25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
18 EKİM 1998 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER tstek yazısı 4 önemli davanın her oturumunda yeniden yazılıyor, ama sonuç bir türlü alınamıyor Susıırlıık mahkemelere gelemîyor KEREMILGAZ Eski Başbakanlık Teftiş Kurulu Başka- nı Kutiu Savaştarafından hazırlanan ve bu yılın ocak ayında basına sızdınlan "Su- suriuk Raporu". aylardır birçok duruş- mada istenmesine karar verilmesine kar- şın mahkemelere gönderilmiyor. Hukuk- çular; raporun bir an önce gönderilmesi gerektiğini belirtiyorlar. "Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaştarafindan hazırlanan tasdik- li bir raporun temin edilerek gönderilme- si içüı yeniden yazı \azjlmasma_" Bu ara karar aylardan ben Türkiye'nin karanlık birdönemımn aydmlatılması için açılan 4 ayn davanın her oturumunda ye- • 16 Mart davasının müdahil avukatlanndan Cem Alptekin, yalnızca kendi davalannda değil, diğer davalarda da yargırun ısrarlı isteğine karşın Susurluk Raporu'nun gönderilmemesini siyasi iktidann bilinçli bir tavn olarak niteledi. niden yazılıyor. Basına yansıdığı dönem- de Türkiye'nin gündemıne bomba gibi düşen ve devletin ıçmde var olan yasadı- şı yapılanmalarla kamuoyunun ilgisini çe- ken Susurluk Raporu bugün birçok dava- yı aydınlatması için Başbakanlık'tan izin bekliyor. Aylardan beri mahkeme karar- lanyla istenen rapora ise bugûne kadar hiçbiryanıt gelmedi. Mahkeme kararlanna karşın Susurluk Raporu'nun Başbakanhk'ça gönderilme- mesinin dikkat çekici olduğunu belirten 16 Mart davasının müdahil avukatlann- dan Cem Alptekin, "Yalnızca bizim dava- nuzda değil. sözü edilen diğer davalarda da yargınuı ısrarlı talebine karşın bu raporun gönderilmenıesi sivasi iktidann bilinçli bir tavır içindeolduğunu göstermektedir" de- dı. "Anlaşılan hükümet kendi haarlafüğı ve devlet adına, devlet tarafindan hukuk dışı faaüyetlerin ve işlenen suçlann ikran anlamında bir ilk sayılan bu tarihi beige- ye salt bu özelüği nedeımle resmiyet ka- zandırmakistemiyor" diye konuşan Alp- tekin, Kutlu Savaş'ın raporunun kamu- oyuna Başbakanlık tarafindan sunuldu- ğunda resmiyet kazanabileceğini \urgu- ladı. Raporun uzun zamandır mahkeme ka- ranyla istenmesine rağmen gönderilme- diği davalar şöyle: Tstanbul 6 No'lu DGM'de görülen Susurluk Davası. Kamuoyunda 'Kumarhaneler kralı' olarak tanınan Omer Liitfü Topal'm 28 Temmuz 1996'da lstinye'de öldürülmesi ile ilgiii dava. Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mah- kemesi'nde görülen da\ada. Ayhan Çar- kın. Ercan Ersoy, Oğuz Yonılmaz, Musta- fa Altunok, Serdar Özdağ, Ali Fevzi Bir, Sami Hoştan tutuksuz olarak, HalukKır- a ise gıyabi tutuklu olarak yargılanıyor. 16 Mart 1978'de tstanbul Üniversitesı önünde 7 kişinin öldürülmesi, 41 kişinin de yaralanmasına neden olan bombalama olayı ile ilgiii dava. Istanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden davada Mustafa Doğangıyabi tutuklu olarak, La- tif Akn ile Ozgün Koç ise tutuksuz olarak yargılanıyor. 8 Ekim 1978"de Ankara Bahçelıev- ler'de7TÎP'li LaÖfCan,FarukEr$an,Ef- raim Ezgin. Salih Gevenci, Hürcan Gür- ses, Osman Nuri Uzunlar ve Serdar Al- ten'in öldürülmesi ile ilgiii dava. Bu da- va da Ankara ağır ceza mahkemesinde sürüyor. ANAP 'Seçim CHP'ye bağlı' ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - ANAP Genel Başkan Yardımcısı Yüksel Yalova. CHP'nin protokolden vazgeçmesi durumunda hukümet ortaklannın bir araya gelerek seçim tarihini yeniden değerlendireceğini belirttı. ANAP Genel Başkan Yardımcısı Yalova, dün düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'nin 24 Aralık seçimlerinden sonra "manevTvat buhranı"na sürüklendiğini belirterek, "İnanç sistematiği ile oynadılar. Laik olanlar ve olmayanlar gibi aynmlarla toplum ikiye bölünmeye çahşıldı. AhJak bunalımı yaranlmak istendi. Susurluk sonrasında hukuk devletinde görülmemesi gerekenler yaşandı. Karakter sorgıriaması yapılıyor. Ortada kasetler dolaşıp duruyor. Siyasiiere döşen. ödün verilmeden hukuk devletinin gereklerinin yerine getirilmesi olmalndı" dedi. Pferinçek'ten mesaj Işçi Partısi Genel Başkanı Doğu Perinçek, yazılı açıklamasında, seçimin amacının Türkiye'yi yönetim krizinden kurtarmak olduğunu belirterek, aralık ayında yapılacak bir seçimin bugünkü parlamento tablosunu değiştirmeyeceğini söyledi. Perinçek, cezaevinden gönderdiği yazılı açıklamasında şu görüşleri kaydetti: "Sol güçbiıiiği yoluyla hukümet seçeneği yaratmadan seçime jptmek, cumhuriyet ievrimine karşı cinayettir. Hiç kimse. mafya-tarikat kiAvetlerini iktidar yapma prişimlerine alet ılmamalıdır, Araukta »ecim, FP ve DYP'yi aırtarmayave neşrulaş,ürmaya hizmet •der. Hiç kimse cumhuriyet levrimi ordusundan nafv a-tarikat güçlerinin lomutası altına ginmesini steyemez. Özgür bir eçim için, ÎP önderleri izerindeki yasaklar Lalkmalı. ittifak erbest olmalı. baraj alknıalıdır." ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART M e d y a d a k i r l i l i ğ e s o n k a r i k a t ü r l e r i Mısırlı yazar Prof. Naval El Saadavi'ye göre köktendinciliği Avrupa kışkırtıyor 'OrtadoğuBaâ'nıngüdütnünde' EBRU TOKTAR ANKARA - Mısırlı dünyaca tanınmış roman yazan, psikiyatrist ve gazeteci Dr. Naval El Sa- adavi, Arap petrollerinı ve Ortadoğu'dakj strate- jik dengeleri denetlemek isteyen ABD ve Batılı ülkelerin, 'köktendinciliği' özendirirken 'yeni dünyadüzeni maskesi altında' 3. dünya ülkeleri- nı sömürdüğünü vurguladı. Köktendinci baskısı altındakı kadın hareketinin gelişemediğini de vurgulayan Saadavi, Yahudıler tarafindan yayı- lan politik hareketlerin şeriatçı eylemleri ateşle- diğini söyledi. Saadavi, Batı desteği ile gelişen köktendincılığin artık tüm dünyayı tehdit etme- ye başladığını belirtti. 'Sıfir Noktasındaki Ka- dın' romanıyla ünlenen psikiyatrist, bilım adamı ve Arap feminist hareke- tinin önemlj isimlerinden E>r. Naval Saadavi, Arap toplumundaki kadınları 'pasifize' etmeye çalışan köktendincilik hareketi- nin, ulusal, demokratik ve sol hareketlere karşı Batı'nın özendirdiği 'al- ternatifbaskı girişimi' ol- duğunu anlattı. Saadavi, ekonomik, sosyal ve kültürel geliş- me içindeki toplumlarda kullanılan dinin, 'yeni bir sömürge' alanı yarattığı- na işaret etri. Daha önce yasaklanan Müslüman Kardeşler hareketinin Enver Sedatdöneminden sonra bakış değiştirerek 'yumuşanlmtş îslamı* sa- vunduğu görüntüsü verdiğini kaydeden Saadavi, köktendinciliğin bu yolla devletin tüm kurumla- nna sızdığını kaydetti. Serbest piyasa ekonomi- si ile liberal ekonomiyi savunan Enver Sedat dö- neminden bu yana özendirilen köktendinciliğin iktidara hükmedecek duruma geldiğine işaret e- den Saadavi, 1928 yılında kunılan 'Müslüman Kardeşler' îslami hareketinin, önce Kral Faruk ve Ingiltere hükümetince desteklendiğini belirttı. 1952'de Özgür Subaylar Hareketi tarafindan zayıflatılan Müslüman Kardeşler'in, Enver Sedat dönemindeki destekle yeniden güçlendiğini an- latan Saadavi, sonraki aşamayı şöyle anlattı: "Bu tarihten sonra Müslüman Kardeşler vizyon de- ğiştirdi. Çünkü Enver Sedat. ekonomik bunalım nedenivle kendini eleştiren muhaliflerini sustur- Cezayirli gazeteci Mulud Benmuhammed 'Şeriatçılann RP ile bağlan vardı' IZMİR(CumhuriyetEgeBürosu)-Ceza- yirii El Mücahit Gazetesi Yazıışleri Müdü- rü Mulud Benmıfhammed. Izmir Ulusal Güçler Birliği'nin çağnsı üzerine tzmir'de verdiği konferansta, Cezayirli şeriatçılann geçmişte RP ile bağlantılan olduğunu, FP ile de bağlantılan olduğuna inandığım söy- ledi. Cezayirli Mulud Benmuhammed, ülke- sindekj şeriatçı terörûn gelişimini anlattığı konferansta, terörün Cezayir'in bağımsız- lık mücadelesinin hemen ardından başladı- ğına dikkat çekti. Cezayir'in kurtuluşunun ardından askeri üslere, nükleer silahlanma- ya hayır dendiğini, Fransız parastnın kulla- nılmasmın reddedildif ini, perrolün vezen- gin maden yataklannın millileştirildiğini vurgulayan Benmuhammed, bu gelişmele- re karşı uluslararası tekel ve tröstlerin. ba- ğımsızhk karşıtlannın, aşın sağcı gizli po- lis teşkılatınuı, sömürgecilerin ve emperya- listlerin güçbirliği oluşturdukJannı söyledi. İstanbul'un da Cezayir'den kaçan şeriat- çılann banndığı bir kent olduğunu belirten Benmuhammed. ^Refah Parösi*nin DIIB- laria bağlannlan vardı. Şimdi de kesinlikk Fazilet Partisi'nin bağlantılan olduğuna inanıyorum" diye konuştu. mak için dini kullandı. Kendisi için İman eden başkan' namını kullandı. Bövlececihatgibiterö- rist saldmlar düzenleyen radikalier ortaya çıkar- ken diğer \andan da daha yumuşak görünen Müslüman Kardeşler güçtenmeye başiadL Müs- lüman Kardeşler. geçmiş deneyimlerinden \arar- lanarak\iz>onlannı değiştirdiler. Kültür, iletişün, şehir ve yerel yönetinüer, adhye ve parlamentova profesyonellik içinde sızdılar. Kendi sosyal servis ağlannı kurdular." Saadavi, dinin demokratik, sosyal ve ekonomik gelişme içindeki toplumlarla diktatörlüklerde kul- lanıldığına işaret ederek "Din, kitleleri aldatmak için çok uygun bir araçür" dedi. Dünya Banka- sı'nın gözetimi altmdaki libaralleşme sürecinin Hüsnü Mübarek döneminde de hızla devam etti- ğini vurgulayan Saadavi; doğal olarak îslami poli- tik hareketlerin teşvik edildiğini, S. Arabistan ve Körfez ülkelerince des- teklendiğini söyledi. Sa- adavi, Batı'nın Ortado- ğu'daki stratejik ve petrol çıkarlan için güçlendirdi- ği köktendinciliğin artık onlan da vurmaya başla- dığına işaret etti. Afganis- tan savaşında kullanılan, CIA tarafindan teknik yardım yapılan Îslami po- litik hareketin New Y- ork'taki Dünya Ticaret Merkezi'ni bombaladığı- na dikkat çeken Saadavi, -Köktendincilik artık tüm dünya için büyükteb- Hke"dedi. isci Partisi 'Türban eylemlerini Afganiler örgütlüyor' tstanbul Haber Servisi - Türban ve cuma eylemleri- nin başından itibaren 'CIA giidümündeki Afganiler' tarafindan yönetildiği iddia edildi. Kamuoyunda Müs- lüman GençUk adıyla bili- nen, Istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Ta»ip Erdoğan'ın arkada- şı MehmetGüney'in başın- da bulundugu Rahmet Grubu'nun Tayvan'dan pompalı tüfek getireceği, 60 dolardan alınan pompa- lı tüfeklerin 120 dolardan satılacağı öne sürüldü. Işçi Partisi (İP) Genel Başkan Yardımcısı Tayfun Tabakoğhı, "Türkrye'defa- aayet yürüten ABD vatan- daşı bir silah taciri, geçen hafta Tayvan'la yapöğı an- laşma sonucu silahlan kon- te>-nırlara yüklejerek Tür- kiye'ye getirecek. Kontey- nırtann açılmaması için gûmriikler ayarlanmış. Si- lahlar Karadeniz kıvısında bir hmana indirilecek" de- di. Cuma eylemleri Cuma eylemlerinin ise başından beri Afganiler ta- rafindan organize edildiği- ni öne süren Tayfun Taba- koğlu, "Afganilerbueyienı- lerin güvenliğini sağhyor. Polisin dagıtma taktiklerini bertaraf etmek için eylem- cileri yönlendiriyor. Arap ülkelerindeki İslamcı terör eylemlerinin hepsinde, CIA yönlendirmesindeki Afga- nilerin damgası var" dedi. Saldınlara tepki ÎP Öncü Gençlik Örgü- tü'ne bagh ögrenciler, Sos- yalist İktidar Partili (SlP) ögrenciler ve Özgürlük ve Dayanışma Partili (ÖDP) öğrenciler, üniversitelerde şeriatçılann solcu öğrenci- lere saldınlanna tepki gös- terdiler. IP Öncü Gençlik Istan- bul II Başkanı Gökçe Fırat Çulhaoğlu. SlP'li ögrenci- ler ve ODP Istanbul Üni- versiteleri Platformu'nun yaptıklan yazılı açıklama- larda, Ege Üniversitesi ve iTÜ'de şeriatçılann solcu öğrencilere yönelik saldın- lannın, Türkiye'de Batı destekli irticanm ayaklan- ma provalan olduğu belir- tildi. IRMIKIAYDIN ENGtlS aengin (a posta. cumhuriyet com. tr Çok değil on, on beş yıl önce med- ayı konu alan btryazrya rastlasak "Ne gisi var şimdi özel ve dar bir konuy- i okuyucuyu oyalamanın" derdik. leslek ustalarımız böyle yazılan gö- jnce surat ekşitip "Gazetecinin ken- isihaberolmaya başladıysa meslek- ; bir şeyler bozulmuş demektir" gi- isinden ağır fetvalar verirlerdi ve yer- en göğe de haklı olurlardı. Işimiz haber vermek; işimiz aklımı- ın erdiğince olup biteni yorumlamak. lepsi bu kadar... ...idi. Gazetecilikle ihale takipçiliği yap- ıak, büyük reklam ajanslanyla patron rasında aracılık edip komisyon kap- ıak, evinde siyasi partiler arasında ülle nikâhlan kıymak kimi gazeteci- snn "asli" işi oldu; haber yazıp yorum öktürmek de "yan" iş... Vna medyadaki bozulmanın belir- •\icisi, böylesi gazetecilerin değil, cylesi gazetecilere ihtiyaç duyan bir atronaj kurumunun uç vermesi oldu. Cne kadar gazete okuyucusu bile ol- layan, hemen hepsi "sürekli enflas- yıun" bereketli toprağında kısa sü- sde aşın palazlanmış bazı işadamla- ılle de medya patronu olmak gibi Göstertirim Haaa!.. Yazdırtınm HaaaL başlangıçta hepimize tuhaf gelen tut- kulara kapıldılar. Bizcileyin saftorik gazeteciler olup biteni pek de kavramazken, göz açıp kapayana kadar "Babıâli patronlan" kimlik değiştirdiler. Zaten çok sürme- di, "BaiHâ//"dedağıldı. Ikitelli, üçtelli, çiftetelli filan oldu. Soru: Meslekten olmayan işadam- lan neden ille de bir gazete, bir tele- vizyon sahibi olma yanşına girdiler? Çok mu kârlı? Yoooo!.. Eğer başka yan (ya da ön) işleriniz yoksa medya patrontuğundan servet- lere servet katmak pek mümkün de- ğil. Gün gelir cepten vermediğinizde sevinirsiniz. (Inanmayan varsa, bir gün bize, Cumhuriyet'e buyursun. Ona gelirimizi, giderimizi sergileyelim; en yüksek maaşı alan arkadaşımızın bordrosunu gösterelim. Mali yönetim sorumluluğu üstlenen arkadaşlanmı- zın ikramiye dönemlerinde nasıl ho- murdandıklannı anlatalım.) Çok mu keyifli? Yoooo!.. Evet, bu meslek epey keyiflidir; a- ma bu meslek keyfinden en az pay alan da herhalde patrondur. Peki, çok mu önemli? Evet!.. lyi kötü bir medya aygıtına sahip ol- mak bugünün Türkiyesi'nde çok önemli. Düne kadar devlet erkini oluş- turan "yasama-yürütme-yargrr\\n ar- dından "dördüncü kuvvet" diye anı- lan medya, bugün neredeyse "birinci kuvvet" konumuna yükseldi. Batı'da "medya demokrasisi" diye bir kavram ciddi ciddi tartışılıyor. Yan iletkenlerde ve bilgisayar teknolojisin- de son on beş yılda yaşanan devrim- lerden sonra kamu bilincinin oluşu- munda, yönlendirilmesinde medya hemen hemen rakipsiz. Eh, kirienmenin, çürümenin, yasa- dışı kazançların, vurgunlann böylesi- ne yaygınlaştığı, kara para yağmurla- nnın bardaktan boşanırcasına yağdı- ğı bir düzende medya gibi çok güçlü biraygıta sahip olmak, paha biçilmez bir koruyucu kalkanın ardına gizlene- bilmek demek. Siyasetin, silahlı-silahsız bürokrasi- nin, iş dünyasının tepelerinin kirliliğe bu kadar bulaştığı, çürümenin batağı- nagırtlağına kadar gömüldüğü bir dü- zende "temiz kalabilen" kişi ve kurum çok az. Siyasette, adalette, sonu pa- radadüğümlenen bürokratik kararlar- da kendine avantaj sağlamak isteyen "Korkusuz Yiğit"lerin ellerindeki med- ya aygıtlannı "göstermek"ten çok "göstertirim haaa", "yazmak"tan çok "yazdırtınm haaa", "açıklamak"tan çok "açıklatınm haaa" işlevinde kul- lanma hesapları, kendi açılanndan "doğru" bir hesaptır. Bunun örnekle- rini yaşadık, yaşıyoruz ve yaşayaca- ğız- Kasalarda nice siyasetçinin, nice bürokratın, nice rakip işadamının özel yaşamındaki kara noktalan, iş yaşa- mındaki kirli sayfaları ayan beyan e- den kasetler, belgeleryatıyor. Yeri gel- diğinde bunlann ucu gösterilip "Gös- tertirim haaa!.. Yazdırtınm haaa " den- diğinde de açılmaz sanılan kapılar açı- lıveriyor, aşılmaz sanılan engeller aşı- Irveriyor. 0 yüzden Çakıcı kasetleri aslında buzdağının su yüzüne çıkmış küçük parçalanndan ibaret. ••• Ama, gözünüzden kaçmamıştır, ya- zının başlığında da, içinde de "yaza- nm haaa" değil "yazdırtınm haaa"; "gösteririm haaa" değil "göstertirim haaa" dendi. Türkçenin ses lezzetle- rini hırpalama pahasına bu çetrefil sözcüklerin yeğlenmesi boşuna de- ğil. Alaattin Çakıcı-Korkmaz Yiğit bant muhabbetlerinden sonra med- yada yaşanan toz dumanda, köpek- siz köyde değneksiz dolanabileceği- ni sanan paranın hükümdarlarına mesteğinin onurunu korumaya karar- lı "gazeteciler", gözlerini kırpmadan "Nah göstertirsin, nah yazdırtırsın; becerebiliyorsan kendin göster, ken- din yaz" demekteter. Peki buna rağmen gene de yazdır- tabilir, göstertebilirler mi? Mümkün. Bu meslekte salt san basın kartı ta- şıdığı için kendini "gazeteci" sanan ve kendine "gazeteci" denen birileri var. Onlar zaten hep vardı. Hep az idi- ler, ama hep vardılar... POLİTtKA GÜJNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA v Güle Güle ÇocukL' Önce uzun bir sessizlik... Yağan yağmur bir yaşam kesitinden anılan anımsatır insana... Erkek geride kalan sevdaları toplar bir bir... Kadın artık 'kocasına' dönmüştür... Dışa düşmüş yaşam değişmez, ama acı ve- ren anılarla bütünleşirsevgi... Kadın, kocasının kollannda uyanır bir sabah, sonra kendi kendisiyle hesaplaşır... Kadın buz kesmiş yalnızlıklann ortasında ko- nuşur "Bir yana gözyaşlannı koy I Benimkileride ek- leyerek I Coşkulanmızı ve kaygılanmızı I Kıs- kançlık ve üzüntüleri I Güvensizlik ve korkulan I Bunlann hepsini topla I Ve gör ne denli ağır bastıklannı I Sevginin verdiği kısacık mutluluk- laryanında." Gözlerimizi kapattığımızda akşamüstü yağ- murlanyağıyor... Biraz Pablo Neruda okuyorum, biraz Behçet Necatigil... Variığımın yetişemeyeceği gelecek zamanlar- da düşlerim karşıma çıkıyor birden... Tüm mevsimlerde akan hüzünlü ırmaklar, çocukların çığlıklarıyla birleşiyor; yalnızlığın keyfi olan akşamlar, düşlerle birlikte yağmurlu bir gece yansı serinliğiyle buluşuyor... Sakın saçlannı kesme artık uzat ve salıver rüzgâra karşı... Gözlerin mavi sevişmelerden yorgun düşme- sin!.. Bırak kahkaha ve şamatayla yol alsın fırtına; bırak yaşam lacivert bir kadrfeye bürünsün otu-, zundan sonra... Jean Jouve'la o yalan soğuk ve boğucu ge- cenin karanlığında; kuşlan çevrene topla, birsi- garayakkeyfince... Unutma 'yürekii' olmak başka 'korkmamak' başkadır... Ben akıllı olanlan sevdim hep, yüreksiz ve kav- gadan kaçanlan değil!.. , Ben türkülü çiçekli dallannı seviyorum aşkın« acı veren meyvelenni değil!.. Bir sevgi selinin ortasındayım, hüzünleri bir kenara ittim artık... • Işkenceciler, sorgucular, gardiyanlar bile; söküp alamamıştı benim aşkımı... : Aldın ve gittin... - Güle güle çocuk!.. -' • • • Şakaklanmda işkence izi, gözlerimde demir sürgü... Vazoda kurumuş bir çiçek, duvarda soluk bir fotoğraf... Ren'e Char'dan Ahmed Artf'e, Paul Elu- ard'dan Hasan Hüseyin'e dek akıl almaz yitiş- lerin, rastlantılann izini sürdün mü hiç? Ben yangın sonrası bir orman gibi hüzünlü; sense ölümün rengine sözcükler anyorsun... Farkımız bu! Aşk ölünce içimde bir kıpırti belirdi... Bak bir çift acılı gölge Ivanov'un Tannsal me- zan üstünde bizi izliyor... Ben ellerimin erişemediği yerierde yüreğimi aydınlatmak istiyorum; ben bir kaçışın geride bı- raktığı sevdamla avunuyorum... Bir umudun yok oluşu yüreğimi dağlıyon kay- bolan çocukların türküleri içimi yakıyor... Dün gece Robert Graves'ten okudum; Nev- zat Çelik'in Alan Yayıncılık'tan çıkan yeni şiir kitabı 'Sevgili Yoldaş Kurbağalar'da 'Sevgililer Günü'nü anımsadım... "sana çiçekalırken iskelede I elime değen eli kaldı aklımda I soğuktu şubatın ortası I nasıl tu- tar çingene kızının eli /bir rakı kadehinin beyaz- lığını I birahaneler boyu nhtım caddesi'ni/ topal bir değnek gibi yürüdüm I sanınm o gece I kade- he her uzanışında esmerI kontüheriçine aldım I kar beyazı ellerini". Gün gelir yürekte hüzün de söner sevgi- limL Mutluluğun ve acılann olduğu yerde yeni bir aşk filizlenir... Hüzün ve mutluluk birden yaşanır; ben bu- nu yıllar önce öğrendim... Sen el sallamadan aynlıp gittin!.. Tek suçum sana zarar vermemekti, anlamadın!.. Kadınsa kocasının kollannda uyandı her za- manki gibi!.. Haydi sana iyi yolculuklar çocuk!.. • • • Bu bir sonbahar hüznü, bu bir sevda arayı- ş.!.. Tüm kaçışlann adresi belli değil midir? Erkek ne kadar acılar tatmış, aynlıklar yaşa- mıştı... Kötü geçen bir güzü ve umutsuz bir aşkı an- latan, rüzgârlaria savrulan kâğıt parçalanna yazılmış bildirileri anımsatıyordu son mektup... Son telefon konuşmasına ne diyordu acaba? "Sen beni anlayamıyorsun!" Yağmur yağıyordu... Sonbahar aynlıklar mevsimiydi... Yıldızsız bir gecede eski bir gramofondan adsız kentlerin şarkıları çalıyordu... Haydi acılara batmamış bir aşk söyle bana? Yıkanmamış kıymamış bir aşk söyle? Gözlerini yumdu erkek... Bir ses duyuldu ardından... "Ne kadaracı varsa bırakacağım I söylenme- miş sözlerie yalan aşkları I paslı zincirieri, mah- - pus türkülerini I kara bir sis gibi çöken umut- suzluğu I bir gün çekip gideceğim ben bu şe-* hirden..." Ve çekip gittiL - Güle güle çocuk!.. Saçlannı kesme artık uzat' çocuk!.. hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212/ 513 90 98 TGS'den toplanüçağnsı tstanbul Haber Servisi - Türkiye Gazeteciler Sendikası, medyanın içinde bulundugu sorunlan görüşmek \e birlikte hareket tarzı belirlemek amacıyla basın meslek kuruluşlannı ortak toplantıya davet etti. 21 Ekim 1998Çarşamba günü yapılacak toplantıdan sonra basın meslek kuruluşlannın görüşlerini içeren ortak bir deklarasyonun da yayımlanması bekleniyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear