25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet Imtivaz Sahibi: Berin Nadl Genel Yayın Yönetmenı: Orhan Erinç % Genel Yayın Koordinatöru. Hikraet Çetinkaya O Yazıişleri Mudürü İbrahim Yıldız # Sorumlu Müdür: Fikret llkiz # Haber Merkezi Müdürü 1 Hakan Kara • Görsel YönetTnerv Fikret Eser tstihbarat: Cengiz Vıldırım # Ekonomi ÖzJem Yüzak 0 Kultur: Handan Şenköken • Spor: Abdülkadir Vücelman • Makalcler: Sami Karaören • Düzeltme: Abdullah Yazıcı 9 Fotograf: Erdoğan Köseoğlu 0 Bilgı-Belge- Edib« Buğra • Yurt Haberlen. Mehmet Faraç Yayın Kurulu llhan Selçuk (Bavkan). Orhan Erinç. Okta> Kıırtböke. Hiknıel (, etinka\a. Şükran Soner, İbrahim V ıldız, Orhan Bursaiı, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Ankara Temsılcisi: Mustafa Balba\ Atatürk Bulvan No: 125, Kat:4. Bakanlıklar-Ankarâ Tel. 4195020 (7 hat). Faks: 4195027 •izmirTemsilcisr SerdarKınk, H.ZiyaBlv. 1352 S. 2 3 Tel 4411220, Faki. 4419117 • AdanaTemsilcisi:ÇetinYiğenoğlu, lnönüCd. 119 S.NoıI Kati.Tel:363 12 ll.Faks:363 12 15 Müessese Müdürü İJstün Akmen 0 Koordınatör: Ahmet korulsan • Muhasebe: Büknt Ycner#Ua- re HBs«yin Gürer • Bılgı-Iş- lem Naİl Inal • Satış: Fazilet Kuza MEDYA C: • Yoneiım Kunılu Başkanı - Genel Mudur Gülbin Erduran A K.oordmatör Reha lşıtman # Oenel MüdurYarduiKtsı. SevdaÇobaa Tel 514 07 53 - 51395M)-5l3!W«M)l.Faks 5138*3 \ a\ımLil><tn %e Ba^an: Veııı «.jur: Haber Aıansı, Basın \e Yayıncıhk A.Ş Türkocağı Cad 3* -11 C'jŞaloğlu 34334 Utanbul PK: 246 - SıAecı 34435 lslanbul {0 212ı 512 05 I)5ı2(»halı Faks 10 2121 513 85 M5 ww wcumhurivet.com.tr 1 JCASIM 1999 Imsak: 4.59 Güneş: 6.27 Öğle: 11.55 Ikindi: 14.42 Akşam: 17.09 Yatsı: 18.31 AIDS'li çocuklara destek • CALIFORMA(A\)- Amerikalı ünlü aktrist Pamela Anderson Lee. Santa Monica'da AIDS'li çocuklar yaranna diizenlenen Cadılar Bayramı'na katıldı. Pamela Anderson Lee gazetecilere poz \ erirken yaptığı açıklamada, partiye katılmasının amacının AIDS'li çocuklara destek \ermek olduğunu söyledi. Sık değişen havalar • ANKARA (ANKA) - Kış mevsiminin yaklaşmasıyla birlıkte toplu yerlerde sık bukınan kişılerın, özellikle çocukların mikroba karşı kendilerini koruyamadıklan bildirildı. Kulak Burun Boğaz Uzmanı Doç.Dr. Orhan Yılmaz. mevsim değişikliğinin yaşandığı şu günlerde solunum yoluyla alınan hastalıklann arttığını belirtti. Çocuklann birbırleriyle yakın iletişim kurduklan ve yakın hareket ettiklerine işaret eden Yılmaz, "Buda virüsün arkadaşlanna daha çabuk aktarılmasına neden olur" dedı. Kıyılarm korunması • TRABZON (AA) - Türkiye'deki meviiiat yetersizliği ve yetki dağınıklığmın, kıyılann korunmasını olumsuz etkilediği bildinldi. lÇaradenız Teknik Üniversitesi Jeodezi ve Fotogrametn Mühendisliği Bölüm Başkanı Doç. Dr. Nihat Akyol, kıyılann korunmasıııda en önemli etkenin kıyı kenar çizgisinin tespitı olduğunu vurgulayarak. "Kıyı alanlannda mevcut taşınmazlann çok değerli ve kanıu yararının ön planda tutulması gereken >erler olması nedeniyle kıyı kenar çizgisi ve planlamalannın çok dikkatli yapılması gerekir" dedi. Katil yosun yaklaştyor • İZMİR (AA) - Akdeniz'de hızla yayılan ve Doğu Akdeniz'de 7 bin hektarlık alanı işgal altına alan katil yosunun Yunanistan'ın Midilli Adası açıklannda görülnıesinden sonra Ege Denizi'nin kuzey sahillerinde alarm verildiği bildirildi. Bahkadamlar Spor Kulübü (BSK.I Teknik Komite Üyesi ve Türkiye Sualtısporlan, Cankurtarma, Sukayağı ve Paletli Yüzme Federasyonu (TSCSPYF) Bilim tnceleme Kurul Üyesi Dr. Mustafa Tolay, vosunun gemi balast suları. balık ağ ve donanımları. çapa, zincir ve halatlar yoluyla Türkiye"ye ulaşabileceğini kaydettı. Tanıtımda hedet • ANTALYA(AA)- Profesyonel Otel Yöneticileri Demeği(POYD)Başkanı Türgen Şevki Bulut. tanıtımda hedefin 2001 olması gerektiğini söyledi. 1999 turizm sezonunun ardından 2000 yılının iyi geçeceğine inanmanın zor olduğunu belirten POYD Başkanı Bulut, "1999 sezonu çok dübük fiyatlarla satıldı. 2000 yılının satıştnın > apıldığı bu dönemde saglıklı bir fiyat verilebileceğine inanmıyomz" dedi. Geçmişle gelecek arasında bağ kuran çarşı, kimliğini yitirmeye başladı SahafLar ilıd beklîyorIstanbul Haber Servisi - Kapalıçarşı'nın Fesçiler Kapısı ile Beyazıt Meydanı arasın- da yer alan lstanburun eskı" kitap ahşveriş merkezi*' Sahaflar Çarşısı, eski hareketli günlerini özlüyor. 1970'lerden sonra dokusu hızla bozulan çarşı, belediyenin kiralan aşırı biçimde art- tırması; eski kitaptan anlayan, bu işe gönül veren esnafın azalması ve işporta baskısı- nın huzursuzluk yaratması nedeniyle kim- liğini yitirmeye başladı. Özellikle 1977'de belediyenin Beyazıt Meydanı'nı işgal eden işportacılan geçici olarak Sahaflar Çarşısı'na yerleştirmesiy- le çarşı kültürel işlevini kaybetmeye başla- dı. Istanbul Sahaflar Çarşısı Derneği Baş- kanı Adü Sarmusak. eğitim sisteminin de- ğışmesi. Beyazıttaki fakültelerin sayısının azalmasıylaeski kitaplaraolan ilginin azal- dığını belirtti. Istanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağ- lı 23. Eminönü Belediyesi'ne aıt 19 olmak üzere toplam 42 dükkândan oluşan çarşı- da bugiin sadece 3-4 dükkân sahaflık ya- pıyor. Digerdükkânlarda ıse "ayakta kala- bilme" kaygısıyla ders kitaplan, defter, ka- lem gibi kırtasiye malzemeleri; yabancı dergiler. güncel kitaplar ve yüziik, kolye gibı hediyelik eşyalar satılıyor. Sahaflık, medrese ögrencilerinin 15. ve 16. yüzyıllarda Fatih ve Beyazıt gibi büyük camilerin etrafında kitap alım satımı yap- maları ile birlıkte meslek haline geldi. Bas- ralı AbduUah Yetimi de sahaflığm pın ola- rak bilinen ilk kitapçıydı. 1894'teki tstanbul depremine kadar K.a- palıçarşı içinde faaliyet gösteren sahaflar. depremden sonra bugünkü yerlerine taşın- dılar. Bilim ve kültür adamlanna. üniver- sitelere ve kitaphklara birçok basma ve yaz- ma kitap sağlayan sahaflar, 1950'deönem- Eski müşterilerin fazla uğramadığı çarşıya artık sadece öğrenciler geliyor. li biryangın geçirdi. Yangın sonrasında be- lediye. çarşıdaki arsaları alarak sahaflan bugünkü görünümüne kavuşturdu. Yapılan barakalar sembolik fiyatlarla hak sahiple- rine satılırken geri kalan dükkânlar ıse yi- ne sembolik fiyatlara kiraya verildi. Sarmu- sak. belediyenin. sahaflann sadece eski ki- tap satması şartıyla dükkânları sembolik fiyatlarla kiraya verdiğini belirterek, bu "centilmenJikanlaşmasj"nın Bedrettin Da- lan'ın belediye başkanlığı yaptığı dönem- de son bulduğunu ifade ettı. Sarmusak, Dalan döneminde belediyenin kıra taleplerinde büyük miktarda artış ol- duğunu ve buna bağlı olarak çarşıda kitap- la iîgıli diğer malzemelerin de satılmaya baş- ladığını söyledi. Sahaflığın "kitapdoktor- luğu" olduğunu söyleyen Sarmusak, artık kendilerıne eski kitap sağlayan kaynakla- nndakalmadığını ifade ettı. "Eskkİenbob- çacı-eskici denilen sahaflar vardL Mahalle aralannda dolaşır. eski kitaplar toplayıp çarşıya getiririerdi. O kitaplarda çarşıda açık arttırmay la saülırdTdıve konuşan Sarmu- sak. diğer bir eski kitap kaynaklannın da, ölen bilim adamlan ve üniversite hocalan- na ait kitaplann çarşıda müzayede ile satıl- ması olduğunu belirtti. Nihal Kitabevi. Elif Kitabevi gibi 2-3 dükkânın sadece sahaflık yaptığını vurgu- layan Sarmusak. sahaflık mesleğinin yok ol- ması halinde geçmişle gelecek arasındaki bağın da kopacağına dikkat çekti. Sarmu- sak şöyle devam etti: "Bizi sahafyapan değerti kitaplan depo- larda, kasalarda saklıyoruz; raflarda sergi- lemeye kıyamıyoruz. Sadece meraklılanna, eski kitap erbaplanna bu kitaplan verivo- nsz. Artık araşbran, tartışan bilim adanu, yazar ve üniversite hocalan da kalmadı." Eskiden sadece Kuran, yazma, kullanıl- mış. elden düşme ve diğer dini kitaplann satıldığı çarşıya Tanzimat döneminde ba- sılı kitap da girmeye başlıyor. 1950'lerden sonra ise kitaplann yanı sıra defter, kalem, turistik ve hediyelik eşyalar satılmaya baş- lıyor ve sahaflann müşteri tipi de değişiyor. Sarmusak, çarşıya. okullann açılmasıyla birlikte öğrencilerin yoğun olarak geldiği- ni, eski müşterilerin ise fazla uğramadığı- nı söyledi. Sahaflar Çarşı'sında kalan son bırkaç sa- hafda, uzun siire lstanbul'a bir"kiiltür mer- kezi" olarak hizmet veren çarşının önemli sarsıntılar geçirdiğini ifade ederek devlet- ten, belediyeden. kültür adamlannda ilgi bek- ledıklenni belirtiyor. Auûan ABniiftısunu Tüı*kiyekurtamcakANKARA (AA) - Helsinki'de yapılacak Avrupa Birliği ülkeleri devlet ve hükümet başkanlan zirvesinde Türkiyenin aday olup olmamasına karar verecek olan AB ülkeleri büyük bir nüfus sorunu yaşamaya başladı. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu'nun (UNFPA) "Dünya Nüfusunun Durunıu 1999** raporuna göre, AB ülkelerinin nüfusunun 1999-2025 yıllarında 7.3 milyon azalarak 374.8 milyondan 36"?.5 milyona inmesi beklenıyor. Bu dönemde 15 AB ülkesinden 7"sinde nüfusun azalacağının tahmin edildiği raporda. en yüksek düşüşün 6 milyonla Italya'da gerçekleşeceği kaydediliyor. Raporda. ttalya'nın nüfusunun 57.3 milyondan 51.3 milyona düşeceği belirtilirken Ispanya'nın nüfusunun 2.9, Almanya'nın 2. Yunanistan'ın 0.7. Portekiz'in 0.6, Belçika'nın 0.3. Danimarka'nınkinin ise 0.1 milyon azalacağı belirtiliyor. En yüksek artışlar ise 2.8 milyonla Fransa, 1.3 milyonla Ingiltere, 0.7 milyonla İrlanda'da görülecek. AB tarafından aday ılan edilip tam üyelik görüşmeleri yapılan veya tam üyelik görüşmelerine başlanması karan alınan 12 ülkeden sadece Polonya, Kıbns Rum Kesimi ve Malta'da çok az nüfus artışı görülecek. Slovakya'da nüfus yerinde sayarken 8 ülkede gerileyecek. Bu dönemde Romanya'da nüfus 2.5, Bulgaristan'da 1.3, Macaristan'da 1.2 milyon azalacak. AB'ye aday 12 ülke dahil edildiğinde AB nüfusundaki azalış 13.9 milyonu bulacak. Türkiye'nin nüfusu iste Avrupa ülkelerinin tersine hızla artıyor. Öyle kı geçen yılki raporunda 2025 yılında Türkiye için 85.8 milyon öngören UNFPA. bu yıl projeksiyonunu 87.9 milyona çıkardı. 1999- 2025 döneminde nüfusu, 22.4 milyon artarak 65.5 milyondan 87.9 milyona çıkacak olan Türkiye. AB'ye üye olursa AB nüfusu da 8.5 milyon artacak. TAYT^ANDU PROF. UWANNO: HER TOPLUMUN KOŞULL.4R1 AYRI 'Siyasal reform ithal edilemez' BARIŞ DOSTER Tayland'ın yeni anayasasını ha- zırlayan kişiler arasında yer alan ka- mu hukuku uzmanı Prof. Dr. Bor- tvornsak Uwanno, Türkiye ile ülke- si arasında önemli bazı benzerlikler bulunmasına karşın, her toplumun kendine özgü koşullan. tarihi ve ge- lişim süreci olduğuna dikkat çekerek "Bir ülkedeki siyasal model ya da re- form, öteki ülke için ancak incelene- bilecek bir ömek olabilirya da dene- yinılerden ders çıkanlır. Siyasal sis- temin, yasalann ithali ya da ihracı söz konusu olamaz" diye konuştu. Uvvanno, Tayland'ın Batılılaşma sürecinin Türkiye'nin çağdaşlaşma süreciyle yakın zamanlarda başladı- ğını ifade etti ve Tay halkının dinsel, kültürel ve ideolojik farklılıklarakar- şı çok hoşgörülü olduğunu kaydet- ti. Uvvanno. "Tay halkı Özgürlüğüne ve banşa çok düşkündür. V Ikenıiz- deki en koyu dikta rejimlerinde bile toplumsal demokrasi korunmuştur. Son 30 yıldaki hiçbir hükümet nıu- haliflerini ve gazetecileri hapse at- mamışOr" dedi. Ülke politikasında Caziantep'in akciğeri Dülük Ormanları katlediliyor kısır döngüırön y aşanmasından ya- kınan ve 1932 yılından bu yana 9 darbe. 7 de darbe girişimi olduğunu ammsatan Uvvanno. 67 yıllık parla- mento tarihinde 6 geçici anayasa ya- pıldığını ve şu anda 16. anayasayla yönetildiklerini kaydettı. Uvvanno, askeri darbelerden sonra uluslarara- sı müdahale olmadığını, bazı darbe- lerde 10 yıl, bazı darbelerde ise 8 ayda anayasa hazırlandığını söyledi. Siyasette patronaj ilişkilerinin çok güçlü olduğunu ve özellikle de hal- kın yüzde 80"inin yaşadığı kırsalda. yoksullann güçlü kişilere bağımlı olduklarını vurgulayan Uvvanno. "Kırsal kesimde oy satın almak çok yaygın. Kentlerdeki orta sınrf \e ba- sın ise bu yapıya ve seçilme yöntemi- ne karşı çıkıyor, temiz yöntemlerle seçilmiş bir pariamento istiyor" di- ye konuştu. Iş ve fınans dünyasındaki kirlili- ğin ve bireysel çıkarlann kurum çı- karlarının önüne geçmesinin sancı- lannın da yaşandığına dikkat çeken Uvvanno, son anayasaya dek işadam- lannın poütikacılara verdikleri para- sal desteğin önemsenmediğini, para- sal destek ve rüşvetin ayırt edılme- digini söyledi. Toplumun bilim adam- larını siyasi açıdan tarafsız olarak gördüğüne işaret eden Uvvanno. şöy- le devam etti: "1992 sonrasındatoplumun talep- leri geliştL İstikrarstz koalisyonlar ise sürdii. 4 yılda 4 hükümet, 7 maliye bakanı değişti. Böylesine istikrarstz; birortamda değil ülkenin, küçük bir şirketin bileyönetilemeyeceği anlaşı- tınca, yeni anayasanın hazııianması konusundaortam hızla olgunlaşma- y a başladı." sağlık ve sosyal Yardım vakfı Çalışan kadın bıkkın veyorgun ANKARA (ANKA) - Çalışan kadınlar, en çok sinirlilik, dalgınlık. gezme ve eğlenmeye zaman ayı- ramamaktan şıkâyet edi- yorlar. Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı, Ankara"da kurulu bulunan bir tekstil fabrikasında çalışan 100 işçiyi ve bir kamu kurulu- şundaki 100 memuru kap- sayan bir anket çalışması yapn. Ankete katılan kadın- ların yaş ortalaması işçi- lerde 25.6, memurlarda ise 32.2 olarak gerçekleşirken, incelenen işçi kadınlann birgünlükzamanının 12.2 saatini çalışarak, 3.7 saati- rudinlenerekve 7.5 saatini uy- kuda geçirdik- • Ankete leri saptandı. katllan Ankete katılan kadınlann ya- kınmaları ara- sında sinirlilik. dalgınlık ve ge- zip eğlenecek zaman yokluğu ilksıralardayer aldı. Kadınlar. diğer çözüm önerileri ara- sında sıralandı. Sağhk ve Sosyal Yar- dım Vakfı'nın anketinin sonuç ve öneriler bölümün- de çalışan kadınlann eği- tım düzeylerini yükseltecek ulusal politikalann belir- lenmesi gerektıği belirtil- di. Eğitim sisteminin. ka- dınlann sorun çözme, ken- dine güven. sorumluluk alabilmelerini kazandır- maya yönelik olması ge- rektiği ifade edildi. Çalışan kadınların so- runlannın azaltılması için yapılması gerekenler şöy- le sıralandı: -Kadınlann potansiyel ekonomik güçlerini orta- kadınlann yakınmalan arasında sinirlilik, dalgınlık ve gezip eğlenecek ya çıkaracak ve eşitsizliği giderecek po- litikalargeliş- tirilmeli ve bu kaynağın etkin ve verimli ola- rak kullanıl- ması sağlan- "işyükününiş- zaman yokluğu mahdır. verine olan et- \fa. sıralarda yer - '«ren »t- aldı. kileri" konu- sundaki görüş- lerini"evdenişe yorgun gelmek, raporihti- yacL ise dikkatin azalma- su işyerinde e\ deki işlerini düşünmek. üst kademeye yükselememek" olarak sı- raladılar. Kadınlar, sinir- sel rahatsızlıklar, bel ağn- sı, romatizma. tansiyon, ülser v e kadın hastalığı gi- bi şikâyetlerinin karşılaş- tıklan diğer sorunlar ara- sında yer aldığını bildirdi- ler. Çalışan kadınlar hem ev hem işyerinde çalışma- nın, işyerine olan etkisini "evden işyerine yorgun ge^ mek" şeklinde dile getir- diler. Çalışan kadınların sorunlannın çözülmesi için tercih ettikleri çözüm öne- rıleri arasında ise 18 yılda emekli olmak birinci sıra- da yer alırken, işyerinden erken çıkmak. vardiyalı ça- lışma ve işsızlik sigortası lık servislerin- de. Koruyucu Ruh Sağhğı ile ilgili çalışmalar yapıl- malı ve bu çalışmalarda devamlılık saglarunalıdır. - Özellikle işçi statüsün- de bulunan kadınlann yo- ğun olarak çalıştınldığı iş- yerlerinde Aile Planlama- sı konusunda eğitimlerin pertyodik olarak sürdürül- mesi sağlanmalıdır. - işyerlerinde. çalışan- lara, mevzuatta da yer al- dıgı üzere sosyal danış- manlık yapacak sosyal hiz- met uzmanları istihdam edilmelidir. - Kadını çalışma yaşamı- na katılmaktan alıkoyan en önemli nedenlerden biri çocuk bakımıdır. Bu so- rumluluk sadece kadına ait olmayıp aile içinde payla- şılmalı ve devlet tarafın- dan geliştirilecek politika- larla desteklenmelidir. SÖYLEŞİ ATTİLÂ İLHAN 'Bayrak Göstermek!..' BEKİRŞAHİN GAZtANTEP - Bitki örtüsü ve ormanlık alan açısından son derece yok- sul olan Gaziantep'te, yıl- lar önce Amerikah bir misyonerin girişimleriy- le oluşturulan Dülük Or- manlan'nda 25 bin ağa- cın yeni yapılacak çevre yolu için kesilmek isten- mesi tepkilere neden ol- du. Türkiye Tabiatını Ko- ruma Derneği (TTKD) Gaziantep Şube Başkanı tlhan Arslanyürek. Ga- ziantep'te "çevre cinaye- ti işlenmek üzereolduğu- nu" söyledi. Gaziantep Çevre Yolu. Dülükbaba'da 20 hektarlık bir alanın ağaçsız kalma- sına neden olacak. Bu alan- da en az 25 bin ağaç bu- lunduğu, kesilecek ağaç sayısının 40 bine kadar çı- kabileceği ifade edildi. TE- MAüyeleri Dülükbaba'ya piknik için gelenlere el ila- nı dağıttı. Dülükbaba Or- manlan'nın Gaziantep'in akciğeri görevini yerine getirdiği belirtilen el ilan- lannda. "Soluğumuzu kes- tirmeyeliın" denildi. Inşa- at Mühendisleri Odasf nda bir araya gelen sivil toplum örgütleri de ağaçlann ke- silmesinin önlenmesi için imza kampany ası başlattı. TTKD Gaziantep Şube Başkanı llhan Arslanyü- rek ise çevre yolununçıp- lak araziden geçirilme şan- sı bulunduğunu, bunun 25 bin ağacın kesilmesini de önleyeceğini bildirdi. e-posta : tan (« prizma. net. tr "...demokrasi, egemenliğin kime ait olduğu- nun tespitidir; cumhuriyet, bu egemenliğin na- sıl icra edileceğinin hukukudur. Birinde yurtta- şın, ötekinde devletin ahlakını tarif ederiz..." A. Taner Kışlalı (Meraklısı bilmez mi? Ünlü Fransız bilim adamı Jo- liot-Curie, ona Nobel kazandıran eseri 'Le Hasard et La Necessite'de, evrende vuku bulan her ola- yın, 'tesâdüfün vezaruret'in sonucu olduğunu yaz- mıştır. Olacak şey mi? O sabahtan beri, A. Taner Kış- lalı 'olayını', 'tesâdüfler' ve 'zaruretler' açısından değenendirmeyeçabalıyorum. Sizce biranlamı ola- bilir mi bunun?) Evlâd-ı fâtihân' dedin mi, bir kere... Orası Mamuşa mıydı. unutmuşum; Kosova mıy- dı, bilemiyorum; ama Yugoslavya olduğu ke- sin, 'federatif' ve 'özyönetim'a, o Yugoslavya! TRT'den bir ekip Müslüman/Türk ahali arasında bir çalışma yapmaya gitmiş: sunucu, ağaçlıklı. küçük bir akarsuyun başında. eğilmış aptes alan, nurâni çeh- reli imamı buluyor; ona, Türkiye'den geldiğini, onun- la konuşmak istediğini söylüyor yaşlı imamın yaşa- dığı heyecanı unutamam; çenesi titreye titreye, ay- nı cümleyi, bilinmezkaç keretekrartadı: "-...birgün geleceğinizi bilryordum... bir gün geleceğinizi biliyordum..." Osmanh'nın Avrupa Türkiyesi nden çekilirken. ardındabıraktığı 'evlâd-ı fâtihân'mhayâlibudur; De- mirel, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başkanı sıfatıyla, Kosova'ya gittiğı zaman, bu hayâl o yöredeki soy- daşları heyecana boğmuş; hele Demirel, yıllarca önce orayı ziyaret etmiş Osmanlı Hünkân, Abdü- laziz Han edâsıyla, onlara 'evlâd-ı fâtihân' diyeses- lenince, hepsinin yüreği titremiştir. Bu kadarta kal- sa iyi: Demirel, Kosova'ya giderken, diplomaside- ki teamüle uyarak, yanında Dışişleri Bakanı nı gö- türmemişti; ona, Genelkurmay Başkanı refakat ediyordu; Mamuşa'daahalinin, 'en büyükasker/bi- zim asker' diye tezâhürat yaptığı. Kıvnkoğlu Paşa! 'Tesâdüf' bu ya, aynı Kıvnkoğlu Paşa; kısa bir sü- re sonra, aynı Cumhurbaşkanı Demirel'e bu defa Azerbaycan'a yaptığı ziyarette de. refakat edecek- ti: Bakû'daki ahalinin heyecanı vetezâhüratı, hiç de Mamuşa/Kosova'daki soydaşların tezâhüratından aşağı kalmayacaktı. Hem Balkanlarda. hem Kaf- kaslar'daTürkiye böylelikle, 'devrede' olduğunu gös- termiş oluyor: 'tesâdüf'e bakın ki, Türkiye Cumhu- riyeti Cumhurbaşkanı'nın, daha önce, ziyareti sı- rasında Genelkurmay Başkanı'nı yanında götür- düğü. tek bir ülke vardır: Kuzey Kıbns Türk Cum- huriyeti! O Kıbns ki, hin-i hâcette, uluslararası an- laşmalar uyannca, müdahale edebileceğini söylemiş, 'zaruret' hâsıl olunca da etmişti. O Kıbns ki, 'tesâ- düf, Başbakan Ecevit ve hey'eti'ne Biıieşik Ame- rika'yı ziyareti sırasında, aynı mevzu açılınca, tek ve kesin bir cevap alınmıştır: "...Kıbns sorunu 1974'te bitti!" Bu 'fesâdüfler'deki bazı paralellerin Bat'lı baş- kentlerde, Türkiye'deki kadar sevinç ve heyecanla karşıianmadığını düşünmek, acaba yanlış mıdır? Londra ya da VVashington DC'deki herhangi bir 'Türkiye uzmanına' göre, Ankara muhtemelen, Os- manh'nın eskiden ya toprağı ya da nüfuz sahası olan Balkanlarda ve Kafkaslar'da 'bayrak gös- termiş'iu. 'Bayrak göstermek' de, ne lâf? Lisede okuduğumuz yıllarda, (1940'lar) coğrafya atlasın- daki haritalarda, Afrika ve Okyanusya, bütünüyle sömürge görünürdü; Asya ise, 'kısm-ı âzamı' ile; emperyalist güçler, oralardaki 'mevcudiyetleri'r» öte- ki ülkelere kanıtlamak ya da onlara gözdağı vernıek için, gerektiğinde donanmadan bir iki kruvazör ya da muhrip seçip o sulara gönderir, 'bayrak göste- ririerdi'; bunun adına 'gambotdiplomasisi' deniyor! Acaba Türkiye, Kıbns'tan sonra, Kosova ve Azer- baycan'da, Demirel ziyaretine Dışişleri Bakanı yerine Genelkurmay Başkanı'nı katmakla, benze- ri bir 'kuvvet gösterisi' mi yapıyor? Yöresel' giiç mü, global 1 güç mü? Aksi 'tesâdüf', 'askeri konularda prestij sahibi' bir Amerikan dergisi, 'Armed Forces Journal' ilginç biryorum yayımlamamış mı? Niye ilginç, çün- kü Başbakan ve Dışişleri Bakanı'nın VVashington seyahatinde, Türkiye'ye ekonomisi batık ülke mu- amelesi yapıp, IMF ve Dünya Bankası nın 'insafı- na' bırakan VVashington da, Silâhlı Kuvvetler'in (Pentagone'un) 'değerlendirmesi' son derece baş- kadır "...yirmi birinci yüzyılda, Türkiye büyük bir ola- sılıkla, 'bölgesel' bir güçten, 'global' bir güce dönüşümün kavgasını verecek!.. Bu da giderek artan askeri gücünden değil, ekonomik kuvve- ti ve sınıriarını aşan etkisinden kaynaklanacak. 'Kötü Mahalle'deki son gelişmeleri izlerken, sa- tr aralannı okuyabilen uzmanlar, bu evrimin ger- çekleşeceğini görmekte güçlük çekmiyorlar..." (Hürriyet, 14Ekim1999.) Şüphesiz, 'Kötü Mahalle'rim, VVashington n gö- zünde, 'Ortadoğu' olduğunu anladınız: 'Ortado- ğu, Balkanlar ve Kafkasya'; tahminine gelince, Türkiye açısından şaşırtıcı bir yanı yok; çıkmak üze- re olduğumuz bu yüzyılın başında, Devlet-i Âliyye-i Osmaniye, yeryüzünün altı büyük devletinden biri- siydi, yâni 'gtoba/'di; büyük kayıplanna. uğradığı hak- sızlıklararağmen, 'radikal' Cumhuriyet, kendine he- def olarak 'çağdaş uygarlık düzeyi'ri\ seçmişti ki, bu- nun Türkçesi yeniden bir 'dünya devleti olmak'X\r. İyi de, acaba Osmanh'yı dünya devleti olmak- tan çıkarabilmek, -kendi deyimiyle 'Asya bozkır- lanna sürmek' için- aşağı yukan üç yüz yıl et- mediğini koymayan Düvei-i Muazzama (yâni Ba- tı, yâni Sistem') acaba şimdi, 'meseleyi' hangi gözle görüyor? 'Istikrannı' şu ya da bu şekilde bozarak, Türklerin ortalıkta dolaşıp 'bayrak gös- termesi'ne engel olmak; onlar için, ister misiniz 'yeniden', hem de tarihi bir 'zaruret' olsun? Işte o zaman, 'yeniden' ve çok düşünmek lâzım! httpV/www.prizma.nettr/AILHAN httpV/www.bilgiyayinevi.com.tr/ailhan Faks/0-212/26019 88
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear