25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7 EKİM 1998 ÇARŞAMB/ HABERLER İzmit Müessesesi'nin son durum raporu, fabrikaya asgari teknolojik olanaklarm bile sunulmadığını gösteriyor SEKA çökertiknek isteııiyor• Selüloz stokunun yüzde 25'ini kullanan İzmit fabrikasının kapatılması durumunda, yüzde 50 kapasiteyle çalışan Aiyon işletmesinin kapatılması da gündeme gelecek. COŞKUN YAMAN/tLHAN TAŞÇI BALIKESİR/ANKARA- Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun İzmit SEKA Müesse- sesi'ni kapatma karanna karşı eylem ve tartışmalar sürerken, Afyon ve Dalaman işletmelerinin de kapatılacağı ortaya çık- tı. Özelleştirme raporlannda bazı SEKA fabrikaları "rehabibte edilmesi mümkün ohnayan" tesisler olarak göstenldi. Kısıt- lı olanaklarına karşın KİT'Ierdeki kâğıt üretiminin yüzde 47sini gerçekleştiren ve büv ük çapta stoklan bulunan İzmit SEKA Fabrikasrnın ise en son tnodernizasyon çalışmasının 1980'de yapıldığına dikkat çekildi. Kâğıt sektöründe vaşanan yogun rekabet nedeniyle satış fiyatlarırun mali- yetin altında belirlenmesi. tzmit SE- KA'nın zarannı arttırdi. Hazine Dış Ticaret Başkanlığrnın ha- zırladığı ve Özelleştirme Yüksek Kuru- lu'na sunduğu rapor, yağmanın hangi bo- yutlara kadar uzandığıru gözler önüne ser- di. Raporda tzmit ilebirlikte Afyon ve Da- laman SEKA fabrikalan "rehabffite edil- mesi ve özeUeştirilmesi mümkün olmayan müesseseler olarak" göstenldi. Kapatıl- ması önerilen bu fabrikalann arazisi ile makinelerinin ayn ayn satılabileceğinin vurgulandıgı raporda, daha iyi durumda- ki Akdeniz, Bolu, Çaycuma ve Kastamo- nu müesseselerinin hemen özelleştiriiebi- leceği, Aksu ve Balıkesir müesseselerinin rehabilite edildikten sonra satılabileceği kaydedildi. Hazine Dış Ticaret Başkanlı- ğrnın "Müessese Bazında Özelleştirme" başlıklı raporunda, SEKA fabrikalan ile il- gili şu değerlendirmeler yapıldı: Rehabffite EdilmesiMümkünOtan Mü- esseseler Afyon: Hammadde sıkıntısı ve düşük kaliteli ürün öretilmesi sebebiyle özelleş; tirilmesi güçtür. Dalaman: Türkiye'nin ikinci büyük kâ- ğıt fabrikasıdır. Turistik alanda kurulrnası ve çevre kirliliği yaratması sebebiyle özel- leşmesi güç olabilir. Bu nedenle arazisi ve makineleri ayn ayn satılabilir. İzmit: Ekonomik ömrünütamamlamış- tır. Kullanılmayan değerlı arazileri için ta- lep mevcuttur. Arazisi ve makineleri ayn satılmalıdır. Arazisi için çevTedeki fabri- kalar veya belediye talip olabilir. Müesse- selerin değeıiendirilmeyen makineleri di- ğer müesseselere transfer edilebilir. Ancak bunun için ayn bir çalışma yapılmalıdır. Rehabilite Edüebilecek Müesseseler Aksu ve Balıkesir: Balıkesir daha önce saüşa çıkanlmış. ancak satılamamıştır. Re- habilite edilerek satilmalan alternatifı de- ğerlendirilmelidir. Hemen Özellestirüeeek MüesseseJer Akdeniz: Müesseseye ait Uman ve tesis aynlarak satılmalıdır. Bolu: Kârlı ve kendi kendine yeten bir müessese olması, üretilen ürünlerin TSE belgesine sahip olması nedeniyle özel sek- törün talep edeceği düşünülmektedir. Çaycuma: Ürettiği ürün itibanyle tekel konumunda olması sebebiyle, hemen özelleşebilecek müesseselerden biridir. Kastamonu: Modernizasyon yatınmı henüz tamamlanmıştır. lhracat olanaklan oluşmaktadır. Alıcı bulacağı düşünülmek- tedir. tzmit'teson durum Selüloz-lş Sendikası'nca hazırlanan "SEKA İzmit Müessesesi'nin Son Duru- mu" başlıklı raporda ise 1989'da ithalaün kolaylaştınlmasıyla fıyat ve kalite açısın- dan ayncalıklı ithal ürünlerin piyasaya sü- rüldüğü belirtilerek "Özel sektör fabrika- lan da teknolojik yenilikler de> reye gjrin- ce, tzmit,gerek teknoloji gerekse kalite açı- sından rekabet edemez hale gelmiştir" de- nildi. Zaman zaman modernize edilmesi- ne karşın "ciddi yannmlar" yapılmaym- ca 194O'lı yıllann teknolojisiyle üretim yapmak zorundakalan fabrikanın piyasa- nın istek ve gereksinimlerini karşılaması- nın zorlaştığına dikkatçekildi. Raporda, şu değerlendirmelere yer verildi: "Yapdan bu modemizasyon sadece ka- pasite arnşı düşünütmüş, kalite düzeltil- mesj bu modernizasyon çalışmasında hiç gündemegetirilmemistir. 1993'te \eterti ta- lep olmamasına ve zarann yükselniesi ge- rekçeshle Olukhı Mukavva Fabrikası ve diğer bazı tesisler kapaolmısür. Getişmiş ülkeierde kullanünuş kâğıdın geri dönme oranı yüzde 50-60, Türtdye'de ise yüzde 30 dotavındadır. Mevcut potansivelin ekono- mik olarak degerlendirilmesi için eski kâ- ğıt kullanım imkânını artOracak te\si ya- onmlanna ihtiyaç okluğu halde yapılma- nuşür." 1983'te 355 bin olanparasal işgücü ve- rimliliğinin 1989'da en yüksek değer olan 1 milyon 72 bine ulaştığı, bu tarihten son- ra sürekli gerileyerek, 1994'te brüt katma degerin negatif oluşu nedeniyle eksi değer aldığına dikkat çekilen raporda, "1983'te yüzde 18.21 olan sermaye verimiiği de 1989'dan itibaren sürekli azaJmış, J994'te negatif değer almış, 1995'te 6.48 yüksel- miştir" denildi. izlenimler Fabrika zararda değil kârda HATİCETUNCER İZMİT-tzmit SEKA Fabnkası işçileri, kapatma karan geri almıncaya kadar işyerini kapatmama eylemini şenliğe dönüştürerek sürdürüyor. Türküleri değıştirerek \e el işaretleriyle destekleyerek siyasilere nıesaj vemıeye çalışıyorlar: "Kara basma kayarsın. secim gekliği zaman mlan nah alırsın." Işçiler, üretımı durdurmuyor. Eylem sürerken sık sık fabrikanın: hangı bjplunjünde ışçıye ihtiyaç \arsâ duyuru yapılıyor, ısnıi okunan makinesinin başına koşuyor. Ürettiklen kağıdı getirip övünçle gösteriyor, fabrikalanna sahip çıktıklannı ifade ediyorlar. SEKA çalısanlarının günlerdir anlatmaya çahşttklan şey; fabnkalannın kâr etmediğinin gerçek olmadığı, yılîardır teknolojide yenileştirme yapılmamasının planlı olduğu. "Koç \e Sabancılar teknolojilerinde yenilik yapmasalar kâr edebilirier mi"' gibi örneklerle düşüncelerini kanıtlamaya çalışıyorlar. SEKA İzmit Fabriİcası'nın kapatılması, yaklaşık iki bin işçinin işsiz kalması, aileleriyle birlikte ekonomik güçlüklerle boğuşmasi demek. Geçen cuma gününden bu yana fabrikada kalan işçileri eşleri çocuklan yalnız bırakmıyor. ÇocukJar okul çıkışı önlükleriyle fabrikaya koşup ellerinde pankartlarla gösteriye katılıyor. Eşlerevdeki işlerini taınamladıktan sonra küçük çocuklannı ellerinden rutup, minik bebeklerinin arabalanna dövizler iliştirip eşleriyle birlikte slogan atıyor: "SEKA bizundir kapatüamaz". Cumhuriyet döneminin ilk büyük sanayi kuruluşlanndan olan SEKA İzmit Fabrikası, Izmit'in gelişmesinde öncü rolü oynadığının tzmitliler de farkında. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında kağıt ithal etmemek için yoğun çabalar harcanarak kurulan fabrikanın "emperjalizme karsı bir kurum" olduğunu düşünenler de var. tzmitliler, 'çıkar çevTelerinin' ilgisini, SEKA'nın kurulu olduğu alanın, liınanı olması, demiryolu ve karayoluna vakmlığı ve son dönemde doğalgaz bağlanması nedeniyle kazandığı değere bağlıyorlar. tzmit'te çeşitli demokratik kitle örgütlerinin oluşturduğu, tzmit Kent Meclisi Koordinasyon Kurulu, Ford-Koç ortakhğına SEKA fidanlığmın verilmesinin ardından fabrikanın kapatılma kararının Ford fabrikasının ekonomik getirisinden çok fazlasının kaybedilece jine dikkat çekiyor. tznüt'i kapatma karannın açıklamasındansonraişçiler,fabrikayıterketmetneeylemini başlatarakkararlı tavırlanndanödünvermediler. (HATİCE TUNCER) İzmit Müessesesi'ni kapatma karan üzerine başlatılan 'işyerini terk etmeme' eylemi sürüyor îşçi cumhtnTyetfabrikahmmsattmnayacakHaber Merkezi - İzmit işletmesinde, hemen ardından da Balıkesir, Çaycuma, Dalaman, Giresun ve Silifke işletmelerin- de direnişe geçen SEKA işçileri, kararlı oldukiannı bir kez daha dile getirdiler. Dalaman'da işçiler, demokratik kitle ör- gütleri ve vatandaşiann da katılımıyla dün bir miting düzenledi. CHP Genel Başka- nı Deniz Baykal grup toplantısında yaptı- ğı konuşmada, Izmit'teki SEKA fabrika- sının baskın bir kararla kapatıldığmı an- lattı. Baykal. "Bu tipik bir masa başında özeUeştirme. Genel müdürün bile haberi yok. Demokratik solculann da bulunduğu bir hükümet bunlan yapıyor. Hükümet aklını başına almah. tzmh'teki uygulama bir an önce sona ermeUdir" dedi. Kocaeli muhabirimiz Ahmet Kurt'un haberine göre SEKA İzmit Müessese- si'ndeki işçi eylemi 6. gününü doldurdu. Su hattındaki anza nedeniyle 5 gündür duran üretime dün yeniden başlandı. Se- lüloz-lş Sendikası Genel Başkanı Davut Bozkan 'kapaülma karannın geri alındı- ğı' yolundaki açıklamalara karşln işçile- rin kıdem ve ihbar tazminatlannın hesap- lanmaya başlandığım ifade ederek "Viır- diyası olan işçilerimiz çaüşırken diğer işçi- lerimiz ise eylemi sürdürüyor. Eylememiz karar geri aluunca>a kadar sürecek" dıye konuştu. Muğla muhabirimiz Özcan Özgür'ün haberine göre dün Dalaman'da işçiler ön- ce miting, ardından da oturma eylemi yap- tılar. Dalaman SEKA işçilerinin fabrika .önünde düzenledikleri mitingde "Çanka- ya Ford'a, Meclis Doğan'a, SEKA Ki- me?", "Susma Sustukça Sıra Sana Gele- cek" ve "Cumhuriyet'in 75. Yıhnda Cum- huriyet Fabrikalannı SarürmavTz" yazılı pankartlar açıldı. Mitinge İP, ODP, CHP, DSP, ANAP, MHP ve FP ilçe örgütleri destek verdi. Aynca Türk-lş il temsilcili- ği ile bağlı sendikalar, esnaf odalan, kam- yoncular, minibüsçüler, taksicilerin yanı sıra çok sayıda yurttaş da eyleme katıldı. Olaysız geçen mitingde Muğla Belediye Başkanı Orhan Çakır, SEKA işçisinin so- nuna kadar destekçisi olduklarmı belirtti. Selüloz-tş Sendikası Dalaman Şube Ba§- kanı Haluk Aikaç da "Cumhuriyet'in 75. yıhndacumhuriyetfabrikalannı satünna- yacaklarmı" vurgulayarak şunlan söyle- di: "Susma sustukça sıra sana gelecek slo- ganında olduğu gibi sustukça sıra başka- sına gelhor. Şimdi de bize geldi. Başkala- nna da gelecek. O nedenk bütün işçi sını- finın ayağa kalkmasını bekUyoruz. İzmit müessesesi kapaüldıktan sonra gövdenin başı koptu. Sessiz kaursak tek tek bütün isyerleri kapatüıp satılacak. SEKA ile ye- tinmeyecekler. O nedenle işçi sınıfırun aya- ğa kalkması da yetmiyor. Cumhuriyet'in 75. yıhnı hak ederek kutlamak isteyen her- kes özeUeştirmeye karşı dayanışma içine gÜTneK." Dalaman SEKA işçileri daha sonra fab- rika girişinde oturma eylemi yaptılar. Ey- leme vatandaşlar da destek verdiler. CHP Dalaman örgütü de CHP'nın özelleştirme konusunda net tavır göstermesi talebini içeren bir metni işçiler arasında imzaya açtı. Toplanan bin imza CHP Genel Mer- kezi'ne gönderildi. Bahkesir Muhabirimiz Coşkun Ya- man'ın bildirdiğine göre Balıkesir SE- KA'da çalışan 700 işçiden yüzde 80'inin katıldığı işyerini terk etmeme eylemi sı- rasında üretim de aksatılmadan sürdürü- lüyor. "tzmit SEKA olmasaydı, Bahkesir SE- KA da ofanazdı" diyen Selüloz-lş Sendi- kası Şube Başkanı Fehmi Ateş, ÖYK'nin kapatma karannı hemen geri alması ge- rektiğini söyledi. Bu yanlıştan dönülme- diği sürece eylemlerini sürdüreceklerini vurgulayan Ateş, "Bugün SEKA'lann özelleştirilmesinin ve kapatılmasınm ar- dında hükümetlerin medya patronlanna bir diyet ödemesi söz konusudur" dedi. Türk-lş 11 temsilcisi Hüseyin Akyüz ve bağlı sendika başkanlan, CHP İl yöneti- mi ve KESK'e bağlı sendikalann başkan ve yönetim kurulu üyeleri, dün eylemde- ki işçileri ziyaret ederek desteklerini bil- dirdiler. Zonguldak muhabirimiz Ali Ayaroğ- lu'nun bildirdiğine göre Çaycuma'daki SEKA işçilerinin eylemi de demokratik kitle örgütleri ve siyasi partilerin desteğiy- le sürüyor. Selüloz-lş Sendikası Şube Baş- kanı Recep Çapkın, yaptığı açıklamada eylemin süreceğini kaydederek "Ekmek teknelerimia korumaya devam edeceğiz. Mttii değerlerimizin özeOeştirihnesine ve peşkeş çekilmesine karşıvız. Özelleştirme- nin önündeki engellerin kakunhnası için SEKA bedef seeilmistir'' diye konuştu: Genel Maden işçileri Sendikası da dün SEKA işçilerinin haklı mücadelesine des- tek verdiklerini içeren açıklama yapü. SIFIR NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR calislar@cumhuriyet.com.tr ŞANLIURFA - Gazeteler, Suriye ile artan ya da arttınlan gerilim haberleriyledolu. Bizler de 40 kadar yabancı gazete- ciyle Suriye sınırına yakın böl- gelerde dolaşıyoruz. Anka- ra'nın siyaset dehlizlerinde düğmeye neden basıldı, anla- maya çahşıyoruz ve daha da önemlisi, anlatmaya çalışıyo- ruz. Gündelik hayatın çekiciliğiy- le tarihin insanı derinlere çeken yumuşaklığı arasında gidip ge- liyoruz. Nemrut Dağı'nın tepe- sinde sabahın soğuğunda gü- neşin doğuşunu beklerken ar- kamda dikilen Kommagene Kralı I. Antiochos'un yaptırdı- ğı devasa heykellere baktım. Tannlar güneşi izliyorlardı. Ço- ğu başsız kalmıştı. Heybetleri- ni korusalar da etkilerini yrtir- mişlerdi. Artık onlara inananlar bu dünyadan geçip gitmişler- di. Yerlerini başka tannlar al- mıştı. I. Antiochos'un anısına yap- tınlan, Nemrut Dağı'nın tepe- Cendere Köprüsü'ndeki Dördüncü Sütun sine kondurulan humulus (ya- pay tepe), sanki dünyanın en ihtişamlı anıt mezanydı. Tann- lar gibi bir lahit-kral olan 1. An- tiochos'un da hiçbir hükmü kalmamıştı. Yine de bıraktığı anıtlar etkileyiciydi, anlamlıydı. Amerikalı Miss Theresa Go- el, bu tepeye âşıktı. Gencecik bir arkeolog olarak Nemrut'a geldiğinde yıl 1938'di. Tam 50 yılını burada geçirdi. Yolu, so- kağı olmayan kimselerin uğra- madığı 2150 metre yüksekli- ğindeki bu tepedeki tannlarla kaderini birleştirmişti. Onlarla yatıp onlarla kalkıyordu. Tann- lar Theresa ile yeniden canlan- mışlardı. Theresa, yaşlanıp çalışamaz hale geldiğinde, kardeşi Ker- mit'içağırdı. "ölürsem cesedi- mi yakın ve küllerimi Nemrut Dağı'na serpin" dedi. 1989 yı- lında, Theresa'nın külleri de Nemrut'un tanrılarına karıştı. Nemrut'un tanrılan güneşle öpüşürken Theresa'nın külleri tepelerde savruluyordu. Hayat ise sürüp gidiyordu. Türkiye ile Suriye arasındaki gerginlik sü- rüyordu. İki bin yıl sonra acaba bu topraklarda neler olacaktı? Hâlâ, insanlar insanlan öldür- meyi sürdürecekler miydi? ••• Bundan 1900 yıl önce, 16. Roma lejyonu, Adıyaman'ın Kâhta ilçesine 20 km. uzaklık- ta Chebinas (Cendere) ırmağı kıyısında konakladı. Askerler, Imparator Septimus Severus iie eşi, "askerferin anası" diye anılan Julia Donna ve oğulla- rı Carcollo ve Geta onuruna muhteşem bir köprü yaptılar. Köprünün her iki tarafına da Severus, eşi ve oğullan adına birer sütun diktiler. Dört sütun- dan üçü, köprünün üzerinde yüzyıllara direnerek bütün gü- zelliğiyle ayakta duruyor. An- cak bir tanesi yok. Neden mi yok? Onurlarına anıt dikilen Corcolla ve Geta kardeşlerden Corcolla'nın ikti- dar hırsıydı bunlara sebep. Corcolla, annesinin daha çok sevdiği Geta'yı kıskanıyordu. Babası Imparator Severus ölünce onun yerine geçmek için kardeşini gözünü kırpma- dan öldürttü. Onunla da kal- madı, Cendere Köprüsü üze- rindeki dört sütundan birisini, kardeşi Geta adına dikileni, yık- tınp parçalattı. Yüzlerce yıl bo- yunca Cendere Irmağı, bu üç sütunlu köprünün aftından akıp gitti. Köprü hâlâ bütün haşme- tiyle ayakta duruyor, yolculara hizmet veriyor. Yok olup giden sütun ise iktidar hırsını, iktidar için kardeşini bile öldürtmek- ten geri kalmayan vahşi gele- nekleri anımsatıyor. • • • Harran üzerine çok şeyler yazılıp çizildi. 4 yıl önce, suia- manın yeni başladığı günlerde Harran Ovası'nı, birTV progra- rrn hazırlamak amacıyla dolaş- mıştım. Bölgede araştırma yapan ta- nm uzmanlan, yanlış sulama ve yalnızca pamuğa bağımlı bir ekim anlayışının tehlikeli so- nuçlar yaratacağını söylemiş- lerdi. Harran'da ovanın tümüne pamuk ekilmişti. Aşın sulama nedeniyle kısa sürede çorak- laşma tehdidi gelip dayanmış. Aşın toprak kaybı ve tuzlanma ovayı tehdit ediyor. Kısa vade- li para kazanma çabası, köylü- leri sırf pamuk ekmeye yönett- miş. Devletin bunu değiştirme konusunda hemen girişimde bulunması gerekiyor. Yoksa yann çok geç olabilir. •*• Gezi boyunca beni en çok, Theresa'nın Nemrut'a savrulan külleri etkiledi. Onun Nemrut'a adanan yaşamı uzun bir insan- lık öyküsünün özeti gibiydi. GLOBALPOLİTİKÜLTCR ERGİN YILDIZOĞLU İki Tatsız Soru Dünya ekonomisinin krizini izleyen basın ve ça- re üretmekle yükümlü ekonomi kurmayları iki grup soruyu çoğu zaman göremiyor, zaman zaman da görmezden gelmeyi tercih ediyorlar. Halbuki bu soruların cevapları, yaşanmakta olan krizin, hatta krizi yaşayan ekonomik sistemin doğası hakkın- da önemli ipuçlan veriyor. Birinci grup, IMF uygulamalarıyla ilgili. Neden IMF'nin ilgilendiği konu, Paul Krugman'ın, The New Republic'in 5 Ekim sayısındaki makalesinde de belirttiği gibi "Ekonominin temel sorunlan de- ğil de piyasanın güvenini kazanmak?" IMF, piya- salann bir ülkeye olan güvenini yeniden kurmak (borç verilebilecek hale getirmek) için yüksek fa- iz, denk bütçe disip>tini, daha fazla açıklık ve de- regülasyon gibi politikalan, ülke ekonomisi üzerin- deki olası etkileri göz önüne almadan dayatıyor. Klugman, 1978, 1982 ve 1991'de, FED, ABD'de resesyonu engellemek için piyasalara aldırmadan faizleri düşürdü, dolan devalüasyona zorladı, eko- nomiyi canlandırdı. Şimdi, aynı şey neden Brezil- ya için geçerli değil? Neden Brezilya, tüm Latin Amerika'yı da peşinden götürecek bir resesyona düşme pahasına parasını korumak için faizleri yük- seltmeye itiliyor? Hükümetler neden mali piyasa- ların güvensizliğinden doğan basınca dayanmak- ta zorlanıyorlar?.. Mali piyasalar (aslında sayısı belli devasa fonlar ve bankalar) nasıl oldu da bu kadar güçlenebildi? ikinci grup, çok kez aynı makale içinde ifade edilen, ama aralarında sanki hiç bir ilişki yokmuş gibi davranılan iki tespitle ilgili. Birinci tespit: The Economist'in son sayısında (Fortune'de olabilir, hatta bir VVashington Post ma- kalesi de) kriz özetle şöyle tarifieniyor: "Kredjpat- laması, temelsiz iyimserlik ve riskin yanlış fîyatlan- dınlması yüzünden rayından çıkan spekülasyon... 1990'larda düşük ABD faiz oranlan, yâtmmcılan daha yüksek getiri peşinde, gelişmekte olan pi- yasalara, yerli borsalara, yatınm fonlanna yönelt- ti. Buyüzden, bugünkü kriz aşın değehi, aşın ola- rak krediyleyaratılmış(leveraged)piyasalardage- cikmiş bir düzeltmedir." İkinci tespit: Fortune'ün son sayısında (News- week, The Economist, hatta geçen yıl ağustosta bir Wall Street Journal'da olabilir) "şirketler eko- nomik büyümenin hiç sonu gelmeyecekmiş gibi, muazzam bir sermaye yatınmı yaptılar" diyor. Bu, uzun bir süredir sık sık gündeme getirilen, elekt- ronikten uçak sanayiine, otomotive, demir çelik- ten petrole, bakıra kadar hemen her piyasada gö- rülen kapasite/üretim fazlası ve de talep kıtlığı so- runudur (1). Çok sık birlikte anıldığına göre bu iki olgu arasında bir ilgi var mı? Ve bu iki grup soru- nun arasında bir bağlantı var mı? Galiba var ve sistemin kalbine kadar uzanıyor. Kredi patlaması, şirketlerin giderek daha fazla kre- di almak zorunda kalmalarıyla ilgili. Şirketler mal- lannı kâriannı gerçekleştirecekfiyatlardan satmak- ta zorlandıkça semiayelerini çevirmeleri gecikiyor. Üretime, rekabete devam edebilmek, piyasada- katabilmek, yeni yatınmları sürdürebilmökiçin, Ştf-" ketter bu gecikmeyi kredi mekanizmasîna daya- narak aşmaya çalışıyorlar. Sermaye birikimi ya-' : vaşladıkça bunu telafi etmek için de krediye talep artıyor. Kredi patlaması, sermaye birikiminin ya- vaşlamasıyla yakından bağlarrtılı. (2) Krediyse şirketlere, kâriannı makul bir gelecek- te, gerçekleştirebileceklerı, krediyi geri ödeyebile- cekleri varsayımıyla veriliyor. Faizlerin düşmesi de şirketlerin kredi almalarını kolaylaştırmayı, serma- ye birikimini ayakta tutmayı amaçlıyor. Diğer taraf- tan, ulusal ekonomide kârlar geriledikçe sermaye, kâr peşinde dış piyasalara yönelıyor. Buna para- lel olarak, üretim dışı alanlarda değerlenme çaba- sı da artıyor. Para sermaye giderek üretken ser- mayeye dönüştürülmek yerine borsaya yöneltili- yor, parazitleşiyor. Bölüşümdeki rekabet hızlan- dıkça (bu arada pasta ufalmaya devam ediyor) bu • rekabeti finanse edebilmek için krediye ek bir ta- lep daha oluşuyor. Kredi patlaması ve spekülas- yonun nedenleri işte bu süreçlerde yatıyor. Bu arada şirketler, rekabet süreci içinde, kredi- ye dayalı olarak kapasite kurmaya devam ediyor- lar. Birikim sürecinin yavaşlaması ve rekabet, dı- şa açılma çabası bu sorunu küresel düzeyde yay- gınlaştırıyor. Özetle sermaye birikiminin yavaşla- ması, diğer bir deyişle, ekonomik kriz eğilimi, kre- di patlamasının ve bu arada küresel düzlemde kı- yasıya rekabetin temel nedeni. Kredi patlaması, bölüşümün alanındaki rekabet ise bu piyasalarda etkinlik gösieren, krediyi yara- tan ve dağıtan kurumların, dolayısıyla mali serma- yenin (bankalar-fonlar) hızla büyümesine, kredi ge- reksinimi arttıkça da güçlenmesine yol açıyor. Burada gerginliği arttıran iki eğilim var. Ulusla- rarası alanda kredi patlaması semnayenin serbest dolaşımı ile birfeşince tüm dünyayı saran bir borç- lu-alacaklı zinciri oluşturuyor. Ikincisi şirketlere, kredi, gelecekte kâr yapacak ve krediyi geri öde- yebilecekleri varsayımıyla verilir. Fazla kapasite arttıkça, sermaye birikimi yavaşlamaya devam et- tikçe bu kredilerin geri ödenmesi tehlikeye girme- ye, borçlu-alacaklı zinciri giderek zayıflamaya baş- lıyor. Dikkat edilecek olursa hele küreselleştikten son- ra, bir aşamada kopması kaçınılmaz olan, bu sü- reç hızı bireylerin devletlerin hatalarından etkilen- mekle birlikte, esas olarak kapitalizmin işleyişin- den kaynaklanıyor. Bu süreç, kapitalizmin denge- ye gelmekten ziyade krize girme eğiliminde oldu- ğunu, kendi geleceğine kendisinin sınır koyduğu- nu da gösteriyor. Tabii bu da hiç hoş bir bulgu de- ğil. Sonra, bu analizler doğruysa, faiz indirimi, sis- teme para enjeksiyonu gibi tedbirierte aşılamaya- cak, kökü üretimin yapısında, fazla kapasitede ve kâr oranlarında yatan yapısal bir kriz var karşımız- da. (1) Bu sorunun etraflı bir teorik analizi için Ro- bert Brenner (1998) The Economics of Global Turbulence New Left Review 229, (2) Bu süreci hızlandırmak için harekete geçiri- len, sonuçlan itibanyle de işsizliği arttırarak talebi daraltan süreçlere burada değinmiyorum. Vatanseverler, insanlar, doğaseverler, toprak erozyonu size sevebileceğiniz hiçbir şey bırakmıyor. T.E.M.A. Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Konıma Vakfı Tel: (0.212) 281 10 27 / 268 09 85
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear