26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 19 TEMMUZ 1998 PAZAf Sedat Celasun toprağa verildi • ANKARA (Cumhurnet Bürosu) - Çanakkale'de geçirdığı kalp krizi sonucu yaşamını yitiren 12 Eylül dönemı Milli Güvenlik Konseyi üyesi. eskı Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral \e eski Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyesi Sedat Celasun toprağa \erildi. Celasun içın dün ilk olarak Jandarma Genel Komutanlığı önünde tören düzenlendı. Törene, Celasun'un ailesınin yanı sıra askeri ve mülkı erkân katıldı. Törenin ardından Celasun'un cenazesi. TBMM'yegetirildi. Emekli Orgeneral Celasun içinTBMM'de vapılan törene Başbakan Mesut Yılmaz. TBMM Başkanvekıllerı Ulue Gürkan \e Hasan Korkmazcan ile çok sayıda bakan katıldı. Sedat Celasun'un cenazesi Kocatepe Camii 'nde kılınan namazın ardından Cebeci Askeri Şehitliginde toprağa verildi. 9 PKK'Iİ öldürüldü • DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Güneydoğu Anadolu bölgesınde sürdürülen operasyonlarda 9 PKK'li öldürüldü. 1 PKK'li de teslim oldu. Olağanüstü Hal Bölge ValilığTnden vapılan açıklamaya göre Diyarbakır'ın Lice ilçesi krrsalında 3, Tuncelf nın Ovacık ilçesi Gökmeydanı bölgesinde 3, Batman merkeze baglı Çanklı bölgesinde 2 \e Mardın'ın Mazıdağı ilçesi Karaalanı kövü bölgesinde de 1 olmak üzere toplam 9 tcrörist öldürüldü. Bu arada örgütten kaçan bir terörist ise Batman"ın Sason ilçesinde güvenlik güçlerine teslim oldu. Başesgioğîu Kastamonn'da • KASTAMONU (AA) - Kastamonu'da bazı açılış törenlerıne katılan lçişleri Bakanı Murat Başesgioğîu. Mahalli Idareler Reformu Yasa Tasartsı'nın. TBMM tatile girmeden yasalaşacağını söyledı. Başesgioğîu. "Tasan yasalaştığı zaman. köv birliklerine ve belediyelere genel bütçeden çok büyük paylaraynlacak. Valiler ve kaymakamlann başkanlığında oluşturulacak köye hizmet götürme birlikleri. yapılacak işleri kendileri planlayacaklar. Vatandaşlar vol, içme suyu, köprü. menfez ve kanalizasvon gibi altvapı sorunlan için Ankara'va gitmeyecekler" dedi. Kamer Genç'e tazminat davası • ANKARA (Cumhurijet Bürosu) - Genel Kurul Salonu'nun yenilenmesi ile ilgili tartışmalar sürerken. yapımı üstlenen Nurol Şirketi, TBMM Başkamekili Kamer Genç aleyhıne 10 milyar liralık manev i tazminat davası açti. Nurol Şirketi avukatlan tarafından hazırlanan da\ a dilekçesinde, Başkamekili Genç'in bir televizyon programında şirkete hakaret ettiği öne sürüldü. Dilekçede. Genç'in bu sözleriyle şirketin ekonomik saygınlığını zedelediği, şeref ve haysiyetine açık bir saldında bulunduğu kaydedildi. Nihat Can anıldı • ZONGULDAK (Cumhuriyet) - Zonguldak ın Ereğli ilçesinde. 2 yıl önce geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybeden Cumhuri>et gazetesi muhabiri Nihat Can. mezan başında anıldı. Ereğli Gazeteciler Dernegi Başkanı Fıkn Kapan. anma töreninde vaptığı konuşmada, Can'ın, basın meslek ilkelerine bağlılığı ve özverili çalışmalarıyla meslektaşlarına örnek olduğunu söyledi. HABERLER B o z k ı r d a k i y o k s u l l u k : M o ğ o l i s t a n Saldugankapitalizminpençesinde...• Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra her yıl vapılan 900 milyon dolarhk yardımın kesilmesi ülke ekonomisini güç durumda bırakmış. 1990'dan 1993'e gayri safi milli gelir yüzde 25 oranında düşmüş. • Sosyalist dönemde sağlanan sosyal güvenlik sisteminin çökmesiyle binlerce evsiz çocuk sokakta İcalmış. • Temmuz başında, ölümden dolayı yapılan bir yerel seçimde. eski komünist partisinin devamı niteliğindeki Moğolistan Devrimci Halk Partisi'nin adayının ezici çoğunlukla seçilmesi ilgi çekici. HATİCE TUNCER rul Nehn kıyısına kurulu Ulan Batur'a yüksekçe bir tepeden bakıldığında Sovyetler Birliği dönemının etkisinde 4-5 katlı sosyal konutlar, yenı yapılmış lüks apartmanların >anında çadırev lerden oluşan mahalle öbekleri görülüyor. Ulan Baturda nüfusun yansından fazlası bu mahallelerde yaşıyor. Her bir çadırev ya da Moğolca ger. ahşap perdelerle diğerinden aynlmış. Mahallelerde dolaşırken adeta ahşap koridorlardan geçılıyor. Her çadırev i çevıren ahşap çitin kapısına uğuru sımgeleven geometrik şekıller yapılmış. Bir kapıv ı açip içen gırmeye çalışırken köpeğin saldınsından ev sahıbi kurtanyor. Cç çocuğuyla yaşayan genç bir kadın çadırev in sahibi. Kocasını geçen yıl kavbetmiş. tş bulmanın zorluğundan söz ediyor. 6 bin tugruk dev let yardımıyla geçınmesinin olanaksızlığını kilometrelerce öteden gelen bir yabancıya tereüman aracılıgıyla anlatmaya çahşıyor. Amerikan Doları 830 tugruk ediyor. Dünya Bankası raporu Bir kilo ekmeğin 230 tugruk, bir kilo etin 800 tugruk 11 dolar 20 sent) olduğu bir kenrte kadının geçinı hesabının içinden çıkamıyoruz. Mahalleden çıkarken ellerde bıdonlarla bekleşıp duran \e çeşmeden su almak için bekledığını sandığımız insanlann suyu 40 lıtresı 20 tugruktan satın aldıklannı görünce kadının çaresizliğini daha iyi anlıyoruz. Dünya Bankası'nın 1997 raporunda Mbğolrstain'da yaşavan aıleterin yüzde İ6'smm yoksulluksınınnın altında yaşadığı kaydedılmiş Rapcffa göre nüfusun üçte biri işsız. Sebze, meyve, süt v e süt ürünlerine çok sayıda Moğol ulaşamıyor. Sovyetler Birliği'nin dağıimasından sonra her yıl yapılan 900 milyon dolarhk yardımın keMİmcsi ulke ekonomisini güç durumda bırakmış. 1990'dan 1993'e gayri safi milli gelir yüzde 25 oranında düşmüş. Sosyalist dönemde sağlanan sosyal güvenlik sisteminin çökmesiyle binlerce evsiz çocuk sokakta kalmış. Rehberuniz bir kanalizasyon kapağını açarak'pfs' iu' kanallannın boşluklan ıçinde yatan yüzlerce çocuğu göstenyor. onlann çöplerden bulduğu yiyeceklerle yaşadığını anlatıyor. Alkol tüketiminin artması Moğolistan'da öyle boyutlara ulaşmış ki Cumhurbaşkanı Bagabandi temmuz başında alkol karşıtı bir kampanva başlatmış. Işsizlık her geçen gün büyüyen bir sorun olarak Demokratık Koalisyon hükümetinın karşısında dururken çok küçük ücretlerle de olsa çalışanlar kendilerinı şanslı sayıyor. Işçiler 15-20 dolar maaş alırken rehberliğimizı vapan doktor 50 dolar maaş Orhun Kitabeleri Göktürk Hanı Bilge Kağan, Kültigin ve Tonyukuk yazılı anıtianndan oluşan Örhun Kitabeleri, ilk Türkçe yazıtlar olmalarının yanında Orta Asya topluluklannın siyasi yapılanmaları hakkında bilgi veren çok önemli kaynaklar. Bilge Kağan"ın kendi, kardeşi Kültigin ve vezirteri Tonyukuk'un kendisi adına diktirdiği yazıtları, kinıi tarihçiler \IS 735'te sona eren Göktürk egemenliğinin tarih önünde bir muhasebesi olarak değeriendiriyor. Karakurum yakınlarındaki kitabelere, yolu olmayan bozkırda yakiaşık üç saat süren bir yolculukla ulaşılıyor. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirerin Eylül 1995'te Moğolistan'ı ziyaretinden sonra parmaklıklaıia çev rilen bu önemli tarihsel belgeler, bozkır ortasında korumasız, yıkık dökük duruyor. Demirerin /iyaretinden sonra hazırianan projeye göre anıtlar restore edildikten sonra bir mii/e inşa edilmesi planlanıyor. aldığını söylüyor. Hastanelerde muayene ücretsiz. ancak ilaç ve tedavinin paralı olduğunu anlatıyor. Bu yoksul kesım yanında Ulan Batur caddelerinde sayılan hızla artan kafe ve barlan. restoranlan dolduran. lüks otomobillere bınip yüksek kıralı apartmanlarda oturan birzengin sınıf oluşmuş. Bu kesimın kım olduğuna ılişkin sorulanmızı rehberler hep "Yabancı şirketlerde çalısan miidürier" diye yanıtlıyor. Ulan Batur'da Ingilizce eğitim veren çok sayıda özel okul kurulmuş. Zenginleşen aileler. çocuklannı bu okullarda okutmak ıçın adeta yanşıyor. Bu okullar ve bazı vabancı yardım örgütlen büyük çoğunluğu Budist inanıştaki Moğollara. Hıristiyan inanışını tanıtıyor. Lenin şaşkınlığı Babasının bir şirkerte müdür olduğunu söyleyen ve Amerika'da iş idaresı eğitimi gören genç bir rehberimiz kendisini Hıristiyan hissediyor. Moğolistan'a yaz tatili nedeniyle dönmüş ve okulunu bıtirdiğınde Amerika'da yerleşeceğini, ancak tatillerde Moğolistan'a döneceğini anlatıyor. Fethullah Gülen'in olduğu bılınen Moğol-Türk okullannda ise Moğol öğrencılerin vanında çoğunlukla Kazak Müslüman öğrencıler eğıtım görüyor. Bu okullarda ağırlıklı eğitim dili olan lngilizce yanında Türkçe ve Rusça dersler de var. Ulan Batur'dakı parklardan bırinde rastladığımız Lenin heykelı önünde durunca genç rehberimiz Altantulga şaşınp "Lenin'i nereden tanıyorsunuz?" diye soruvor. Altantulga için Lenin. Sovyet Rusva'nın ilk dev let başkanı ve okul kitaplannda süpermen olarak anlatılan, sadece sosyalist ülkelerin tanıyabileceği bir politikacı Altantulga'ya 1990'dan bu yana ülkesinde ne gıbi değişimler gözlemledigini soruyoruz. Altantulga, "Bazılan için olumlu, ama çogu Moğol için kötü değişimler oldu. Ba/ılan çok zengin oldular. otomobiller aldılar. Ba/ılan ise işsiz kaldı. Yhecek, içecek, giyecek buiamaz oldu. Çocuklar sokaklarda yaşıyor. Çalışanlar da çok az paralar alıvor. Küçük kıziar fuhuşa yöneüyor" diye anlatırken gözlerı telev ızyona kılıtlenıyor birden. Moğol-Ingilız ortak kuruluşu olan Eagle TV'deki defıleyı kendınden geçerek ızlıyor. "lşte Moğolistan'ın en ünlü mankeni" di>e gösterdıkten sonra devam edıyor "Şimdı özgüıiük var, demokrasi var, herkes konuşanilivor." Sınıflar arasındaki uçurumu, nasıl olup da iyi gelışmeler, demokrasi rüzgârlan olarak değerlendirdiklerini sorduğumuzda ise doktor rehberimiz şunları söylüyor: "Eskiden herkes loksuldu. şimdi zenginleşebilineceği görüldü. Herkes 'Ben de bövle olabılirim' di>e düşünüvor, umut edivor." Ancak temmuz başında, ölümden dolavı yapılan bir >erel seçimde, eski komünist partisinin devamı niteliğindeki Moğolistan De\rimci Halk Partisi'nin adayının ezici çoğunlukla seçilmesi ilgi çekici.Özetle Büyük Cengiz. Moğolca deyışijle ÇingizHan'ın ülkesı zorgünler geçinvor. Kapitalist geâişirn yanlılan da . bunu İcabul ediyor, ama atalanndan- aldıkları güç ve zengm kaynaklarıyla sorunlannı"kendi kendilerine" çözeceklerine inandıklannı söylüyorlar. BİTTİ Moğulistanda en vavgın din Lamacı Budizm. Ulan Bafur'daki Gandan Ma- nastırı Mogolistan'ın en büyük Budist manastın olma özelliğini taşıyor. Mo- ğol kadınları kentlerde Batilı tarzda giyiniyorlar. Özel günlerde ise gelenek- sel givsilerivle dolaşıvorlar. (Ortada) Bozkırlarda kaduılar kımız(avnk)ya- parkenerkekleratbinipçobanlıkedivor. "StepkrinÜzerindeGöknıa%i'nin Altında" adlı belgesel fllmin çekimi için binlerce kilometre kat eden ( asrrol \o\ager ekibi, Ahnıet L tlu'nun motosikleti Orhun Irmağı'na batınca yolcu- luklanna bir süre ara vermek zorunda kaldılar. Saatlerce süren kurtarma çalışmalan nedeni>le Orhun Kitabeleri'nin çekimini ertelediler. (Sağda) Uşak Cezaevi'nde kadınlara baskı NECATİ AYGI.N İZMİR- Uşak E Tıpi Cezaev f nde sıyası da\ a- lardan yargılanan kadın tutuklulann olumsuz fı- ziksel koşullarda yaşadıklan. yeryokluğu nede- niyle zeminde yattıklan. tedavilerinin gerekrı|ı bıçımde yapılmadığı ve gardıyanlarca tacız edıl- dıklen öne sürüldü. Lşak Cumhunvet Savcılığı yetkilileri ise iddialann asılsız oldueunu savun- du. Cezaevinde müvekkilleriyle görüşen avukat Kemal Bflgiç \ e Hatice Korkut. si\ asi dav alardan tutuklu ve hükümlü kadınlara aynlan ıkı koğu- şun yetersiz olduğunu, 9 kişinin verde vattığını belırterek şunlan anlattılar: "Yersıkınnsıvar.Mü- \ckkillerimizüçündi bir koğuşun açılmasını iste- mişJer. Ancak vönetun, 9 kişi için koğuş açılanıa- yacağmı belirtmiş. Tutukhılar havalandırmanın vetersbolduğunu beürterekcezaevıjönetiminden iki koğuş arasında bulunan mutfak kapılannın açık tutulmasını talep etmişler. \ncak bu da ka- bul edilnıemiş. Turuklulanıı ı;oğanda kalp. astım ve sohınum ybüan rahatsızbğı bulunuyor. Bu kez başka cezaev lerine nakillcrinin \apılmasını talep etmişler. Adalet Bakanlığı. ödenek yoklugu ge- rekçesh le nakilleri de sağlamamtş." Avukatlar aynca ıdarenın. venı gelen tutuklu- lara. adii tutuklulann bulunduğu koğuşlara ko- nulmalan ıçın baskı vaptıklannı savundular Ke- mal Bılgıç avnca 60 vaşındakı müvekkılı Fahri- >e Acar'ın hasta olduğunu. hastaneve se\k edıl- mesıne karşın jandarmanm muayene odasından çıkmaması nedeniv Ie teda\ ısı vapılmadan ceza- ev ınegengetınldığıni sövledı Sorunun çözümü ıçın Uşak Cumhunyet Sav cılığı'nabaşvurdukia- nnı. ancak olumlu yanıt alamadıklannı belirten Bılgıç, "SavcL hastanedeki uvgulamaJara kanş- ma şetkilorinin olmadığmı öne sürerek sommlu- hığujandarmava atıyor. Aslında sava, > azılı ve\-a sijdü manda bulunsa bu sorun çözülür. Burada savcının sorunu çözmeve niyetli ıdmadığını gör- dük" dedı Avnkat Bılgıç ve Korkut. adJi tutuklulardan. Hanıdi Kara. Mesut Yıldınnı ve Yaşar San'nın sürekli baskı gördüklennı. baskılan \e sevk ta- leplerinin yerine getınlmemesmı protesto ama- cıvla 9 Temmuz'da açlık grevme başladıklannı, Gebze, Çanakkale veya Bergama cezaev lerinden bırine sev klen çıkıncava kadar açlık grevıne de- vam edeceklennı kendılenne söylediklerinı de behrttiler. A\ukatlann açıklamalannın gerçeğı yansıtma- dığını öne süren Uşak Cumhunvet Savcıiığı vet- kilileri ise hiçbir sorunun vaşanmadığını, kadın tutukJulann bulunduğu ıkı koğuşun toplam ka- pasıtesının 40 olduğunu, ancak fazladan 5 kişi- nin kaldığını sövledıler. Yetkılileryer sorununun çözümü ıçın Adalet Bakanlığf na bılgı verdıkle- nni belırtirken kadm hastalann sevkleri ve mu- ayenelen sırasında jandarmanın uygulamasma kanşma yetkılennın bulunmadığını vurgulaya- rak ".Muayenesırasmdaolumsuzdavranışlannol- duğuna ilişkin şikâvet gelmedi" dı>e konuştular. Savcılık vetkılılen avnca gardiyanlann kadın tu- tuklulan tacız ettıklenni ıçeren suçlamalann da gerçek olmadığını söylediler. Öte yandan Uşak E Tipi Cezaevı Kadınlar Koğuşu'nda kalan siya- sı mahkûmlardan Hicran Birinci,SakineKavran, Gülşen Adet, Pakize Adet Suhan Öner, Hasine Ka>. Nismhe Suna. Saliha Şûnşek, Semra Doğan ile 6 >aşmdaki RojbiOner>emekten zehirlenerek hastaneye kaldınldılar. "SlFlMNOKTASI IORAL ÇALIŞLAR Toplumlann kaderini sonunda insan malzemesi belirliyor. Bir dostumuz bizdeki insan tipini ta- nımlayan çok ilginç biröykü anlat- r -tı. Dostumuz ünlü birısi olduğu için, bir müteahhit, zaman zaman ona sokakta rastladıkça selam ve- rip sohbet ediyor, hal hatır soruyor. Dönem REFAHYOL iktidarı döne- mı. Müteahhit, öyküyü anlatan ay- dına yılışık şekilde yaklaşıyor ve sıtemkâr bir ıfadeyle "Beyefendi, sizi hıç camıde görmüyoruz, ne- den acaba?" diye soruyor. O da geçiştırmek için şöyle bir cevap veriyor: "Efendim arada bir geliyorum, demek size rastlamadım." Müte- ahhitimiz bu cevaptan hıç tatmın olmuyor ve onu sık sık camide görmek istediğini ifade ediyor. Gel zaman, git zaman devir de- ğışıyor. REFAHYOL iktidarı yıkılı- însanlanmız... Bizim insanlanmız... yor. Yenihükümetdönemınde'7/'- ticayla mücadele" gündemin baş sırasına yerleşiyor. Brifingler verı- liyor, askerler bildiriler yayınlıyor. Artık rüzgârın yönü değişiyor. Asıl primi Atatürkçülük yapmaya baş- lıyor. Öyküyü anlatan dostumuzla bi- zim müteahhit yine karşılaşıyorlar. Müteahhit her zamanki yılışık ha- liyle yaklaşıyor. Bu kez yakasına kocaman bir Atatürk rozeti takmış. Göğsünü öne çıkararak rozetin daha çok il- gi çekmesini isteyen bir hava ıçin- de, eskilerın deyimıyle müstehzı bir edayla soruyor: "Hanı sızin Atatürk rozetiniz?" Bu öyküyü kime anlattıysam tepki aynı oldu: "Işte bızım insan malzememiz." Aslında, her dö- nemde toplumun yozlaşmasın- dan sıstemin çürümesinden söz edilir. Son dönem Türkıye'sinin bu konudaaşırı biryıkım içinde oldu- ğunu görüyoruz. Her türlü değerı bir yana bırakıp sırf kişisel çıkar için, hem kendisı- ni aşağılayan, hem toplumun da- ha da çok yozlaşmasına neden olan kalabalık bir vurguncular zümresi oluştu. Yukarıdaki öykü, acaba günü- müze uygun bir yozlaşmayı mı açıklıyor, yoksa ülkemızdeki insan malzemesinın böyle tipleri doğu- racak kadar geri bir durumda ol- duğunu mu? Sorun yalnızca dö- nemsel bir sorun mu, yoksa kök- lü bir insan malzemesi sorunu mu? Bunu neden soruyorum: Çünkü bu ülkenin insanlan ne ya- zık ki, bir çok konuda duyarsız bir tavır içındeler. Yıllardır bu ülkede demokrasi yara alıyor, insan hak- ları ihlal ediliyor. Devlet ıçinde çeteler cirit atıyor. Sonra bunlara neden olanlar orta- lığaçıkıyor. Neoluyordersiniz? Bir çok cinayete karıştığını hepimizin bıldiğı ınsanlar sokaklarda, mah- keme kapılannda törenlerle karşı- lanıyor. Ayaklarının önünde kur- banlar kesiliyor. Işkenceciler. katiller itibarlı in- sanlar olarak ortahkta dolaşıyor. Işkencecıye, "ışkenceci" diyemi- yorsunuz. Başınız belaya gidiyor. Katıle katil demeye korkuyorsu- nuz. Bu ülkenin aydınlan birer ikişer cezaevinedolduruluyor. Hükümet üyeleri, yabancı ülkelerin yönetici- lerine yurtdışına gittiklerinde bu tabloyu değiştirecekleri konusun- da sözler veriyorlar. Hiç birini ye- rine getirmıyorlar. Meclis, demok- rasıyi gelişterecek yasalar yerine sürekli, baskıyı artıracak yasalar çıkarıyor. Kimse şikâyet etmiyor. Daha çok yabancılara kızıyoruz, "içişlerimize" karıştıklarını söyle- yip, "Türk'ün Türk'ten başka dos- tuyoktur" diyenlere daha çok ina- nıp, daha çok güvenıyoruz. REFAHYOL döneminde camiy- le prim yapacağını düşünen, baş- ka dönem gelınce Atatürk rozeti- ni bir çıkar kapısı olarak gören mü- teahhit tıpi, yalnızca günümüze özgü geçici bir tip değil. Henüz demokrasiye ulaşamamış ve yurt- taşlık bilınci gelişmemış geri top- lumlarda bu tiplere sıkça rastla- mak mümkün. O adama kızmadan önce ken- dimize kızalım. Devamlı parti de- ğıştiren Kubilay Uygun'u Mec- lis'ten temızlersek sorun biter mi? Kubilay Uygun'u, hangi parti ve hangi lider, nasıl milletvekili yaptı. Daha sonra hangi liderler ona bü- yük törenler düzenleyerek partile- rine kabul ettiler? Kubilay Uygun'u biz yarattık, rozetli müheahhiti biz yarattık. Tepkilerimizi biz içimize gömüp, küçük çıkarlarımız için güçlülere biz boyun eğdik...Siz boyun eğdi- niz... Başkasından şikâyet etme- den önce kendi ilkelliklerimizi, kor- kaklıklarımızı, çıkarcılıklarımızı' gözden geçırmekte yarar var.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear