Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYTA CUMHURİYET 27EKİM1998SJ
12 KULTUR
PORTAL DtKMEN GÜRÜN
Cumhııriyet sanatçısı Semîha BerksoyKutJuğAtaman'ın Semiha Berksoy'un
yaşamı üstüne vaptığı ve 5. Uluslararası
İsianbul Bienali'nde yer alan çalışması
"kutluğ ataman's semiha b. unplugged"
dünyanm önemli sanat etkinliklerine da-
vet edılıyor. Yapım, Lüksemburg'da dü-
zenlenen "Manifesta2"den sonra (Avru-
pa Sanatları Bıenalı) Montreal Bienaii ve
VkJeobrazü'edegıttı. Geçen günlerde de
Milano'da açılan Marino Alla Scala Ga-
Jerisi'ndeki "UptoDate-GüncdSanafser-
gisine alındı. Modacı Trussardi ve Scala
Operası 'nın ortak yaptırdığı galennin açı-
lışı için Semiha Berksoy ve Kutluğ Ata-
man, Milano'ya davet edıldiler. Küratör-
lerin "gerçeküsrücü eşsiz belgesel" olarak
nitelendırdıklen çalışma. Berlin'debulu-
nan Alman Sinemateki'nde de göstenldi
ve tstanbul-Berlın toplu gösterisi kapsa-
mındakı "İskorpit-İstanbul'dan Giincel
Sanat" sergisi programına alındı.
Lüksemburg ve Milano izlenimlerinı
dinlemek iizere Semiha Berksoy'a gidi-
yorum. Onunla birlıkte olup onun büyü-
süne kapılmamak olanaksız. Bu kentler
de kuşkusuz aynı büyüye kapılmış. Ön-
ce, Lüksemburg'u dinliyorum ve çoğun-
luğunu gençlerin oluşturduğu izleyiciler-
le yaptığı bir söyleşinin videosuna göz
atıyorum.
Gördüklerim, dinlediklerim Berksoy'un
ne denli ender bulunur bir sanatçı oldu-
ğunu bir kez daha ortaya koyuyor. 88 ya-
şında. "Tosca" ve "SaJoroe"den okudu-
ğu aryalar v e performansındaki cesur yo-
rumlaronurı "aüşılmamışperlormansgü-
cü"nü orada da basma yansıtıyor. Semi-
ha Hanım, Milano'da ise Marino AJla Sca-
la'da \enlen bir yemekte Trussardi'nin
ısran üzerine daveliilere "Tosca" opera-
sından ttalyanca bir arya okuduğunu an-
lattıktan sonra "semiha b. unplugged "a dö-
nüyor ve "fenomenal birolay" diyor gü-
lerek.
u
Ne neşem. ne arzum ne de tarnm
kaybolmuş. Herkes şaşıyor beni izierken.
Kutluğ da çok isrkiath. çok zekL çok mo-
dern bir sanatçı. Takdir etmesem dünya-
da oynamazdım. Ben burada rol yapnu-
yorum, hayatımı yaşıyorum. Zoriama fi-
lan değü. Allah tarafindan geien bir şey,
tuhaf bir şey bendeki istidaU" Gerçekten
de bir fenomen Semiha Berksoy. Sesi,
• "5. Uluslararası
Istanbul Bienali'nde
Kutluğ Ataman'ın
çevirdiği 'semiha b.
unplugged' filmiyle ve
resim sergimle yine
dünya çapında kariyer
yaptım. Cumhuriyetin 75.
yılında, bir dâhi olan
Atatürk'ün seçtiği bir
opera elemam olarak
dünya çapında bir sanatçı
olarak, varım. Ben
Atatürk'ün yüksek sanat
görüşünü temsil
ediyorum."
oyunculuğu, çizgisi. renkleri birbiri içine
girmiş. Ona yetişmek. onu yakalamak
zor. Tükenmeyen enerjisi, hiç sönmeyen
sanat aşkı çevTesine elektrik saçıyor. Za-
ten onu dimdık ayakta tutan da bu ener-
ji. bu tutku, bu aşk.
Kuntshaus Zürich'in sanat yönetmeni
Harald Szecman'dan gelen mektubu gös-
teriyor. Szeeman "patlamaya hazır bir
bomba" olduğunu söyliiyor. Semiha Berk-
soy, 1999başındaDresden'egitmehazır-
lığı ıçinde, ardmdan "GekcekMBenyum'a
Bakış" adlı sergı ıçın Bonn var sırada.
Düşlerini Nevv York da siislüyor... "Ama
belki deÖlürünT diyor, "vakında 89olu-
yorum''. Sonra ona hiç yakışmayan bu
karamsarlığı üzerinden atmak istercesine
bir arya söylüyor v e devam edıyoruz. "tş-
te hayatböyledir. Ölüme lüzum yok pren-
sesim_"
Öylesine dolu bir yasam ki... O kadar
çok şey var ki anlatacağı... Bir yaşayan ta-
rih Semiha Berksoy. O anlanrken. arya söy-
lerken. sinirlenirken, gülerken hep karşım-
da duran kocaman kıımızı tabloya kayı-
yorgözüm. "AteşkuşıT... Zaten İcendi de
"Ben bir ateşkuşuyum" diyor. Tablolann-
"kutluğ ataman's semiha b. unplugged" dünyanın önemli etkinliklerine davet ediliyor.
dakj kadınlarda annesinin bakışlannı ya-
kalıyor gibiyim. "Şarkı söylemeyi, tiyat-
royu annemöğretti bana. Kesmideondan
öğrendûn. Annem öldüğünde 8 yaşınday-
dım ve resim çizmeyi ölüm döşeğinde öğ-
retti. Babarrun da sesi çokgüzeldi Yani sa-
nat yetenekJerimi annem ve babamdan
aküm." Sankı bugün de annesinin özle-
mini duyuyor, birazhüzünJü... Sonra gü-
lerekortaokulgünlerinegeçiyorve 1928'de
Beyoğlu'nda Balık Pazan'nda ScareceJti
adlı yaşlı bir şan hocasına sesini dinleti-
şini, Şehzadebaşfnda bulunan Istanbul
Belediye Konservatuvan 'na ücretsiz ola-
rak kabul edilişini, 19 yaşında ilk konse-
rini anlatıyor. Anlattıklan, o dönemin sa-
nat yaşamını da yansıtıyor. I929'da Gü-
zel Sanatlar Akademisi Namık lsmail
Atölyesi'ne yine ücretsiz olarak alınıyor
genç sanatçı. 1930 yılında Muhsin Er-
tuğrul'un açtığı belediye tiyatro okuluna
50 lira maaşla kabul ediliyor. Böylesine
zengin bir sanat yaşamını bu satırlara sığ-
dırmak olanaksız.
Hangı birinden söz etmeliyün? 1931 yı-
lında ilk sesli Türk fılmini çevirmek üze-
re Paris'e gidişinden mi? Şehir Tiyatro-
su'na onun sesinın mükemmellığı nede-
niyle operet konmasından mı? "Liiküs
Hayat"ın onun için yazılmış olmasından
mı? Ya da 1934'te Atatürk'ün emnyle
Ankara'ya giderek ilk Türk operası "Oz-
soy"dabaş,rol Avşim'ı oynamasından mı?
"Operaiarunızuı önüne Atatürk'ün hey-
keü dikilmelidir" diyen Semiha Berksoy,
bunun nedenlenni şöyle açıkhyor: ''Ata-
türk, Özsoy' operası için "Bu bir ınkılap
hareketidir, Ankara'da Özso\'un bu tem-
sili, milli operamızın başlangıcı sayılmak-
tadır. Özsoy'un ilk temsil edıldıği gün
millı sahne ve musiki hayatımızın bir dö-
nüm noktası olacaktır" dediler. Bu sözler
odevrin Hâkinırvfti MiDKegazetesindeçık-
mıştır. fşte bundan dola\ ı operalanmızın
önüne onun heykeli dikiimek zorunda-
dır." Semiha Berksoy'un, Ankara Devlet
Konservatuvan'nı kurmak üzere Türkı-
ye'ye gelen Caıi Ebert v e Paul Lohmann
gibi uzmanlar tarafindan ımtıhan edılıp hü-
kümet tarafindan Avrupa'ya gönderılışı.
Von Ribbentrop'un onuruna konser ven-
şi, 1938'de Berlin Operası'na kabul edi-
lişi, Berlin Radyosu'naçıkışı, Berlin Dev-
let Yüksek Müzik Akademisi'nden yük-
sek dramatik soprano olarak mezun olu-
şu ve 1939'da Berlin'de yapılan Richard
Strauss'un 75. doğum kutlamasında "Ari-
adne auf Naxos" operasında başrol Ari-
adne'yi oynaması, Semiha Berksoy'un
sanat yaşamındaki dönüm noktalanndan
sadece birkaçı.
Sararmış gazete kupürlerinden Alman
basınında çıkan eleştirileri okuyoruz..
"Çok boştuıılı birsoprano- Eşineaz rast-
lanan büyük birsesvt auşılmamış bir tem-
sil kabiliverL. Mukadderat tarafindan se-
çilmiş, birinci sınıf klasik bir U'agner yo-
rumcusu—'"
1939 da Almanya'daki teklifleri redde-
derek Atatürk'ün kurmuş olduğu Anka-
ra De\ let Operası 'nın baş artısti olmak üze-
re Ankara')adönüş... >
'1940jilındaşefPre-
atorius idaresindcCumhurbaşkanhğıSen-
foni Orkestrası ileCumhurbaşkanı Ismet
İnönü hu/umnda Richard Y\agner'in ope-
ralanndan analar sövledim. Salondan
Carl Ebert'in "Nıhayet operaya başlaya-
bılirim' sesi yükseldi. Zirâ o tarihte dev-
let konservatuvannda birinci sınıf opera
talebeleri vardı. Cumhurbaşkanı tnönü
beni huzurlanna kabul ederek takdirieri-
ni sundular ve Cari Ebert'e Tosca opera-
sının ovnanmasını emir verdiler. Tosca
operasınıntercümesini,Nâzırn Hıkmet'in
davısı olan Nafıa Vekili Alı Fuat Cebe-
soy 'asöj leyerek.Çankm Cezae\i'ndeya-
tanNâzMnHikmet'everdirdim." 1940 tan
başlayarak 1972 'de yüksek dramatik sop-
rano olarak operadan emeklı olduğu gü-
ne dek uzanan biryol. Zaman zaman önü-
ne çıkanlan engellere karşın hep başan-
Iarla kat edilen bir yol ve yolun sonunda
Ük Türk Opera Sanatçısı olarak TBMM
tarafindan kendısine venlen Atatürk Ope-
ra ÖdüJü.
"5. Uluslararası Istanbul Bienali'nde
Kutluğ Ataman'ın çevirdiği "semıha b.
unplugged" fılmiyle ve resim sergimJe yi-
ne dünya çapında kariyer yaptım. Cum-
huriyetinıizin 75. yılında bir dâhi olan Ata-
türk'ün seçtiği bir opera elemanı olarak,
dünya çapında bir sanatçı olarak varım.
Ben Atatürk'ün yüksek sanat görüşünü
temsil ediyorum*' diyerek noktalıyor, bu-
güne kadar olan sanat yaşamını Semiha
Berksoy, yannlara açık kapılar bırakarak.
'Paris Çağdaş Sanat 98 'den mektup
ÖMERULL'Ç
Bu saurtyı.FİÂC'ın banndatryaziytr"
rum. Bu büyük sergiyi bir büyük kalaba-
lık dolaşıyor. Bu Barılı bir kalabalık: bi-
raz biliyor, biraz yargılıyor. biraz şaşın-
yor, biraz eğlenıyor, ölçülü. Avrupa'nın
merkezinde zenginlik devam ediyor.
Sanat toplumlann bir çeşit rüyası oldu-
ğundan, sırasında gelecekten haber ve-
ren. sırasında bir kâbus, sırasında pembe,
bu zengin toplumlann ne, nasıl oluyor...
Burada hepsi var. Her şey var, endüstri, bi-
lim, teknoloji, antiteknoloji, moda, eski-
lik, iletişim. yalnızlık, alay, başkaldın, in-
tihartehdidi, saJdın vb... Tümefilimler sa-
nat, antisanat. Müzeleri göımüş, büyük ser-
gilerden geçmiş. marjinal gösterilere ka-
tılmış bir sanat da bu. Ancak burada, ya-
ni başlıca galerilenn kanldığı bu fuarda hep-
sinin bir fıyatı var, ışın enerjisıni belki de
biraz bu sağlıyor. Aynca kalabalık eği-
timli. Büyük sergilerin düzeni ve bireyi kıs-
tıran boyutlan içinde sergiyi belli sükûnet-
le geziyorlar. Ben bunlan giderek hayat sü-
relerinin uzadığı, genlerinin tazelendiği,
kopyalannın yapıldığı, cinsel ve fıziksel
güçlerinin arttınlmış olduğu bir kişiler
toplulufu olarak görüyorum.
Batı'da Rönesansm doğayı, dönemin
sineması gibi ruvale yansıtan sanatçısm-
dan. yirminci yüzyılın kendi, bireysel en
derin işaretlerini ortaya koyan büyük sa-
natçısına gelindi bugüne kadar, sanatın
küçük seyircisi önünde. Aynca sanatçmın
öldüğü, sanatı ashnda seyTedenin yaptığı,
hiç değilse sanatçıyla sanatı seyredenin bir
çeşit suç ortağı olduğu da söylendi.
Sonuçta fizik olarak, fizyolojik olarak
güçlenmiş, kopyalanmış. hayatı uzarruş
yeni insan kalabalığıyla ancak sado-ma-
zo ilişkiler kurabilecek bir başka sanatçı
tipi de çıkacak ve bu canavarlar kalabalı-
ğını ancak eğlendirebilecek.
Ben yaptğım resimlerin isimlerinde,
•yıllaFaıfM tesımlerde görülen fıgürlenn
bence neler olduğunu hep belirttim. Ay-
nca bu isimlerin benım için ve resimlerin
anlamı için önemJi olduklannı söyledim;
yaratıklar, canavarlar, ziyaretçiler, robot-
iar vb... Atlann, kedilerin, kuşlann, in-
sanlann yanında. Bugün anlıyorum ki
bunlann hepsi bu yeni insanlar. Prehisto-
rik ya da kurgu tipleri gibi, ama değil, çok
gerçek, yakında ortaya çıkacak olan bu ye-
ni insan. Onlann bana düşer gölgesi. Ya-
kında, sürekJı zaman-insan yapısı ilişkisi
• "Buyıl Paris resim-
heykel sergimdeki bir heykel
ile FIAC 1998'deki yapıtın
kahramanlan aynı, ancak
senaryo biraz değişmişti,
gene de bir senaryo vardı.
Hızla oluşma, bu
senaryonun, sekans
diyebileceğim, bu dili
kuUanmaya başlamışsak,
parçalannda olabildi ancak."
üzerinde yoğunlaşan ve sonuçta insanın
kendisini de değiştirmiş olacak olan yeni
bir dünyanın kültüründe yaşanacak. Tür-
kiyebanaçoközel gözüken çılgınlığını ora-
ya taşıyabilecek mı? Yoksa kendisi Hin-
distan ya da bugünün Rusyası gibi büyük
sergilerden biri mi kalacak? Yoksa sergi-
lerden en kötüsübir taklit sirki mi olacak?
Ben zaman sorunsalını belli bir hız bo-
yutu içinde ortaya koymaya çahştım re-
simlerimde. Bu yıl Paris. mayıs ayı resim
- heykel sergimdeki bir heykel ile FIAC
1998'de sergilenen yapıtın kahramanlan
aynı, ancak senaryo biraz değişmişti, ge-
ne de bir senaryo vardı. Hızla oluşma, bu
senaryonun, sekans diyebileceğim, bu di-
li kullanmaya başlamışsak, parçalannda
olabildi ancak. Konu diyelim, Lucy ile
(antropologlann Doğu Afrika çukurunda
bulduklan 2.5 milyon yaşındaki ilk kadın)
bir güney Türkiye, Akdeniz kaplumba-
ğası, karetta arasmdaki aşk. Tabii bunlar
benımhaJatlayapıimış sonra poryestere dö-
külmüş biçimlere taktığım adlar. Lucy 'nin
isim babası antropolog YevsCoppeiin Do-
ğu Afrika'daki büyük kuraklık sonucu ön-
insan yaratığın yer değiştırmek için aya-
ğa kalİcügını, kalıntısını bulduğu Lucy'nin
ilk bilinçli insan olduğunu söylüyor.
FIAC'ta sergilenen yapıtta, larmızı renk-
te, bir çeşit tırmalanmış dört satıh üst üs-
te gelmiş, aradan polimerresimJer çıkıyor.
bunlar tavşan, ceylan gibi iki hayvan, ko-
lajlar olarak yapıimış. Lucy bu satıha ası-
lı oturuyor.
Önde iki kaplumbağa var, aynı kaplum-
bağa. ona Lonesome George adını tak-
tım. Gariban George gibi bir şey. îki kap-
lumbağadan, daha doğrusu benim kap-
lumbağa diye algıladığım iki formdan bi-
risı genci, diğeri yaşlısı. Aynı kalıptan çık-
ma polyesterler, yaşlısı için kalıp biraz
deforme edilmiş. Bir çeşit zamansız iki ya-
ratık olan Lucy ile George zamansız, za-
man ötesi bir aşk yaşıyorlar.
Bütün bunlarbana resim ile heykeli bir
yapıttayan yana getirme, dolayısıyla hep-
sini; tırmalamayı, polimer üzerinde ren-
gi döndürmeyi, kolajlan yerleştirmeyi,
halatlan bükmeyi, kalıplamayı, kalıplan
deforme etmeyi vb. gibi beni ilgilendiren
birçok şeyi bir araya getirme ya da geti-
rilişini seyretme zevkini veriyor ve belki
yeni birtakım yollar açıyor. Burada bana
asistanük etmiş olan genç arkadaşım Umut
Arslan'ın adını da anmak isterim. Ömer Uluç, Paris'te dûzenlenen FL4C 98'e kaühyor.
Sanatçılar 75. yıl kutlamalan kapsamında, sanat treniyle yapacaklan Anadolu turuna dün uğurlandı
Cumlımiyet Sanat Ekspresi Ankara yolunda
OZANYAYMAN
IZMİR/MANİSA/BALIKEStR -
Cumhuriyetin 75. yılı kutlamalan kap-
samında, Izmir'den Ankara'ya gidecek ve
yol üzerindeki istasyonlarda sanatçıla-
nn çeşitli etkinükler gerçekleştireceği
Cumhuriyet Sanat Ekspresi, dün coşkuy-
la uğurlandı. Izmir Vali Yardımcısı Ra-
mazan Urgancioğlu. bir kültur olayını
daha tzmir'de başlatmaktan mutluluk
duyduklannı belirterek "Atatürk'ün çağ-
daş uygarlık düzeyini aşmak için verdiği
emirle ve inançla. Türk milleti Ata'sına
kosıryor'' dedi.
Izmir Cağdaş Kültur Sanat Etkinlik-
leri Demeği'nce (İZÇAKSED) dûzenle-
nen. çeşitli kurumlardan 90 sanatçmın ka-
tıldığı Cumhuriyet Sanat Ekspresi'nin
Ankara'ya hareketi nedeniyle Alsancak
Gan'ndadünbırtörendüzenlendi. Izmir
Valı Yardımcısı Ramazan Urganaoğtu,
törende, Izmir'de hep ilklerden söz edil-
diğini belirterek şunlan söyledi: "Izmir
Anadolu'ya her zaman ışıkounuşrur. Yi-
ne bir külturolayınıIzmir'den başlatma-
nın mutiuluğunu yaşıyonız. Atatürk'ün
çağdaş uygarlıkdüzeyini aşmak için ver-
diğiemirievv inançla,Türk milletiAta'sı-
na koşuyor."
İZÇAKSED Başkanı Prof. Dr. Aydın
Bıçakçt Cumhuriyet Sanat Ekspresi "nde.
Dokuz Eylül Üniversıtesi Devlet Konser-
vatuvan, Meditarif Dans Toplulugu. Gü-
zel Sanatlar Fakültesı Tiyatro Bolümü, Ege
Cniversitesı Dev let Türk Müziği Konser-
v atuvan, Izmir Devlet Senfoni Orkestra-
sı. Izmir Devlet Opera ve Balesı ile lz-
mirli ressamlardan oluşan toplam 90 sa-
natçı bulunduğunu bildirdı.
Sanatçüann Manısa. Balıkesir. Kütah-
ya, Eskişehir ve Ankara tren garlannda
gösteriler sergileyeceklerini kaydeden
Bıçakçı. 28 Ekim'de Anıtkabir'in ziya-
ret edıleceğini, 29 Ekim'de ise lzmir'de-
ki kutlama etkinliklerine katılacaklannı
bildirdi. Sahne halıne dönüştürülen 3
yük. 4 yolcu vagonundan oluşan ve 9O'ı
sanatçı 120 kışiyi taşıyan sanat ekspre-
si, Onuncu Yıl Marşı ile ve alkışlar ara-
sında coşkuyla uğurlandı.
Menemen'de çiçeklerle karşılanan
Cumhunyet Sanat Ekspresi, daha sonra
Manısa'ya hareket etti. Tren yolu boyun-
ca yurttaşlar, ellennde Türk bayTaklany-
la sanatçılan selamlayıp karanfıllerattı-
lar. Manisa'ya Onuncu Yıl Marşı'ylagi-
ren sanat ekspresini Manisa Valisi Mu-
zaffer Ecemiş. Belediye Başkanı Adil
Aygül ile coşkulu yurttaşlar karşıladı. Et-
kinükler öncesi sanatçılar adma bir ko-
nuşma yapan Prof. Dr. Ergun Ayters,
"Cumhuriyet fazilettir. Herkesi kucak-
layan modern. çağdaş yaşam biçimidir.
Cumhuriyet Sanat Ekspresi'yle .4nka-
ra'ya 0den sanatçılarunıztüm İ/mirlile-
rin Ata'ya olan baglılıkiannı gösterecek-
ler" dedı. Daha sonra sanatçılar tren va-
gonlannın üzerinde gösterilerini sundu-
lar. Saat 15.30'da hareket eden tren ak-
şam saat 19.30'da Balıkesir Gan'na gir-
di. Burada da coşkuyla karşılanan sanat-
çılar gösterilerini yinelediler. Geceyi Ba-
lıkesir'de geçiren sanatçılar bu sabah
Kütahya^ya doğru yol aldılar.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Onlann Yazıları...
Cumhuriyet'imizin yetmiş beşinci yılı...
Bol bol konser duyurulan. Popülerşarkıcı hanır
lar ve beyler Cumhuriyet'imizin yetmiş beşinci \
lı için 'sahne alıyortar'.
Cumhuriyet'e giden mücadeleli yolun öykü:
üzerinde yeterince duruluyor mu? Cumhuriyet'irr
zi kimler hangi savaşlardan, hangi çabalarda
hangi ölümlerden, hangi iç sızılarından geçere
gerçekleştirdiler?
Şimdi bir kitabın sayfalannı karıştınyorum ve ü
pererek satırlar arasında geziniyorum.
Bu kitabın hazırlayıcılan arasında ben de yarın
Böylesı bir kitapta imzam değil, adım var. Övün
duymadiğımı söylemeyeceğim. Gerçi Kurtuluş Si
vaşı ve Edebiyatımız (Oğlak Yayıncılık) aslında Ir
ci Enginün le Zeynep Kerman'ın emegı; ben çc
mezleriydim. Bununla biriikte o çalışma günlerimı'2
de duyduğum heyecanı şimdi güzel anılar aras
na katıyorum.
Geçen yıl, aralık sonuydu galiba, Oğlak Yayın
cılık'ın Beyoğlu'ndaki binasında çalışmalarımı
başladı. Haftada bir kez buluşuyor, bütün öğledeı
sonra, bütün akşamüzeri Kurtuluş Savaşı'mızı yaz
mış kişilerle adeta bir arada oluyorduk.
Inci Hanım'ın getirdiği 'yeni' bir yazı, geçmiştı
kalakalmış, bir gazetenın, bir derginin sayfaların
da sönüp gitmiş, gerçekteyse, günümüzü aydın
latabilecek bir yazı. Örnekse, Müfide Ferit Tek'i/
"Geçen Seneki Ramazan " yazısı: Yazıyı tüylerimi.
diken diken olarak okuyorduk.
Kitaplar birikiyordu, kitapları paylaşıp antolo
için en seçkın sayfalan saptamaya çalışıyorduk.
Şiirlerakıyordu, Kurtuluş Savaşı'nın başlangıcın
dan günümüze birçok şaırin verimleri, Nâzım Hik
met'inyanında Necip Fazıl, Melih Cevdet'inya
nında Ömer Bedrettin (Jşaklı... Karşıt dünya gö
rüşleri, farklı kuşaklar, değişik şiir-sanat anlayışla
rı burada, Kurtuluş Savaşı'nın sözünde birieşmi:
gibiydiler. Bundan büyük heyecan duymuştum.
Öyküler, oyunlar, romanlar, birbiri ardınca akar
edebiyat birikimlerı. Onca elemeye karşın kosko
ca bir antoloji çıkacaktı ortaya.
Son şekli vermek için tartışmalanmız: O kada
dostça tartışmalarımız, akşamüzerieri, çay ve ku
rabiye. Yazılara baktıkça kâh cephe belirir, kâh An
kara'daki günler, Istanbul'daki bekleyiş, kâh Ana
dolu'dan gelen zafer haberieri.
Ruşen Eşref Bey, "Gazasını Tebrik" diyor; Fa-
lih Rrfkı Bey, Anadolu'dan haberleri, "Ankara mat
baalarmdan birinde kaba bir kâğıt üzehne iptida
ve fena basılmış bir risaleden", ama Halide Edit
Hanım'ın rötuşlarından okuyordu...
Önce "Ateş Çemberindekiter": Kurtuluş Sava
şı'mızı günü gününe yaşamış olanlar; Atatürk'ür
Nutuk'ta anlattıklarıyla başlayan bu bölümde, kim-
ler çıkmıyorkı karşımıza; Süleyman Nazif'in "Vah-
dettin'e" mektubu, mektup-yazısını "Ateş Çem-
berindekiler"den öğrenıyorum, zehir zemberek biı
yazı. Imparatoriuğun yıkılmaya neden yazgılı oldu-
ğunu bu yazı neredeyse tek başına söylüyor.
Sonra, "Ateş Çembermden Uzaklaşırken": Ar-
tık Cumhuriyet çocukları konuşmaya başlamışlar
Savaşın panoramasına romanlardan, şiırterder
yaklaşıyortar. Attilâ llhan, llhan Selçuk, GöJter
Akın. Ceytiun Atuf Kansu; ve sayfalar birbirine
seslenip duruyor.
Antolojinin son bölümüne "Simgeler" başlığın
yeğledik:Sımgelerimiz, "IstiklalMarşı", "Bayrak",
"Atatürk", "Vatan" ve "Millet Fertieri".
Düşündüktaşındık ki, bö'ylesi bir antolojinin sor
sayfalan yine Nutuk'tan olmalı:
"Efendiler, bu beyanatımla, millî hayatı hitarr.
bulmuş farz edilen büyük birmilletin; istiklâlini na-
sıl kazandığını ve ilim ve fennin en son esaslanna
müstenit, millî ve asrî bir devleti, nasıl kurduğunu
ifadeye çahştım."
Isterseniz modern bir roman gibi okuyun bu an-
tolojiyi, ısterseniz geçmişin duyariılığına kapılıp gi-
din; bazı sayfalannda, birçok sayfasında mutlaka
irkilip kalacaksınız. 'Onlann yazılan' bize bu yur-
dun nasıl yaşam bulduğunu bütün sadelikJeriyle
anlatıyor.
O yaşamı anlamak ve korumak, 'onlann yazıla-
n'nı okumakla bağdaşık.
Takvimde h Bırakan:
"Belki şimdi sana son I Sözlerimi yazmadan ı
Gözlerim kapanacak I Belki var daha beş, on I Da-
kikalık bir zaman. I Anne için yanacak I Mektubum
okunurken." Kemalettin Kamu, "Izmir Yollann-
dan Son Mektup".
latin Rüzgân' İstanbul'da
• KüJtür Scrvisi - Istanbullu müzıkseverler,
kasımda Alfredo Panebianco & V'ania Del Monaco
Gitar Ikilisi'ylebuluşacaklar. Müziklerinde
Avrupa ve Arnerika kıtalannm kültürel bileşimini
yansıtan ikili, aralannda Havana Uluslararası
Gıtar Festivali ve Ingıltere Uluslararası Gitar
Festivali'nin de bulunduğu pek çok seçkin
festivale katıldı. Ingiltere. îspanya, Fransa,
Italya, Martinik, Küba ve Meksika gibi
ülkelerde on beşin üzerinde ulusal ve uJuslararası
ödül kazanan ikili; Roma, Madrid. Viyana,
Salzburg, Barselona gibi sanat merkezlerinde
tanınmış orkestralarla solist olarak çalıştı.
Klasik eğitimlerini ve tecrübelerini, Latin
müziginin sıcaklığında ve popülaritesinde
birleştirerek eleştirmenlerden ve sanatseverlerden
büyük övgüler alan topluluğa vıırmalı sazlarda
Humberto Perdomo eşlik ediyor.
Panebianco & Del Monaco tkilisi'nin
konseri 3 Kasım günü saat 19.00'da Destek
Reasürans'ta gerçekleşecek.
(Aynntılı bilgi için te!: 231 28 32.)
'Sınıplı Mekanda Sonsuz Anlam'
• Kültür Servisi - Heykeltraş Abuzer Calışkan,
'Sınırlı Mekanda Sonsuz Anlam' başhklı
ilk kişisel sergisini Dr. Füsün Kahveci Sanat
Galerisi "nde açıyor. 1950 doğumlu sanatçı 1983-
985 yıllan arasında Tatbiki Güzel Sanatlar
Akademisi'nde heykeltraş Tankut Öktem ve
heykeltraş Haluk fezonar Atölyelerinde çalıştı.
1985-995 yıllan arasında mimar,
heykeltraş ve Eskişehir lületaşı işlemecisi
Eyüp Sabri Yegül'ün atölyesine devam eden
Çahşkan, daha sonra Marmara Üniversitesi
Atatürk Eğitim Fakültesi Seramik
Bölümü'nde Şerif Günyar'la çalıştı. Bugüne kadar
üç karma sergiye katılan sanatçı çalışmalannı kendi
açtığı Kommagene Sanatevi'nde sürdürüyor.
Gelirinin yüzde onu Çevre Gönüllüleri
Platformu'na bağışlanacak olan Abuzer Çahşkan'ın
sergisi, 29 Ekim-7 Kasım günleri arasında pazar
hariç her gün 9.00-16.30 saatlerinde gezilebilir.
(305 27 25)