25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 6 OCAK 1999 ÇARŞAMBA HABERLER Saddam, Kııveyt'i işgal edebileceğini; ABD ise Bağdat'a girmeden Baas 'ı devirebileceğini sandı ve... Bağdat'tan dönen hesaplaraas Partisi'nin "devrimci" yıllanydı. Çok kesın ve yo- ğun bır halk desteği vardı ve partı. programındakı antıemperyalist ve sosya- lıst hedeflere öncelik tanıyacak. coşku- lu ve kararlıydı. Jabbar an latıyor "_ Irak'ın bahandır o yıllar partinin de öviincü. İnanmazcasına bakıyorsu- nuz yüzüme. Bu parti 1 Haziran 1972, özellikle İngiltere'ye peşkeş çekilen pet- rolü devletieştirdi. Bunun anlamını sizin kavramanızın zor olacağını düşünüyo- rum. Siz böyle bir ö\ünç henüz yasama- dınız, İki >ıİ sonra. 11 Mart 1974'te ku- zeydeki Kürtlere n/erklik tanındı. Sırf Kürtlere değil, Irak'taki bütün azınlık- lara. En önemlisi Baas. Irak halkına ta- rihte Uk kez refah getirdi..." Jabbar'ın behrgin bir kibirle altını çizdiği bu "refah" ıddıasını konuşabıl- diğimız başka kaynaklar da ısrarla yi- neliyor ve doğruluyor. Irak Yazarlar Birliği'nin Türkmen üyesi Nevzat Ab- dülkerimanlatıvor "...Bakın. ambargodan ev\el bu memlekette sahici bir refah a ulaşmışnk biz. Aidığunız ücretlerie otomobU alabi- Kw; evlerimizin her odasını air-eondi- tion aygıtlanv la donatabiliyor; dış mom- leketkre seyahatiere kendi cebimizden parasını vererek çıkabiliyorduk...*' Irak Türkmenlerıne seslenen hafta- lık u YtortGazetesi''nm yazan Kasım an- latıyor: "...Ambargoevvelindeal- dığımız maaşın yansını har- cayamazdık. Hayır. malyok- luğundan değil: tersine her istediğiınizi alırdık. Ama pa- rarmz kıjTmetliydi \e devlet çalışanına senet akıtıvordu. Ama ambargodan sonra günbegün fukar-alık geldL, kötüledik. Devlet ne yap- sm?.." Zengın petrol yataklannın ve dünyanın en büyük hur- ma *bahçesi"nın olanakla- rıyla gerçekten Bağdat'ın. Basra"nın, Kerbelanın, Mu- sul ve Kerkük'ün kentlileri de, çöldekı Bedev ı de belir- ginbirrefahlatanıştı Ücret- siz eğitim ve sağlık hızmetı sağlayan reformlarla Baas iktidan, halk katmanlan ara- sındafceltrgin birdesteğe ka- yuştu-Jabbar'ın deyımıyle. Irak "bahar" vaşadı. Uzun sürmeyen bır bahar! Iktidar lcirlenmesi Baas sosyalizminin irde- lenmesi ve Marksist açıdan değerlendırmesi bir gazete dizisinin sınırlannı zorla- mak olur. Çok özet bir cüm- leyle Baas sosyalizminin te- melde ulusal bağımsızlıkçı. halkçı ve antıemperyalist özlü bir ulusal kurtuluş ha- reketinin olduğunu söyle- mekle yetinelim \e geçelım. Sovyetler Bırliği'nin sü- per güçlerden biri olarak dünya siyaset sahnesinde var olduğu parlak dönemle- nnde. kımilerının "Üçüncü Dünya" diye de aJlandırdık- lan -Bloksuzlar Hareke- ti"nin aktıf bir üyesi olan I- rak (yani Baas iktidan). bu dönemde petrol ve hurma ihracatından aidığı ekono- mik güçle silahlanmasını. kent planlamasinı, büyük öl- çekh enerjı yattnmlannı Sovyet desteğı ile sağlama olanağına kavuş.tu. Dicle ve bır ölcüde Fırat'ın su ka\- naklan ile gerçekleştirilen büyük sulama kanallan. u- cuz petrole ve Dicle'nin is- tikrarlı suyuna dayanan enerjı santrallan Irak ekono- misini belli ölçülerde güç- lendirdı. 1965-1975 arasın- daki "beş yıllık plan"larla sağlanan zenginlik ise kaçı- nılmaz sonuca hizmet etti: "Baas'ın iktidar kirlenmc- Lrak'ta Baas iktidarının son 18 yılı sürekli ve çok ağır siyasal yanlışlarla geçti. İran'la sınır anlaşmazlığını savaş yoluyla çözebileceğini sandı ve yanıldı. Ardından, çok hassas siyasal dengelerin petrol eksenine dayandığı Ortadoğu'da Kuveyt'i işgal ve ilhak edebileceğini sandı ve gene yanıldı. Sonuç, Irak halkı için aşın yoksulluk, ölüm ve yıkım oldu.. dini emekliye sevk etmek zorunda ka- lan El Bekr yerine devlet başkanlığını üstlendi 1979). İran'la savaş Irak Baas Partısı Bırınci Sekreteri, Devlet Başkanı ve ordu başkomutanı gibı tüm kilit görevleri elıne alan Sad- dam, iktidarının daha ikinci yılında (1980). tran'la sınır anlaşmazlığını ba- nşçıl görüşmeler yenne silahla çözme- ye varacak bir sertlik politikasına yönel- di. Bunda, bir yandan Irak'ta nüfusun yüzde 56'sına ulaşan Şii çoğunluk üs- tünde. tran'ın artan polıtik etkisini kır- mak, ama bir yandan da bir savaş zafe- riyle öteki Arap liderler arasında ken- dini, öteki Arap ülkeler arasında da I- rak'ı öne çıkarmak hesabı yatıyordu. maya yol açtı. Milliyetçilik. Baas'ın çok dev letlı Arap ulusunu tek de\ lette buluşturma çizgisini ikinci plana itme- sine ve Iraklılik temelinde bir milliyet- çılige vurgu biçiminde somutlandı. Dınsel ödünler ise Sünniler lehıne btr dınsel açılım anlamına geldi. Ramazan ayında açıkta yernek yeme ve sigara iç- menın yasaklanması: Sünni bayramla- nnın resmi tatil ilan edilmesı, buna kar- şılık Şıı ve Hıristiyan dini bayramlan- na kayıtsız kalınması, bu dönemın uy- gulamalandır. Keza otel ve lokantalar- da yılın hergünü içkinın yasaklanması da aynı ömekler içinde sayılabilir. La- ik ızler tasıyan Baas temel politikalan köklü bir biçimde terk edilmekteydi. Jabbar bu konuda farklı düşünüyor: "... Siz bu tedbirleri bir sapma olarak görmetemayülündesiniz. Öyte değfl. Hiç başlamadı. Tersine Saddam'ın henüz h- derolmadığı gunlere, 1972'deki petrol- lerin devletleştirilmesine uzanır. Bu salt Musul ve Kerkük petrolleri üstündeki uluslararası petrol tekellerinin denetımi elden kaçırmalan anlamına gelmiyor- du. Aynı zamanda öteki Arap ülkeleri- ne. özellikle Körfez ülkelenne kötü ör- nek oluşturması tehlikesini de banndı- yordu. Kuveyt bataklığı Irak'a karşı ABD. körfezdeki aşiret- lere paylaştırılmış yapay devletleri (emirlikler) handiyse koşulsuz destek- ledi. Çürümüş Arap soylulan, ABD desteğıyle pekıştirdikleri iktidarlanna karşı en büyük tehlikey i ise "komşu" ya da "komşu kadar yakın" 1rak'ta görü- Is she our enemyi Bu yazı dizisinin başlıği: Irak Düğümu. Daha sunu- şunda "Baas Partisi gerçeği göz ardı edildikçe bugünkii Irak düğümü kav ranamaz" dendi. Baas'm iktidar kirlenmesi süre- ci ve varılan nokta göz ardı edilirse de Saddam Hüseyin olgusu iyi kavrana- maz. Baas'ın mutlak iktidan elde ettiği 1968'den 1980"e kadar geçen 12 yıllık dönem. büyük ölçüde Sovyetler Birliği destekli bir güçlenme sonucunu doğur- du. tdeolojik tanıtlar ve barışçıl siyasal yöntemlerle tek bır Arap devletine gi- den süreci açamayan Irak. petrol zen- ginliğinden aidığı güçle Arap Birliği'ni kendi önderliğı altında \e gerekirse zor kullanarak gerçekleştirme düşüne ka- pıldı. Böylesi bır yönelımde Saddam Hüseyin en uygun lıderdi. Baas kadro- lan içinde pragmatist ve pratik yönle- riyle öne çıkmış, ideolojık derinliği ol- mayan, parti örgütünün en küçük bi- rimlerine kadar güçlü bağlar kurmuş bir politikacı olarak çok çabuk tırmandı. Yaşlı lıder El Bekr'den önce başbakan- Iığı (1976). üç yıl sonra da kendi ken- Ambargo,füzelerden daha ölümcül Irak halkı, 1991 Şubatı'ndan bu yana tam sekiz jıldır ambargonun pençesinde krvranıyor. ABD güdümündeki BM'nin hesabı Saddam liderliğindeki Baas iktidannı ekonomik olarak çökertmekti. Baas iktidan bugün gene ayakta ve belki eskisi kadar.güç- lü. Ama ambargo Irak'ta bombalardan daha ölümcül sonuçlara yol açü. Cezalandırılan Baas iktidan deşil Irak halkı oldu. Ozel- likle çocuklar. Açhk. tümüyle durmuş sağlık sistemi çocuklan \ uruyor. Ambargo\ıı onaylayan Birieşmış MiDetler'in bir başka kuruluşu UNICEF'in fotoğrafinı sunduğumuz bu minik afişi, uygar(!) dünyaya yakıcı bir söru yöneltiyor: Düşmarumız bu mu? İran-Irak savaşının arifesinde, Baas Par- tısfnın bır resmi açıklamasında "Kaza- nacağımızzafer, Irak'ın Arap âkminde- ki önder rolünün tartışılmaz bir kanıh oiacakbr" denıyordu. 1980 Irak-tran savaşı zafer getirme- dı. Ama sekiz yıl süren sav aş. önceki sı- nırlan aynen koruyan ateşkesle nokta- landı. Ancak sekiz yıllık savaş koşulla- n (olağanüstü yönetim, yoğun güvenlik. tek parti ıktidannın sertleşmesi. sıkıyö- netim) Baas ideolojisinde ve parti kad- rolarında kımi önemli açılımlara ebelik etti: "•Düşman" İran Şiiydı. O yüzden hem partı kadrolannda. hem hükümet ve ordu kadrolarında. Irak nüfusunun yüzde 56'sını oluşturan Şiiler genletil- dı ve Sünni "azuıük" ağırlık kazandı. Savaşta halkm dınsel ve ulusal duy- gulanna seslenme gereğı. Baas safla- nnda şıddetlı bir millıyetçılığe ve dine karşı partinin ideolojık çizgisinden sap- değil. Sekiz vıllık İran savaşında bu ül- ke btçağın sırtından döndü. Bir mağlu- biyet Irak Baas'ının sonu olurdu. Ama Irak'ın da sonu olurdu. Bu ülkeyi İran'ın bir eyaleti haline getirmek istc- yenlere siz tanık olmadınız. Biz olduk_ Irak istihbarat servisi El Muhaberat'ın gücünün olağanüstü artmasını olum- suzluk olarak değerlendiriyorsunuz. El Muhaberet tak>iyeedilmeseydi,defalar- ca elden geçirilmeseydi, İran karşısında venik düşebilirdik. t'nutmayın ki Irak, Iran'dan sonra en fazla Şünin vaşadığı bir ülkedir ve Şiüerde dinsel fanatizm Sünnilerden çok daha güçlüdür. Örnc- ğin Şiiler "Önce Şiayım. sonra Arabım" derler— Tek parti diktası dediğiniz ise sa- vaş şartlannda dev letin sadece en sadık ve güvenilir unsurlara yaslanması gere- ğidir ki bu parti (Baas) kadrolan de- mektir..." ABD ve İngiltere'nin Irak"a dostça olmayan bakışlan Saddam Hüseyin'le yorlardı. Bunlann içinde Kuveyt'in da- ha özgül bir durumu \ar. Bir kere Irak- la sınır komşusu. Ikincısi Kuveyt bir (yapay) devlet olarak ortaya çıkmadan önce Irak'ın bır eyaletinden ibaretti. Jabbar'a kulak veriyoruz: "_ 2. Dünya Savaşı'ıun ardından, si- zin Avnıpadaki topraklannızda (Trak- ya'yı kastedıyor- AE)birde\letkuruJ- duğu ilan edilherseydi.Türk milleti ola- rak ne yapardınu?" Bu soru bir ölçüde haklı. Ingiltere 1961 yılında Kuveyi'e bağımsız devlet statüsü tanıyıp. "es Sabah" aılesinı de kral ilan ettığinde Irak buna şiddetle ıti- raz etmiş, Kuveyt'in, Irak'ın bir ilı ol- duğunu savunmuştu. Uluslarası politi- kada lrak'ı dinleyen olmadı. Ama I- rak'ın Kuveyt üstüne yargıları da de- ğışmedi. 1990 Ağustosu'nda. Irak'ın, KuveyT'i işgal ve ardından "ilhak" et- tığını açıklayışını bu çerçeveyı de göz önüne alarak değerlendırmek gerek. Ama 1990 Ağustosu'nda Irak'ın Ku- veyt'e girip. onu ilhak ettiğınin ilanı, Baas' ın tarihınde bir dönüm noktası ol- du. Belki de sonun başlangıcı. Bir yan- dan sekiz yıl süren İran savaşının somut bir zaferle sonuçlanmayışından uğra- nan prestıj kay bını gıdermek hesabı. bir yandan Ortadoğu gibı bütün siyasal dengelerin "petrol" üstüne kurulduğu bır bölgede. ABD'nın köklü bır sınır değişikliğine kayıtsız kalabileceği hesa- bı yapılmıştı. Yanlış çıktı. Yanlış hesap gerçekten Bağdat'tan döndü. ABD'nin BM'yi ikna etmesiyle olu- şan "koalisyon", ocak-şubat aylarına yayılan "Çöl Fırtınası Operasyonu" ile Baas'ı dize getirdi. Bu, Baas'ın sonu olabilirdi. Ama ol- madı. Hatta bir başka gözle bakıhrsa Baas'ın iktidannı pekiştirdı ve iran sa- vaşı sırasında büyük ölçüde yitirilmiş itibannı yenıden kazanmasınayol açtı.. Jabbar -hem de alaycı bir gülümse- meyle- anlatıyor: u _. Çöl Fırtınasu şu son Çöl Tilidsi saldınsından farklıydı. Son saldinda mertçe bir kavgava bik yanaşmadı ( lm- ton. Halbuki Bush, Irak topraklanna karadan da girmisti \e o kâbus gibi gün- lerde istese belki Bağdat'ı da ele geçire- biürdi. O günlerde biz parti olarak işgal altındaki bir Irak'ta uzun süreti bir ge- rilla savaşına hazırianıyorduk. Ama Bush tarihi bir hata y aprı. Bağdat'ın ka- pılanndan döndü. Neden ?.." Bu ilgınç sorunun yanıtını gene kendisı vefdi: "._ Amerika, haritadan si- linmiş bir Irak değil, kendi dümen suyunda koşacak. Ba- as'siz bir Irak hesabındaydı ve Çöl Fırtınası saldınsınm ardından partinin iktidarının yıkılacağını hcsaplıvordu. Bu hesap yanlış çıkü.çünkü Irak halkını ve Baas'ı tanımıyor- du_" Yanlı; hesaplar Ortada "Bağdat'tan dönen yanlış hesaplar" gerçekten var. Baas, kendi gücünü abarttığı ve dış koşullan ana- lız etmekte zayıf kaldığı içın Kuveyt'ı işgal etme yanlışını yaptı ve bunu ağır öidedi A- ma ABD de Körfez Sava- sı'tıcf»-yeRİk düşen Iral^'ta. Baas' ın y ıkılacağını hesapla- dı ve bu da yanlış çıktı. Beklenen "yıkılış'' gerçek- leşmeyınce de ambargo sila- hı devreye sokuldu. 1991 'den bugüne dek çok önemsiz bir ıki gevşetme dışında gıtgide sıkılaştırılarak sürdürülen ambargo, ilgınç ve besbelli ki önceden hesaplanmamış so- nuçlar doğurdu. En önemli sonuç. gözlemlerimızin de doğruladığı gibı ambargonun Irak halkını cezalandırmış ol- ması. 1991 'den bu yana sürüp giden ambargo. Irak'ta tam bir tragedya yarattı. Ambar- go öncesinde ortalama me- mur maaşlan 900-1000 do- lar arasında değişirken bugün 3.5 -6 dolar arasında. Evet. bırkaç yıl içinde, ücretlerde artık "radikal'' terımi ile açıklanamayacak bu düşüşün kaçınılmaz sonucu kavran- ması, güç bir yoksullaşma. Satılacak ne kaldı? Jabbar'ın bu konuda da söyleyecekleri var: "_insan- lar evlerindeki eşyalan sarı- \orlar ve yaşamlarını ancak böyle sürdürebilivorlar. Bir zamanlar sıradan bir Bağdat- bnın evınin bütün odalannda aircondition aygıt vardı. Am- bargo öncesinde devletin des- teği ile kaliteli otomobilleri çok düşük fivatla alabilmiş- lerdi. Şimdi bunlan elden çı- kanyoıiar. Bu çok acı. Ama geçinmek için başka çareleri yok. Aldıklan maaşla ayın so- nunu değil, ilk üç gününü bi- le tamamlayamazlar..." Soru kaçınılmazdı. Sor- duk. - Bütün bunlar Baas'ın iz- lediği poUtikalar yüzünden oldu. O yüzden halk sizi, par- tiyi Saddam'ı suçlanuyor mu? Yanıt, besbelli ki önceden verilmiş, besbelli ki resmi propagandanın teme- li bu yanıt üstüne kurulmuş. Duraksa- madan yanıtladı: "İşte sizin ve kaz ka- falı emperyalistlerin anlamadığı, şeytan olmasına rağmen şeytanın zekâsının katresine sahip olmayan Amerika'nın anlamadığı da bu zaten. Irak halkı, bu iğrenç yoksullaşmayı kendisine reva gö- renlerin ambargonun vidalannı sıkük- ça onlara karşı nefretini pokiştiriyor. Eğer Irak bugün ambargoya rağmen ayakta durabilivorsa, bu Baas örgütü- nün gücüdür ve halk bunu göriiyor. Ba- as Partisi bugün Irak'ın tek diri gücü- dür-" Jabbar'ın söylediklerinden. en azın- dan sonuncu cümle kesinlikle doğru. Ba- as Partısı, Irak'ın bugün tek din gücü. Yarın: Saddam'ın gücü: Ambargo GLOBALPOLİTÎKÜLTÜR ERGIN YıLDıZOĞLU Bütün İktidar Bürokratlara! On bır Avrupa ülkesı ortak para birimine (Euro) geçmeye başladı. Bu sürecin ıki özelliği hemen dikkati çekiyor ve bır soruyu gündeme getiriyor. Birliğin var olmaya devam etmesi içın üye ülkeler; bütçe açığı, kamu borçlanma oranı ve enflasyon gbı üç adet. esas olarak neo lıberal bir perspektif- le konmuş ölçüte uymaları gerekiyor. Birtik içinde disiplini sağlaması beklenen "istikrar pakt" ise kamu maliyesinin ıstikrarını, toplumsal istikrann üstünde tutan bir mantıkla hazırlanmış. Ne ki Eu- ro'ya geçmeye başlayan 11 ülkeden9'undahükü- mette, işsizlikle mücadele etmek vaadiyle seçim- leri kazanan sosyal demokrat partıler var. Bu iki çe- lişkili pespektif bir arada nasıl yaşayacak. Şimdi gözler sosyal demokratların üzerinde. ilk bakışta koşullar sankı sosyal demokratlardan yana. Thatcher'ın "alternatifi yok" iddıası artık inanılırlığını yitirdi. Asya ve Rusya krizlerinden son- ra "Ne yapalım küreselleşme..." demek de ar- tık o kadar kolay değil. Küreselleşme lobisi de iyi- ce zayıfladı. Enflasyon canavarıyla da kimseyi kor- kutmak mümkün değil. Çünkü, bugün pusuda bekleyen deflasyon ve depreson canavarı. Öyley- se sosyal demokratlar, el birlığıyle, ellerini kollan- nı, bağlayan "istikrar paktını". iptal edebilir, yeri- ne "bir sosyal ve uluslararası dayanışma pak- tı" koyabılırler Bu sosyal ve uluslararası dayanış- ma, paktı, ışsızliğe ve neo-liberal yılların yıkımına karşı Avrupa çapında, ekonomiyı canlandıracak, gelir dağılımını lyileştırecek bir "toplumsal prog- ramı" eş güdümlü bır şekilde uygulamaya koya- bilırler. Krizden çok etkilenen bölgelere az etkile- nen bölgelerden transfer yapacak bir "uluslara- rası dayanışma" programını da hayata geçirebi- lırler. Birilerinın "Ergin rüya görmeye başladı galiba" dediğini duyar gibiyim. Haksız da değiller. Bu sos- yal demokrat hükümetlerin yukandaki senaryoyu uygulamalarını engelleyecek birçok neden var. A- ma bunlardan galiba iki tanesi en önemlileri. Tarihte, önce uluslar/devletler (çoğunlukla da bir savaştan sonra) kurulur. Sonra paralan ve yöneti- cilerinin uyacakları ekonomik, sosyal yasalar, dev- letin kurulması sırasındaki siyasi güçler dengesi- ne göre saptanır. Siyasal güçler dengesinde kim- ler ağır basıyorsa esas olarak onlann çıkarlan ege- men olur. Bu yüzden Fransız devriminin sonuçla- rı, ingiliz devrimin sonuçlanndan farklı olduğu gibi her ıkisi de Saddam'ı ya da 12 Eylül cuntasını ik- tidara getiren darbelerin yaptığı anayasalardan, iz- lediği ekonomik politikalardan farklıdır. Avrupa Pa- ra Birliği ise tarihte görülmemış bır örnek oluştu- ruyor. Adım adım uzun yıllar, çoğu kez kapalı ka- pılar ardında, bürokratlar, siyasıler ve iş çevreleri arasında süren pazariıklar sonunda oluşturulan ya- saların, merkezı bir siaysi otorite olmadan, uygu- lanmaya konmasıyla ilerliyor Avrupa Para Birliği. Üstelık, bu parasal birliğin zamanla siyasi birliği, Av/rupadevletinı ve hatta ulusunu yaratması bek- leniyor. Olması beklenen bu sürecin, "neden" ve "nasıl" sorulannı geniş kitlelere açıklayacak bir "büyük söylemi" ya da "ortak ideolojisi" de yok ortada. Regis Debray "Bir cumhuriyetçinin bilincinin sınavı" ısımii çalışmasında, "ulus, şairtehn ve askerierin işidir" der. 31 Aralık tarihli Liberas- yon'un baş makalesinde editör Jean Daniel, "Doğru, henüz Avrupa'nın ulusçulan, şairleri ve askerieri yok, ama 150 savaş, 80 mityondan fazla can kaybına yol açmış birtarihten kurtul- ma arzusu gibi bir itici gücü var" diyerek Deb- ray'a gönderme yaptı. J. Daniel n ne kadar hak- lı olduğunu bilmek zor. Ancak bir şey kesin. Avru- pa ıdealinın. belki milliyetçilerı, şairleri ve askerie- ri yok, ama siyasi ve demokratik denetim süreçle- rinin dışında, son derecede güçlü bir bürokrasisi var. Avrupa Merkez Bankası'nı, Avrupa komisyonla- rını dolduran bu bürokrasiye siyasi denetim getir- me çabaları hep Almanya duvanna çarptı. Alman- ya'nın Avrupa'ya ılişkin bu tutumuyla, ABD'nin kü- resel politikalan arasındaki benzeriik ise dikkate değer. Böylece de sonunda Avrupa'da dünyanın en bağımsız Merkez Bankası yaratılmış oldu. İşte sosyal demokratların, elinı kolunu bağlayan, Avru- pa'da ekonomik olarak en güçlü olanın iradesini egemen kılacak bir iktidar ve yönetim ilişkisine y- ol açan da bu süreç. Sosyal demokratların elini kolunu bağlayan ikin- ci etken ise ideolojık. Bugün sosyal demokrat ha- reket içinde egemen olan, "Yaşadığımız dünya- da kapitalizmin alternatifi yoktur. Sosyalist ide- aller ölmüştür, sosyal demokratların reformist projelerinin (kamu işletmeciliği, planlama, ge- lir politikası vb.) modası geçmiştir"... "Devle- tin esas rolü bir işletmecilik kültürü geliştir- mek için gerekli altyapı sağlamaktır"... "Mali pi- yasalann gücüne direnilemez, bu yüzden refah devletinin bütçe üzerindeki yükü azaltılmalı- dır" türünden görüşler, hükümetlerin, Fransa'da- ki gibi bir işçi hareketinın üzerinde hükümet olmuş olsalar bile ekonomi politikası seçeneklerini kısıt- lıyor. Avrupa Birliği içinde, ekonomi yönetiminde tüm iktidan Merkez Bankası'na ve bürokratlara veren bu süreç, giderek bir Left Business Observer ya- zarının tespit ettiği gibi neo liberalizmin ıdeologla- rından Prof. Hayek'in hayallerini bile aşan bir şe- killenme yaratmak üzere. İzmirli sanayicilerden aday seçimi uyarısı İZMİR (Cumhuriyet Bürosu) - tzmırli sanayıci ve işadamlan. tzmirmilletvekili sıfatıyla parlamentoya gırmiş kişilerin büyük bir bölümünün kenti temsil etme görevini yerine getırmediğini belirterek gelecek seçimlerde adaylık için başansı kanıtlanmış kışılenn dikkate alınmasını istediler tzmir Ticaret Odası. Ege Bölgesı Sanayı Odası, İzmır Ticaret Borsası. Ege İhracatçı Bırlıkleri. Ege Sanayıci ve işadamlan Derneğı. EGS Holdıng. Güçbırliğı Holding, GEDAŞ. Enda Enerji Üretım ve Dağıtım AŞ. lzmir Sanayici ve İşadamlan Derneğı ile Ege Genç İşadamlan Derneği başkanlannın imzalanyla siyasi partı lıderlerine yapılan çağrı metninde, "Yapılacak olan millervekilliği seçünleri için aday belûienirken İzmir halkının tanıdığı, sevdiği ve güvendiği, daha önce ilimize çeşitli hizmederde bulunarak başansını kanıtlamış adaylann listelere almmasınui sağlanmasını saygılannıızJa arz ederiz" denildi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear