22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13ARALIK1998PAZAI HABERLER 'Savunma hakkının çerçevesr • ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) - Yargıtay Ceza Genei Kurulu, mahkemeye sunduğu temyiz dilekçesınde "yargıca hakaret ettigi" gerekçesiyle yerel mahkeme tarafından para cezasına çarptınlan avukatla ilgili mahkûmiyeti onayladı. Onama karannda. " İddia ve savunma hakkının kullanılması, ancak meşru vasıta ve yollardan yararlanmak suretiyle olmalıdır. İddia ve savunma hakkının her türlü etkiden uzak olarak kullanılması esastır" denildi. İETT'de toplusödeşme sıkıntısı • İstanbul Haber Servisi - Belediye-lş Sendikasf nın 1952'den beri örgütlii bulundugu İETT'de. 1994'teki yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye yönetimine gelen FP'lilerin desteğiyle örgütlenmeye çalışan Hizmet-Iş Sendikası arasında çıkan yetki sorunu nedenıyle yaklaşık 8 bin tETT işçisi mart ayindan beri toplusözleşme yapamıyor. SES'ten demokrasi • İstanbul Haber Merkezi - KESK'ebaghSES, Eğitim-Sen ve Şeker-Sen sendikalannın Turhal şubeleri dün saat 12.00'de "Sendikai Haklar ve Demokrasi Mitingı" düzenledi. Yaklaşık 1000 kişinin katıldığı miting, KESK adına Elvan Can, SES adına Ümit Kurt, Eğitim-Sen adına Kenan Işık ve Şeker-Sen adına Tahsin Kocaman'ın yaptığı konuşmalarla sona erdi. Düşünce suçlularına kart • İstanbul Haber Servisi - lnsan Haklan Derneği istanbul Şubesi Yönetim Kurulu üyeleri, Çağdaş Hukukçular Derneği istanbul Şubesi üyesı avukatlar, Curnartesi Anneleri ile tutuklu ve hükümlü yakınlan. tnsan Haklan Evrensel Beyannamesi'nin 50. yıldönümü nedeniyle, cezaevinde bulunan düşünce suçlularına kart postaladılar. Umter-İş'ten açıklama • İstanbul Haber Servisi - Limter-İş Sendikası Genel Sekreteri Hacı Yapıcı yaptığı açıklamada. "Ekonomik ve siyasal kriz içerisinde bocalayan sistem, kri2İn faturasını emekçilerden ve demokratik kurumlardan çıkanyor" dedi. Polis eşlerinden balo • istanbul Haber Servisi - Emniyet Teşkilatı Mensuplan Hanımlan Yardımlaşma Derneği, şehit polislerin çocuklan yaranna balo düzenledi. Çırağan Oteli'nde düzenlenen baloda konuşan Emniyet Genel Müdürü Necati Bilican. polis teşkilatının milletin her ferdi için büyük önem taşıdiğını ifade ederek "Türk polisi. hukuk devletinin bir kurumu olabilmek ıçin elinden geleni yapıyor. Bu yolda da büyük aşama kaydetti" dedi.' FP'den ilçe açılışı • istanbul Haber Servisi - İstanbul Büyükşehır Belediye Başkanı Ali Müfit Gürruna. partisinin Bayrampaşa ilçe örgütünün açılışında yaptığı konuşmada. büyükşehir belediyesini yeniden kazanmanın FP için bir 'haysiyet meselesi' haline geldiğinı söyledi Törende konuşan FP İstanbul Milletvekili Ekrem Erdem de iki turlu seçimle ilgili senaryolar yapıldığını belirtti. 