22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 30 AĞUSTOS 1998 PAZA 14 KULTUR Osman Şengezer; soran, tartışan, bilinçli genç kuşak izleyicinin ilgisinden çok mutlu 'Hayatmı dekor ve kostüm'NURDAN CtHANŞÜVfUL Opera. baJe ve tiyatronun mutfağında yetişen de- kor kostüm ustası Osman Şengezer, bu yıl profes- yonel meslek yaşamının 37. yılını kutluyor. Şen- gezer gerek Devlet Opera ve Balesi'nde gerekse özel tiyatrolarda sahnelenen 400'den fazla yapı- tın dekor ve kostümünü yaprı. 1962 yılında An- kara Devlet Opera ve Balesi'nde başladıği mes- lek yaşamını IstanbuJ Devlet Opera ve Balesi'nde başdekoratör olarak sürdürüyor şimdi. Şengezer, Türkiye'de balenin kurucusu olan Ninette de Va- lois'in ve Ingiliz Kültür Derneği'nin katkılanyla 1967'de Londra'da Kraliyet Opera ve Balesi'nde. 1981 yılında Institute of International Educati- on'ın da.vetlisi olarak Amerika'da, 1983 yılında da Macar International Theatre Institute'ün davetlı- si olarak Budapeşte'de inceleme ve araştırmalar- da bulundu. Bu alanda bırçok ödülün de sahibi olan Şengezer. son olarak geçen yıl Kenter Tıyatrosu tarafindan sahnelenen HeJen Heien adlı oyunun de- koruyla Avni Dılligil Ödülü'ne değer bulundu. Şengezer, 'Dekor Kostüm Osman Şengezer' ve 'YazüarOsman Şengezer' adlı iki kitap da yayım- ladı. - V ıJlannra dekorve kostümeadadınız. Nasıl abl- dınız bu işe? OSMAN ŞENGEZER - Sekiz yıl, neredeyse iki üniversite yılı hem sahnede hem de atölyeler- de dörtayn dekoratöreasıstanlıkyaptım. Uzun sü- re Türkiye'de dekoratörlük yapan Ulrich Dam- rau'ya dâ üç yıl asistanlık yaptım. Okullu değil. alayh dekoratör oldum. Sonra Ankara Devlet Ti- yatrosu'nda başladım. Devlet Tiyatrolan; Devlet Opera Balesi ve Devlet Tiyatrolan olmak üzere ikiye aynldı. Gerek Ninette de Valois ıle olan iliş- kim gerekse baleye olan yakın ıJgim nedeniyle ope- ra-baleyi seçtim. 'ekor yapmaya başladığımda Türkiye'de çok az sayıda dekoratör vardı. Ben yorumu seyirciye aktarmak isteyen bir dekoratördüm. Farklı bir bakış açısı getirdim Türk dekoruna diye düşünüyorum ve hâlâ da öyle olduğuma inanıyorum. Bütün hayatımı dekor ve kostüme adadım. Insan mesleğini çok seviyorsa bu onun yaşam biçimi ,, , oimalıdır diyorum. - Neden dekor, kostüm? - Resim, heykel yapmayı çok seviyordum. Ben hiçbir zaman sahne önünde olmayı ıstemedim Hep düşünen, kotaran beyın olmayı istedım. Bu dekor kostümle çok güzel bırleşti. Buna paralel olarak dekor ve kostümü hep bir arada düşündüm. Kostümü dekora. dekoru kostüme paralel olarak yaptım. - Dekor gerçekleştirme aşamasından biraz sm eder misiniz? - Önce memi okuyorum. Sonra yazannı ya da bestecisini etüt ediyorum. Ondan sonra kendıni- zı ortaya koymaya başlıvorsunuz. "Bu oyundan ne anladım, oyunun mesajı bence budur, seyirciye bu mesajı nası) veririm'' sorulan gündeme geli- yor. Sonra rejisörgeliyor. Dahabaştaiki kutupkar- şt karşıya geliyorsunuz. Rejisörün yorumunu kop- yalayan bir dekoratör olmadım. Rejisörle birlik- te tartışmalar başlar. Ortak yönler varsa bu, piye- sın lehinedir. Zıtlıklar olduğunda birbirimizi ik- na etmeye çalışınz. Bu tartışmalar çok faydah bence. Son fikirlere göre de neleryapılacağına ka- rar verilir. - Dekorun her aşamasında yer alıyorsunuz. Bu- nun zor yönleri oisa gerek. - Çizdiğinizi nasıl halledeceğinizi de düşün- mek zorundasınız. Avrupa'da dekoratörleryalnız eskizlen çiziyorlar, gerisini teknik müdürler hal- lediyor. Siz dekorunuzun heraşamasını düşünmek zorundasınız. Bu açıdan Türk dekoratörlerine. 7 " 7 Emma Thompson gerçekyaşamında da mllerindekigibi: Güçlü, gelenehel, tutucu ekistediği özgür olmak..KültürServisi- Emma Thompson so- ğukluğunda, mesafeli duruşunda yine de bir incelik, bir nezaket taşıyan, tipik bir fngiliz kadını. "Aşk ve Yaşam"dakı (Sense and Sensibiliry) başansını da bü- yük olasılıklabuyönüneborçluydu.Ja- ne Austen'in kitabından yola çıkarak se- naryosunu yazdığı filmde canlandırdı- ğı Elinor Dashwood karakterinin ölçü- lülüğünde de soğukluktan ziyade bağlı- lık, kendini adamışlık hâkimdi. Thompson bütün dünyada tanınan bir şöhret olduğunu hiç kimseye hissettir- memesiyle tanınıyor. Hiçbir görüşme talebini karşılıksız bırakmıyor, bırakılan hernoruyanıtlıyorsanatçı.Bununnede- ni ise kariyerinin özel bir büyüsü oldu- ğuna inanmaması. Herkes gibi kendi işi- ni yaptığını, mesleğini icra ettiğini dü- şünüyor. fki Oscar'ı var sanatçının. Onu ayn- calıklı kılan şey Oscartarihinde hem se- naryo hem de en iyi oyuncu Oscar'ını al- mış tek sanatçı olması. "Aşkve Yaşam"da Jane Austen"in romanından uyarladığı senaryoyla Oscar heykelciğini kazanan Thompson'a En İyi Oyuncu Oscar'ını da "Honards End"deki rolü getirmişti. Londra'da, dünyaya geldiği sokakta yaşıyor Thompson bir Hollyvvood yıldızı ol- mak istemiyorkesinlikle. Böyle birkay- gısı olmadığından çok büyük birkolay- lıkla hayır diyebiliyor pek çok teklife: "Eğer istediğim Hollyvvood'da yaşamak olsajdı bir film şirketi bilekurabilirdim, ama ben bir yıldız olmak istemiyorum. Tek istediğim şey senaryoyazmakve ba- na uygun roilerien iyi şekilde canlandır- mak. Evimden aynlmaya da hiç niyetim yok." Şu anda Londra'da. dünyaya geldiği so- kakta yaşıyor Emma Thompson. Oyun- cu olan annesi PhyUida Law ve ailenin üçüncü oyuncusu Sophie ile de komşu. Üç kadın. sanatlannın yanı sıra evin ba- bası Eric'in, Emma Thompson yirmi yaşmdayken genç yaşta ölmesi nede- niyle sımsıkı bağlanmışlar birbirlerine. Ailesinden gelen bir alışkanlıktan ola- cak, birlıkte yaşayacağı GregWiseda bir oyuncu. Ancak özel yaşamını herkes- ten uzak tutma konusundaki özeni, iliş- kısi hakkında hiç konuşmamasına neden oluyor. Özel yaşarruyla ilgili sorularla kar- şılaştığmda kendisiyle özdeşleşmiş in- celığı nedeniyle geride çeviremiyorso- runun sahibini. Utanıyor, kızanyor, ba- şını önüne eğiyor mahçup bir edayla. Sorunun sahibi de işi dururken kendin- den söz etmeyi sevmediğini anlıyor ça- bucaL Emma Thompson'ın bu aralar en çok konuşmayı sevdiği şey Pinochetrejimı tarafindan öldürülen Şilili şarkıcı YTctor Jara'nm yaşamından yola çıkarak kale- me almaya başladığı filmin senaryosu. Enıma Thompson'ın duyarlı, tepkili yanı îngıltere'deki politikacılarlabaşını derde sokuyor. Gösterişli, samimıyet- siz, npik bir yıldız olmasını bekliyorlar Thornpson'dan. Ama o kendi kendisi ol- manın mücadelesini veriyor. Insanlar scnradan arkasmdan gülseler bile poli- tık görüşlerini ulu orta belirtmekten hiç sasınmı>or. Keuteth Branagh ile evlendığinde ba- sm onlann birbirlerinı gerçekten sev- difclerinıgörmezden gelerek tıpkı 'Vrvi- en Leigi) ve Laurence Oliver' gibi Ken veErc. ıklısi yaratmıştı. Evlililderinin so- na ennesmde, basının, omuzlanna asla cailandıramayacaklan roller yükleme- ff Hollywood yıldızı JL \*. olmak istemiyor Emma Thompson. Böyle bir kaygısı olmadığından çok büyük bir kolaylıkla hayır diyebiliyor pek. çok teklife: fe Eğer istediğim, Hoİlyvvood'da yaşamak olsaydı bir film şirketi bile kurabilirdim, ama ben bir yıldız olmak istemiyorum. Tek istediğim şey senaryo yazmak ve bana uygun roileri en iyi şekilde canlandırmak. Evimden aynlmaya da hiç niyetim yok.' lerinin de etkisi vardı. Gerçek yaşamında da tıpkı canlandır- dığı rollerdeki gibi güçlü, geleneksel, tutucu bir Ingiliz kadını Emma Thomp- son. Araba kullanmayı sevmeyen sanat- çı, çoğu kez sıradan insanlar gibi met- royla yolculuk etmeyi taksıye binmeye yeğliyor. Insanlardan kopmamanın. ken- disine, rollerine adapte olurken çok yar- dımcı olduğunu düşünüyor. Öte yandan ne kadar isterse istesin gittiği her yerde insanlar tarafindan ta- nınıyor olmak. onun istediği gibi sıradan bir insan olarak yaşamasına engel oluş- turuyor elbette. Yıne de kim olduğunu insanlara unutturmak için elinden ge- EmmaThompsonJaneAıısten'ın romanından senanolaşördiğı 'Aşk ve Yaşam 'da. lenı yapıyor. Amerika'da yaşamak iste- memesinin nedenlerinden biri de bu. Çocukluğunun geçtıği sokakta beyaz- perdedeki değil de gerçek Emma Thomp- son gibi yaşayabiliyor. Amerika için ise şunlan söylüyor: "Kabalık etnıck iste- mhorum, ama Los Angefes'ta tek güzei se> kentten a>rılacak olduğunuzu bil- mek." Emma Thompson bir kadın için en önemli şeyin kendi parasını kazanmak olduğunu düşünüyor. Hayatta gurur duy- duğu tek şey annesi ve kardeşiyle birlik- te hayatlan boyunca kendi geçimlerini kendilerinin sağlamış olması. Thomson, Aşk ve Yaşam'ın senaryosunu da bu gü- Emma Thompson şu anda Şilili şarkıcı VktorJara'nın yaşamını senoryaJasünyor. venden yola çıkarak yazdığını söylüyor. Sanatçının bir Jane Austen kJasiğini be- yazperdeye aktarmasında, yazdığı tele- vizyon dizilerine yönelik eleştiriler de et- kili olmuş. Sanatçının bu dizilerdeki tar- zı Victoria dönemi üslubuna yakın bu- lununca yapımcılar bu kez bir Victoria klasiği uyarlaması için çalmışlardı ka- pısını. Thompson kendi ayaklan üzerinde durmayı yeğliyor Bu kez klasik biryapıttan değil, VTc- tor Jara'nın dul eşi Joan'ın yazdığı bi- yografıden yola çıkıyor Thompson. Üs- telik bu kez Jara'nın yaşamını senaryo- laştırması için bir teklif de almamış. "BunuJoan ve kendim içinyapryorum" diyor Thompson. 'An Unfinished Song' (Bitmemiş Şarkı) adlı yapıtta kendisi de rol almak istiyor Thompson. Öykü Şi- li'ye giden bir Ingiliz dansçı ve Şili'nin en önemli halk kahramanlartndan biri ara- sındaki aşkı konu alıyor. 15 yıl boyun- ca hiç azalmayan bu aşka. Jara'nın mü- ziği ve sözlerinden rahatsız olarak onu öldüren baskı rejimi son vermişti. Thomp- son aşkın gerçeklerini irdelemek istiyor bu filmde: "Farklı sınıflardan ve farklı kültürierden gelen ve 1960'lann Şilisi'nde buluşan iki sıradışı dehanın aşkı bu." Sa- natçı bu kez İngilizce başlayan ve Şili dilınde son bulan bir film yazmak isti- yor. En büyük amacı dillerarasındaki ge- çişi izleyiciye hissettirmemek. Şu anda bir talep olmasa da yapımcı- lann filme ilgi gösterecekleri kesin. Sa- natçının Amerika'da sağlam bir izleyi- ci kitlesine sahip olmadığını düşünme- sine karşın John Travolta'yla birlikte rol aldığı ve Bill Clinton'ın son dönemler- deki seks skandallanylaörtüşen "Primary Cotors" adlı filmle Amerikan izleyici- sinden de büyük beğeni topladı. Bu film- den elde ettiği gelir: Thompson'ın, evi- ne kapanarak yeni senaryosu üzerinde yo- gunlaşmasına olanak sağlıyor. Film ekim ayında İngiltere'de gösterime girdiğin- de sanatçı senaryosu üzerinde çalışma- yı sürdürüyor olacak. Emma Thompson'ın ömek kahrama- nı. Jane Austen'in izinden gelen Victo- na dönemi kadmını görseydi "İyi, çok iyi" derdi büyük olasılıkla. Ancak Thompson iyi ya da kötü konusundaki aynmlara da çok fazla inanmıyor artık. Tek istediği şey özgür ve bağımsız bir kadın olmak. sahne tasanmcılanna büyük hayranhk duyuyo- rum. Marangozu, boyacısı, atölyesi yok. 45-50 yıldır çok iyi dekorlar yapılıyor. Türk dekoratör- îerin yaşadığı zorluğun binde birini yabancı de- koratör çekmez. - Dame Ninette Valois'in meslek vaşamınızda önemli bir yeri var_ - llk başladığım dönemde Valois baleyi idare edi- yordu. Ben de sürekli sahnede olduğum için ara- mızda bir iletişim söz konusuydu. Valois'in önce çevirmeni oldum, daha sonra dekor, kostüm ve ışık asistanı oldum. Bir gece saat 23.30'da habersiz evi- me geldi \ e "Çabuk eskizlerini göreceğim, çünkii çok büyük bir baJe prodüksiyonu yapıyorum. Ye- ni birinin, senin gibi gözü paıiayan birinin dekor ve kosfümleri yapmasını ıstiyorum" dedi. Eskiz- lerimi gösterdim. Görür görmez "Fevkalade, ya- nn Aydın GünTegöriişmeyegidnürum. Sylvia ba- lesinin dekor ve kostümlerini sen yapacaksın" de- di. Her şeyi önce yabancılardan öğrendim. Turk- ler beni sonra kabullendi. Kendimi sekiz yıl son- ra Madam'ın yardımıyla kabul ettirdim. Bana In- gilizler, Amerikalılar ve Macarlar burs verdi. - Başladığınızdan bu yana teknik ve sanat anla- yışınızda ne gibi değişiklikler oldu? - Dekor yapmaya başladığımda Türkiye'de çok az sayıda dekoratör vardı. Ben yorumu seyirciye aktarmak isteyen bir dekoratördüm. Farklı bir ba- kış açısı getirdim Türk dekoruna, diye düşünüyo- rum ve hâlâ da öyle olduğuma inanıyorum. - Neredeyse bütün yaşamımzı kapJryordekor ve kostüm-. - Bütün hayatımı dekor ve kosrüme adadım. In- san mesleğini çok seviyorsa bu onun yaşam biçi- mi oimalıdır, diyorum. Geçen yıl retina tabaka- mın yırtılması nedeniyle bir göz ameliyatı geçir- dim. Ameliyat olmazsam körolma tehlikesiyle kar- şı karşıyaydım. O zaman elimden dekoratörlü- ğüm alınırsa ben ne yapa- cağım, diye düşündüm. Kendimi o kadar bu işe ver- mişim ki başka hiçbir şey yapmamışım. Bir gün dekor ve kostümü bırakmak zo- runda kalırsam ne yapanm, bilmiyorum. Umanm böy- le bir şey olmaz. - Dekor ve kostüm, gös- teri sanatlannın aynlmaz bir parçası. İzie\ici bunun farkuıda mı? - Türkiye'deki izleyici, özellikle de genç kuşak çok bilinçli. Gençler, soruyor, tartışıyor. 23-24 yaşındaki bir gençle, yaptığım bir de- kor hakkında konuşmak, tartışmak çok hoş bir duy- gu. Demek ki o yaşa hitap edebiliyorum. Özellikle al- tı-yedi yıldır Jstanbul Dev- let Opera Balesi hiç boş koltuğa oynamıyor. Cumhu- riyetin 75. yılını kutluyo- ruz, Türk balesinin 50. yı- lını kutluyoruz. Atatürk'ün inanılmaz dehası sonucu bunlan yaşıyoruz. 75. yılı- nı kutlayan cumhuriyet, 50. yılını da balede kutluyor. Olağanüstü bir şey. Dame Ninette de Valois de 100. yaşını kutladı. Kaç ülkede bu kadar köklü bir geçmiş var? Kısa zamanda büyük işleryapıldı. - Genç dekoratörleri na- sıl değeriendiriyorsunuz? - Üniversıtelerin gösteri sanatlan bölümleri arttı. Çok fazla dekoratör mezun oluyor. Mezun oldunuz, fa- kat ne yapacaksınız? Ya Devlet Tiyatrolan'ndan bi- rine müracaat edip kadro- sunagirmeye çalışacaksınız ya da Devlet Operası'na, Balesi'ne. Bu kadrolann hepsi her sene iki-üç kişi aldı ve doldu. Yaş ortalama- sı daha 40 bile değil. Özel riyatrolarda iş bulmak zor. Şimdi televizyon kanallan ve büyük reklam ajanslan zenginleşti, dekorun çok önemli bir unsur olduğunu anlamaya başladılar. Bun- lar ümit verici şeyler. - Dekor ve kostümle ilgj- li iki de kitabınız \ar. Yeni bir kitap daha yazmayı dü- şünüyor musunuz? - Türkiye çok çabuk unu- tan bir ülJce. Bir sezon ön- ce yaptığmız dekoru hatır- laniayan bir ülke. Onun üze- rine ben de inatla ilginç bir doküman olan bu kitaplan hazırladım. Dekor Kostüm Osman Şengezer adlı kita- bı kendi paramla basrırdım. Opera, bale üzerine çeviri- ler yaptım, yazılar yazdım. Bunlan da Yazılar Osman Şengezer adı altında topla- dun. Şimdi yeni bir kitap ha- zırlıyorum. Bu kitapta 15 dekorumu hem teknik hem de yorum olarak açıkJayan bilgiler yer alacak. -Yeni projeleriniz neler? - Geçen sezon Uyuyan Gü- zel' in dekor ve kostümleri- ni yaptım. Ancak Uyuyan Güzel balesi geçen sezon çok az sahnelendiği için bu sezon da sahnelenecek. Da- ha önceden dekor ve kos- tümlerini yapmış olduğum Turandot, Sihirli Flüt, Kral ve Ben sahnelenecek. Hal- dun Dormen'in şiddet film- leriyle alay eden bir oyunu var. Aynca Heien Heien, Kenter Tiyatrosu'nda sah- nelenmeye devam edecek. KÖŞEBENT ENtS BATUR Es: Yüzün Arkasına Gitntek Mayıs başındaydı, 'portre' dizisinde yolun üçt< biri tamamlandığı için, oturup ilk 'es'i yazmıştım 'Karakaiem Portre Üzerine'. Eylülün kapısına da- yandık, birkaç haftalık bir tatilin sonunda, bu ke2 yolun üçte ikisi tamamlandı, ikinci 'es'in vakti gel- di diye düşündüm: Oradan oyunun son perdesi- ne geçeceğiz artık-'portre 'nin sonu gelmez gerçi, ama yazı adamı nerede ne zaman duracağını kes- tirmekte güçlük çekerse, yol da yolculuk da çeki- ciliğini yitiriverir. 500 kellmeyle sınırlı bir portre yazısı, ister iste- mez kendi çerçevesini getirir koyar. Karakaiem çalışmaktan boşuna söz etmedim. Yakınma, ha- yıflanma yok bu söylediğimde: Her şeyin zaten bir sınırı vardır, olur, sınırsızlığın bile. Kaldı ki birdisip- lin işidir de yazmak: Size bir paragraflık yer açıl- sa, sizden tek bir cümlede diyeceginizi demeniz beklenecek olsa, çözüm bulursunuz. Yazı adamı kendisine ket vurulmasından tuhaf bir haz alabilir: Valery'nin nicedir Türkçesinden de okuyabildiği- miz Eupalinos'u öyle kaleme alınmıştır örneğin: Metni ısmarlayanlar kesin bir sınır sunmuşlardır yazara. (Merak duyduğum bir konu: Tahsin Yü- cel, çeviriyi yaparken o ölçüye ayak uydurmayı ak- lından geçirmiş midir?) Sınırsa sınır ama: 500 kelimede hangi rakıma ula- şılabilir? Anıştırma kendiliğınden devreye giriyor her seferinde: Cezanne, bir portre çalışmasını bilmem kaç seansta, şu kadar saat çalışarak ancak tamam- layabilirmiş. 5 bin kelimelik, oldukça geniş bir ya- tak açılırsa yazan kişinin önünde, kuracağı portre ne türden kazanımlara hak kazanabilir? Sartre'ın birkaç bin sayfaya yayılan Flaubert in- celemesi 'Ailenin Budalası'nda, okuma-yazma öğrenme güçlüğü çeken küçük Gustave'a yüzler- ce sayfa ayırdığı bilinir. O bölümü okuyan okur, 'ko- nu'yla kısıtlamaz kendini, kaçını/maz olarak oku- ma-yazma öğrenme sürecine döner, bir otoport- re çalışmasına soyunur böylece. Sartre'ın da, bir başka yandan, otoportresini kurcaladığı ileri sürü- lebilir orada. Şüphesiz, biryağlıboya portre çalışması, ille de karakaiem portre karşısında üstünlük sağlar diye bir kural koyamayız; tersini kanıtlamak için tek bir ressama, söz gelimi Picasso'ya başvurmak ye- teriidir. Gene de, rengin siyah-beyaz denklemini aşan bazı özellikler getirebıldiği açıktır. Işte Kokosch- ka'nın kurduğu yüzler: Yüzeyine baktığımız 'su'yun ayıncı özelliklerini ayırmayı bilmek gerekir. Durgun, çalkantılı, billûrsu, bozbulanık su yüz- leri. Karanlık bir ırmak, sakin bir göl, yaz vakti bir içdeniz, kış ortası bir okyanus: Farklı dereceler içerir karşımızdaki kesitler. Yüzün arkasına gitmek, derken biraz da bu kar- maşaya dikkat çekmek istiyorum. Yüzün, o yüzü bir ayna gibi taşıyan insanın 'rta/'leri vardır-biribi- rine benzemez(ler). llk 'es 'te altını çizmiştjm: |nsan, kimseyi tanımadan^ölürniü{rjsenin bülün halleriy- le karşılaşamazsınız, keridlnizinkilerle bile. Üstüne üstlük, konu gelip portre kurmaya da- yandığında, bir de hal okuma, çeşitli hallere erişe- bilme yetisinden, yeteneğinden dem vurmanın ye- ridir, herkes eşit değildir burada, ne yazık ki ola- maz. Usta fotoğrafçılann bize öğrettiği bir şey bu: Aynı insanı (diyelim Melih Cevdet Anday'ı), aynı makineyle (diyelim sıkı bir Hasselblad'la), aynı gün (diyelim bugün) aynı sonuçlarfa alamaz kimse: Ala- mamıştır. Yüzün arkasına gitmek, çok geniş zamana, in- celtilmiş birözen tanımına, durmadan arttınlmış bir dikkate bağlı bir evrim ister. Portre öyle kurulduğunda, yüzün sahibi de kar- şısına geçen aynadan bir anlığına ürperecektir. Kaunos kaalanı •Kültür Servisi - Muğla'nın Köyceğız ilçesindeki Kaunos antik kentinde, MS 300 yıllanna ait olduğu tahmın edilen Artemis heykeli bulundu. Apollon Tapınağı'nın yanında, 66 yatağı bulunan kutsal mekânın merkezinde, üzerinde boğa. akrep ve insan figürlenyle başında kale burçlannı andıran taç bulunan heykelin, lsa'dan sonra adlannı Yunanca olarak değiştiren Kaunoslulann; kendi dinlerine, geleneklerine bağlı olarak yaşamaya devam ettiklerinin açıklaması olduğu düşünülüyor. Altın Portakal Büyük Jüpisi beliPlenrii • Kültür Senisi - 35. Altın Portakal Film Festivali'nin 11 kişiden oluşan büyük jürisi belirlendi. Bu yıl 1 -5 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek festivalin büyük jürisi EnverÖzer(SESAM), Cengiz Engün (FtYAP). Memduh Ün (FİLMYÖN), Kutay Köktürk (ÇASOD), Hülya Koçyiğit (SODER), Paşa Gündoğdu (SlNESEN). Saim Yavuz (SİYAD), Necmetrin Varlı (TRT Drama Yayınlan Müdürü), senarist Bülent Oran, müzisyen Yalçın Tura. Prof. Dr. Gündüz Gökçelden oluşuyor. Bugüne kadar 12 film için başvuru yapılan festivale son başvuru tarihi de 4 Eylül olarak saptandı. Behçet Gürcan resim sergisî • Kültür Servisi - Behçet Gürcan resim sergisi 1 Eylül günü Ansan Sanat Galerisi'nde açılacak. Gazı Eğitim Estitüsü Resim-lş Böiümü'nü bitiren, 1967'den bu yana devlet resim sergilerine katılan Gürcan'ın Antalya'da açacağı sergisi. 15 Eylül'e kadar gezilebilecek. Haluk Levent konseri • Kültür Senisi - Haluk Levent, 2 Eylül günü Bakırköy Fildamı konser alanında. konser verecek. Organizasyonu Fil Yapım tarafindan gerçekleşlirilen konserin biletleri Vakkorama Taksim, Rumeli, Suadiye, Galleria, Akmerkez mağazaları, Beyoğlu Metropol Kitabevi, Hamlet Kitabevi. Beşiktaş Kabalcı Kitabevi, Kadıköy îletişim Kitabevi, Aksaray Ezgi Müzik. Bakırköy Ezgi Müzik, Martı Kitabevi. Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezi, Galleria Piccatura, Avcılar Çözüm Klıniği'nde satışa sunuldu. Kapadokya B Sanatlan Festivali •Kültür Servisi - Turizm Bakanlığı ile Nevşehir Valiliği'nin ortaklaşa düzenlediği tç Anadolu Kapadokya EI Sanatlan Festivali, Ürgüp-Saruhan Kervansaray'da düzenlenen törenle başladı. Türkiye'nin el sanatlan ürünlenni tanıtmak amacıyla düzenlenen festivale 21 ülkeden 48 medya mensubu ve bilim adamı katılıyor. Fotoğraf sanatçısı Sıtkı Fırat'ın Kapadokya'ya ilişkin dia gösterisinin ardından halı, kilim, seramik, lületaşı, mermer, gümüştakılar, yemeni, el yapımı müzik aletlennin sergilendigi standlar ziyarete açıldı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear