25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2KASIM1999SALI 14 KULTUR kultur(5 cumhuriyet.com.tr SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL RicharcP giüdiirmeli mi? ALnkara Devlet Tiyatrosu'nun Işıl Kasapoğlu'nun yorumuyla sunulan III. Richard yapımında oyunu görsel ve işitsel düzeyde çekici kılma adına elden gelen yapılmış. Ancak üç saat süren oyunun hareket düzeninde bir tartım (tempo) oluşturulamamış. "III. Richard"daki temel sorunun, başkişinin " gülünçleştirilmesi" olduğunu düşünüyorum. "III. Richard". Shakespearee ilk ünü- nü kazandıran oyunlardandır. Siyasal er- ke ulaşma adına uygulanan Makyavelist stratejilerin, bir baş karakterin düşünme ve davranma özellikJenne alabildiğine sin- dırilerek sınandığı bir tarihsel melodram. Trajedı değil. komedi de değil. Izleyeni yer yer gülümseterek bilinçlendiren, "oyun- su" özelliklen parlatılmış olsa da "dddi" biryapıt.. Türkiye'de ılk kez Cumhuriyetin 76. yı- lında sahneleniyor. Oysa çevirisi yıllar ön- ce Berna Boran eliyle yapılmış. Tiyatro- nun en çekıcı "kötü adam"ınm serüveni- ni içerdiğı ve bu serüvenden toplumun ala- cağı önemli siyasal dersler olduğu için, yıllardır özel tıyatrolann projelen arasın- da yer alan. ancak yalnız kalabalık ve yet- kın bir oyuncu kadrosu değil. sahne tasa- nmı \e gıysiler bağlamında da pahalı bir yapım gerektirdiği için gün ışığına bir tür- lü çıkanlamamış bir yapıt. Bu fırsatı. özel tiyatrolara oranla daha büyük olanaklara sahip olan Devlet Tiyat- rolan yakalamış ve kanımca yakaladığı gi- bı de elinden kaçırmış. Neden rru? Az son- ra... Önce. Ankara Devlet Tiyatrosu'nun Işıl KasapoğhTnun yorumuyla sunulan yapı- mında, o\ unu görsel ve işitsel düzeyde çe- kıcı kılma adına elden gelenin yapıldığını söyleyelım. Joel Simon'ın özgün müziği, Nur Uzmen'ın giysıleri. Hakan Dündar'ın dekor tasanmi \ e Ersen Tunççekiç/!Vf usta- faÖzdemir'in ışıkdüzeniyle "özlenen dü- zeyde" bir Shakespeare yapımı için gerek- lı bir altyapı başanyla oluşturulmuş. Oyun bu temel görsel-işıtsel düzenek içinde akıp gidiyor. Çok uzun ve eklemli bir oyun Gıdıyor gıtmesine de yol epeyce uzuyor... Bunun üci nedeni var. Öncelikle, yapı- sal açıdan Shakespeare'in en hünerli oyun- lanndan olmayan yapıt çok uzun ve çok ek- lemli. Tarihsel bir oyunun kimi aynntılan yazıldığı dönem için önemli olabilir. Ya- zıhşmdan bu yana 400 yıl geçmiş ıse met- nin yönetmen tarafindan iyice bir derlenip toparlanmasında sakınca yoktur. Otuz yıl önce. Ne\v York'un ünlü Central Park'm- da bu bitip tükenmek bılmeyen oyunu açık havada ızledığimde bile bunaldığımı anım- sıyorum. Laurence CMivier'nin Richard'ı canlandırdığı ünlü fılm de -bütün başan- sına karşın- doğduğuna pişman eder izle- yeni. Dahası, Işıl Kasapoğlu, oyunu oluşturan her bır sahneyı daha da uzun kılacak yö- netmenlik gösterilem le donatmış. Bu ne- denle de oyun, her sahnesi ayn ayn çalı- şılmış da son anda bir araya getirildiğinde ne denli uzadığı anlaşılmış, ama çok geç olduğu için geriye dönülememış duygusu uyandrrmakta. Bu duygunun uyanışını hak- lı kılan bir etken de, üç saat süren oyunun hareket düzeninde bir tartım (tempo) oluş- turulamamış olması. Son zamanlarda. uzun oyunlara tepkı veren Türk tiyatro seyırcısınin "sabırsız" oluşu üstüne bır söylem türetildi. Öyle sah- ne gösterileri vardır ki. uzun sürse bıle bü- yüsünü yitirmez. gözleriniz/kulaklannız sahneye çakılı, saatlerce izleyebilirsiniz. Ama bir oyun uzadıkça günün yorgunlu- ğu sırtınıza biniyorsa, uykunuz geliyorsa, ayaklannız ağnyorsa. kendinizi dışan atıp sigara içmeyi düşlemeye başlıyorsanız or- tada büyü falan kalmamış demektır. Başkişinin 'gülünçleştirilmesi' "III RkhaırTdakı temel sorunun. baş- kişinin "gülünçleştirilmesi" olduğunu dü- şünüyorum. "Kötü adam" Richard, oyu- nun "en zeld" kişisidir. Kamburu ve topal bacağıyla "sevimsiz" bir görüntü oluştur- masına karşın, oyunun ilk üçte ikısinde. kes- kin zekâsını kullanarak karşısındaki "ap- taHara iyi, dürüst. sevecen; dahası. "ya- (aşıklı" bıle görünmeyi başararak onlan parmagında oynatır. Demek kı çekici. et- kileyici, daha da önemlisi korkutucubir ki- şiliğe sahıptır. Richard'ın "zekâ"sı onu tipik bir Mak- yavelist karaktere dönüştüren çeşitli özel- liklerle ve becerilerle bütünlenmiştir. Ama- cı krallık ile arasındakı engellen (iki erkek kardeşini, onlann çocuklannı ve kendisi- ne karşı olanlan) birer birer ortadan kal- dırarak tahta oturmaktır. Bu "amaç" için her "araç" geçerli olacakör. Amacı gerçek- leştinne yolunda kullanacağı yöntemler ise Richard'ın kişiliğinde (belki "çjrkürii- ğinin getirdiği aşağıhk duygusunun ıtısiy- le) oluşmuş özelliklenn doğal bir uzantısı gibidir. Richard'ın en büyük silahı "sevgjsjz" ve "vkdanaz" oluşudur. Korkunç amacı- nı gerçekleştirme yolundaduygusal bir en- gele takılmasmı önleyecek iki yararlı özel- lik... Dahası, Richard çok başanh bir ko- nuşmacı; ikiyüzlülüğünü rahatça gızleye- bilen, kendi kurduğu oyunlan inandıncı kılan, usta bir oyuncudur. Oyunculuğunun temel numarası, her fırsatta son derece dın- dar. dünya ışleriyle ilgisi olmayan birkim- liğe bürünmesıdır. Richard yalancıdır. ıf- tiracı ve dedikoducudur. Hepsınden de öte. karşısındakılenn zayıf yanlannı kolayca algılayabılen yaman bır psıkologdur. Do- layısıyla da. amacına ulaşma yolunda. özel- likle "zayıfhk"lannı bildiği kişilerle işbir- liğıne girmiş görünür ve onlan kendı sin- sı amaçlan için kurnazcakullanır. Richard insanlan kurduğu tuzaklara düşürürken elıni hiç kirletmez. Çoğunlukla parayla te- tikçı tutar ya da iti ite îurdınr. ÇevTesinde topladığı yandaşlan ıse onun oyununa ko- layca geldıkleri gibı. kendi kişısel öç duy- gulan ya da çıkar kaygılan nedeniyle, onun krallığa ulaşma yolunda oynadıgı oyuna da gönüllü olarak katılırlar. Bütün bunlarolup biterken, Richard'ın en büyük keyfî, kandırdığı aptallann arka- sından alay etmektır. Oyunun en hoş bö- lümlen, Richard'ın sahnedeki diğer kışi- ler karşısında oynadıgı rollerden sonra. gerçek yüzünü gösterdığı seyirciyle yalnız kaldığı sahnelerdeki alaycı konuşmalan- dır. Burak Sergen, III. Rkhard'ı bir 'tip' düzeyinde oynamak durumunda kafayor. Eleşürmen Robert C. Morgan, çağdaş sanatın sorunlan üzerine konferans verdi 'Bienal taze bîr hava estirdTKültür Servisi- Amenkalı sanat tarih- çisi ve sanat eleştirmeni Robert C. Mor- gan geçen hafta tstanbul'daydı. 6. Ulus- lararası tstanbul Bıenali'ni gezen ve bu konudaki düşüncelerini dile getiren Mor- gan'ın. Ömer Uluç'un Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi'nde açılan sergi kataloğunda da bir yazısı bulunuyor. AIi Akav ve Ömer Uluç'un katılımıyla ge- çen hafta Akademi Istanbul'da çağdaş sanatın sorunlan üzenne konferans ve- ren Morgan'ın, 'The End of The Art World*( Sanat Dünyasının Sonu) başlık- lı bir kitabı da bulunuyor. "Günümüz küresel ortamı, reklam, kitle iletişimi ve modanın ortaya koydu- ğu pop imgeleriyle o denli dolu ki sanat- ta taze bakış açısına sahip bir orijinal form görmek giderek zorlaşiyor. Söz ko- nusu olan ister modemist gelenekte bir yapıt ister postmodernist söylemle oluş- turulmuş sanat oLsun. sanat sürecine iç- kin üngeleri nasıl algıladığımız hâlâ ha- yati önem taşıyor. Ama Idme göre... Kit- le iletişimi ve popüler kültür karmaşası içinde resim \e he> kelin hâlâ bir izteyki- si olduğunu söyleyebilir miviz? Bu on- maz semiyotik bombardımanın altında modanın cazibesi, televizyonun sahte ih- tişamı >a da cinsiyet yüklü çizgi roman- larla tıka basa doyurulmuş bir izleyici kitlesine her şeye karşın sanat sunulabi- lir mi" dıyen Robert Morgan bu yıl her zamankinden daha çok eleştin alan 6. Uluslararası Istanbul Bienalı hakkmda olumlu düşüncelere sahip. Küratör Pa- oloColombo'nun sergisıni çok beğendı- ğıni ıfade eden eleşürmen, her bienale gıdip aynı türden yapıtlarla karşılaşmak- tan bırçok kişı gibi kendisınin de hoşlan- madığını, oysa Istanbul Bienali'nin taze bır hava estirdiğıni ifade ediyor. "Paolo • Robert Morgan bu yıl her zamankinden daha çok eleştirilen 6. Uluslararası Istanbul Bienali hakkında olumlu düşüncelere sahip. Küratör Paolo Colombo'nun sergisini çok beğendiğini söyleyen sanat tarihçisi ve eleştirmen, bienalin taze bir hava estirdiğini düşünüyor. Colombo, her ne kadar birçok kişi tara- findan, seçimleri nedeniyle eleştirilivor olsa da sergivT? katılan sanatçılan ve ya- prtlan son derece niteKkü karariar olarak görüyomm. 200 sanatçınuı katıldığı bir bienaldense, daha az sav ıda katılımın ol- duğu etkinükler bana daha ca/ip geliyor açıkçasL" Paolo Colombo'nun bienale yaklaşı- mını 'içten' olarak nitelendiren Morgan, bu bienalin diğerlerine oranla daha çok izleyicinin aklında kalacağını düşünü- yor. "Paolo Colombo'yu şahsen tanımı- yorum ama edindiğim izlenim, son dere- ce net bir bakış açısı olduğu... 6. bienali gerçekleştirirken kaotik olmaktan ve bir- takım ticari kaygılardan uzak durduğu- nu gö/Jemledim. Söylenebilecek tek şe> etkinliğin son derece net \e başanlı oldu- ğu." Akademi IstanbuFda verdiğı konfe- ransta Amenka'da son yıllarda sanat ve sanatçılar üzerine yazılan yazılann sanat pazannda çok önemli bır misyon taşıdı- ğına değinen Robert Morgan, sadece Amerika'da değil tüm dünyada pazann etki alanının fazla olduğu durumlarda eleştirmenlerın objektıfliğinin ortadan kalktığının altını çiziyor: "Kendündebir sanat eleştirmeni olarak en önemli özel- liklerimizden birinin gerçekten objektif olabilmek okluğuna inanıyonım. Sanat pazarının içinde olmak özellikle pazar- daki etkili kişiler tarafindan >önlendiril- mek anlamına geliyor. Ancak bunun dh şuıa çıkabiiirsek başanlı olabüiriz." Son y irmi yıldır sanat pazannın şirket mantığıyla ışledığine dıkkat çeken Mor- gan, bıreysel gelişmelerin ne yazık ki pazar tarafindan engellendiğini belırti- yor. Sanat eleştırmenlennin bazılannın da bu anlayışı desteklediğıni söyleyen Morgan. yeni isımlerin 'ün' kazanmasın- da tüm bunlann etkili olduğunu ıfade ediyor. •'Son yıllarda, sanatdergilerinegöz at- rığınızda birçok sanatçı isrni görüyorsu- nuz. Daha önceki yıllarda bu sanatçıla- nn yüzde 40'ını takip edebifceekken bu sayı son günlerde yüzde 25'e düştü." Objektif eleştıri yapan gazete ve der- gilerin gıttıkçe azaldığını söyleyen Mor- gan, bu işleyişın tamamen galenlerden gelen reklama bağlı olarak geliştiğini. bunun dışmda kalmayı başaranlann azın- lıkta olduğunu dile getiriyor: "Reklam geliıieri elbette dergilerin sajfalarına da yansıyvr. Bazı dergiler -sayılan az olmak- la büiikte- reklam veren galerilerle hiç- bir ilişkileri ounamasuıa özen gösteriyor. .-Vmerika'da arük sergi açılışlannda ve kokte>lerde konuşulan hangi sanatçının ne durumda olduğu değil, hangi galeri- nin ne durumda olduğu-" Robert Morgan şu günlerde Istanbul sanat ortamının iki önemli sergiye ev sa- hiplıği yaptığına değiniyor. 6. Lluslara- rası Istanbul Bienali'nin ve Joseph Ko- surh'un Borusan Sanat Galerisi'nde yer alan sergısırun dünya çağdaş sanatının son durumunu yakından görmek açısından iyi birer örnek olduğunu savunuyor. ^şıl Kasapoğlu, Richard karakterinin ürkütücülüğünü, onu çekici kılan parlak özelliklerini ön düzeye çıkararak sergilemek yerine, başkişisini karikatüre dönüştürmüştür. Böylece seyirci karşısındaki inandıncılığını yitiren Richard, her yönden itici bir yan-manyak gibi algılanmakta, maskesinin düştüğü son bölümlerde de neredeyse "deli" görünümüne bürünmektedir. Sonuç olarak, Shakespeare, Richard'ı son derece çekici ve parlak bır sahne kişi- sine dönüştüren bu özelliklen sergilerken, bir yandan da kendi kişısel hırslanyla ve çıkar kaygılanyla körleşmiş kişilerin, top- lum için en az Richard denli tehlikeli ol- duğunu vurgular. "lktkiara kimin geldiği- ne bakma, kimler tarafindan nasd getirü- diğine bak" demektedir bır bakıma. 400 yıl öncesinden siyaset dersi Shakespeare bir hümanisttir. Richard gibı "insan otaıa" özellıklerinden yoksun birinin başanlı bir yönetici olamayacağı- nı, Makyavelist stratejilerin ıflasını sergi- leyerek gösterir. Siyasal erke ulaşma yo- lundaki engelleri ortadan kaldırarak tahta ulaşan Richard'ın ince zekâsında bir geri- leme izlenz. Richard, kendisını destekle- yenlere verdıği sözleri tutmayan, amk kim- seyi kandıramayan, çevirdiği dolaplann açığa çıkmasıyla korkuya kapılan bir zor- baya dönüşmüştür. Yükselışi uzun sürmüş- tür. Düşüşü ise hızlı olacak ve elinde kılı- cıyla dımdızlak kaldığı savaş alanında, uğ- runa bir dolu kurban verdiği "taht"ı, bir "at"ladeğişebilmek için çırpınacakür. Sha- kespeare, 400 yıl öncesinden bugüne ya- man bir siyaset dersi vermektedir... Sahne olayının tadını çıkarabilmek için seyircinin kendini Richard'ın büyüsüne kaptırması gerekmektedır. Yoksa oyun an- lamsızca uzar gider. Işıl Kasapoğlu ise Richard karakterinin ürkütücülüğünü. onu çekici kılan parlak özelliklerini ön düzeye çıkararak sergile- mek yerine, başkişisini bir karikatüre dö- nüştürmüştür. Böylece seyirci karşısında- ki inandıncılığını yitiren Richard, her yön- den itici bir yan-manyak gibi algılanmak- ta, maskesinin düştüğü son bölümlerde de neredeyse "deü" görünümüne bürünmek- tedir. Seyirciyle baş başa kaldıgında yap- tığı incelikli konuşmalar ise -nedense fı- sıltıyla seslendirildiğinden- sahne trafiği- nin akışı içinde güme gitmektedir. Sonuç olarak da Richard'ın öteki karakterler bağ- lamında takmdığı "alaya" tavır yok ol- makta. yenni, Işıl Kasapoğlu'nun Ric- hard'a yönelttiğı "alaycı tavır almaktadır. Bu "Brechtçe" denebilecek sahne tavnnm sergilenebilmesi için herhalde Shakespe- are'in özgün metni değil. Brechtçe yazıl- mış bır metin gerekirdi. Burak Sergen. Richard'ı gerçek ve ya- lancı yüzüyle canlandırabilecek yeteneği ve deneyimi olan bir sanatçıdır. Işıl Kasa- poğlu'nun "alaycT yorumu doğrultusun- da bu olanaktan yoksun kaldığını düşünü- yorum. Çünkü. baştan sona ınce nüanslı bır oyunculuk gerektiren ve bir aktör için ya- zılabilecek en hünerli sahnelerle beslenmiş bir rolü, "tip" düzevinde oynamak duru- munda kalıyor. CKunculann donuk anlatunı Karakterlerin çoğu ise, Richard'ın ko- layca kandırdığı "aptal kuklalar" olarak yansıtılmış sahnede. Oyuncular, sahne önüne gelip, yüzleri çoğunlukla seyirci- ye dönük olarak, donuk bir anlatımla söy- lüyorlar sözlerini. (Doğal ki sıkılıyorsu- nuz onlan dinlerken.) Araya birtakîm ko- mik sahneler de serpiştirilmiş. Diyelim ki saray entrikalanyla ilişkisi olmayan, ka- tiller ve ölüm fermanı yazıcısı gibi kişi- ler "komik yorumcu" işlevi taşıyorlar. Öyleyse. Kral Edward Catesby, Hastings gibı entnkanın bir parçası olan kişiler ne- den "komik"? Onlarkomikse, neden Ric- hard'dan esaslı kazık yiyen Buckingham Bir de, galiba, Richard'ın maskesi dü- şünce, daha önce "kukla" yorumu sunan oyuncular dramatik oyunculuğa geçiyor- lar. Bunu, Buckingham'ı oyunun ilk üç- te ikisinde "kukta" gibi oynayıp, sonra ro- lünü dramatik oyunculuk çizgisinde sür- düren Levent Clgen'in eyleminden çıka- nyorum. Ûteki oyuncular ıse, donuksa donuk, komikse komik sürdürüyorlar yo- rumlannı. Acaba onlar mı dramatik oyun- culuğa geçemiyorlar ya da benim gözle- mım yanlış da, "kukla" yorumundan bu- nalan Levent Ülgen'in bir noktadan son- ra sabn mı taşıyor da artık kendi istediği gibı oynamaya başlıyor? Bu sahne olayının gösterge dizgelerini tüm çabama karşın çözemedığimi anlamış- sınızdır. Oysa Işıl Kasapoğlu'nun herza- man alışılmış dışı olan Shakespeare yo- rumlannı kucaklayanlardanım. "III. Ric- hard" yorumuna ise şapka çıkartamıyo- rum ne yazık ki. YAZI ODASI SELİM İLERİ Unutulmayacak Bir Kadın Hayatımın en güzel çalışmalanndan biriydi: Kı- rık BirAşk Hikâyeşi için Ömer Kavur'la birlikte ay- larca çalışmıştık. Ömer çok titizdi, bazan tek bir söz- cük üzerinde dururdu. Filmin mekânlan için iki kez Ayvalık'agittik. Biryan- dan da oyuncuları düşünüyorduk. Variıklı fabrikatör kansı için ikimiz de Neriman Köksal dedik. Neriman Köksal: Der demez çocukluğum. Cihan- gir. O zamanlar Türk filmleri belli çevrelerde biraz kü- çümseniyor. Şimdiki VenüsTiyatrosu'nun yerirKJeTak- sim Sineması var. Büyük bez afişlerle her hafta ye- ni bir Türk filmini duyuran sinema. Kanlanyla öde- d//e/J in afişini oradan mı hatıriıyorum? Etkileyici bir ad; oyuncular arasında Neriman Köksal. Kanlanyla Ödediler'i çok sonra seyrettim. Neriman Köksal'a gelince, o zamanlar, birçok filmde gönül- leryakıyordu. Bazan baştan çıkaran bir kadındı, er- kekler onun uğruna kınlıp gidiyoriardı. Henüz her- kesin pek masum göründüğü dönemierde, Neri- man Hanım, rolü gereği, siyah kombinezonlarta boy gösterebiliyordu. Onun oyunculuk sanatına bu say- gısı, Türk sinemasının aynntılı tarihi yazılırsa çok da- ha iyi anlaşılacaktır... Neriman Hanım bazan delidolu, dişiliğine rağmen erkek fatma, ortalığı birbirine katan bir kompozis- yon; Orhan Günşiray'la ıkisinin öyle sıcak, sevim- li, seyrettiğim günlerde bende iz bırakan filmleri var. Neriman Köksal bazan da Lekeli Kadın, Gecele- rin Kadını. Bu filmlerde derin melodram havası için- de, orta yaş eşiğindeki 'vamp \ kadına trajik anlam katıyor: Boylu boslu, sanşın gümrah saçlı, serüven- li hayatında aşkları yanm kalmaya yazgılı, geleceği karanlık bir 'lekeli kadın'. Siz televizyonlarda, gazetelerde "karakter oyun- cusu" denildiğine bakmayın, gerçek biryıldızdı Ne- riman Köksal. Üstelik rolden role bürünebilen, kişi- likten kişiliğe yol alan bambaşka biryıldız. Zaten 'ka- rakter oyuncusu" sözünün ne anlama geldiğini de birtürtü çözemem... Ve bu yıldızı Kınk Bir Aşk Hikâyesi'nin çekimin- den hemen önce yakından tanıdım. Hümeyra, Ömer Kavur, ben, birakşam üzeri Neriman Hanım'ın Şiş- li'deki evine gittik; senaryoyu bırakacağız. Sonra gece uzadı, Neriman Hanım bizi akşam yemegine alıkoydu. Bir koca kayık tabak takoz kesimli pala- mut, bol yeşil salata, iki kadeh rakı. Eylül ne kadar güzel bır geceydi. Ve Neriman Hanım ne kadar alçakgönüllü bir in- sandı. Kınk Bir Aşk Hikâyesi'nin çekimi bir ay sür- dü. Ayvalık'a Ekim ortası gittik. Ayvalık'tan Kasım ortası döndük. Güzel bir pansiyonda kalryorduk. Si- nema ve tıyatronun seçkin oyuncuları aramızdaydı. Her akşam upuzun sofra başında buluşulurdu. Ne- riman Hanım günün yorgunluğunu alıp götürürdü. Herkese karşı sevecen, bir çocuk kadar temız kalp- li, basit çekiştiımelerden, çirkin çekemezliklerden o kadar uzak, hiç çocuğu olmamasına karşın anaç bir kadın. Aşk-ı Memnu dizisinin bu unutulmaz Firdevs Ha- nım'ı, güzelliğine karşı savurgandı. Hanımlann, hat- ta beylerin birtakîm kozmetik mucizeler ardında kr> şuşturmalanna kayıtsız, geçmiş zamanın acıbadenî'J kremleriyle yetiniyor hayatın gelip geçiciliğine bir gö- nül insanı gibi yaklaşıyordu. Uzayıp giden çekim günlerinde, Neriman Ha- nım'ın çantasındakı poşetten neler çıkmazdı ki, gris- siniler, katı yumurtalar, kurabiyeler, amyantlı kâğıt- ta peynirier, bir salkım üzüm. Herkese ikram eder- di. Asıl insanı tanımak hemen hemen imkânsızdır. Birfilm yıldızını tanımak ise büsbütün güç. Ama Ne- riman Hanım'ı tanıdığımı düşünüyorum. Pelikülün ev- ler barklar yıkıcı ihtişamla sunduğu bu insan, baş- kalannın mutluluğunu paylaşmaya başkalannın mut- luluğundan kendine mutluluk paylan çıkarmaya gö- nüllü, dertlerinı, üzüntülerini içıne atan, hep iyi huy- lu, hep umutlu ve iyimserdi. Bir gün bana gelmişti. Dik merdivenden yorul- muş, üçüncü katta oturan komşum Nur Hanım'da iki dakika dinlenmişti. Şişman Nur Hanım'la karşı- lıklı, fazla kilolardan yakınmışlardı. Nur Hanım "Sizi pekbeğenirim", dedikçe, Neriman Köksal gülüm- süyor, yüzü kızanyordu. Sonra Nur Hanım'a hep se- lâm gönderirdi. Komşumun öldüğünü söyleyeme- miştim. Bu selâmlar yıllarca bende kaldı. Neriman Hanım'ın komşuma selâmlannı çok öz- leyeceğim. Takvimde İz Bırakan: "Ortada bir fıskiyeli havuz. Çevresinde masaiar. Ardımda sarmaşıklar, tepemde salkımlar ve önüm- de bodur ağaçlar." Behiç Duygulu, Gölgede Ge- zintiler, Yeditepe Yayınlan, 1970. 'Propaganda'ya Şanghay Rlm Festivali nden büyük ödül • PEKtN (AA) - 22-31 Ekim günleri arasında düzenlenen4. Uluslararası Şanghay Film Festivali'nde Altın Kupa'yı Sinan Çetin'in yönettiği "Propaganda' kazandı. 20 filmin katıldığı yanşmada Gümüş Kupa'yı Norveç yapımı 'The Prompter' (Yönlendirici) ahrken en iyi yönetmen ödülünü 'The New Voyage' (Yeni Deniz Yolculuğu) ile Japon yönetmen Yoji Yamada, en iyi erkek oyuncu ödülnü 'Laugh, So The Photo Will Be Beautiful' (Gülümse, Fotoğraf Daha Güzel Olacak) adlı filmdeki rolüyle Mısırlı oyuncu Ahmet Zeki, en iyi kadın oyuncu ödülünü de Çin yapımı 'Cengiz Han" filmindeki rolüyle Ai Liya aldı. Yeni Zelanda filmi 'The Lunatics' (DelileT), Jüri Özel Ödülü'ne değer bulundu. Samim Kocagöz Üykü Yarışması son kez yapıldı • ADANA (Cumhuriyet) - Beşparmak Kültür ve Sanat Dergisi tarafindan düzenlenen "1999 Samim" Kocagöz Oykü ve Salih Bilgin Şiir Yanşması'nm sonuçları belli oldu. Önseçıci kurulun önerisi ile Özgen Seçkin, Altay Öktem, Güven Pamukçu, Ahmet Zeki Muslu ve Şennur Çolak'tan oluşan Ulusal Seçici Kurul, Salih Bilgin adına düzenlenen şiir yanşmasında ödüle değer yapıt olmadığını açıkladı. Bu yıl sonuncusu düzenlenen Samim Kocagöz Öykü Yanşması'nda ise Muzaffer Izgü. Burhan Günel, Öner Yağcı, Güven Pamukçu, Ziya Gürel ve Mucize Özünal'dan oluşan Ulusal Seçici Kurul, 'Ölümün Rengi' ile Almanya'dan Ali Özenç Çağlar'ı, 'Eşsiz Düşler Kütüphanesi' ile Istanbul'dan Fuat Yalçm'ı, 'Kıımızı Yağmur' ile tzmir'den Pınar Yaygel'ı ödüle değer buldu. Kurul, Adana'dan Mebrure Madran'ın 'Buluşma' ve Karaman'dan M. Fikret Ünlüer'in 'Bir Abdullah' adlı yapıtlanna da mansiyon verilmesini kararlaştırdı. Derginin Genel Yayın Yönetmeni Güven Pamukçu, önümüzdeki yıl öykü yanşmasırun 'Mahmut Makal Öykü Yanşmasr adı altında devam edeceğini açıkladı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear