15 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1İHAZİRAN 1998 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER 'İşçiler Birleşiniz!' Dr. ENGİN UNSAL D ünya siyasetine ve mil- yonlarca insanın yaşa- mına egemen olmuş ko- münist inancın önemli belgelerinden olan Ma- nıfesto, "Dünya işçileri birieşin, zincirierinizden başka kaybede- cek bir şe>iniz yoktur" tümcesiy le kitle- leri dalgalandıran bir elektriklendırme başlatmıştı. JCapıtalizmin amansız sö- mürüsü karşısında işçilerın ancak birle- şerek ayakta durabileceğini vurguluyor- dubu ileti (mesaj). Ekonomik ve sosyal devinimlerin ba- şarıya ulaşması ancak bir araya gelerek. örgütlenerek, düşünce üreterek ve üreti- len düşünceler yaşama geçirilerek ger- çekleştirilebilir. Dünya tarihi, üretim araçlannın sahip- leriyle üretenler arasında var olan çeliş- kinin ve somürü olgusunun. günümüze degin uzanan gerçegi ile doludur. Üre- tim araçlannın sahipleri ayakta kalmak ve daha da büyümek için sömürmek zo- rundadır. Bu kesimde sömürmeden ya- şamak olanaksızdır. Buna karşın üretim olgusunun yadsınmaz bir bölümü olan emekçilerneyapacaktır?Busömiirüçar- kının dişlilennden kendilerini nasıl ko- ruyacak ve nasıl ayakta kalacaklardır? On- lar için de tek geçerli yol bir araya gel- mek, birleşmek ve örgütlenmektir. Bütün dünyada geçerli olan ekonomi- nin ve üretim sürecinin kuralları Türki- ye için de geçerlidir. Türk emekçüeri de 1871 yılından beri örgütlenme ve ortak çıkariannı koruma çabası içindedir. Bu çaba bugün bile sürmektedir. 1996 yılı \erilerine göre ülkemizde ücretle çalışan lO.6ll.238 kişiden an- cak 960.357 kişi sendikalann çatısı al- tında örgütlenebilmiştir. Bu yüzde 9. l oranında gerçekleşmış olan sendikalaş- ma oranı çalı$anlann geleceklerini giiven- ce altına alma konusunda asla yeterli bir oran değildir. Hele sendikalaşma eğilimınin ancak çok parçalı bir bıçimde gerçekleştirile- bildiği dikkate alınırsa, geleceğin işçiler için hiç de parlak olmadığı kolayca an- laşılacaktır. Sendika üyesi işçiler bugün 28 işkolundakurulu 110 sendika tarafın- dan temsil edilmektedir. Bu sendikala- nn çogunluğu dört ayrı konfederasyo- nun çatısı altında kümeleşmiştir. En bü- yük konfederasyon olan Türk-İş'e 33, DtSK e 26. Hak-Iş e 6, MİSK'e 6 sen dika üye olarak gozükürken 39 sendika da bagımsız olarak çalışmalannı sürdür- mektedir. fşçilerin böylesine dagınık bir biçim- de örgütlenmesinin işverenler ve sendi- ka yöneticılerinden başka kimseyeyara- n yoktur. Böylesine bir yapılanma para- sal kaynak, ekonomik güç ve olası siya- sal gücün boşa harcanması anlamına ge- lir. Toplum için, emekçiler için çok bü- yük umutlartaşıyabilecek olan birikim. günü bile kurtarmaya yetmeyen birgö- rünüm kazanır. Türkiye bugün bu açmazı yaşamakta- dır. İşçiler örgütlenme özgürlüğünün gö- receli olanaklarından yararlanamamış. toplum yönetimine agırlıklarını koyabi- lecek birgücün sahibi olamamış. cılızsen- dikalarda "sanal sendikacüık" vapmava çalışmışlardır. Büyüyen işgücüne karşın üye sayısı- nı arttıramayan. ışcinin reel gelirini sak- lı tutamayan, milli gelirden emekçilerın aldığı payın sürekli gerilemesine sesini çıkarama\an. sıyasal yaşamda bir türlü hak ettiği etki I i yere gelemeyen sendika- lann yöneticileri bugün tarih önünde so- rumludurlar. Son aylarda ülkemizde esen *değişinr rüzgârlanndan sözedilmektedir. Evet ül- kemizde degişenşeyler var ama.. bundan salt varsıl kesimin yararlandıgı gerçe- ğinden kimse altını çizerek söz etmiyor. Tekelleşen. uluslararası >andaşları ıle bütünleşen, hervıl kârını birkaç kez kat- layan sermaye. bu değişimi yakalayan kesim. Işçisine sendikalaşma hakkı tanı- mayan, işten çıkarmalan olanca umursa- mazlıkla sürdüren, işsizlerordusunu bes- leyen ve ücret zammı isteklerine gönül- süz bakan da aynı kesim. Bu kesimin en önemli kuruluşuolan MESS. 1997 Ekim ayı sonunda Marmaris'te düzenlediği bir toplantıda, sermaye sınıfının bu degişi- mini ve başansını ülkenin seçkin bilim adamlanna ve sendikacılanna onaylatmak için birtoplantı düzenledi. Seçkin bilim adamları ve sendikacılar patronların bu başansını insanın gözierini yaşartacak ölçüde. övgü ile ve az bulunur sözcük- lerledilegetirdiler. Bırieşik Metal İşçi- leri Sendikası"nın bir yetkilisi. geçmiş- te egemen çe\Telere karşı \erdikleri onur- lu mücadeleden adeta utanır çibi "DGM\i ezdik sıra MESSV sloganı- na gönderme (atıft yaparak. "MESS'i ezemediğimizisabetii olmuş. yoksa bura- da.. bu güzel yerde olamazdık" diyebil- miştır( I). MESS toplantısına katılan seçkin bi- lim adamlarının sermaye kesimine yağ- dırdıkları övgüler arasında sendikalann içınde bulunduklan acı duruma hiç de- ğinmemeleri. bilim adına düşündürücü- dür. Anlaşılan ülkemizin seçkin bilim adamlan da değisjm'ı yakaladıklannı böylece kanıtlamışlardır. Bizım buradaasıl üzerinde durmak is- tediğımız sendika vöneticilerimiz. Bu ko- nuda en doğru tanıyı değerli bir Cumhu- riyet yazan koymaktadır: "İşçi scndika- lannda ise değişim mucizesi, örgütten- mede. sendikal güçlenmede gerçekleşti- rikmeyince,sendikalizmde. sendikal he- deflerde uftık göremeyen uyamksendika- cılar. değişimi kendi n/el yaşamlannda \ a- kalania\ ı seciyorlar. İşçilikte. işçi sınıfına adanmış bir yaşamda hayır görmeyince, değişim Jaguarlar, Mercedesler. kirli yol- lardan elde edilen özel servetier üzerin- den gerçekleştiriliyor» Sendikacılık yaşa- mına profesyonel olarak atıldıkJan vıi- lardan bu yana kendilerinin, birinci de- receden akrabalannın geçirdikleri deği- şim üzerine birsorgulama açılsa? İşçinin kasasından sendikadan alınan ücretle sağlanan senetlere bir göz atılsa..." (2) Bölünmüş sendikalarda sendika yö- neticilerinin her türlü olumsuzlugu ser- gilemeleri olanaklıdır. Işçi sınıfının amaç- lanndan kopmalan dogaldır; çünkü bö- lünmüş işçilerin yöneticiler üzerinde ge- rekli denetimi saglamalan uzak bir ola- sılıktır. Türk işçi sınıfına sermaye için övgü- !er düzen değil. kişisel çıkarmı sınıfın çıkarlannın üstündetutan yöneticiler de- ğil, ödün vermeyen. karanlıkta bile kurt gözü gibi ışıldayan sendika yöneticilen gerek. İşçiler birieşin ve gücünüze güç katın, diyoruz. 10 milyon ücretli işçi 110 sen- dikada ve dört konfederasyonda yüzde 9 oranında temsil edilerek bir yere vara- maz\esürekli kaybeder. Bunuaşmak için sendikalaşın, az sayıda sendikada ve kon- federasyonda temsil edilin. Türk işçileri birieşin ki, gelecege umut- la bakmak hakkınız olsun!.. 1- MESS, Işveren Gazetesi, Sayı 696, Kasım 1997Sayfa 10 2- Şükran Soner. Değişim,Cumhuriyet 6.11.1997 Sayfa 7 ARADABİR AYDIN OLGUN Araştırmaa-Yazar Bilim ve Ordu Genelkurmay Başkanlığı'nın önceki hafta düzen- lediği 3. basın turunda ziyaret ettiğimiz askeri biriik- lerde gördüklerimiz ve yaşadıklarımız, bizlere Türk Silahlı Kuvvetleri'nin "Bilim ve Teknoioji" ile ayrılmaz bir bütün oluşturduğunu ve daha bugünlerden 21. yüzyılın elektronik dijital savaşlanna hazır olduğunu gösterdi. Türk Silahlı Kuvvetleri'nın görev ilkesi son derece anlamlı, kısa ve öz! "Zamanın ötesine geçmekzo- rundayız. Gözünüzle sadece ufkugörebilirsiniz, ama beyninizle ufkun ötesini de görebilirsiniz. 0 zaman olaylar sizi değil, siz olaylan yönlendirebilirsiniz." Türkiye Cumhuriyeti'ndeki tüm özel ve resmi ku- njluşlann, oku! ve üniversitelerin, özellikle de bürok- ratlann, siyaset adamlarının bu ilkeyi benimsemele- rinin büyük yararları olacağı apaçık ortada. Üçüncü Basın Turu'nun başında ziyaret ettiğimiz Genelkur- may Başkanlığı Eğitim ve Doktrin Komutanlığı ile bu komırtanlığa bağlı Tank ve Zırhlı Birlikler, Füze ve Topçu, Dağ Komando Okul ve Eğitim Merkezleri'nde saptadığımız tek ve degişmez ortak ilke, eğitim ve öğretimin bilim ve teknolojinin en üst düzeyinde ya- pılması, bilgisayar ve simülatör sistemlerinin toptan tanka, uçaktan rokete tüm silahlann eğitiminde yer- leşmiş olması. Bu arada birliklerde 1995 yılında kurulup faaliye- te geçen, ABD'den başka yalnız Türk ordusunda bulunan muharebe alanındaki dinamikleri inceleyen ve teknolojideki gelişmeleri izleyen konsept, dokt- rin, eğitim, lider, teşkilat ve malzeme ile askeri geliş- me alanında ve geleceğin savaşları ile ilgılı çalışma- lar yapılan "muharebe laboratuvarian "nı da görmek fırsatını bulduk. Ve hepsinden önemlisi, bıyıkları ye- ni teriemiş. 18-20 yaşlannda gepgenç Mehmetçik- lerin bilgisayar ve simülatör sistemlerini başarı ile kullanmalan. bu sistemlerdeki çalışmalarda öğren- diklerini görev sırasında arazide ve gereğinde de sa- vaş alanında başarı ile uygulamaları. Uygulanan bilimsel eğitimin bir başka önemli ya- ran da savaşlarda mühimmat tasarrufunu sağlama- sı ve can kaybını önlemesi. Bilgisayarlann başında binlerce kez ateş eğitimi yapılması ve ekranlarda arazideki gerçek koşullann aynen sağlanrnası, su- bay ve erlerimizin bilgi ve deneyimini doruk nokta- sınaçıkardığı gibi bu sistemin getirdiği ustalaşma ve uzmanlaşma gerçek bir savaşta daha az ateş gücü ile daha verimli sonuç alınmasını sağlıyor. Simülatör sisteminin, lazerli uçak saptama gereç- lerinin ve bir seferinde havadan 45 km'lik bir alanın fotoğrafını çekerek birkaç saoiye içinde komutana ulaştıran DROOM'ların kullanımını on hafta gibi kı- sa bir sürede öğrenen Mehmetçik'in bu başarısı. gerçekten her türlü övgünün üstündedir Ancak silahlı kuvvetlerimiz bilimsellik ve teknoio- ji ile iç içe girdiği kadar insani değerleri de gözardı etmemiş. Gözlemlediğimiz birliklerde dikkatimizi çe- ken, başta generaller ve subaylar olmak üzere tüm komutanların erlere karşı gösterdikleri baba şefka- ti... Erler de komutanlanna bir evlat sevgisi ile bağ- lılar. Özellikle Dağ Komando Okulu'nda gördüklerimiz- den sonra PKKteröristlerinin Türk askeri karşısında neden darmadağın olduğunu daha iyi anlamış bu- lunuyoruz. Kısacası, Türk Silahlı Kuvvetleri bilgi ve teknoioji ile insan beyninin ve fıziki gücünün başan- lı birleşmesinin en büyük örneğidir. Türk ordusundaki modern eğitim kuralları çeşitli ülkelerin dikkatini çekmiş olup, başta Bosna Hersek olmak üzere, Arnavutluk ve Asya'daki Türk ülkeleri ile KKTC, subay ve erierini silahlı kuvvetlerimizde eği- tilmek üzere Türkiye'ye göndermektedirler. Bir Öneri: Türk Silahlı Kuvvetleri'nden her yıl kad- rosuzluk nedeniyle yaşları 50 dolayında çok miktar- da subay emekliye aynlmaktadır. Bu subaylann baş- ta harp okulu olmak üzere kurmay ve çeşitli sınıf okullannda çok iyi bir eğitim gördükleri ve hemen hep- sinin ikinci bir dil bildikleri. bilinen bir gerçektir. Türk Milli Eğitimi'ndeki öğretmen ve müdür açığının her koşulda görev yapma alışkanlığında olan genç emek- li subaylarla kapatılmasının yerinde olacağı kanısın- dayız. Yasalanmız bu konuda yeterli olup bu duru- mun bir örneği de 27 Mayıs Devrimi'nden sonra mil- li eğitim v? emniyette gerçekleştirilmiştir. Düzeltme: 7 Haziran'da bu sayfada yazısını yayınladığımız Hukukçu yazar Emil Ünen, emekli olup avukatlığı bıraktığını, izmir Barosu'ndan kaydını sildirdiğini okurlarımıza bu durumu duyurmamızı istedi. Kamu Vergi Denetimi Çökerken... O <*>FARUK YALÇINER tktisatçı zal döneminin Türkiye'nin ge- lecegi bakımından belki en sa- kıncalı uygulaması "devletin vergi denetim yetkisinin bir ke- sim serbest meslek sahibine ak- tanlarakvergi denetiminin özel- leştirilmesi*'dir. Muhasebeci ve mali danış- manlara ilişkin olarak çıkarılan 3568 sayılı yasanın 12.maddesıyleMaliyeBakanlıgrnın vergi denetim örgütünün çökertilerek kamu- sal denetimın ortadan kalkması sonucunu do- guracak adım atılmıştır. Yasayı kotaran Mali- ye bürokratlan ise yıllardır beklenen bir mes- lek yasasının çıkarılması karşılığında "dünya- da eşi görülmemiş bir ajncalık" elde ederek bugünlerin yüksek gelirli yeminli mali müşa- virlerini (YMM) yaratan koşullan oluştur- muşlardır. 3568 sayılı yasaya göre Maliye Bakanlı- gı'nın merkez vergi denetçileri (Maliye mü- fettişleri. hesap uzmanları. gelirler kontrolör- leri) on yıllık görev süresinin sonunda "sınav- sız" YMM olabilecek. YMM'ce onaylanan mali çizelgeler. vergi bildirimleri u kamu yö- netimince incelenmiş-doğruluğu kabul edilmiş- belgelerden savılacaktır" Ancak yeminliler, onaylannın doğruluğundan sorumlu tutulmuş- larvegörevleriniilgilendirensuçlardolayısıy- la TCK "nin devlet memurlanna ilişkin düzen- lemelerine göre cezalandmlmalan öngörül- müştür. Olasıdır ki. mesleğin gelecekte belirginle- şecek ayncalıklı konumuna yönelik topium- sal direncin en etkili kesimıni oluşturacak "akademik çevreleri çekimser, suskun kıla- cak" bir yaklaş.ımla sosyal bilimler (hukuk, ik- tisat, kamu yönetimi, işletme vb.) dalında pro- fesörlük sanı tasıyanlara da YMM'lik olana- ğı sunulmuştur. Böylece. TC Anayasası geregi ulusun olan, hiçbir kişiye. zümreye ya da sınıfa bırakılama- yacak ve yalnızca anayasanın belirlediği yet- kili organlarca kullanılabilecek "devletin ege- menlikhakkmın doğurduğu vergidenetim yet- Idsine kişiler ortak edilmiş". özel bir meslek yasası ile bir kesim serbest meslek sahibi. dev- let memuru yapılmıştır. Özal döneminin kamu görevüsi ka\ramını yadsıyan. yozlaştıran; "memurluğuntemelni- teüginin genel bütçeden kamu adına ödenen üc- ret okiuğunu" göz ardı eden. nelere mal ola- cağı gelecekte çok daha iyi anlaşılacak bir bü- yük yanılgısı; maliye bürokrasisindeki deği- şimin yönünü de vurgulayan çarpıcı bir örnek- le ülkenin yarınlarına çöreklenmiştir. Yasal çerçeve çizildikten sonra, ilkin küçük çaplı vergisel işlemlerle birlikte dışsatımdan kaynak- lanan Katma Değer Vergisi (K.DV) geri öde- meleri YMM raporlanna bağlanmıştır. An- cak. mesleği güçlü bir baskı grubuna dönüş- türecek adım. yoğun tartışmalan incelikli ya- sal düzenlemelerleaşan "tam tasdik" adlı uy- gulama ile atılmıştır. însan. mal, para dofaşı- mında ilgili kamu ve özel kurumların dışlana- bildiğı: anılan öğelere ilişkin gelir kazandırı- cı işlemlerin tümüyle ya da bir bölümüyle giz- lenerek vergi kaçakçılığının muhasebe hilele- ri ve içeriği bakımından yanıltıcı (sahte) bel- geler(defter, fatura. irsaliye. makbuz, bordro, senet, çek vb.) kullanımı yoluyla yasallaştırı- labildiği.-vergi yönetim ve denetim örgütü- nün olup biteni izlemekle yetindiği Türki- ye'de; "Vergi Usui Yasası'nın kamu denetçile- rinetanıdığı geniş yetkilerin hiçbirine sahip \a- lınmarruş Y M.M'lere: jükümlülerce ödenme- si gereken verginin doğruluğunu araştırmak, beUriemek ve sağlamak gibi başanlması ola- naksız bir görev yüklenmiştir". Maliye Bakanlığı. yükümlülerin -isterler- se- YMM'lerle sözleşme yaparak tecimsel iş- lemlerini denetletebileceklerini. oldukça yük- lü bir onay ücreti karşılığında düzenlenecek ra- porlann vergi dairelerine verilmesiyie vergi ya- salan önünde aklanmış sayılacaklannı, ola- ğanüstü durumlar dışında "kamu denetçile- ri nce bir kez daha incelenmeyeceklerinr bil- dirmiştir. Buna karşılık, "Tam tasdik sözleş- mesi yapmayan yükümlüler vergi kaçırmışsa- yılarak Bakanlıkça inceleneceklerdir". Tam onaydan yararlanacak yükümlü sayısına "sı- nırgetirilmemiştir'". Bu özgürlük, dışsatımdan kaynaklanan KDV'yi YMM raporlan ile geri almak isteyen yükümlüler için de geçerlidir. Denetim birimJerindeçözülme: YMM'liğin genişleyen iş alanlan ile erişılen yüksek gelir düzeyinin çekim gücüne kapılan merkez ver- gi denetçileri kamudan aynlmayı yeğlerken. Maliye'nin denetim örgütündeki erime de yo- ğunlaşmış; yetiştirilmelerinin toplumsal öden- tisi oldukça ağır olan görev liler -özel kesimi denetlemek üzere- saf değiştirmeye başlamış- lardır. Bu arada. kamudakı görevlerine yeter- lik sınavını vererek atandıklan için 3568 sa- yılı yasa gereği. "sınavsız YMM olabilen Ma- liye üst düzey yöneticileri, ülkenin en büyükye- rel vergi denetim birimini oluşturan vergi de- netmenlerinin mesleklerinde daba iyi yetişme- lerini sağlavacak yeterlik sınavı uygulamasını, salt denetmenlene yeminli müşaviıiikyoiunu da açacağı gerekçeshle engellemişlerdir". Yeter- lik sınavına alınmadıklan için mesleki gele- cekleri işe başlarken bitmiş vergi denetmen- lerindeki çözülme daha da yoğun olmuştur. So- nuçta. iki yüz dolayında müfettiş. uzman. kont- rolör kökenli denetçi ile dört yüzün üzerinde vergi denetmenini yitirmiştir bakanlık. Yıllardır vergi inceleme oranı yüzde ikiyi geç- meyen Türkiye'de kamu denetim örgütü kü- çülürken, piyasada çalışan bin iki yüzdolayın- daki YMM'nin yüzde 80'ini Maliye'nin mer- kez vergi denetçileri oluşturmuş; ekeşmeye (rekabete) kapalı, ayncalıklı bir kazanç kapı- sı konumundaki meslegi -sınavlannı yılda on. on beş kişinin kazanabildiği de düşünülürse- küçük bir seçkinler topluluğunun tekelinde tutmanın altyapısı tamamlanmıştır. YMM kurumu ile Bakanlığın merkez denet- çileri arasındaki ilişki. "vergi denetmenlerinin inceleme görevinden dışlanmalannı da gün- demegetirmiştir". Bakanlık yetkilılen, "tam tasdik sözJeşmesi bulunan y ükümlülerin hiç- bir dunımda vergi denetmenlerince incelene- meyeceklerini" kararlaştınmışlardır. Sonuç Türkiye'deki vergi incelemelerinin yüzde 90'mı gerçekleştiren en büyük, yaygın ve et- kin denetim birimi "yasadışı bir yetki kısıtla- masıjla" aradan çıkanlarak "\ergisel işlemle- ri YMM'lerce onaylanmış yükümlülerin ver- gi denetmenlerince incelenmelerine yönelik tepkileri anla\ışla karşılanmış, çekinceleri gi- derümiştir". Buolgu, "\ergi denetiminin özel- leştirilmesi uğruna kamu denetçilerinin yetki- siz kılınmasının bile gö/e alındığını \ urgulanıak- ta ve ülkemizdeki anla> ışın geleceğine ışık tut- maktadır". Ancak. tutulan >olun ekonominin kayıt altına alınmasında yaşamsal işlev i bulu- nan muhasebecilik, mali danışmanlık meslek- lerinin gelişimine etkilerini "kamu denetimi- bağımsız dış denetim" kav ramlan çerçevesin- de gelecek yazımızda irdelemeye çalışacağız. PENCERE Gol. Akşam gazetesinde çahşıyordum, patronumuz Malik Yolaç'ın akima, herzamanki gibi, çok parlak birfikirgeldi- Galatasaray'm ünlü kalecisi 'Kova Os- man'a köşe yazısı yazdırmayı düşünüyordu. Bana sordu: - Çok iyi olur, dedim. Yolaç: - Peki, onun adıyla sen yazsan?.. - Olur mu canım?- - Öyleyse bari HK yazıyı yaz!.. llk yazı sıkıntılı olur, amatör yazar kaleci Osman'ın bu dar kapıdan geçmesi gerekiyordu. Malik Yolaç şekergibi birpatrondu. hatırını kırmak olmazdı: - Peki!.. • Kaleci Osman adına yazdığım ilk yazının özü: "Golün kötüsü olmaz.. Gol goldür." O günlerde Ricky Martin daha doğmamıştı, mikrofonun başında "Gol.. gol.. gol" diye şakıyıp oynamıyordu; benim yazdığım da golden çok go- lün felsefesiydi. Nedir golün felsefesi?.. Ister sağ ayağınla, ister solla, ister kafayla, ister (hakeme yutturabilirsen) elle, ister göbeğinle, ister kalçanla, ister kıçınla at, gol goldür. Golün güzeli de skor levhasına '1' yazar.. Kötüsü de.. Hem golün güzeli, çirkini, iyisi, kötüsü, doğrusu, çarpığı olur mu? Top iki direk arasından geçti mi ta- mamdır; artık "dürülmüş defterin davası olmaz". Kocaman yeşil saha, 20 oyuncu, iki kaleci, üç ha- kem, stadyumdaki on binlerce seyirci, televizyon ba- şındaki milyonlarca izleyici, yöneticiler, tek seçici- ler, koçlar, koyunlar, başkanlar, patronlar, büyükler, küçükler, yoksullar, varsıllann şartlandığı tek sozcük: Gol!.. At da nasıl atarsan at!.. Gol futbol topunun kale- ye girmesi demek değil mi? Top isterse kaleye se- ke seke girsin, ister füze gibi, ister yuvarlana yuvar- lana, ister zikzaklı, ister doğrudan, ister havadan, ister yerden, gol goldür. • Futbol eşitliyor... Neyi?.. Büyükle küçüğü.. Fakirlezengini.. Mahalledeki arsada çaputtan yaptığı topla futbol oynayan çocuğun mutluiuğuna kim ne diyebilir?.. Trilyonluk transferin rüyasında koşturan profesyo- nel, futbolun tadını daha çok mu çıkanyor?.. Küre- selleşme -ya da globalizasyon- dediğimiz süreçte, futbol, yer yuvarlağını avucuna alıyor; insarlık ne- redeyse çıldıracak; hep birlikte hop oturup hop kal- kıyoruz. Birtopun peşinde koşan yirmi iki kişinin de ama- cı gol atmak değil mi?.. Ne küçük bir amaç!.. Rahmetli Kova Osman kendisi adına yazdığım ya- zıyı çok beğenmişti; ne zaman bir yerde karşılaş- sak, gülümseyerek yinelerdi: "- Golün iyisi kötüsü olmaz!.." Bir gün dedim ki: - •- — - Yazının iyisi kötüsü olur. TEŞEKKUR Oğlumuz Ömer'in dünyaya gelmesinde yakın ilgilerini esirgemeyen Esnaf Hastanesi personelinden Op Dr IŞIK ÜLKER, Anestezi Uzmanı Dr. CEMlLE YEAŞ Narkoz Teknisyeni \TLMAZ ALTAY Ebe BEDtA tLERt Hemşireler ŞERtFE ALTAY ve EMlNE ÇAKAR'a şükranlanmızı sunanz. SELDA - NECDET IL\R.4KAŞ "Hiçbir insan kendi başına bir ada değildir. Her insan anakaranın bir parçasıdır." Böyle diyor John Donne. Peki, şimdi soruyoruz size:" kurdu de Yanıthyorsunuz hep birli1 olmak, aydın olman O halde bugün heme Kulübü"nu _ de katılın. hn duvarlar ardındaçifllayan sesieri, .Mz.n ruhuü&da birleşsin. Yaşammtz daha ğüzdieşsîn, yüzünüz hiç asîlmasm. Gözîeri Yaşama Artıfc ü ffctsiyle Bakmasın. CumhurİYet kitap kulübü "Aydmlann Buluştuğu Kavşak" Turkocağı Cad. No: 39/41 (34334£ağa!oâWistanbul T*(Q212)514 01 96 Faks:(Q212)514 01 95 Cumhuriye( kitap kulübü Taksim Sergi Salonu HAZİRÂN AY! ETKİNLİKLERJ SOYLEŞJLIIM2A GÜNÜ 11 Haziran Perşembe Saati 7.00-19.00 M % # ANA MUHALEFET DERGıSİ Dınozor11 Hoziran 1998 Per^erobe...Sayı; in lira ERDAL 0Z 1997 Saıt Faık Ödülünü alan "Sular Ne Güzelse" kitabı ile diğer yapıtlarını imzalayacak ve okurlarıyla söyleşecek. Istiklal Cad. (Aksanat karşısı) Taksim Tel:252 38 81/82 Kirlenen Dünyamızı Fidan Dikerek Arıtalım ORMAN BAKANLIĞI AĞAÇLANDIRMA \ r E EROZYON KONTROLÜ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ÇAGIN MOTEL - Kış ne kadar uzun sürdü. Her öğün balık yemeğe, tertemiz bir denize, EGE'ye hasret kaldık. Haziran fıyatlarımız: 1 kişi T.R 6.500.000 .- TL 2 kişi 1 hafta 84.000.000.- TL. Assos Bektaş Köyü Sütlüce Koyu Tel: 0286 - 723 40 42 -43 ŞU AMDAN ITIBAREN YOMETİME EL KOYMUŞ BUtUNUYOPU.1A,.BIB AY BOYUNC4 EVD6N CIIWkAk.,WER TÜRLÜ SCNtTİKAL VE SİYASI FAAUYETTE BULUNAAAK.ÜCRETARTIŞI TALEP ET/ H U K O M E T UVGUUAAAALAKlNI gUESTIEMeie HER TÜRLÜ AAUHAÜF GO6TERI VE VURÜVLİSP KATIIANAK I1CINCI 0(R BVMÎE kAM ^ ^
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear