23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 HAIİRAN 1998 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Rumlann tam üyelik görüşmelerinin tartışmaya açılmasına Ingiltere karşı çıktı Adaylar 7 yû beldeyecek REŞATAKAR CARDIFF-Avrupa Bırliğı dönem başkan tngiltere, Fransa"nın Kıbrıs Rum kesimiyle tam üyelik görüşmelerinin askıya alınması konusınun Cardiff'te tartışmaya açılması önerisıni reddetti. Avrupa Parlamentosu Başkanı Jose Maria Gil Robles. CardifF'te düzenlediği basın toplantısında, aday ülkelerin birlığe girebilmek ıçın 2005 yılına kadar beklemsleri gerektiğini söyledi. Dışişleri bakanlığı sözcüleri, AB"ye üye 15 ülkenin aralık ayındaki Lüksemburg zirvesınde "Türkiye dahiL hiçbir ülkeyi veto etmeyecekleri konusunda ortak" karar aldıklannı söyledi. Sözcü, "Tam üyelik görüşmelerini başlatmaya biriikte karar verdik. Görüşmeler başlamıştır, nasıl gittikJerini biriikte göreceğiz'' dedi. Fransa Cumhurbaşkanlıgı Sözcüsü Cathnerine Colonna, curaa günü yaptığı açıklamada, adayı bölme noktasma getirmenin doğru olmadığını savunarak Cardiffzirvesinde, Rum kesimiyle tam üyelik görüşmelerinin askıya • Fransa, Rumlann tam üyelik görüşmelerinin tartışmaya açılmasını istedi; AB dönem başkanı tngiltere karşı çıktı. Avrupa Parlamentosu Başkanı Jose Maria Gil Robles, CardifF'te yaptığı basın toplantısında, aday ülkelerin birliğe girebilmek için 2005 yılına kadar beklemeleri gerektiğini belirtti. Dışişleri bakanlığı sözcüleri, Avrupa Birliği'ne üye ülkelerin Lüksemburg zirvesinde "Türkiye dahil, hiçbir ülkeyi veto etmeyecekleri konusunda ortak" karar aldıklannı açıkladılar. ahnmasının tartışılmasını ıstemişti. lngiltere, AB'ye üye 15 ülkenin liderlerinin katılımıyla dün başlayan ve ikı gün sürmesi planlanan Cardiff zirvesinde, Türkiye'nm AB ıle ilişkilerini düzeltecek yenı bir "statü* geliştirilmesı konusundaki çabalannı sürdürdü. AB dönem başkanlığı bu toplantıyla sona eren Ingiltere'nin, hazırladığı taslak bildiride Türkiye'nin durumunu gündeme getirdiği ve ülke ısmi vermeden "12 aday ülke aynı kriterler altında değerlendirilir" ifadesine yer verdigi bildinldi. Aralık ayında gerçekleşen Lüksemburg zirvesinde AB, 10 Orta ve Doğu Avrupa ülkesi ile Kıbrıs Rum kesiminin adaylığını kabul etmiş, Türkiye'yi genişleme sürecinden dışlamıştı. Ingiltere'nin hazırladığı kapaniş bildinsinın genişleme bölümünde. bu kez tam üye olmak ısteyen 12 ülkeyle genişleme sürecine öncelik verileceğı belirtildi. Ancak Almanya ve Yunanistan'ın, bu ifadeye muhalefet etmesi bekleniyor. Ingiltere Dışişleri Bakanlığı sözcüleri de zirvenin ilk oturumundan sonra düzenledikleri basın toplantısında, "12 aday ülke ifadesi kullanılacak mı" şeklindeki bir soruyu, "Bu konuda fazla ryimser değüiz" diye yanıtladılar. tngiliz sözcüler mali yardımlar önündeki Yunanistan engelınin aşılmadığmı sözlerine eklediler. lngiltere Başbakanı Tony Blair'inse zirve öncesinde Başbakan Mesut Yılmaz'ı telefonla arayarak, AB-Türkiye ilişkilerini yumuşatacak bir formülün benimsenmesi için ellerinden geleni yapacaklannı söylediği bildirildi. Tony Blair, dönem başkanlığına veda konuşmasında daha çok AB'nin önündeki ekonomik sorunlar ve bunlann çözümü üzerinde durdu. Avrupa'da giderek artan işsizlikle mücadelenin AB'nin en büyük ödevi olduğunu söyleyen Blair, tüm üyeleri ortak çözüm üretmeye çağırdı. Almanya Maliye Bakanı TheoVVaigel. toplantı öncesinde yaptığı açıklamada, Almanya'nın AB bütçesine yaptığı katkının belirgın ölçüde azaltılmasını isteyeceğini söylemişti. Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chlrac. pazar günü BBC televizyonunda yaptığı konuşmada, yeni bir ülkeyi daha birliğe kabul etmeden önce yapısal reformlann gerçekleştirilmesinin şart olduğunu söyledi. TÜRKİYE-ALMANYA İLİŞKİLERİ Schröder'den 'yeni başlangıç' mesajı BONN (AA) - Almanya'da ana muhalefetteki Sosyal De- mokrat Parti'nin (SPD) baş- bakan adayi Gerhard Schrö- der, Türkiye ile Almanya ara- sındaki ilişkilerin, son döne- min aksine çok daha hassasi- yetle ele alınması gerektiğini söyledi. Aşağı Saksonya Eyaleti Başbakanı ve Eyaletler Mec- lisi Başkanı Schröder, dün Bonn'da yabancı gazeteciler- le yaptığı toplantıda. Türki- ye-Aİmanya ilişkilerine de değındi. Türkiye ile serbest dolaşım konusu üzerinde konuşulma- sı gerektiğine işaret eden Schröder, "Özellikle serbest dolaşım konusundan kaynak- lanabileçek sorunu biliyorsu- nuz. Bu sorun. mevcut koalis- yon hükümetinin son zaman- larda sergilediği tavirdan da- ha hassas davranılması ve Türkhe'nin çıkaıiannın da değerlendirilmesi halinde da- ha kolay çözülebilir" diye ko- nuştu. Türkiye'nin Avrupa'ya adım adım yaklaşması yö- nündeki pozisyonu doğru bulduğunu belirten Schröder. "Tabii ki serbest dolaşım önemli bir pazarlık konusu olacakbr. Ancak bu sorunun çözümünde balyozla çalış- maktan bir yarar bektemiyo- rum" dedi. Schröder, şunlan söyledi: "Geçmişte, deta>1ara ilişkin kararlardan çok. birbirine karşı tavır ve davranışlarda hatalar yapüdığını sanıyo- rum. Yeni bir hükümetle, bu zor psikolojik ortamda bulu- nan Oişkilerdeyeni bir başlan- gıç yapılabüir ve yapılacaktır. Ben bunun için çalja göster- mek istivorum." İngiltere'nin dönem başkanlığındaki son toplantıya ev sahipliği \apan Başbakan Ton> Blair, Afananya Başbaka- nı Helmut Kohl \e Almanya Maliye Bakanı Theo VVaigel,CardifTte \apılan AvTupa Birligi Zirvesi öncesinde. ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ Yaktılar Çocukları REFAHYOL hükümeti kurulduğu za- man, bu koalisyonu bekleyen en ciddi tehlikenin, Refah Partisi içindeki "aşın- lar" olduğunu söylemiş ve eğer buniar denetlenemezse, bu hükümetin sonu- nun hüsran olacağını vurgulamıştım., Refah içerisindeki bu "aşınlar", be- nim tahminlerimi de aşan bir gürültü kopardılar. Ve Refah'ın deneyimli ve so- ğukkanlı olması gereken lider kadrosu da bunlann havasına kapılınca, kaçınıl- maz son, beklenenden önce gerçek- leşti. Hem hükümetin sonunu hazırla- dılar hem de Refah Partisi'nin. Beni en çok şaşırtan husus, Erbakan Hoca'nın Tansu Çiller'in "dolduruşu- na gelmesi" olmuştu. "Benim bildiğim Erbakan Hoca, kazısanız koltuğu bırak- maz" derken bir baktık "tıpış tıpış" Çan- kaya'ya çıkarak ıstifasını sundu. Ve oyun orada bozuldu... Refahlıların. iktidan yitirmelerini haz- metmeleri çok güç oldu. TBMM içinde hırçın davranışlara girdıler, son derece sert çıkışlar yaparak akıllanna gelen herkesi "demokrat olmamakla" suçla- dılar. Ancak "Şubat 1997'nin" ne anla- ma geldiğini daha sonra fark ederek göreceli birsessizliğegirdiler. Fakatar- tık ok yaydan çıkmıştı. Refah'ın radikalleri ise; önce, "Sekiz yıllık kesintisiz temel eğitim" sorununu bahane ederek bir "imam hatip sava- şımına" girdiler. Hemen her cuma, ca- mileri miting alanına çevirdiler. Pazar sabahlan Eyüp Camisı'ni siyasal arena olarak kullandılar. Fakat sonunda, ken- di tabanlannı da bıktınnca bu işten vaz- geçtiler. Ve bu kez bir başka 'nümayiş bahanesi" buldular: Başörtüsü... Bundan önceki yazılarımda birkaç kez, başörtüsünün bızim "yumuşak karnımız" olduğunu vurgulamıştım. Gerçekten, hem "düşünce özgürlü- ğünden" yana olmak ve hem de muh- temelen düşünce ve inancının gereği başını örtmek isteyen öğrencilere üni- versitelerin kapılannı kapatmak, biraz çelişıyordu. Fakat mesele, çok girift bir meseley- di. Herşeyden önce, başörtüsü müca- delesine girişen öğrencilerden önemli bir bölümünün, bunu bir "inanç gere- ği" olarak değil, "siyasal mücadele amacıyla" yaptıklan biliniyordu. Kaldı ki; hanımlann nasıl örtünmeleri konu- sunda da bir "consensus" yoktu. Kimi kızlanmız "şık eşarplarla" örtünürken kimileri koyu renkli başörtüleri kullanı- yor, kimileri de salt gözlerini açıkta bı- rakan bir biçimde, çarşafa bürünüyor ve okullanna böyle girmek istiyorlardı. Acaba bunlardan hangisi, "kitaba"uy- gundu? Bu konuda soruyönelttiğimiz zaman, "terpihlçnnj" böyle kullandıklannı dile ge^iriyoriarai. Kesin bir tann buyruğu konusunda "tercih" söz konusu olabi- lir miydi? Aynca, başını ortmeyen kız- lanmız, Müslümanlığın dışına mı düşu- yorlardı? Acaba böyle bir "yoruma" hakları olabilir miydi? Ve her şey bir yana, kız öğrencılerin okullanna sadece "başları açık" girebi- lecekleri, yasalarla ve yönetmeliklerle düzenlenmış bir konuydu. Bu yasa ve yönetmelikleri uygulayan yöneticileri en ağır biçimlerde suçlamak doğru muy- du? Bu yasaların ve yönetmeliklerin "düzeltileceği" yer, TBMM idi. Hal böy- leyken gösterileri üniversitelerin kapı- sında yapmanın ne anlamı olabilirdı?1 Fakat amaç, "üzüm yemek değil, bağcı dövmek"t\. Amaç, "Müslüman- lann (!) nasıl zulüm gördüklerini" afişe etmekti. Amaç, siyasal prim yapmaktı. Ve iktidarda ojdukları aylar boyunca, bu yasa ve yönetmeliklerle ılgilı en ufak bir adım atmayan kımi tutucu milletve- killeri, Istanbul Üniversıtesi'nın kapısın- da siyasal "show" yapmaya başladık- lannda, inanın mıdem bulandı. Demokrat olmakla bir ölçüde çelişse bile; ben, "devrim yasalarının" korun- masından yanayım. Bu yasalar bize, "nerelerden geldiğimizi" anımsatan belgelerdir ve "nelerin" tehlikeye dü- şebileceğinı gösteren işaretlerdir. Ve eğeryasalanmızdakı "demokrasiyeay- kın", ya da en azından "demokrasiyle bağdaşmayan" unsuriarın "temızlen- mesine" girişilecekse, sıra "devrımya- salanna" geiene kadar, üzerinde duru- lacak daha pek çok yasa ve yasa mad- desi vardır. Fakat biravuç radikal, bızlerı "yumu- şak kamımızdan" kargılamak ve bun- dan siyasal sonuçlar çıkarmak amacıy- la, işi "ya hep, ya hiç" noktasma getir- diler ve yüzlerce öğrenciyı "afeşe attı- lar." Sorun böylesine "radikal" bir biçim- de gündeme getinlmeseydi, çoğu kez olduğu gibi "Bir hak olarak tanınmasa bile, rrrüsamaha sonucu" bu çocukla- nmızdan önemli bir bölümü sınavlarına girebilirlerdi. Aynca muhtemelen bir bo- lümü, "zor altında oldukları için" baş- larını da açabilır ve mağdur duruma düşmezlerdi. Şimdi bu "mağduriyetle- ri", onlarda bir "militanlaşma" eğiliminı de ortaya çıkardı. Gösteriler hâlâ sürüyor ve bir avuç "radikal"', siyasal beklentileri nedeniy- le, bu çocuklan ateşe atmayı sürdürü- yor. Yann öbürgün, "Hadi bıze müsa- ade." diyerek çekip gidecekler ve bu çocuklan, kelimenın tam anlamıyla ka- derierine terk edecekler. Ve elbette, hiçbir şey de sağlayamal- yacaklar. Zaten işi "ya hep, ya hiç" nok- tasma taşıdıklan anda davayı yrtırmiş- lerdi. ' Yaktılar çocuklan... DEVLET BAKANI GÜREL: LÜKSEMBURG AMBALAJLI SUNULACAK Ankara zirveden luııutsıız LALE SARltBRAHİMOĞLU ANKARA-Kıbns ve Avrupa Birli- ği (AB) ile ilişkilerden sorumlu Dev- let Bakanı Prof. Dr. Şükrü SinaGürel. Avrupa Birliği'nin (AB) dün başlayan Cardiff zirvesinden Türkiye'ye yöne- lik bir açılım olacağı konusunda umut- lu olmadığını belirterek, "Lükseın- burg zirvesi bü\ük olasıhkla aynı am- balajla önümüze getirilecek" dedi. ABD'nin Türkiye'nin AB'ye tamüye- liği konusunda yeni bir girişimde bu- lunduğunu doğrulayan Gürel, Cardiff sonucundan ABD'nin de tatmin olaca- ğını zannetmediğini belirtti. Kıbns Rum kesiminin S-300 fuze rampalan- nın inşaatına başladığı da bildirilirken Gürel, "S-300'ter konusunda biz raha- üz, bizekönlemierie bu tehdkliortadan kaldınnz anıa füzeler konusunda ilgj- liülkeler ne yapacaklannı bilmiyorlar" şeklinde konuştu. AB ile ılişkiler konusunda Dışişleri Bakanı tsmail Cem ekibıyle kimi za- man görüş aynlıklanna düştüğü belir- tilen Gürel, Türkiye'nin birlik ile iliş- kilerinin netleştirilmesi amacıyla Baş- bakan MesutYümaz' ın katılımıyla bir toplantı yaptı. Gürel. Avrupa'da yaşa- • Devlet Bakanı Gürel, Cardiff zirvesinden Türkiye'yi tatmin edecek bir karar çıkması konusunda umutlu olmadığını belirtti. Kıbns Rum kesiminin S-300 tîize rampalannın inşaatına başladığı belirtilirken Gürel, "S-300'ler konusunda biz rahatız; biz ek önlemierie bu tehdidi ortadan kaldınnz ama ilgili ülkeler ne yapacaklannı bilmiyorlar" dedi. yan Türklenn serbest dolaşımı ve AB'nin karar alma sürecine Türki- ye'nin katılımı konulannda Yılmaz ile uzlaşma sağladıklannı belirtti. Gürel'in ortaya koyduğu bu iki un- surun devlet politikası olarak resmen açıklanması Türkiye \e AB arasında önemli bir yol aynmına gırilmesi an- lammı taşıyor. AB, yükümlülüklenne karşın özellikle Türklenn serbest do- laşımını kabul edılemez buluyor. Türkiye'nin AB polıtikasını netleş- tirip, herkesin anlayabileceği hale ge- tirmek istediklerine işaret eden Gürel, "Şimdrye kadar iç kamuovuna birta- Sina Cürel ve İsmail Cem bulustu AB politikasında hükümette çelişki ANKARA (Cumhoriyet Bürosu) - İngiltere'nin Avusturya'ya dönem başkanlığuu devretmesi öncesi Av- rupa BirUği (AB) üyesi ülkeler Car- difTte dün bir araya gelirken Anka- ra da birliğe ilişkin hükümet içinde farkîı yakîaşımlanTi sergilendigi po- Htikalannı yakınlaştırma arayışma girdi. Bu amaçla dün AB ve Kıbns işle- rinden sorumlu Devlet Bakanı Prof. Şükrü SinaGürel, kendisınden fark- lı görüşler ortaya atan Dışişleri Ba- kanı İsmail Cem ile buluştu. Bu buluşma öncesinde Dışişleri Bakanı Cem, Cardiff zirve toplantı- sına ilişkin Türk Dışişleri Bakanlığı -kaynak gösterilerek basında çıkan haberlerin yanlış anlamalara yol aç- üğmın belirtildiği bir yazıh açıklama yaptı. Açıklamada Cem, Ingiliz dö- nem başkanlığmın, zirveye sunmak- ta olduğu öneride, iyiniyetli ve yapı- cı bir yaklaşım içinde görüldüğüne işaret etti. Bakan Cem şunlan söyledi: "BaegöreyanlışolanbazıABvak- laşımlannın gerkk bırakılması için bakanbfımız kendi düşüncelerini muhataplanna ukşttrmaktadır. Ay- nca ben de bazı ilgili dışişleri bakan- larnla doğrudan görüşmekteyim. Ancak AB Cardiff zJrvesinm karar- lan şekiOenip AB'nin Türki)«'ye dö- nük politikası açıklık kazandıktan sonra Dışişleri Bakanlığunız kendi değerlendirmeüini yapacakve kamu- oyuna açıkla>acaktır. Bundan önce Chşişleri Bakaniığı'na atfen verilen haberier \ akışlırnıadan ibaretnr." kım şeyleri satabilmek uğruna vç gös- terişini yapabilnıek uğruna bazı hükü- metler geçmişte bazı şevleri kabul et- mişler. Bizim böyle bir ni\ctimi/ yok. Şu anda ben Cardiff 'ten. 14 Aralık po- zisyonumuzda bir milimlik değişiklik yapmamıa gerektiren bir nedenin or- taya çıkacağı kanısında değüim" dedi. Gürel, Cardiff zirvesinde AB'nin, Türkiye'ye ilişkin bazı sözleri, termi- nolojiyı değiştirmeye çalışıp Türki- ye'ye Lüksemburg'u yeniden aynı am- balaj içinde sunmaçabasının bulundu- ğuna işaret etti. Gürel şu değerlendir- meyi yaptı: "AB'nin Türkiye'yi 12. ada> olarak nitelendirmesi çok fazla önemiolan bir şe>- değil. Yani bize aday deseler bile as- lında bir tam üyelik sürecini başlat- maktan geri bırakıriar. İçini doldura- mazlar. Aynca bence bazı AB üyeleri Kıbns ve Yunanistan konulannda Tür- kiye'yi yeniden siyasal dhalog alanına çekmekistiyorlar. Asıi amaçlan bu. AB. Türkiye'yıe 'Nasıl bir somut tam üye- lik stratejisini sunabiliriz" di>e baknu- yor. Ama Türkiye'ye 'Neyi kabul etti- rebiliriz ki Türkiye Kıbns'ı. başka ko- nuları konuşmaya razı olur' diye bakı- yorlar. Yani bakış açısı bu olunca Lük- semburg'dan daha farklı bir şey bekle- memiz de doğru değüdiıf ABD girişimi Türkiye'nin AB'ye tam üyelik süre- cine katılımını destekleyen ABD'nin kısa süre önce Türkiye'nin Washing- ton Büyükelçiliği nezdinde girişimde bulunarak. "Cardiff konusunda mü- dahale>^pma> ın, biz halledeceğiz" de- dığı öğrenildı. ABD'nın Türkiye'nin tam üyeliği konusunda girişimlerini yoğunlaştırdığını doğrulayan Gürel. "Ben ABD'nin Cardiff zirvesisonuçla- nndan tatmin olacağını zannetmiyo- rum" dedi. S-300 rampalan inşa edüiyor Bir hükümet yetkilisi, Rusyapımı S- 300 füzelerinin ana sistemı olan radar- lann Rum kesımine konuşlandınldığı yolundaki haberleri doğrulayamazken Rum kesiminde füze rampalannın in- şaatına başlandığını söyledi. Aynı yet- kili. "Rum kesiminde füze rampalan inşaedili>or.Rampa>a ekolarakkomu- ta merkezi ve bir de radar kuracaklar" dedi. De\ let Bakanı Gürel de S-300 füze- Ieri adaya yerleştirildiğinde Türki- ye'nin ne yapacağını düşünmekten çok Kıbns Rum tarafı, Yunanistan ve NA- TO üyelerinin bu füzelen ne yapacak- lannı bilmediklerine işaret etti. çotı altında... uşuk Bankaalıkta daha faziasını arayanlar daima Emlak Bankası'na gelirler. ÇUnkû Emlak Bankası'nda müjterileri memnun etmek bir gelenektir. Emlak Bankası düşük faizli, uzun vadeli ve dilerseniz 2 ay ödemes/z taşıt kredisi sunuyor. Gelin, Emlak Bankası'nm uzmanlıkla bütünleşen ürtün bankaalık hizmetieriyfe ya^ammaı ko/oyfojünn. fşrt * kredisi 7 EMLAK BANKASI B i r b a n k a d a n f a z l a s ı . . .
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear