22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28 EKİM 1999 PERŞEMBE 14 KULTUR kulturracumhuriyet.com.tr 50. sanat yılını geride bırakan Turan EroPun sergisi Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde 'Insana ulaşmak istiyonım'• "Resimde değer verdiğim tek değer bu. Görenleri farkında olmadan sanp sarmalayacak, çekip çevirecek gizemli bir duygu... Insan resimlere bakarken içinden ılık ılık bir şeyler geçmeli. Bir resme baktığınızda eğer böyle bir sonuca vanyorsanız o resmin bitip bitmemesi önemli olmuyor." ESRA ALİÇAVUŞOĞLU "Onun resimleri, konuşmazlık içinde sözcük üreten resimlerdir. Ama işin ede- bi>atına girmeksizin, bu sözcükleri gör- sel bir şiire dönüştürürler ve izleyici o şi- irin uçuk, hafif lekekri arasında koşul- lanmamış, saf bir duyarbğın işlek doku- sunu tanımakta giiçlük çekmez." Turan Erol'un resmini böyle tanımlıyor Kaya Ozsezgin. 50. sanat yılını geride bırakan Turan Erol'un retrospektif sergisi Mil- li Reasürans Sanat Galerisi'nde 11 Ara- lık'a dek açık kalacak. Sergide Erol'un. sanat yaşamının çe- şıtli dönemlerine ait resimİerinin yanı sı- ra yıllar sonra arkadaşı tarafından ken- disine verilen Akademi'deki öğrencilik yıllanna ait bir çalışması ve ortaokulda yaptığı yapıtlar da sergileniyor. Türk resim sanatının en önemli isim- lerinden biri olan Turan Erol, resimle- rinde şiirselliğı ve duyguyu, konu ne olursa olsun ön plana çıkanyor. 'Doğadan kopamjyomm' -Turan trol'un resimleri dendi mi, hiç bir yerin, hiçbir kimsenin ama bir o kadar da herkesin resimleri geliyor ak- la~ Nedir, kimlerin resimieridir Turan Erol'un yaptıklan? TURÂN EROL - Bu resimler adres- leri olan resimler değil. Bazı eleştir- menlerin resimlerim hakkında yüzeysel yargılan var; "Omanzarayapıyor''der- ler. Ama ne manzarası yapıyor? Resim- lerim bu dünyaya ait, evet. Ama yeryü- zünde hiçbir zaman olmayan bir dünya- ya... Resimlerimde bulut, dağ, ağaç gi- bı doğaya ait bırtakım motifler, imge- ler görünür gibi olsa da bunlar belli bir yerden alınmış, aktanlrruş görüntüler değildir. Genç birsanatçı- sanat eleştir- meni FerhatOzgür'ün dedigı gibi; "her yer ama hiçbir yere ait" benim resimle- rim. Resimlerime konu olarak aldığım Boranhaneleri gördüm, böyle bir yer var. ama böyle değil... Oradan banayan- sıyan nelerse onlardır resimlerime giren. Onlara bakarken müthiş bir yalnızlık ve hüzün duydum. Öylesine gariban sıra- lanmış kerpiç kitlelerdi.. Bunlan yapı- yorum ama aman ne güzel manzara di- ye girmiyor resmime hiçbir şey. -"Resmin benim için vazgeçflmez bir uğraş olduğunu hissettigim en eski dö- nemlerden beri. doğaya \e nesnelere ba- karken duygularanı hep ön planda tut- ŞürseUiği, duyguvuön planaçıkaran Turan Erol'un retrospektifsergisi IIArahk'a dek açık. (Fotoğraf: UĞURGÜNYÜZ) tuğumu aıumsıyoruın " dryorsunuz. Ger- çekten de resimlerinizde olağanüstü bir duygu yoğunluğu var~ TURAN EROL - Bunu hissediyorsa- nız sevinirim. Çünkü resimde değer ver- diğim tek değer bu. Görenleri farkında olmadan sanp sarmalayacak, çekip çe- virecek gizeml i bir duygu... Insan resim- lere bakarken içinden ılık ılık bir şeyler geçmeli. Bir resme baktığınızda eğer böyle bir sonuca vanyorsanız o resmin bitip bitmemesi önemli olmuyor. O ya- şamaya başladığı zaman ınanıyorum onun iyi olduğuna. Bu duyguyu tuvale aktardığımı hissettiğım an, bu iş bitmiş- tir diyorum. Bunu ızleyiciyı de yaşadı- ğı zaman çok seviniyorum. Hayat bit- miş bırşey olmadığı için bu resimlerin de bitmiş olması da öbür taraftan bir anlam ifade etmiyor. - Serguıin. strin kişisel tarihinizi yan- sıtması bakımından önemli serilerinden biri de Lüksemburg Parkı'nı konu alan dört resim. Bu resimler; "Turan Erol doğadan manzarayapar" yargüannı sfl- mekle kalmıyor, 'değtşmez' denilen iis- lubunuzun asiuıda kendi içinde ve dı- şında çok katmanlı olduğunu da gözler önüne sergi\or... TURAN EROL - Lüksemburg serisi dört resimden oluşuyor. En soyut olanı Paris'te oluşru ancak realize edebümem \e tuvale aktarabilmem Ankara'da ger- çekleşti. 1960'lann başında Paris'te ol- duğum dönem Lüksemburg Parkı'na aider. oturur. bakardım. Önce siyah-be- yazdı bu resim. Sonra bir nakış, bir mo- tif, bir mühür gibi jOturdu"resme. Lük- semburg Parkı senlen terk edilmişliğin, yalnızlığın en iyi betımlendiğı resimler- dir bana göre. Kendımi hissedıyordum orada, oturuyor, ekim yağmurlanyla ıs- lanmış at kestanelerinin olduğu bahçe- yi yapayalnız seyrediyorum. Bu yalnız- lık duygusu daha sonra teknelerde, bi- sikletliresimlerdedeortayaçıktı. Paris'te olduğum dönemde müzelen dolaşıyor ve soyut resim kavrarru üzerine düşünü- yordum. Bu seride bunun etkilerini gör- mek elbette mumkün. -Hepimizin doğayla yüzJfştiğini ifade ediyorsunuz. Doğanın resimlerinizdeki yeri nedir? TURAN EROL - Doğadan kopama- yan bir adamım mutlaka. lçimde yılla- nn birikimı ile oluşmuş imgelerin yan- sımalannı sanki doğada da anyorum. Doğada içimdeki imgelerin benzerleri- ni ya da onlann yansımalannı anyo- rum. Yaşadığım o çevreyi, hergün otur- duğum o banklan, iskemleleri kendi süzgecimden darrutıyorum. - Konu, resimlerinizin vazgeçilmezi. Sanınz, bir dönem 'taşra' resmi yapıyor- sunuz diye de eleştirildiniz değil mi? TURAN EROL - Evet ama haksızdı- lar. Resimlerimdeki yollardan en az 20- 25 yıldır kışın, güzün, yazın gelip geçi- yorum. Öyle bir gün gelıyor ki tamam diyorsun ve onu tuvale alctanyorsunuz. Bana takılan birkaç yazı hatırlıyorum; "onlar ıru, Ankaralı ressamlar Oran yo- hı yapariar,dag,bostan resmi yaparlar" diye. Bence çok haksızdılar. Bunlann be- nim yaşamımda olduğunu görmezden geldiler. -Tekneter, Ağn Dagu enginarlar sizin sıkça ele aldığınız konulardan. Bazı im- gelere saplantı derecesindetutkun oMu- ğunuzu görüyoruz. Neden? TURAN EROL - Neden sizce0 - En gerçek, en size ait olan görünrü- yii bulmak için belki de. TURAN EROL - Belki şöyle yapar- sam tam olur diye düşünüyorum her se- ferinde ve büyük bir tutkuyla boyuyo- rum tuvali. Teknelerin hiçbiri birbirinin aynı değil örneğin. Ağn Dağı serisinde de aynı şey söz konusu. Elımde çok hır- paladıgım bir resim var. Ama bu sonun- cu mu, inanın bilmiyorum. Bedn Rah- mi Eyuboğlu'nun güzel bir sözü vardır; o 'kancayı takmak' derdi. "Öyle yaka- suu bırakmayacaksın yoksa sonuca va- ramazsınız" derdi. Bir resme bütün var- lıgını, benlığini vermen gerek. Yapıt, insanla birlikte yaşamalı -Sanınz kendinizle de savasıyorsunuz bu arada. Beyninizdeki görüntüler pek rahat bırakmıyor sizi... TURAN EROL - Evet. Kolay tatmin olmanın yanlış olduğunu yaşayarak öğ- rendim. Çünkü sonradan bu olmamış hatta keşke bunu geri alsam da yenıden yapsam dediğim çok tuval var. - Milli Reasürans'ta açılan bu retros- pektif sergi, birçok izleyiciye Turan Erol'un farkiı evrelerini de görme oia- nağı verecek» TURAN EROL - Bunlann görülme- si çok hoşuma gidiyor. Belki birkaç ki- şinin aklında kalır. Böylece resimlenm hakkında yapılan basma kalıp yargıla- n da kırar. - Resünlerinizde ne fetsefi, ne tarihi ne desosyal çok büyük şeyler anlatmaya ça- hşnuyorsunuz. İzkyiciyi nasıl yakakma- ya çahşıyorsunuz? TURAN EROL - Insana ulaşmak is- tiyorum ben. Sanat yapıtının en önem- li amacı nedir; ınsana ulaşmak, insanı mutlu ermek. insanı güzel bir şey kar- şısında durdurup, düşündürmektir. tn- san yapıtla vaşarsa önemi var... Kendi- mi koyabildiğim ölçüde insana daha ya- kın olabileceğimi sanıyorum. Sanat ya- pıtının insanla birlikte yaşaması gerek- tiğı düşüncesindeyim. Yenibinyılın sembolü Luc Besson, efsanevi karakter Jeanne d'Arc 'ı konu aldığı yeni fılminde şiddeti sorguluyor îını Kültür Servisi - Ünlü yönetmen Luc Besson. şimdı de yeni bir Jean- ne d'Arcfilmiyiegündemde... Bes- son'un. bugüne dek pek çok ya- pıma konu olan efsanevi kah- ramanı anlartığı filmin adı •The Messenger: the Story of JoanofArc'. Filmde Jean- ne d'Arc'ı canlandıran MfllaJovovich'inyanı sı- ra Faye Dunaway, Dustin Hoffrnan ve John Malko- vich rol ahyorlar. "Binyılın karanük ve sa\aşlarla örülü sonun- da. gerçekle yalan arasın- daki tüm çelişkilerin \e si- yasi oy unlann ötesinde du- ran. ortaçağ kahramanı bir umut ve güç sembolü olarak Jeanne d'Arc'ı seçmekte hiç te- reddütetroedinı'' sözleriyle, bu fil- mi çekmeye nasıl karar verdiği anlatıyor Besson.Yönetmen, 160mil- yon dolara mal olan. ABD-Fransa ortak yapımı yeni çalışmasıyla Os- car'a yakın isimler arasında gösteri- liyor. Besson. Fransızlann tarihi kahra- manı Jeanne d'Arc'ı anlatan filmiy- le bir 'ulusalbüük' mesajı vermek is- tediğini söylüyor: "Evet, filmde çok fazla kan ve tarihi gerçeklerden kay- naklanan bir şiddet öğesi var; ancak içinde İngilizce konuşuluyor olsa da. Fransa üzerine bir fîlmle devrimci Je- anne d'Arc'ı anlatmaktan memnu- num. l lusal büiik hepimizin, özellik- le de Avrupa'nın ihtiyacı... Jeanne d'Arc bir geçmise dönüşten çok, in- sanlara gelecek hakkında ipuçlan ve- recek." tngilizlerle Fransızlar arasındaki Yüzyıl Savaşlan sırasında, 1429'daOr- leans'ı Ingilizlerin elinden kurtaran \e iki,yıl sonra da ölüme mahkûm edi- MOla Jovoviclı, 5. Güç'te o> namışO. lerek bir efsaneye dönüşen Jeanne d'Arc rolünü Milla Jovovich üstleni- yor. Filmde Aragonlu Yolanda'yı Fa- ye Dunavvay. 'llahi vicdan'ı EJustin HofTman, VII. Carl'ı ise John Mal- kovıch canlandınyor. Başrol oyun- cusu Jovovich, Jeanne d'Arc'm. ül- kesini seven. misyon üstlenen ve dev- rimci bir kadın olarak günümüz genç kızlannı ve kadınlannı etkileyeceği- ni düşünüyor: "Onunki nıhani bir deneyimdi; ama kişiliği modern za- manlar için de bir model oluşturabi- lir. Çünkü henı mucizelere inanmış hem de zekâsını ve mantıgını kulla- narak savaşmıştı." 1975 yılında Kıev'de doğan, eski manken ve fotomodel Jovovich, ün- lü yönetmen Wim VVenders'in son filmi TheMillionDonarHotel'dede başrolü üstleniyor. Genç oyuncu, si- nema tarihinde daha önce Jean- ne d'Arc'ı canlandırmış olan sa- natçılarla karşılaştınlmaktan korkmadığını belirtiyor: "Eminim Fransa'da,etek- lik giymiş bir Çharles de Gaulle'ebenzedigimiya- zacaklar ve mutiaka ne- ofaşisderin desöjieyecek bir sözü olacak. Oysa ben fibni izleyenlerin her şeyden önce, cesur in- saiılann doğruluğu ve iktidann sahtekârlışı ara- sındaki farkı görmelerini istiyorum. fçinde yaşadı- ğımız, çarpıkhklar ve 'kü- çük' kahramanlar çağında Jeanne d'Arc, emperyalizmin her çeşidine verilecek en güzel ya- nıt olacaknr." Filmde ilahı \ icdanın sesı olarak izleyicinin karşısına çı- kan Hoffrnan da, Jeanne d'Arc'ın her zaman çok etkilendiğı gizemli bir fi- gür olduğunu ve efsanevi kahrama- nın, genç hip-hop kuşaklan için bir sembol haline dönüşmesini umut et- tığini dile getinyor. Filmde birçok savaş sahnesi bu- lunduğunu. ancak en sevdiğinin. ce- setlerle dolu bir alanda Jeanne d'Arc' ın 'Zafer bu mu? tnsanlar bu- nun için mi savaşryoriar?' dediği sah- ne olduğunu söylüyor Besson. Film- de inanç' değil. ama egemen güçler tarafindarı kullanılan ve sömürülen bir ka\Tam olarak din konusu da sorgu- lanıyor. Yönetmen, Jeanne d'Arc'ın çiftçı ve Katolik ruhunun bugün de çok tartışılacağına ve yeni binyılın eşiğinde filmin tüm insanlara, dün- ya üzerine son bir düşünme fırsatı vereceğine inanıyor. Booker Ödülü'nü Cüney Afrikalı yazar kazandı Yıldızlar, ikinci kez Coetzee'den yana oldu Kültür Servisi - Ingiltere'nın en önemli edebiyat ödüllerinden biri olan Booker Ödülü'nü Güney Afrikalı yazar J. M. Co- etzee kazandı. Altıncı romanı 'Disgrace'le ödüle değer bulunan yazar. bu ödülü ıki kez kazanan ilk yazar olma özelliğine sahip. Ca- pe Tovvn Ünıversitesi'nde edebiyat profe- sörüolanJ.M.Coetzee.ilkBooker'ını 1983 yılında 'The Life and Times of Michael K.' adlı romanıyla kazanmıştı. Çoetzee, Bo- oker'ın yeni sahibi ol- makla 31 bin dolarlık bir servetin yanı sıra bü- yük bir saygınhk ve ki- taplannın eskisine göre kat kat fazla satılması garantisini kazandı. Geçen pazartesi ak- şamı Londra'da düzen- lenen ödül törenine Gü- ney Afrika'da bulun- duğu için katılamayan 56 yaşındaki Coetzee, editörü aracılığıyla ilet- tiği mesajında "Bu, İn- gUizcenin konuşulduğu ülkelerin en büyük ede- biyat ödülü. Bana ver- diğiniz bu büyük onu- run bilincindeyim. Ya- şamımda ikinci kez, Londra'dan çok uzakta bir şehirde oturup jüri- nin karannı açıklamasını bekliyorunı. Eğer sandıktan ben çıkmazsam çok kötü olur ve sizeyazdığırn bu tesekkür mesajı da çöp ku- tusunu boylamak zorundakahr. Eğer bu ödü- lü kazanırsam, bunun nedeni yıldızların bendenyanaolmasıdıry"alnızca"dedı Med- yanın yoğun ilgisıne maruz kalmamak için törene katılmadığı düşünülen yazar, ödü- lün diğer beş adayını da kutladı. Yazann yeni romanı 'Disgrace'. Çape Town'da elli iki yaşındaki bir profesörün kız öğrencilerinden binyle yaşadığı ilışki- 56 yaşındaki Coetzee, bu ödüle 6. romanıyla değer buhındu. den sonra işinden atılarak, kendini topla- mak için kızının yaşadığı çiftlik evine ge- lişiyie başlıyor. Ancak bundan sonra mey- dana gelen kötü bir olay baba-kız arasın- daki ilişkinin pürüzlerini günyüzüne çıka- nyor. Booker Ödülü'nün seçici kurulunun baş- kanlığını yürüten Işçi Partisi milletvekili Ge- rald Kaufman, kitabı 'mükemmel bir şe- kilde yazılnuş vekurgulanmış, yalnızca bu* nahmdald bir insanın iç dünyasını anlatmakla sınırlı olmayan" bir ki- tap olarak nitelendir- di. Coetzee'nin dilinin çok sade ve duru oldu- ğunu, lirizmi ise ben- cilliğe kaçmadan, do- zunda kullandığını söy- leyenjüri başkanı "Ya- zar. büyük bir roman yazmış ve bizler de onu ödüDendirmekten dola- >ı gurur duyuyoruz'" dedi. Öte yandan ödülün seçici kurulu, şimdiye kadar süregelen yerle- şikbirgelenegi yıkarak ilk kez. ödülün ikinci en güçlü adayı konusunda açıklama ve yorumda bulundu. Booker'a üç kez aday gösterilen Anita Desai'nin 'Fas- ting, Feasting' adlı romanını öve öve gök- lere çıkaran seçiciler, eğer Coetzee'nin ki- tabı olmasaydı ödülün kesinlikle Desai'ye gideceğini belirttiler. Coetzee, 31 yıllık bir geçmişe sahip olan Booker Ödülü'nü ikinci kez kazanan tek yazar. Ancak, bu ödülü kazanan ilk Güney Afrikalı yazar değil. 1974'te NadineGor- dimer. 'The Conservationist' adlı yapıtıy- la bu ödülü kazanarak Güney Afrika'ya bir Booker armağan etmişti. IŞILDAK VE YELPAZE ATİLLA BİRKtYE Mucizelere İnanmak En güzel çiçek yeryüzünde sevgidir, hiç kuşku- suz, birinin ötekine gururla beslediği. Sevgiyi gerçekten duyumsuyorsak, yüregimizin derinliklerinde duyumsuyorsak, ne mutlu bize. Çünkü en büyük banştır bu; sevgi, özcesi. Belki çok dedik ama, özlü sözdür doğrusu: Bir insanı sevmekle başfar her şey. Sevgiyi yitirdiğimizde, her türtü kötülük de peşi sıra gelir. Sevgi aslında savaşa karşı olan en güçlü bir in- sanlık ideolojisidir. Aşk gibi. En büyük aşklar, tutkunun, coşkunun ve sevme- nin, ama öyle böyle sevmek değil, ölesiye sevme- nin birlikteliğidir. Aslında insan sevgısi yitirildi önce; tüm bu sa- vaşlar, tüm bu cinayetler, kavgalar, iktidarsavaşım- lan bu yüzden değil mi? Insan sevgisi yitirildiği için de, öteki insani de- ğerler gibi, zaten hep bunu yazmıyor muyuz, aşk da yitirildi. Her yitirilen değerin arkasından ne hikmetse, -kimileri- hep küçümsedi. Sanki özenle bezenle yeşertmeye çalıştığımız er- dem, etik, sevgi, aşk, banş, hoşgörü gıbı değer- ler, çağa uygun düşmüyormuş gibi, hep küçüm- sendi! Neden? Edebiyat da yitirilen değerler arasında değilmi? Mutsuz bir yazının satırlan gelebilir tüm bu yaz- dıklanm. Ne kadar zorsa yaşadığımız ülkede mutlu olmak, yine de insan bir mucizeye -ki bazen bir rastlantı- dır bu, bir sokağın başındaki bir rastlantı- inanır ve onu bekler. Çünkü bu yazının yazıldığı gün, Ekim dolunayı- nın günüdür. Hep bir mucizeyi bekledik. Kimilerine göre mucize aslında olmayandır; ya- ni olması istenendir. Gerçek-dışıdır. •••• • Ama bir rastlantı varsa, bazen o rastlanttyı ya- şıyorsak, o zaman bir mucize de her zaman var- dır. Biz onu yaşanz yaşamayız, ama vardır. Belki başka bir rastlantıya kalmıştır. Dilimizden hiç düşmeyen dizelerdeki gibidir, bel- ki de: Çağnşımlar Yalnızlığı anımsatır Aşklar Büyük yalnızlıkla başlar Gece derin karanlıktır Hava aydınlanınca ' ' Yalnızlıktar gider •' ' Aşklar Başka bir mucizeye Kalır Evet bir mucizeyi yaşamak ne kadar güçse, â r v latması, onu tanrmlaması, tarrf etmesi dö o kâ«Jar güçtür. Doğrusunu söylemek gerekirse, sıra mucizenin ne olduğuna geldiğinde, dil de anlatım da söylem de artık imkânsızlaşır. Imkânsızlığın da kendine göre bir çekiciliği, bir büyüscrolduğundan kim kuşku duyabilir ki! Belki de mucize, bir yıldızın -belki de adı Venüs olan bir yıldızın-, gecenin karanlığında uyuyan me- lankolik bir nilüferi uyandırmasıdır. > • GiUsün Karamustafa Bepün'de • Kültür Servisi - Gülsün ICaramustafa, Beriin'deki 'Hohenthal und Bergen' Galerisi'nde Shirin Neshad ve Habib Kehradyar ile birlikte ay sonuna dek yeni işierini sergiliyor. 'Oryantal Fanteziler Üzerine Pekıştirme Sergileri'adını taşıyan veüç küçük J parçadan oluşan iş, ileride daha genişletilmiş bir diziye dönüşecek. Sanatçı, bu çalışmayı izleyecek sergilerinde de, uzun süredir üzerinde çalıştığı 'oryantalist düşünce tarzı'na değinen işlerle uğraşıyor. İzmir DT'den yeni oyun • tZMİR (AA) - tzmir Devlet Tiyatrosu'nun yeni oyunu 'Carmela ve Paolino'nun prömiyeri bu akşam Bornova UğurMumcu Sanat Merkezi'nde gerçekleştiriliyor. Necdet Adabağ'ın Türkçeye çevirdiği, Bülent Ann'ın yönettiği ve Hülya Savaş ile Levent Ulukut'un rol aldıklan oyunda, II. Dünya Savaşı ltalyası'nda iki kişılik bir varyete topluluğunun başından geçenler anlatılıyor. Özgün müziklen Cem Idiz'e. dans düzeni ise Siner Gönenç'e ait olan Carmela ve Paolino, kasım ayı boyunca Konak Sahnesi 'nde sergilenecek. Bayreutti Festivali'ni yönetme savaşında yeni adım • BAYREUTH(AFP)-ÜnlüAlmanbesteci ' Richard Wagner'in adına düzenlenen Bayreuth Festivali'nin yönetimini kimin üstleneceği konusunda süregelen tartışma biteceğe benzemiyor. Daha önce VVagner'in torununun torunu Wolfgang Wagner tarafından yönetilen festival, 80 yaşındaki torunun yöneticilikten çekilmesi sonucunda başsız kalmıştı. Bunun üzerine bestecinin vârisleri arasında başlayan amansız çekişme en sonunda Bayreuth Belediye Başkanı ve Richard Wagner Vakfı Başkanı Dieter Mronz'un duruma el koymasına neden oldu. Wagner ailesinden festivalin yönetimine adaylığını koyan üç kişiden her biri festivali nasıl yöneteceği konusunda tatmin edicı açıklamalarda bulunmadığı sürece yönetici seçiminin yapılmayacağım belirten başkan, böylece havayı bıraz yumuşattı. Yönetim koltuğu için kıyasıya yanşan üç kişi ise şöyle; Wolfgang Wagner'in torunu Gudrun Wagner, Wolfgang'ın ilk eşinden olan kızı Eva Wagner- Pasquier ve Wolfgang'ın yeğeni Nike VV'agner.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear