Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 11 HAZİRAN 1998 PERŞEMBE
12 KULTUR
- Bilge Friedlander'ın sergileri Galeri Nev ve Ercümend Kalmık Vakfı'nda yer alıyor
Hepimiz gibi bir kum tanesi...AHU ANTMEN
Sezonun son giinlerinde i-
ki sergiyle gündeme gelen
Bilge Civelekoğlu Friedlan-
der ile Ercümend Kalmık
Müzesi'nde "Alün KuraT
başlıklı enstalasyonu için ha-
zırlıklannı yaparken tanıştık.
40 yılını Amerika'da geçiren
Friedlander'a dair ilk göz-
lem. o gün, enstalasyon içın
kullanacağı kumu parmak-
lan arasından geçirirken ya-
şadığı haz. Büyülenmiştik...
Özellikle 1980'li yıllardan
başlayarak sanatinda doğa-
kültür etkileşimini bir kadı-
nın bakış açısıyla ele alan ve
doğal malzemelerle çalışan
Bilge Friedlander, doğaya ve
sanata yaklaşımı, yaşamda-
ki varlıgı. bilinci itibanyla
"kum tanesi" bir insan. Va-
roluşun özünü kavrayan işte
bu yaşamsal duruşu. sanatı
aracılıgıyla dışavuran Bilge
Friedlander. "Alün KııraTda
izleyicisiyle insanın doga
varlığının gizini paylaşıyor;
şu sıralar Galeri Nev'de sü-
ren ikinci sergisi "Hatııia-
mayı Hatirla*da ise kişisel
geçmişini büyüteç altına ala-
rak her bir kum tanesinin
"fark ettiğini" gözler önüne
seriyor.
'Çocukluğunun ormanT
Galeri Nev'deki "Haürla-
mayı Hatirla", son bir yılını
Istanbul'da geçiren Bilge
Friedlander'ın, bu süreçle
yitirdigi kardeşi Erol'un anı-
sma gerçekleştirilen, olduk-
ça kişisel bir sergi. Sanatçı
bu sergide geçmişe dönüyor
B•ilge
Friedlander,
'Altın Kural'da
izleyicisiyle
insanın doğa
varlığının
gizini
paylaşıyor.
'Hatırlamayı
Hatırla'da ise
kişisel
geçmişini
büyüteç altına
alarak her bir
kum tanesinin
'fark ettiğini"
gözler önüne
serivor.
ve dünü bugüne getiri>or.
Eski fotoğraflar. fotoğrafta-
ki aile bireylerinin bir za-
manlar kullanmış oldugu
nesneler ve eskinın büyüsü-
nü taşıyan bu zaman sinıge-
leri aracılığıyla sanatçının
hatırladıkları... Sergi. bir
günce niteliğinde. Dolayı-
sıyla mekân da artık bir ga-
leri degil: Her izle> icinın.
sergi aracılığıyla kendi geç-
mişine dönerek yükledigi
enerjı yoluyla güncel bir za-
man tapınağınadönüşen Ga-
• leri Nev. herkesin orada dü-
şünerek bıraklığı anıların
sessiz tanıgına dönüşmüş.
Bilge Friedlander. bu ser-
gısineyerleştirdiği fotoğraf-
lar ve nesnelerin yanı sıra
doğal bir malzeme olan ke-
çeyi de metaforolarak kulla-
nıyor. Insaneliyleişlenmesi-
ne karşın doğal varlığı bo-
zulmayan keçe, lstanbul-Sı-
\as-Iskenderun üçgeninde
yaşamını sürdürmüş Civele-
koğlu ailesinin kiiltürel izle-
rinin taşıyıcısı oluyor. Bu
açıdan bakıldığında yine do-
ğa-kül!ür etkileşimini görii-
nür kılan Bilge Friedlan-
der'ın "Haürlamayı Hatır-
la" sergisınin bir diğer ilginç
yanı da kişiselden yola çıka-
rak vardıgı ortak belleğimiz.
Sergi, Galeri Nev'in kapısın-
dan giren her bir "kum tane-
sTne yaşatmavı başardıgı ki-
şisel geçmiş yolculuklannın
yanı sıra Türkiye Cumhuri-
yeti'nin de ilk yıllanna doğ-
ru bir arayışı sergiliyor. Fo-
toğraflarda ve nesnelerde iz-
ledığimiz, bir ailenin geçmı-
şı ölduğu kadar. Cumhuri-
yetin ilan edildiği vıllarda
kendilerine \e dünyaya \eni
bir bakışla bakmayı öğrenen
bireylerin ortak deneyimı.
1925-1958 yıllannı kapsa-
> an bu siyah-beyaz görüntü-
lerle izleyici arasında kişise-
li aşan bir ruhsal bağ bulun-
masının bir diğer nedeni de
bu.
"Bunlar masum olduğu-
muz \ ıllardı. Bi/ler bü) ür-
ken Türki>e Cumhurheti de
bizler gibi gençti \e ha\at.
saçlanmıza taküğımız bü-
yük beyaz kurdelelerte kutla-
nıjordu." Muhtemelen ser-
giye giden herkesin geçmi-
şinde büyiik bevaz bir kurde-
le sar. annesinin. ablasının
yadakendisinintaktığı... Bu
noktada izleyiciye yine kum
tanesi varlıgını hıssettiren
Bilge Friedlander. sergiledi-
ği fotoğraflara yazdığı resi-
maltlanyla, sergiye adını ve-
ren öneri gibi "naürlamayı
hanrüyor'*-. Hatırlamayı ha-
tırlarken bugünün pencere-
sinden baktıgı eski fotoğraf-
ları okuyup. yorumluyor.
Belleğin, gizemiyle oynu-
>or. bellek kırıntılan taşıyan
fotograf ve nesnelerin sırla-
nnı çözmeye çalışıyor. Bu
bağlamda, sergıdeki anahtar
nesne. fotoğrafların çoğunu
çekmiş olan babasının eski
siyah fotograf makinesi Fri-
edlander'ın geçmişı aracılı-
ğıyla hatırlamayı hatırlarken
kendi geçmişimizdeki so-
mut-soyut deklanşör sesleri
30. yılını albümle kutlayan Moğollar 'ın Yapı Kredi konseri yarın 21.15 'te
'Anadolu Rock'uı
babalanAçıkhava'da
CLMHUR CANBAZOĞLL
Yapı Kredi Sanat Festivali'nin bu gece-
ki konugu "Anadolu Rock"m babası Mo-
ğollar. Otuz yıl önce Anadolu ezgilerini
Batılı anlayışla bir sentez halinde heın
kentsoylu hem de kırsoylu insanımıza a>-
nı anda ulaştırmayı hedefleyerek >ola çı-
kan grup. uzun bir süre ara vermişti bu yü-
rüyüşüne. Aşağı yukarı beş kuşak onların
yerli filmlerde kullanılan parçalarınt din-
ieyerek büyüdü ve çoğu ezberlediklen bu
parçalann Moğollar'a ait olduğunu bile-
medi.
Sonra kavuşma vakti geldi ve 1993 yı-
1ında Cahit Berkay. Taner Öngür ve Engin
Yörükoğiu aralarına genç yetenek Serhat
Ersöz'ü de alarak yola yeniden ko>uldu-
lar. Yenı rota enstrümantal parçalann ya-
nında suya sabuna dokunan bir söylemle
de müzik yapmaktı. 1994'te lssızlığın Or-
tasında'yla Sıvas'ta yakılan aydınlarımızı
anan Moğollar, )996'da Dört Renk albü-
mündeki BişeyYapmab'ylaapolitizeedil-
miş. tepkisizleştirilmiş halkı duyarlı olma-
ya davet etmişti. 1998 tarihli yeni albüm 30.
Yü'da ise muhalefetin dozu iyice artmış
durumda.
Bu yeni albümden dört sözlü parça. bir
de enstrümantal Toprak Ana'yı (beste Ca-
hit Berkay) yorumlayacaklar Açıkhava'da.
Albümdeki sözlü parçalar, anonim Hudey
Hudey'ın heavy rock'a kaçan yorumu.
1998 Türkiyesi'nin panoramasını çizen
Turguf Berkes'in sözlerine Cahit Berkay'ın
yazdıgı Kanıtlar Kanatlı adlı beste. Taner
Öngür'ün altın madeni için doğadan vaz-
geçmeyen Bergamalı köyliilerin direnişını
anlatan Mansur Bakı'nın sözlerini yazdı-
ğı ÖlükrAltınTakarını?adlı bestesi veyi-
ne Turgut Berkes'in kokuşmus. adalet dü-
zenıni sorgulayan sözlerine Berkay'ın >az-
dığı Bir İkri BirGeridi>e sıralanıyor.
Moğollar'dan aldığımız bilgiye göre
konserlerde en fazla ilgi gören parçalar-
dan, grubun klasıklerinden birkaçını ufak
değişıkliklerle sunacaklarmış bu gece. Ör-
neğin 7/8 9/8 daha özgün şekilde. cura ila-
vesiyle yorumlanacakmış.
Moğollar 30. Yıl adını verdikleri albüm-
lerini ılkbahardan bu yana çeşitli konser-
lerle tanıtıyorlar. Açıkhava"daki konserde
ortava koyacaklan performansın iyi olaca-
ğını gösterıyor bu gelişme: çünkü daha ön-
ce parçalar oturmadan verilen bu çaptaki
konserlerde grup bazen istenılen çızgiyi
yakalayamama nskivle karşı karşıya kalı-
yor, işi klasikler kurtanyordu.
Geçen a> Avrupa'da konserler \erdiler
\e Köln. Londra. Paris. Bielefeld. Ham-
burg. Basel'de çaldılar. Sıra konserlerin
Türkiye bölümüne geldi: 4 Haziran'da Bur-
1998 tarihli yeni albüm '30. Yıl'da muhalefetin dozu i>ice artmış durumda.
sa Açıkhava Tiyatrosu'nda Çağdaş Gaze-
tecıler Derneği'nin tertiplediği gecede \e
lstanbul Lisesi'ndesahneyeçıktıktan son-
ra yarın saat 21.15"te Açıkhava'da müzik-
severlerle olacaklar. Ardından 18 Hazi-
ran'da Fatsa konseri var programlannda.
Tabii en anlamlı konserlerden birini de 3ü
Temrnuz'da başlayacak Bergama Dünya
GençlikFestivaB'nin açılışında verecekler.
Bu festi\ale Dario Fo'nun da gelebileceği
>ö\lenı\or.
Açıkhava'daki konserlerin bilet fiyatla-
rına bir kez daha deginmek istiyoruz. Mo-
ğollar genellikle gençlerin dinlediği bir
grup: bukitlenin bir bölümübelki 1.5 mil-
yonluk biletlerden alabilir. ama dört mil-
yon TL verebileceklerin sayısının fazla ol-
duğunu zannetmiyoruz. İşte bu tip konser-
lerde sponsor gücünün daha fazla öne çı-
kanlıp bilet fiyatının indirilmesi festivalin
itici gücü olacaktır \e o arzu edilen kala-
balıklar Açıkhava'ya toplanacaktır bizce.
Tunç Başaran 'Kaçıklık Diploması' adlı son filminin çekimlerine başlıyor
Bir maııik depresifin kurtuluş öyküsüKültür Servisi - Yapımcılığını
Mine Film'in, yönetmenliğini
Tunç Başaran' ın üstlendiği ve Ay-
şeNU' in gerçek yaşamöyküsünden
uyarlanan 'Kaçıklık Diploması"
J» adlı film, önceki gün düzenlenen
»• birbasıntoplantısıylatanıtıldı. Bir
kadmın içine düştügü manik dep-
resyon bunalımından yalnızca
kendi gücü ile kurtulup iyileşme-
sinin konuedildiği filmin senaryo-
su Tunç Başaran'a ait. Filmde bir
yandan öykünün kahramanı Nil'in
hastalığından kendisini kurtarma-
sı anlatıhrken bir yandan da Tür-
kiye'nin 1940'lardan günümüze
kadar olan sosyal ve politik geliş-
mesi de gözler önüne serilecek.
Filmin başrollerini ise Ayda Ak-
sel. Selçuk Yöntem ve Meriç Başa-
ran oynayacak. Türk-Fransız ve
Macar ortak yapımı gerçekleştiri-
lecek olan film için Avrupa Kon-
seyi filmleri destekleme fonu olan
Eurimages'dan 1 milyon 200 bin
Fransız Frangı tutannda destek
sağlanıyor. Sesli olarak çekilecek
olan filmin altı haftalık çekimleri-
ne bugün başlanıyor.
Başaran, kitabı okuduğunda ki-
tapta yer alan bazı kahramanlardan
çok etkilendiğini ve Kaçıklık Dip-
loması nıçekmeyebundan dört yıl
önce kararverdiğinı söyledi. *Ka-
dının bu hastahğı ycnmesindeki en
önenıli pa> kendineduyduğu sevgL
Film, Erasmus'un Deliliğe Övgü
adlı kitabında yer alan 'kendini
tümden sevene delı deriz. Kendini
sevmeyen başka birini sevebilirmi'
söylemiyle başlıyor. Filmin özeti de
bu aşağı yukan" diyor Başaran.
iı>nw>ı hdabundan
bir iki ay öncesine kadar Türkan
Şora> ve Halil Ergün'ün rol alma-
sı bekienivordu, ancak çıkan an-
laşmazlıklar sonucu gerçekleşe-
medi. Başaran. Şora> 'ın filmde rol
almama nedenini şöyleaçıkladı:
"Şoray'la bundan 1.5 yıl önce irti-
bata geçtim, ancak küçük anlaş-
mazfaklar vüzünden vollarunız av-
Kaçıkuk
Diploması'nda bir
>andanövkünün
kahramanı Ayşe
Nil'in hastalığından
kendisini kurtarması
anlatıhrken bir
yandan da
Türkiye'nin
1940"lardan
günümüze kadar
olan sosval ve politik
gelişmesi gözler
önüne serilecek.
Filmin başrollerini
ise Ayda Aksel.
Selçuk Yöntem \e
Meriç Başaran
oynayacak.
(Fotöğraf: UĞUR
GÜNYÜZ)
nkfa. Şoray,senaryo>ııolaıduktan
sonra bazı isteklerini dik getirdi
ancak miimkün değildi. Vaşadığı
tedirginliği sette vaşamaınak için
vuzgeçtik."
Başaran Ergün'ün senaryoyu
okuduktan sonra bu rolün kendisi
ıçın uygun olmadığını düşündüğü
için ayrıldığını vurgulayarak
'muncu senanovu okuduktan
sonra mnamakisteryadaistemez.
Buna saygı duyanm.Ergün'e de
s»gı duynyorum. Ancak bu rol be-
nim kişiliğinıe uymadı di\e bir şey
söz konusu ounamah. Önenıli olan
oyunculuk" dedı
Başaran, konuşmasında Aksel
ve Yöntem ikilisinin iyı tiyatro
oyuncusu olmalan nedeniyle.
filmde de başanlt olacağına inan-
dığını vurguladı:"Filme büyük
katkılan olacağım biliyonım. Bu
filmde şimdiye kadar du>madığım
bir heyecan taşıyorum. Bu sadece
böyle bir film yapacağımdan kay-
naklannuyor, Aksel ve ^ öntem gi-
bi iyi iki oyuncuyla çalışmamdan
kaynaklanıyor".
Filmde gerçek isimler kullanıl-
mayacak Selçuk Yöntem senar-
yoyu okuduktan sonra çok heye-
canlandığını belirterek "Önce se-
naryoyu bir roman gibi okudum.
Sonrabir senaryo olarak değerlen-
dirdim. Yaşamdan bir kesit Tunç
Bey'in ortava koyduğu senaryo."
diye düşüncelerini açıkladı.
Yöntem'le uzun süredir aynı
sahneyi paylaşan Ayda Aksel de
Yöntem'le sahne üzerinde çok
özel bir elektrik yakaladıklannı
vurguladı.
yankılanıyor belleğimızde.
Bu noktada belki Bilge
Friedlander'ın "çocukluğu-
nun ormanı"ndan Ercü-
mend Kalmık Müzesi'ndeki
yetişkin coğrafyaya geçme-
liyiz. "AtonKural"ensialas-
yonunun öyküsü ilginç: Ge-
çen yıl. BM Çağdaş Sanat
Merkezi'nde gerçekleştiri-
len "GoM Exchange" etkin-
liğinde kendisi için manevi
anlamda çok değerli bir nes-
neyi \erip. bir başkası için
önemli olan ve etkınliğı ger-
çekiştiren sanatçılann altm-
la kapladığı cetveli alan Bil-
ge Friedlander, Ingilizcede
cetvel anlamma gelen "ru-
ler" sözcüğünden yola çıka-
rak kural anlamına gelen
"rule" sözcüğüne varmış,
-golden rule" ya da Türkçe-
si>le "alün kural" işte böy-
le bir sözcük oyunuyla doğ-
muş. Manevi bir varlığın al-
tınla kaplanarak maddı bir
"defer" kazanması oyununu
bir simge olarak ele alan Bil-
ge Friedlander, Ercümend
Kalmık Müzesi'nde; kum,
taş, papatya, eski ok uçlan
gibi malzemeler kullanarak
kendi "altin kural"ına dair
ipuçları veriyor. "Alün Ku-
ral" da en az "Habrlamayi
Haürla" denli "kişisel" bir
sergi aslında: sanatçı, bu kez
kişilikoluşumunun ve ruhsal
l
*bahçesi"nin kapılannı ara-
lıyor.
"Alün Kural"ın izleyiciye
aktardığı düşünsel temelin
yanı sıra bir "mekân şiiri"
olduğu da söylenebilir. Mi-
mar Ayşe Orbay'ın yeniyle
eskiyi, içeriyle dışanyı bir-
leştirdiği müzenin galerisin-
de Bilge Friedlander da iç
mekân ilebahçearasında ki-
mi izleyicinin hemen, kimi-
sinin dikkatli bir gözlem so-
nucu fark edebildiği bir iliş-
ki kurgulamış. Sözgeümi dı-
şanda, Kilyos'tan getirilen
taşlarla gerçekleştirilen yer-
leştirme, cam aracılığıyla
içerideki dairesel kum tepe-
sinin üzerine yansıyarak il-
ginç bir biçimde dışanyı bir-
leştiriyor. Bahçedeki havu-
zun içindeki papatyalar,
kum ve taş yanında suyun
varlığmı da enstalasyona ka-
tıyor ve yapıtın zamansal
boyutuna işaret ediyor. Me-
kâna özgü bir enstalasyon
olan "Alün Kural'", Ercü-
mend Kalmık Müzesi'nden
kaldınldıktan sonra yalnızca
izleyicisinde bıraktığı izler-
le yaşayacak.
Geçmişe yolculuk
Ilk resim derslerini
1950'lıyıllardaSabriBer-
kel'den alan Bilge Friedlan-
der. 1959yıhndaNewYork
Cni\ersitesi'nde sanat eğiti-
mı için gittiği ABD'de yaşa-
dı, çalıştı. üretti yıllardır. Sa-
natçıyı Türkiye'de ilk kez 2.
Uluslararası lstanbul Biena-
li'nde gerçekleştirdiği "Gü-
gamış" dizisiyle tamdık.
1994 yılında ise Galeri
Nev'deki "Rumi'nin Ay
Bahçesi" sanatmda Dogu
mitolojisinden esinlenen, ta-
rihe göndermeleryapan. do-
ğayı \ e kültürü araştıran. ka-
dın olmanın verdiği esinle
çalışan bu sanatçıyı. biraz
daha yakından gözlemeola-
nağı verdi Türk izleyicisine.
Bu bağlamda "Hatırlamayi
Haürla" ve "Altın Kuraİ"
sergileri, >oırtdışında Türki-
ye'de olduğundan daha çok
tanınan bu başanlı sanatçı-
mızın Türk sanat ortamında
kendisini bir anlamda orta-
va koyma. açığa vurma giri-
şimi olarak da değerlendiri-
lebilir. Her iki sergisindede
kökenlerine inen ve hem
kiiltürel. hem psikolojik
geçmişine doğru bir yolcu-
luğa çıkan Bilge Friedlan-
der, kendisine yaratma dür-
tüsü veren etkenlere dair
ipuçlanyia donatıyor izleyi-
ciyi.
1990'lann sonuna geldi-
ğimiz şu günlerde hâlâ vah-
şi kapitalizmin yönlendirdı-
ği teknoloji şımanğı dünya-
mızda doğaya dair söz söy-
leyen. kültür ve doğa arasın-
da köprüler kuran, zamanı
mevsimler gibi yaşayan.
belleğini sürekli taze tutma-
ya çalışan ve keşfe çıkıp bul-
duğu doğal varlıklann büyü-
sünü başka insanlarla pay-
laşmayaçalışan Bilge Fried-
landerin her iki seTgisi de iz-
lenmeyı bekliyor... "Haür-
lamayı Hahrla" 20 Hazi-
ran'a dek Maçka'daki Gale-
ri Nev'de. "Alün KuraT 13
Haziran'a dek Gümüşsu-
yu'ndaki Ercümend Kalmık
Müzesi'nde.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BİRKİYE
Dil Üzerine
insan kolay kolay bazı şeylerden vazgeçemez. Ço-
cuğundan, anne-babasından ve anadilinden. Bazen,
az sayıda da olsa, anne-babasım dışlayan, çocuğu-
nu dışlayan insanlara rastlarsınız. Ama anadilini dış-
layan kimseler mılyonda birdir.
Anadil bambaşka bir şeydir. Nermi Uygur, birçok
denemesinde (Dilin Gücü) anadilin biricikliğini, öne-
mini dile getinr.
Bir süredir, Türkçe dışardan gelen sözcük bombar-
dımanında. Herdildeolduğu gibi, Türkçededeyaban-
cı sözcükler var. (Osmanlıca, Farsça, Fransızca.)
Ellilerden sonra, Amerika ile sıkı fıkılığın sonucu ola-
rak ingilizce sözcüklenn girişı yoğunlaşmış. (ingilizce-
de de Fransızcadan, Latinceden gırmiş birçok sözcük
var.)
Dile yabancı sözcüklerin girmesi kadar doğal baş-
ka bir şey yok. Ama bunun nasılı, yoğunluğu ve biçi-
mi önemli.
Örneğin alfabemızde "q, x, w" harflerinın olmama-
sına karşın; ne hikmetse birçok sözcükte (hadi özel ad-
lan ayn tutalım) kullanıyoruz. Bız kullanmasak da, yaz-
dığımız gazete, dergi, yayın organı kullanıyor!
Daha önce de yazdığım gibi, dilimızin korsan harf-
leri bunlar: q, x, w. (Daktilolarımızda, şimdılerde bilgi-
sayarlanmızda var!)
Şovsözcüğü, niye, "show"olarakyazılırbirtürlüan-
lamıyorum!
• • •
1983'ten sonra yapısı değiştirılen Türk Dil Kurumu,
dilimize giren yabancı sözcüklere, işlevi gereği karşı-
lıklar buluri
Bu karşılıklann bir kısmı kullanıma girer; bir kısmı da
girmez. "Medya ça<?/"nın başlamasından önce, ede-
biyatçılann kullanımı, okul kitaplan, radyo ve gazete-
ler, sözcük seçiminde, sözcük kullanımında önemli
etkenlerdi.
Ancak şimdi en önemli etken tetevızyon ve radyo
(şimdi bambaşka bir konumda). Televizyonlardaki,
radyolardaki programlar. Sonra reklamcılann dili.
Ürünlerin markası, vb...
Türk Dil Kurumu, yabancı sözcüklere karşılık bu!~
mayı sürdürecek. Ancak, öylesine hızlı bir dönemde
yaşıyoruz ki, yabancı bir sözcüğü duymanızla kullanı-
ma girmesi bir oluyor.
Istediğiniz kadar karşılık bulun. Karşılığın, doğru
yanlış, gerekli gereksiz olması bir yana, herşeyden ön-
ce "iş işten geçmiş" oluyor.
Kitap okuma, özellikle Türk yazan okuma oranı çok
düşük olduğundan, sözcüklerin dile girişi, ister iste-
mez "medya" ile sınırlı kalıyor.
Okul döneminde de -edebiyat kitaplannın yoksun-
luğunu bir kenara bırakahm- benzer bir durum oldu-
ğundan, yanı edebiyat kitaplarına, edebiyata karşı cid-
di bir ilgi olmadığından, en temel kaynaklar gazete,
radyo ve televizyon oluyor.
Özellikle yaşlan 25-35 arasında olanlann, çok sayı-
da İngilizce sözcük kullandığına tanık oluyoruz. Oldu-
ğu gibi, anlamıyla, sesletmesiyle, bire bir kullanıyor-
lar! Niye ise?
"Yabancı sözcükleri", televızyonda ve radyoda,
"durmadan konuşan" sunuculardan (dj, vj mı deme-
liyim) duyunca; ara sıra okuduğu gazetenin kimi ya-
zarmdan da okuyunca, böylece "yeni insan", "yeni
sözcük" kazanıyor...
• • •
Karşılıklar bulurken, mantığı doğru oluşturmak ge-
rekir. Bu yalnızca dilin kurallanyla, yapısıyla, söyleyiş
ve kullanım biçimiyle ilgıli değil; üzerine binmiş ya da
bindirilmiş anlamıyla da ilgili olmalı...
Dilin içınde ıster ıstemez yabancı dillerden gelen
sözcükler olacaktır. Önemli olan, bunlan, anadilin man-
tığına göre kullanmak, yazmak, söylemektir. Nitekim
bu, öte yandan -bazen- sözcük zenginliği de demek-
tir.
Demem o demek ki, kimı zaman gelir, bir yazıda -
özellikle edebı bir türde- sözcük yehne, kelime dersi-
niz: Bir romanda, bir şiirde "dılin akışı"size bu sözcü-
ğü kullandınr.
Ayrıca, eski ve yeni diye bilinen bazı sözcüklerin,
aralannda küçük de olsa anlam farkları varsa, her iki-
sinı ya da her üçünü kullanmanın, bana göre yaran var-
dır.
Yeni bir sözcük kullanmak uğruna, kavram alanla-
nnı tek bir sözcüğe ındirmek, edebıyatı da kısırtaştınr.
Bir sözcüğün, yıllarca yüklendiği anlamı da silmemek
gerekir. Örneğin edebiyat sözcüğü gibi, aşk gibi, ta-
rih gibi...
Zaten dilin kendi diyalektiği, süreç içinde o ayıkla-
mayı yapar. (Ya da yapıyordu!) Şimdilerde durum fark-
lı: -genel olarak- medyanın kötü dilinin kurbanlanyız!
Bodrum Çevre Filmleri Festivali'nde
Büyük Ödül Ana ve Oğlu'mın
• Kültür Servisi-4 Haziran'da başlayan 2.
Uluslararası Bodrum Çevre Filmleri Festivali,
önceki akşam OASIS Kültür Merkezi'nde
düzenlenen bir törenle sona erdi. Festivalin büyük
ödülü olan 'Altın Akdenizfoku'nu ünlü Rus
yönetmen Alexandr Sokurov'un 1997 yapımı 'Ana
ve Oğlu' filmine verdi. Özel ödül ise, uzayda
çekilen ilk uzun metrajlı film olan Andrei Ujica'nın
yönettiği Alman-Rus ortak yapımı 'Şimdiki
Zamanın Dışında' ve Ciro Cappeliari'nin yönettiği
Arjantin-Alman ortak yapımı 'Flamingo Zamanı'
arasında paylaştınldı. Sinema Yazarlan Jürisi
(SİYAD) ise Jacques Deschamps'ın yönettiği
Fransız yapımı "Derin Sular Durgun Akar'ı
ödüllendirdi. Festival izleyicisinin oylanyla
belirlenen Halk Jürisi Ödülü'nü Peter Lalovic'in
yönettiği Yugoslav yapımı "Bazı Kuşlar Uçamaz',
Gençlik Ödülü'nü ise Muammer Özer'in yönettiği
'Hollywood Kaçaklan' adlı film kazandı. Belgesel
Jürisi de En iyi Belgesel olarak Anh Crutcher'ın
yönettiği, Brezilya-ABD yapımı olan "Yakoona'yı
seçti. Aynca Nick Upton'un yönettiği tngiltere
yapımı 'Böcek Çılgınlığf filmi Seçici Kurul Özel
Ödülü'ne değer görüldü.
Osmanlı ve Türk Yahudileri'
konulu araştırma yarışması
• Kültür Servisi - Şalom gazetesınin düzenlediği
'Osmanlı ve Türk Yahudileri' konulu araştırma ve
incelemeler yanşması sonuçlandı. Prof. Mehmet Ali
Kılıçbay. Prof. Ilber Ortaylı, Prof. Niyazı Öktem. Prof.
Mete Tuncay ve Slvyo Ovadya'dan oluşan seçici kurul.
yanşmaya tngiltere'den katılan Mary Altabev "in
'Judao Spanish in Turkish Social Context" konulu
araştıımasını birincıliğe. Yusuf Besalel'in 'Osmanlı ve
Türk Yahudileri' adlı araştıımasını ikincıliğe,
Macaristan'dan Pal Fador'un "The Crisis in Ottoman
Jewish Relations' konulu araştıımasını üçüncülüğe
layık gördü. Bunların dışında üç çalışma da mansiyon
ödülüne layık bulundu. Yanşmaya katılan
araştırmalardan bazılan Şalom gazetesi tarafından
kitaplaştınlacak. Yarışmanın ödül töreni bugün saat
18.00-20.00 arasında Gözlem Gazetecılik'te
gerçekleştirilecek. (247 30 82)