1. Enerji Şûrası sonrasında Türk Mühendis ve Mimar Odalan'ndan hükümete eleştiri 'Enerji bunabrrıı senaryo' CEM ULLTAŞ Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın tstanbul'da 8-10 Aralık tarihlerinde düzen- lediği Türkiye 1. Enerji Şûrası'nın ulusal bağımsızlıgı zedeleyen uluslararası tahkim (hakemlik kurulu) ve nükleer enerjinin pro- pagandasının yapıldığı bir platforma dönüş- tüğü belirtildi. TMMOB 2. Başkanı Celal Beşiktepe, "ulu- sal enerji politikaianna gereksinim duyma- yan" Enerji Bakanhğı'nın bu alanda önem- İi bınkimi olan TMMOB ve EMO'yu 1. Enerji Şûrası'ndan dışladığını savundu. Pes etti Erdoğan törene katılmadı İstanbul Haber Servisi - Danıştay tarafından, aldığı hapis cezası nedeniyle gö- revden düşüriilen ancak teb- ligatın usule uygun yapıl- madığını gerekçe göstere- rek İstanbul Büyükşehir Be- ledıyesi 'nin başkanının ken- disi olduğunu savunan es- ki başkan RecepTayyip Er- doğan, istanbul Bölge Ida- re Mahkemesi'nin, istan- bul 5. Idare Mahkemesi'nin verdiği yürütmeyi durdur- ma karannı kaldırmasm- dan sonra pes etti. Kemerburgaz çöplüğün- deki alçak basınçlı gaz ant- ma sisteminin kurulması törenine katılacagı duyu- rulan Erdoğan, törene me- saj gönderdi. Bir süre önce çöp dökü- müne kapatılan Kemerbur- gaz çöplüğünden elektrik enerjisi elde etmeyi amaç- layan "Kemerburgaz(Has- dal) katı atık dolgu alanı ga- zuıdan enerji eideetme pro- jesi"nin temel atma töreni dün yapıldı. 12 Kasım 1998 tarihinde tstanbul Büyükşehir Bele- diye Meclisi tarafından Be- lediye BaşkanhğVna seçi- len ancak dünkü törene ka- dar "başkanveldli" olarak anons edilen ABMüfit Gür- tuna ilk kez bu törende "İs- tanbul Büyükşehir Beledi- ye Başkanı" olarak takdirn edildi. TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Araştırma ve Yayın Müdürü Metin Çifiçi, enerji darboğazı söyleminin büyük bir yalan olduğunu, Türkiye'nin MAI (Çok Taraflı Yatırım Anlaşması) benzeri olan "Av- rupa Enerji Şarn"na itaat çizgisine getiril- meye çalışıldığını söyledi. Curnhurbaşkanı Suİeyman Demirel'in ana- yasada enerji üretimı ve dağıtımını milli im- tiyaz olarak nıtelendiren anlayışın çağdışı ol- duğu yolundaki sozlen, TMMOB 2. Başka- nı Celal Beşıktepe tarafindan "ulusal egemen- iiği ortadan kaldıran MAI'nin zemini yapı- uyor"dıye değerlendirildi. DemireJ, Başba- kan Mesut Yılmaz ve Enerji Bakanı Cum- hur Ersûroer'in enerji sorununun çözümü olarak yerli ve yabancı sermaye yatınmla- nm göstermelerini eleştiren Beşiktepe, ya- bancı sermayenin önündekı yasal engelle- rin kaldınlmak istendiğini ve ulusal yüksek yargı organı Danıştay'ı de\re dışı bırakan "uluslararası hakem kurulu'" nun açıkça sa- vunulduğunu söyledi. Enerji sektörünün nükleer, yap-ışlet-dev- ret ve yap-işlet lobilerine teslim edildiğini belirten Beşiktepe, halen inşası süren hid- roelektrik santrallann kasıtlı olarak tamam- lanmadığınadikkatçekti. Beşiktepe, "İnşa- Koç yöneticfleri Sıra Gecesi'nde çiğköfte yiyip yöre türkülerini dinledL Koç'tan eğitim atağı MftASEİLKNUR Elazıg ve Şanlıurfa'da önümüz- deki yıl eğitime açılacak ilkokulla- nn temelini atan Koç Holding Yö- netim Kurulu Başkanvekili Suna Kıraç "Ekonomik sorunlar bir şe- kflde çözümlenebflir, syasi sorunla- ra çare bulunabilir. Ancak çocukla- neğföimemişbirnesliyenidenonar- mak münıkün değildir. Bu nedenle ülkesnin yannlannıdüşünen herke- sin,egithn konusundadevtete destek otaMS gerekü-" dedi. İki kola aynlan Koç Holding Yö- netim Kucuhıve grup başkanlann- dan bir kısmı Yönetim Kurulu Baş- kanı Rahmt Kûç'la bırlikte Bursa ve Eskişehir'deki okullann temel atmatörenine, bir grup da Suna Kı- raç'la birlürte Eiazığ ve Şanlıur- fa'daki temel atmatörenlerine kanl- dı. Eiazığ ve Şanhurfâ'daki törenler- de Kıraç ve Holding yöneticileri- nin yanı sıra Koç Vakfı Başkanı Sa- mahat ArseJ de hazır bulundu. Koç grubu, önce Elazığ'da TE- DAŞ tarafindan verilen 5 bin met- rekarelik arsa üzerine kurulacak olan okuhın temelini attı. 8 yıllüc eğitim için planlanan ve her sınıf 2'şer şubeli olarak eğitim yapacak okulda aynca 3 laboratuvar, 5 işlik ve 2 anasınıfi bulunacak. Okulda 480 öğrenci öğrenim görecek. Eia- zığ Koç flkögretim Okulu, temeli aü- lan diğerokullarla birlikte 1999 yı- lındaöğreiiiaebaşJayaçak. . Temel atma törenlerinden sonra Elazığ TOfAŞ Tesısieri'ni riyaret eden heyet daha sonra Şanlıurfa'ya hareketetti. Geceyi Şanlıurfa'da ge- çiren heyet, kendileri için düzenle- nen geleneksel 'Sıra Gecesi'ndeacı- lı Urfâ yemeklerini yerken yöresel sanatçılar tarafından seslendirilen Urfa türkülerini dinlediler. Kıraç Eiazığve Şanhurfâ'daki te- mel atma törenlert strasında yaptı- ğı konuşmada, Türkiye'dfiki tüm so- runlann eğitim eksikliğinden kay- naklandıgını söyiedi. Cumhuriyetin 75. yılı nedeniyle KoçTopluluğu olarak Bursa'da 4, ts- tanbul'da 2, Bolu, Ankara, Eiazığ, Eskişehir, Sıvas ve Şanlıurfa'da bi- rer adet olmak üzere toplam 15 ü- köğretim okulu yaptırma karan al- dıklarmı belirten Kıraç, 8.yülık temel eğitimin, bir 'Mflfi Eğitim Poütikası' .olarak benimsenmesinin çokönem- live büyük biradımolduğunuda vur- guladı. Elazığ'dan sonra Şanlıur- fa'da da Koç Topluluğu'nun böl- geye okul dışında sanayi yatırunı yapması istendi. aflan vüzde 90oranında tamamfanmış olan 33 adet hidroelektrik santraltn.yap-işlet mo- deü ile tamamlanmasıyolu tercih edilnıiştir" dedi. Yabancı ve yerli sermayeye yeni yatınm alanlan açmak için "enerji krizi" senaryo- lan hazırlandığını savunan Beşiktepe, "Bu senaryolaria riddi bir enerji darboğazı ha- vası estirilmekte, özeueştimıelere zenıin ha- zuianmaktadır" dedi. TEAŞ venlenne gö- re 22 bin megavat toplam kurulu gücümü- ze karşılık, tüketimimizin yıl içinde 14 bin 145 megavat'lık kurulu güçle karşılandığı- nı anlatan Beşiktepe, şu bıigilen verdi: "Ya- ni tüketimgücününyüzde 49 fazlasL kurulu gücümüz mev- cuttur. Bugün hidrolik po- tansi\elimian sadece yüzde 20'si. linyit potansiyelimizin de yüzde 30"u kullanılmak- tadir. Yani günlük fıili tüke- timimizin yüzde 49 fazlası kurulu güce ve bugünkü ku- rulu gücümüzün 3 kaü kadar hidrolik ve termik kaynak- lara sahibiz. Türkiye'de en- terkonnekte sistemi ve dağı- tım şebekesini yenilejici ya- tınmlar yapdmaması nede- niviekurulu gücünyüzde 25'i üetinı-dagıüfn haaarmda kay- boluyor. Bu kayiplann Tür- ktye'nmde üyeoMuğuOECD ülkelerİDdeki oranı yüzde 5- 8'dir. Kayıplann önİenmesi. Akkuyu'ya kurulacak 1000 megavatlık üç nükleer sant- rala esdeger birenerjinin ge- ri kazanımı demektir." Metın Çiftçı, Enerji Ba- kanı'nın Türkiye'nin birener- ji terminaline dönüştürülme- siyle övündüğünü, ancakbu- nun Avrupa'nm çevresel ve sosyal risiler taşıyan enerji üretimini çevre ülkelere kay- dırma operasyonundan baş- ka bir şey olmadığını söyle- di. Enerji terminali söylemi- nin, Türkiye'nin enerji dar- boğazından kaynaklanmadı- ğının kanıtladığını belirten Çiftçi, sözlerini şöyle sür- dürdü: -Türkiye içhukuktando- ğan engeüeri aşmak için bu kez de MAI benzeri düzen- lemeleri içeren 'Avrupa Ener- ji Şartı' na itaat çizgisine ge- tûilmek isteniyor. Lluslara- rası bi gösteriliyor. Enerji Şûrası daözeBeştirmenin önündeld 'hukuksal sorunlanfl' aşü- masınazemin hazuiama dü- şüncesiy leyapjkk Enerji sek- töründe örgütJü olan oda ve sendikalar, sürecin dışında btrakıldı." Banş Partisi kurucusu Veziroğlu, halkın çığ gibi büyüyen sorunlar altında ezildiğini söyledi 6 Türkîyelilîk bilinci yaratmahyız' BARIŞ DOSTER MAHMLTORAL DrVARBAKIR- Banş Par- tisi'nin kurucu başkanı Ali Haydar Vfeziroğhı. Türkiye'nin sorunlannın Türkçülük, Kürt- çülük, Alevilik, Sünnilik, sağ- cılık, solculuk tartışmalanm bir kenara bırakıp "altIdmük- leri korumak ve saygt duy- makkaydıyla" yurttaşlar ara- sında "Türkiyelilik bilinci'' ve "Türkiye miÜiyetçiliği'' yara- tılarak çözülebileceğıni söy- ledi. Diyarbakır'da Demirok Te- sisleri'nde kalabalık bir par- tili ve yurttaş topluluguna ko- nuşan Veziroğlu, Türkiye'nin sorunlarının çığ gibi büyüdü- ğünü, herkesin bu sorunlar altında ezildiğini vurguladı. Ali Haydar Veziroğlu, yaklaşık bir btıçuk saatlik konuşmasında Güneydoğu sorunu cözülmeden, Türkive'nin sorun- lanmnçözü^nıeyeceğinivuı^ulaıiienDiyarijalaıtyTirttaşlartaran^ HATİCE TUNCER) Doğu ve güneydoğunun sorunlan cözül- meden. Türkiye'nin sorunlannm çözüle- meyeceğini, Türkiye'nin genel sorunlan çözülmeden de doğu ve güneydoğunun so- runlanmn çözülemeyeceğini vurgulayan Veziroğlu, "Tophumımuzun kumaşı yır- fibyor. Toptumsal düzenimi?temelinden sar- sılıyor. anıa bunu hiçbir sorumlu görmü- yor, görmezlikten geliyor. Toplumumuz sosyal patla- malarla karşı karşıyadır" dedi. Veziroğlu, Türkiye'nin birliğinin, dirliğinin ve bü- tünlüğünün tartışılır duru- ma geldiğini görmekten bü- yük üzüntü duyduğunu söy- İedi. Curnhurbaşkanı Süley- man Demirel'in, Türkiye'de herkesin birinci sınıf vatan- daş olduğunu söylemesine karşın, gerçekte bunun böy- le olmadığını vurgulayan Veziroğlu, "Türidye'de ne Türkler ne de Kürtler bi- rinci suıri'vatandaş degjL Bi- rinci suııf vatandaş, 65 mil- yon içinde 65 binkişidir. De- mirel de onlann kbn oldu- ğunu yakından bilir. 3 yıl içinde8 kez Romanya'y a gi- den Demirel, ne yazıkki8 kez doğuya, güneydoğuya gel- medi" diye konuştu. Son 3 yılda 3 hükümet kurulduğunu ve bu hü- kümetlenn Türkiye'ye ağır sorunlar yük- lediğini belirten Veziroğlu, "De\'letin içi- ne sızarak, devleti kullanan karanlık çete- ler sorunu henüz çözülmeden, şimdi de si- yasetçi, bürokrat işadamı ve mafyadan oluşan 4"lü çeteji görüyoruz. Son hükümet kendini iktidara getiren herkese borcunu ödedi, bir tek halka ödemedi" dedi. Adı- na ne denirse densin, ülkenin temel soru- nunun Kürt sorunu, Kürt kimliğini tanı- ma sorunu olduğunu savunan Veziroğlu "Bu gerçekten kimse kaçamaz; kaçûğı sü- rece de sorunu çözemez" diyerek 30 bini son 15 yıl içinde olmak üzere, Türkiye'nin son 30 yüda 50 bin insanını terör nedeniy- Ç a ğ d a ş E ğ i t i m V a k f ı ' n d a n p a n e l 'Laiklikkadın haklannın temetidir' İstanbul HaberServisi- tstanbu) Oniversitesi (İÛ) Rektör Yardım- cısı Prof. Dr. Nur Serter, laikliğin kadın haklannın temeii olduğunu be- lirterek kadınlann Cumhuriyet ile birlikte ekonomik ve sosyal haya- ta müdahale eder hale geİdiklerini vurguladı. Serter, "Cunıhuriyetre- jimi,dininegemenlikalanınıbireyin vkdaıuyla sınırlandırmış, toplum- sal ha^atta baskı unsuru olarak kul- Uuıılmasın] engdlemiştir" dedi. Çağdaş Eğitim Vakfi'nın (ÇEV) duzenledigi, "Cumhuriyet'' konu- lupanel, IÜ Edebiyat Fakültesi'nde gerçekleştirildi. Panelde konuşan iU Rektörü Kemal AlemdaroğhL Cumhuriyetöncesi vesonrasmda ya- şanan siyasi gelişmeleri örnekler vererek değerlendirdi. Tarihi bil- meden Atatürk'ü ve Cumhuriyeti eleştirmenin yanlış olacağını belir- ten Alemdaroğlu, "Dini kurallara göre yönetilen devletlerde w top- fumlardacaödaşhk,insan haklan gi- bikavramlardan sözedemey iz" di- ye konuştu. Alemdaroğlu şeriat öz- İemcüerinin ülkeye ihanet içerisin- de olduklannı da vurguladı. Serter ise kadmlann şeriat düzenindeki hukuksal konumlanndan örnekler vererek "Laik bff devietofanak, bnn- lann yerine çağdaş hukuk kuraüa- nnın konulmasıyla otur" dedi. IÜ Çapa Tıp Fakültesi Ögretim Oyesi Prof. Dr. SeJçuk Erez de, de- mokrasinin bir küitürsorunu oldu- ğunu saptamasında bulunarak Top- lumsal hayatta demokrasiyi sağta- yamadıktan sonra.demokrasiyi ya- şayamayız. Demokrasi zamanla ve küttürtegel!r"dedi. SODEV Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Osnıan Erten ise "tnanç- Iar katdaşokçayikKi olmaya başkr. Kendinden farkü oianlara yaşam hakkı tanımaz" diyerek çağdaşlaş- manın bilimsel laik düşünceyi be- nimsemek. özgûrleşme, devlet ve toplum yaşammda erdemli olmak gibi anlamlartaşıdığını belirtti. Pa- nelin sonunda. konuşmacılarpane- lekatılanöğrencilerin sorulannı ya- nrtladı. le yitirdiğini ammsattı. Vezi- roğlu. "Biz birlikte istiklal sa- vaslan kazandık. Bugün geü- nen noktada sonunluluğu ön- celikle 30 yıkur bizi yöneten- lerde aramalıyız" şeklinde konuştu. Çözülmeyen sorunlar ne- deniyle bunalan yurttaşlan- rruzın inançsal, etnik ve kül- türel alt kimliklerine sığın- dıklannı ifade eden Veziroğ- lu, alt kimliklerin bir aynca- lık ya da anlaşmazlık nedeni değil, zenginlik olduğunu ifa- de etti. Veziroğlu, Türkiye'de alt kimlikleri kışkırtanlann ülkemizin düşmanı oldukla- nnı vurguladı ve siyasilerinül- keyi hükümetsizbırakmama- lannı istedi. Veziroğlu, krizin en az za- rarla atlatılması için kriz yö- netimi oluşturulması gerektiğini vurgu- layarak "Sendikalar şalteri indiririm teh- didinibırakman,işverenler işçiyi çıkanyV rum diyerek devlet ve tophıma geleneksel şantajlarmı yapmaktan vazgeçmenier'' de- di. Başkanlık peşinde olmadıgmı. parla- mentoya gitmeyeceğini, partisi iktidar ya da muhalefet olursa da devletten iş alma- yacağını söyleyen Ali Haydar Veziroğlu. iktidar olduklan zaman anayasayı değiştireceklerini; yargıyı, yasamayı ve yürütmeyi bir- birinden ayırarak yargımn bağımsızhğmı ve hukukun üstünlüğünü sağlayacakla- nnı öne sürdü. Veziroğlu şöyle devam etti: "Derin acıiannıızın, çek- tiğimiz çilelelerin tek adresi yine devleti yönetenlerdir. Ancak yurttaşlar olarak bu olumsuz tabloda payımız bu- lunmaktadır. Yurttaşlann masum banş çığnklannı, bu ülkeyi yönetenler duymu- yorsa, bu onlann yiiz kara- sı, utanç vesikasıdır. Ghme- diğin,görmediğin köy senin deobnaz,elinden alırlar. As- kerler de güneydoğuya gj- dilmesini istiyorlar. ama si- yasiler bunu duymak iste- miyorlar" dedi. DEĞÎŞEN DUNYADAN HÜSEYİN BAŞ İnsanlap ve Asla Verilmeyen Haklan lnsan Haklan Evrensel Bildirgesi'nin 50. yılı tüm dün- yada coşkuyla kutlanıyor. Ama yanrtlanması gereken asıl soru, "Birieşmiş Milletler'in doğuşuyla (1945) neredeyseyaşıtbildirgenin, açıklanan hedefterine ne ölçûde ulaşabildiği" sorusudur. Açıklandığı 1948'den günümüze dişe dokunur bir ilerlemenin sağlandığını söylemek, sanınz, gerçekçi olmaz. Çünkü o zamandan bu yana 1948 Bildirge- si'ne, çağın gereklerine yanrt verebilecek yönde hu- kuksal ve sosyal eklemler getirildiği, dahası "insan haklan" sorununun dünya kamuoyunda önemli öl- çülerde algılanmasının sağlandığı bilinmektedir. 1966'da, yine BM'ler çerçevesinde oluşturulan söz konusu son derecede önemli iki eklemden biri, yurt- taşlrk ve siyasal haklan, ikincisi ise aynı ölçüdeönem- li sosyal, ekonomik ve küttüre» haklan kapayordu. Ay- nca, bildirge, çeşitli uluslararası anlaşma ve dekla- rasyonlaria daha da güçlenmişti. Bunlar kadınlar ve çocuklann haklannı güvence attına alan eklemlerdi. Ancak sorun, kuşkusuz, insan haklanyla itgili kural- lann ve kuramın saptanması ve bunlann uluslarara- sı afanda kabul görmesiyle bitmiyordu. Tam tersine sorun, bu andan itibaren başlıyordu. Önemli olan, "in- san haklan"n\n ne ölçüde uygulandığında düğüm- leniyordu. Bu, günümüzde de değişmiş degitdir. Ger- çi bu konuda somut hiçbir adımın atılmadığı söyte- nemez. Sömürge döneminin sonu, Birleşik Devlet- ler'deki azgın ırk aynmının ateşinin önemli ölçülerde söndürülmesi, Güney Afrika'da insanlıksız ırk aynmı düzeninin tarihe gömülmesi, kimi dikta rejimlerinin çökmesi ve tüm bunlara bağlı olarak insan haklan alanında sağlanan bazı gelişmeler, söz konusu ka- zanımlar arasındadır. Ne var ki, bütün bu olumlu gelişmeler, insan hak- lannın uluslararası alanda bütünüyle egemen olma yolunda olduğu anlamına gelmemektedir. Zira, gö- rünürde hiçbir ülke ve devlet bu haklara karşı değil- dir. Dahası, söylemlerine bakılırsa, bunlann büyük ço- ğunluğu özellikle de insan haklannı en hayasızca çiğneyenler, bu haklann ateşli savunuculandır. Za- man zaman demokrasiye örnek olarak gösterilmek istenen Birteşik Devletler, 1966 ekonomik, sosyal ve küftürel anlaşmalan onaylamakta nâlâ direnmekte- dir. Yine aynı şekilde, dünyanın en kalabalık nüfusu- na sahip sosyalist Çin ise 1966 yurttaşlık ve siyasal haklar anlaşmasını şu ana kadar onaylamış değildir. Aslında 1966 anlaşmalannı onaylayan ülkelerie, bu anlaşmalan onaylamakta direnen ülkelerarasında pek fark bulundugu da söylenemez. Çünkü ne denli onay- lamış da olsalar, bu ülkelerin büyük çoğunluğu 'in- san haklan'nm hayata geçirilmesinde ayaklannı sür- mekte, büyük bir çoğunluğuysa bu haklardan bütü- nüyle habersiz görünmekte, giderek söz konusu haklann çiğnenmesinde birbirleriyle yanşmaktadır- lar. ;;; ıOenrokr»i gtoi insan haklan da bir bütündür. Az gebelik gibi, az insan haklan da olmaz. lnsan hakla-* nna saygı, iyi cilalanmış, fiyâkalf ve dokunaklı söy J lemlerden çok, somut ve eksiksiz uygulanan, gide- rek uluslararası etik haline gelecek yasalaria gerçek- leşir. Oysa bu yönde aşılması hemen olanaksız en- geller bulundugu da göz ardı edilemez. Şu saatte ve bu anda gezegendeki insan haklannın durumuna sadece bir göz atmak bile, bu haklara gerçekten saygı gösteren devletlerin sayılarının parmakla gös- terilecek ölçüde az olduğunu ortaya koymaktadır. ln- san haklannı şu ya da bu ölçüde çiğnemeyen ülke hemen yok gibidir. O kadar ki, bildirgenin kabul edil- diği 1948 ve 1966'ya göre, bugün insan haklannın çok daha yaygın ve vahim biçimde çiğnendiğini söy- lemek olasıdır. Bildirgenin 50. yılının coşkulu kutla- malannda, en önde bu haklan en çok çiğneyenlerin yer alması ise sadece akıl almaz biryüzsüzlük, onul- maz bir köpeksilikle izah edilebilir. Le Monde ve Cumhuriyet gazetesinin insan hak- lan ihlalleriyle ilgili olarak yayımladıklan utanç hari- talanna şöyle bir göz atmak, bu konuda nerelere geldiğimizi en çarpıcı şekliyle ortaya koymaktadır. 1977 ile 1998 döneminde insanfanna insanlık dışı işken- ce uygulamayı sürdüren devletlerin sayısı 113 gibi ürkünç boyutlara ulaşmıştır. Sözü geçen ülkelerde temel hak ve özgürtüklerin ihlali salt işkenceyle de sınırlı değildir. Aralannda Birleşik Devletler, Italya, \n- giltere, Almanya, Belçika, Çin, Rusya, Yunanistan'ın da yer aldığı ülkeler arasında, ne yazık ki, Türkiye de bulunmaktadır. Dahası sözü geçen ülkelerin çoğun- da, kadın ve çocuklar dahil yüz binlerce insan, tıpkı insan haklan için savaşanlar gibi, devletlerinin artan şiddetiyle karşı karşıyadırlar. Dünyada her yıl birmil- yon küçük kız çocuğu fuhuşun kucağına düşürülmek- tedir. 5 ila 14 yaş arasında 250 milyon çocuk çalış- mak zorunda bırakılmaktadır. "Her insanın, ailesiy- le birlikte, sağlık, beslenme, giyim-kuşam, mesken, tıbbiyardımvegerekli sosyalhizmetlerigüvence al- tına alacakiyi biryaşam düzeyine hakkı vardır" mad- desi bildirgenin yaşamsal öncelikli maddeleri arasın- dadır. Ne var ki, zengin ülkeler de dahil, tüm dünya- da en çok çiğnenen insan hakkı, budur. Milyarlarca insan, bu en temel haktan vahşet ölçüsünde yoksun- dur. Konuyla ilgili rakamlar dehşet vericidir. Insanım diyen hiç kimse, bu rakamlar karşısında kayrtsız ka- lamaz, bunlan hem kendi ülkesi hem diğer ülkeler açısından göz ardı edemez. Sosyal ve ekonomik haklar en çok ihlal edilen haklardır. Yoksulluk ve onu doğuran nedenler en önde gelen insan hakkı ihlal- leri arasındadır. Günümüz dünyasında toplam nüfu- sun beşte birini oluşturan 1.3 milyar insan, günde 1 dolardan az bir gelirle yaşamak zorundadır. 850 mil- yon yetişkinin okuma-yazması yoktur. 120 milyonu işsiz, 100 milyonu evsiz barksızdır. 800 milyon insan sağlık hizmetlerinden yoksundur. Tedavisi mümkün hastalıklardan her yıl 7 milyon insan yaşamını yit'r- mektedir. Oysa tüm bu sorunlann üstesinden gelmek, güç, hele imkânsız değildir. Yıllık 40 milyar dolariık bir ek yatınmla, on yılda evrensel planda temel sos- yal hizmetleri sağlamak mümkündür. Bunun için ge- rekli toplam 400 milyar dolar, gezegenin toplam ge- lirinin sadece yüzde 16'sına eşittir. Bu rakam dün- yanın 1995 yılındaki silahlanma harcamalannın ya- nsını temsil etmektedir. Sosyal olanın kıyasıya yok edildiği, kamu mallan- nın 'özel'e haraç mezat satıldığı, her şeyin iç ve dış sermayenin semirmesine hasredildiği, güçlünün bo- rusunun herzamankinden fazlaöttüğü, sömürünün giderek küreselleştiği, yoksulun daha yoksullaştığı, gelir dağılımındaki adaletsizliğin uçurum boyutlan- na ulaştığı, tek kutuplu, tek tabancalı bir evrensel ke- pazelik ortamında 'insan haklan'na saygı, Kaf Dağı'nın ardındaki bir peri masalı, Tann'nın her yılı dinleyece- ğimiz bir ninnidir. Bunun üstesinden gelebilecek tek karşı güç ise, toplumsal bilinçlenmenin evrensel bo- yutlara ulaşmasıdır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear