Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 3 ŞUBAT 1998 SALJ
12 KULTUR
PORTAL DtKMEN GÜRÜN
Ödiin vermeyen eleştirmenGeçen günlerde yitirdiğimiz Adnan
Benk. Türk tiyatrosu eleştiri dünyasında
yeri tartışma götürmeyecek bir kültür ve
sanat adamıydı Bugün. genç kuşak tiyat-
roculardan, eleştirmenlerden kaç kişi ta-
nıyor acaba eleştirmen Adnan Benk'i?
Hemen belirteyim ki onun yazılanndan
bazı örneklen Tiyatro Eleştirmenleri Bir-
lıği tarafından hazırlanan 'Eleştirmen Gö-
züyle-Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyalro-
su EleştiriSeçkisi' kıtabında bulmak müm-
kün. Ben. Adnan Benk'ı yıllar önce Tiir-
kiye'de tiyatro eleştınsınin gelışımi üstü-
ne yaptığım doktora tezi çalışmalanm sı-
rasında vakından tanıdım. Ne > azık ki bu,
gazete ve dergı sayfalanyla sınırlı bir ta-
nışıklık olarak kaldı. Adnan Benk'in ya-
lın, sözü dolandırmayan. hatır-gönül tanı-
mayan v e her şeyden öte sağlam bir altya-
pısı olan eleştırilerini tek tek okur ve ço-
ğunu elimdekı kartlara geçınrdim. Ders
notlanmdi onlar sankı. Izleyen yıllarda.
ülkeler-kentler arasında gel-gıtler. hepsı
yok oldu. Geriye tez sayfalanndaki alın-
tılar kaldı ve de en önemlisi; Adnan
• Bugün. genç kuşak tiyatroculardan, eleştirmenlerden kaç kişi tanıyor acaba eleştirmen
Adnan Benk'i? Adnan Benk'in adını tiyatro eleştirisiyle birlikte andığımızda yüzümüzü
1950'lere dönüyoruz. Bu dönemde eleştiriler tiyatro sanatının geliştirilmesi üzerine
yoğunlaşmıştır. Bu yıllar, Tiyatromuz hangi doğrultuda gelişmelidir' sorusuna yanıt arandığı
yıllardır. Hızla kurumlaşmaya doğru bir gidiş gözlemlenmektedir. Metin çözümlemeleri
üzerinde durulmakta, tiyatro tüm boyutuyla ele alınmakta, sorgulanmaktadır.
Benk'in ödün vermeyen, doğru bıldiğini
açık seçik ortaya koyan, söyledığinı bir
temele oturtan sistematik üslubu.
L'manm, yetişmekte olan genç kuşak
eleştirmenler, özellikle bu konuda li-
sansüstü çalışmalara yönelecek olanlar,
Türk tiyatrosunun eleştiri alanındakı ev-
relerini farklı açılardan irdelerler, dünü ve
bugûnü karşılaştırmalı olarak ele alırlar,
bugün yaşanmakta olan durağanlığı biraz
da kendılenne dönerek sorgularlar ve bu-
nu yaparken de eleştiri dünyamıza dam-
gasını vurmuş Adnan Benk gibi değerli
isimlerle hesaplaşma olanağı bulurlar.
Adnan Benk adını tiyatro eleştirisi ıle
birlikte andığımızda yüzümüzü 1950'le-
re dönüyoruz. Bu dönemde eleştiriler ti-
yatro sanatının geliştirilmesi üzerine yo-
ğunlaşmıştır. Bu yıllar "Tiyatromuz han-
gi doğrultuda getişmetidir" sorusuna ya-
nıt arandığı yıllardır. Hızla kurumlaşma-
ya doğru bir gidiş gözlemlenmektedir.
Metin çözümlemeleri üzerinde durulmak-
ta, tiyatro tüm boyutlanyla ele alınmakta,
tartışılmakta, sorgulanmaktadır. Bu konu-
da Adnan Benk'in 1960 yılında söyledık-
leri sanki günümüzde tiyatro sanatını ıs-
rarla belli kalıplann içine oturtan, bu ka-
lıplann ötesine geçmeyen ve sınırlann zor-
lanmasından adeta rahatsızlık duyanlara
bir sesleniştir: "Günümüz yaraacüan,
kendi seçtikleri birtakım vtrüeri ortaya ko-
yan bu \eriler arasında çeşitli vollar çizer-
lerama. dilekleri btzi bir >erden alıp birye-
re götürmek değiL sayısız yollann kesişti-
ği kavşakta tek başımıza bırakrvermektir-.
Volu bulmak şu ya da bu yönde Ueıiemek
yazara değiL bizedüşer. Çeşitli olaj lar ara-
sında bağlar kuran. bi/e geniş yollar açan
o eski güdücü yazarlann yanında duydu-
ğumuz güven, yerini sonsuz bir şaşkınlığa
bırakır— Tardieu"nün sontiyatrodeneme-
Politik ve sosyal bir hiciv ustası
Ezop masallannın
tümü yayımlanıyor
Küitûr Servisi - Akade-
misyen Robert Temple ve
çevırmen eşi Olivia, "E-
zop'un Masallan"nı yenı
bir versiyon için lngiliz-
ceye çevirdıler. Kitap şu
günlerde Penguin Classics
Yayınlarf ndan piyasaya
çıkacak.
Temple çifti, 1927 yılın-
da Fransa'da yayımlanmış.
ve bugün bilinen son Yu-
nanca Ezop teksti üzerin-
den çe\ iriye başlamışlar.
Ancak beklenmedik bir
sürpriz çıkmış karşılanna.
Bugüne dek sadece 250 ka-
dar Ezop masalı yayımlan-
mış olmasına karşın, orta-
da 350'yi aşkın masal ol-
duğunu görmüşler. Masal-
lan incelediklerindeyse
şaşkınlıklan ıyice artmış.
Daha önce çevirisı ger-
çekleştirilmemiş masalla-
nn çoğunun terbiyesiz ve
bayağı yapıtlar olduğunu
görmüş Temple çifti. Hat-
ta en çok bılınen Ezop ma-
sallanndan bazılannın ah-
laki bir ton kazanmaları
için bir hayli değiştirilerek
çevrildığını fark etnıişler.
Bunların. baskıcı Vîctoria
döneminın bir sonucu ol-
duğunu anlamak Temp-
le'lar için çok güç olmamış
tabii.
Bugünse 'The Complete
Fables'. yani masallann ta-
mamı ilk olarak Ingilte-
re'de yayımlanmaya hazır-
lanıyor ve Ezop'un 2600
yıldan bu yana bilindiğinin
tam tersine bir çocuk yaza-
n değil. bir politik ve sos-
yal hiciv ustası olduğu çı-
kıyor orta\ a.
Robert Temple,
Ezop'un masallanyla ilgi-
li görüşlerini şöyle anlatı-
yor: " Bugünedek çocuklar
için yayunlanmış olan ma-
sallann çoğu özenle seçil-
miş ve bir hayti dcğiştiril-
miş. Öyle ki asıl haUeriyle
aralannda çok zayıfbir bağ
var. En ilginçlerinden en az
100 tanesi îngilizceye çev-
rilmediğinden, bu masalla-
nn şimdiye dek tamamen
yanlış anlaşılmış olduğu
sö> lenebilir. Bir yapıtın
'klasik' olarak nitelendirü-
mesi, fîkir biriiğiy le \ anla-
cak bir noktadır. Bugüne
dek herhangi bir Yunan
akademisyen bu masallan
inceleseydi, Ezop bugün
klasikler arasma giremeye-
bilirdi."
Temple'lar masallan ln-
gilizceye çevirirken özel-
likle hayvan betimlemele-
nnde kullanılan terminolo-
jiye sadık kalmışlar. Eski
Yunan'daki ev hayvanlan-
nın masallarda sözü edilen
kedıler değil, evcilleştiril-
miş kokarcalar olduğu gi-
bi aynntılar değiştirilme-
miş. Yine ünlü Ezop ma-
sallanndan birinde genç bir
adama âşık olduğu için Af-
rodit tarafından insana dö-
nüştürülen şeyin bir kedı
değil, dağ gelincıği oldu-
ğunu belirtmişler çevirile-
rinde.
Temple'a göre tamamı
ılk kez tngiltere'de yayım-
lanmaya hazırlanan masal-
lar, geçmişin ve insan de-
nen yaratığın anlaşılması
bakımından büyük önem
taşıyor.
YAŞAM SEVİNÇLERİ KİTAPTA Şark Sigorta
AŞ ve BAMED düzenledikleri fotoğraf yanşmalannın am-
sına 'Yaşam Se\inçleri' başlıklı bir kitap ha/.ırladı. -
Ya-
şam Sevinçlen" başlıklı yanşmada rvnkii baskı dalında bi-
rinciiik ödülü alan Behiç Giinalan'ın fotoğrafı görülüyor.
Otobiyografisinde 60'lann gruplannı eleştiriyor
'Baba 'Shankarpop
ikonlannakarşıKültür Servisi - Hint müziğini Ba-
tı'ya taşıyan kişi olarak tanınan, sita-
nn büyük ustası Ravi Shankar'ın oto-
biyografîsi, gelecek ay yayımlanacak.
Shankar, otobiyografisinde, 1960'la-
nn rock ikonlarmın seks ve uyuştu-
rucuya olan bağımlılıklannı eleştiri-
yor. Shankar aynca Jimi Hendrfc ve
Who grubunun konserlenndeki dav-
ranışlannı ve bu gruplann hayranla-
rının garip davranışlannı küçümsü-
yor. Shankar, Beaties'ın müziğini po-
püler ve niteliksiz olarak tanımlarken
grubun sevenlerinın de tepkisini çe-
keceğe benziyor. Ravi Shankar'ın
kendisi de bu döneme ait bir fıgür ol-
masına rağmen, 1960'lann özgür aşk
ve seks felsefesıne karşı bir adam
rx>rtresi çiziyor.
Ravi Shankar, Hındistan kültürü-
nün ve geleneklerinin Batıhlar tara-
fından çarpıtılmasından dolayı büyük
üzüntü duyduğunu belirtiyor ve ekli-
yor: "Hint kültürünün yanlış algdan-
masından ve sömürülmesindcn bü-
yük üzüntü duyuyorum. Yoga. tantra,
mantra, kundalini. ganja. hashish ve
kamasutra tüm bunlar bir kokteylin
parçalan ya da malzemeleri gibi algı-
lamyorve herkes tarafindan farkh bir
biçimde ek ahnıyor."
1920 >ılmda Hindistan'ın en kut-
sal kenti olan Varansi'de doğan Ravi
Shankar, hem müzisyen, hem beste-
cı, hem öğretmen hem de yazar ola-
rak Hindistan'da büyük bir beğeniy-
le izleniyor. 10 yaşında ağabeyi Udiy
Shankar'ın müzisyen ve dansçılann-
dan oluşan topluluğuna eşlik etmek
üzere Paris'e giden sanatçı, Batı'da,
değişik müzik türlerini yakından ta-
kip ederek geçen birkaç yılın ardın-
dan 1938 yılında müzik kariyerine
başlayacağı anayurduna geri döndü.
Doğulu ve Batılı müzisyenler için de
besteler yapan Ravi Shankar'ın bes-
telerinin arasında sitar ve orkestra için
iki konçerto da bulunuyor. Shankar,
bunlardan birincisini Londra Senfo-
ni Orkestrası'nın isteği üzerine beste-
• Yalnızca düşündüğünü
değil, hissettiğini de
çalabilen ender
müzisyenlerden biri olarak
nitelenen ve sitannı tanrısal
müziğin aracı olarak
belirten Shankar'ın 60'lann
pop ikonlanna karşı
düşünceleri ise hayli ilginç.
ledi. Los Angeles'ta yaşanunı sürdü-
ren 77 yaşındakı Ravi Shankar'ın
dünya müzik camiasında ilk göze çar-
pışı Beatles'la birlikte çalışüğı sırada
gerçekleşti. Shankar' ın otobıyografı-
sini yayımlayacak olan George Har-
rison, Shankar'ın her zaman bir ba-
ba figürü gibi öne çıktığını belirtiyor.
60'lann neredeyse tüm pop gruplan-
nı etkileyerek Doğu mistisizmını keş-
fetmelerini sağlayan Shankar, pop
şarkıcılan tarafından büyük bir beğe-
niyle karşılanıyordu. Yalnızca düşün-
düğünü değil, hissettiğini de çalabi-
len ender müzisyenlerden biri olarak
nitelenen ve sitannı Tannsal müziğin
aracı olarak belirten Shankar'ın
60'lann pop ikonlanna karşı düşün-
celeri ise hayli ilginç.
1967 yılının mayıs ayında Amen-
ka'da düzenlenen Monterey Festiva-
li'nde Hendrix'i dinleyen Shankar, şu
yorumu yapıyor: "Hendm'i ilk din-
lediğimde gitanyla sanki büyük bir
aşk yaşıyormuş gibiydL Fakat bu be-
ni oldukça rahatsız etti Çünkü bizim
kültürümüzde müzik cnstrümanma
özel bir sa>gı gösterflir."
Aynı festıvalde Shankar, Hınt mü-
zisyenlerini kendilerinin kahraman-
lan olarak belirten Who grubunun gi-
tansti Ptte Townshen da bulunduğu
konserde neredeyse şok geçıriyor-
muş' "O zamana kadar onlann kim
olduğunu bilntiyordum ve soundlan-
nın diğer rock gruplaruıdan farklı ol-
duğunu düşünmüyordum. Fakat fes-
tivalde adeta şaşkuıa döndüm. VVho,
konserde büyük bir gürültüyle çab-
yor ve konser sırasında enstrümanla-
nnı paramparça edhoıiardı. Daha
fazla dayanamadım. Kalbimi. duygu-
lanmı ve kulaklanmı rahatsız eden
bu konseri terk ettim."
Bir başka festıvalde ise Shankar'ı
bu kez grubun hayranlan dehşete dü-
şüriiyordu: "Bu konserde olduğum
için kendimden utanıyordum. Kon-
serdeki kalabahk bağıny'or, çığhk aö-
yor\v uyuşturucu içiyvrdu. Bu benim
için korkutucu bir deneyim oldu."
Shankar aynca Beatles'dan etkılen-
diğini, fakat başlangıçta onlann mü-
ziğine şüpheyle baktığını itıraf edi-
yor. Shankar, Beatles'ı dinlerken on-
lann neler söylediğini anlamakta güç-
lük çektiğini de belirtmeden edemi-
yor.
Olof Palme Ödülü, Cezayirli kadm gazetecinin
GÜRHAN UÇKAN
STOCKHOLM - Olof Palme
Vakfi tarafından her yıl verilen
Olof Palme Ödülü, bu yıl
Cezayirli kadın gazeteci ve
redaktör Salima Ghezali'ye
verildi. Olof Palme Araştırma
Merkezi'nde cuma günü
yapılan törende bir konuşma
yapan Ghezali, "Cezayir'deki
şiddet ola\ lanndan söz ederken
bu olay ların doğmasına neden
olan toplum yapısından da söz
edilmelidir" dedi. Cezayir'in
başkentinde çıkan La Nation
adlı derginin şef redaktörüyken
derginin kapatılmasından ötürü
işsiz kalan Salima Ghezali,
Olof Palme Ödülü sayesinde
bir yıl süreyle Isveç'te yaşayıp
özgürce araştırmacı gazetecilik
yapabilecek. Salima Ghezali,
Cezayir'de gazetecılerin
durumuyla ilgili şu açıklamayı
yaptı:
- Resmi makamlann toplu
öldürülmelerle ilgili verdiği
bilgileri kendimiz araştınp
doğrulamadan yayımlamadık.
Bunun üzerine büyük baskı
gördük. İnsan haklan ve toplu
öldürmelerle ilgili tek sözcük
yazmamamızı istediler. Bu
yûzden ne yazık ki biz
Cezayirli gazetecilerin iyi bir
görev yapmış olduğunu
söyleyemem; bizi
engelledikleri için görevimizi
yapamadık.
Salima Ghezali. dış dünyanın
yalnızca belirlı bir grup
Cezayirli aydınlann verdikleri
bilgilerle yetinmesinin yanlış
olduğunu vtugulayarak şöyle
konuştu:
- Bizim trajedimizin temelinde,
küçük bir grup, açık sözlü ve
çarşafsız dolaşan kadının;
dünya kamuoyunu çarşaflı \e
yalnızca Arapça bilen büyük
bir grup kadının yaşama
koşullanyla ilgili olarak
bilgilendirmesi yatıyor. Hep
bize güvenmeyin. Onlan da
dinleyin. Ben bu ödülü, birçok
Cezayirli kadmla paylaşıyorum
ve çarşaflı kadınlann da
sözcülüğunü yapıyorum.
Olof Palme Odülü,
"uluslararası gerilimi azaltma
ve banşı güçlendinne yönünde
olumlu işler yapan" kışilere
verilmektedır. Daha önce bu
ödülü alanlar arasında
ülkelerinde baskıya uğrayan
yazarlar ve Filistinli ve lsrailli
öğrencilerin ortak örgütü
bulunuyor. Bu ödül için dileyen
aday gösterilebiliyor.
leriniseyTederkenyadabir Alain Robbes-
Grillet'ninromanınıokurken,varancıdan
dadıhk bekleyemeyeceğimizi, kendi başı-
mcan çaresine bakmak zorunda olduğu-
muzu anlanz. Yüzyülardır çocukluktan
kurtuhnayan,abcıhğa abşünlan okuyucu-
nun. dinleykinin. seyircinin ergenlik çağı-
na vardığı günleri yaşryoruz."( 1)
1950'li yıllar ödenekli tiyatrolar yılla-
ndır. Özel tiyatrolann çok az sayıda olu-
şu ülkenin iki ödenekli tiyatrosu ile yazar-
lannı karşı karşıya getirmiştir. Bu bağ-
lamda ödenekli tiyatrolann eser seçimin-
de izledikleri politikalara yönelik çok sert
eleştinler yazılmıştır. Adnan Benk, bu ko-
nu üzerinde ısrarla duran kalemlerden bi-
ridir, ama bir yandan edebi kurullan eleş-
tirirken öte yandan oyun yazım teknigini
bilmeyen yazarlann eğitilmesı gerektıği
üzerinde durmuştur:. "Edebi Heyet üyefc-
ri arasında kendi alanmda başan göster-
miş kişikr var. Fakat bu üyelerin çoğunda
tiyatro kühürü olmadığı da bir gerçektir.
Zevk bakımından olduğu kadar sanat an-
tayışı bakımından da bugünü temsil ede-
mezter_. Yabana eserler ara-
smda bile en düşükJerini se-
çipsahneyekoydururlar." Yi-
ne aynı yazıda eleştırmenin
işlevini de kesin çizgilerle
belirler Adnan Benk ve eleş-
tirmen sanatçı-izleyici ilişki-
sindeki hassas dengeye par-
mak basar"Ömürlerini bir-
birinin sırtını sıvaziayarak
geçirenler keyiflerinin bozu-
lacağını anlayınca kendi öl-
çülerine uygun eleştirmenler
ısmarlamaktan çekinmiyor-
lar_. Eleştirmen "düşünceli,
ınsaflı' olacakımş-. Bu şart-
lar altında hiçbir eleştirmen
Edebi Heyefle işbiriiği yap-
maz. Heyet kötü eserleri her
sahneye koyuşunda eleştir-
menler seyirciyi bu eserden
korumaya çahşacaklardır»
Halk,sanatçının tecrübe tah-
tası değfldir.. Siz yoksa eleş-
tirmeni topalın kolruk değ-
neği, körün bastonu mu saıu-
yorsumız?"(2)
Bu dönemde seyirci-sah-
ne ilişkisinin sağlam temel-
ler üzerine oturması için ti-
yatro insanlanna düşen so-
rumluluklann altı ısrarla çi-
zilmiştir. Sağlam yapıtlar ve-
recek yazarlann yetişmesi
kadar trafık memurluğunun
ötesine geçecek yönetmeD-
ler ve yaptığı işin bilincinde
oyunculardır seyirci eğitimi-
ne gıden yollan açacak, hal-
ka tiyatro sevgisini aşılaya-
cak olanlar... Işte Adnan
Benk'in saptamalanndan
çarpıcı bir örnek; "Ata-
türk'ün, bayrağımızın. milli
duygulann sanat alanındald
bir basansı/lığı örtbas etmek
için kötüye kullanıldıgını bi-
lirdik. Ycrli fflmcOer Idmi za-
man orduyu, Idmi zaman
bayrağımızı, kötü filmlerin
bir kenanna sokuşturarak
halkın milli duygulannı \e
gekneklerini az mı kötüye
kullandılar?_ Ankara'da oy-
nanan Oğuzata(_), bu zihni-
yetin tiyatroda belirmesin-
den başka birşe> değfl. \azar,
Türklüğünü överek, allaşla-
yarak, oyunun sonunda Ata-
türk'ün hayaüni fbn üzerin-
de canlandırarak eseri adma
seyircinin milB duygulann-
dan faydalamyor. Bir sanatçı
için, bu affedilmez bir suç-
tur."(3)Ve oyunculuk sanatı-
nm uzanölannı seyirci-sahne
ilişkisindekı ters etkileşim
bağlamında ele alırken geti-
rilen bir başka önemli eleşti-
ri: "Oyuncunun, hek ustas-
nın, yönetid ya da işletmeci
eünde oyuDcaklaşnğı günler-
de ya$ıyonız_ Tiyatro duy-
gusunun >erleşmesiıü.tiyatro
anlayışının gelişmesini bun-
lardan (usta oynncuiardan)
bekliyoruz. Halkın önüne
çıkmadan önce oyunlan süz-
geçjerinden geçirecekler,bize
en kolayi değiLen özlüyü ver-
meye çahşacaklar. Görevieri
yauıız i>i oynamak değil. iyi-
yi oynamak, seçmek, kötü-
nün rutunmasım. yerleşme-
siniönlemek» Usta biroyun-
cu. tiyatro bakımından hiç-
birdeğeriolmayan biroyuna,
kendisini ortaya atarak seyir-
ci çekebiliyor, kendi başan-
sıyla oyunu başanya ulaşü-
rabiliyor, seyirciye kötü bir
oyunu iyi bir oyun gibi göste-
rebiliyor. Diyeceğim, elde et-
tiği başan nispetinde halkuı
tiyatro anla>ışını bozuyor,za-
rarlı oJabib>T>r."(4)
Adnan Benk gördükleriy-
le, önerdikleriyie, eleştirdik-
leriyle sanki günümüze 40
yıl geriden seslenmiyor gi-
bi...
(1) Adnan Benk, 'Anla-
mak Değil, Değiştirmek...'
Dünya, 28 Ekim 1960.
(2) Adnan Benk, 'Bizde
Tiyatro Yazan Yoksa...'Dün-
ya, 25 Kasım 1955.
(3) Adnan Benk, 'Oğuza-
ta', Dünya, 17 Ekim 1955.
(4) Adnan Benk, 'Oyun-
cunun Sorumluluğu', Dün-
ya, 5 Haziran 1959.
YAZI ODASI
SELtM tLERİ
Öykii Yılları
Memet Fuat'ın Çoğunluğun Gücü (Adam Ya-
yınevi) denemeler kitabını tadını çıkara çıkara oku-
yorum.
Gerçi denemeler, yazılar daha önce gazetemiz-
de yayımlanmıştı. Ne var ki birlikte okunuşlan
bambaşka anlamlar kazandınyor.
Düşünceye Saygı'dan bu yana Memet Fuat im-
zasını taşıyan hiçbir kitabı kaçırmam. Çevirmen
Memet Fuat'ın da hayranıyım. Katherine Mans-
field'dan Yolculuk (sonradan Ölü Albayın Kızlan)
unutulur çeviri midir?
Çoğunluğun Gücü'nde siyasal içerikli, ekinsel
içerikli, edebiyata, sanata ilişkin yazılar yer alıyor.
llkelerini çoktan saptamış bir yazann bakış açısın-
dan günümüzü tartıyoruz, günümüzü tartışıyoruz.
özellikle "tartıyoruz, tartışıyorvz" diyorum; Me-
met Fuat, okurunu kendisiyte birlikte düşünmeye
çağıran bir ustadır. Ne zaman okusam, okudukla-
nmdan esinlenerek, yola çıkarak bir şeyler yaz-
mak, çiziktirmek isterim.
Bu kitapta 'duygusal' yazılan da var Memet Fu-
at'ın. Ercümerrt Uçan'dan (ve Sabri Arbnel'den)
söz açan iki yazı, çok etkileyici, duyarlıklar getiri-
ci iki yazı.
Olanca iyiliği ortasında Ercüment Uçan'yı görür
gibi oldum. Yine herkese dostluk, sevgi sunuyor-
du...
Bir de öyküler, öykücülüğümüz üzerinde duru-
luyor Çoğunluğun Gücü'nde. Hem de epey ağır-
lıklı biçimde duruluyor.
Memet Ağbi'nin öyküyü romandan üstün tuttu-
ğunu, çok sevdiğini, şiire en yakın edebiyat veri-
mi saydığını bilenlerdenim. Dahası, öykü yazma-
nın ve öykü okumanın inceliklerini ondan öğren-
diğimi belirtmeliyim.
Yeni Dergi'nin edebiyatseverlere ışık saçtığı yıl-
lardı. Bir gün Yeni Dergi'de öykülerimin yayımla-
nacağı düşüyle zamanlar geçirdim.
Memet Fuat "Gazetelerde Öykü", "Niçin öykü-
ye Yöneldiler" başlıklı yazılarında, edebiyatımızda
öykünün serpiliş sebeplerini deşiyor. 1930'lara
doğru gazetelerde 'öykü' seçkinlik kazanmakta.
öykünün bu gözdeliği, üstelik, nice yıllar sürecek.
"Birdenbire birçiçeklenme..." diyor Memet Fu-
at; bizim kuşağa öyküyü sevdiren yazarlan sıralı-
yor, Bekir Srtkı'dan Necati Cumalı'ya Şu sap-
tayım çok ilginç:
"7977-1929 arasındaki 8 öykücüye karşı, 1930-
1948arasında21 öykücü... Ustelik, çokgüçlüad-
lar, değişik yaklaşımlar, değişik üsluplar..."
Bu canlanışı, Memet Fuat, dergilerin ve gazete-
lerin öyküye özel yer verişine bağlıyor bir bakıma.
Ekliyor: "öykü yazanlara yayın olanağı sağlama-
nın ötesinde, gazetelerde çalışan yazarlar da bir-
birlerini öykü yazmaya yüreklendirmişler."
Doğrusu, Yeni Dergi de aynı işlevi üstlenmişti.
Öykülerimiz için sıraya girdiğimizi hatırlayalım.
Dostluklann Son Günü 'ndeki öykülerim, bir ikisi dı-
şında, hep Yeni Dergi'de yayımlandı önce. Bu öy-
küleri sanki Yeni Dergi'de yayımlanabilmek uğru-
nayazıyordum... '
Sevgi Soysal, Füruzan, Tomris Uyar, Tezer
özlü, Nedim Gürsel... Bir öykü fırtınası eserdi ve
Memet Ağbi, dergısine gönderilmiş öyküleri kılı
kırk yararak okurdu.
Yıllar geçince ayırt ettim: Yeni Dergi'nin kapanı-
şryla öykü yazma tutkusu azaldı bende.
Şimdi öykü yazmak istiyorum; bu kez de heye-
canına dayanamıyorum. öykü, roman gibi değil.
Bir oturuşta yazmalıyım. llle bir oturuşta bitirmeli-
yim. Bu heyecana göğüs geremiyorum galiba. So-
luk soluğa kalarak yazmak zoruma gidiyor.
Memet Fuat dıyor ki: "Bugün öykücülerimız bir
haftalık pazar ekini besleyecek verimlilikten bile
uzaklaşmış görünüyorlar..."
öyle; uzaklaşılıyor; araya zaman girince, istek-
lerkınldıkça...
... Oysa kimileyin rüyamda öykü yazdığımı gö-
rüyorum.
Ama çok tuhaf, eskisi kadar öykü okumuyorum.
Daha doğrusu, sevdiğim, yıllar yılı birlikte, onlar-
da yaşadığım öyküleri yeniden okuyorum.
Demin Bekir Sıtkı Kunt'u anmıştık; onun "Aşk"
adlı öyküsü ne kadar güzel. Gelgelelim Bekir Sıt-
kı'yı kimse okumuyor bugün.
öykücülüğümüzün gelişmesini biraz da vefa-
sızlığımız.. okuma vefasızlığımız durduruyor ola-
mazmı?
Takvimde İz Bırakan:
"Bunun hüzünlü ve ıstıraplı hikâyesini ihtiyar
dostum, yıllarca sustuktan sonra, bilinemez nasıl
birnıh haleti ve ihtiyacı içinde, bana yine kendisi
anlattı." Bekir Sıtkı Kunt, "Aşk" (Yataklı Vagon Yol-
cusu), Variık Yayınlan, 1948.
Antalya'da tiyatro
• Kültür Servisi - Antalyalı sanatseverler şubat ayı
boyunca üç oyunla buluşacaklar. Büyükşehir
Belediyesi Tiyatro Atölyesi tarafından sahneye
konulan 'Ada' isimli oyun 5-10 Şubat tarihlerinde
Antalya Kültür Merkezi'nde saat 20.30'da
izlenebilecek. Athol Fugard, John Kanı ve Winston
Ntschona'nın birlikte kaleme aldığı, Muhammed
Uzuner'in yönettiği oyunda özgürlüklerini
savunduklan için hücre cezasına çarptınlan iki
siyasi mahkûmun aynı hücrede birbirleriyle
ilişkileri konu alınıyor. Küçük izleyiciler, Antalya
Belediye Tiyatrosu'nun 'Kurşun Askerin Utancı'
adlı çocuk oyununu her cumartesi saat 14.00'te
ABT sahnesinde izleyebilecekler. Oyunda savaş ve
banş gibi iki zıt durum karşısında çocuklann
seçimlen ve tepkileri konu ediliyor. Antalya
Belediye Tiyatrosu'nun 'Kanlı Nıgâr' adlı oyunu
ise her cumartesi pazar saat 20.30'da sahneleniyor.
(243 43 75)
BUGÜN .
• YAPIKREDİ SERıMET ÇtFTER
KLTÜPHANEStnde saat 18 45te Ertuğrul
Kürkçü, Aydın Engin, Tevfika tkiz, Reha
ÇamuroğJu ve Ömür Akyüz'ün katıldığı 'Hayat ve
Aynntı: 8 Fül' isimli toplantı izlenebilir.
• AKSANAT'ta 12.30 ve 18.30'da lazer diskten
Prokofiev'in 'Peter and the WolT isimli yapıtı
dinlenebilir.
• ÇEKÜL GENÇLİK BİRİMİ'nin düzenlediği
Anadolu Seminerleri kapsamında İTÜ Taşkışla
109'da saat 18.30'da M. Ihsan Tunay'ın Bizans
Minyatür Sanatı konulu semineri izlenebilir.
• tSTANBUL DEVTLET OPERA VE BALESİ saat
20.00'de Tosca'yı sahneliyor.
• CRR'de saat 19.30'da Lysenko Yaylı Sazlar
Dörtlüsü'nün konseri yer alıyor.