com)
DEFNE GOLGESİ
TURGAY FÎŞEKÇÎ
Beğeni Ölçüsü
Hıncal Uluç ne yazar?
Eğitim düzeyi zavallılık çizgisini aşamamış top-
lumumuzda kendini okur-yazar sanan insanlann
hoşlarına gidecek sivrilikte "geyik muhabbetle-
ri."
Bense, Türkiye'nin sözüne güvenilir bir gaze-
tesinin kültür sayfasında, kültür sorunlan üzeri-
ne yazıyorum.
Aramızda bir dalga boyu uyuşması beklemek
anlamsız.
Dolayısıyla beni eleştiren 6.4.1999 günkü ya-
zısına, ciddi bir yazının nasıl sulandınlabileceği-
nin örneği olarak bakılabilir ancak.
Benim 31.3.1999 günkü yazımda bir kültür so-
runundan söz ediliyordu: Sinema sanatının kla-
siklerinin bugün ülkemizde yeterince gösterile-
meyişinin genç kuşaklar üzerinde kültür boşluk-
lan yaratabileceğiydi konu.
Ince Kırmızı Hat filminin kimi genç eleştirmen-
lerce beğenilmesini de bu birikim yoksunluğuna
bağlamıştım.
Hıncal Uluç ise, yazının temel konusuna hiç de-
ğinmek gereği duymadan, sorunu bir filmi beğen-
mek-begenmemek basitliğıne indirgeyivermiş.
Elbette herkesin, gördüğü bir fılmi beğendim
ya da beğenmedim demek hakkı vardır. Burada
kimin neyi beğenip beğenmediği önemli.
Hıncal Uluç'un ya da arkadaşlannın Ince Kır-
mızı Hat filmini beğenmemeleri yalnızca kendi-
lerini ilgilendirir. Kruşçef dePicasso'nun resim-
lerini beğenmemışti. Yedıncı cumhurbaşkanımı-
zın da nesim sanatı karşısında benzeri tavırlan ol-
muştu.
Bir sanat yapıtı üzerine söz söyleyebilmek için,
o sanatın geçmişini, bugününü bilmek gerekir. Son-
ra da o konudaki düşüncelerinizi o sanatın temel
kurallanyla savunabilmek...
Ülkemizde olsun, başka ülkelerde olsun Ince
Kırmızı Hat filminin önemi üzerine pek çok yazı
yazıldı. Yönetmeninin kişiliği, sinema sanatına
bakışı, geçmiş ürünleri, Beıiin Film Festivali'nde
kazandığı Altın Ayı ûdülü üstüne irdelemeler oku-
duk.
Hıncal Uluç'un birfilmibeğenip beğenmeme-
si kişisel birtutumdur. Ofilmin önemini azaltmaz
ya da çoğaltmaz. Gidip gördüğü Guggenheim Mü-
zesi'ndeki kımi yapıtları beğenmediğini yazma-
sı, o yapıtlann değerini azaltmadığı gibi.
Tarkovski'ninfilmleriülkemizde gösterildiğin-
de de çoğu izleyici kendini dışan atmıştt. Bu ta-
vır, Tarkovski'nin önemli bir yönetmen olduğu
gerçeğini değiştirir mi? Olsa olsa beğenmeyen-
ler için, sanatçının dünyasına girememiştir denir.
Amerikan sineması, büyük ölçüde tecimsel (ti-
cari) amaçlıdır. Yapılan filmlerin başansı getirdi-
ği parayla ölçülür. Bu sektörde çalışan sanatçı-
lar, fırsat bulabildiklerinde tecimsel kaygılan bir
yana bırakan filmler üretmişlerdir. Amerikan si-
nema tarihi, sinema sanatının seçkin örnekleriy-
le doludur.
Ince Kırmızı Hat da böylesi fılmlerden. Sava-
şın dehşetini, insan doğasına aykınlığını; orman-
lann, denizlerin, çayırlann, rüzgânn sessizliği kar-
şısında anlamsızlığını, insanlık dışılığını anlatıyor.
Bir savaş ortamında, rüzgâriann otlan dalga-
landırdığı sonsuz çayırlar sizi etkilemiyorsa suç
kimin?
Bir sanat yapıtının karşısına geçip beğendim
ya da beğenmedim demek kolay.
Zor olan, değerli sanat yapıtlanyla ilişki kura-
bilecek beğeni düzeyinde kültürel donanımlı ku-
şaklar yetiştirebilmek.
Kaç okulunuzun kitaplığında, öğrencilerin re-
sim sanatının klasiklerini görebilecekleri albüm-
lervar? Hangi okulun koridorlarında ünlü heykel-
lerin kopyalan duruyor? Hangi okulun edebiyat
derslerinde öğrenciler dünya klasiklerini ve çağ-
daş edebiyat örneklerini okuyor?
"Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür" sö-
zü, küttürel donanımlı kuşaklar yetiştirme hede-
fiydi.
Bugünün, kendi dilini doğru konuşup yazama-
yan kuşaklannı kim yetiştirdi? Bu kuşakların be-
ğeni düzeyiyle toplumumuz nasıl geiişir? Daha-
sı, bu düzeyin sözcüsü olmak neye yarar?
Arada birgazetenin penceresinden bakıp, çev-
redeki çarpık yapılaşmalann çirkinliğinden yakı-
nırken, o evleri yapan insanlann beğeni düzey-
lerinin oluşmasında o gazetelerin de payı oldu-
ğu hiç düşünülmez mi?
İnsanlan eğitimsiz, kültürsüz, konutsuz, sağ-
lıksız bırak, sonra da halkın beğeni düzeyiyle ay-
dınlannkinin farklı olduğundan söz et.
Hem nedir şu Hıncal Uluç'un sık sık yineledi-
ği "entel" sözcüğü?
Ali Püsküllüoğlu'nun Türkçe Sözlûk'ünde (Ya-
pı Kredi Yayınlan) "lafüreten kimse", "yeni mo-
da aydın" anlamında argo sözcük olarak tanım-
lanmış.
Ben "entel" değil, aydınım. Entel tanımına da
her konuda çok bilenler uyuyor.
K Ü L T Ü R » Ç t Z İ K
K Â M Î L M A S A R A C I