Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
»YFA CUMHURfYET 31 EKİM1999PAZAR
14 kultur@cumhuriyet.com.tr
Selim îleri, son kitabında 'elli yaşın cesaretiyle' iç dünyasmı, 'kişisel' anılarını aktanyor
Birçok sonsiız yabuzbk gibi...
HANDAN ŞENKÖKEN
Her kitabında başka bir izleğin ardı-
m kovalayan Selim İleri, on beş yaşın-
daı bu yana durmaksızın yazıyor, öy-
kûden romana, denemeden eleştiriye,
senaryodan şiire ve tiyatroya dek... 50
yaşında, 43 kıtabı var. Son kitabının is-
mı. Ada, Her Yalnızuk Gibi'
Bu kitabında başkalannı, yaşamında
yıtip giden insanlan, çevresini anlatmı-
yor. Kendisinde iz bırakmış ölülerini,
eckbiyatımızın usta isimlerini günde-
me getirip roman kişisıne dönüştüre-
rek. geçmişle hesaplaşmıyor. Unutul-
muş. esİu bir yazann düşsel yaşamından
yola çıkarak, onun tanıklığıyla yakın ta-
rihimizi sıyasal- töresel açıdan deşme-
ye çalışmıyor. Bir öykü ya da roman de-
ğılyazdıgı Kimsenin'hayatmıçahnıyor',
çünkü 'malzeme' bu kez kendisi.
Ada, HerYalruzlık GibTde Selim tle-
ri, gerçek yaşamdan izdüşümlerle örü-
lü 'içinin tarihi'ni yazıyor, okura 'kal-
bini açıyor.' Yaşamının muhasebesini
yapıyoracımasızca, kendinden kaçma-
dan. Eskı fotoğraflar. özledıği ölüler.
kırgınlıklar, düşkınklıklan, kınk sevinç-
ler ama en çok bol bol hüzün canlanı-
yor. Geçmişinın özüne doğru, ınsarun içı-
ni acıtan. ruhunun çırpınışlannı hisset-
tiren tuhaf bir yokuluğa sûrükleniyor,
'hayatının şiirsiz masahnı' kuruyor. Sa-
tır aralannda nıce yapıtlar gizleyen.
-Yazdıklannızda iç dünyanızın, duyar-
iılığınızın izleri hep var. Ama bu khabı-
nızda, 1983'teyazdıgınız 'Annem tçin'den
sonra ükkez-kurmacasE-geçmişinizi an-
latıyorsunuz. Bu, bir 'kalp ağnsını din-
dirnıek' için mi?
SELlM İLERİ- Tam kurmacasız de-
ği!. Ada'yı yazmayabaşlarken nereye yol
alacağımın büsbütün bilmcinde değıldım.
Bırdürtüy dü beni iteleyen. Birkaç cüm-
le, yolda şurda burda, aklıma takılı ka-
lan Sonunda yazmak gûnleri gelip ça-
tınca. bir 'içtenfik' metni olmasına ça-
lıştım. Bununlabirlikte nereye kadar iç-
tcn olabiliriz. Rilke'nin dediği gibi, so-
nuna kadar maskeli yüzleriz belki de.
Maskelerimizi kendimize bile çıkara-
madtktan sonra...
Yazdıkça. kurmaca/ kurgu işin içine
girdi. size itıraf edeyım. Şurasına şu ek-
lenmeli, şurasından şu çıkanlmalı, şu-
rayı sonraya ya da önceye almalı.. Yi-
ne de bazı günler ve geceler bir uyurge-
zer gibi çalıştım. Oralara dokunmaya
gönlum el vermedi. Oralan içtendir.
İçimde dinmeyen bir çocuk var
- 'Hatırlıyorum' başlıklı kitabınızbir
yanyol, 'yaş otuzbeş' khabı>dı. Şimdide
50 yaşın muhasebesini mi yapryorsunuz?
Bunun için beUi bir olgunluğa erişmek
mi gerekliydi?
SELİM İLERİ- Elli yaş. birdenbire
fark ettiğim yaş. Otuz beşı epey fark et-
mıştim de, elliye doğru yaş kavramını
yitirmiş olmalıyım. tçimde 'dinmeyen'
bir çocuk var Sabahlan, öğleleri yürü-
yüşe çıkıyorum. tlkokullann kapılann-
dan geçiyorum. Gerçi, bizim ilkokul bil-
diklerimıze şimdi ilköğretim okulu gi-
Ke i bildim
bileli acıyı da bildim.
Salt kendim için
değil, hele şimdi hiç
değil. Başkalannın
acılanm 'anlamaya'
çalıştım. Fakat hepsi
o kadar: Anlamak...
Özdemir Asaf ın
izini süreyim; bazı
toplumsaî
koşullarda, yalmzlık
gibi, acı da ne yazık
ki paylaşılamıyor.
Sonra bu yüzden
daha çok acı
çekiyorsunuz ve acı,
ancak o zaman, tek
mutluluk oluyor.
bi yapay bir şeyler deniyor. Neyse ki
çocuklar yapay değil. Çocuklara bakı-
yorum; sevinçleri, çığnşmalan, üzülüş-
leri, gözyaşlan, okula geç kaldım endi-
şeleri büyülüyor beni. Belki de o masu-
miyete özendim. Ada'yı öyle yazmaya
çalıştım. Olgunluk muydu, yoksa ço-
cuk erdenliğine geri dönmek isteği miy-
dı, tam kestıremiyorum.
- Geçmişinizi yazarken, nasıl bir oto-
sansüıie boğuştunuz?
SELtM İLERİ-Ada 'ildncitekilkişi'
ağzından yazıldı.Bundan dolaylı bir is-
tihza duyumsanabilır. tkınci tekil kişi-
nin yalnızhğını yazdım. Bir değil birçok
yalnızlığı yazmaya çalıştım, 'her yal-
mzhk gibi
1
dedim. Uzak yıllara gitme-
ye çalıştım. Uzak yıllara gidince bazı şey-
ler kolaylaştı. Bazı kişileryaşamıyordu.
onlara, yazmak açıksözlülüğünde, so-
rumluluğum bıtmiş sayılabilirdi.
Ama bazan suskunluklara gömüle-
rek, saptadığınız gibi, boğuştum Sus-
mak, hıçbir kitabın harcı değildir. Ne var
ki çoğu kez susulur. Demınki sözünüze
belki burada daha açık bİT yanıt getire-
bilirim: Muhakkak kı elli yaşın cesare-
ti sözkonusudur. Iç dünyanızı dile geti-
rebilmek için belli bir yaşanmış zama-
nı gereksiniyorsunuz.
- 'Bellek sandığınız'dan kimleri
Ada'ya taşıdınız?
SELİM tLERİ- Bütün sevdiklerimi.
Adlannı anmasam bile. Bütün yalnızla-
nmı. Bütün kaybetmişlerimi. Günün bi-
rinde, hem de çok yakın bir zamanda an-
ladım: Yalnızca kaybetmişlere ilgi du-
yuyorum. Onlann maceralan çekiyor
beni. Çocuklar, deliler, yaşhlar oldum
bittim yaralardı.
Şimdi daha çok 'kaybetmişler'; enbü-
yük hayranhğım da 'bile isteye' kaybe-
denlere, herkesin yükselmek ıstediği bu
bayağılık ortamında genye çekilenlere,
kaybetmeyi göze alanlara.
Ben kendim gidemesem bile onlan
Ada'ya göndermek istedim. Ada'yı hem
iyimser ütopya açısından tasarladım.
hem kötümserütopya açısından. Sevdik-
lerim için güzel yokülkeydi Ada. Benim
ıçinse ulaşamayacağım mutluluk adası.
Ben burdayım. Bu kazananlardünyasın-
da.
Uygariık arayışı olsun isterim
-Ölüşair/şair/ Bülent/Armağan/ Ro-
mana kadm/Yedat Hoca/Yaşb çevirmen/
B. Hanım/MemleketşairL. İsimlerini be-
Ertmediğiniz amayaşanunızda önemli rot-
ler üstlenmiş bu kişilerin kimliği, dik-
katliceokunduğunda anlaşılryor. Damı-
tılmış bu yaşam sürecinde en çok onlar
nu tortu bırakn sizde?
SELİM tLERİ- Adlannı vermedim.
Sebebini bilmiyorum. Bir 'afiş,' ortamı
yaratmak ıstemedim belki de. Ama an-
laşılsınlar, tanınsınlar istedim. Onlarbe-
nım saptayabildiğim kadanyla çok acı
çekmiş kışıler. büyük insanlar. Onlara
hayranlık duydum. Onlan sevdim. On-
lar yaşamıma yön verdiler.
Elbette tortulan da var. Herkesin her-
keste tortusu vardır. Romancı Kadın'a
ıthaf etmeyi çok düşündüm Ada'yı.
Onun anlatıda da andığım, ahntıladı-
ğım bir tümcesi; bana, yazmak, roman
İdşisi, hikaye kişisi oluşturmak konusun-
da ufuk açtı. Onun güçlü romanında
kendimi bir roman kışisı olarak yakala-
dığımda çok şaşırmıştım. Romancı Ka-
dın'da tortular bıraktığımı da yakalaya-
rak.
Anlatıdaki kişilerimi gerçek adlany-
la anabilirdim. Fakat öylesine afişçi,
reklamcı, ambalajcı bir ortamda yaşar
olduk ki, yersiz geldi adlan anmak, açık-
lamak Sonra bunlar 'kişisel' anılardır.
Kişisel gözlemler, duyuşlar. Ya benim
yazdığım gibi degilse... Ya onlan yan-
lış yansıtıyorsam...
- Deniz ve dans_Anlatınızda- ve öte-
ki yapıtlannızda- bir leitmorif gibi san-
ki Hep mavisini çözmeye çabştığınız, si-
n her zaman çağıran deniz_ Hiç öğre-
nemediğiniz dans... Ama yaşama yeni
bir isim vermek istediğinizde 'hayatın
adı samba'.
SELİM İLERİ- Evet, samba. Dansı,
müziği kıskandım. Denizlere açılama-
dım. Denizler, danslar hayalimde kaldı.
Günün birinde de hayal oldu. Onlan öz-
lüyorum. Bu özlem bana sankı şeytan-
minarelerinin uğultusundan yankıyor.
Bir türlü, yıllarca, galiba bütün yazdık-
lanmda o deniz, samba, yaşamak! öz-
lemi, tutkusu. Gitgide dinse, duygu küt-
leşmesıne uğrar görunse de.
Yok, uğramadı. Hiçbır zaman uğrama-
dı. Hep denizler, hep açılmak, hep git-
mek. Gerçeklıkteyse mıhlanıp kalmak!
- Çoközlediğmiz anneniz— Bir kez ol-
sun 'babacığım' demediğiniz, çok son-
ra affettiğiniz veac»dığıni7 babaruz™ Bu
ödeşmede 'içinizdekı annebabayı öldü-
'YaşaHıpoiitikbirkabaredir!'
'Mucizevi kadın' Ute Lemper tek kişilik şovuyla yıllar sonra Londra 'da
• Mart ayında çıkacak olan yeni
albümü, Elvis Costello, Tom Waits,
Neil Hannon and The Divine Comedy,
Scott Walker ve Nick Cave'in, Ute
Lemper için özel olarak hazırladıklan
şarkılardan oluşuyor.
Kültür Servisi - Chicago müzikali Londra'nın al-
tını üstüne getirirken yıldızı parlayan isimlerden bi-
riydı Ute Lemper; çünkü güzelliği. yeteneği. 'kadın-
sı' gücü \e otobüsleri süsleyen resimleriyle, tiyatro-
nun eskimiş yüzlennden sıkılan genç adamlann fan-
tezilerine girmeyi vaat ediyordu. Londrah ızleyici,
Bob Fosse'un Chicago koreografîsine tıpatıp oturan,
olağanüstü biçimde şarkı söyleyen ve dans eden bu
•mucHevT kadına hayran kalmıştı. Haftada sekiz şo-
va çıkan Lemper'in şaşırtıcı birözelliğı de iki ço-
cuk annesi olmasına karşın taşıdığı sonsuz jf
enerjiydi. j *
Yıllar geçse de bu enerjiden hiçbir şey
kaybetmedı Lemper ve geçen hafta tek
kişilik kabare şovuyla Londra'ya geri
döndü. Sanatçının, Queen's Theat-
re "da sunduğu şov, "yüzyıl politik
sanatının en inanılmaz, en yogun ve
provokatif dönemi" olarak değer-
lendırdiği 1918-1933 tarihli Weimar
Cumhuriyeti şarkılannın yanı sıra Piaf ve Sondhe-
im'in parçalanndan oluşuyor.
Kariyerine müzikallerle başlayan Lemper. 1983 yı-
lında henüz 20 yaşındayken Andren Lloyd Webber' in
'Cats'iyle Viyana'da sahneye çıkmıştı; ancak asıl ara-
dığınm müzikal olmadığını her fırsatta dile getiriyor-
du: "Buyapımlaruıöyküleri politik açıdan,haftada se-
kiz kez sahnelenecek kadar ilginç değO". 1963 yılında
Almanya'nın bir kasabasında dünyaya gelen Lem-
per'in babası bankacı, annesıyse bir opera sanatçısıy-
dı. Bu yuzden çok küçük yaşlarda kendı kendıne şar-
kılar söylemeye, evde pıkaptan duyduğu her se-
se (Ella FitzgerakL Sarah Vaughan, Bette Mid-
ler. Barbra Streisand, Jants Joplin...) eşlik et-
meye başlamıştı.
Annesi onu, sesini bu şekilde zedele-
memesi ıçın şan dersleri almaya teşvik edi-
yordu; ama Lemper'in istediği, annesi
gibi şarkı söylemekdeğildi... Okul grup-
lanna katılmasını, gece kulüplerinde şarb söylemesı-
m sağlayan ya da sanat kariyerini yönlendiren de, on-
da ilk kez ailesine karşı uyanan bu isyan,
muhalefet ve başkal-
dın duygusuydu:
"Bugiin bulundu-
ğum nokta. annem-
terin yaşamdaki ah-
lakçıduruşlannaçok
uzak; bu yüzden deli
olduğumu düşünüyor-
lar."
Lemper'in annesi ve ba-
bası. savaşı değil ama sava-
şın sonuçlannı yaşayan bir
kuşağın temsilcıleriydi. Hit-
ler ısminiyse ük kez 13 yaşınday-
ken, birdeğişim programıyla Fran-
sa'ya gittiğinde duydu. Izlenimlen
ve hissettikleri bu yüzden sanatına
yansıdı hep: "Okulda bizlere n. Dünya
Savaşı'nı vcso>kınmı anlatmadıklanndan,
insanlarm Almanya hakkında ne denli ka-
ranlık ve önyargdı düşüncelere sahip okluk-
lannı yavaş ysmş fark cdiyordum. Ben, bir
zamanlar Aİman olmanın ne anlama geWi-
ğini nıüflgimle anlatmava çalıştım. Londra'da
gerçekleştireceğim şov da çağdaş Almanya'ya
yönelik bir eteştiri depdir."
Bağunsızhk ve sevgi mesajı veriyor
Wermar şarkılanyla ilk tanıştığında neler hısset-
tiğini şöyle dile getiriyor Lemper '•İnanılmaz dışa-
Mirumcu parçalardL» Bir Aİman olarak, bu şarkılar
aracılığı\la kendimi yansıtabUeceğimi görüyordum.
Savaştan şiddete, en acı veren konulan açıkça ortaya
koyuyorlardı. Anündan, tekkişilik şov umu asıl yönlen-
diren ise Brecht'teki izfcyiciyi uyandırma ve egitme eği-
limi oldu. Burada, muhafazakâruğa karşı kışkırbcı bir
bağunsızük ve sevgi mesajı vermeye çalışıyorum."
Sadece güzel şarkılar söyleyen bır kadmdan çok, bel-
li görüşlere inanan bir insan olarak sahnede durduğu-
na inanıyor Lemper. Çalışmalannı sürdürdüğü yeni al-
bümü, Elvis Costello, Tom \Vaits, Neil Hannon and
The Divine Comedy. Scott VValker ve Nick Cave'in
kendisi için özel olarak hazırladıklan şarkılardan olu-
şuyor. Albümün piyasaya çıkışı ve tanıtım konserleri
için öngörülen tanh ise 2000 yılının mart ayı.
remediğiniz' için mi yapayainızsınız?
SELEV1 İLERİ- Bence herkes yapa-
yalnız. Gelenek-görenek, burjuva ahla-
kı, resmi kültür, totaliter rejimler, nasıl
adlandınyorsanız, nasıl niteliyorsanız,
yalnızlığı yok sayabilir. Aile, ocak, yurt,
inanç birliği, dil birliği; fakat hepsi asıl
yalnızlığı örtbas etmeye yönelik bıreraraç
gibi değil mi?
Ada'yı okuyan dostlanm, 'anne-ba-
ba' izleğini yadırgadılar. Kalbimi bu ka-
dar açmam yadırgandı. Oysa ki büyûk
bir aşk onlara yazmak istediğim; doğa-
da kalakalmış insanın annebabasına ge-
ri dönüş ülküsü, doğanın bizden kopa-
np aldığı annebabaya. Söylediğinız gi-
bi, babamı çok ama çok sonra anladım.
Artık konuşabileceğim, sanlabileceğim
bir babam yoktu. K.imbilir kaç kişi ay-
nı öyküde yaşıyor... Bu aşktan kurtul-
mak için tek çare onlan anılannda öl-
dürmekti. Sadece aşk kaldı, öldürmek
yenildi.
-Onbiryaşuuzdan buyana hep anım-
sadıgınız, yıllar sonra âşık oMuğunuz
bir aşk'a, Ayhan Aydan ve Adnan Men-
deres'in Uişkisine bu kitapta da yer ver-
mişsiniz. Yaşanmamış. yaşanamamış
aşklar mi 'yüce' sizin için?
SELİM İLERİ- Sevgili Handan. te-
şekkür edenm. Ayhan Aydan- Mende-
res aşkı yazarlığımda adeta sımgesel bİT
aşk konumundadır. Bu anlatıda 'belge-
sel' yaklaşmayı denedim. Kişisel yoru-
ma artık baş vurmadım. Belgesel alm-
u, gerek bu aşkta, gerekse Deniz Gez-
miş ve arkadaşlannın ıdamında aynı 'kü-
çühücü,aşağuayıcı' söylemı kullanıyor.
Bunun, sıyasal hayatımız açısında çok
düşündürücü olduğuna ınanıyorum. Be-
nim yazarlığım, bır anlamda, uygarlık
arayışı olsun isterim.
Bu söz yazarhğımın onurudur
- Her yazdığınız hayalkınkhğı mı ol-
du gerçekten? Yazmak. >aşamınızın hep
korunakiı mçmesini saglamadı mı?
SELİM ILERİ- Yazmaya elbette çok
şey borçluyum. Yine de nice hayalkınk-
hğı. Bu, her şeyden önce kişisel yetin-
mezliğimden. Her defasında aynı san-
cı: Daha 'iyisini' yazabilirdim. Sonra
başka hayalkınklıklan; insanlannın han-
diyse yüzde yüzünün kitap okuma ola-
naklanndan yoksun yaşadığı, yoksun
bırakıldığı bir toplumsaî ortamda ya-
zıyla çiziyle, romanla öyküyle uğraş-
mak şansı ve şansızlığı.
Şansı. çünkü buna olanak sağlayan
hayat koşullan. Şanssızhgı, astl ulaş-
mak ıstediklerinize birtürlü kavuşama-
mak...
-Belki 'imzanız hiçbirzaman para et-
medi". Ama çok yaşlı bir okurunuzun
'ölümüme doğru yaşama mutluluğu ve-
riyorsunuz' demesi, imzantnn asıl kar-
şıiığı değil mi sizce?
SELİM İLERİ- imzanız para etmez.
Para etsin de istemezsiniz. Ama gözü-
nüzün önünde nice değerli imzanın da-
ha öldükleri gün eserleriyle de öldürül-
düklerini kavrarsanız; bundan derin acı
duyuluyor, buna katlanılamıyor. Üste-
lik bu yazarlanmız, bu aziz insanlar bir
ömür boyu kalemlenyle bu ül-
keye ışık tutmuşlarsa. Biliyor-
sunuz, edebiyatımızın değerle-
rini, ben, sağ ve sol kamplaş-
malar dışında görmeye çalış-
tım, yıllardan beri. Beni hak et-
medığim biçimde yücelten o
yaşlı hanım da, konuşmuş, söy-
İeşmiştik, öyle düşünüyordu.
Bu sözü, anlatıdaki sözü, yazar-
lık hayatımın onurudur.
Fanusumda yaşamak^
- Geçmtşi eşelerken, insan
kokusuna hiçbir sıcakhk duy-
madığınızı. arnk alçıdan, boyan-
mışbir \ üreğinizojduğunu söy-
Kiyorsunuz. Bu, karşrt uçjara gi-
dip gelen bir Idşilikle, 'acınızı
dindırmeye yönelik' birsavun-
ma biçimi mi?
SELİMtLERİ- Korkak, yıl-
mış bir insanım. Kazanmak-
tan iğreniyorum, ama kaybet-
meye yanaşmıyorum. Gitgide
yenik düşüyorum belki de. Fa-
nusumda yaşamak bır yalan
kurtuluş oldu benim için. Fil-
dişi kule demiyorum, fîldişi
kulelerden her zaman iğren-
dim. Ama gitgide fanusa alı-
şılıyor. Fanus çathyor, fanus-
taki çatlağı görmezden geli-
yorsunuz.
Kendimi bildim bileli acıyı
da bildim. Salt kendim için de-
ğil, hele şimdi hiç değil. Baş-
kalannın acılanm 'anlamaya'
çalıştım. Fakat hepsi o kadar:
Anlamak... Özdemir Asaf ın
izini süreyim; bazı toplumsaî
koşullarda, yalmzlık gibi, acı
da ne yazık ki paylaşılamıyor.
Sonra bu yüzden daha çok acı
çekiyorsunuz ve acı, ancak o
zaman, tek mutluluk oluyor.
- Şair'in sorusunu size yö-
nemYsek;" Siz, hiç kendinizden
kurtulamaz mısınız?"
SELİM İLERİ- Bu sorunu-
za EdipCansever'in dizeleriy-
le karşılık vereyım: "Uyun-
muş bir uykuda sezdigi onca şi-
ir / Yazmadan yazılmadan sü-
rekli bitirildi."
- Geçmişe doğru yolculuğu-
nuzu sürdürecek misiniz?
SELİM İLERİ- Evet, bir kez
daha geri dönüyorum. Yeni-
den yazmaya başhyorum.
Rostropoviç ve
Scorpions bir arada
• MarİO PUZO'nun
son romanı için kavga
başladı... Kısa süre önce
yaşama veda eden ünlü
yazann, ABD'de
önümüzdekı yıl
yayımlanacak olan son
yapıtı 'Omerta'nın
sinema haklannı
almaya en yakın
görünen aday şimdilik
Miramax. BBC
televizyonu ise yazann
bir önceki romanı
'L'Ultimo Don' için iki
mılyon 100 bin dolar
ödemıştı.
• Nanni Moretti,
yeni ftlmı 'La Stanza
del Figlıo'nun
çekımlerini Ancona'da
sürdürüyor. Başrollerini
Laura Morante ile
Sılvıo Orlando'nun
paylaştıklan filmin üç
hafta ıçinde
tamamlanacağı
açıklandı
• James
Cameron. iki ayn
belgesel-bılimkurgu
prpjesi üzennde
çalışıyor. Mars
gezegeniyle ilgili olan
çalışmalardan ilki bir
sinema filmi olarak,
diğeriyse beş bölümlük
bir televizyon dizisı
halınde izleyiciye
sunulacak. Projeler
2001 yıh ilkbahannda
tamamlanacak.
• Nlcole Kidman
Jane Campion'ın yeni
filmi 'IntheCut'ta
başrol oynuyor
Susanna Moore'un
romanından sınemaya
aktanlan erotik gerilim
türündeki filmde
Kidman, Nevv York
Ünıversitesi'nde çalışan
bir öğretim görevlisini
canlandmyor. Olaylar,
Kidman'ın,
komşusunun katilini
araştıran dedektife âşık
olmasıyla gelişiyor.
• Ttıomas
Vinterberg. ilk
İngılızce fılmini
çekiyor... Danimarkalı
yönetmenın yine aile
ilişkilerini işlediğı
filmin adı 'The Third
Lie". Olaylar, dört
yaşındayken aynlan ikiz
kardeşlerin yıllar sonra
birer yetişkin olarak
buluşmalanyla
celişıyor.
• Liev Schreiber
'RKO28Tadlı filmde
Orson Welles'i
canlandmyor. Ben
Ross'un yönettiği ve
'Yurttaş Kane'in
hazırlanış sürecinin
anlatıldığı filmde
Welles'in 24 yaşındaki
halini oynayan
Schreiber'e Melanie
Griffith, Roy Scheider
ve John Malkovich
eşlik ediyorlar.
Oliver Stone'un
yönettiği bu aşk
öyküsünün fonunda,
ABD'nin Afrika ve
Balkanlar'daki banş
ginşimleri yer alıyor.
• Chazz
Palminteri ve F.
Murray Abraham,
Alexander Stille'in
kitabından uyarlanan
'Excellent Cadavers'
adlı filmde başrolleri
paylaşıyorlar. Ricky
Tognazzi'nin yönettiği
film Amerika'nın
aboneli kanalı HBO'da
gösterilecek.
• Helene carrere
d'EncaUSSe. Fransız
Akademisi'nin başına
getirildi. Rusya ve eski
Sovyetler Birliği
uzmanı, tarihçi
d'Encausse, yazar
Marguerite
Yourcenar'dan sonra
yönetıme seçılen
üçüncü kadın oldu.
Akademi. Fransa'nm
ulusal kültürü ve dilini
korumak için çalışan bir
kurum.
• Miiia Jovovictı,
beyazperdede gösterdiği
başannın ardından
şimdi de müzık
dünyasına giımeye
hazırlanıyor. İyi bir
şarkıcı olmak istediğini
belirten Jovovich,
Plastic Has Memory
grubuyla bırhkte
uluslararası bır turneye
çıkacak ve hayranJany^a
bu kez sahnede ,
buluşacak.
• The Exorcist\
Total Fılm dergısı
tarafmdan düzenlenen
ankette dönemin en
korkunç İngiliz filmi
seçildı. 1973 yapımı
The Exorcıst'i, 1978
tarihli "HalloYven' ve
1980 tarihli 'The
Shining' izledi. Was
Craven'ın 1984'te
yönettiği ve dördüncü
sırada yer alan 'Elm
Sokağı'nda Kâbus'un
ardından gelen 1996
yapımı 'Çığlık' ise,
listeye giren yakın
tarihli ilk film oldu. "^
1979 tarihli 'Alien'
altıncı, Alfred
Hitchcock klasiği
'Sapık" listenin yedinci
sırasında yer aldı. Dergi
yetkilılen, ankete
katılanlann yaş
ortalamasının 24 olduğu
düşünülürse, yaklaşık
20-30 yıllık filmlerin
listeye girmesini
şaşırtıcı bulduklannı
belirttiler.
• Kevin costner
ve Catherine Zeta-
Jones, "Beyond
Borders' adlı filmde
başrolleri paylaşıyorlar.
• Mstislav
ROStropoVİÇ, hard
rock gnıbu Scorpions'la
birlikte Berlin'de konser
verecek. Konser. Berlin
duvannın yıkılışının 10.
yıh nedenıyle 9
Kasım'da
gerçekleştirilecek.
• Jose Hierro,
'New York Notebook'
adlı yapıtıyla
İspanya Ulusal Şiir
Ödülü'nü kazandı.
Geçen nisan aymda da
Cervantes ödülüne
değer bulunan 77
yaşındaki Hierro,
sosyal adaletsizliğe
başkaldıran şiirleriyle
tanınıyor ve
Ispanyol edebiyatının
en önemli isimlerinden
biri olarak
değerlendiriliyor.