23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13ARALIK1998PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Sakarya Sakarya Üniversitesi Rektörü Ismail Çallı'ya tesettüriü eşi için yılbaşı armağanı olarak türban gönderme düşüncemizi açıklamış, renk ve desen konusundaki tercihini sormuştuk. Henüz bir yanıt alamadık ama özellikle Adapazarı'ndan çok sayıda telefon geldi ve Çallı'yı tanıyanlann önerisi, koyu yeşil zemin üzerine Abdülhamit'in tuğrasını taşıyan bir türbanın çok yakışacağı oldu! Hacettepe Ankara'daki Hacettepe Üniversitesi'nin merkez kampusuna motosikletle girip içeride fînk atan ülkücü tosuncuklann, kızlı-erkekli öğrencilere "Bir daha buralarda böyJe dolaşmayın" şeklindeki uyansı, kampusu korumak ve kollamaktan sorumlu güvenlik görevlilerine yardımcı olduklannın işareti midir? Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Elektronik posta: somoposta.cumhuriyetcom.tr - Şişmanlık, katılımsalmış.. "Miras dive babasından aöbek kalmıs!" ntalya'da yayımlanan ve genel yayın yönet- menliğini Prof. Dr. Çetin Yetkin'in yaptığı aylık dergi "Müdafaa-i Hukuk'un aralık sayısı çıktı. Emekli orgeneral Kemal Yavuz, dergide "Asker Gözüyie" yazmaya devam ediyor. Harp Akademileri'nln eski komutanı Kemal Yavuz, bu ay- ki yazısında irtica konusunu işliyor: "Cumhuriyet tarihinde, irticanın birçokbaşkaldır- malan olmuştur ve bunlar, cumhuriyet güçlerince kı- sa sürede ortadan kaldırılmıştır. Fakat son 20 yıldan beri bu konuda çok daha ciddi bir tehditle karşı kar- şıyayız. Çünkü irtica, ilk defa çok hassas hedefle- re, çok etkili bir metotla yönelmiş bulunuyor. Hedef- leri gençliğimiz hatta çocuklarımızdır. Metotları ise eğitim yoludur." "Gözden kaçırılmaması gereken bir husus daha var. Çoktan ekonomik hayatımızı, kendi anlayışı ile yön vererek, çok önemli bir mali güce ve desteğe erişti. Şimdi ise devlet yönetimini ele geçirmeye yö- Vurdumduymazlık nelmiştir. Ve bunu, geçmişte olduğu gibi gürültü ile kargaşa ile yürümek yanlışlığına düşmeden, cum- huriyet anayasamızın ve kanunlarımızın toleransını kullanarakyapıyor. "Finans kaynaklan 7 büyük hol- ding, 11 büyük özel finans kurumu, yaklaşık 4 bin şirket, yaklaşık 4 bin vakıf ve dernekten oluşuyor. 1997 mali yılı cirolan 337 trilyon liradır." "45'i fen lisesi olmak üzere 354 özel okulları, yak- laşık 5 bin yurt ve pansiyonları vardır." "Fethullahçılar, yurtiçinde 182 okul, 300 dersha- ne, 25 bin öğrenci kapasiteli 240 yurt ve pansiyon, yaklaşık 200 şirket, yaklaşık 200 vakıfla faaliyette- dir. Yurtdışında 52 ülkede 6 üniversite, 236 okul, 6 dershane, 21 öğrenci yurdu ve 7 bin kişilik egitici- yönetici kadrosu bulunmaktadır. Halihazıryurtdışı ya- tırımlarının tutarı 2 milyar dolardır. Yurt sathında 124 radyo, 41 televizyon irticaya hizmet veriyor. 7 bin 650 gazete ve dergi gibi yayından 5 bin 200'ü irticai ni- teliktedir. Bunların yaklaşık 2 bini çocuklara yöne- liktir." "Bu gerçekten dev organizasyonların ve mali kay- nakların, bütün kültürleri 500 kelime Türkçe ve 500 kelime Arapça'dan ibaret olan bu göz önündeki ki- şilerce oluşturulabileceğine siz inanıyor musunuz? Herşey bir yana, bu dış desteğin hangi boyutlara var- dığını ve artık gizlenmesine ihtiyaç duyulmadığını ya- kın zamanda hepimiz görmedik mi? Istanbul Bele- diye Başkanı'nın gövde gösterisine, ABD Istanbul Başkonsolosu'nun açık desteğini ne çabuk unuttuk?" "İrtica ile mücadele, gerçekten zorlu bir mücade- ledir. Zorlu mücadelelerse 'gaflet' kaldırmaz. Hızla 'dalalet' ve 'ihanet'e gider. Şu anda Türk toplumu olarak, irtica tehdidi karşısında, büyük bir ciddiyet- sizlik ve vurdumduymazlığın tam ortasındayız." Ö M Ü R İ L İ K Hükümeti kurma çalışmalannda bir güverCİNÜK var! Ömür E. Kurum SESSÎZ SEDASIZ (!) NURÎKURTCEBE BLİNİZE SA6UK DOKTOG BEY A/ZT/K ŞİYAŞETG Yüksek Yerilim Hattı Erdinç UTKU Hiç kimseye gebe kalmayın; dokuz doğurturlar sonra! Çevre Ekonomisi ve Politikası Nisan ayında Mimar Sinan Üniversi- tesi'nde gerçekleştirilen uluslararası çevre ekonomisi ve politikası konulu konferansa sunulan tebliğler kitap ol- du» Yaklaşık 200 kişinin görüşünü içe- ren kitabı Istanbul Çevre Gönüllüleri Platformu S.O.S yayımladı. Türksen Başer Kafaoğlu'nun yayı- na hazırladığı kitap, insanlığın doğal ve külüterl mirası yağmalamadan ya- şam kalitesi ekonomi ve ekoloji ile bir- likte nasıl sürdürebileceğinin ipuçları- nı veriyor. Çevreciler kadar sanayicile- rin de elinin altında bulunması gere- ken "Çevre Ekonomisi ve Politikası" kitabı, "Moda Sabit Pazan No:24 Ka- dıköy Istanbul" adresinden temin edi- liyor. lletişim telefonu: 0.216.338 5511. İETT'nin 25 milyar lirası gitti, gider! lETT'nin eski murakıplarından Be- yoğlu Belediye Meclisi üyesi Süha Akın- cı'nın anlattığına göre, İETT temmuz) ayında "Yerel Alan Ağı" ihalesi açıyor f ve sekiz şirketten kapalı zarfla teklif al- masına karşın ihaleyi, katılımcıların hu- zurundasonuçlandırmıyor. Sonucu son- radan açıklanan ihale, 104 milyar lira- ya bir firmaya veriliyor. Teknik şartna- meye aynen uyan şirketlerden birinin 79 milyar liralık teklif kabul görmüyor. lETT'nin kasasından 25 milyar lira faz- la para çıkıyor! llginçtir, böyle bir "iha- le" Istanbul Valiliği'ne ve ıçişleri Ba- kanlığı'na şikâyet konusu yapıldığı hal- de araştırtılmaya değer bulunmuyor! ÇED KÖŞESt OKTAY EKİNCİ Izmit için imza atanlar..7 Şimdi lzmir Valisi olan Ke- mal Nehrozoğlu, 1990'lann ilk yıllannda da Kocaeli Valisi'ydi. İ 980'Ierdeki Muğla Valiliği dö- neminde başlattığı 'kültürel mi- rası koruma' ginşimlenni Iz- mıt'teki Kapanca Sokagı'na sa- hip çıkarak sÜrdürniÛ^rtr' uı Aynı dönemin Kocaeli Kültür Müdürü Birgül Yürüker ve di- ğer kültür emekçileriyle birlik- te sıvanan kollar Istanbul'daki Mimarlar Odası Galata Gönül- lü Öğrenci Grubu'yla da el ele tutuşunca, kısaca tZEYAP de- nilen 'tzmit Evlerini Koruma Projesi' doğdu. Bir yıl gibi kı- sa bir sürede eski ahşap evlenn rölöve ve onanm projeleri ta- mamlandı. Koruma Kurulu bu özverili ve duyarlı çalışmayi 'te- şekkür ederek' onaylarken Ka- panca ve çevresindeki eski StT sınırlannı da genişletti. Böylece İZEYAP. Izmit'in zengin tari- hiyle ve kentsel kültür değerle- riyle 'yeniden kucaklaşması- nın' lokomotifi oldu... IZEYAP'm herhangi bir koru- ma projesi olmaktan çıkıp, ken- tin hemen tüm ilgili ve duyarlı kesimlerinı kucaklayan bir 'uy- garlık dayanışmasına' dönüş- tüğü en önemli adım ise 18 Ha- ziran 1994'tetörenle imzalanan bir girişime izin verilmeyecek; başta Kapanca sokak resto- rasyonu olmak üzere koruma ve yaşatma projelerine tüm im- za sahibi kuruluşlar tam des- tek verecek..." • • • Işte böylesi bir uygarlık söz- leşmesinin üzerinden bugün he- nüz sadece 4 yıl geçmiş durum- da. İlk zamanlardaki coşku ve umutlar ise ne yazık ki yerini 'gerilimlere' ve hiç olmaması gereken tartışmalara bırakmış görünüyor... Son zamanlarda Izmit"ten ve IZEYAP'lı dostlardan gelen ha- berler, sanki bu kentte 1993-1995 yıllan hiç yaşanmarruş gibi ve sanki Sırn Paşa sözleşmesi hiç imzalanmamış gibi... Örneğin, yıllardır 'tzmit Mü- zesi' olarak değeriendirilen ve Is- tanbul dışındaki tek Osmanlı Sa- rayı olduğu söylenen tarihi tzmit Kasrı (Av Köşkü), şimdiki Va- li Memduh Oğuz'un garip gi- rişimiyle ve duyarlı çevrelerin tüm itirazlanna rağmen devlet •konukevine' dönüştürüldü. Mü- zedeki arkeolojik eserler ise fu- aralanının 'sokaklarına' taşın- mış ve korumasız haldeler... Benzer şekilde Izmit Saat Ku- lesi 'harabe' durumda ve vali- İzmit'te yıllardır müze olarak kullanılan Kasr-ı Humayun'u "protokola" verdiler, arkeolojik eserleri de fuara taşıyıp so- kaklara bıraktılar... Sırrı Paşa Sözleşmesi'dir. 19. yüzyılın ikinci yansında- ki 'yenilikçi' Osmanlı valilerin- den Giritli Sırrı Paşa, İzmit'te kentin simgelerinden Saat Ku- lesi'nin de miman olan ve Bırin- ci Ulusal Mimarlık Akımı"nın temsilcilerinden Mimar Vedat (Tek) Bey'in babasıydı. Bu say- gın kişinin adını taşıyan tarihi konağın bahçesinde imzalanan sözleşme ise tam '24 kurumun' temsilcilerince onaylanarak çev- renuı ve kültürün korunmasında ülkemizdeki en geniş katılımlı ilk 'sivil ve resmi kurumlar an- laşması' olarak coşkuyla alkış- lanıyordu. Mahalle sakini kadınlann ha- zırladığı börekler. tatlılar ve Iz- mitli gençlerin müzik ve tiyatro gösterileriyle tam bir 'kent kül- türâ şöleni' şeklinde gerçekle- şen imza töreniyle birlikte, Iz- mit'teki dernekler, vakıflar. ye- rel /önetimler ve tüm 'kamu ku nımları' özetle şu sözü ver- dile-: "Artık bu kentte tarihsel kirrJiği yıpratacak ve kültür ka« laklanmızı yok edecek hiç- lik kılını kıpırdatmadığı gibi, ku- leyi kurtarmak için kampanya başlatan İZEYAP derneğine de hiçbir destek verilmiyor... Kapanca sokak restorasyon çalışmalannda ise artık sadece Büyükşehir Belediyesi var. 1994'te 'Biz de varız' diyerek \'ali Nehrozoğlu'nun gözüne gir- meye çahşan çoğu kamu kuru- mu temsilcileri ise sanki yok ol- muşlar, ortalarda görünmüyor- lar... Şimdi ÇED Köşesi şunu soru- yor ve yanıtını merak ediyor: Acaba Sırn Paşa Sözleşmesi'ne o nefis börekleri de yiyerek im- za atanlar, Kocaeli'de vali deği- şince imzalannı da geri mi çek- tiler? Eğer çekmedilerse Kasr- ı Hümayun'un kentle ve tarih- le bütünleşen müze işlevinin yok edilerek 'protokole' tahsis edil- mesine neden karşı çıkmadılar; valiyi neden uyarmadılar?.. Sırn Paşa Sözleşmesi tzmit'in 'onurudur.' Umanm, Vali Bey de bir an önce bu onura ortak olur ve 4 yıl önceki uygarlık rüz- gân yeniden esmeye başlar... HAYVANLAR ÎSMAIL GÜLCEÇ D5P PART1SININ LIDCRI KENDİ?Mİ 6ÖVERCİN SANAN KAkGA KİM KİME DUM DU3VIA BEHÎÇAK behicakfa turtc.net ÇİZGtLİK KÂMİL MASARACI HARBİ SEMİH POROY TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 13 Aralık MESUDIYE'MA/ TOfiP/UEN/S/f. t9M-'TS 8U&ÜN. OSMAAJU OONAMMASlkA BA6LI MeSUOİYE ZJBHLıSı, BIK TOBPH. »4G4B ALABAK,ÇANAKTML£ SOĞAZLL NOA 8ATTT. K*S/M AYMPA,OSMAML< OBVLETı, INGILTE- ' / Ü VAŞl'HA KATtLMlŞTI. İN&ÜZL£G, Bu 7XBtWT&V SONBA, O€- NizALTr G£**/İ-E&M/ giztıce M4£MA/ZA DEM/Zl 'ne SOK- MAYA SA$LAMI£LAtl{>I.ÎŞTE, "B-1i"'O£ &UMLAGDAAI 8ı- RİYfV. £ TVKPtL. KOVAHt ailLUM4N,313 TONLUK XÛÇÛK. D£HİZAi.TI, ÇAUA**M£ SOĞA2I 'HPA Su ALTtMt>AU GİR£- REK, SARf £IĞLIK OBMEN YeBDE OEMİRLeMİÇ, S4&r TOP SATAtSYASI OLAAAK KLU-LAMILAM AiESUPİYE ZI&U- USf 'M4 BİK rCMVlt GÖMDeKMİÇrr. İSKBLB /aÇ OMOZ- r _ LU6UM0AH ALPtSl yABA, GEMİUIH 9PAKİKADA BAP- MASIfJA YOL AÇ.TI.. 92SO TONLUK, 9TOPLÜ,4O yAŞINPAKİ ZtJSHLIPA £4 TÛRK ŞBHl'r OLPU l. PAIVO DENİZ KAVUKÇUOĞLU 'Deniz Kızı' Eftalya 'Deniz Kızı' Eftalya'nın öyküsünü ilk kez kırk beş yıl önce, o yıllarda evimizde sıkça düzenle- nen fasıl akşamlanndan birinde, Hafız MecitSe- sigür'den dinlemiştim. Babama anlattığı öykü- yü bitirdikten sonra Hafız Amca, rakısından bü- yükçe bir yudum almış, yanılmıyorsam, 'kema- ni' Yekta Akıncı'mn eşliğinde ünlü bir 'acema- f/ran'şarkıya başlamıştı: "Geleydenizinnazlıkı- zı, nûş-i şarab et I Çık sahile gel, sinede birâlem- i âb et I Mestane bakışlaria beni mest-i harâb et I Çık sahile gel, sinede birâlem-i âb et..." Aleko Bacanos'un bu şarkıyı ölümünden sonra 'Deniz Kızı' Eftalya'nın anısına bestelediğini de o akşam öğrenmiştim. Böyle sazlı sözlü aile meclislerinde biz çocuk- lar pek ayak altında dolaşmazdık. Yemek bitin- ce, hemen sofradan kalkar, gözden uzak biryer- lere çekilirdik. Daha sonraları seveceğimız, ama o yaşlarda sözlerini neredeyse hiç anlamadığı- mız bu 'tekdüze'müzik, çocuk kulaklarımızaağır gelir, gözlerimiz kapanmaya başlar, sofrada bi- raz daha kalacak olsak başımız masaya düşer- di. Ayrıca, büyüklerin konuşmalarına kulak mi- safiri olmamak, bize küçüklüğümüzde belletilmiş, uymak zorunda olduğumuz, uymadığımızda an- nemizin yumuşak sesiyle "Haydi, yavrum..." di- yerek anımsatılan bir kuraldı. O akşam bu kural niçin 'işletilmemişti', şimdi bilemiyorum. Ama duyduklarım çok ilgimi çekmişti. "Babası Yorga- ki Efendi'nin mehtaplı gecelerde Boğaz'da san- dal sefasına çıktığını, kızına saatlerce şarkı söy- lettiğini, peşlerine kimi zaman otuz, kimi zaman ellisandal takılıp dolaştıklannı, ama hiç kimsenin onun 'kim' olduğunu bilmediğini, bunun için ona 'Deniz Kızı' dediklerini, adının öyle kaldığını..." dik- katle dinlemiştim. Yatağıma girince gözlerimi ka- patmış, Büyükdereli jandarma yüzbaşısının gü- zel kızını düşünerek uyumuştum. 1891 yılında doğan 'Deniz Kızı' Eftalya, daha genç kızlık yaşlannda ünlenmişti, Safiye Ayla ile birlikte döneminin en güçlü iki kadın şarkıcısın- dan biri olmuştu. 1920'li yılların başında Ali Sir- men'in dedesi, Avusturya Lisesı'nden hocam Rahşan Hanım'ın babası 'kemani' Sadi Işılay ile evlenince 'Deniz Kızı' Eftalya Sadi adını almıştı. Karı koca uzun yıllar birlikte çalışmışlar, Fran- sa'da, Arap ülkelerinde konserler vermişlerdi. Eftalya Sadi Hanım 14 Mart 1939 günü yaşama gözlerini yumana kadar 100'ün üzerinde plak doldurdu. 1929 yılında Dolmabahçe Sarayı'nda Atatürk'ün özel bir davetinde kocasının eşliğin- de ismail Dede'nin 'mahur 1 şarkısı "Eygonca de- hen hârı elem cânıma geçti"y'\ okumuş, övgü ve alkış almıştı. 4 Ağustos 1936 günü 'Şin\et-i Hayriye', Boğa- ziçi'nde bir 'mehtâbiye' düzenlemişti. Bu deniz gezintisi, birbakıma 'efsanevf şarkıcı için düzen- lenen bir şükran gecesiydi. Bir sal üzerinde göz kamaştırıcı birsahne kurulmuş, ışıklarla donatıl- mış dört vapur Bebek Iskelesi'nden yola çıkmış- tı. Boğaz'ın yaşadığı en görkemli gösterilerden biri olan bu 'mehtâbiye'nin uğrak iskeleleri Kan- lıca, Yeniköy, Beykoz ve Büyükdere idi. Istanbul- lular 375 kuruş karşılığında dört vapuru doldur- muş, binemeyenler ellerınde renk renk fenerler- le vapurları kıyılarda karşılayarak eğlenceye ka- tılmışlardı. Onun bu 'mehtâbiye'de üşütüp hastalandığı, ondan sonra kendisini bir daha toparlayamadı- ğı söylenir... Sanki bir zamanlar plağa okuduğu, Kemal Niyazi Seyhun'un, güftesi Yahya Ke- mal'a ait olan 'segâh fantezisi'ndek\ Leyla ile aynı kaderi paylaşmıştı: "Gece Leyla'yı ayın on dördü I Koyda tenha yıkanırken gördü I Kız vü- cudun ne güzel böyle açık I Kız yakından göre- yim sahile çık I Baktı etrafına ürkek ürkek I Dedi tenhada bu ses no'lsa gerek I Kız vücudun san güller gibi ter I Çık sudan kendini üryan göster I Aranırken ayın ölgün sesini I Soğuk ay öptü be- yaz ensesini I Sardı her uzvunu bir ince sızı I Bu öpüş gül gibi soldurdu kızı I Soldu günden güne sessiz soldu..." 'Deniz Kızı' Eftalya Sadi Hanım, daha yaşarken ölümünü efsaneye çevirmiş bir sanatçıydı. Işık için- de yatsın. Dün gece 'Kalan Müzik'm çıkardığı 'Kadıköylü' adlı CD-kitaptan yaşam öyküsünü okuyup sesini dinlerken bir onu, bir de günümü- zün 'devlet şarkıcılan'm düşündüm... Ne günlere kalmıştık!.. Faks:(0 216)418 8410 BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9SOLDANSAĞA: 1/ Kapalı ve dört tekerleklı bir at arabası... Birta- nmaracı. 2/An- lannçıkaniğıbir tür salgı... Bir meyve. 3/ Bir göstermesıfatı... Aksaray ilinde, Bizans dönemi- ne ait pek çok Q dinsel yapının bulundugu ünlü 9 vadi. 4/ Bir işi yaptırabilmegücü... Avı r çok olan yer. 5/ Bir spor ' aracı.6/ Kalınca ve açık 2 samanrenginde,yan mat 3 birkâğıttürü...Karakter. 4 7/ tskambil kâğıtlanyla 5 oynananbirtürkumar... g Vilayet. 8/ "Cemil —": ? Ressamımız... Osmanlı- lar'da Tunus ve Cezayir beylerine verilen ad. 9/ 9 Yilbik, tutank gibi adlar da verilen sinır hastalığı... Kas- tamonu'nun bir Üçesi. YUKARIDAN AŞAÛIYA: 1/ Yünden örülmâş kalın kilim... Akla ve gerçeğe aykın. 2/Jüpıtergezegenine verilen birbaşkaad... "Hadi --": Hey- kelcimiz. 3/ Atasözlerine dayanan didaktik Çin şiiri... Kü- çüktuzlubisküvi. 4/ Katışıksız, saf... Birilimiz. 5/ "— ol- duysa millet şanına noksan gelir sanma / Yere düşmekle cevher sâkıt olmaz kadr ü kıymetten" (Namık Kemal). 6/ Flurya da denilen güzel ötüşlü bir kuş... Çe\Tesi yollarla belirlenmiş arsa. II Ahırlarda iki hayvan yeri arasında böl- me olarak kullanılan kalın sınk... Utanç duyma. 8/ Bir iç- ki... tkiyüzlülük. 9/ Akarsu yatagı... Mayhoş bir meyve.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear