23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 19TEMMUZ1998PAZAI OLAYLAR VE GORUŞLER Ahlakın Düşünsel Temelleri HUSEYINBATUHAN C umhuriyet'te çıkan 'Ahlak ve Kültür' başlıklı yazımm sonunda(lOHazıranl998). ahlakın düşünsel boyutu- nu bir başka yazımda ele alacağımıbildirmiştim. Ilk yazımda ahlakı kısaca 'insanın davranış- lannda başkalamun muttuluğumı hesaba katmasT diye tanımlamış. bunun da, baş- kalannın mutluluğunu arttırmak, hiç de- ğilse, onlann mutluluğunu azaltmaktan kaçınmak arzusu bıçimınde kendıni gös- terdiğini söylemiştım. Nitekım hangi tür- den da\ranışlann toplurnda birer erdem (virtu), hangilerinin erdemsizlik(\ ice) sa- yıldığına bakarsak, dürüstlük. yardımsever- lik, alçakgönüllülük ve hoşgörülülüğün birinci öbege: yalancılık. hırsızlık, hük- metme tutkusu ve adaletsizliğin ikinci öbe- ge girdığıni görürüz. Bu da halkın sağdu- yusu ile ahlaka uygun davranışlan ahlaka aykın olanlardan ayırt edebildiğini göste- rir. Bir insanın ahlak açısından erdemli olup olmamasında yaradıiışTmn. yani du>gusal ve düşünsel yeteneklerinin başrolü oyna- dığını kabul etsek bile, bunda, aldığı eği- timin. dolavısıyla kültürün de önemli bir payı olduğu şüphe götürmez. Geçen yazım- da ıyi bir edebiyat. sanat \e müzik eğiti- minin insanın ahlakı duyarlıhğını geliştir- medeki rolüne değinmiştim. Oysa burada aklm da büyük payı olduğunu unutmamak gerekir. Nitekım insan. başkalannı ilgilen- diren davranışlannda onlann muhtemel tepkilerini de hesaba katmak zorundadır. Her hayvan gibı insan da doğuştan beneü- dir, yani kendi arzu \ e isteklerini tatmin et- meyı düşünür. ancak bazen bunlar başka- lannın istek vearzulanyla bagdaşmaz. İş- te o zaman kışı ahlakı bir karar vermek zo- rundadır: Arzu ve isteklerini başkalannın mutluluğunu azaltma pahasına gerçekleş- tirecek midir, yoksa onlan dizginleyecek midır? işte burada insanın uzun vadeli mut- luluğunu hesap edebilecek kadar akıllı olup olmaması söz konusu. İnsanı kısa vadede en çok mutlu eden şey. içinden geldiği gıbi hareket edebilmesi. dolayısıylaanlık istek vearaılannı gerçek- leştirebilmesidir. Ancak genellıkle insan- lar uzun vadeli mutluluklan için bazen an- !ık mutluluklarını feda etmek zorunda ol- duklannı da bilırler. Sagduyulan onlan bir tür 'muduluk hesabı" yapmaya zorlar. İn- sanın daıma gelecekteki mutluluğunu da hesaba katarak yaşaması, dolayısıyla kısa vadeli, gelgeç arzulanna kapılmaması, böylece kendini kendi mutluluğundan so- rumlu tutması tipik bir akıliılık belirtisi ol- sa gerek. Ne \ar ki 'ahiak bilinci' dediği- miz şey, insanın başkalannın da mutlulu- ğunu hesaba kattığı zaman başlar. Aslın- da hayvanlar gibi insanlar da mutlak an- lamda 'bencil'değıldirler. zira kendi çocuk- larını. yakınlannı, giderek sevdıkleri ya- bancılan. dost ve tanıdıldannı mutlu etmek- ten zevk alırlar. İşte ahlak bilinci yakını- mız. tenıdığımız. dostumuz olmayan kişı- lerin. yani 'yabancılar'ın mutluluğundan kendimizi sorumlu tuttuğumuz zaman or- taya çıkıyor. Bilindiği gibi. her tiirlü hesap birakıl işi- dir. Sıradan adamın çoğu zaman kendi uzun vadeli mutluluğunu hesap edebilecek kadar akıllı olduğu şüphe götürmez. An- cak sıradan adam yabancı gözüyle baktı- ğı insanlann mutluluğundan kendisini so- rumlu görmediği için. onlara karşı davra- nışlannda 'taklit'yöntemine başvurur, ya- ni içinde yaşadıgı toplumda geçerli olan ah- lak ve görgü kurallanna uymaya çalışır, ama eline fırsat geçince onlan çiğnemekten de çekinmez. Onu ahlaklı davranmaya zorla- yan sadece cezalandurna, en azından la- nama korkusudur, başkalannın mutluluğu- nu arttırma arzusu ya da azaltma kaygısı değil. Bu sonuncusuna ancak çok zeki in- sanlarda rasthyoruz. Ahlakın düşünsel temelleri Fikır üreten insanlara 'filozoF, bilgi üre- tenlere de 'biBm adamı' deniyor. Her iki tipin de üstün zekâlı insanlar arasından çıktığını biliyoruz. Filozoflarla bilim adam- lan arasından 'ahlaka aykın' davrananla- n hemen hemen çıkmadığına göre. bu in- sanlann neredeyse 'doğaT olarak ahlaklı olduklannı söyleyebiliriz. Bunda üstün ze- kâlan kadar duyarlılıklanntn da önemli bir rolü olduğuna inamyorum. Nitekim. sonuçta bir duygu olan 'doğruluk sevgisi' bu gibi insanlan ister istemez 'dürüst', ya- ni doğru sözlü, dolayısıyla sözüne güve- nilir olmaya itelemektedir. Dürüst insan yalan söylemez, kimseyi aldatmaz, verdi- ği sözden dönmez, dolayısıyla başkalan- nın mutluluğuna yol açabilecek davranış- larda bulunmaz. Herhalde bu gibi insan- lann toplumda saygm bir yerleri olması- nın da nedeni budur. Yalnızasıl sorun şurada: Orta zekâlı in- sanlan da eğitim yoluyla ahlaklı davranma- ya yüreklendirmek mümkün mü? Bilindiği gibi. okul çocuklanna bu amac- la tam 8 yıl boyunca 'Din Kültürii ve Ah- lak Btlgisi'cJersi venliyor. Türkiye'nin bu- gün eşi görülmemiş bir ahlaksızlık çuku- runda debelenmekte oluşundan da anlaşıla- bileceği gibi, bu ders beklenen amacı ger- çekleştirmekten uzaktır. Bütün büyük din- ler ahlak kurallanna gerekçe olarak bun- lann Tann'nın buyruklan olduğunu iddia ederler. bunlara uymayanlara gözdağı ver- mek için de. 'öteki dünya'da cezalandın- lacaklannı vurgularlar. Bugünün dünyasın- da pek az insanın böylesine bir gerekçeye ıltifat edeceği apacık olsa gerek. Dolayı- sıyla insanlar ancak ahlaklı davranmanın kendi uzun vadeli mutiuluklan için de ge- reklı olduğuna ikna edilebilirlerse, ahlak kurallanna uyma yolunu seçebilirler. Bu tür bir ahlak eğitimi için aynca bir 'Ahiak Dersi' kitabına ihtiyaç olduğunu sanmıyorum. Felsefe dersinde bu konuya zaten yer venliyor. Ancak her şeyden ön- ce çocuklarda bir 'ahlaki sorumluluk' bi- linci uyandırmak şart. Onlara somut örnek- ler üzerinde, neden başkalannın mutlulu- ğundan sorumlu olduklan anlatılmaya ça- lışılmalı. Benceahlaktaentemel erdem 'dü- rüstlük1 , çocuklara bu erdemi kazandır- mak için onlara iyi kötü bir 'bilim kültü- rü' vermek sart. zira 'doğruluksevgisi1 ol- mayan bir insanın dürüst bir insan olması da bana imkânsız görünüyor. TARTIŞMA •• •• Mustafa Kemarin Ulkesinde Universiteler... T V'de 32. Gün'ü izliyoruz. lnce ayarlı halk kuyrukçulugu na ve de siyasal iktidar yandaşjığına iyiden ısınan Birand; güdümlü yönetimi ile Hülya Avşar-öğrenciler tartışmasında ögrencileri aslanın agzına atarken. Istanbul Universitesi Rektörü Alemdaroğlu- öğrenciler tartışmasında ise sayın rektörü kurban seçmişti. Öğrenciler. sakal ve türban konusunda kurduklan tarihsel birleşimi Kemal AJemdaroğlu'na gösterdiklerı tepki ile gösteriyor, aynı zamanda TV aracılığı ile tüm ulusa da duyııruyorlardı. Türbanı savunan öğrencilerin içinde kendine devrimci ve solcu adını takan gençlerin de olması dogrusu şaşılacak şeydi... Çok değil^yakın zaman öncesi komşumuz lran'da Şah Rıza Behlevi'ye karşı kurulan molla- devrimcı ittifakının sonuçlarını unurmak hadı olasıydı diyelim... Ya Erzurum'da. Malatya'da oruç tutmadıklan için saldınya uğrayan, yaralanan, öldürülen gençleri. (ki yakalarında manevi solculuk ve devrimcilık rozetleri vardı). yıldönümünü kısa bir süre önce yaşadığımız Sıvas kalkışmasını. Madımak Oteli'nı veorada yitirdiğımiz 37 canı unurmak olası mı? Bu işte bir yanhşlık olmalı. bu yanhşlık mutlaka anlatılmalı gençlere. TVdeki izlencede yurtdışında birçok üniversitede, bu arada Amerika'daki bir üniversitede de okuduğunu söyleyen bir kız öğrencimiz de unuruvermişti afnımıza kanla yazılan gerçekleri. Bu kadar ünıversite gezdiginı ve Amerika'da bile türbanın serbest olduğunu söylüyordu. Birand es geçiyordu bu sözleri. Sıkışan konuklarını koruyan, bakanlara elindeki mikrofonla alkış tutan Birand. cumhuriyeti korumuyordu, milyonlarca izleyicinin yanıltılmasına izin veriyordu. Türban. Amerika'nın değil bizim sorunumuzdu. Bu açıdan birkaç ögrencinin inançlan için türban takması Amerika'yı ilgilendirmeyebilirdı. Manhattan'daki IS 74 adlı okulda orta I 'lerin derslenne giren Mildred Rosarioadlı öğretmenin, dersi. "İsa tektir, kurtancımızdır. bütün insan ırkını kurtaracaktır" diyerek açması ile 24 saat içinde kapı önüne konması da Amerika'nın gerçeğiydi. Demokrasi orada da vardı, kimse yadırgamıyordu. Amerika'da okumuşsa. bu kız öğrencimiz bu rür olaylan da biliyordur. "Türban Amerika'da serbesttir. burada da oisun" diyor. Dersi Hıristıyanlık propagandası ile açan hocanın kapı önüne konulmasının gerekçesi şöyledir: "Din, kişisel bir seçimdir. Hıristiyanlık da öbür dinler gibi okul dışında kaür." Bizim söylemek istediğimiz de bu. Din kişisel seçimdir ve okul dışında kalır. Kendi dininden olmayanlan baskı altına almak. onlar üzerinde çoğunluk göriintüsü vererek baskı kurmak amacı taşıyan türban üstelik birdinsel seçim aracı değil siyasal bir seçim aracı. bir üniforma olarak dayatılmaktadır. TV izlencesinde Istanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroglu'nun haklı olduğu yan budur. Haksız olduğu yan ise, gençliğinde öğrenci dernekleri başkanlığı yapmış bir yöneticinin bugüne değın ögrencileri ileyeterli iletişımi kuramamış olması... Bu arada Birand'a karşın iki ögrencinin Atatürk'ten ve Mustafa Kemal'in üniversitesinden söz etmesi unutulamaz. Ne denli haklı ve de ne denli ezikti çocuklar. Dinci ve devrimci kesimın büyük protestolan ile karşılaştılar. Gerçekten üniversitelerimiz Mustafa Kemal"in üniversiteleridir oysa... (Jlusal bağımsızlıktan yana savaşan, emperyalizmi yenen. bağımsız ve uygar bir devlet kurma çabalannda büyük adımlar atan Mustafa Kemal'in... Aklın özgürlüğünü bilimin olmazsa olmaz koşulu gören Mustafa Kemal. devrimcilenn sıra kapaklarına vurarak değil, Dağ Başuıı Duman Almış marşını söyleyerek. "Akın var güneşe akın, güneşin zapü yakın" sloganını yineleyerek. a y a k t a • - i •>• alklslanarak anılması - ' • gereken bir önderdir. O Mustafa Kemal ki Gençliğe Sesleniş ve Bursa Söylevi ile gençlere cumhuriyeti koruma ve kollama ödevi veren bir önderdir. Dincilerin, gericilerin Mustafa Kemal'e karşı oluşu, onun kaşına gözüne karşı oluş değildir. Uygarlığa, ulus bilincine. çağdaşlığa karşı oluştur. Devrimciler, daha köklü ve altyapı kurumlarını değiştirecek bir devrim düşünebilirler. Bu düşünceleri Mustafa Kemal'in düşüncelerinden ayn olabilir. Düşünce özgürlüğünün doğal sonucu sayanz bunu. Ancak hiçbir devrimci uygarlığa, çağdaşlığa. ulus bilincine karşı olamaz. Aklm özgürleşmesini savunanlarla aklın tutsaklığından yana olanlann kavgasında Türk- Islam sentezcilerinin yeri bellidir. Yadevrimcilerin?.. Milliyctçisi, şeriatçısı Kemalistlere karşı birleşirken, aklın özgürleşmesinden yana olanlann ayn kutuplarda olması tarih ırmağını ters akıtmak ve bilim gerçeğini yadsımak olmaz mı? Emperyalizmin yeni dünya düzeni yutturmacası ile sağlamak istediği küreselleşmenin, gericilerin ümmetçiliğiyle kesiştiği noktayı gözardı edebilir miyiz? Burada bir yanhşlık vararkadaşlar... Solun yazgısı değildir aldanmak. Bu yanlışlığı düzeltmeliyiz. Yoksa, Tahran Belediye Başkanı Culanı Hüsevin Kerbaşçi'nm yenilıkçiligine bile dayanamayıp. onu molla mahkemelerine çıkaran gerici düşüncenin tutsağı olursunuz. Ve de korkmaym, Uğur Mumcu. Bahriye İ çok ve Muammer Aksoy çizgisine girmek demokrasiden uzaklaşmak değil, tersine, demokrasiyı tam savunma ve de insan unsuruyla solun tanışma çizgisine girmek demektır. Av.CelalÜlgen PENCERE Kendi Kendimizden Kuptulmak!.. Memura yapılacak zam tartışması, koalisyonu dut ağacı gıbi silkeledi. Bedri Rahmi'nin şiiri nasıldı: "Karadutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem" Karasını bilemem, beyaz dut eskiden manavda parayla satılmazdı, altına yaygı yayılan ağaç sılkele- nerek toplanır. konu komşuya dağıtılırdı. Kimbilir "dut ağacı gibı silkelemek" deyişi belki de bu yüzden dil- lere pelesenk olmuştur. Geçen gün dostlar beni bir "lüks restoran"a gö- türdüler; yemeğin sonunda üstüne meyveli dondur- ma boca edilmiş dut gelmesın mi!.. Lısteye baktım, bir tabak dut dört milyon lira; bir porsiyon balık ya da et 10 milyon... Memur 100 milyon aylık alsa, yüzde 20'si ne tutar?.. 20 milyon TL. istanbul'un lüks bir lokantasında iki tabak yemek parası!.. Koalisyon işte bu yüzden dut ağacı gibı silkelendi; Bakanlar Kurulu Adana'da deprem korkusundan dı- şarda yatanlara döndü; ama, sonunda ortaklar yine anlaşırlar, olanlar yine küçük memurlara olur. • Diyorlar ki: Sen böyle soyleyedur, kazın ayağı baş- ka!.. Memur zammının toplam tutan ekonomik den- geleri bozuyor, yüzde 20'den yukarısı enflasyonu az- dırıyor. Başbakan Yılmaz sert çıktı: - IMF'ye söz verdim, bırkuruş fazla zam yapmam, dediğim dedik, öttürdüğüm düdük... Güzel de benim aklımın ermediğı bir nokta var: IMFekonominin dengelerini mi arıyor?.. Gariban me- mura bindirmek mı istıyor?.. Kapitalizmin kodaman- lan bizim hükümete özel emir mi veriyorlar: - Memurun canına oku!.. • Bir devlet ile bir şirket arasında elbette büyük ay- nm vardır. Peki, benzer yanlar yok mu?.. Bir şirketin başına geçen yeni yöneticı, hesapları gözden geçirirken, firmanın tefeci faizinın boğuntu- suna yakalandığını görürse, ne yapar?.. Bizim devletimiz tefeci faizinin anaforuna tümüyle kendini kaptırmış... Önce bu yükü hafifletmeli... Yalnız devlet mi?.. Iç içe geçmiş ilişkilerin çıkma- zında, Anadolu halkı da tefeciye çalışıyor, rantıyecı yan gelip yatıyor. Tefeci, Bütçe'ye damgasını vurmuş!.. Uzmanlarbir iç borcun faiz yüküne bakıyorlar, bir Bütçe'deki faiz yüküne bakıyoüar, ne yapacaklannı şaşınyorlar, olma- dık çareler düşünüyorlar, ıç borcu azaltıp dış borca dönüştürmek bile ülkeye bir soluk aldıracak!... Dış borç- lanmanın artıp iç borçlanmanın duraklaması, içerde- ki rantiyeciden yakayı kurtarmak demek... Kurtuluş çaresini yerii tefeciden kurtulup yabancı bankacıda mı bulacağız?.. Buna kendi kendimizden kurtulmak denir. • Hükümet dengeyi memurun boğazmı sıkmakta arayacağına rantiyecıyi sıkboğaz etmeyi neden akıl edemiyor?.. Yoksa bu da rantiyecr ikfldan mı?.. - : Cep teleFonû faturalarınızı şubelerimize ödeyejrMIirsiniz... T'urke l cep telolonu ieiıı İş Bunkusı'nın H2.3 s eden ödeyejbîlirsiniz... ay luturunı/j öclernek için şulx v yc h>ir Olonıalik Ocl< tittıırıuıı/ -%t>ıı öclonıo tıııilıiııcie. otoniiitik olnrak c>cienir. ocior Bankamatiklcr ve İnteraktii'Teletoıı hii'iııetini/cle) paranız olmasada ödeyebi İs BLUikası'ndii bir F aısa. cep tel« soöötieıııc- ,ıcsabını/cl;ı riîikit ouîurirn. tar Ek telvj'omıuuz ictn elc ek hesap z* siz.i fcir tıtik Idliındlı RKIYE BANKASI İ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear