Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2$ KASIM 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Ankara Sanat Tiyatrosu, 'İnadına Yaşamak' yolculuğunu 'İnadına İnsan' ile sürdürüyor
Türkiye insarunm öyküleriBAHAR TANRISEVER
ANKARA-Ankara Sanat Tiyat-
rosu (AST) "inadUıaYaşamak" ile
başladığı yolculuğuna "İnadına
tnsan" ile devam ediyor. "inadı-
na Insan". Türkiye insanının öy-
külerini banş adına sahneye taşı-
yor. "İnadına İnsan". AST'ın 36
yıllık tarihinde, daha Ankara hat-
ta Türkiye'de sahnelenmeden yurt-
dışında sergılenen ilk oyun olma
niteliği taşıyor. Mayıs ayında ya-
pılan çağn üzerine Hollanda'da 4
ayn kentte ardından üç üniversi-
tede sahnelendi. Oyun, Anadolu
turnesinden sonra Ankara'da.
Doç. Dr. Metin Balay'ın yazdı-
ğı ve yönettiği oyunun dekorlan-
nı Metin Deniz, müzıklerini Kemal
Günüç hazırladı. Oyunu, Altan
Erkekli sunuyor.
- 'İnadına tnsan" düşüncesina-
sd ortaya çıkn?
ALTAN ERKEKLİ - "İnadaşa
Yaşamak" bir inatlaşma oyunuy-
du, yaşama karşı. Ardından çok
şey anlatmak istedik, ama tiyatro
izleyicısı 1 saat 45 dakikanın dı-
şında fazla meşgul edılmek iste-
miyor. Ikinci bır partiye kaidı an-
latacaklanmızın çoğu. Birde şöy-
le bir üçleme yapalım dedik: "İna-
dınaYaşamak, İnadına İnsan, İna-
dına Banş".
- ' İnadına İnsan" tek kişilik bir
oyun~.
ERKEKLİ-Meddah dedığjmiz
ortaoyunu. geleneksel Türk tiyat-
rosunun çağdaş tiyatroya bir açı-
limı gibi oyun. Ben çok ûrkmüş-
tüm, yıllardır tek kişilik oyunlan
çok layıkıyla yapan ustalanmız
var: Gcnco Erkai, Möşfık Kenter,
Ferhan Şensoy... Onlann yanında
benim boyle bir şeye soyunmam
ürkütüyordu beni. Fakat Metin Ba-
lay DarioFo'nun yanında asistan-
lık yapmıştı. Dario Fo'nun oyun sti-
li de tek başına insanın dekorsuz,
sade bir kostümle. yalın bir şekil-
de farklı dünyalan anlatması ve
bizim çok yakın bildiğimiz med-
dahın farklı bir üslubu olarak Me-
tin Balay benı ikna etti.
'Seyirci bizi yalnız bıraktf
-Oyundanbirazsözedebilirıni-
siniz?
ERKEKLİ - Beş öyküden olu-
şuyor. 5 öyküde insanlanmızın
Türkiye'de yıllardan beri banş için-
de yaşadığı. bu coğrafyada bu mo-
zaikte çok mutluluk içinde kar-
deşçe yaşadıklan söylemlerine bir
gerçeklik açmak istedik. însanla-
• 'înadına insan', daha çok Türkiye'deki, bu
mozaikte insanlann, isimsiz kahramanlann, kendi
yaşadıklan ve yaşantılannda sistemle birlikte
çelişkilerini anlatan banş adına bir oyun. 'înadına
Banş'ta da bu topraklar üzerinde yaşayan insanlann
özgürce yaşama haklanna konulan engelleri tarihin
önünde bir hesaplaşmaya getireceğiz.
nrruz kardeşçe yaşamak istediler.
ama varolan sistem içinde yöne-
tenler bu kardeşliği devamlı boz-
maya çalıştı kendi politikalan ica-
bı. O politikalan gerçeğe çıkar-
mak için yaşanmış bütûn bu 5 öy-
küden oluşan "İnadına İnsan"da
doğrulan anlatmaya çalıştık elı-
mizden geldiğince. Bu coğrafya-
da hakikaten böyle olmamış, kat-
liamlar olmuş, kan gölüne çevril-
miş, insanlar birbirine kırdınlmış,
komşuluklar, dostluklar bitmiş, o
insanlann dilinden öykülerinde
hâlâ banşa, dostluğa özlem duyan
bizim Anadolu insanımızın o coğ-
rafyada yaşayan bütün dinlerin,
kültürlerin isteklerini anlattık.
- Anadolu turnesinde oyunayö-
oeük ilgi nasıldı?
ERKEKLİ - Genel anlamda ti-
yatroya ilgi uçurumun dibinde.
Ağlanacak bir halde Türkiye'de ti-
yatronun durumu. Birde tek kişi-
lik oyun olması itibanyla daha da
bır zorluğu var işin. Bır de ismın
kanştınlması ve çabuk unutkan
bırmillet olduğu içın "Ina'yi du-
yan, "Ha ben onu seyretmiştinr di-
yor. "lnadına Yaşamak" ile kanş-
ması var O tehhkeleri göğüsleye-
rek yine de beklenenin üzerinde bir
başanyla döndük. Ama iki tiyat-
ro aynı bölgede geziyordu. Dep-
remin sonucunda ekonomik yıkın-
tı, bunu bahane eden demokratik
kitle örgütlerinin vurdumduymaz-
lığı... Artık insanlar pek fazla so-
rumluluk yüklenmek ıstemiyorlar
izleyecekleri oyunla ilgili. Ben bu-
nu gözlemledim. Bu kesin "Kayıp-
lar"da ispatlanmış oldu. Biz bu-
güne kadar hiçbır şekilde o izle-
yicimize bu konuda bir acımasız-
lık yapmak istemıyorduk. Ama
"Kayıptar" kelimesiyle kaçtı bi-
zim seyircimiz. Bizim seyircimiz
dediğimiz, demokratik kitle ör-
güîlerine mensup olan, sosyal de-
mökrasinin en önünde mûcadele
eden, duyarlı, banştan yana bildi-
ğimiz insanlanmız kaçtılar ve bi-
zi yalnız bıraktılar.
- Sorumluiuktan kaçınılmakis-
tenmesinin nedenini nasıl açıkh-
yorsunuz?
ERKEKLİ - Sistemin içinde
yükselen değerler farklı şekilde
bir insan modelinin başanlı oldu-
ğunu anlatıyor Türkiye'de. Biz de
hâlâ varolan değerlere sahip çıka-
rak, sevgiye, dostluğa. banşa sa-
hip çıkarak yaşamanın onurlu bir
yaşam olduğunu anlatmaya çalı-
şıyoruz. Bizim anlattığımız, varo-
lan sisteme karşı tabii anlamsız
bir duygunun ortaya çıkması olu-
yor. Hiç değer kabul etmeyen bir
duygu, düşünce bu. Onun için ya-
rar sağlamıyor tabii. Çok yalnız
kalıyoruz... Çok da haksızlık etme-
yeyim. O bölgedekı, şehirdeki in-
sanlar eğer sanatla bir şeyin deği-
şimine inanıyorlarsa, bu büyük bir
başan oluyor. Ama her şey, milli
maç, tatıl, kar, bir arkadaş toplan-
tısı tiyatronun önünde. Maalesef ti-
yatro bir de bunlarla boğuşmak
zorunda kaldı. Bitirdiğımiz turne-
de. "tnadına İnsan" büyük bir ba-
şanyla Ankara'ya döndü diye-
mem.
- Turne için ekonomik olarak
bir küçülmeye de gidildi galiba_
ERKEKLİ - Biz eskıden 24 ki-
şilik "Kayıplar"da bir otobüs, bir
kamyon gidıyorduk. Masraflar çok
ağır oluyordu. Bu kez minıbüsle
gitrik. 4 kişiyiz. Ekonomik anlam-
da en küçük masraflan kısarak git-
memize rağmen, geçen senenin
29 milyar lirahk borcunu büyük bir
anlamda hafifletici bir şeyle dön-
medik. Yaşadığımız coğrafya için-
de yığınla problem, gözyaşı var-
ken. insanlann yalnızca içi boş
gülmelerle kendilerini bitirmele-
ri bence çok acı.
- Bu konuda izieyicilerinize bir
çağnnız olabilir mi?
ERKEKLİ - Özellikle demok-
ratik kitle ve sivil toplum örgütle-
rine şöyle bir seslenişimiz olmak
zorunda: Omuz omuza olmak zo-
rundayız. Bir yelpazenin içinde
birleştirmek zorundayız herkesi;
banşa, sevgiye inanan insanlan.
Özellikle eğitim emekçilerine bü-
yük görev düşüyor. Öğrencilenni
çok daha gerçek tiyatrolarla buluş-
turmak açısından. Beni tiyatrocu
yapan edebiyat ögretmenimdi. Ben
inşaat mühendisi olmak istiyor-
dum. Ama o bizi her hafta oyun-
lara götürürdü. BenGencoErkal'ı
seyrettikten sonra tiyatrocu olma-
ya karar verdim, olabileceğime
ınandım. Ama en büyük eksen
edebiyat ve Ingilizce öğretmenle-
rimden kaynaklandı. Çünkü onlar
gerçekten dünyaya farklı bir göz-
le bakan insanlardı. Benim de is-
temim, eğitim emekçilerinin bu
konuda daha hassas olmalan.
Behramoğlu-Çetin
5. yû sergisi
Kültür Servisi-Şiir-müzik
dinletileriyle on binlerce ki-
siye seslenerek tüm ülkede ve
yurtdışı turnelerinde 5. yıl-
lannı tamamlayan Ataoi Beh-
ramoğhı ve müzisyen Haltık
Çetin'in Taksim Çumhuri-
yet Kitap Kulübü Salonu'nda
açılan 5. yıl sergisi 15 Ara-
hk 1999'a kadar gezilebile-
cek. Sergide, tume sırasında
basılan afişlerv fotoğraflar,
davetiye ömekleri ve basîn
haberlcri yer alıyor. Kendi
türünde bir ilk olan sergi il-
giyle izleniyor.
6O'lı yıllarda şiirlerini öğ-
renci topluluklannda okıı-
maya başlayan Behramoğlu,
801ı yıllaıda yurt, dışında, bir
şair ve iki müzisyen arkada-
şıyla, bugün Haluk Çetin'le
gerçekleştirdiği "şniHniüzik'
birlikteliğinin ilk adınunı at-
tı. Çetin'le ilk kez 1994 Ey-
lül'ünde Antarya'da şarkılar
ve şiirlerle yaptıklan kur-
guyla sahneye çıktı.
lkilinin dinletisinde, tü-
müyle Behramoğlu'nun şiir-
leri, Haluk Çetin'inbestele-
riniri yanı sıra yine onun şi-
irierinden yapılmış Timur
SeJçuk Zâhİi Livaneü ile baş-
ka kişi ve gruplann çalışma-
lanndan birkaç örnek de yer
ahyor.
tkili. 1994'tenbuyanayur-
tiçı ve yurtdışı turneleriyle
dinletilerini sürdürüyor.
TBMM, kültür ve uygarlık ülkesini 2000'liyıllara hazırlayacak 'tarihsel birpay' ayırdı
Bütçenîn kültür diizeyi
6
binde 2'• Yıllardır 'tarihle
övünen' siyasetçiler sıra
'tarihsel yapılan korumaya'
geldiğinde nasıl yan
çizdilerse, şimdi de aynı
siyasi gelenek bütçede
açıkça sıntıyor.
Bunca sözü ve sorumluluğu
binde 2 'lik bütçe payı ile mi
yerine getireceğiz?
OKTAY EKtSCİ
TBMM'nin Bütçe ve Plan Komisyo-
nu'nda hangı milletvekilleri var, bilmi-
yorum. Ancak, şunu anlamış durumda-
yız ki bu beyierin (varsa bayanlann da)
"kûltflreverdikleri değer" sadece "bin-
de2"dir.
Kühür Bakanhğı bütçesi için "yeter-
K" görülebilen bu oran. örneğin "binde
2 nokta 7" falan gibi bir
u
uzlaşma>la"
(!) bile olsa TBMM'nden de geçerse. or-
taya çıkacak "sonuç" ise şu olacaktır.
"Türkiye Cumhuriyeti'nin kültüre ver-
diği değer. binde 2 nokta bilmem kaç
düzejindediru.''
Üstelik, bütün dünyanın "imrenerek"'
baktığı bir kültür ve uygarlık ülkesini
"2000'ii yıllara haariayacak" tarihsel
bir bütçe içersinde...
'Aşağılayıcı' bir oran
Bütçe taslağındaki böylesi bir "kül-
tür yoksunu" oranı haklı göstermek is-
teyen siyasiler, şunlan söylüyorlar "On-
ceki dönemlerde de binde 3'ün üzerin-
de değil; hem şimdi ekonomik krizden
geçiyonız \e deprem için de kaynak ge-
rekfi™"
Bunlara inansak bile, "geçerfi" saymak
mümkün müdür?.. Bırakalım Cumhu-
riyefin buram buram "kültüıie yoğnıl-
duğu" o coşku ve umut dolu 193O'lu,
1940'h yıllannı. 1990 yılında bile kül-
tür için aynlan pay bu denli "aşağılayı-
cı" değildi.
Son 8 yılda Kültür Bakanlığı'nın büt-
çedeki oranının binde 7'den binde 2'Ie-
re düşmesi, yine son 8 yıldan sorumlu
olan siyasiler için ne denli "talihsiz" bir
durumsa, şimdi aynı tutumu sürdüren-
ler de hani şu yere göğe sığdıramadık-
Türki\e'de kültür ve sanat gösterileri arük "yok olmak üzere olan tarihsel mekânlarda*" yapılrvor. Kültüre aynlan bütçe
pa>ı binde 2"lerde devam ederse gelecek kuşaklar bu bakımsız mekârüardan bile yoksun kalacaklar. (İLTERİŞ TEZER)
lan "siyasal mis>'onlanna" bile "haka-
ret" ettiklerinin farkında bile değiller.
Çünkü Türkiye'yi "esenliğeçıkarma"'
adına uzlaşmaz ideolojilerini bir kena-
ra bırakıp iktidar ortaklığı kurmuşlar ve
böylesi bir siyasal ittifakın temel daya-
nağının "üflte değerteri" olduğunu da
unutarak ulusal zenginliklerimizin ko-
runup geliştirilmesinden sorumlu bir
bakanhğı şimdi bütçe üleşiminde "en alt
sıraya" yazabiliyorlar.
Bütçeyi yapanlar. kimi "öbürkurum-
lara" aynlan paylara yeniden baksınlar.
Bunlann "en önemsizi" eğer kültürse, ya-
ni "Anadotu insanı" ve "Türkiye" ise aca-
ba o krizdekı ekonomiyi "kimin içm" kur-
tarmak istiyorlar?..
Örneğin tarihi evlerin onanlamayıp
tahrip edilmesinden "KorumaKunıIla-
nnı" sorumlu tutan anlayış. hem bu ev-
lerin kurtanlmasına "kiredi" sağlayan
"yardım fonunu" tümüyle "parasız bı-
rakmak" anlamına gelen, hem de Ko-
ruma Kurullannın zaten çok yetersiz
olan çalışma koşullannı" daha da zor-
laşürabilecek" bir bütçe oranını onayla-
yabiliyor...
Verilen sözler nasıl tutulacak?
Gerek Avrupa Birliği sürecınde. ge-
rekse son AGİT zirvesinde, Türkiye'nin
dünyada ve Avrupa'da taşıdığı "evren-
sel değer", öncelikle "uygarnk ve küJ-
tür tarihi zenginU^i" ile \Tirgulandi. Ni-
tekün, AGlT'ten bır süre önce de Tür-
kiye'nin "Avrupa ArkeolojikMirasıKo-
ruma Sözleşmesi"ne onayı ilan edildi.
Kültürün her alanındaki zengin mira-
sının da "çağdaş kültürve sanatbirikim-
leriyle" birlikte 2000'lere taşınması yö-
nünde dünyaya ve Avrupa'ya verdiğimiz
sözlerin ve attığımız imzalann sayısmı
artık ilgililer bile bilmiyor.
Peki, bunca sözü ve sorumluluğu. bin-
de 2"lik bütçe payı ile mi yerine getire-
ceğiz?.. Kültür Bakanlığf nı yönetenle-
rin izlediği politikayı beğenelim ya da
beğenmeyelim, bu ulusal ve uluslarara-
sı yükümlülükler için hem ülkemiz in-
sanlanna. hem de insanlığa karşı, örne-
ğin "Kusura bakmayın, bütçedeyeni ca-
mi yapmava para var; ama anıtsal cami-
leri korumava para yok" mu diyece-
ğiz?.. Yada; "Yenikonutakredi\'ar,kül-
tür mirası konutlan onanp kullanmaya
yok" dediğimizde. bunun "manağını"
nasıl açıklayacağız?..
'Özveriyle' yûrütûlen hizmeder
Eğer Kültür Bakanhğı da diğer birçok
bakanlıkta olduğu gibi."siyasi nedenler-
le şişirümiş kadrolaıia" yüklenen "ay-
ncalıklı" bir bakanlık olsaydı, binde
2'lik bütçe payı ile idare edebilmesi için;
"gereksiz personel harcamalaruu ve gi-
derlerini azaltsın" vb. gibi çözümler de
önerilebilirdi.
Birkaç yıldır kadrosuzluk ve olanak-
sızlıklar nedeniyle yeni Koruma Kurul-
lan bile oluşturulamadığı gibi, mevcut
kurullar bile birkaç özverili kişinin "mu-
cizevi çabalanyla" çalışabiliyorlar.
1990"lara kadar birçok kentte gerçek-
leştirilen "tarihi ev restorasyonlan" ise
artık unutuldu gibi. Aynı şekilde arke-
olojik kazılar da adeta "parayerine iman
gücüyle" sürdürülürken, tiyatrodan si-
nemaya. baleden plastik sanatlara ve
müzelerden ören yerlerine dek Türki-
ye'nin hemen tüm kültür ve sanat ala-
nındaki "kamusal hizmetleri" çok az
paralarla ve sınırlı sayıdakı gönüllüper-
sonelle yapılmaya çalışıhyor.
Hemen her yurtdışına çıkışlannda
Türkiye'nin ne denli "zenginkültürelpo-
tansiyete" sahip olduğunu yabancı mes-
lektaşlanna anlatarak onlardan "farkla-
ruu" sergileyen siyasilerimiz ise ken-
dilerine bu olanağı sunan değerler için
bütçeden binde 2 pay ayırarak diğer ül-
kelerdeki siyasilerden "asıl farklannı"
da göstermiş oluyorlar...
Atatürk, binlerce yıllık Anadolu uy-
garlıklanna sahip çıkarak dile getirdiği
"TürkiyeCunmuriytti'nintemenkültür-
dür" vurgulamasını yaparken, 3. bin yı-
lın eşiğinde bu "temele" böylesine dar-
be indirileceğiru elbette ki aklına bile ge-
tiremezdi. Şimdi TBMM'yi oluşturan
tüm üyelere de ikili bir "vefa borcu"
düşüyor. Ya Atatürk'ün sözünü ayağadü-
şürmeyip, Kültür Bakanlığf nın bütçe-
den alacağı payı, hiç değilse, "UNES-
CO'nun da dikğT olan "yüzde 1" ora-
nına çıkartacaklar ya da bu pay yine
binde 3 'lerde kalsın derlerse. yakalann-
daki "Atatürk rozetlerini" hemen çıkar-
tıp aynı bütçeye "bu gerekçeyle oy ver-
meyecekmiBetvekilkrine" armağan ede-
cekler...
BUAgA31ADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
'Birlikte Söyleyelim
Banş Şarkılarım'
Anadolu sallanıyor Yüzbinlerce insanımız çadırtar-
da.
Yunan toprağında da insanlann gözüne uyku gir-
miyor deprem korkusundan.
II. Dünya Savaşı'nda Nazi ordulan Balkanlar'a sal-
dırdığı zaman da bu kez aykın toplum güçlerinin ya-
rattığı korkuyu birlikte duymuştu iki ülkenin insanla-
n.
1920'lerde Vasil Zahirof gibi silah tacirierinin dü-
men suyuna giren Yunanlı politikacılann Anadolu'da
kan dökme küstahlığından sonra Venizelos'un kim-
Itğinde dostluğu ve barışmayı öğrendi Yunan halkı.
Venizelos'un "Türk halkının bize dost olmasının de-
ğerini bilmekteyiz. Türk halkı da aynı biçimde Yunan-
lılann dostluğunu değehendırmiştir" sozleri bu bilin-
cin ifadesiydi.
Az yapıt vermedi iki ülkenin edebiyat adamlan sü-
rekli banşı sağlamak için.
Nâzım Hikmet Nazi ordulan karşısında XX. yüz-
yilın unutulmaz direnç hareketJerinden birini gerçek-
lestiren Yunan halkını okuyacağımız satırlarla kutsa-
mıştı:
"Arkadaşlar, canım kardeşlerim Yunan halkının is-
tiktali, ekmeği, hürriyeti uğrvnda hapislere düşenler,
cehennem adalannda, temerküzkamplanndazincir-
lenenlersevgilerimi, hayranlığımı kabul edin. (...) Si-'
zin faşist işgalcilere ve zorbalara karşı şanlı müca-
deleniz banşın, ekmeğin ve hüniyetin muzaffer ola-
cağını ispat eden en mükemmel delillerden biridir."
Yannis Ritsos'un, Ataol Behramoğlu'nun dilimi-
ze kazandırdığı "Banş" şiirinden aldığım dizeler Nâ-
zım Hikmet duyarlığına verilmiş bir yanıt gibi gelir
bana.
"Evrenin yüzündeki yara izleri kapandığı zaman
ağaçlar dikildiğinde top mermilerinin açtığı
çukuriara
yangının eritip tükettiği yüreklerde
ilk tomurcuklan belırdiğı zaman umudun,
ölüler rahatça uyuyabildiklerinde kaygı
duymaksızın artık
boşa akmadığını bilerek kanlannın,
banş budur işte."
Bir yazımda "Hangi ülkenin banşseverieribanşı sa-
vunduklan için hapishanelere alındılar" diye sordu-
ğumu anımsıyorum.
Yıllar yılı görüş günlerinde, zamant beyinlerinde
duyan Türkiyeli ve Yunanistanlı sanatçılann, banş
dostu düşün adamlannın eşleri ve çocuklan yaşam-
lanyla verdiler bu sorunun yanrtını.
Ama dizeler yalnızca tanıklık etmiyor bu acılara, on-
lann yok edilmesi umudunu taşıyor kuşaktan kuşa-
ğa.
Yüksek sesle okuyalım Kostas Vırvos'un şiirini.
"Güneş doğsun diye yeniden
Karanlık dağılsın diye
Nice gözyaşı, nice kan
Döktûb'izîrfı kuşak.
Savrulan topraklarda şimdi
Sevınç çanlan çalıyor
Gülümsüyor yeniden
Yaşlı analar.
Birlikte söyleyelim banş şarkısını
Yanmış topraklara bahar çıçekleri ekeüm?"
(Çev, Yorgo Boz, Asım Bezirci)
Böylesi sözcüklerin havada savrulan yapraklar gi- •
bi yok olup gitmeyeceğini zamanlar göstermiyor mu
bize? •
Yüksek sesle okuyalım Behçet Aysan'ın dizeleri- T
ni. i
"Çıkann ışıklann peçesini
hapıshanelerin taş avlulan
Ve mezariarda dolaşan analar
şarkılanmızın acılı ezgileh
çıkann ışıklann peçesini
Birlikte yürüsün gölgeleri 3
birlikte yürüsün ölülerimizin." ,',
Depremlerden önce de Avrupa kentJerinin maden 2
ocaklannda, tezgâh başlannda birlikte çalışan Tür-
kiyeli ve Yunanistanlı insanlar dostça birbirierinin sağ- -
lığına kaldınyordu kadehlerini. Türkülerini, şarkılannı ,
birlikte söylüyortardı. İ
Anadolu ve Yunan toprağının yıkıntıya uğraması- *
nın yarattığı birlikteliğin kökeninde bu halkça sevgi 3
vardır.
Politika oyunculan çomak sokmamalı dostluklan- ;'
na. '.
Kaynak: Asım Bezirci (Türk-Yunan Dostluk ve Ba-
nşı, 1. Bas., Aralık1987)
Avni Dilligil Ödülleri bugün
açıklamyor
• Kültür Servisi - 22. Avni Dilligil Tiyatro
Ödülleri bugün sahiplerini buluyor. Nedim
Saban'ın başkanlık ettiği Tiyatro Sanatını Geliştirme
Derneği tarafından verilen
ödülün seçici kurulunda Göksel Kortay
(başkan), Engin Uludağ, Hicran Dölçek, Hami
Çağdaş. Yaşar Ilksavaş, Kami Suveren,
Amil Kurt, Melisa Gürpınar ve Figen Akçay
yer alıyor. Bu akşam saat 20.30'da Sabancı Center'da
gerçekleşecek olan ödül törenini
Leyla Tekül sunacak. Gecede BKM Oyunculan 'Sen
Hiç Ateşböceği Gördün mü?'. Yayla Sanat Merkezi
Oyunculan 'Yedi Kocalı Hüraıüz' ve Istanbul Şehir
Tiyatrolan adına Ayla Algan "Yunus Emre
Şarkılan'ndan bölümler sunacaklar.
Yüksel Pazarkaya'nın İki Sığınak'
adlı öyküsü Yunanca'da
• Kültür Servisi - Eptaıotos Gazetesi Yüksel
Pazarkaya'nın 'iki Sığınak' adlı öyküsü Yunanca
yayımlandı. Öykü Yunancaya Mihalis Vasiliadis
tarafından çevrildi. Sistem yayımlan arasından çıkan
'Güz Rengi' adlı öykü kitabında
yer alan 'İki Sığınak' öyküsüyle Pazarkaya,
Haldun Taner Öykü Ödülü'nün sahibi olmuştu.
Pi Art VVopks'öe sinema
• Kültür Servisi - Ortaköy Pi Art VVorks'de
Woody Allen'ın 1997 yılı yapımı Annie
Hall adlı filmi yann ve çarşamba günü
saat 18.00'de gösterilecek. Michelangelo
Antonioni'nin 1995 Uluslararası Venedik Film
Festivali'nde En lyi Eleştiri Ödülü alan
'Beyand The Çlouds' adlı filmi ise
4 Arahk cumartesi günü saat 16.00'da
gösterilecek.