25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19KASIM 1999CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Vakıflar Vakıflar'a bakan Devlet Bakanı Yüksel Yalova, Vakıf Gureba Hastanesi'ndeki şeriatçı örgütlenmeye ve Diyanet İşleri Vakfı'nın çalışmalarına el atmış... Bu nasıl et atmadır ki, hastasını okuyup üflemesi için hocaya gönderen Gureba'daki doktor aklanmış, kliniğin başında duruyor. Türbanlı personele görev vermeyen doktora ise soruşturma açılmış savunması isteniyor. Bu nasıl el atmadır ki, Diyanet İşleri Vakfı, Istanbul'da "29 Mayıs Hastanesi" açmış, hastanenin üç katı kadın hastalara ayrılmış; tüm personel çoğu türbanlı kadınlardan oluşmuş; içeri erkek sinek bile giremiyor. YÖK'e aday Ankara Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Günay Akbay'm YÖK Başkanlığı'na en güçlü aday ^gösterilmesine Gazi Üniversitesi öğretim üyelerinden tepki geldi: "Türbanlılan korumak adaylann şansını arttırıyorsa, Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Enver Helvacıoğlu, şimdiden başkanlığı kazanmış demektir." Elektronik posta: som@posta.cumhuriyetconi.1r Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - AGtT'te Clinton konuşurken Yeltsin salondan çıkmış... "Zıvanadan cıkmıs olmasın!" eprem paranoyası yaşayan Istanbullulan ra- hatlatmak için Kandilli Rasathanesi Mü- dürü Ahmet Mete Işıkara'nın Türkiye Pet- rolleri Anononım Ortaklığı arşivinde keşfet- tığı "çok gizli" damgalı Marmara Denizi fay harita- sı doğrusu hiç de inandırıcı gelmedi. Bu harita doğrulan içermese hatta tümüyle yan- lış olsa bile kamuoyuna inandıncı gelebilirdi fakat açtk- lama zamanı ile bu şansını yitirdi. Siyasi iktidarın bilim adamlarını susturmaya kal- kıştığı, bilime siyasetin gölgesinin düştüğü günün ertesinde haritanın ortaya çıkartılması ve Ahmet Mete Işıkara'nın bu haritanın her derde deva olaca- ğını söylemesi en büyük talihsizlikti. Işıkara'nın bir başka talihsizliği ise Istanbul'u et- kileyecek fay hattını haritaya bakarak Adala/'ın "hay- li uzağına" çekmesiydi. Işıkara, bir bilim adamı için "hayli" şaşırtıcı sayı- labilecek bu "bilimsel" açıklamasını ancak gazete- Harita cilerin sorusu ile "rakam"a dönüştürdü ve Istanbul- luları korkutan fay hattının Adalar'ın 50-60 kilomet- re güneyinden geçtiğini söyledi. Söylediklerine kendisi inandı mı bilinmez ama Işı- kara, denizcilerin kullandığı Marmara Denizi seyir ha- ritalarının "gizli"lik derecesi taşımadığını ve açıkla- dığı "hayli uzak"taki mesafenin harita üzerinde gö- rülebileceğini biliyor olmalıydı! Istanbul Üniversitesi öğretim üyelerinden Kaptan Doç.Dr. Necmettin Akten'den rica ettik, Marmara Denizi haritasını açıp, pergelıni Büyükada'nın üze- rine koymasını ve 60 kiiometre güneyinde nerenin olduğunu söylemesini istedik: - Bursa kent merkezinin 7 kiiometre kuzeyi! Ahmet Mete Işıkara'yı kutlanz, Istanbul'u rahat- latmak adına bir başka büyük kent Bursa'yı felake- tin kucağına attı! Kaptan Doç.Dr. Necmettin Akten, seyir haritasını açmışken birkaç mesafe daha öğrenelim ve deniz milini kilometreye çevirelim: Darıca-Diliskelesi arası 3.6 kiiometre. Tuzla-Yalo- va arası 16.2 kiiometre. Bakırköy-Gemlik Körfezi girişi Bozburun arası 45 kiiometre. Üsküdar Kızku- lesi-Gemlik Körfezi girişi Bozburun arası 50.4 kiio- metre. Büyükçekmece-lmralı Adası arası 45 kiiomet- re. Marmara Denızi'nin en geniş yeri Silivri-Karaca- bey sahili arası 75.6 kiiometre. Haritada, pergelin bir ucunu Büyükada'ya koyup Marmara Denizi içinde 60 kiiometre öteyi bulmak gerekirse, pergelin öteki ucu Imralı Adası'nın güney burnunun 3.6 kiiometre altından geçiyor. Siyasilere alet olan bilim adamlarının fay hattını Is- tanbul'dan uzak tutma hesabı aynen politikacıların enflasyonu düşürme hesabına benziyor! 10 Kasım'da biri hariç tüm tetevizyon kanallan saat 09.05'teAtatürk'üanmakiçinprog- ramlannı saygı duruşuna ayırdt. Program akışını değiştirmeyen tek kanal TRT 3 oldu. TRT 3, banddan verdiği futbol maçını saat 09.05'te kesme gere- ği duymadan yaytnını sürdürdü. Tabii ki, yurttaşlar TRT3'e tepki gösterdi... Ancakgösterilen tepki- ye TRT'den biraçıklama gelmedi. Gelmedi çünkü TRT, iy)den iyi- ye TRT3'ügözden çıkardı. TRTnin hesabı, önce TBMM TV'nin yayı- nını TRT4 'e kaydırmak ve TRT3'ü bir büyük holdinge satmak. Kaldı ki, Meclis oturumu •>sırasında at yanşlannı ek- rana getirenlerden futbol ~~ maçını kesip Atatürk'e say- gı göstermeleri beklenmemeli! Yüksek Yerilim Hattı Erdinç UTKU Artık umutlanmız bile KlRLt sulara düşüyor! Koruma kurulları korumasn kaldı Kültür Bakanlığı'na bağlı ama ka- rarlarında "özerk" olan Koruma Ku- rullan, özellikle Istanbul'da son gün- lerde medyada yerden yere vuruluyor. Istanbul'da Süleymaniye'deki tari- hi konaklann korunması sorumlulu- ğu belediyede olmasına rağmen. bu konaklann yakılıp yerlerine oto- park mafyasının yerleşmesinden koruma kurulları sorumlu tutuluyor. Büyükşehir Beledıyesi'nin Çamlıca SİT alanında yaptığı kaçak tesisleri övenler, yasadışı inşaatlara onay ver- meyen kurulları suçluyor. Sistemli birsuçlamayla karşı karşı- ya kalan kurul üyelerinden ise hiç ses çıkmıyor. Çünkü kurul üyeleri Kültür Bakanlığı'nca susturulmuş durumda! Üyelerin, kurul kararlarıyla ilgili yazılı veya sözlü açıklama yapması yasak... Siyasetin, bilim kurullarına getirdiği yasak 21. yüzyılın eşiğinde Türki- ye'nın çağdaşlığını ortaya koyu- yor. Kaldı ki, kurullarayönelikasıl- -ı sız saldırılar karşısında "yanıt hak- kı bendedir" diyen Kültür Bakanı Istemihan Talay doğrulan açıklamak- tan kaçınıyor. Talay'ın koruma kurullannı koruma- sız bırakıp doğa ve tarih yağmacıları ile rantçılan rahatsız etmek istemedi- ği anlaşılıyor! KlT'leryok pahasına satılıyor; VATAN geminin mallan bunlar! Banş Ertürk Marmara Depre- mi'nden sonra ilk fa- tura, TEKEL ürünleri- ne yapıian veyüzde 30 varan zam- layine vatandaşakesildi. Fatura va- tandaşa kesildi ama tahsilatı kim yaptı? Sonı, müfettişlik bir soru. Bildiğiniz gibi TEKEL'in dağrtım işi taşeron şirketlere verilmişti. Istanbul'da dağıtım yapan şirket- lerden biri, bölgesindeki bakkalla- rın tezgahında duran sigara ve iç- kiterin zam farkını toplayıp, yakla- şık 105 milyar lirayı kendi hesabı- na kullanmış olabilir mi? Neden olmasın? Istanbul'un bir başka böl- gesinde TEKELe 1 trilyonli- j ra borç taktıktan sonra ifla- sını isteyen ve verdiği temi- nattan ancak 300 milyar lira alı- nan taşeron şirkete yeniden iş ve- rildikten sonra herşey olabilirf Mmar gözüyle ALPAGUT EREN Yüksek Mimar 17 Ağustos'ta deprem faci- ası yaşadık. Ve bir faciayla il- kelliğimizi, geri kalmışlığımızı, toplum olarak ne kadar cahil kaldığımızı bir kez daha neya- zık ki yaşayarak öğrenmek zo- runda kaldık. Bu faciadaki günah keçileri müteahhitlerdi. Yalova'da gör- düğüm manzara kuşkusuz bu teşhisi doğruluyordu. Sağlam binanın yanındakı un ufak ol- muştu. Kaçıp kinş altına sak- lanayım diye bir şey söz konu- su olamazdı, çünkü kiriş diye bir şey kalmamıştı. Hiç ner- vürlü demir kullanılmamıştı, demırler betonun arasından tertemiz sıyrılmıştı. Etriyeler hiç yoktu. Binalar dolgu ze- min üzerine inşa edilmişti vs. vs... Bütün bu izlenimler inşaat sektöründekilerin meslek ah- laklarını en acı bir şekilde göz- ler önüne seriyordu. Facianın bu denli büyük olmasıysa bu sektördekilerin yüzde kaçının bu ahlaksızlıkta payları oldu- ğunun birölçüsüydü. Bu sefer bu sektör suçluy- du. Peki ya bir ay önce? Tiner- ci çocuklar, ondan önce kamu- oyunda gümrükçüler, daha ön- ce Susurluk kahramanları, si- yasetçiler, polisler, mafya... Liste böylece uzadıkça uzuyor. Mozaiğintaşlarıgibi. Kötütaş- lar bir araya geliyor ve ortaya çıkan tablo çok kötü. Bizler her seferinde aysbergin hep farklı uçlarına dikkat ediyor, alttaki inanılmaz kütleyi gör- mezlikten geliyoruz. Kim bu Türk toplumu? Bü- tün bu sektörlerde yaşayan, insanlar değil mi? işte Türk toplumu bu. Toplum olarak bir yok oluşa doğru gidiyoruz. Biz- ler Atamızın mirasını taşıya- madık. Çok mahcubuz... Artık tabularımızı, saplantı- larımızı bir yana bırakıp ken- dimizi en ağır şekilde eleştir- meliyiz. her alanda. Eğitim, din, askerlik, ahlak, dürüstlük, geleneklerimiz vs. "Başımıza ne geliyorsa hep bu DEMOKRASİ yüzünden." Biliyorum iddialı bir laf. De- mokrasi, Cumhuriyet, insan haklan gibi kavramlar; 700 se- nelik Osmanlı geleneği yaşam tarzından sonra 3-4 yıllık bir mücadele sonrasında, ki bu dönem bir geçiş dönemi de- ğil bir mücadele, savaş döne- midir. Atatürk tarafından Türk toplumuna giydirilen dünya- nın en şık kıyafetidir. Bu kıya- fet için Batı insanı büyük be- dellerödemıştir. Dine karşı, fe- odaliteye karşı, ilkelliğe karşı. Çağdaş insan kavramının ge- lişimi bu nedenledır ki Röne- sanstan sonradır. Bilimle, sa- natla... Batılı o nedenle da- marlarında bu değerlerin kıy- metini bılir. Ama Türk insanı- nın üzerinde bu kıyafet sırıt- maktadır. Çünkü hiçbir altya- pısı yoktur. Benzetmek gibi ol- masın ama sanki biraz altın semer misali. Ama bütün bu bölünmüş- lüklerin içinde bir kesim vardı ki o en tehlikelileriydi. O da AYDINLAR'du Aydınlar aymaz- lıklarıyla, gerçek mücadele- den kaçışlarıyla meydanları ideolojilere bıraktılar. Onlar konserlerde çakmak yaktılar, teneke çaldılar, lamba yakıp söndürdüler, konuştular. Ör- neğin sekiz yıllık eğitim tartış- malarında bir güç oluşturup Meclis önünde yoktular, yo- bazlara tavizlerle aynı kitap- larla, aynı içerikle yasaçıkanl- dı. Işte demokrasiyi herkesin istediği her şeyi, hatta demok- rasiyi tehlikeye sokacak dav- ranışları yapabileceğini zan- netmesinden bu hallerde de- ğil miyiz? Herkes her şeyi söy- lüyor. yapıyor; kimsenin kim- seden ve devletten korkusu kalmamış durumda. Devlet gü- cünü ve ağırlığını kaybetmiş aciz bir durumda. Önce eğiti- mı savunun. Ve biz siyasetçilerin koltuk hırslan, iş çevrelerinin çıkar- ları için cahil bırakıldık. Tica- retimizi, toplu taşımacılığımı- zı bazı aileler daha bir zengin olsun diye trenlerle güvenli olarak değil, otoyollarda üs- telik bir de cahil olarak yaptık. Yollarda binlerce ölü verdik. Trafik canavarları, enflasyon canavarları yarattık. Oysa tek bir canavar olduğunu onun da CEHALET CANAVARI oldu- ğunu bir türlü göremedik. Bizler artık bir Atatürk daha bulamayız. Akıllı insanlanmız faili meçhul olurken bir kahra- man daha yaratamayız. Bu- nun için bir dış tehdit olmalı, Türk insanı aynı ortak nokta- da buluşmalı ve bayrağı alıp götürecek o insanın da Atatürk kadar çağdaş ve ileri görüşlü, geniş dimağlı olması gerekli. Çok zor bir ihtimal. Bizler artık bir Atatürk daha yaratamayız belki ama aydınım diyenler, ciddi sivil toplum ör- gütleri bir araya gelerek bizler bir Atatürk olabiliriz. Ve sis- temli, programlı kamuoyu oluş- turarak, çalışarak ülkemizi yön- lendirebiliriz. Ve ilk maddeyargı olmalıdır. Yasalarımız işlemeye başla- yınca, insanlar mahkemelerde haklarını bulmaya başlaymca her şey buna bağlı olarak ço- rap söküğü gibi çözülecektir. Hâkimler cüzdanıyla vicdanı arasından kurtulunca eğitim- den sağlığa kadar dahi her şey sisteme doğru yapılanacaktır. Artık sistemimizi oluşturmalı- yız. işte bütün bu nedenler- den dolayı bizde bu kıyafet sı- rıtıyor. Bizler bu kıyafeti taşı- yamıyoruz, iki numara bol. Sü- rekli üzerimizden düşüyor ve her fırsatta kıçımız, başımız açılıyor. Artık bu kıyafetle otu- rup kalkmayı öğrenmeliyiz. Beslenmeli, kıyafeti doldur- malı ve kıyafetin potluklarını kendi vücudumuza göre al- malıyız. Siyasetçilerimize bir soruy- la bitirmek istiyorum. Çünkü her şey onların iki dudakları- nın arasında, tümyetkilere sa- hipler. Bunu benim ülkeme neden yaptınız? HAYVANLAR İSMAIL GÜLGEÇ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicakuı turk.net ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI MIRMIRLAR UĞVR DURAK TARÎHTE BUGÜN MIMTAZ ARIKAN 19 Kasım OLUMSÜZ , U f BeSTECİ , YA&NDA V/VMM'M ÖLS>Û.*:/S4- CJK YAŞAMıMA KABÇ/Aı OLAGANÜSTÜ MÜZIK VERIMI V£ BÛYÜK YETENEĞI ILE ÇCK Ö*/£MÜ 8/K SESTEC/yt»'. SCHUBE/er, CIAHA YtGMI YA$I- MA SSLMEOEN ALTt SEMfiONİ YAZUIÇTt. SUAI- LAR1, SOA1£A,ÜÇ 7W£S/ O4HA /ZLİyEC£Krtft.AK4- LA8INPA ÇOtC 7XN/AIM/f "8İTM£MtŞ SEAJFONİ'DE VA&DlK.ANCAK, EN BÛYÜK BAŞARlSlNI, KÛÇÜK PARÇALARJ VE Ö2EUJICLE ŞARjalAJSt(L/EDLEK) İLE eöSTEOMİŞTİIS. 6OO /CADAR ŞARK/ YAZ- MtÇ OLAN 8ESTECİ, YA$At>/6l SIRAM PEACAZf NIN /CJZAS/A// 6ÖR£B/LMİ?rİ.BEErHOVENİ£AY- MKEHT7E OTUeMAlA&NA /<ABŞ/N,U7XNGAÇlj€l NEDEHİYIE Z*)Mff*U/UVf OLMASt İL6İNÇTİR.. ANKARA...ANKA... MÜŞERREF HEKİMOĞLU Bayan Clinton'ı Duygulandıran Sözler: Kördüm, Görüyorum Güvercin Urgun, gelini Sırma, torunu Fatoş ile birtikte ANAÇEV'i anlatıyor Hillary Clinton'a. Öy- küsü iki sözcükle sona eriyor: - Kördüm, görüyorum. Okumak olanağını bulamıyor, karanlıkta kalı- yor uzun yıllar. Güvercin Urgun güzel bir kadın, gözleri parlıyor konuşurken. Kişiliğini hissetme- nin mutluluğuyla gülümsüyor. Çok genç evleni- yor, çocuklar doğuruyor, okula yolluyor, işe, uğ- raşa kavuşturuyor, özündeki boşluğu da derin- den hissediyor, ama okul çağı hayli gerilerde. ANA- ÇEV'in Eğitimevi'nde çağı yakalıyor, okuma- yazma öğreniyor, sokağı okuyor, otobüsü oku- yor, faturayı, gazeteyi, ışığı yakalıyor, dünyası aydınlanıyor. Hillary Clinton'ın yüzü de güzel bir gülüşle ay- dınlandı Güvercin Hanımı dinlerken. Dahası var, Çankaya'nın ötesinde Yıldız Mahallesi'ndeki Eği- timevi'nde okuma- yazma dışında bilgiler, uğraş- lar da öğreniyor kadınlar. Örneğin dikiş, işleme, boyama, çocuk bakımı, sağlık, doğum kontro- lü dallarında bilgileniyor, aydınlanıyor. Genç bir kadın da şöyle diyor Hillary Clinton'a: - Burada öğrendiklerimi değerlendireceğim, ben de çalışacağım, çocuklara bakacağım, büt- çemize ek bir gelir olacak, ayrıca o çocukların anneleri de çalışmak olanağına kavuşacak. ANAÇEV'in dört yıllık geçmişi var, ama gün- leri, ayları katlayarak çalışıyor, eğitimevleriyle sağlam bir köprü kuruyor geleceğe. Eğitimev- leri çoğalacak, Anadolu illerinde, ilçelerinde de açılarak karanlığı delen ışık damlaları üretecek. Gördükleri ve dinledikleriyle hayli duygulandı Hillary Clinton. Ben de vakfın kurucu üyelerin- den biri olarak selamladım onu. Ayrılmadan ön- ce ANAÇEV'in anı defterini imzaladı, flaşlar par- ladı derken, bir anı fotoğrafı da ben de istedim, ızlenimlerini sordum sonra. Çok saygın bir olay, dedi, güzel bir atıhm ve örnek. Yakından izleyeceğim, yardım yollarını arayacağım. Belki bir ayrıntı, ama beni çok etkiledi. Yardım yollarını bulmaktan değil aramaktan söz ediyor. Sözcüklerine özen gösteriyor. Ayrıntılar çok önemli değil mi? ABD'nin 1 No'lu kadını, ANA- ÇEV'in onur konuğu, ama kısa sürede güzel bil- gileniyor, olayı sahıpleniyor, içtenlikle selamlı- yor herkesi. Bu da ANAÇEV'in gizemı bence. Gü- zel ürünlerin ortak çabayla oluştuğu kanıtlanıyor bu çatı altında. Tüm üyeler sevgiyle, coşkuyla çalışıyor. Sabahları üç otobüs değiştirerek eği- timevine koşan öğretmenler var. Emekliliği de- ğil yeni öğrencılereğitmeyi amaçlıyor, karanlığa ışık tutarak mutlu oluyor. Özveriden kıvanç du- yuyor, çağdışılığa karşı çağdaş eğitimle bayrak açıyor. Bayan Clinton eğitimevinde bir saat kal- masına karşın biliyor bu gerçeği. Ankara'ya gel- meden önce öğreniyor her şeyi. Başta ABD se- firesi Bayan Parris, belli görevliler çok ayrıntılı bir dosya sunuyor ona. Her şey, herkes var o dos- yada. ABD yönetimi çok duyarlı bu konuda, ka- labalık istemiyor, eğitimevinde hangi odada kaç kişinin bulunacağını, o kişilerin kimliğini de ön- ceden saptıyor. Vakıf yöneticileri de saygıyla uy- guluyor bu isteği. Örneğin benim bulunduğum odada beş vakıf üyesi var, beş de güvenlik gö- revlisi! Tablo hayli ilginç, ama istek doğrultusun- da. Elbet tartışılabilir. Bayan Clinton'ı ANAÇEV'de selamlamaktan çok hoşlandım ben. Okuduklarım, izlediklerim, göz- lemlerimle bütünleşti. Sade ve zarif çizgilerinden, güzel ve özel kişiliğınden hayli etkilendım. Baş- kan Clinton'ı da uzaktan gördüm, basında, ek- randa izledim, ancak Mustafa Kemal için söy- ledikleri güzel çınladı yüreğimde. Yüzyılımızı onurlandıran devrimci diye niteliyor Atatürk'ü. Ye- ni yüzyıl öncesinde güzel bir uyarı hepimize. Deprem bölgesindeki sıcak kucaklaşma da bu uyarıyla yerleşti belleğime. Clinton'ın kucağındaki bebek binlerce, mil- yonlarca bebekten biri değil mi? Yeni yüzyılı na^ sıl bir dünyada yaşayacak o bebekler? Başkan Clinton'ın güzel sözleri ne ölçüde yaşama geçecek? BULMACA SEDAT YAŞAYAIV 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Fi Jİ i SOLDAN SAĞA: 1/ Osmanlı ka- pıkuluocaklan- naaskervesara- ya hizmetli ye- tiştinlmek üze- re Hıristiyan gençlerin top- lanması usulü. 2/ Bir görevin yürütülebilmesi ıçın merkez ola- rak seçilenyer... Güç. emek. ça- ba. 3/ Hamam- larda müşterile- ri keseleyip yıkayan er- kek... Bir re'nk. 4/ Ha- vaya fırlatılan bir plaka- nın vurulması ılkesine dayalı atıcılık dalı... tn- san bedenı çevresındekı manyetik alan. 5/ Sü- _ reyya da denilen yıldız takırm...Sığsulardaağır 6 yüklentaşımakıçınkul- 7 lanılan, altı düz tekne. g 6/ Brezılya'nın eski baş- _ kentinınkısasöylenışi... Yelken devrinde muhabere ve ırtıbat hızmetlerınde kul- lanılan hızlı ve hafif eemı. II Üç direkli büyük yelken- li... Küçükmağara.8/Iskambildeki karorengine verilen bir başka ad. 9/ Alışverişte aldatmak. kötü mal satmak.' YLKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Dar ve kısa giysi. 2/ Delişmen, deli... Rusçada "evet"'. 3/ Kısa ve özlü söz. 4/ Bağlama çalma tekniklerinden bi- n... Temel, esas. 5/ Bir ışı yerıne getııme... Özellikle "Bolero" adlı yapıtıyla ünlü Fransız bestecısı. 6/ Yap- raklan salatagıbı yenen kokulubırbitkı... Durmadan. ara- lıksız. 7/ Tıp dılınde, en gelışmiş görüntüleme teknıği» - nin kısa yazılışı .. Osmanlı devtetinin Kuzey Afnka'daT ki son topraklannı da yitırdiği antlaşmanın adı... Parola. 8/ Yeryüzü parçası. 9/ Her türlü cinsellıkten annmış aşk ıçın kullanılan sözcük.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear