14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1SARAUK1999 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Sıvas'taki öğrenci yupdu Sıvas'ta yerel basın, Çumhuriyet Üniversitesi kampusu içindeki Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı Kredi ve Yurtlar Kurumu'nun öğrenci yurdundan kaynaklanan iddialar üzerine bazı sorulara yanrt anyor... Yetkililer yanıtJamakta yardımcı olursa seviniriz: "Kız öğrenci yurdunda son günlerde yaşanan intihar girişimlerinin nedeni nedir?" "Kız öğrencilere uyancı hap satmak isteyen yurt yöneticileri ya da görevliler kimlerdir?" "Yurt yönetiminin, sağ görüşlü erkek öğrencileri yanına alıp korku salan bir grup kurduğu doğru mu?" "Sağ görüşlü olmayan kız ve erkek öğrencilere küfür ve yumrukla saldınldığı, bazı öğrencilerin falakaya yatınldığı oluyor mu?" "Başı açık kız öğrencilere türban takmalan için baskı yapılıyor mu?" "Çumhuriyet Başsavcılığı'na verilen şikâyet dilekçelerinin sonucu ne zaman alınacak?" Tel: 0.212.512 05 05 Fafcs: 0.212.512 44 97Elektronık posta: someposta.cumhuiyetcom.tr - Ege'de ikili diyalog aranıyormuş... "İkili divaloa verine üçlü sacavağı olmaz mı!" ew York'ta yaşayan ünlü piyanistimiz Fa- zıl Say bir dizi konser için Türkiye'deydi. Bir dönem, Türkiye'de insanlara konser salonuna cep telefonu ile girilmeyecegini öğretmek zorunda kalan Say, bizlere klasik müziği dinletip sevdirmek için bu kez spor salontarında konser verecek denli alçakgönüllüiük gösterdi. Say'ın Türkiye turnesiyle biriikte bir de kitabı ya- yımlandı Türkiye'de: Uçak NotJan Piyano başındaki gibi kalemmi kullanırken de duy- gu yüklü olduğunu anladık: "Onyedi yıllık eğitimim boyunca üç piyano ho- cam oldu: Mithat Fenmen, Kamuran Gündemir ve Almanya'da David Levine." "Mithat Fenmen'le sekiz yıl çalıştıktan sonra, mü- ziği bütün boyutlanyla kavrama dönemi başladı be- nim için. Bu dönem, tam bir müzik tutkunu olan pi- yanist Kamuran Gündemir ile çalıştığım beş yılı kap- FazılSay sar... On yedi yaşımda Aknanya'ya gittiğimde, bir pi- yanist için gerekli olan bütün bilgi ve becerileri edin- miştim. Bundan sonrası işin püf noktalan ve ulus- lararası plandadeneyim kazanmak gibi yeni açılım- lardı." "ölümünden birkaç gün önce Mithat hocaylayap- tığımız son derste, Bach'ın Mi majör 6. Fransız Sü- iti'ni çalmıştım. Yeterince çalışmadığım için o gün öyle kötüydüm ki hocam yumuşak bir sesle 'galiba biraz uydurma çalışmışsın' demişti. Ondan duydu- ğum bu son sözler, hep aklıma gelmiştır. Bach'ın 6 numaralı Fransız Süiti büyülü gibidir benim için. Bu eserde sanki bir giz vardır. Yıllar boyunca çalıştım bu yapıta, inatla çalıştım, bir tutku halinde. Aradan tam 16 yıl geçmişti. 16 yıl sonra 'Bach' pla- ğımın kaydı için Avrupa'nın en iyi kayıt stüdyolann- dan biri olan Bordeaux yakınlarındaki Gradignan'a gitmiştim. Üçüncü ve son gündü burada. Kayıt bit- miş, tonmayster ve bizim ekiple bu olayı kutlamak için akşam yemeğindeydik. Tıka basa yemiş ve bi- raz da içmiştim. O sıra aklıma Mithat hoca geldi. Ba- şımı eğip bir süre düşündüm, sonra ayağa kalkıp stüd- yoya dönmek istediğimi söyledım. Şaşırdılar. 'Fran- sız Süiti'ni yeniden çalacağım' dedim. Döndük stüd- yoya, kayda geçmek için kırmızı ışık yandı ve yapı- tı Mithat hocanın anısına baştan sona bir kere çal- dım. Tek bir kere ve kayıt bitti. Bu CD'mdeki Fransız Süiti hakkında epey yazı yayımlanmıştır. 'Yapıtın dünyadaki en iyi kayıtlann- dandır' diye yazan eleştirmenler de oldu. Ne derler- se desinler, hocama neler borçlu olduğumu bilemez- ler. Ben borcumu ödemeyeçalışmıştım o gece. Mü- zikle dolu, müzikle soluk alıp veren melek gibi bir insana, sevgili hocama duyduğum borcu..." Orta Anadolu yöresine yapüktan gezı sırasında Sivrihisar'a uğramışlar ve antik çağdan kalan harabelerin yanı sıra eski bir kervansaraydan bozma Ulucami'yi de gezmişler. Ulucami'nin içinde, yüksek pencerelerden birinin altında duvara asılmış bir "hadis-i şerif dikkatlerini çekmiş... Aynen şöyle yazıyormuş "hadis-i şenfte: "Cemaate imam olacak birini dikip, mescidden çıkıp namaza gelmeyen kimsenin evine gidip, içinden evini üzerine yıkasım geliyor." Caminin imamına sormuşlar, "kim ^\ astı bu yazıyı" diye... (# #Ş İmam, "Bilmiyorum, hep ^=^rJ orada dunır" demiş. *- Diyanet Işleri Başkanlığı'na Evyıkmak sormalı: Peygamber, namaz kılmak için mescide gelmeyen insanlann evlerini başına yıkmak gibi bir düşüncenin sahıbi miydi? Peygamber bu düşüncesini ne zaman ifade etti? Peygamberin böyle birsözü yoksa, toplumda şiddeti çağnştıracak bu düşüncenin Ulucami'de yer bulmastna Diyanet Işleri Başkanlığı nasıl izin verdi? Diyanet'in konudan haberi yoksa Sivrihisarya da Eskişehir Müftülüğû'nün de mi haberi yok? Müftülük görevlileri camilerde ne olup bittiğinin farkında değil mi? Yann, birileri kalkıp da namaza gelmeyenlerin evini başlanna yıkarsa bunun sorumlusu kim olacak? Avpupa! Avnupa! Duy sesimbi! Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne adaylık başvurusunun kabul(*ft edilmesinden sonra tam ü y e ^ lik için aranan koşullar medya- mız tarafından hemen ele alınarak kamuoyunun ilgisine ve bilgisine su- nuldu... Gazete ve televizyon yayıncılığında dünyanın en ileri teknolojilerini kulla- nan Türk medyasındaki yöneticilerin ve dolayısıyla kamuoyunu yönlendi- ricilerin, Avrupa ile bütünleşme ko- nusunda aklına gelen ve gelmeyen ilk sorular şöyle oldu: - Kokoreç yasaklanacak mı? - Sabahları kelle-paça, akşamları işkembe çorbası içemeyecek miyiz? - Sakatat yemekten mahrum mu kalacağız? - Sakatatın yerine sağlamat yersek birşey derler mi? - Türk erkekleri bıyıklannı kesmek zorunda mı? - Sokakta el eie dolaşan Türk erkek- lerine kötü gözle bakılacak mı? - Erkeklerin yanak yanağa öpüş- mesinde bir sakınca var mı? - Genelkurmay Başkanlığı, Milli Sa- vunma Bakanlığı'na bağlanacak mı, bağlanmayacak mı? - Başbakanlık nereye bağlanacak? - Ayakkabı bağlannı kapının dışın- da çözmek ayıp mı? - Umumi helalarda fiş almadan çiş yapılamayacak mı? - Merve, türbanıyla Meclis'e girebi- lecek mi? - Merve, türbanıyla başka nerelere girebilecek? - Merve, Amerikalı kocasını boşa- yıp Avrupalı bir koca ile evlenir mi? - Cumhurbaşkanı'nı halk seçse, propaganda döneminde "seçmece bunlar" sloganı kullanılabilecek mi? ÇED KOŞESİ OKTAY EKtNCt 'Fanatikler' ve fiıtbol yağması Fenerbahçe'nın Pendikspor'a, Beşiktaş'ın da Çanakkale Darda- nelspor'a yenilmesı ve bu iki ye- nilgının ardından her iki takımın taraftarlarının ortalığı "savaş alanına" çevırmelen, ashnda ÇED Kçşesi'nin ilgı ala^ına gı- Ven konular değil. Ben, kendı payıma, Pendiks- por'u ve Çanakkale Dardanels- por'u "başanlarmdan" ötürü yürekten kutluyor olsam da ÇED Köşesi'ni bununla ışgal etmeye hakkım yok. Ancak, öteden beri değınmek istediğım bir konu var ki özellik- le bu "futbol fanatizmi" göste- nleriyle bırlikte gündeme getir- mek gahba artık kaçınılmaz olu- yor. Türkiye'de "futbol sevgisi" ve buna bağlı "futbol takımı" dokunulmazhğı artık öylesı dü- zeylere geldi ki; ülkenin en tanın- mış kulüplen, yıne ülkenin ne- redeyse en "ayncalıklı" ımar haklarıyla ve üstelık hukuk dışı yollardan "yağma projelerini" ardı ardına devreye sokuyorlar, kimsenin çıtı çıkmıyor. •••' Dilerseniz, "örneklerle" de- vam edelim. Beşiktaş, (yanı BJK) adını ta- çak tesisler" inşa edıyor. tmar Kanunu, Kıyı Kanunu ve ilgi- h diğer tüm mevzuata "aykın" olan bu inşaatlar hakkında Mi- marlar Odası'nca yapılan "suç duyurulan" bile işe yaranuyor. Kadıköy ve, Fenerbahçe hal- kının yeşıl alanlannı ve denızden yararlanma olanaklannı yok eden bu yasa dışı uygulamalara da "fanatik Fenerbahçeliler" ses- siz kahrken, medya ve yetkilileı hep görmezden geliyorlar... Galatasarayın (yani GS) ise Boğaziçindeki "GS Adası"nı adeta "yüzen bir komplekse" dönüştürme projesı bugüne dek hemen hiç tepkı almadı. Hele Ali Sami Yen Stadı'nı kentin zaten sıkışık olan bu so- runlu bölgesine daha da büyük yükler getirmeye aday bir projey- le dev bir iş ve spor külliyesine çevırme hazırlığı da eleştiri ye- rine sürekli "övgü" topluyor. Hatta proje geciktiği için "üzü- len" Istanbullu yazarlara bile rastlanabiliyor... ••• Türkiye'de futbol seyircisinin böylesine '•hırçınlaşmasınT as- hnda bütün bu yağmacılığa yıl- lardjr destek verenler istediler. Çünkü halkın kendı "vatandaş- Takımları için "fanatikler", kentleri için ise sorumsuz... şıdığı semtin ve kendisine sev- dalı semt sakinlerinin elde ka- lan son "tarihsel açık mekân- larından" bırisı olan, Akaret- ler dekı ünlü sıraevlerin iç avlu- suna" tuttu "BJK Plaza" adlı iki dev kule binayı dıkti... Bu "oransız" ve tarihe saygı- sız yapılarla yine Beşiktaş' ın de- nizden silüeti paramparça edil- diği gibi, semtin anılannda özel bir yen olan ve "eski BJK fut- bolcularının da top oynadık- lan" bu eşsız kentsel kullanım alanı "kat karşıbğı bir rant pro- jesiyle" ortadankaldınldı.. Son zamanlarda alınan duyum- lara göre ise yine BJÎC, benzer bir rant tesisleri kompleksiyle Ful- ya'dakı açık spor alanlannı be- tonlaştırmaya niyetleniyor. El- malı Su Havzası'na giren He- kimbaşı ormanlannı da işgale hazırlaruyor. Bütün bu "Beşik- taş'a ve İstanbul'a saygısız" projeler için ise hemen herkes sadece "susuyor" Benzer şekilde Fenerbahçe de (yani FB) yine adını aldığı ünlü yanmadanın kuzeyindeki deniz dolgusu alan üzerinde "ka- lık haklan" yerine tuttuğu takı- mın şampiyon olmasını ısteme- si, talancılar için eşi bulunmaz bir olanakü. Nitekim, toplumu "fut- boUa oyalama" polıtikası dün- yada da "iyi sonuçlar" alınabi- lenbir "afjonlama" taktiği de- ğil miydi?.. Bızimkiler de işte bu politika- ya öylesine dört elle sanldılar ki kimi siyasal liderler daha da ile- ri gıdip. açıkça "takım tutma- ya" bile başladılar. Ydlardır top- lumsal haklar için gösteri yapan- lan daha "toplanmadan dağı- tan" polis, futbol takımlan için ortalığt ayağa kaldıran silahlı göstericilere dünyarun en "hoş- görûlû" davranışım sergıledi. Sonunda zaten en çok satan "spor"(!) gazetesımn adı bile "fanatik" oldu ve bir anlamda "akıl dışthk" anlamına gelen bu ınsan olma onuruna aykın kavram, futbol seyircisinin de "kimliğiyle" bütünleştirildi... Evet... Şimdi oturmuşuz, FB'nin milli kalecisi Rûştû'ye saldıranlan yargılıyoruz. Peki, yıllardırbunu "hanrlayanlan" acaba kim yargılayacak?.. KİM KIME DUM DUMA BEHÎÇAK - • ; . JüfCAyı ':"'• '"•"'•••£•;.;•'.• behicakuı turk.net 1 BULUT BEBEK NURAYçtFTçl kıyak. erme.ls.lj olamıyoruum / TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 19Arahk TURNER'İN ÖNCÜLÛGU.. 18Sf'D£ BUGÛN,ÜMLÜ İH6İÜ2 R£S£AMIJOSEPH MAL- LORD VMUIAM TUHNBR, 74, YAŞINOA ÖLDÜ. i YAPMAYA ÇOCJLUC VAÇTA BAÇLAMŞ, İ SE 15 yt^lKJPA AÇAAtŞri. KMUyET AKAOEAA£İ'Mt>E GÖGEN TUfiN&S DAHA SONEA AYMI ÜYBSI OLMUÇTU. ÖZEUJKI-E SUIM. PBYZATLAIZl fotAMZA&i) İLE 77KNINAN RES- SAM,KUUANOIĞ< FABLAK keMKLEIS VE ATMOS- , Ç İZLENİMCI ( e M S & ) KESSAMlAISA İLHAM VE/Z£CE/eT/. GEJSÇEJ:- 7EVV DE,BAZI £eS/MLE£J İ2L£AJlMCİ BİR ANLAY/ŞLA YAPtLMIŞri. TURMER, HAPALI YERUEROB IZESİM YAPMA ĞELEMESİHİ 13. yÜ2YlL£>A İLK KJGAN LAfİDAH BlRİYPİ.. POLATLI1. tCRA / MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN lİK'NUN 103. MADDESİGEREĞİNCE DÜZENLENEN DAVETİYE İLANI DosyaNo: 1999/1026 Alacaklı: Zeki Şünşek ' • Vekili: Av. Tülay Duman Borçlu: Vedat Kaya, Şentepe Mah. Turgut Reis Cad. Ulucami Sokak No: 28 Polatlı. (Yeni adresi bilınmiyor). Haczin yapüdığı gün ve saat: 06 PFH 52 plaka numaralı Kia Besta marka 12-CST tipi mavı renk minibüs. îcra ve Iflas Kanunu'nun 102. maddesıne tevfikan yapılan haciz sırasında hazır bulunmadığınızdan işbu kâğıdın tebliğı tarıhınden ıti- baren adı geçen kanunun 103. maddesı gereğince yasal süreye 15 gün ilave edilerek 18 gün içinde haciz tutanağını tetkık ve bir diyece- giniz varsa bildirmeniz için icra dairesıne başvurmanız tebliğ olunur (*). 12.11.1999 (*) Evvelce haciz vazedenlerle borçlular dahı yeni iştirak ve ilaveler kendilerine bildirilmek üzere 103'üncü madde mucibince davet olunurlar. • - Basın: 56770 ZEYTtNBURNU 2. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞÎ'NDEN EsasNo: 1999/257-KararNo 1999/822 Davacı Mehmet Peker vekih Av. M. Sait Pazarbaşı tarafından, davalı Aysel Peker aleyhıne açılan boşanma davasının yapılan yargıla- ması sonunda: Mahkememizce verilen 5.11.1999 gün, 1999/257 esas, 1999/822 karar sayılı kararla Malatya üı, Pötürge ilçesi, Yediyol, Cilt 0074, K. Sıra No: OO32'de nüfusa kayıtlı Ramazan ve Falma'dan 4.10.1975 doğumlu Mehmet Peker ile Necdet ve Zübeyde'den 3.12.1974 doğumlu Aysel Peker'ın boşanmalanna, 20.250.000 TL. vekâlet ücreti ile 26.252.000 TL. yargılama gidennin davalıdan tah- sili ile davacıya ödenmesıne karar venlmiştir. Karann, adresi meçhul olan davab Aysel Peker'e tebliğ tanhınden itibaren yasal süresı için- de temyiz yoluna başvurmadığı takdirde hükmün kesınleşeceği karar teblığıru ihtiva eden teblıgat yerine geçerli olmak üzere ilanen teb- liğ olunur. Basın: 62259 PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Onlap 1 Gibi Olmak Mutlu haberi Roma'da, kaldığım Gallia Ote- ii'nin resepsiyon görevlisinden almıştım. Bir otel çalışanını değil de daha çok bir fizik- antropolo- ji laboratuvarında önüne dizdiği kurukafaları in- celeyen titız bir bilim adamını andıran uzun boy- lu, gözlüklü genç adam kulağını dinlediğı radyo- dan ayırmış, bana doğru "Signore..." diye ses- lenmişti, "La Turchia... in anticamera!" Yalnız kö- tü haberlerin değil, mutlu haberlerin detez yayıl- dığını kanrtlamak istercesine, hemen yerimden kal- kıp, yandaki kahvaltı salonunda, dışarıdaki yağ- murun dinmesini bekleyen canı sıkkın Türk turist- lerine müjdeyi iletmiştim: "Türkiye, bekleme oda- sında!" Once hiçbir şey anlamamışlardı. "Bu da ne demek" gibisinden yüzüme bakıyorlar, bir açık- lama bekliyorlardı. "Yani adayhğımız kabul edil- di, demek istiyorum... Avrupa Biriiği'ne artık sa- hici adayız!.." Kahvaltı salonu birden sevince boğulmuş, or- talık bayram yerine dönmüştü. Herkes yerinden kalkmış, birbirinin boynuna atılıyor, öpüyor, öpü- lüyordu. "Bu günleri de gördük, Allahım! Bu can kurban olsun sana!" Coşku, gıderek bir "kıtlesel isteri"ye dönüşmüştü. Ben ise bir yandan, bana hiç durmadan, "Sev/nce kapıhp öpüşmenin oru- cu bozup bozmadığını" soran orta yaşlı, göbek- li, kısa boylu bir adama yanıt vermeye çalışıyor, öte yandan bağırış çağırışlan merak edip nefes nefese kahvaltı odasına koşan antropolog görü- nümlü resepsiyon memuruna "önemlibir olay" ol- madığını anlatmaya çalışıyordum. Heyecan tam yatışmak üzereyken, benim, "Kötü niyet olmayın- ca oruç neden bozulsun ki?.." yollu yanıtımdan cesaret bulan "niyetli adam "ın "Onuncu YtlMar- şı"m mırıldanmaya başlaması üzerine ortalık ye- niden karışmıştı. Sonyılların bu "modamarsı "nın birleştirici ve coşturucu özellığine bir kez daha ta- nık oluyordum. Turist grubundaki kadınlar marş mırıldanan adama öfkelenmişler, "Doğnj dünıst söyleyecekseniz söyleyin, beyefendi!" dedikten sonra öne çıkıp bir ağızdan haykırmaya başlamış- lardı: "Tün\'e durmak yaraşmaz, Türkönde Türk ileri!.." Bu dizeleri söylerken ayaklannı rap rap ye- re vuruyorlar, "Göğsümüz tunç siperi "nde gö- ğüslerini yumrukluyorlardı... Adının Giancario olduğunu öğrendiğim resep- siyon memuru gördüklerinden çok etkilenmişti. "Mamma mia!" diyor, başka bir şey demiyordu. "Anneciğım, anne!.." Olan bitenlerden etkilen- memek gerçekten olanaksızdı. Niyazi Berkes'in ünlü sorusunu anımsamıştım: "200 yıldır neden bocalıyonız?" Ama işte bocalaya bocalaya da olsa bir yere gelmiştik. Şimdi geldiğimiz "o yer'i kutluyorduk... "Artık onlargibi olacağız, değil mi?" Bunu so- ran, dün otelimizin yanıbaşındaki "Santa Maria Maggiore" kilisesinin meydanında yürüyüşe geç- mek için toplanan büyük kalabalığa öfkelenen yaşı geçkince, tombalak kadındı. Eğitimdeki özel- leştırme planlanna kafası bozulup ellerindeki pan- kartlarla sokağa dökülen onbinlerce öğrencinin, öğretmenin, öğrenci ana-babası işçinin otelin bu- lunduğu sokakları kilitlemesine hiddetlenmiş, çe- nesi bir türtü durmamıştı. "Ellerindeki kızıl bayrak- lan gördünüz mü? Nerede bunlann polisleri alla- haştona?.." Kadıncağızı yatıştırmak epeyce zaman almıştı. "Hanımefendi, ellerinde orak çekiçli bay- raklar taşıyan o gençler, komünist liseliler..." Yü- züme hayretle bakmıştı. "Biliyor musunuz? On- lannpartisihükümetortağı... Demokratiksolcubaş- bakanlan da zaten eski bir komünist!.." Gözleri fal taşı gibi açılmıştı zavallının... Ama o, -nasıl olacaksa-, "onlar gibi olmak", "onlar gibi yaşa- mak" istiyordu. Türkiye'nin adaylık işine en çok sevinenlerden biri de oydu, Ertesi gün, oruçlu ağzıyla ikide bir kendisini öpen adamın uyuşuk- luğuna öfkelenmiş, öne çıkıp Avrupa Birliği onu- runa, kulak tırmalayıcı "kötü soprano" sesiyle "Onuncu Yıl Marşı"n\ söylemişti... Eski bir "ülkü- cü" olduğunu öğrendiğimiz "öpüşçü mümin"\n de yavaş yavaş aklı başına gelmeye başlamıştı. "Ya- ni biz şimdi Apo'yu asamayacafc mıyız?" diye so- ruyordu. Adamın tepkisini kestiremediğim için susmuştum. Sahi, ülkücüler şimdi ne yapacak- lardı? Onların işi belki de herkesten zordu. Çün- kü onlar hem Avrupalı olmak hem de adam as- mak istiyorlardı... Bir "Türk" gibi yaşamak varken, "onlargibiol- mak"!... Ne zor işlere kalkışıyorduk... (Faks:0212-212 30 98) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Canlandırma. 2/Ege Bölge- ' si'nde bir göl... 2 Bez parçalann- n dan dokunmuş kilim. 3/ Sıkıntı verme, üzme... Yeni çıkmaya başlamışekın.4/ Kalsiyumun süngesi...Bah- çeyadaaçıkagıl (etrafındaki çıt. 5/ Enerjı... Bir yerde bırıken sıvılan dı- sanya akıtmakta kullanı- lan oluk ya da boru 6/ Hakka uygun, doğru... 3 Eylemleri olumsuz yap- 4 makta kullanılan ek. II Yurdumuzda turistık bir göl... Pasak. 8/ "Kuş olam kanat çırpam — "larda/ Emreyle güzelün fermansendedır"(C. S. 9 Tarancı)... lncıçıçeğı. 9/ Görünümleri çarpıtılmış grafık bir yapıtın ya da bir resmın tümü ya da bir bölümü. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Alfabe... Yürürken dayanmak için kullanılan kalın so- pa. 2/ Bakış . Olta ya da tuzağa konulan yem. 3/ Bir işi yerine getirme .. Afhka'da yaşayan büyük bir antılop. 4/ Eski dilde su... Kötülüğü ile diÛere düşen. 5/ Bir nota... Köpek. 6/ Gebeliği önlemek için dölyatağına konulan sar- mal bıçiminde araç... Tıp dıhnde en gelişmiş göruntüle- metekniğıninkısayazdışı 7/Genışçatlak...Organıkmad- delerın üzerinde oluşan yeşıl renklı mantar. 8/ lspanyol- lann sevüıç ünlemi... Spor karşılaşmalannda seyırcileri coşturan kimse. 9/ Cilve, ışve... Asıl yemekten sayılma- yan yıyeceklere verilen ad.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear