13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 19 OCAK 1999 SALI OLAYLAR VE GORUŞLER .. Prof. ^gelışrneyfc açıktır Estetik beğeni- " ştir. Sanatı her anlamda an- ^larrıaya ve yaşamaya çahşır. Egitilmiş ınsanın sanat algısı çok yönlüdür. Kültürün kendisine sunduğu kaynak- lan değerlendirir. Bu baglamda çoğulcu düşünür. Ço- ğulcu kültürün toplumlar için bır değer olduğunu bi- Hr \ e bu varsılhğın her boyutunu ılgi ve hoşgörü ile öğrenır; bundan tat alır. Egitilmiş insan, yaratıcıdır ve çok yönlü geüşmeye açıktır. Buna karşılık yalnız bir yönüyle bilgılenmiş ki- şi. yukanda sayılan davranışlardan yoksundur. Sa- nat algısı tek yanlıdır ve kendi öznel beğenisı ile sı- nırlıdır. Eleştirel düşünemez, değer yargısı gelişme- miştır. Sanat algısı ve estetik gelişme, öteki gelişim alan- lan gibi öğrenmeyle olur. Bu da bır eğitim sürecini gerektinr. Estetik gelişme, sanat yapıtlanna olduğu kadar kışıye renk. çizgi. biçim, ses, görüntü olarak ulaşan doğal ve insan yapısı nesnelere değer yargı- sı ile yaklaşma ve tepki verme ile iigılıdir. Bu an- lamda gelişme öznel kanı'dan nesnd değer yarjps'na ya da bireysel tercihten evrensel ölçürJere doğru olur. Sanat algısı ve estetik beğenı ınsanın büyümesine koşut (paralel) gelişemeyeceği gibi, bu gelişme bir insanın toplum içindeki yen ve orunu (mevki) ile de koşutluk göstermez. Yukanda da değinildiği gibi bu bir eğitim soru- nudur. Bır kışi kendı uzmanlık alanında çok yetkın, çok bilgıli olduğu halde estetik beğenı yönünden çok alt düzeylerde kalabılır. Bir başka deyişle, kışi mü- hendıs, doktor, öğretmen, yönetıci olabilir. Bu, o kişinin eğıtimınin bırbölümünü oluşturur. Ancak ay- nı kışi bır sanat yapıtı karşısında küçük bir çocuğun vereceği tepkıyi verebilır. Bu düzeyin tepkisi ise "Ben öyle begeruyonım". "Benim öyle hoşuma gi- dıyor* 1 gibi tümcelerle belirtıhr. Buradan anlaşıla- cağı gibi estetik beğenmın alt düzeyı özneldir. Bu îLU Mustafa Kemal Üni. Güz. San. Fak. Dek. düzeyde kişi sınırlı deneyimıne ve bilgisine göre beğenisini açıklar ve bu sınırlı deneyimine göre ter- cihini yapar. Kişinin estetik beğenı düzeyı, aldığı sanat eğiti- mine bağlı olarak gelışir. Bu egıtimle birlikte kişi. yavaş yavaş tanıdık bildik konulara ilgiyle beğeni- sini ortaya koyar. Daha sonra yapıtın niteliksel de- ğerlerinden çok) apıtta > er alan öykü ve olaylar ter- cihnedenıolur SanatsalgüzeUikılekoougüzeffiği'nin kanştınldığı bır başka aşamada, yapıttakı konunun güzelliğine dıkkat edilir. Bır başka deyişle bir yapı- ta konu olan kadın güzelse yapıtın da sanat yönün- den güzelliğine inanilır. Estetik deneyimi olan ve bu alanda bılgılı, eği- timli kişilerin ulaştığı son aşamada yapıtın kurgu- su, simgelenn arüamlan, biçimın kişıde uyandırdı- ğı estetik doyum ve evrensel ölçütler sanat yapıtına tepki vermede önem kazanır. Eğinmlı insan kimlığı kazanmamış bireyler bu son aşamaya ulaşamazlar. Estetik tercihleri alt düzeyler- de kalır. Böylesı davranışlar sergileyen yetışkinler- le ülkemizde çok sık karşılaşılmaktadır. Bu kişile- rin değer yargılan ve estetik yönden kişısel tercih- len kendi özel yaşantı sınırlan içinde kaldığı süre- ce çok zararlı sayıİTnaz. En fazla o kişinin evine git- tiğinızde rahatsızlık duyabiürsiniz; ancak, bu kişi top- lumda etkın bir konumda ise o zaman zarar bütün topluma yansır. Yönetid saynhğı: Yetersiz olduğu bir alanda et- kin olmava çalışan ve kimi yöneticilerde görülen bu davTanış, yönetıci saynhğı (hastalığı) olarak da ta- nımlanabilır. Belirtisi, "B«ı yöneticryim, her jeyde en doğru karan ben verirmT olarak ortaya çıkar. El- bette her yönetıcıde bu saynlık olmaz ve yine her yönetıcıde bu saynlık belirtileri aynı şiddette görül- mez. "Bflmcdiklerini bilenler'' olarak tanımlanabi- len bu ıkincıler, kültürel anlamda çevrelenne çok ya- rarlı olamasalar da zararlan, yararlı olamayışlan ile sınırlı kalır. Daha da önemlisı uzmanlık gruplanna danışarak olumlu davranış sergileyebılırler. Ama ilk gruba gırenler, "Bana göre güzeT söy- lemiyle çevTelerini çirkinliklere boğarlar Kendı es- tetik tercihlerinin en doğru olduğuna ınanıriar ve çev- relerindekilerin de buna inanmasını isterler. Kendı tercihlerinin dışındaki sanat yapıtlannı önemsemez- ler. Çünkü o yapıtlara estetik bılgı ve deneyımle yaklaşmayı bilmezler. Onlar için yapıt, tanıdık bir şeye benziyor ya da o şeyi çağnştırıyorsa güzeldır. Simgesel, anlamsal çözümlemeyi bılmediklerinden bir yapıtı sakıncalı bulup yasaklayabilirler. Böylesı estetik beğeniden yoksun kişilerin çevTelennde salt çıkarlan için hizmet etmek isteyen pek çok kişi de vardır. Bu kişiler. her kente. her köşe başına ne n\- duğu, ne anlam taşıdıgı belirsiz nesneler dikerek hem güzellik sergilediklerini sanırlar hem de para kaza- nırlar. Birçok kentimizdeki çirkin görünüm ön, kül- rürel kimtik ka\ bının ve bozulan kent dokusunun so- rumlusu zincirieme olarak kimi yöneticilerie, onla- nn > ürekJendirdiği ve beslediği bu tüccar u> gulayı- cılardır. Çoğu kez \etke sahibi kişilerin estetik beğe- nidüzeyierindekidüsüklükda>atmacıbirdurumgös- terir; bir şe> üı güzelliğine > a da çirkinliğine kendile- ri karar verir ve bu karann herkes tarafından onay- lanmasını isterler. Bu davranışlannı da "Ama çoğun- luk bunu beğeniyor. bunu ıstıyor" savlam la destek- temeye çabpriar. Buradaki çoğunluk. kendisi gibi düşünenlerdir. Ahiaksal sorun ve para: Burada karşımıza salt yetersiz sanat eğitimine dayalı estetik algı düzeysiz- liğı değil. aynı zamanda ahlaksal bir sorun da çık- maktadır. Insanlarda ahlaksal gelişme tıpkı estetik gelişmede olduğu gibi kışisel gereksinimlerden top- lum un beklentılenne ve kurallara, daha sonra evren- sel yargiya doğru olur. Son aşamada yargı. soyut ve bırey düşüncesme yönelik ilkelere dayanır. Toplum- sal uzlaşma, birey haklan iyiyi, doğruyu belirler. Bu- rada iyı ve doğrıı, artık eşıtlilc, insan onuru, evren- sel yargı ve adalet kavramlannı içerir. Şimdı.estetikgelişiminitamamlayamamışbrrki- şı, eğer ahlaksal gelişme yönünden de bencillıkten kurrulup üst aşamalara ulaşamamışsa karşımıza kül- türsüz ve kültürsüzlüğünden hiç utanmayan bır ye- tişkin olarak çıkar. Bu kişiyi, eğer yetke sahıbiyse, bu aşamada engellemek çok zordur. Bulunduğu ko- numu ya da paranın kendisine sağladığı olanaklan dayatmacı dkvranışı ile alabıldığine kullanır. Tek yanlı sanat algısı. siyasal koşullanmışlığı, hazır ol- madığı halde elde ettıği yetkesi, ak estetik ve ahlak düzeyi ile yapmayacağı şey yoktur. Tarih ve kültür varlıİdannı yok eder. Sanat yapıtlannı umursamaz, bulunduklan yerlerden dayanakstz nedenlerle kal- dırtır. Çe\Tenin uy-umsuz beğeni yoksunu nesneler- le donatılmasma izın verir. Ülkemizde orun, para ve kültür her zaman koşut- luk göstermemektedır. Kimi varsıllarkültürsüzlük- lerini gizleme gereği de duymazlar. Çünkü parala- n vardır. Bu para, etraflannda kümelenen kültür yoksunu kışileri sözde sanat(!) adına yüreklendırir. Kültürel anlamda bihsiz kitleleri bu yönde etkiler- ler. Bu sözde sanatçılar(!) bozuk Türkçelen, düzey- siz davranışlan ile eğitimsiz kitlelere "Ben de siz- denim". "Bakgeldigimkesimiunurmadjm" ıletisı- nı vermek isterler. Bunu başanriar da. Sonuçta ken- dılenni yweklendiren külrürsüz paralı kesimin bır parçası olup çıkaıiar. Burada en çok zarar gören, el ın- de olmayarak bilisız, kültürsüz kabnış kitlelerdir. Duy- gulannı sömüren, estetik anlamda düzeysız kalma- lanna neden olan bu yoz kültürün baskısı altında ezi- lirler Toplumca yarattığımız bu eğirjlmemiş, kültürsüz insan tipınin sorumlusu, yetersiz eğitim ve bu yoz- laşmaya seyirci kalanlardır. Yıllardır ülkemizde oyunlar hep eğitim üzerinde oynanmaktadır. Sanat eğitimi okul ızlencelerinde güçlükle yer bulur. tz- lencelerde ötekı derslere göre oranı çok düşüktür. Çoğunlukla okul yöneticilennin, ana-babalann sa- nata yaklaşımlan olumsuzdur. Ulusumuzjçin. kül- tür yozlaşmasını durdurmaya yönel ik en doğru kül- tür hedefleri saptanmalı ve yetkili kunımlar bu he- deflerin gerçekîeştjrilmesine yönelik olarak uyanl- malıdır. Konu komşu, dost ahbap, bayram günlerini kent dıştnda ge- çirmeye mi gittıler? Evde yalnız mısınız? Kutlamalar, el öpme- ler öptürmeler bıtince kendinizi bir yalnızhk içinde mi hıssede- ceksıniz? Böyle miydi eski bayramlar diyeceksiniz?.. Geçmiş zamanlan düşünerek... Bayramlar, çocuklar ıçindir. Öyleydi, ama şimdi beş-on gün bayram olunca kendimizi, bir yedere atmak için sabırsızlanıyo- ruz. Akdenız mi, Karadeniz mi, Uludağ mı, neresi? Bunca yol yorgunluğunu göze almak, bunca masrafa katlanmak. Sonun- da, 'oh ne eğlendik ne eğlendik' desenız de şu bayram dinlen- cesını evinde geçirentere ımrenmek!.. Ama ben sizi oturduğunuz yerde bir geziye çıkaracağım. Ne- . reye mi? Günlerdır ıçimde kıpraşan bir özlemi birlikte yaşama- ya... "Sizhiç yaşamınızda geceyansı kalkıp kilometrelerce yolyü- " rüyerek kuş ötüşû dinlemek için biryehere gittiniz mi? Bu ışın ayını, gününu bekleyip hazıhığınızı bitirip işinizi gücünüzü bı- - rakıp yaptınız mı böyle bır şey?" Bu soruyu soran yıllarca belediye başkanlığı, mılletvekılliği, bakanlık üstlenmiş bır kişi, bir dost, gerçek bir Muğlalı. Sevgi- li Erman Şahin... "Baharda Karabağlar'ın en önemli özelliğibülbüldür. Buma- saHara şiinere konu olan efsane kuşun mekân tuttuğu yerter- • tien biridır Karabağlar... Nisan ortasında gelir yuvasını yapar, yumurtlar, yavrusunu çıkanr, büyütür, uçurtur ve haziran orta- lannda kaybolur." Şimdı ocaktayız. Oralarda bülbül de yok, şarkısı da!.. Ama EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Bülbül Sesleriyle nisana ne kaldı? Bılmem o güzel kuş hâlâ Karabağlar'a geliyor mu? Yoksa günden güne değışen, yeni yeni evler, köşkler ara- sında eskı mutluluğunu duyamayan bülbül de, o güzel Kara- bağlar'dan uzaklaştı mı? Erman Şahın'in "Muğla Yazılan" adlı kıtabı bu yöreyı seven- ler, anlamak, tanımak isteyenler için bir kılavuz yaprt... Muğla'nın geçmıştni.butün özeltiklen, güzelliklenyietanıyorsunuz, geienek- leri görenekleri, yemeklen, ınsanlan, her şeyiyte... Özellikle Ka- rabağlar1 !, bülbülleriyle... Erman Şahın, "Bülbül dinlemeye gelen adamı görünce şa- şarsınız, o günlükyaşamınızda hiç dikkat etmediğiniz bir Muğ- lalıdır" diyor... Sessiz btr küçük esnaf, bır memur, bır ırgat, bir boşgezer, bir doktor, bır avukat, hemangi biri. "Mayısta atına eşeğine arabasına bınip gelmiştir. Yaya gel- miştır... Azığı yanındadır. Ortalık dız boyu ottur, kızılcıklar, bö- ğürtlenler, güller, ayva ağaçlan çiçek içindedir. Asmalarpatla- mış, çınartar, karaağaçlar ortalığı yeşile boğmuşlardır. Bvlbul nereye gidebilir? Oralardadır. llerdeki kızılcık ağacındadır, ya- hut şu taraftaki kalabalığm içindedir. Hiç belli olmaz, gelir evin önündeki erik ağacına, şu ayvaya gelir, ınsandan kaçmaz. ken- disi için gekiiğıni bilir sanki o adamın." İnsan, 'an mayıs olsa da gitsem, Karabağlar'da bülbül din- lemeye' diye içınden geçinyori.. Işte yaşamanın tadı, kendinı, varitğını duymanın, gürideiik dertlerden uzaklaşmanın yolu!.. Geç- miş zamanlardan bugune gelen bır yaşam tadı!.. Erman Şahin söylemiyor, günümüzde de bu güzelliklerin var olup olmadığı- nı... Kimbilir belki de çocukluğunun, gençliğinin düş dünyasını anlatıyor... "Muğlah sessızce dolaşır oralarda. Nevalesini çıkanr. Kovay- la su çeker kuyudan, rakısını doldurur, havuzun başına koyar. Erık kopanr beş on tane. Biraz peynir, biraz et, bir küçük turp getirmıştir. Kara saplı karpuz bıçağını çıkanr, mezesini doğrar rakı bardığının yanına." Sonra ne mı olur? Gün batmaktadır, Muğlalı ile bülbül ara- sında btraşk başlar. Tanyen ağanrken bülbül yorulur, susar. Muğ- lalı da uykusuz dönüş yoluna çıkar, ama mutludur. Bu bayram gününde kısa bir yolculuk. Oturduğunuz yerden birden kanatlanarak Karabağlar'a doğru uçmak gelmedi mi içi- nizden? Bır mayıs akşamını Karabağlar'da yaşamak, beyazpey- nirte rakı, sevılen dostlar. Bır de bülbültenn sesi!.. "Cumhuriyet" artık Ergun Balcı'sız. Otuz ytlltk bir dostun, değerli bir yazann yokluğuna alışmak zor. Zarnanla acı daha da deralşşecek.Yakınlarına, arkadaşlanna, tüm qkui1anna,.(. başsâğlıgı dllemek isterîm. Anısı her zaman içimde"' yaşayacâk... PENCERE Gözyaşından Mercek... Upuzun boyunun daha da ince gösterdiğı bedeniyle gazetenin kondorlannda dalgalanarak yürüyen Ergun, bana uzak bir yıldız- dan gezegenımize düşmüş gibi gelirdi. Bir dünyalı nasıl böyle olabilirdi?... Kimsenin erişemeyeceği, dokunamayacağı, ilişemeyeceği bir uzaklıkta... Amayakın.. Dost.. Sıcak.. İnsan. Cumhuriyet'i Cumhuriyet yapanlann başında geliyordu Ergun, sessiz kahraman, soluklu direnişçi, yüceliğin alçakgönüllü simge- si... Pınl pınl btrkafa.. Saydam bir bilinç.. Sarsılmaz bir meslek ahlakı, bir ömür boyu doğrunun izini süren sabır... • Ergun'un dış politika yazılan, evrenseli kucaklayan duyariı birte- razide tartıya vurulan mantığın sonucunda oluşurdu; kuramsal içe- riğe oturtulan analitik yöntem, Balcı'nın yazılanndaki özellikti. Ge- zegenimizde insanlık açısından olması istenenle olabilırliğin arasın- daki çizgiyi kesinlikle ayıran gerçekliği gözardı etmeden olaylan ir- delerdi. Cumhuriyetçi devrimciliğin toplumcu demokrasiyie yuğrul- masından kaynaklanan bilinç, ömür boyu Ergun Balcı'nın kılavu- zu oldu. Dünyayı yaşanmaya değer kılan güzel insanlardan biriydi. övgü gibi görünen sözcükler, Ergun Balcı için söylenince, gerçeğin dile getirilmesinden gayn bir anlam taşımazlar. Ne para, ne pul, ne koltuk, ne de mesleğinde göstenşi yeğleyen bir tutum!... Yaptığı işe âşıktı, kendisini bütünüyle gazetecilık mes- leğine vennişti; gölgede kalmayı yeğleyen bir aydınlıktı. Dostluğumuz 196O'lı yıllarda başlamıştı; gazetenin içinde kimsey- lesürtüştüğünü görmedim; bir makamageçmek için küçük parma- ğını bile kımıldatmaz; ama, yazısının gerçeği 12'den vurması için "akıl-bilim-araştırma" silanının "göz-gez-arpac/k" doğrultusunu yakalamak yolunda soluğunu tutardı. Kendinden küçüklere büyüklüklerini duyumsatan bir büyüktü. • Iki buçuk yıl önce yakalandığı ölümcül hastalığı yendiği zaman, doktoriar demişlerdi ki: .. "- Bu yengi en çok iki buçuk yıl sürer..." Hiç unutulmayan, hep anımsanan, ama aramızda hiç konuşul- mayan birşeydi bu!... Doğasısuskunolduğundan, kendisini hiç so- run yapmadığından, acılannı dile getirmediğinden, hüzünlerini tek başına yaşadığından Ergun'un içten içe ölümle nasıl bir hesaplaş- maya girdiğini kestirmek olanaksızdı. Ancak biliyordum ki bütün inanç- lann, akıllann, bilinçlerin kestştiği kavşak noktasında duruyordu. Şah Sincan'ın Kutbeddin Haydar için söylediği dizeler, öiümü ciğerime bıçak gibi saplanan Ergun'a dört dörtlük bir incelikle ya- kışıyor: Kuoı yerde oturmuş bir rind gördüm Ne kûfür kaydındaydı, ne Islam Ne dünya umurundaydı, ne din Ne Hak ile mukayyetti, ne hakikatle ., J, . ,; Ne tarikata bağlıydı, ne yakiyne . . - , . ' Iki âlemde bu iş kimin harcı?... Ağlamasını bilmem, ama, Ergun'un ölümünü duyduğum andan bu yana, dünyaya bir darnla gözyaşından oluşan mercekten ba- kıyorum. tntn + AL Cumhuriyet Mahallesi adım adım gerçekleşiyor. Ş İ M D İ S I R A O R T A K T Â S A R I M S Ü R E C İ N D E ! (P'umhuriyet Mahallesi düşümüz gerçekleşiyor... Cumhuriyet Okurlarının, Cumhuriyet dostlarının... bu ülkenin aydınlık insanlarının düşü gerçekleşiyor... Hep birlikte gerçekleştiriyoruz...adım adım! Işte 1. adım: Mimari Danışmanlık Büromuz kuruldu. Cumhuriyet Mahallesi'ne kanlan tüm dostlanmızın bir an önce uğrayıp "nasıl ev, nasıl yaşama alanları" düşlediklerini anlatmalarını, gelemiyorlarsa yazmalarmı rica ediyoruz. Tüm görüşler akndıktan sonra geliştirilecek ev seçenekleri arasından herkes kendisiyle en uyumlu olanı saptayacak. Böylece mahallemizin, hepimizin ortak beğenisini ve ortak yaşama bilincini yansıtan bir mimari kişiliği olacak. 2. adım: Tapu dağıtımı sürüyor. İşlemleri tamamlayıp tapunuzu almanız için, aşağıda belirtilen Cumhuriyet Kitap Kulübü bürolarından birine başvurmamz yeterli. 3. adım: Bağlantı Büromuz açılmak üzere. Arsasını görmek isteyenlere yardımcı olmak üzere, Cumhuriyet Mahallesi'nde bir Bağlantı Bürosu oluşturuyoruz. 4. adım: Şubatta ağaç dikiyoruz. Şubat içinde, Cumhuriyet Mahallesi'nin kurulacağı arazide buluşup tanışacak ve arsalarımıza kendi ellerimizle ağaç dikeceğiz. Dikimde yardımcı olacak elemanları ve bedelini ödeyerek satın alabileceğiniz fidanları biz sağlayacağız. Kesin tarih sizlere yazılı olarak bildirilecek, ayrıca gazetenizde de yayınlanacak. Sevgili dostlanmız, Cumhuriyet Mahallesi'ni duyurmamızla birlikte başlayan yoğun istekler, parseller kısa sürede bittiği halde sürüyor... Bu başvuruları karşılamak için de çahşıyor ve çok yakında yeni haberler vereceğimizi umuyoruz. Cumhuriyet mahallesi "Doğayla uygarlık buluşuyor" Tapu için başvuracağınız Cumhuriyet Kitap Kulübü bürolan: Istanbul Markec tstiklal Cad-, Zambak Sok. No:4 Kat:1 Beyoğlu - İSTANBUL (Aksanat karşısı) Tel: 252 38 81 -252 38 82 Faks:252 38 62 »Ankara: Atatürk Bulvan No: 125 Kat:4 Bakanlıklar - ANKARA Tel: 419 50 20 pbx Faks: 417 19 57 Izmir Halit ziya Bı^an 1352. Sok. No: 2/3 Alsancak - İZMİR Tel: 441 12 20 pbx Faks: 441 91 17 «Adana: Çınarlı Mah. 5 Sok. No: 1/1 Aksu Han Dörtyolağzı - ADANATel: 363 12 12 pbx Faks: 363 12 15
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear