14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 EKİM 1999 PAZAR OLAYLAR V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr Kuran Kurslannın Sakıncalan!.. MUHAMMED DAFt L aik temel eğitime yöne- len ve bir'süre geri çeki- lir gibi davranan gerilik- çi devinimler. yeniden atakta. Kuran kurslannı bayraklaştırarak hem ön almak. hem zaman kazanmak amacm- da. Laik Türkiye Cumhuriyetı'nın önemli birbirimi olan Diyanet Işleri Baş- kanlığı'nı da yanlanna alan yeminli ye- minsiz anayasa koruyuculan (!), so- nunda sekiz yıllık kesıntisiz temel egi- tim yasasmı delmeyi başardılar. llköğ- retimde 5. sınıfı bitiren çocukJann Ku- ran kurslanna alınmasmı yasalaştırdı- lar. Şimdi ne olacak? Olacağı şu: Gene havanda sular dövülecek, yazılıp çizi- lecek. Gene açık kapalı oturumlar, tar- tışmalar dûzenlenecek. Kuran kursla- nnın laik devlet ilkelerine aykınlıgı uzun uzun tartışılıp konuşulacak. Fakat gene Arabın yalelisi ötecek, gene ker- vanı yürüyecek... Taki, bir28Şubatola- na dek. Dikkat edilirse, Kuran kursla- n da dahil. dinsel eğitim öğretime hep laik devlet düzeni. yanı siyasal açıdan yaklaşıldı. Olayın bilimsel yanı, eğit- bilimsel yönüne, çocuğa/insana göre- lik yanına bakılmadı. Bilgitaylanmız (üniversite), özellikle de bu kurumla- nn inbilim, toplumbilim ve eğitimbi- lim dallarında kendilerinı uzman sa- yan bırimleri; bırimler içinde görev li in- san sağlıgı, ten ve tin sağhğı, çocuk ve gençlik tinbilimi, eğitbılim toplumbi- limi ve eğitbilim felsefesi, bilim felse- fesi, yöntembilim (metodoloji) ve öğ- retim yöntemleri gibi dallarda kendi- lerini uzmanlaşmış sayanlardan tıs çık- madı. Onlardan tıs çıkmadığı gibi, öğ- retmen dernek ve sendikalanndan da, öğretmenlere yönelik yayın organla- nndan da, bu konuda dişe dokunur bi- limsel bir tepki gelmedi. Onlar da din- sel eğitime genellikle düzen, yani siya- sal açıdan yaklaştılar, siyasal açıdan olmazlığını savunmaya çalıştılar. Mil- li Eğitim Bakanlığı'nın Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, ilk ve ortaöğretim kurumlannm rehber ögretmenleri, ilk ve ortaögretim müfettişleri ne gûne du- rur, ne yaparlar acaba!.. Ya o, çocuk tinbiliminde J. Piaget'yi. Jung'u, Binet'yı, Simon'u dillerinden. ellerinden düşürmeyen pedagoklanmı- zın dillerini kedi mi yedi? Kuran kurs- lan, sekiz on yaşında, henüz büyüme- sini, bedensel ve tinsel gelişimini ta- mamlamamış çocuklar için bir dayat- ma, bir zorlamadır... Diyemezkr mi bunun bilimsel açıdan olmazlığını, ge- rekçeleriyle sergileyemezlermi?.. Bilindiği gibi, sekiz on yaşlanndaki çocuklara dayatılan Arap yazılı-Arap- ça Kuran öğretimi, ezberletici biryön- temle verilmektedir. Oysa bu yaşlardaki çocuklar, beden- sel ve tinsel yönden olduğu gibi, dilsel ve anlaksal yönden de oluşma ve ge- lişme dönemıne henüz adım atmış du- rumdadırlar. Onlar ancak, anadili dağarcıklannın kapsamı içinde görüp gözleyebildikle- rini, deneyebildikJeTİni alımlayabile- cek, kavrayabilecek durumdadırlar. Gözlem ve deneylerinden birtakım çı- kanmlarüretme, manöksal dengeleme ve eytişimsel yargı oluşturma aşama- sma gelmemiş bu çocuklara dayatılan, ezbere dayalı inaksal öğretim baskısı. onlann bedensel ve anlaksal gelişme- lerini doğal yörüngesinden sapürmak- la kalmaz, körletir (dumura uğratır), bastınr. Neden derseniz, Kuran öğre- ticisinin daha baştan "Bu Tann sözü- dür. Bunlar tarnşdmaz, yok sayılmaz ve vartağmdan kuşkulanılmaz-" yollu uya- nlan, çocuğu ilk anda aşılmaz bir du- %varla karşı karşıya getirecektir. Oysa se- kiz on yaşındaki çocuk. yaşı ve tinsel yapısı gereği, sınırsız bir kuşku çağını yaşamaktadır. Evinde, sokakta ve okulunda yaşa- dıği insansal ilişkiler, görüp gözlediği doğa varhklan ve onlann kendi arala- nnda oluşturduklan olaylar, ozanın de- diği gibi "Tepeden ürnağa çiçek acmış ağaç..." onun sorma, soruşturma kap- samındadır. O yaşta çocuk bir enerji yumağıdır. Uyanmaya başlayan uslam- lama yeteneği, gözlem gücü, algılan ve bunlann uyandırdığı sorgular arasm- da gider gelir. Onu bu doğal yaşanü- sından koparmayı öğütleyen ne bir Tan- n buyruğu gösterilebilir, ne de insan- sal biryasa. Tann bile peygamberleri- ni, inanç öğûtçülerini çocuk ve sabiler- den değil, yetişkin ve erginlerden seç- miştir. Kuran'da Tann hep erginlere seslenmiştir. Çocuklardan söz edilen yerlerde ise, inanç üzerine değil, çocuklann beslen- mesi, sağhkh tutulması ve öldürülme- mesi üzerinedir. Kuran kurslannda uy- guladıklan ezberciliği din öğretimi sa- . nanlar, yanlış yorumladıklan "demirta- vmda dövülür" atasözünün ardına sı- ğınarak, çocuğu, henüz uslamlama ve ussal karar verebilme çağına gelme- den yakalayıp beynini uyuşturmak is- tiyorlar. Aslında çocuğa din öğretilmi- yor, yönlendiriliyor. O yaşta çocuk, Ku- ran'ın yüzüne bakarak, bilmediği, ses- letemediği bir Arap yazısının kargacık burgacık yazılışını göz belleğine, Ku- ran öğreticisinin o yazı biçimlerine yük- lediği sesleri de ses belleğine alıyor o kadar. Insanlann inanç nesnelerini, inançlannı kullanarak işi bu kerteye getirenler, ne öğrenim çağı çocuk özel- liklerini, ne öğretim kural ve yöntem- lerini biliyorlar, ne dinlertarihinden, din toplumbilimi, din-tin sağhğı ve din fel- sefesınden haberleri var. "Müslüman- lık akıl dinidir" sözünü dillerinden dü- şürmedikleri halde, uygulamada hep sabilere, beden ve tin gelişimlerini ta- mamlamış olanlara, özellikle de eğitim- sizlere, laik eğitim dizgesinden nasibi- ni almanuş, alamamış olanlara yöneli- yorlar. Amaçlan dini öğretmek, insanlara sağhkh inancın yolunu açmak değil, onlara bilmedikleri bir dili ve yazıyı dayatarak, beyinlerini uyuşturmak. Böy- lece insanlan, çocukluklanndan itiba- ren beyin felcine uğratmak, sağlıklı dü- şünemez, olup bitenler karşısında ne- den-sonuç ilişkisi kuramaz duruma ge- tirmek. Eğitim öğretim üzerine düşünenler, eğitim bılimcileri, inbilimciler şu sonu- ca varmışlardır ki, insanlann anadiliy- le yapılmayan öğretim ne kalıcı olur, ne de öğretılenler hakkında sağlıklı birbi- linç oluşturur. Fusaletsuresinin 44. aye- tinde Tann da aynı şeyi söyleyerek Arap toplumunu uyanyor: u Biz bu Kuran'ı Arapça'dan başka bir diDe ortaya koy- saydık, her bir sözcfiğünü avn » n açık- lamamız gerekmez miydL Bir Arab'a anadilinden başka bir dille seslenilir mi?_" diyor. Tann bu uyansını, yani öğretilen din bile olsa, insanlara ana- dilleriyle öğretilmesi gerektiğini, baş- ka ayetlerde örneğini Al-i fmran'ın 138., tbrahim'in 4., Meryem'in 97., Şu'ara suresinin 198. ve 199. ayetlerin- de de yineliyor ve Kuran'ı Araplann an- laması için Arapça olarak düzenledik, diyor. Ama Kuran'ın hiçbir yerinde, Arap olmayan Müslümanlar da bu kitabı Arap diliyle okuyup öğrenecekler, böy- le yapmazlarsa Kuran okuyor, Kuran öğ- reniyor sayılmazlar demiyor. Kaldı kı, tslamın en yetkin yorumculanndan sa- yilan Haneflliğin kurucusu Ebu Hane- fi de aynı görüştedir. Kuran'ın Tann buyruğu olduğunu. Tann'nın dabütün insanlann Tannsı ol- duğunu söyleyen Hanefi, Şu'ara sure- sinin 196. ve izleyen ayetleriyle Al-a su- resinin 8. ayetlerini yorumlayarak "Su- re ve ayeüerin. aynı anlamı karşılayan herhangi bir dilde okunup öğrenilîne- sinde hiçbir sakınca bulunmamakta- dır." (1) diyor. Lntfaer, "Tann o dcnli uhı ve bilkridir ki, yeryüzünde kuşditi dahil her dili bi- Hrveduyar" sözleriyle yola çıkmış ve Hıristiyan ortaçağının sonunu getir- mısti. Nedenbiz aynı uyanlarla, laik Tür- kiye Cumhuriyeti'nin üzerine çökmek- te olan tslam ortaçağının karanlığını delmekten korloıyoruz ki?! (1) Bkz. Hikmet Bayur, Kuran Dili Üzerine Bir tnceleme, Tarih Belleteni, sayı22,s. 88-, s. 601. Yine ağıtlar. Yine türküler. 'Yiğidim aslanım burdayatıyor''. Yine 'Sen ölmedin'. Yine 'Çık- tık açıkalınla'. Yine mum dikmeler. Yine toplu gösteriler. Kalabalık cenaze törenleri. Yine bü- yük büyük sözler, ant içmeler. Yine 'Türkiye Iran olmayacak' çığlıklan. Yine yine yine!.. Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu daha kimler kimler!.. Hepsinin ardın- dan yumruk gibi bir araya gelme, gericiliklerle savaşım sözleri!.. Ama bütün bu coşkular bir iki hafta, hadi hadi bir iki ay sonra püf diye sö- nec herşeyunutulur. BirAtatürkçünün dahaöl- dürülmesine kadar... Öyieçokyazıkjı çizildi!.. Sözler, şarkılar, marş- lar, yürüyüşleryetmezdiye!.. Belirli birçizgide, bir anlayışta, kısacası Atatürk devrimlerinin aydınlıgında birleşmek, bütünleşmek gerekli- dirdiye... Demokrasi mi istiyoruz? Nasıl birde- mokrasi? Şeriat ilkelerine dayanan bir Islam cumhuriyeti demokrasisi mi? Vax mı, olur mu öyle bir demokrasi!.. Işte Iran. Seçimler yapılı- EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Kışlalı Olayı Son Uyarıdır yor, parlamentosu da var, adı da cumhuriyet; ama hangi cumhuriyet, hangi demokrasi? Şe- riat her şeyin önünde... Seçimle gelen cumhur- başkanının bir gücü yok, bütün yetki dini lider- de... Biz Atatürk Cumhuriyeti'nin bireyteriyız, yurt- taşlanyız. Meclis'te milletvekillerimiz Atatürk il- kelerine bağlılık andı içerleri Herkes Atatürkçü- dür, öyle geçinir! Ama Atatürk'ün partisi için- de bile "Aft okun üçûnü atalım; demokratik cum- huriyet programını, yani ikinci bir cumhuriyet anlayışını benimseyelim" diyenler zaman za- man ağırlığını duyurmuyor mu? Bu yüzden de CHP gibi yaygın, ülke ölçüsünde geniş ve sağ- lam birtabanı olan bir siyasal kuruluş barajı aşa- maz duruma düşmüyor mu? Parlamentoda bir tek milletvekili yok! Oysa yerel seçimlerde CHP yüzde 15'leri buluyor, çün- kü belediye ve il genel seçimlerinde tabandır etkili olan... Ahmet Taner Kışlalı yı dün toprağa verdik. Bu gkjişle Atatürkçü aydınlar için özel bir ğö- mütlük kuracağız. Bugün Kışlalı; dünlecdeTü- tengil, Aksoy, Üçok vb. Yarın başka Atatürkçüler!. Şarkılaria, türkü- lerle, marşlarla, kalabalık cenaze törenleriyle, gözyaşlariyla yetindiğimiz sürece AÖhjrk dev- rimi gerçek gücünü gösteremez. Bunu yıllar- dır her toplantıda söyledik, her yazımızda be- lirttik. Nedeni, küçük hesaplar, özel çıkarlar, sen ben çekişmesi, akıldışı, mantık dışı tutum- lar... Dünkü yazımda "sıra kimde" diye sor- muştum. Bugün yann, bir gün yine bir araya ge- leceğiz sokaklarda, meydanlarda? Birdevrim- ci güç, bir Atatürk ordusu olarak mı? Hayır, bir ağıtçılar kalabalığı, boş sözlerle çığlıklar at- makJa yetinen, coşkusu belirii bir süre sonra sö- nüp giden şaşkınlar olarak!.. Bu son biruyandır Atatürkçülere, acı biruya- n... Buna da kulak asmazsak bir gün yine de- ğerti bir insanımızın tabutu ardından gözyaş- lan döker, çığlıklar atıp marşlar söyieriz! Gün- ler geçer, acımızı unutur, Atatürk düşmanlan- nın önünde yenikjiden yenikjiye düşeriz!... "Yiğidim aslanım burda yatıyor" şarkısını söylemek, yitirdiklermizin ardından gözyaşlan dökmekyetmjyor, hatta akıldışı, bilinç dışı olu- yor... '' * \f>* PENCERE 'Son Görev'in Sonu... Sevgili Ahmet Taner Kışlaiı'ya karşı "son gö- rev"imi yerine getirmek için Ankara'dayım. "Son görev" dene?.. Birisi ölünce, topra- ğa verilir; bu eyleme "son görev" denir. • Anımsıyorum... AJtı yıl önce de Uğur Mumcu'yu "sonyolcu- luğu"na uğurlamak için Ankara'ya gelmiştim. Yağmurlu birgündü... YüzbJnter "son görev" için toplanmışlardı; in- sanlar ağlıyorlardı; yağ- mur damlalarıyla göz- yaşlan birbirine kanşı- yordu... Uğur'un tabutunu Cumhuriyet'in Ankara bürosunun önüne ge- tirdiler; konuşmak bana düştü. Dedim ki: - Son görev için Uğur'un çevresinde toplandık. Peki, sonra ne yapacağız?.. Son görev'den sonra dağı- lacak mıyız?.. Oysa bir- leşmemiz, dayanışma- mız, kenetlenmemiz, daha çok çalışmamız gerekmez mi?.. Ama, son görevimizi yaptıktan sonra dagıl- dık... • Aradan altı yıl geçti. Yine brr "son görev" için Ankara'ya geldim; bu yazıyı "son gö- rev"ûen bir gün önce yazıyorum. Yann ne yapacağız?.. Bu kez Ahmet Taner Kışlalı'yı "son yolculu- ğuna" uğurlamak için toplanacağız... Sonra?.. Dağılacağız. • Dağılmak... Toparlanamamak... Bir araya gelip son görevimizi yaparken ağ- lamak, sızlanmak, göz- yaşı dökmek... Ardından evli evine.. Köylü köyüne.. Nereye kadar?.. Yeni bir kurban verin- ceye kadar... • Yann hava nasıl ola- cak?.. Yağmurlu mu?.. Güneşli mi?.. Rüzgârlı mı?.. Fırtınalı mı?.. Hava nasıl olursa ol- sun son görevimizi ye- rine getireceğiz, sevgi- li Ahmet Taner Kışlalı'yı da Uğur gibi sarıp sar- malayacağız, yığınlar bayrağa sanlı tabutu tek kişi gibi kucaklayacak, Ahmet Taner ellerimizin üstünde son yolculuğu- nauğurlanacak... Kırmızı karanfillerya- nık yanık kokacak... • Ahmet Taner'e, Uğur Mumcu'ya, Muammer Aksoy'a, Bahriye Üçok'a ve adlan bu kö- şeye sığmayacak de- mokrasi şehitlerine layık olmak istiyorsak, "son görev"\n "son "unu kal- dıralım... Eylemi sonlamaya- lım... Cenaze törenlerinde toplandıktan sonra da- ğılmayalım... Tel tel çözülüp kalma- yalım... Bölük pörçük olma- yalım... Birleşelim.. Güçlerimizi birteştire- lim... "Son görev'den son- ra dağılmanın yeni "sev- gili ö7ü"lere davetiye çı- karmaktan başka bir şey olmadığını hâlâan- lamadık mı?.. (, ı Cumhuriyet'e inanıyor, güveniyor, savunuyoruz. Yılmakyok! İzmir Eczacı Odası Ecz. Levent Kanıacık, Ecz. Taşkın Çalı, Ecz. Şengül Atak, Ecz. Perihan Ciiler, Ecz. Ali Isa Ferah, Ecz. Orhan tslu, Ecz. Derya Metm Kara, Ecz. lbrahim Yüncü, Ecz. Musa Karapanca, Ecz. thsan Erdem, Ecz. Faruk Ge- ceer, Ecz. Omer Fatih Tankoğullan, Ecz. Haluk Kurtman, Ecz. Ayşe Karadağ, Ecz. Gülay Dosdoğru, Ecz. Baki Balıkçıoğhı, Ecz. Serap Ünal, Ecz. tskender tnce, Ecz. Engin-Oral Dünyaoğulları, Ecz. Dilek Aslan. Ecz. ls- met Keleş, Ecz. Cüliz Cürak, Ecz. Mahnıut Okuyucu, Ecz. Ercüment Giirün, Ecz. Dilek Uçak Yıldınm, Ecz. Semra Akgün. Ecz. Ramazan Kazıktaş, Ecz. Beyhan Sanağ, Ecz. Meryem Oz, Ecz. Hakan Dedebal, Ecz. De- met ütma, Ecz. Emel Yarkataş, Ecz. Ender Gündüz, Ecz. Bülent Mat, Ecz. FiHz Öcalan, Ecz. Âyşegül Sarsümaz, Ecz. Bahar Yılmaz, Ecz. Yüdız TuncaJı Ecz. tbrahim Sabuncu, Ecz. Hilnıi Kardelen, Ecz. Bülent Debcan, Ecz. Müberra Ansoy. Ecz. Hüsniye Hoşgör, Ecz. Nedret Ozdoğan, Ecz. Neha Alkut, Ecz. Ülker Işık. Ecz. Ece Olcay, Ecz. Kürşat Akbay, Ecz. Harika Yılmaz, Ecz. FJif Ekebaş, Ecz. Çiğdem Çetiner, Ecz. tlknıır Bıkmaz, Ecz. Aysel Dayal, Ecz. Yılmaz Umar, Ecz. Hiilya Aras, Ecz. Arzu tnal, Ecz. Nur Albayrak, Ecz. Arif Balışişoğlu. Ecz. Tüzün Sepetoğlu, Ecz. FiKz Erlan. Ecz. Şener Kardeş, Ecz. Selim Yefildağ, Ecz. Mustafa Ozdemir, Ecz. Taner Acar, Ecz. Şennin Güngör, Ecz. Niyazi Günal, Ecz. Omır Paker, Ecz. Barış Ergezer, Ecz. Serdar Şanb, Ecz. Mehmet E. Demiroğhı, Ecz. Güner Gürsoy, Ecz. Nazan Ünal, Ecz. Kamil Akgün, Ecz. Vüdan Akil, Ecz. Sedat Karamil, Ecz. Şükrii Can Suııaııı. Ecz. Serpil Serter, Ecz. Nurtaç Çulluoğlu, Ecz. Işıl F. Küçükçahk. Ecz. Fevzi Soyhıer, Ecz. Gülbil Kiper, Ecz. Jale Ünal, Ecz. Eııise Ünıit Atabek, Ecz. Abdülaziz Kartal, Ecz. Ham- di Gürbuz, Ecz. Necati Arküıç, Ecz. Zümrüt Arıkan, Ecz. Feyza Demircigü, Ecz. Necla Karamil, Ecz. Celal Lrhan, Ecz. Reyhan Gülaçn, Ecz. Gülay Ustaoğlu, Ecz. Sevgi Şimşek, Ecz. Ayşem Jali Bjş, Ecz. Şenay Balaban, Ecz. Aysun Binnaz Türk, Ecz. Cüneyt Özberk, Ecz. Günnur Aytop, Ecz. Filiz Sorgun, Ecz. Ovün Bingöl, Ecz. trfan Poroy, Ecz. Elgiz Çankaya, Ecz. Enıin Tanyel, Ecz. Tülin Erdoğdu, Ecz. Nejat Köseoğhı, Ecz. Kayhan Anıl. Ecz. Mesude MüfHioğlu, Ecz. Tevhide Göçen, Ecz. Ayşın Çubukçu. Ecz. Sema Akal, Ecz. Şule Lmuthı, Ecz. Levent Tuğrul, Ecz. Türkay Gür, Ecz. Yüdız Kayıkçıoğhı, Ecz. Güner Cantürk, Ecz. Sevil Şahin, Ecz. Ay- şe Ozdemir, Ecz. Selami Şimşek, Ecz. Filiz Yıldız, Ecz. Bahar Deniz, Ecz. Çiğdem Pekmez, Ecz. Raziye Duru, Ecz. Nurten Altuntaşoğhı, Ecz. Vedat Çerçioğhı, Ecz. Gülay Toktamış, Ecz. Semiha Mankaryah, Ecz. Cengiz Kekeç, Ecz. Şerif Hamamcıoğlu, Ecz. Meltem Hatipoğullan, Ecz. Dilaver Erdönmez, Ecz. Mustafa Akça, Ecz. Nusret Kul, Ecz. Şenol ütku, Ecz. Mehmet Metin Alnığ, Ecz. Turan Çiftçioğhı, Ecz. M. Faik Özüdüz, Ecz. Erol Gümüş, Ecz. Mine Güler, Ecz. Murat Esen, Ecz. Hasan Babacan, Ecz. Yakup Ercan, Ecz. Canses Şekerci, Ecz. Ali thsan Yıldız, Ecz. Abdürrezzak üncu, Ecz. Şener Öztürk, Ecz. Aysel Gühekin, Ecz. Ferdağ Doğan, Ecz. Eınine Kutlay, Ecz. tpek Öztürk, Ecz. Mehtap Kuter, Ecz. A. Jale Hanoğlu, Ecz. M. Gündüz AtiDa, Ecz. Nevin Örnek, Ecz. Murat Çabukoğlu, Ecz. Belgin Filizkıran, Ecz. Ezel Yalabık, Ecz. Birsel Gültekin, Ecz. Fahri Ce- nıil Oktay, Ecz. Omer Faruk Sevinç, Ecz. trfan Öztürk, Ecz. Gülay Aktaş, Ecz. Cemile Utkan, Ecz. Eyüp Ydmazoğlu, Ecz. Özgül Battal, Ecz. Tülin Dörtel, Ecz. Ümran Civan, Ecz. Gökhan Adalar, Ecz. Aykut Baysal, Ecz. Ersüı Kesbnoğlu, Ecz. Oya-Hüsnü Kaya. Ecz. Nur Dilek Atar, Ecz. Cemal-Yeşim Yümazer, Ecz. Sibel Dayamkh, Ecz. Emel Balcı, Ez. Semra Sever, Ecz. Mümtaz Ediz. Ecz. Murat Çetin, Ecz. Erdoğan Gökmen, Ecz. Ha- san Nezih Öcal, Ecz. Mehmet Demirhanöz, Ecz. Tayfun Özmen, Ecz. Hakkı Melih Taph, Ecz. Seher Oğuz, Ecz. Kudret Ekinci, Ecz. Havva Özcan, Ecz. Tuııa Aydoğdu, Ecz. Mehmet Çınar, Ecz. Emel Çetin, Ecz. Çiçek Ca- ğaloğhı, Ecz. Yılmaz Sapmaz, Ecz. Esen Arzuk, Ecz. Osman Nuri Yurderi, Ez. Aziz Şanh, Ecz. Güler Gürsoy, Ecz. Emel Canayak, Ecz. Muzaffer Aygm, Ecz. tlknur Değerli, Ecz. Muhittin Dinç, Ecz. Sebiha Dinç, Ecz. Su- zan Özkutucu, Ecz. Vecihi Özerdemli, Ecz. Özlem Üsküp, Ecz. Sema Vural, Ecz. Tuncay Sayılkan, Ecz. Habiybe Bircan Aydın, Ecz. Seçil Altuna, Ecz. A. Kadir Erman, Ecz. Türkan-Atilla Sevinçb, Ecz. Enver Olgunsoy, Ecz. Se\inç Yüksel, Ecz. Kamil Aslankara, Ecz. Fatih Aydemir, Ecz. Şerafettin Egeli, Ecz. Şehmuz Tuygun, Ecz. Ahmet tpek, Ecz. Fihz Gökse, Ecz. Hayriye Kartal, Ecz. Yalını Taşdemir, Ecz. Çiğdem Yalçın.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear