Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
18 EKİM 1998 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
tstek yazısı 4 önemli davanın her oturumunda yeniden yazılıyor, ama sonuç bir türlü alınamıyor
Susıırlıık mahkemelere gelemîyor
KEREMILGAZ
Eski Başbakanlık Teftiş Kurulu Başka-
nı Kutiu Savaştarafından hazırlanan ve bu
yılın ocak ayında basına sızdınlan "Su-
suriuk Raporu". aylardır birçok duruş-
mada istenmesine karar verilmesine kar-
şın mahkemelere gönderilmiyor. Hukuk-
çular; raporun bir an önce gönderilmesi
gerektiğini belirtiyorlar.
"Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı
Kutlu Savaştarafindan hazırlanan tasdik-
li bir raporun temin edilerek gönderilme-
si içüı yeniden yazı \azjlmasma_"
Bu ara karar aylardan ben Türkiye'nin
karanlık birdönemımn aydmlatılması için
açılan 4 ayn davanın her oturumunda ye-
• 16 Mart davasının müdahil avukatlanndan Cem Alptekin, yalnızca kendi davalannda değil,
diğer davalarda da yargırun ısrarlı isteğine karşın Susurluk Raporu'nun gönderilmemesini siyasi
iktidann bilinçli bir tavn olarak niteledi.
niden yazılıyor. Basına yansıdığı dönem-
de Türkiye'nin gündemıne bomba gibi
düşen ve devletin ıçmde var olan yasadı-
şı yapılanmalarla kamuoyunun ilgisini çe-
ken Susurluk Raporu bugün birçok dava-
yı aydınlatması için Başbakanlık'tan izin
bekliyor. Aylardan beri mahkeme karar-
lanyla istenen rapora ise bugûne kadar
hiçbiryanıt gelmedi.
Mahkeme kararlanna karşın Susurluk
Raporu'nun Başbakanhk'ça gönderilme-
mesinin dikkat çekici olduğunu belirten
16 Mart davasının müdahil avukatlann-
dan Cem Alptekin, "Yalnızca bizim dava-
nuzda değil. sözü edilen diğer davalarda da
yargınuı ısrarlı talebine karşın bu raporun
gönderilmenıesi sivasi iktidann bilinçli bir
tavır içindeolduğunu göstermektedir" de-
dı. "Anlaşılan hükümet kendi haarlafüğı
ve devlet adına, devlet tarafindan hukuk
dışı faaüyetlerin ve işlenen suçlann ikran
anlamında bir ilk sayılan bu tarihi beige-
ye salt bu özelüği nedeımle resmiyet ka-
zandırmakistemiyor" diye konuşan Alp-
tekin, Kutlu Savaş'ın raporunun kamu-
oyuna Başbakanlık tarafindan sunuldu-
ğunda resmiyet kazanabileceğini \urgu-
ladı.
Raporun uzun zamandır mahkeme ka-
ranyla istenmesine rağmen gönderilme-
diği davalar şöyle: Tstanbul 6 No'lu
DGM'de görülen Susurluk Davası.
Kamuoyunda 'Kumarhaneler kralı'
olarak tanınan Omer Liitfü Topal'm 28
Temmuz 1996'da lstinye'de öldürülmesi
ile ilgiii dava. Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mah-
kemesi'nde görülen da\ada. Ayhan Çar-
kın. Ercan Ersoy, Oğuz Yonılmaz, Musta-
fa Altunok, Serdar Özdağ, Ali Fevzi Bir,
Sami Hoştan tutuksuz olarak, HalukKır-
a ise gıyabi tutuklu olarak yargılanıyor.
16 Mart 1978'de tstanbul Üniversitesı
önünde 7 kişinin öldürülmesi, 41 kişinin
de yaralanmasına neden olan bombalama
olayı ile ilgiii dava. Istanbul 6. Ağır Ceza
Mahkemesi'nde devam eden davada
Mustafa Doğangıyabi tutuklu olarak, La-
tif Akn ile Ozgün Koç ise tutuksuz olarak
yargılanıyor.
8 Ekim 1978"de Ankara Bahçelıev-
ler'de7TÎP'li LaÖfCan,FarukEr$an,Ef-
raim Ezgin. Salih Gevenci, Hürcan Gür-
ses, Osman Nuri Uzunlar ve Serdar Al-
ten'in öldürülmesi ile ilgiii dava. Bu da-
va da Ankara ağır ceza mahkemesinde
sürüyor.
ANAP
'Seçim
CHP'ye
bağlı'
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - ANAP Genel
Başkan Yardımcısı Yüksel
Yalova. CHP'nin
protokolden vazgeçmesi
durumunda hukümet
ortaklannın bir araya
gelerek seçim tarihini
yeniden değerlendireceğini
belirttı. ANAP Genel
Başkan Yardımcısı Yalova,
dün düzenlediği basın
toplantısında, Türkiye'nin
24 Aralık seçimlerinden
sonra "manevTvat
buhranı"na sürüklendiğini
belirterek, "İnanç
sistematiği ile oynadılar.
Laik olanlar ve olmayanlar
gibi aynmlarla toplum ikiye
bölünmeye çahşıldı. AhJak
bunalımı yaranlmak istendi.
Susurluk sonrasında hukuk
devletinde görülmemesi
gerekenler yaşandı.
Karakter sorgıriaması
yapılıyor. Ortada kasetler
dolaşıp duruyor. Siyasiiere
döşen. ödün verilmeden
hukuk devletinin
gereklerinin yerine
getirilmesi olmalndı" dedi.
Pferinçek'ten mesaj
Işçi Partısi Genel Başkanı
Doğu Perinçek, yazılı
açıklamasında, seçimin
amacının Türkiye'yi
yönetim krizinden
kurtarmak olduğunu
belirterek, aralık ayında
yapılacak bir seçimin
bugünkü parlamento
tablosunu
değiştirmeyeceğini söyledi.
Perinçek, cezaevinden
gönderdiği yazılı
açıklamasında şu görüşleri
kaydetti:
"Sol güçbiıiiği yoluyla
hukümet seçeneği
yaratmadan seçime
jptmek, cumhuriyet
ievrimine karşı cinayettir.
Hiç kimse. mafya-tarikat
kiAvetlerini iktidar yapma
prişimlerine alet
ılmamalıdır, Araukta
»ecim, FP ve DYP'yi
aırtarmayave
neşrulaş,ürmaya hizmet
•der. Hiç kimse cumhuriyet
levrimi ordusundan
nafv a-tarikat güçlerinin
lomutası altına ginmesini
steyemez. Özgür bir
eçim için, ÎP önderleri
izerindeki yasaklar
Lalkmalı. ittifak
erbest olmalı. baraj
alknıalıdır."
ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART
M e d y a d a k i r l i l i ğ e s o n k a r i k a t ü r l e r i
Mısırlı yazar Prof. Naval El Saadavi'ye göre köktendinciliği Avrupa kışkırtıyor
'OrtadoğuBaâ'nıngüdütnünde'
EBRU TOKTAR
ANKARA - Mısırlı dünyaca tanınmış roman
yazan, psikiyatrist ve gazeteci Dr. Naval El Sa-
adavi, Arap petrollerinı ve Ortadoğu'dakj strate-
jik dengeleri denetlemek isteyen ABD ve Batılı
ülkelerin, 'köktendinciliği' özendirirken 'yeni
dünyadüzeni maskesi altında' 3. dünya ülkeleri-
nı sömürdüğünü vurguladı. Köktendinci baskısı
altındakı kadın hareketinin gelişemediğini de
vurgulayan Saadavi, Yahudıler tarafindan yayı-
lan politik hareketlerin şeriatçı eylemleri ateşle-
diğini söyledi. Saadavi, Batı desteği ile gelişen
köktendincılığin artık tüm dünyayı tehdit etme-
ye başladığını belirtti. 'Sıfir Noktasındaki Ka-
dın' romanıyla ünlenen psikiyatrist, bilım adamı
ve Arap feminist hareke-
tinin önemlj isimlerinden
E>r. Naval Saadavi, Arap
toplumundaki kadınları
'pasifize' etmeye çalışan
köktendincilik hareketi-
nin, ulusal, demokratik
ve sol hareketlere karşı
Batı'nın özendirdiği 'al-
ternatifbaskı girişimi' ol-
duğunu anlattı.
Saadavi, ekonomik,
sosyal ve kültürel geliş-
me içindeki toplumlarda
kullanılan dinin, 'yeni bir
sömürge' alanı yarattığı-
na işaret etri. Daha önce
yasaklanan Müslüman
Kardeşler hareketinin
Enver Sedatdöneminden
sonra bakış değiştirerek
'yumuşanlmtş îslamı* sa-
vunduğu görüntüsü verdiğini kaydeden Saadavi,
köktendinciliğin bu yolla devletin tüm kurumla-
nna sızdığını kaydetti. Serbest piyasa ekonomi-
si ile liberal ekonomiyi savunan Enver Sedat dö-
neminden bu yana özendirilen köktendinciliğin
iktidara hükmedecek duruma geldiğine işaret e-
den Saadavi, 1928 yılında kunılan 'Müslüman
Kardeşler' îslami hareketinin, önce Kral Faruk
ve Ingiltere hükümetince desteklendiğini belirttı.
1952'de Özgür Subaylar Hareketi tarafindan
zayıflatılan Müslüman Kardeşler'in, Enver Sedat
dönemindeki destekle yeniden güçlendiğini an-
latan Saadavi, sonraki aşamayı şöyle anlattı: "Bu
tarihten sonra Müslüman Kardeşler vizyon de-
ğiştirdi. Çünkü Enver Sedat. ekonomik bunalım
nedenivle kendini eleştiren muhaliflerini sustur-
Cezayirli gazeteci Mulud Benmuhammed
'Şeriatçılann RP ile bağlan vardı'
IZMİR(CumhuriyetEgeBürosu)-Ceza-
yirii El Mücahit Gazetesi Yazıışleri Müdü-
rü Mulud Benmıfhammed. Izmir Ulusal
Güçler Birliği'nin çağnsı üzerine tzmir'de
verdiği konferansta, Cezayirli şeriatçılann
geçmişte RP ile bağlantılan olduğunu, FP
ile de bağlantılan olduğuna inandığım söy-
ledi.
Cezayirli Mulud Benmuhammed, ülke-
sindekj şeriatçı terörûn gelişimini anlattığı
konferansta, terörün Cezayir'in bağımsız-
lık mücadelesinin hemen ardından başladı-
ğına dikkat çekti. Cezayir'in kurtuluşunun
ardından askeri üslere, nükleer silahlanma-
ya hayır dendiğini, Fransız parastnın kulla-
nılmasmın reddedildif ini, perrolün vezen-
gin maden yataklannın millileştirildiğini
vurgulayan Benmuhammed, bu gelişmele-
re karşı uluslararası tekel ve tröstlerin. ba-
ğımsızhk karşıtlannın, aşın sağcı gizli po-
lis teşkılatınuı, sömürgecilerin ve emperya-
listlerin güçbirliği oluşturdukJannı söyledi.
İstanbul'un da Cezayir'den kaçan şeriat-
çılann banndığı bir kent olduğunu belirten
Benmuhammed. ^Refah Parösi*nin DIIB-
laria bağlannlan vardı. Şimdi de kesinlikk
Fazilet Partisi'nin bağlantılan olduğuna
inanıyorum" diye konuştu.
mak için dini kullandı. Kendisi için İman eden
başkan' namını kullandı. Bövlececihatgibiterö-
rist saldmlar düzenleyen radikalier ortaya çıkar-
ken diğer \andan da daha yumuşak görünen
Müslüman Kardeşler güçtenmeye başiadL Müs-
lüman Kardeşler. geçmiş deneyimlerinden \arar-
lanarak\iz>onlannı değiştirdiler. Kültür, iletişün,
şehir ve yerel yönetinüer, adhye ve parlamentova
profesyonellik içinde sızdılar. Kendi sosyal servis
ağlannı kurdular."
Saadavi, dinin demokratik, sosyal ve ekonomik
gelişme içindeki toplumlarla diktatörlüklerde kul-
lanıldığına işaret ederek "Din, kitleleri aldatmak
için çok uygun bir araçür" dedi. Dünya Banka-
sı'nın gözetimi altmdaki libaralleşme sürecinin
Hüsnü Mübarek döneminde de hızla devam etti-
ğini vurgulayan Saadavi;
doğal olarak îslami poli-
tik hareketlerin teşvik
edildiğini, S. Arabistan ve
Körfez ülkelerince des-
teklendiğini söyledi. Sa-
adavi, Batı'nın Ortado-
ğu'daki stratejik ve petrol
çıkarlan için güçlendirdi-
ği köktendinciliğin artık
onlan da vurmaya başla-
dığına işaret etti. Afganis-
tan savaşında kullanılan,
CIA tarafindan teknik
yardım yapılan Îslami po-
litik hareketin New Y-
ork'taki Dünya Ticaret
Merkezi'ni bombaladığı-
na dikkat çeken Saadavi,
-Köktendincilik artık
tüm dünya için büyükteb-
Hke"dedi.
isci Partisi
'Türban
eylemlerini
Afganiler
örgütlüyor'
tstanbul Haber Servisi -
Türban ve cuma eylemleri-
nin başından itibaren 'CIA
giidümündeki Afganiler'
tarafindan yönetildiği iddia
edildi. Kamuoyunda Müs-
lüman GençUk adıyla bili-
nen, Istanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı Recep
Ta»ip Erdoğan'ın arkada-
şı MehmetGüney'in başın-
da bulundugu Rahmet
Grubu'nun Tayvan'dan
pompalı tüfek getireceği,
60 dolardan alınan pompa-
lı tüfeklerin 120 dolardan
satılacağı öne sürüldü.
Işçi Partisi (İP) Genel
Başkan Yardımcısı Tayfun
Tabakoğhı, "Türkrye'defa-
aayet yürüten ABD vatan-
daşı bir silah taciri, geçen
hafta Tayvan'la yapöğı an-
laşma sonucu silahlan kon-
te>-nırlara yüklejerek Tür-
kiye'ye getirecek. Kontey-
nırtann açılmaması için
gûmriikler ayarlanmış. Si-
lahlar Karadeniz kıvısında
bir hmana indirilecek" de-
di.
Cuma eylemleri
Cuma eylemlerinin ise
başından beri Afganiler ta-
rafindan organize edildiği-
ni öne süren Tayfun Taba-
koğlu, "Afganilerbueyienı-
lerin güvenliğini sağhyor.
Polisin dagıtma taktiklerini
bertaraf etmek için eylem-
cileri yönlendiriyor. Arap
ülkelerindeki İslamcı terör
eylemlerinin hepsinde, CIA
yönlendirmesindeki Afga-
nilerin damgası var" dedi.
Saldınlara tepki
ÎP Öncü Gençlik Örgü-
tü'ne bagh ögrenciler, Sos-
yalist İktidar Partili (SlP)
ögrenciler ve Özgürlük ve
Dayanışma Partili (ÖDP)
öğrenciler, üniversitelerde
şeriatçılann solcu öğrenci-
lere saldınlanna tepki gös-
terdiler.
IP Öncü Gençlik Istan-
bul II Başkanı Gökçe Fırat
Çulhaoğlu. SlP'li ögrenci-
ler ve ODP Istanbul Üni-
versiteleri Platformu'nun
yaptıklan yazılı açıklama-
larda, Ege Üniversitesi ve
iTÜ'de şeriatçılann solcu
öğrencilere yönelik saldın-
lannın, Türkiye'de Batı
destekli irticanm ayaklan-
ma provalan olduğu belir-
tildi.
IRMIKIAYDIN ENGtlS aengin (a posta. cumhuriyet com. tr
Çok değil on, on beş yıl önce med-
ayı konu alan btryazrya rastlasak "Ne
gisi var şimdi özel ve dar bir konuy-
i okuyucuyu oyalamanın" derdik.
leslek ustalarımız böyle yazılan gö-
jnce surat ekşitip "Gazetecinin ken-
isihaberolmaya başladıysa meslek-
; bir şeyler bozulmuş demektir" gi-
isinden ağır fetvalar verirlerdi ve yer-
en göğe de haklı olurlardı.
Işimiz haber vermek; işimiz aklımı-
ın erdiğince olup biteni yorumlamak.
lepsi bu kadar...
...idi.
Gazetecilikle ihale takipçiliği yap-
ıak, büyük reklam ajanslanyla patron
rasında aracılık edip komisyon kap-
ıak, evinde siyasi partiler arasında
ülle nikâhlan kıymak kimi gazeteci-
snn "asli" işi oldu; haber yazıp yorum
öktürmek de "yan" iş...
Vna medyadaki bozulmanın belir-
•\icisi, böylesi gazetecilerin değil,
cylesi gazetecilere ihtiyaç duyan bir
atronaj kurumunun uç vermesi oldu.
Cne kadar gazete okuyucusu bile ol-
layan, hemen hepsi "sürekli enflas-
yıun" bereketli toprağında kısa sü-
sde aşın palazlanmış bazı işadamla-
ılle de medya patronu olmak gibi
Göstertirim Haaa!.. Yazdırtınm HaaaL
başlangıçta hepimize tuhaf gelen tut-
kulara kapıldılar.
Bizcileyin saftorik gazeteciler olup
biteni pek de kavramazken, göz açıp
kapayana kadar "Babıâli patronlan"
kimlik değiştirdiler. Zaten çok sürme-
di, "BaiHâ//"dedağıldı. Ikitelli, üçtelli,
çiftetelli filan oldu.
Soru: Meslekten olmayan işadam-
lan neden ille de bir gazete, bir tele-
vizyon sahibi olma yanşına girdiler?
Çok mu kârlı?
Yoooo!..
Eğer başka yan (ya da ön) işleriniz
yoksa medya patrontuğundan servet-
lere servet katmak pek mümkün de-
ğil. Gün gelir cepten vermediğinizde
sevinirsiniz. (Inanmayan varsa, bir gün
bize, Cumhuriyet'e buyursun. Ona
gelirimizi, giderimizi sergileyelim; en
yüksek maaşı alan arkadaşımızın
bordrosunu gösterelim. Mali yönetim
sorumluluğu üstlenen arkadaşlanmı-
zın ikramiye dönemlerinde nasıl ho-
murdandıklannı anlatalım.)
Çok mu keyifli?
Yoooo!..
Evet, bu meslek epey keyiflidir; a-
ma bu meslek keyfinden en az pay
alan da herhalde patrondur.
Peki, çok mu önemli?
Evet!..
lyi kötü bir medya aygıtına sahip ol-
mak bugünün Türkiyesi'nde çok
önemli. Düne kadar devlet erkini oluş-
turan "yasama-yürütme-yargrr\\n ar-
dından "dördüncü kuvvet" diye anı-
lan medya, bugün neredeyse "birinci
kuvvet" konumuna yükseldi.
Batı'da "medya demokrasisi" diye
bir kavram ciddi ciddi tartışılıyor. Yan
iletkenlerde ve bilgisayar teknolojisin-
de son on beş yılda yaşanan devrim-
lerden sonra kamu bilincinin oluşu-
munda, yönlendirilmesinde medya
hemen hemen rakipsiz.
Eh, kirienmenin, çürümenin, yasa-
dışı kazançların, vurgunlann böylesi-
ne yaygınlaştığı, kara para yağmurla-
nnın bardaktan boşanırcasına yağdı-
ğı bir düzende medya gibi çok güçlü
biraygıta sahip olmak, paha biçilmez
bir koruyucu kalkanın ardına gizlene-
bilmek demek.
Siyasetin, silahlı-silahsız bürokrasi-
nin, iş dünyasının tepelerinin kirliliğe
bu kadar bulaştığı, çürümenin batağı-
nagırtlağına kadar gömüldüğü bir dü-
zende "temiz kalabilen" kişi ve kurum
çok az. Siyasette, adalette, sonu pa-
radadüğümlenen bürokratik kararlar-
da kendine avantaj sağlamak isteyen
"Korkusuz Yiğit"lerin ellerindeki med-
ya aygıtlannı "göstermek"ten çok
"göstertirim haaa", "yazmak"tan çok
"yazdırtınm haaa", "açıklamak"tan
çok "açıklatınm haaa" işlevinde kul-
lanma hesapları, kendi açılanndan
"doğru" bir hesaptır. Bunun örnekle-
rini yaşadık, yaşıyoruz ve yaşayaca-
ğız-
Kasalarda nice siyasetçinin, nice
bürokratın, nice rakip işadamının özel
yaşamındaki kara noktalan, iş yaşa-
mındaki kirli sayfaları ayan beyan e-
den kasetler, belgeleryatıyor. Yeri gel-
diğinde bunlann ucu gösterilip "Gös-
tertirim haaa!.. Yazdırtınm haaa " den-
diğinde de açılmaz sanılan kapılar açı-
lıveriyor, aşılmaz sanılan engeller aşı-
Irveriyor.
0 yüzden Çakıcı kasetleri aslında
buzdağının su yüzüne çıkmış küçük
parçalanndan ibaret.
•••
Ama, gözünüzden kaçmamıştır, ya-
zının başlığında da, içinde de "yaza-
nm haaa" değil "yazdırtınm haaa";
"gösteririm haaa" değil "göstertirim
haaa" dendi. Türkçenin ses lezzetle-
rini hırpalama pahasına bu çetrefil
sözcüklerin yeğlenmesi boşuna de-
ğil. Alaattin Çakıcı-Korkmaz Yiğit
bant muhabbetlerinden sonra med-
yada yaşanan toz dumanda, köpek-
siz köyde değneksiz dolanabileceği-
ni sanan paranın hükümdarlarına
mesteğinin onurunu korumaya karar-
lı "gazeteciler", gözlerini kırpmadan
"Nah göstertirsin, nah yazdırtırsın;
becerebiliyorsan kendin göster, ken-
din yaz" demekteter.
Peki buna rağmen gene de yazdır-
tabilir, göstertebilirler mi?
Mümkün.
Bu meslekte salt san basın kartı ta-
şıdığı için kendini "gazeteci" sanan
ve kendine "gazeteci" denen birileri
var.
Onlar zaten hep vardı. Hep az idi-
ler, ama hep vardılar...
POLİTtKA GÜJNLÜĞÜ
HİKMET ÇETİNKAYA
v
Güle Güle ÇocukL'
Önce uzun bir sessizlik...
Yağan yağmur bir yaşam kesitinden anılan
anımsatır insana...
Erkek geride kalan sevdaları toplar bir bir...
Kadın artık 'kocasına' dönmüştür...
Dışa düşmüş yaşam değişmez, ama acı ve-
ren anılarla bütünleşirsevgi...
Kadın, kocasının kollannda uyanır bir sabah,
sonra kendi kendisiyle hesaplaşır...
Kadın buz kesmiş yalnızlıklann ortasında ko-
nuşur
"Bir yana gözyaşlannı koy I Benimkileride ek-
leyerek I Coşkulanmızı ve kaygılanmızı I Kıs-
kançlık ve üzüntüleri I Güvensizlik ve korkulan
I Bunlann hepsini topla I Ve gör ne denli ağır
bastıklannı I Sevginin verdiği kısacık mutluluk-
laryanında."
Gözlerimizi kapattığımızda akşamüstü yağ-
murlanyağıyor...
Biraz Pablo Neruda okuyorum, biraz Behçet
Necatigil...
Variığımın yetişemeyeceği gelecek zamanlar-
da düşlerim karşıma çıkıyor birden...
Tüm mevsimlerde akan hüzünlü ırmaklar,
çocukların çığlıklarıyla birleşiyor; yalnızlığın
keyfi olan akşamlar, düşlerle birlikte yağmurlu
bir gece yansı serinliğiyle buluşuyor...
Sakın saçlannı kesme artık uzat ve salıver
rüzgâra karşı...
Gözlerin mavi sevişmelerden yorgun düşme-
sin!..
Bırak kahkaha ve şamatayla yol alsın fırtına;
bırak yaşam lacivert bir kadrfeye bürünsün otu-,
zundan sonra...
Jean Jouve'la o yalan soğuk ve boğucu ge-
cenin karanlığında; kuşlan çevrene topla, birsi-
garayakkeyfince...
Unutma 'yürekii' olmak başka 'korkmamak'
başkadır...
Ben akıllı olanlan sevdim hep, yüreksiz ve kav-
gadan kaçanlan değil!.. ,
Ben türkülü çiçekli dallannı seviyorum aşkın«
acı veren meyvelenni değil!..
Bir sevgi selinin ortasındayım, hüzünleri bir
kenara ittim artık... •
Işkenceciler, sorgucular, gardiyanlar bile;
söküp alamamıştı benim aşkımı...
:
Aldın ve gittin... -
Güle güle çocuk!.. -'
• • •
Şakaklanmda işkence izi, gözlerimde demir
sürgü...
Vazoda kurumuş bir çiçek, duvarda soluk bir
fotoğraf...
Ren'e Char'dan Ahmed Artf'e, Paul Elu-
ard'dan Hasan Hüseyin'e dek akıl almaz yitiş-
lerin, rastlantılann izini sürdün mü hiç?
Ben yangın sonrası bir orman gibi hüzünlü;
sense ölümün rengine sözcükler anyorsun...
Farkımız bu!
Aşk ölünce içimde bir kıpırti belirdi...
Bak bir çift acılı gölge Ivanov'un Tannsal me-
zan üstünde bizi izliyor...
Ben ellerimin erişemediği yerierde yüreğimi
aydınlatmak istiyorum; ben bir kaçışın geride bı-
raktığı sevdamla avunuyorum...
Bir umudun yok oluşu yüreğimi dağlıyon kay-
bolan çocukların türküleri içimi yakıyor...
Dün gece Robert Graves'ten okudum; Nev-
zat Çelik'in Alan Yayıncılık'tan çıkan yeni şiir
kitabı 'Sevgili Yoldaş Kurbağalar'da 'Sevgililer
Günü'nü anımsadım...
"sana çiçekalırken iskelede I elime değen eli
kaldı aklımda I soğuktu şubatın ortası I nasıl tu-
tar çingene kızının eli /bir rakı kadehinin beyaz-
lığını I
birahaneler boyu nhtım caddesi'ni/ topal bir
değnek gibi yürüdüm I sanınm o gece I kade-
he her uzanışında esmerI kontüheriçine aldım
I kar beyazı ellerini".
Gün gelir yürekte hüzün de söner sevgi-
limL
Mutluluğun ve acılann olduğu yerde yeni bir
aşk filizlenir...
Hüzün ve mutluluk birden yaşanır; ben bu-
nu yıllar önce öğrendim...
Sen el sallamadan aynlıp gittin!.. Tek suçum
sana zarar vermemekti, anlamadın!..
Kadınsa kocasının kollannda uyandı her za-
manki gibi!..
Haydi sana iyi yolculuklar çocuk!..
• • •
Bu bir sonbahar hüznü, bu bir sevda arayı-
ş.!..
Tüm kaçışlann adresi belli değil midir?
Erkek ne kadar acılar tatmış, aynlıklar yaşa-
mıştı...
Kötü geçen bir güzü ve umutsuz bir aşkı an-
latan, rüzgârlaria savrulan kâğıt parçalanna
yazılmış bildirileri anımsatıyordu son mektup...
Son telefon konuşmasına ne diyordu acaba?
"Sen beni anlayamıyorsun!"
Yağmur yağıyordu...
Sonbahar aynlıklar mevsimiydi...
Yıldızsız bir gecede eski bir gramofondan
adsız kentlerin şarkıları çalıyordu...
Haydi acılara batmamış bir aşk söyle bana?
Yıkanmamış kıymamış bir aşk söyle?
Gözlerini yumdu erkek...
Bir ses duyuldu ardından...
"Ne kadaracı varsa bırakacağım I söylenme-
miş sözlerie yalan aşkları I paslı zincirieri, mah- -
pus türkülerini I kara bir sis gibi çöken umut-
suzluğu I bir gün çekip gideceğim ben bu şe-*
hirden..."
Ve çekip gittiL -
Güle güle çocuk!.. Saçlannı kesme artık uzat'
çocuk!..
hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr
Faks numaramız: 0212/ 513 90 98
TGS'den toplanüçağnsı
tstanbul Haber Servisi -
Türkiye Gazeteciler
Sendikası, medyanın
içinde bulundugu
sorunlan görüşmek \e
birlikte hareket tarzı
belirlemek amacıyla
basın meslek
kuruluşlannı ortak
toplantıya davet etti. 21
Ekim 1998Çarşamba
günü yapılacak
toplantıdan sonra basın
meslek kuruluşlannın
görüşlerini içeren ortak
bir deklarasyonun da
yayımlanması
bekleniyor.