Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 1 KASIM 1998 PAZAR
8 PAZAR YAZILARI
Once ekmek ver,
sonra ahlakYıne 'Nataşa edebiyan'.
Cstelik artık abonesi
olduğumuz televizyon
haberleriyle. Bazı kanallann
ucuz 'rating kaynağf. Zaman
zaman tek bir bültende iki
'Nataşa baskutT. Türk polisi
baskınlarla ahlakımızı
kurtanyor. Özel hayatlannın
tam ortasında çıplak
yakalanan insanîann güdüsel
örtünme çabalan. Arada bir
bacak, bir göğüs görme
heyecanı ile pür dikkat olan
zavallı 'sayın izJeykfler'.
Baskının kararlı ve acımasız
olduğunu anlatan sözler,
sataşmalar, devletin tok sesi.
"Yasadışı cinsel birleşme ha!"
Yüzünü kapatan ınsanlar.
Kameramanlara saldıranlar. O
an orada
yakalanma
ihtimali güçlü
olmasına karşın
tesadüfen olayı
dışardan
izleyenlerin, gizli
bir İcorku da
eklendiği ıçin
artık iyice keyifli
baknamussuzun!
Namussuzluk mu cazibeyi
irttinyor, cazibe mı
namussuzluğa dönüşmeye
meyil ediyor? Işıltılı
günahlann dayanılmaz
çekiciliğini teninde hisseden
her bir birey için toplumsal
güdülere dayalı rengârenk
şemsıyelerimiz \ar; kimisi
açık, kimisi koyu. Herkes el
ele tutuşup "Namus elden
gidiyor" diye bağırsın,
"Şerefimiz ayaklar alünda"
diye yakınsın. Bembeyaz
elleri ve ayaklan nasıl ama?
Ya çıplak omuzlan ve
sivilcesiz sırtı?
Kadınlardan biri - kimbilir
Rus mu, Romen mi; hiç de
önemli değil aslında -
öğrenebildığı
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
hale gelen heyecanı.
Şaşıranlar. gülenler,
ağlayanlar, kızanlar,
sözümona kızanlar... Tekrar
çekimler, yavaşlatmalar,
yılışmalar, 'montaj
ustakklarT, 'hızlı'
gazetecilikler...
Seslere kulak kabartıyorsun.
Spikere göre hepsi Nataşa.
yani Rus halkının 'ortalama
kadın temsikisi" Duyduğun
dilter Romence. Gürcüce,
Moldavca, Rusça, Ukraynaca.
Türkçe... Ama ayıklamaya ne
gerek var? Hepsi Nataşa: işte
o kadar! Bize milyarlar
getiren 'bavul turizmi' nasıl
oldu da bittı? 'Nataşa
edebiyaü' hiç mi rol oynamadı
bunda? Bırakın bu sorulan!
Bize rating ve et gerek! Para
ve heyecan solumak istiyoruz.
Bakın kadınlardan birinin
uzun bacaklanna! Nasıl da
kedi gibi saklanmaya
çalışıyor! Ne kadın ama!
Böyleleri ... böylelerini
smırdışı edeceksin! Asacaksın
keseceksin! Şu güzelliğine
kadar
Türkçeyle
ortak trajediyi
gözler önüne
sermek
isterken
'rating
canavan'
tarafından
sansürlenıvor: "•Etini satanlar
pis de, alanlar temiz mi? Siz
erkeklerinize çok bayıldığunızı
mı sanıyorsunuz?
Memkketimizde aç
kaldığunız için, mecbur
olduğumuz için buralara
geliyomz. İnsanca yaşamak
istiyoruz." Heyhat!
İnsanca yaşam için önce para
gerekiyor.
Ahlaktan da önce para!
"Önce ekmek ver, sonra
ahlak!" diyen Bertolt Brecht'i
anında mat etmeye hazır
milyonlarca 'namus abidesi"
hep birlikte haykırmava
kurulu: "İnsan namusu için
yaşar!" Şereflı ve mert gözler
biçımli kalçalann tarif
edılemez davetıne takılarak
gevşiyor, yayıhyor. Hele şu
kalkıİc burunlar, ma\ i gözler,
dolgun dudaklar! Ah alçaklar,
yaktınız bizi, mahvettiniz!
Namusumuzu kirlettinız!
K.anımıza girdinız! Kahrolası
ve kahredici Nataşalar!
Derhal defolun \e lütfen bizi
bırakmavın!..
Frankfiırt'ta akşamın
yalnızlığına doğru...
d a d a n s . e d e r ^ j ş
UU Ulins VUer |os Menem, Londra'dayap-
tığı tango gösterisiyle izleyenleri kendisine hayran bırakü. Resmi bir zrya-
ret için Londra'da bulunan Menem, önceki gün İngiliz-Arjantin Demeği'nin
50. kuruluş yıldönümüne katıldı. Orkestra başlar başlamaz yerinden fir-
layan Menem, konuklar arasındaki bir Arjantinli hanımı elinden tutarak
piste fırladı. Menem, Arjantin'in geleneksel dansı tangoda ne kadar usta
olduğunu izleyenlere kanıtladı. (Fotoğraf: REUTERS)
Bir kadın. Römerberg Katedrali'nin
önünde yere çömelmiş. Gözleri
yabanıl bir orman görünümünde.
Belli ki, yerinden devinme güçlüğü
içinde. Belli ki, bulunç ezikliğinden
kurrulmanın yolunu "yazılan
bozulmaz"da bulanlardan. Çiçek
satıyor. Tann adını ağzından
düşürmeyen, küçücük işlerde Tann
adının ardına gizlenen insancıkJar
katedrale giriyorlar, dua edip, günah
çıkartıyorlar.
Çiçek satan kadının önünde
çiçekler. Manolya, yasemin,
karanfil... tçimden, anı olarak bir
tane alsam "o"na göndersem ya da
götürsem diyorum. Aklıma san gül
sevdiği geliyor. Frankfurt kentinde
aylak adamı oynuyoruz.
Kalabalığız. Ibrahim mibrahim
Çetin metin, Hüseyin müseyin.
Akşam TV'de bir program izledim.
Sunucuya göre, doğan ilk insan
düzensiz ve hayvanca bir yaşam
sürmüş; ilk insanlar birer birer
yaşamlannı sürdürmeye kalkışrruş,
beslenmek için hem en yumuşak
otlan, hem de yabanıl ağaçlann
meyvelerini toplamışlar. Bunlan
anımsarken bir de bakıyorum, o
ünlii gotik biçeminde kiliselerin
kapılanndan da içeri insanlar
giriyor, dua edip, günah çıkanyor.
"MJymıntı bunlar" diye
düşünüyordum. Tüm eksiklik ve
uyuşukîuklann, beceriksizliklerin
Tann adı ardına saklanarak
örtülmeye çalışılması bu kere
kızdınyorbeni. "O"nun yanımda
olmamasının, bende çok sık bir
yalnızhk duygusu yarattığını da
duyumsuyorum. Geçen ve
geçmekte olan zamanı ise düzensiz
ve hayvanca buluyorum. Akşam
gene Yorgo'nun lokantasına
gidilecek. Ahtapot bacagı, bir şişe
kırmızı (kötü) Yunan şarabı.
(Beğenmediğim "Recina"ya
razıyım vallahi.)... "Ahtapot
Yunanistan'dan gekli abiler"
diyecek Yorgo. Ben de: "Ulan, hepsi
aynı deniz. Ne fark eder? Ha
Atina'dan çıkmış, ha Bodrum'dan.
Ahtapot aynı be" diyeceğim. Çipil
FRANKFURT
ÜSTÜN
AKMEN
yağmurlu bir Frankurt akşamına
sürgün gitmekteyiz.
On beşinci yüzyıldan kalma
Rathaus'un (Belediye Binası)
önünde yürüyoruz. Frankfurtlu bir
serseri omuz atıp geçiyor. Akşam
TV'den ilk insanîann yabanıl
hayvanlann saldınsına uğradıklan
için, kişisel çıkarlannın farkına
vanp birbirlerine yardım ettiklerini,
böylece, duyduklan korku
nedeniyle bir araya geldikleri için
de giderek birbirlerinin özelliklerine
tanık olduklannı, öğrendigimi
arumsıyonım. Yapay cinsel uzuvlar,
sevişme fılmleri, uyancılar satan üç
katlı dükkânda genç çiftler yapay
erkekJik organlannı birlikte
mıncıklıyor. Yaşlı biri, elinde fır fir
çevirip üzerinde bir bardak suya
yirmi damla damlatılıp içildiğinde
insana "Allah! Allah!" çektirip,
"nara" attırdığı yazılı şışeleri
inceliyor. Siyah dudak boyalı bir
kadın, kamçılan kurcalamakta.
Sağında duran uzun boylu sanşın
"hatun" yanındaki erkeğe önü mü,
yoksa arkası mı delik olanı alsam
diyerek elinde tuttuğu kırmızı donu
gösteriyor. Aramızda Türkçe
konuşuyoruz. Almanya'nın
Frankfurtlulan, bu dili sanki yeni
duymu$ gibi garip garip bakıyor. tlk
insanîann (taktım bugün ilk insana)
çıkardıklan seslerin birbirinden
ayırt edilemediği ve anlaşılamadığı
olgusundan devinerek konuşmaya
başladıklan savına vanyorum.
Karşılanna çıkan nesneler için ayn
birer simge kullanma konusunda
aralannda anlaştıklannı, hangi
terime hangi anlamı vereceklerini
birbirlerine bildirdiklerini
varsayıyorum.
O sırada, Heerstrasse'nin altına.
metroya iniyoruz. Tam ortahk
yerde. ulusal giysileri içinde bir Rus
kjzı, ayakta ve yontu devinimsizliği
içinde öylece duruyor. Yanında, iki
kolundan geçirdiği kayışlarla
kendine bağlı olduğu çalgıyı
göğsünün üstünde tutan, sarkık
bıyıkh, sarkık gözlü bir adam.
Metronun kendine özgü kokusu ve
yağmurlu günlerin aşağılara sinmiş,
o benim romatizmalanmın düşmanı
aşağılık nemi sarmalıyor
bedenlerimizi. Ibrahim ile gidip
karşılanna dikiliyoruz. Hüseyin
daha yufka yürekli bizden. "Koca
ülkenin ahalisi bu durumlara mı
düşecekti" deyip aynlıyor bizden.
Ibrahim, çalsana diyor. bizim
dilden. Adam. "Ne?" der gibi bön
bön bakıyor. Ben, sanki sağ elimi
tuşlara bastınyor, sol elimle de
çalgının körüğünü çekiyor gibi
yapıyorum. lbrahim, dudaklannın
kenannda donmuş bir gülücük
taşıyan kıza doğru ellerini kaldınp:
"Dans, dans" diyor. Anlıyorlar,
anlamasına da çevrede başka
izleyici görmeyince biraz ağırdan
alıyorlar. Sanşın Rus kızı,
gidip adamm sol yanında duran
çalgı kutusunun üzerindekı tefi
eline alıp, şöyle bir şıngırdatıyor.
Çalgıcı, ağzındaki sigarayı -isteksiz-
tükürür gibi yere atıyor. Körüğü
açıp kapatarak ve de çalgının
üstündeki düğmelere ve tuşlara
basarak, çalgının metal dilciklerini
titretiyor. Bir Rus ezgisi beklerken...
Nerden nereye, bir de bakıyoruz ki,
çalgıdan hani o bizim düğün marşı
diye bildiğimiz La Comparsita
dökülmez mi! Rus kızı,
parmacıklannın üstünde yaylanıp,
bir ceylan süzülmesiyle dönüyor, bir
o yana. bir bu yana kayıyor, belki de
uçuyor.
Çalgıcının önündeki metal çanağa
üç mark atıyorum. Çanaktan üç kez
"çuı" sesi geliyor, hatta metronun
duvarlannda yankılanıyor. Çöken
bir kültürün çıngırdayan çanağına,
lbrahim de iki mark atıyor.
Yürüyoruz. Akşamın yalnızlığına
doğru...
'hın PÎT'î,
, ( ( • « . ,'I-S ^ , , , (
<
Türkiye'de MtT varsa
Danimarka'da da PİT var. Yani
Polis Istihbarat Teşkilatı. İşte bu
PİT, yasadışı icraatlanyla aylardır
Danimarka kamuoyunun
gündemıni meşgul ediyor.
Gün geçmiyor ki basında PlT'in
vasadışı işleriyle ilgili yeni bir
ıddia daha ortaya atılmasın.
Danimarka'nın TRT si DR'nin
lelevizyon ikinci kanalı geçen gün
tüm yayınını PlT'in yasadışı
ışlerine ayırdı. Danimarkalı solcu
gençler bir iki ay önce
İCopenhag'daki PİT binasmın
önünde kızlı erkekli toplanıp,
-Bizim saklayacak bir şeyimiz yok.
Sizin neyiniz var?" yazılı bir
pankart açarak anadan üryan
gösteri yaptılar. Tabii PtT
görevlileri baldın çıplak gençlerin
bu sorusunu ciddiye alıp cevap
\ermediler, ama önümüzdeki
günlerde bu ve benzer birçok soru
karşısında oldukça terleyecekler.
Sosyal Demokrat ağırlıklı
hükümet üst üste gelen bu
skandallar üzerine, PlT'in
tasarruflannı ameliyat masasına
yatırmayı kabul etti. Parlamento
tarafından oluşturulacak bir
yargıçlar kurulu. şimdi PlT'in
geçmışteki icraatlannı ince eleyip
sık dokuyacak. Olup bitenler,
Türkiye'yle karşılaştınhnca pek
masum gelebilir ama. bu
Danimarka'da da ortaya çıkanlan
ve çıkanlabılecek her türlü
yolsuzluk. kanunsuzluk ve
üçkâğıtçılık için gecerli.
Ama yine de yazmak lazım. çünkü
bir dev let kuruluşunun
demokratik denetimden uzak işler
yapması buralarda hayli ciddiye
alınıyor. Bir de işin ucu.
ıktidardaki Sosyal Demokratlara
dokunmaya başladı. hatta ClA'ya
kadar uzanıyor. Baştan alalım. Her
şey bundan bırkaç ay önce. eski
bir PtT ajanının. artık hangi
saiklerle yaptıysa, televizyon
ikinci kanalına, 70'li ve 80'lı
yıllarda şiddet eylemlerine
kanşmayan yasal sol gnıplar ıçine
sızarak, PİT adına izlediğini
anlatmasıyla başladı. Şimdi "Ne
var bunda? MİT'ler, PİT'ler zaten
sol gruplan izlemek için kumlmuş
teşkilatlar değil midir?" diye
soracaksınız ve sokulardan "Evet,
ntoyu da hükümeti de takmâfîiîştzaten biz de şaşırmadık.
tzlendiğimizi biliyorduk ve hep
söyledik" di\e cevap alacaksınız.
Mesele sol partı üyelerinin PlT'in
kendilerini izlemesine feci şekilde
bozulmasından kaynaklanmıyor.
Aksine solcular arasında PtT
tarafından izlenmemiş olmak,
adam verine konmamak
anlamına geleceği için prestij
kaybına bile yol açabilir. Solcular
bu yüzden her ne kadar PtT'in
adam fışlemesini onaylamasalar
da pek ciddiye almıyorlar
iddialan. Zaten PtT'in solculan
fjşlediği ortaya çıkınca, artık var
olmayan bir çevreci grubunun
yöneticılerı PlT'ten.
"Kuruluş yıldönümümüzü
kutiamak için bir parti
düzenlemek isri>oruz ama eski
üyelerünize ulaşamnoruz. Sizde
onlann adresleri var. Bize de verin
de davetijelerini göndereüm"
diyerek eski üyelerinin adres
listesini istediler. Yani meseleyi
çıkaran solcular değil.
Ne var ki ortada Sosyal Demokrat
ağırlıklı hükümetin önerisiyle
1968 yıhnda ahnmış bir
KOPENHAC
FERRUH
YILMAZ
parlamento karan var. Parlamento
bu kararla, PtT'in yasal siyasi
partileri ve gruplan izleyip
fişlemesinı yasaklamış, elindeki
belgeleri de ortadan kaldırmasını
istemişti. PtT'in karara rağmen bu
tarihten sonra da yasal sol gruplan
izlediğinin ortaya çıkması,
parlamentoyu ve hükümeti
takmadıği anlamına geliyor. Ama
bu işte bir bit yeniği var. PİT
müdürü, kendi başına aldığı bir
kararla hükümetten ya da en
azından teşkilattan sorumlu adalet
bakanından habersiz böyle bir işe
kalkışmış olabilir mi?
Hükümetin haberi vardıysa,
bu sefer de hükümet
parlamentoyu takmamış olacak.
tçinde PtT'in izlediği
solculann da bulunduğu
parlamentonun olan bitenden
haberdar olmuş olması ise pek
mümkün görünmüyor.
Pandora'nın kutusu bir açıldı
mıydı açılacak kutu sayısı
bitmiyor. Danimarka'da da öyle
oldu. Iş vicdan azabı duyan PtT
ajanının ifşaatlanyla sınırlı
kalmadı. Önce, 1974'te hükümetin
PlT'e gönderdiği bir genelgeyle,
artık yasal gruplan izlememesini
istediği ortaya çıktı. tyi ama zaten
1968'de yasaklanmış bir şey,
1974'te tekrar nasıl yasaklanır ki?
Biz bunlan tartışırken geçenlerde
buranm önde gelen günlük
gazetelerinden Jyllands Posten,
dönemin başbakanının
günlüğünden bölümler yayımladı.
Başbakan, günlüğüne, 1968'de
alınan karara rağmen PlT'in
elindeki belgeleri mikrofilmlere
yükleyerek Washington'daki
Danimarka Büyükelçiliği'nde
sakladığını yazmış. Günlüğe göre
başbakan bunu öğrenince
mikrofılmlerin yok edilmesi için
197 l'de tekrar emir vermiş.
Mikrofilmler yok edilmiş mi, bu
arada bir kopyası da CIA'ye
verilmiş mi, bunlar cevaplan
meçhul sorular.
Ama geçen pazar günü televizyon
birinci kanalının ortaya attığı
başka bir iddia var ki. işin üzerine
ruz biber ekiyor. Habere göre
soğuk savaş döneminde
Danimarka'daki solculan sadece
PtT değil, sosyal demokrat
hareketin oluşturduğu, "tşçi
Hareketi Bilgi Merkezi" de
fışlemiş. Bu merkez bilgileri,
işyerlerindeki işçi temsilcilerinden
toplamış. Peki bu bilgiler ne mi
olmuş? Ne olacak canım,
PtT'e ve CIA'e devredilmiş. tşçi
hareketinin haberalma merkezinin
Danimarkacadaki adı AIC.
Yani ClA'nın tersinden
okunuşu. Kaderin garip bir cilvesi
olabilir mi?
Şimdi sosyal demokrat ağırlıklı
hükümetin adalet bakanı. PlT'in
(geleceğini değil tabii sadece)
geçmişini soruşruracak bir
yargıçlar kurulu oluşturmaya söz
verdi. Bundan sonrası bildik
hikâye. Araştırma sonucu yine bir
sürü yakası açılmadık bilgi ortaya
çıkanlacak ama daha fazlası
'devlet sırn' olarak kalacak. Daha
da önemlisi, soruşturma yeni bir
'el yıkama' operasyonu olacak.
"Geçmişimizi temizledik. artık
sorun kalmadı" denilecek. Film
kaldığı yerden devam edecek.
PtT'in daha önce de defalarca
hükümeti ve parlamentoyu hiçe
sayıp kafasma göre adam fişlediği
ortaya çıkanlmıştı. Her defasında
bunlar 'o dönemin icraadan'
olarak kınanmış ve sadece tarihi
değeri olan bilgiler olarak
kalmıştı. PtT'lerle,
MtT'lerle, CIA'lerle ilgili ortaya
çıkan her skandal da böyle
olmuyor mu? Bu işlerden
bizzat sorumlu olan hükümetler
bile, "Ah vah, ne kadar yanlış
yapılmış. Ama artık
yaptırmavacağız" demiyorlar mı?
Mesela siz eskıden darbeler
yaprınp hükümetler yıktıran
ClA'in artık bu ışlere
bulaşmadığına inanıyor musunuz?
Ben inanmıyorum. Ama ben
PtT'in artık yasal gruplan
fişlemediğine inanmıyorum.
MlT'in kokusu çıkan o kirli
işlerine devam etmedığine de.
Peki va siz?
e^L
VURULDUK EY HALKIM
S UNUTMA BİZİTURKULERİMİZ-3-1971
. UTAN UTAN
Söz ve Mûzik- Muhlis Akarsu
Bağlamalar Arıf Sağ, Muhlis Akarsu, Yavuz Top
2. BUNDAN SONRA
Söz ve Müzık. Muhlis Akarsu
Bağlamalar Arii Sağ, Muhlis Akarsu, Yavuz Top
3. MAOEN DAĞI
Anonım
Gitar (açıs). Selda Bağcan
Bağlama. Osman Bayşu
Kaval: Arıf Sağ
4. BERİ GEL HALO
Anonım - Derleyen. Asık Yoksuli
Bağlama- Osman Baysu
5. O YANA DÖNDER BENİ
Anonım
Elektro Bağlama- ArlfSağ
6. KARAOĞLAN
Anonım
Elektro Bağlama: Arıf Sağ
Bilgi için tel- (0.212) S27 61 28
1. MADEN İŞÇİLERİ
Şıır Nacı Oelendost - Beste: Selda Bağcan
Duzenleme. Tımur Selçuk
2. GEZ. GÖZ, ARPACIK
Şıır Enver Gökçe - Beste: Selda Bağcan
Gitar: Selda Bağcan
3. GARDAŞIM HASSO
Şıır Turgut Yarkent
Beste Şelda Bağcan
Çalanlar Moğollar
4. ACIYI BAL EYLEDİK
Şıır Hasan Hüseyin Korkmazğil
Beste. Selda Bağcan
Gitar: Selda Bağcan
5. VURULDUK EY HALKIM,
UNUTMA BİZİ
Şiır Zulfu üvanelı - Beste: Selda Bağcan
Gitar Selda Bağcan
6. HASAN KALESİ
Anonım (Hakkân Türküsü)
Derleyen Selda Bağcan
Duzenleme. Timur Selçuk
ÎHALE BAŞVURU SÜRE UZATIMI
Bodrum Belediye Başkanhğı'ndan: 22/08-1998 günü 23441 sayılı ve 24 08 1998 günü 23443 sayılı Resmi Gazete ile
21/08'1998 ve 24/08/1998 tanhlerinde Cumhunyet ve Ateş gazetelennde ılan edılmış bulunan. Beledıyemize ait "Bodrum
Yanmadası'nm Uzun Dönemlı Su Ihtıvaçlannm Karşılanması işinin Yap-tşlet-De\Tet Modelı ile yaptınlması."
thalesi ile ilgili olarak: 1- Teklıfleri ıçeren başvuru dos\asının verilebıleceğı son tarıh 16 11 1998 Pazartesi günü saat
16.00'ya, 2- Başvuru dosyalannın görevlendirme komisyonunca açıklanması 20 11 1998 Cuma günü saat 14.00'e,
görüler lüzum üzenne ıkıncı kez uzatılmıştır. thale ile ilgili olarak daha önce ilan edilmiş bulunan dığer husus ve şartlar
aynen geçerlıdir. Keyfıyet ilgililere ve kamuoyuna. duyurulur. Basın: 52677
3 Kasım 1998 SALI Günü ALANLARDAYIZ
Çetelepe, Özeteştrmetere, Rantiyetiere, Yağmaotar»
I|AKI1 ifBPnİOVOCOflSa
^^M Artık YoHk
r ^^M
SUSUHJK KAZASIYU ORTKffl ÇMN ÇETHflff KARŞI
1 O/uıırlük. \ıl;ıl«'l. K;ırıs \«> l)«>nı<»kr;ısi İciıı
L_^ H ltirlikl<>>i/ ^ H
m , KE», TB, TMMe, TORMOB, TTB, MÜUdYTiİB» BfeJÖ,
ÇCD, ÇHD, M , PSJUO, IUUIEVLBV,
BP,DBP,HMH>ta>tt>,T>İP
ALANYA ASLtYE 1. HUKUK
MAHKEMESİ
Sa>ı: 1998 264
Davacı Orman genel Müdürlüğü vekili A\. Oya Pelit ta-
rafından davalılar Eşşe Demir ve arkadaşlan aleyhine açı-
lan tapu iptali tescil davasının yapılan yargılaması sırasm-
da; Davalı Kemal Demir'e, dava dilekçesi ve duruşma gü-
nünü bildinr davetiyenin adresi tespit edilemediğinden
tebliği yapılamamıştır. Davalıya dava dilekçesi ve duruş-
ma gününün ılanen teblığıne karar venldığinden dava di-
lekçesi ve 22.12.1998 günü saat 10.10'da yapılacak olan
duruşma gününün tebliği ilan olunur Basın: 52566
NÂZEVI HİK3IET
KÜLTÜR VE SANAT VAKFI
CUMHURtYET'tN 75. YILINDA
KÜLTÜR SANAT
Aydın Aybay, Cevat Çapan: Açış konuşması
Doğan Hızlan: Currihunyet'uı kuruluşundan bugüne;
kültür yapımız.
Adnan Ozyalçıner: Öykü
Tahsin Yücel: Roman
Ataol Behramoğlu: Şıır
Feridun Andaç: Eleştiri/Deneme
Cevat Çapan: Tıyatro
Tunca Arslan: Sınema
Evin tlyasoğlu: Müzik.' Opera/Bale/Dans
Namık Denizhan: Heykel
Ali Akay: Resim
Semih Balcıoğlu: Karikatür
Nevzat Şenol: Sunan-tiyatro sanatçısı
Tarih: 3 Kasım 1998 - 1830
Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı - Sıraselviler
Cad. 48/1 Taksim/tst.
Tel: (0212) 252 63 14-15
ŞEBİNKARAHtSAR ASLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞl'NDEN
Mahkememızin 1997 108 Esas, 1998/69 Karar ve
8. 10.1998 tarihli ilamı ile Şebinkarahisar ilçesi, Küt-
küt mahallesi, cilt: 008/01, sahife: 48 ve kütük sıra no:
31 'de nüfusa kayıtlı Osman ve Sulhife'den olma, 1945
doğumlu tsmet Tiryaki ile aynı hanede nüfusa kayıtlı
Ahmet ve Şahinde'den olma, 1969 doğumlu Hasibe
Tiryaki'nin boşanmalanna karar verilmiştir.
Keyfiyetin yasal olarak ilanına.
Basın: 52283
TOKAT (1) ASLtYE
HUKUK
MAHKEMESt'NDEN
EsasNo: 1998-337
Karar No: 1998/346
Davacı Ali Raşıt Ulu-
soy vekili tarafından Gül-
zade L'lusoy ale>hme
mahkememize açılan bo-
şanma davasının yapılan
duruşması sonunda;
6.10.1998 tarihindeTo-
kat Güneşli Mahallesi nü-
fusuna kayıtlı 1. Rıfat oğ-
lu, 1950 do- ğumlu Ali
Raşıt Ulusoy ile Ali kızı
1954 dlu Gülzade Ulu-
soy'un boşanmalanna.
çocuklan Alper'ın vela-
yetinin anneye verilmesi-
ne, baba ile münasebet te-
sisine.
Alper ıçın ayhk
15.000.000 TL ıştirak na-
fakasının davacıdan alınıp
davalıya verilmesine karar
verilmiş, ış bu karar dava-
lı Gülzade Ulusoy'a tebli-
gat verine kaim olmak
üzere keyfiyet ilan olunur.
Basın: 52108
Emekli eczacı Bostancı
çevresinde tam ya da yanm
günlük eczane işi anyor.
Muvazaa için aramayınız.
Te- (0216)361 38 44
Reşitpaşa Spor Kulübü'ne
ait futbolcu lisansımı
kaybettim. Hükümsüzdür.
YALÇINYELER