25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11 HAZİRAN 1998 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ Bebek'teki 250 yıllık ahşap konak, Vakıflar'ın 'rant hırsma' kurban ediliyor Kavafyan Konağı'na vefasızhk..."Artık mülkiverJerinde olmadığı hakJe bu tarihi ahşap konağı sadece kendi çabaianyla ayakta tutup. ya- şatarak koruduklan için, Sayın Sa- muel Kavafyan'a ünjversitefnizin bir teşekkürü olarak. aynızamanda fah- ri doktora anlamına gelen bu ma- dalyavı veriyor ve eşi Bayan Beat- ris'le birlikte daha uzun yülar aynı konakta sağlıklı bir yaşam diliyo- nım_" MimarSinan Üniversitesi (MSÜ) rektörü Prof. Tamer Başoğlu bu ko- nuşmayı yapınca, oditoryumun kol- tuklanndan nemlenmiş gözlerle sah- nedeki ödül törenini izleyenlerin bir bölümüartıkgözyaşlannı tutamamış- lardı.L'zun ve anlamlı alkışlararasın- da bu kez kendi "şükran plaketfcri- ni" vermek için kürsüye gelen Tür- kiye Tarihi Evleri Koruma Derneği Başkanı Perihan Bakı ise 94 yaşın- dakı Samuel Bey'in 77yaşındaki eşi Beatris kavafyan a elini uzatarak şunlan söylüyordu: "Bizim size bu plaketi vermemizûı nedeni, İstanbul kültürüne olan eşsiz katkılannızdır. İstanbul'da sayısı artık çok azalan 18. yüzvüa ait tepe pencereli bu ko- nâğı eğersiz korumasaydıniA ne şim- diki ne de «elecek kuşaklar bu mima- riiten0nliğimİ2İtanıyabileceklerdiJ' Aynı "hüzünlü" alkışlann ardın- dan teşekkür sırası bu kez Kavaf- yanlar'a geldı. Samuel Bey kısa ko- nuşmasında: "Bütün arzumuzodur ki MimarSinan İJniversitesi'ninöğ- rencileri bu evden ilham alarak da- ha güzel evler yapsınlar-." dıyerek yine herkesin gönlünü fethetti. Çünkü "dik®" sadece tarihi ko- nağın kendilerinden sonra MSÜ ta- rafından yaşatılmasıyla sınırlı de- ğildi. Istanbul'un da bu kona- ga ve diğer tüm tarihi yapıla- nna "yakışır'' bir özen ve in- celik içinde gelişebilmesi için, öncelikle mimarlık eğitimine bu zenginlikten "ilham ahnan" bir temelin kazandınlmasını istemek, gerçek bir kent kül- türünün yine gerçek bir tstan- bul şevgisiyle yoğrulmuş "çağ- daş bekientisini'" özet1iyordu... Aslında Türkiye Tarihi Ev- leri Koruma Derneği 'nın 7-1^ Mayıs/1998'dedüzenlediği 16. Tarihi Tiirk Evleri Haftası nı bu kez bir Anadolu kentıne de- ğil, sadece Ka\afyan Kona- ğı'na ay ırmış olması da benzer bir çagdaş beklentiden kay- naklanıyordu. "Kavafyanlar'a şükran'" töreninde salonu kap- layan "hüzünlü ortamın" asıl nedeni ise Beatris ve Samuel Kavafyan'ın ılerlemış yaşla- nndan çok. bu iki güzel "İstan- bullu" vatandaşımıza ve onla- rın ulusal kültürümüze olan bağlılık ve katkılanna karşı Türkiye'yı >önetenlerin göster- digi "vefasızük"tı... Çünkü 250 yıllık Kavafyan Konağı, bir o kadar yıldır bu konağı yaşatan. şenlendiren ve IstanbuPun uygarlık kimliği- ne armağan eden Kavafyan- lar'ın "eünden ahnımş" 1 ve ger- çekten tam bir vefasızhk öme- ği sergilenerek VakıflarGenei Müdürlüğü'nün mülkiyetine geçirilmişti. Dahası yine Vakjf- lar tdaresi. bir yandan konağın gerçek sahiplerinı "kendi mülk- • Sonzamanlarda yeniden gündeme gelen sözde Ermeni soykınmı savlanna karşı sadece tarihin siyasi belgeleriyle uygarlık kimliğimizi savunmak yerine, örneğin Kavafyan ailesinin ulusal külrürümüze armağan ettiği 250 yıllık konağı yine "Kavafyanlar'ın anılanyla birlikte korumak" çok daha anlamlı ve etkili olacaktır... leri içinde kiraeT olarak yaşamaya mahkûm ederken, öbür yandan ay- nı konağı özel bir dershaneye de ay- nca "bütünüyle" kiralayıvermişti. Sözde "devtet" adına hareket eden- ler. bu devletin kiiltür tarihindeki ve hatta "vakıfgeJenegJndeki" insanlık erdemlerini bile unutarak, uygarlık kimliğimizi şu acımasız özelleştir- me hırslanna kurban etmişlerdi... 12 EyKil 'uyanıklığr Boğaziçi'ndeki Bebek semtinin "kuruhışuna" tanık olmuş Kavaf- yan Konağı'run Vakıflar'a gecmesiy- le ilgili "yasalsüreç" bir bakıma ga- rip bir "uyamklık" örnegi. Konağın son "tapulu" sahibi olan Hırant Ksvafyan 1960'da ölünce, ^•arisleri" olan kansı ve çocuklan vergileriniödeyerek evlerinde yaşa- maya devam ediyorlar. 12 EyliH 1980'dek.i askeri darbeden "hemen sonra" ise VakıflarGenei Müdürlü- ğü'nün 3 Ekim 1980tarihli talebiy- le Beşiktaş Tapu Müdürlüğü kona- ğın tapu tescılini. vârislerin değil Vakıflar'ın üzerine yapıyor. Çünkü Vakıflar, dede Hırant Ka- vafyan'ın "flrari" (kaçak) olduğu- nu ve I927tarihli "talimat ahkirm- na" göre de yurtdışına kaçan azın- lıklann mülklerinin Vakıflar'a geç- mesini öngören hükümlerin bu bi- nada da uygulanmasını bildiriyor. Bunun üzerine tapu idaresi de 12 Eylül döneminin "emir-komuta ru- hu" içersinde geregini hemen yapı- yor. Oysa ki dede Hırant Kavafyan. 1877'de Arnavutköy'dedoğrnuş, kü- çük yaşta Bulgaristan'daki akraba- lannın yanına gitmiş, 1922'dede(ya- ni birçok azınlık aile Türkiye'yi terk ederken) ailesıyle birlikte Istanbul'a gelerek yine kendilerine ait olan Ka- vafyan Konağf nda yaşamaya başla- mıştı. Cumhuriyet dönemindeki ka- dastro uygulamalan sonucunda da konağın yeni tapusu yine Hırant Bey'in üstüne çıkartılmıştı... Vakıflar'ın l4 fîrari"dediği işte bu "İstanbulsevdahsT Ermeni vatanda- şımız, 1922'den sonra 1960 yılında ölünceye kadar da Kapalıçarşı'daki Varakçı Han'da "saatçT olarak ça- lışıyor. Kansı Ester ile birlikte çar- şı esnafınm da çok sevdikleri ve say- gı duyduklan bir aile olarak mutlu yıllargeçinyorlar. Lale Dev ri'ne tanık olan \ e Bebek semtinin ilk iskâna açıldığı yıllarda insaedilerek Boğaziçi'nin köy içi mi- mari kültürüne de "öncülük'" eden Kavafyan Konağı, 1980'deasıl sahıp- lerininelindenalmınca. Vakıflar bu- nunladayetinmiyor. 1960-1980 dö- neminin "kirasını" da talep ediyor. Neye uğradıklannı saşıran ve aynı 20 yıl içinde düzenli olarak ödedikleri emlak vergilerinın dışında yaşlı ko- nağı genç tutabilmek için de tüm pa- rasal olanaklannı kullanan Beatri.-, \e Samuel Kavafyan son çare olarak yargıya başvurduklannda yınc sonuç alamıyorlar. Çünkü "mülkiyetdev- ri" kendilenne zamanında bildirilme- miştirveancak2yıl sonra buel koy- mayı öğrendiklerinde ise dava aç.a- bilmelerı ıçın gereken yasal "süre" (90 gün) çoktan geçmıstir... ^şgal projeleri' Kavafyanlar. bugünlerde yeniden gerilim içindeler. Kendi'evlerinde kiracı olarak yaşamaya artık boyun eğrnişlerken, şimdi de konağı Va- kıflar'dan kiralayan özel eğitim şjr- ketinın "Size başka bir kiralıkevbu- lalım" mesajlany la bunalıyorlar. Ay- nı şirketin. konağı "özel okul" yap- mak üzere hazırlattığı projeler ise Koruma Kurulu'na onay için çok- tan sunulmuş durumda. Eğer Kurul. bu "işgal projelerini'" onaylarsa. ar- dından "inşaat ruhsan*alınacak ve Kavafyanlar üzerindeki "tahliye" baskısı daha da artacak... MSÜ'deki toplantı birçağnyla so- nuçlanmıştı. Bilime ve kültüre du- yarlı tüm katılımcılar. Kavafyanlar'a karşı butalihsizuygulanıanınbiran önce durdurulmasını. tarihı bınanın "tarihi anılanvla" birlikte koruma- ya alınmasını. bunun ıçın de yine MSÜ'nün < *hima>esindeki*'müzeev önerısinın yaşama gecınlmesinı is- temişlerdi... Bu uygarca çağnya Vakıflar hep "susarak'"yanıt veriyor. Zaman iler- ledikçe konağı kıralayanların rant projelen de "onay sürecinde" >ol al- maya devam ediyor... 1970'lerdeinşa edilen Kavafyan Konağı İstanbuPun ayakta kalan en eski ahşap mimariık örnekJerinden birisi olarak >oğurtçu Zülfii Sokagı'nı süslüyor... Mimar Sinan Üniversitesi yanıt bekliyorKavafyan Konağı'nı Vakıflar'dan kira- layan Yeni Yıldız Dershaneleri. binayı özel okula "dönüştürmek" üzere proje hazırlıklannı biletamamlarken, MimarSi- nan Üniversitesi'nin (MSÜ) bir "rnimar- bk ve Istanbul kühürti müzesi" şeklinde korunabilmesı amacıyla aynı konağın ken- dilerine tahsıs edilmesi yönûndeki 21 Nî- san 1998 tarihli başvurusu ise hâlâ sonuç- lanabilmiş değil. Oysaki konağın "gerçek sahipleri" ve "son sakinieri" olan Beatris ve Samuel Karafyan da, eğer mülkiyet devlette ka- lacaksa bu kültür mirasının yine bir "de>- let kunımu" olan MSÜ'ye emanet edil- mesini yegliyorlar. Çünkü MSÜ'nün müze ağırlıklı kulla- nımıyla tarihi konak tüm özellikleriyle korunabilecek ve hatta içindeki 250 yıl- lık geçmişin izlerini, anılannı \e duygu yüklü bir yaşamın belgelerini yansıtan eşyalan da "aynı mirasın mimariyle bü- tünleşen öğeleri" olarak yine kültüre hiz- met edebilecekler... MSÜ Rektörü Prof. Tamer Başoğlu, aynı okulun ünlü hocası Prof. Sedat Hak- kı Eldem'e ait "Kavafyan Konağı rölöve- lerini" de ekledigi başvurusunda Vakıf- larGenei Müdürlüğü'nediyorki: "Konı- manın bilimsel araştırmalarla. restitüs- yonlara ulaşılarak, yıkjlmadan ve olabil- dtgince az müdahale ile yapılması gerek- mektedin-" Madam Beatris, aynı zamanda müzisvtn bir aile olan Kavafyanlar'ın 18. yüzvıldan bu yana sören yaşama kültüıierine ait eşyalan, fotoğraflan ve heJgeleri, vaktiyle kendilerine ait konağın •kiracısı'olarak dakorumayısürdüriJvor.lİPlK YEZDANİ) Yeni Yıldız Dershaneleri ise bunun tam tersi bir yaklaşımla, binanın özellikle iç mimarisinde büyük oranda değişiklikler yaparak ve dahası okul kullanımı için ge- rekli ">ıkımlan"da öngören bir uygula- manın peşinde. Kavafyan Konaği'nın böylesi bir"kim- lik ve kültür kavbına" uğraması tehlike- sine karşı- alınabilecek tek yasal önlem ise Koruma Kurulu'nun binayı öncelik- le "l.gnıp kültürvarlığT olarak tescil et- mesi. Sonra da aralannda MSÜ"den öğ- retim üyelerınin de bulunduğu aynı Ko- ruma Kurulu'nun. Yıldız Dershanesi'ne ait proje önlerine geldiği zaman bunu tek seçenek olarak görmeyip, yine MSÜ'nün Vakıflar'a yaptığı başvuruyu da "dikka- te alarak" kararlannı vermeleri... MSÜ bu talebinde özetle şunlan belir- tiyor: "Kavafyan Konağı bir müze-e\ şeklin- de korunurken, Mmıarhk Kölrürünü Ara$-' tırma Enstitüsii işlevi de verilerek kendi ta- rihine ve konumuna savgılı bir kullanım- la da yaşatılmış olacaL (_) Bu nedenle. böy- lesi bir konağın kâr bekJentileriyle belir- lenecek yeni işlevler alhnda kimliğine ve vaıiığına zarar verilmesini de önlemck üzere, vakit geçirilmeden Türkiye'nin en eski sanat eğitimi veren bir kunımu olan MSÜ'ye tahsisi uygun olacaktır..." Bakalım, Kavafyanlar'ın da gönlünde yatan bu bilimsel ve duyarlı öneri mi ka- zanacak. yoksa Vakıflar'a ayda sadece " 180 mihtMi Bra" kira geliri sağlayacak olan bir özel paralı okul projesi mi?.. Evet. Bu sorunun yanıtı, sadece eski bir konağın kurtanlması açısından değil, Türkiye'nin son zamanlarda yeniden ateş- lenen "sözdeErmeni soykınmT savlan kar- şısında iç ve dış şoven ve gerici güçlere bir "uygarlıkdersi" v erebilmesi açısından da güncel ve tarihi bir önem taşıyor. Ka- vafyanlar'ın bu ülkeye armağanlan "ran- ta" kurban edilirse. tarihin derinliklerin- de tartışıp haklılığımızı kanıtlamaya ça- lışmanın acaba ne anlamı olabilir ki?.. Celeneksel Müzlk Konserler! TRT îstanbul Radyosu Solistleri Topluluğu AKM'de Kültür Servisi - TRT tstan- bul Radyosu Genç Solistler Topluluğu bugün, 26. Ulusla- rarası İstanbul Müzik Festiva- li'nin Geleneksel Müzik Kon- serleri bölümünde bir konser verecek. Atatürk Kültür Mer- kezi Konser Salonu'nda saat 21.30'da gerçekJeştirilecek olan konserin birinci bölümünde Karcığar Köçekçeler, ikinci bö- lümünde ise İstanbul Şartala- n seslendirilecek. İstanbul Teknik Üniversite- si Türk Müziği Devlet Konser- vatuvan'ndan mezun olan ses ve saz sanatçılanndan oluşan TRT İstanbul Radyosu Genç Solistler Topluluğu. 1996'da İTÜ Türk Müziği Devlet Kon- servatuvan 'nın 20. kuruiuş yı- lını kutlamaetkinlikleri çerçe- vesinde kuruldu. Repertuvarla- nndaki klasik yapıtlann yanı sıra, Türk müziğinin çağdaş yapıtlannı da özgün bir üslup- la yorumlayan.topluJuğun sa- nat yönetmenliğini ve şefliği- ni TRT İstanbul Radyosu saz sa- natçısı ve koro şeflerinden Ah- met Kadri Rizeli yapıyor. Ahmet Kadri Rizeli. Sadi Hoşses'ten Türk müziği reper- tuvan, İstanbul'da Necdet Va- rol'dan da kanun ve nazariyat dersleri aldı. î 972'de Türk Mü- ziği Devlet Konservatuvan'na gırerek Kamran Erdoğdu (ke- mençe), Yavnz Ozüstün (Türk müziği nazariyatı) ve Demir Altuğ (Batı solfeji ve armoni- si) ile çalıştı. 1981 *de mezun oldu ve Kamran Eroğlu'nun asistanlığına getirildi. Bu göre- vini öğretim görevlisi olarak halen sürdüren Rizeli, aynı yıl TRT'nin açtığı sınavı kazana- rak kuruma kemençe sanatçı- sı olarak girdi. Rizeli bu göre- vinin yanı sıra, 1995 'ten bu ya- na TRT'de aranjör-yönetmen olarak dahizmet veriyor. 1981- 83 yıllan arasında Belediye Konservatuvan Türk Müziği tcra Heyeti'nce kemençe sa- natçısı olarak konserlere kati- lan sanatçı, 1988'den bu yana Türk. Alman, Italyan. Ingiliz ve Lübnanlı müzikçilerden olu- şan Sarband topluluğuyla yur- tiçinde ve dışında birçok kon- ser verdi, festivallere katıldı ve topluluğun yayımladıgı beş CD'deyeraldı. 1995'tedörtkız kardeşiylebirlikteGrup Beşi- biryerde'yi kurarak, çalışma- lannı kapsayan bir aJbüm ha- zırladı. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası bugün AKM'de ŞefGürerAykal, solistSelma GökçenKültür Servisi- İstanbul Kültür ve Sanat Vak- fı tarafından düzenlenen 26. Lluslararası İs- tanbul Müzik Festivali'nin bugünkü konuğu Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası. Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon'da saat 19.00'da Gfirer Aykal'ın yöneteceği ve viyolonselci Sel- maGökcenin solist olarak katılacağı konser- de, Ferit Alnar'ın "Iki Dans". Saint-Seans'm 'Viyolonsel Konçertosu No. 1' ve Franck'ın 'Re Minör Senfonisi' yorumlanacak. 1826 yılında II. Mahmut döneminde kuru- lan ıVlızıka-ı Hümayunun bir devamı niteli- ğinde olan orkestrayı bugüne kadar G. Donizet- û, Pizani, Adnan Saygun, Hindemith gibi ünlü şefler yönetti. Cumhuriyetin ilanından sonra. İ924'te Ankara'da Rivaset-i Cumhur Orkest- rası adıyla çalışmalannı sürdüren orkestranın şefliğini 1946'ya kadar Zeki Bey, Adnan Say- gun ve I935'te evrensel ve Türk çoksesli mü- zik eğitimi ve kurumlannın programlannı yap- mak üzere Ankara'ya gelen Paul Hindemith'in önerdiği, Alman şef Ernst Praetorius yaptı. Teknik yönden orkestrayı uluslararası düzeye çıkaran Praetorius'un 1946'daölümünden son- ra. 1936'dan beri şef yardımcısı olarak görev yapan Hasan Ferit Alnarbirinci şefliğe atandı; onu Hans Hörner. Helmut Thierfelder. Robert Lawrence, Bruno Bogo, Otto Matzerath ve 1963 te de Gotthold Efraim Lessing izledi. 1971 yılına kadarvönetıcilik yapan Lessing, özellik- le orkestranın repertuvarlannı genişletti, çağ- da!; Türk bestecilerinin eserlerinin ilk çalınış- Konserde, Ferit Alnar, Saint-Seans w Franck'ın eserieri seslendirilecek. larını ÇSO ile gerçekleştirdi. Bunları, orkest- ranın hem yurtiçi ve yurtdışı konserlerinde yö- neterek. hem de bant kayıtlannı yaparak geniş kitleleretanıttı. 1972'den sonraCSO'nunbirin- ci şefliğini Jean Perrison yürüttü. 1957-68 ara- sında HikmetŞimşekşef yardımcısı olarak hiz- metler verdi. 1974'te şef yardımcı olarak ata- nan. 1988'de birinci şefliğe getirilen Gûrer Ay- kal bu görevi sürdürüyor. 1953'te NecdetAtak'ın öğrencisi olarak An- kara Devlet Konservatuvan keman bölümüne giren Gürer Aykal, 1962'de Adnan Saygun'un kompozisyon sınıfına geçti. Keman bolümünü bitirerek Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestra- sı üyesi oldu. Dev let bursuyla Londra'ya giden Aykal. Guüdhall MüzikOkulu şeflik yüksek sı- nıfına girerek Andre Previn ve George Hurst gibi şeflerle çalıştı. 1971'deSiena'daChigiana Akademisi, ertesi yıl da Guildhall ve Kraliyet Müzik Akademisi şeflik bölümünden mezun olan Aykal. 1972-73 yıllan arasında şeflik eği- timıni Roma'da FrancoFerraraile sürdürdü ve SantaCeciliaOrkestrasını yöneterek mezun ol- du. CSO'nun genel sanat yönetmeni ve birin- ci şefi olan Aykal ayrıca, Lubbock Teksas Sen- foni Orkestrası Genel Müzik Direktörü, Oulu Senfoni Orkestrası birinci konuk şefi ve Bilkent Üniversitesi öğretim görevlisi olarak çalışıyor. Konsere solist olarak katılan Selma Gökçen, ABD'de katıldığı yarışmalarda Kuzey Caroli- na Senfoni Bryan Ödülü. Houston Senfoni ile Kuzev- Amerika Genç sanatçılar yanşmalan ve Flagler.Mathevvsodisyonlan ödüllerini kazan- dı.SuisseRomande. ÇSO, İstanbul Devlet Sen- foni, Houston Senfoni gibi orkesrralarlaçalışan Gökçen. ABD'nin birçok kentiyle Belçika, Ital- ya ve Türkiye'de resitaller verdi. Aynı zaman- da oda müzikçisi olan sanatçı, San Francis- co'da yapılan Oda Müziği Batı Festivali, Gü- neydoğu Müzik Festivali, Hendemith Festivali ile Siena'daki Accademia Chigiana'ya katıldı. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Kafkas Tebeşip Dairesi... Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konserva- tuvan Tiyatro Anabilim Dalı öğrencileri. gerıde bıraktığımız haftayı Ortaköydekı Afıfe Jale Sahne- si'nde birkaç gece boyunca Bertolt Brecht'ın ün- lü oyunu "Kafkas Tebeşir Dairesi"ni sergılediler. Ho- caları Zeliha Berksoy'un rejisiyle sahnelenen oyunda öğrenciler, üstün başarılarıyla amatörlüğün sınırlarını epey geride bırakarak profesyonelliğe adım attıklannı kanıtladılar. Brecht'in 1944-45 yıllarında, Amerika sürgünü sırasında kaleme aldığı "Kafkas Tebeşir Dairesi", ilk kez 4.5.1948 tarihinde Amerika'da, Carlston College'da Ingilizce oynanmıştı. Oyunun Alman- ca metni ise ilk kez 7.10.1954'te Beriin'de, ünlü "8er- liner Ensemble" tarafından sergilendi. Brecht'in bütün oyunları arasında "epik tiyatro- nun klasik örneği" diye nitelendirilegelen "Kafkas TebeşirDairesi" özellikle bu niteliğinden ötürü ya- zann oynanması en güç eserterinden biridir. Bu oyu- na ilişkin notlannda: "Dolaysız söylem, epik sana- tın en önemli araçlanndan biridir..." diyen Brecht, oyunun nasıl sahnelenmesi gerektiği bağlamında şu noktalara dikkati çeker: "Deîay, çok büyük önem taşıyacaktır, ama bu, aynı zamanda ekono- minin de önem taşıdığı anlamına gelmektedir. Ha- yalgücü, yalın biranlatım için de kullanılabilir. Bu- rada önemli olan, zengin içerikli bir konuda kala- bilmektir..." Zeliha Berksoy'un rejisi, bütün ayrıntılar üzerin- de olabildiğince titizlikle odaklanmasına karşın. bu ayrıntıları sonuna kadar hep bütüne hizmet eder konumda tutabilmesiyle, epik sanatın anla- tım yalınlığını eksiksiz gerçekleştirebilen bir dü- zenleme. Hayal gücünden ve ınce buluşlardan ya- na çok zengin olan bu düzenleme çerçevesınde izleyicinin hiçbir zaman bir "fazlalıkla" karşılaştığı duygusuna kapılmaması, her ayrıntının "gereklıli- ğini" algılaması, kalabalık kadronun yoğun sahne trafiği içerisinde ağırtık noktalannı yitirme tehlıke- siyle hiç karşılaşmaması, kanımca oyunun başa- nsının temelleriydi. Oyuncuların "üsluplan "nagelince, birdeğeryar- gısı belirtmeden önce Brecht'in yine "Kafkas Te- beşir Dairesi'"yle ilgili olarakgerçekçiliğe nasıl bak- tığını alıntılayalım: "Oyuncular... genelde üslup- laştırmalarını gerçekçiliğin sırtından kazanırlar... Her sanatın güzelleştiımeyi amaçladığı açıkPr. Her şeyden önce gerçeğe tat almayı katmak zorunda olduğu için güzelleştirmeye gider. Ama bu güzel- leştirmeler; çarpıtmalar ve anlamdan yoksun kıl- malarolmamalıdır..." Afife Jale Sahnesi'ndekı tem- silde, tek tek her oyuncu üzerinde üslup bakımın- dan titizlikle durulduğu belliydi. Ama -örneğin Az- dak gibi- en zengin üsluplar bile gerçekliğın dışı- na asla taşmayan, her tüıiü çarpıtmanın önünü tı- kayan bir dengeyi korumayı başardı. Can Yücel'in epik anlatım için biçilmiş kaftan olan çevirısiyle Paul Dessau'nun özgün müzığiy- le ve Seyhan Doğrusöz'ün zengin masklarıyla sunulan oyunun Metin Deniz'e ait olan dekor ve kostümleri, tek kelimeyle mükemmeldi. Dekor par- çalan olarak kullanılan "esirt J ''görünümto sandık- lar, bir yandan Brecht'in booyun.için sahnede ta- lep ettiği yalınlığı sağlarken, öte yandan da sahne değişimlerinde trafiği kolaylaştırıyordu. Temsillerden yaklaşık bir ay kadar önce "Kafkas Tebeşir Dairesi'mn birprovasinı izlemiştim. Daha provada bir nokta, çok dikkatimi çekmiştı: Oyun- da rol alan öğrencilerden her biri. kendi rolünün kap- samı ne olursa olsun. oyun metnmin bütününe tam anlamryla egemendi. Sahne iletişimi açısından son derece önem taşıyan bu noktada sağlanan ba- şarı, sonradan doğal olarak asıl temsile de dam- gasını vurdu. MimarSinan Üniversitesi Devlet Konservatuva- n Tiyatro Anabilim Dalı öğrencilennce sergılenen "Kafkas Tebeşir Dairesi", yaklaşık bir yıllık yoğun ve yorucu bir çalışmanın ürünü. Ama alman sonuç, içinde bulunduğumuz Brecht Yılı'na yakışmış. Baş- ta yönetmen Zeliha Berksoy olmak üzere bütün top- luluğu kutlamak, böyle bir başarı karşısında du- yulması gereken şükran borcunu ancakksmen öde- yebilme anlamını taşıyabilir. BUGUN • Bonısan Kültür ve Sanat Merkezinde saat 19.00- 21.00 arasında şef Saim Akçıl ile 'Oda Orkestralannın İşlevi' üzerine söyleşi • gerçekleştıriliyor. (292 06 55) • Aksanat'ta saat 12.30'da Thelonious Monk 'Straight No Chaser' başlıklı caz konseri laser- disc'ten gösteriliyor. (252 35 00) • Yapı Kredi Festivali kapsamında Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda saat 21.15'te Randy VVeston's African Rh\thms konseri ver alıvor 26. ULUSLARARASI İSTANBUL MÜZİK FESTJVAÜ BUGÜN • Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası. saat 19.00'da AKM Büyük Salon'da. TRT tstanbul Radyosu Genç Solistler Topluluğu da saat 21 30da AKM Konser Salonu'nda konser verecek. YARIN • AKM Konser Salonu'nda saat 19.00'da Ayşegül Sanca'nın piyano resitali yer alıyor. 1. ULUSLARARASI İSTANBUL COCUK TİYATROSU FESTtVAÜ, BUGUN H Kadıköy Meydam'nda saat 21.00'de La Terro Sokak Tiyatrosu 'Salti In Banco' adlı oyunu sergiliyor. • Kenter rıyatrosu'nda saat 10.30 ve 13.30'da Rijeka Kukla Tiyatrosu 'Alice Harikalar Diyannda' adlı oyunu sahneliyor. • Afıfe Jale Sahnesi'nde saat 10.30 ve 13.30'da Grips Tiyatrosu'nun sahneledigi 'Dikkat Sınır' adlı oyun yer alıyor. • Taksim Sahnesi'nde saat 10.30 ve 13.30'da Ankara Deneme Sahnesi 'Memiş Dayı' adlı oyunu sahneliyor. YARIN • Kenter Tiyatrosu'nda saat 10.30 ve 13.30'da Rijeka Kukla Tiyatrosu 'Alice Harikalar Diyannda' adlı oyunu sahneliyor. • Afife Jale Sahnesi'nde saat 10.30 ve 13.30'da Grips Tiyatrosu 'Dikkat Sınır' adlı oyunu sergiliyor. • Taksim Sahnesi'nde saat 10.30 ve 13.30'da Ankara Deneme Sahnesi'nin sahneledigi 'Memiş Dayı' adlı oyun yer alıyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear