Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
22 KASIM 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Milletjn vekilinin••••• ••
olumu
Bugünkülerle
karşılaştırmayın hiç;
sevecenliği, dürüstlüğü ve
ilkelerine bağlılığı nedeniyle
arkadaşları ve seçmenleri
ona "Baba" diye
seslenirlerdi.
Kamu kuruluşlarını satmak
için beş takla atan
siyasetçilere benzetmeyin
hiç; TBMM KİT Komisyonu
Başkanlığı döneminde, bu
kuaıluşların arpalık
olmaması, ulusal sanayiye
güç vermesi için uğraştı.
CHP'nin, tıpkı milletvekili ve
senatör seçildiği Zonguldak
gibi "emek" ile
özdeşleşmesi için çaba
harcadı.
12 Eylül sonrası, Dil ve
Istihbarat Okulu'nda
gözaltına alındı. Bir aylık
gözaltı süresi sırasında
hastalandı. Kimseye
yakınmadan sessizce yattı.
Siyasi yaşamı boyunca tam
anlamıyla haikı ve yurdu için
hizmet veren CHP'nin eski
senatörü ve milletvekili
Mehmet Ali Pestilci'yi
geçen günlerde yitirdik.
Milletin vekili aramızdan
ayrıldı. Bizi, uluslararası
tahkim denildi mi iki elinı
birden kaldıran, işçilerin
sosyal güvenlik hakkının
budanmasını anında
onaylayan, ABD Başkanı'nı
Meclis içinde ayakta
alkışlamakla yetinmeyip iki
büklüm arabasına kadar
uğurlayanlarla baş başa
bıraktı.
ISIK KA\Sl
Son gelişmeler gösteriyor ki,
Amerika ile ilişkilerimiz "stratejik iş-
birtiği" çerçevesinden çıkıp "sfrafe-
jik ortaklık" düzeyine ulaşmış.
Bu ikitanımı, biiim insanlarımız ve
diplomatlarla tartıştık. Söyledikleri-
ni özetleyelim:
"Işbirliği, diploması alanında orta-
da varolan bir konu üzerinde taraf-
lann güçlerini birleştirmesi anlamını
taşır. O konu bittikten sonra işbiriiği
de sona erer. Ama, ortakhkta birsü-
reklilikten söz edilebilir."
Ortaklığın, işbiriiğinden daha ileri
bir boyut olduğunu savunanların da
sayısı az değil:
"Işbirtiğinde stratejik bir çizgi var-
Hep işimizdeki burundır. Bu çizgi içinde her iki tarafın da
görüşleri yer alır. Ancak, ortaklıkta
'üstlenme' geçerlidir. Stratejiyi çizen
ortakla, stratejiyi kabullenen ortak
eşit sayılabilir mi?"
Ortaklık, ticareti anımsatıyor ya,
ister istemez "Büyük ortak, hep kü-
çük ortağını yönlendirmez mi?" so-
rusu geliyor akla. Onun yanıtını da
şu örnekle açıklıyortar:
"Büyük ortak, dünyanın başkayön-
lerinde de iş alabilecek, ama sen a/a-
mayacaksın. Amenka, dünyanın bir
başka köşesinde, söz geJimi Kore 'de
kendisine siyasi ya da ekonomık kâr
getirebilecek bir iş yapıyorsa, küçük
ortak olarak Türkiye buyarardan pay
alamaz.'
Cahillik işte. *Weden?"sorusu do-
lanıp duruyor kafamızda bu kez. Bil-
memek değil, öğrenmemek ayıp:
"Kore ile ilgili bir konu Amerika 'nın
ulusal çıkahannı ilgilendinr, Türkiye'yi
değil. Buna karşın, Türkiye'nin ulu-
sal çıkahannı ilgilendiren her şeyde,
örneğin Kıbns, Suriye'nin Hatay'a
dönük istekleh gibi konularda Ame-
rika ortak konumunda olacaktır."
Yani anlayacağıntz, Türkiye'nin her
işinde Amerika hazır ve nazır, Ame-
rika'nın her işinde ise Türkiye yok...
Çocuklar meraklı oluriar. 7 aylık
depremzede Erkan boşuna tutma-
dı Bill Clinton'ın burnunu!..
Kim demiş "Inadına
lnsan"\n tek kişitik oyun
olduğunu? Sahnede bir
tek Altan Erkekti'yi görüyorsunuz da; mimiklerle,
seslerle, yöresel dillerle, erkeğiyle kadınıyla, aptalıyla
zekisiyle, acısıyla gülücüğüyle, gerçeğiyle düşüyte
insancıklan imliyorsunuz dolu dolu.
Metin Balay, oyun yazmamış, yaşamın gözlem
ipliklennden Anadoiu kilimi dokumuş. Bir düğüm
siyah, bir düğüm gül pembe; bir düğüm gri, bir
düğüm alaca... Izleyici tezgâhın ta içinde, bir
geriliyor, bir boşalıyor...
Erkekli, oyunu gece sahnelemiş, sabah olmuş, yine
yorgun. Bu yorgunluk başka. Yalnızlıkla karamsariık
kanşımı bir yorguniuk:
"40 günlük tumede her gün oyunu ikişer ikişer
sahneledim. 3 kez de oynayabilirim. Yeter ki, seyirci
ile iletişim köprüsü kurulabilsin. Seyirci sayısının
azlığı biryana, üzerine iietişimsizfik de eklenince o
zamançokkötü oluyor."
Kimilerinin"sfanc/-up" adını koydukları sulu zırtlak
Inadına insan geyik
rnuhabbetlerinden söz
açıyoruz. "B'ızimkisi
modem meddahlık" dryor Erkekli: "Oyunun yazan
Metin Balay, çok önemli bir tiyatro adamı olan Dario
Fo'nun yanında asJstanlık yapmış. Fo, geleneksel
Türk tryatrosundan ortaoyunu ile meddahlığı
inceteyip modern bir sentez çıkarmış. Metin Balay,
onun yanında öğrendiklehni oyuna ve bana aktardı.
llk, 'Inadına Yaşamak' ile tiyatroyu trolleyenlere karşı
attematif bir çıkış yaptık. Şimdi de 'Inadına İnsan' ile
tiyatroda inat ediyoruz."
"Karmaşık Bir Süreçtir İnsan " şarkısını anımsamaya
çaltşıyor, "Altan Erkekli" diyoruz, "Insanın içindeki
kiraz, çiçeğe duracakmı?"
Banşı ve dostluğu dillendiriyor:
"Bir kiraz çiçeği kadar çiçek, bir çiçek kadar gerçek
olmak istiyonız. Insanın yapmacıksız bir dünyadaki
saflığı ile ortaya çıkanlmasını istiyonız."
Ankara Sanat Tıyatrosu'nda "Inadına tnsan"
oynuyor, insanlık namına...
Bilgi ve
iletişim çagında...
Türk Kütüphaneciler Derneği'nin
50. kuruluş yılı, Ankara'da düzenlenen
uluslararası sempozyum ile kutlandı.
Sempozyumasunulan bikjinler, "ile-
tişim ve bilgi çağındayız" diye başla-
yan söytevterin nasıl havada donup kal-
dığını belgeledi.
Başkent Üniversitesi öğretim üye-
lerinden Yrd. Doç. Dr. Nazmi Kozak,
Türkiye'de yayımlanmakta olan aka-
demik dergiler üzerinde bir araştırma
gerçekleştirmiş. Toplam 373 dergi-
den yalnızca 8'i "matematik ve fen bi-
limleri" alanında yayın yapıyormuş.
Neredeyse yok gibi bir şey...
Hacettepe Üniversitesi Kütüpha-
necilik Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr.
YaşarTonta'nm bıldinsındeki rakam-
lara da bir gözatalım: "Universiteler
1999yılında toplam bütçelerinın orta-
lama yüzde 0.7'sinı kütüphanelere
ayırmışlardır. 1997'dekırakamla (yüz-
de 0.8) karşılaştınldığında bu oran
yaklaşıkyüzde 12,5'lik bir düşüşgös-
termektedir.
Boğaziçi Üniversitesi, toplam büt-
çesine oranla kütüphaneye en yük-
sekpayı (yüzde 3.8) ayıran üniversite-
mizdır. Boğaziçi Üniversitesı'nı yüzde
2.3 ile ODTÜ, yüzde 2.1 ile İTU izle-
mektedir. Toplam bütçelenndenkûtüp-
hanelerine en az (yüzde 0.5) pay ayı-
ranlar ise yüzde 0.2 ile Kocaeli, Trak-
ya, Dıcle ünıversıtelen ile yüzde 0.3
ile Inönü, Afyon Kocatepe, Mustafa Ke-
mal, Niğde, Osmangazı ve Harran üni-
versiteleridır. ABD'dekı üniversite ve
araştırma kütüphanelennde ise bu
oran yüzde 3.2 civanndadır."
Geçenlerde, Anadolu'daki üniver-
sitelerden birinden gencecik öğretim
üyesi aramıştr. "Uzmanlık için, araş-
tırmayapmak içinyeterli kaynağa ula-
şamıyoruz."
Gönderdiğimiz bir küçük kitap, onu
çocuklar gibi sevindirmışti. Hagayret,
kamusal kaynaklan biraz daha daral-
tırsak, adım başı rekiamı yapılan "ile-
tişim ve bilgiçağı'ru da es geçeceğiz...
ÇALIŞANLARIN / SORULARI
SORUNLARI YILMAZ ŞIPAL
Bağ-Kur'da Zamanaşıım
Soru: Ben, 1966 vılında Sosval Sigortalar Kurumu sigortalısı ola-
rak çalışmaya başladım. Bu sigortalı çahşmam 1981 vılın-
da son buldu. 1982 vılında kendi adıma bir iş>eri açarak
serbest meslek sahibi olarak başladığım bu çalışmaya, 1988
vılında vergi kaydımı da sildirerek son verdim. Bu çalış-
mam sırasında ben Bağ-Kur kaydımı yaptırmadığım gibi.
Bağ-Kur da bana hiçbir bildirimde bulunmadı. Kısa bir
süre önce 25 yılını ve 5.000 prim gününü doldurmuş bir
, SSK sigortalısı olarak emeklilik için SSK'ye başvurdum.
p*' •* Bn Itaşvurum üzerine Bağ-Kur'la yapılan yazışmalar so-
'• nucu benden 1982 ile 1988 arasındaki Bağ-Kur primleri-
mi faizleriyle birlikte yatırmam istendi ve böylece emekli-
lik işlemlerim de askıya alındı. Bağ-Kur primlerimi yatı-
racak gücüm yok. Emekli olabilmek için (milyarı aştıgı
söylenen) bu primleri yatırmam şart mı?
(K.A.)
YANIT: Sosyal güvenlik yasalannda "zamanaşımı" süresi de-
ğişiktir. Yasalardaki bazı parasal uygulamalar için, 6183 sayılı "Am-
me Alacaklarının Tahsil Usulfi Hakkmda Kanun" hükümlerinin
uygulanacağı vurgulanmıştır.
6183 sayılı yasanın "Tahsil Zamanaşımı" başlıklı 102. tnadde-
sine göre:
"Amrae alacağı, vadesinin rastladığı takvim yılı başından iti-
baren 5 (beş) yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar. Pa-
ra cezalarına ait hususi kanunlarındaki zamanaşımı hükümle-
ri mahfuzdur.
Zamanaşımından sonra mükellefın rızaen yapacağı ödemeler
kabul edilir."
1479 sayılı Bağ-Kur Yasası madde 70 ve ek madde 19'da zama-
nışımı süresi 10 (on) yıl olarak saptanmıştır.
A) Bağ-Kur'a kayıt ve tescilı yapılmamış olanlar:
Bağ-Kur sigortalısı olması gerekenlerden, Bağ-Kur'a kayıt vetes-
cıli yapılmamış olanlarla ilgili zamanaşımı süresi yasanın "Uyuş-
mazlıklann çözüm yeri" başlıklı 70. maddesı ile belirlenmiştir.
"(...) Bu kanuna dayanılarak kurumca (Bağ-Kur) aşılacak
tazminat ve rücu davaları ile prim alacakları davaları 10 (on)
yıllık zamanaşımına tabidir.
Şu kadar ki zamanaşımı nedeniyle primi ödenmeyen süreler, si-
gortalılık süresinden sayılmaz ve bu süreler içın herhangi bir sigor-
ta yardımı yapılmaz."
B) Bağ-Kur'a kayıt ve tescili yapılmış olup prim ödememiş olan-
lar:
Bağ-Kur'a kayıt ve tescil işlemlerini yaptırmış olup primi ödeme-
miş olanlar için yapılacak uygulama yasanın Ek 19. maddesinde yer
almıştır.
"Kuruma (Bağ-Kur'a) kayıt ve tescili yapıldığı halde, kayıt ve
tescil tarihinden itibaren 10 (on) yıl içinde prim ödememiş olan
sigortalılar hakkında sigortalılık hakları saklı kalmak kaydıy-
la; kurumca (Bağ-Kur) sigortalılık işlemleri durdurulur. Ancak,
kendileri veya hak sahiplerinin müracaatı halinde yürürlükteki
hükümler uygulanır."
Bağ-Kur Yasası'nın "tescili yapılmamış" ve prim de ödememiş
sıgortalılarla ilgili zamanaşımı süresini belirleyen 70. maddesındeki
anlatımdan Bağ-Kur sigortalısı niteliğini yitirmenizin üzennden 10
yıldan fazla süre geçmesi nedeniyle. prim ödeme yükümlülüğünüzün
ortadan kalktığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda size Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan yaşlıhk aylığı
bağlanmasına engel yoktur.
Prof. Dr. TARIK ZAFER TUNAYA
Anısına
ÇARŞAMBA TOPLANTILARI
Konuşmacı
Prof. SERVER TANİLLİ
21. YÜZYILIN EŞİĞİNDE
DÜNYA VE TÜRKİYE
..:, Sunuş:
Yard. DOÇ. Dr.
MEHMET Ö. ALKAN
24 KASIM 1999 Çarşamba
17.30-19.30
TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR MERKEZİ
(Eski Beyoğlu Evlendırme Daıresi)
Tünel-Beyoğlu
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicak(g turk.net
ÇİZGÎLİK KÂMtL MASARACI
. . -
, . . _
T
HARBÎ SEMÎH POROY
BULUT BEBEK NURAYÇÎFTÇI
• 7 "ben mı
anlamı
yorum
'. \.Tura:01mlyrak!
TARİHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 22 Kasım
SONB/ATTÖRENt
1S22 'DE SUSÜM, SON HALIGEAgnİUUBCrr &&VOT
İÇİN BİAT 71X0// DÜ2&*£NDİ. OSMANU fHOİŞVL
/NIN(ÂYNI ZAU4NO* HAÜfE)
**PtiAN veo /etçryi omn
&£l£N &AT, 8U MSZ HÜtCÜM&Ul OUüMYAN A8PÛL-
b İ
T.ŞMM.
HİLVET AY&lMtf, fH&ŞAHffJ K4ÇMASiytA OS-
MAHUSATANATISOHAe&AtÇTI.ASEaJSİN S£Ç-
Tİ6I Y£Ut HALtFE AS&JlMEC/r, MHA ÖA/C£APS
OLPU&U G/S/' TAHTA O7lUtM*MjŞ,4YAKm DUBA-
&UC, TE&KİK. ePBNLBfie DE TMmAN SABCAN
SAÇAİI OE6İL, EÛNİ ÖPTÜKAİÜÇni. ABOÜLME-
CİT, UAUFEÜK KALO/ZJLANA DeSl'N (<3Z4)
Bu 6ö*£vi sümoûHEceıcriR. **
GÖRÜŞ
Dr. HAYRİ DAVAS ;
Deprem Psikozu
İnsan her çağda hep bilmediği şeylerden korkj
muştur. Çünkü düşmanını tanımayan, önlemini ala-f
maz ve korkusunu yenemez. Ikide bir yinelenerî
"depremle yaşamaya alışalım" sözcüğü gereken-
ler yapılmazsa slogan olmaktan ileri gidemez.
Bunun için depremin ne olduğu, küçük-büyük
herkesçe bilinmeli ve belleklerde sürekli canlı tu-
tulmalı. Çünkü tektonik bir bölgede yaşadığımı-
zı anlatmaya çalışan ve yıllardır yakıp yıkan bir-
çok büyük sarsıntının gücü bile yönetenleri, med-!
yayı vehalkı uyarmayayetmemişti. Fakat Marma-'
ra felaketinden sonra herkes sismolog, jeolog ve
teknolog olmuşçasına fikir üretir ve kulaktan dol-
ma bilgileri birbirıne satar oldu. Bunlara eklenen
uzmanların çelişen görüş ayrılıkları karşısında da
depremle yatıp depremle kalkan halkın kuşkula-j
n birtürlü dinmezoldu. Endişe, varsayımların ke-
sinlik oranındaki olasılık payının gözden kaçma-
sından kaynaklanmaktadır.
Rating uğruna abartılı yayın yaptı diye suçla-
nan medya organlannı, ülke çapında depreme
karşı ilgi ve bilgi oluşmasına yardımcı olduklan içirv
kutlamak istiyorum. Bu çabanın sürmesi için de
yazılı, sözlü ve görüntülü basının "hava durumu"
örneginde olduğu gibi "deprem olgusu" adlı bir
köşecik oluşturmasını öneriyorum. Burada tüm,
dünyada olan veya olması oiası sarsıntılan, ko-
nuya ilişkin yeni alet ve buluşları, yerküre merke-'
zinde olanları, dünya ile yıldızların etkileşimleri,
vb. bilgileri kapsayabilir. O zaman depremin kor-
kulacak değil de yaşanacak bir olgu olduğu bi-
linci sayesinde, ülke çapında bir kültür oluşabilir
Bu sayede sarsıntıların da gelip geçici değil, sü-
reğen olduğu kafalara yerleşir. Çünkü yeryüzün-
de her beş saniyede bir dolayında yer sarsıntısi
olduğu sismologlarca kaydedilmektedir. Ancak
bunların bir bölümü yerleşim alanları dışında ve-
ya deniz ortasında olduğu için insanlartarafından
duyumsanmamaktadır. Ve her gün sayıları binle-
ri bulduğu bildirilen bu depremlerden ancak 2
veya 3 tanesi dünyanın herhangi bir yerindeki ın-
sanlarca fark edilmektedir.
Depremin ne zaman olacağı bilinemediğine gö-
re, korunmanın bireysel ve toplumsal çareleri
oluşturulursa, depremle yaşama alışkanlığı edi-
nilebilir. Çünkü toplumda yann deprem olacak
korkusundan çok, yann değilse bir gün olacaği
muhakkak olan depremden nasıl korunurum en-
dişesi var. Bunun bilimsel ve herkesin ne yapa-
cağını belirleyip bir an önce uygulamaya geçme-
si gerekir.
Çoğuna bir şey anlatmayan uzmanca tartış-
malar, halkı bilgilendirme yerine kaosa itmekte-
dir. Dedikodular da yaraya tuz basmaktadır. Bu-
nun için varsayımlar, dünyaca ünlü bilim adam-
lanmız arasında tartışılmalı, gerekiyorsa başka
ülke büginleriyle konsültasyon yapılmalı. Ama so-
nuç bildirgesı tek olmalı ve bilımin görüşü olma-
lı.
Çünkü Marmara çevresinde yaşayanlara ha-
yat zindan olmuş durumdadır. Ne geceleri gece,
ne gündüzleri gündüz; sıkıntılan sonsuz. Yalnız bi-
nalar değil, ruhlar da sarsılıyor. Ölüm korkusu
içinde çaresizlik çukurunda çırpınıp duruyorlar. Te-
mel güven duyguları bitti. Ruhsal travmaya uğ-
ramayan kalmadı denebilır. Korku bazılarında he-
zeyan eğıliminde. Çünkü deprem, toplumun kül-
tür eksiğini paniğe dönüştüren katalizör niteliği ka-
zandı. Yalnız yapılan yıkmadı; insaniarın hayat
bağlarını da kopardı. Yaşamaktan zevk almaz,
isteksiz, ne yapacağını bilmez, endişeli ve tedir-
gin hale getirdi. Ruh, beden ve sosyal yapının
perişanlığı her düzeyde sezinlenmektedir. Ölmek
ve sakat kalmak korkusu dışında, yakınlarını yi-
tiımek ve uğrayacağı maddi zararlar, endişeleri da-
ha da arttırmaktadır. Uyanıkken sallanıyor hissi,
uyurken rüyalarda olayları yeniden yaşamak te-
dirginlik yaratmaktadır. Aşırı duyarlaşan kişiler
panik atağına adaydırlar.
Bunalımların, deprem hastalığı sendromuna
dönüşmeden, gerekenlerin bir an önce ve gele-
cek uzun yıllan kapsayacak biçimde hayata ge-
çirilmesi gerekmektedir. Insanlara, güvencelerle
eski ruhsallıklarını kazanma şansı verilmelidir.
Çünkü yaşamak, hayattan zeyk almak ve ona
dört elle sanlmaktır.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA.:
1/ Bir partının
programını açık-
lamaküzereya-
yımladığı, ka-
muoyuna yöne- 3
lik yazı. 2/ Bır
göz rengi... Ay-
nı adlı otun kö- 5
künün öğütül-
mesıyle elde 6
edilen ve suyla
kanlarak tutkal
gıbı kullanılan 8
toz. 3/Ağaçdal- g
lanndan yapılan
düdük... Oylumlu.
Trabzon'un Akçaabat ıl-
çesinde birgöl... tlave. 5/
Kadınsı davTanışlan olan 2
erkek. 6/Güneydoğu As- 3
ya'da yaşayan bir may- 4
mun cinsi... Avrupa'da
bır ırmak. II" — Nacı:"
Ressamımız... Hava ya
da gaz akımlan oluştur-
makta kullanılan aygıt.
8/ " — Kutlar": Yazan-
mız. 9/ Üstü açılabilen
otomobil.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/ Evlatbk olarak alınan ve ev işlerinde çalıştınlan kız.
2/ Asya'da bir ırmak... Toplan ateşlemek için ağızotunun
konulduğu delik. 3/ Çanakkale'nin bir ılçesi. 4/ Bayrak
ya da ışık gibi görsel işaretlerle haberleşme yöntemi. 5/
Yatak doldurmaya yarayan yün, pamuk, kıtık gibi şey-
ler... Nikelin simgesi. 6/ Endonezya'nın plaka işareti...
tki taria arasındaki smır... Yer çatlagı. 7/ Birrenk...Yu-
nan mitolojişinde güzel sanatlann dokuz perisinden bi-
ri. 8/ lrlanda Cumhuriyeti'nin resmı adı... Hayvanlara
vurulan damga. 9/ Briçte. oyunculardan birinin elinde bir
renkten hiç kâğıt olmaması... Demirm simgesi.
ÇEKÜL KÜLTÜR CEZİLERİ
SAFRANBOLU
27-28 KASIM 1999
ÇEKÜL Vakfl
Ekrem Tur Sok. No: 8 Beyoğlu
Tel: 0 212 249 64 64