Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
18EKİM1998 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
KUSBAKISI MEMET BAYDUR
Beckett'ın oyıııılan gibi sağkuıı
Vladimir ile Estragon. Ya da Didi
ile Gogo. lki serseri, bir yol kenann-
da Godot adında birinin gelmesini
beklerler. Bekleyiş uzadıkça uzar, dal-
ga geçerler. söyleşirler, tartışırlar, kü-
ser banşırlar.
Vodvillere, sessiz komedi fîlmleri-
ne göndermeler yaparlar ve arada sı-
rada bekledikleri noktanın doğru "nok-
ta", bekJedikleri zamanın doğru u
za-
man" olup olmadığını düşünüp kuş-
kulanırlar.
tki kişi dahabelirirderken. Eli ma-
şah, buyurgan Pozzo ile kölesi Lucky.
Didi ile Gogo. Pozzo'yu Godot zan-
nederlerönce. Pozzo ise onlan eğlen-
dirmek için Lucky'yi dans ettirir ve
"düşündürür."
Onlar gidince bu sefer küçük bir
çocuk belirir. Bir habercidir bu. Go-
dot'nun bugün gelemeyeceğini, ama
yann muhakkak gelecegini bildirir
Didi ile Gogo'ya. Birinci perde kapa-
nırken iki serseri intiharetmeyi düşü-
nürler.
tkinci perde de aynı sahneye açılır,
ama birinci perdenin kuru ağacı bir-
kaç yeşil yaprak koyuvermiştir. Didi
ile Gogo beklemeye devam ederler.
Pozzo ile Lucky yine gelirler, ama bi-
ri kör, diğeriyse dilsizdir artık. Onlar
gidince haberci çocuk gelir ve Go-
dot'danhabergetirir. Belli belirsiz bir
haberdir bu. Serseriler oradan çekip
gideceklerini söylerler ama korkuyla
kanşık bir umutla beklemeyi sûrdü-
rürler.
Yirminci yüzyıl tiyatrosunun baş-
yapıtlanndan biri, belki en önemlisi-
dir Samuel Beckett'in Godot'yu Bek-
lerken adlı oyunu. Hüzünlü, gûlünç bir
bilinç oyunu.
Ağır bir düşüncenin altında ezil-
meyen. "hafiT' bir metin. Cahillere
"Ne var bunda yahu, bunu ben de ya-
zanm" dedirtebilecek bir ustalıkla
yazılmış çetin bir cevız.
Beckett'i Amerikan sahnelerinde
tanıtmış biryönetmen, yazara herke-
sin herkese sorduğu o enayi soruyu yö-
nelttigini anlatır: Godot kımdır, nedir,
kimin nesidir? Bir an olsun durakla-
madan yanıtlar Beckett: Bilseydim
oyunun metninde söylerdim kim ya da
neoldugunu...
Beklemenin ya da beklentilerin ha-
yat kazandığı, anlam kazandığı umar-
sız bir güldürüdür Godot'yu Bekler-
ken.
Hepimiz, herkes bir şeyler anlanz
bu oyundan. Nereye çekseniz oraya gi-
den bir text degildir oysa. Tam tersi-
ne, bizim kıyünk postmodernlerin bi-
le kolay kolay "bozamayacagı" gra-
nitsi sağlam bir yapısı vardır. Yine de
hepimiz, herkes bir şeyler anlar bu
oyundan. Gerçekten bir âhir zaman kla-
siğidir Godot.
eckett'i hiç okumamış
olmak ya da sahnede iyi bir
yapımda seyretmemiş
olmak neye benzer peki?
Boyard sigarası tüttürüp
viskı içerek gülümsemeyi
bilmemeye benzer belki.
Kendini mutlu zanneden
cennet öküzlerinin arasmda
tedirgin, komik ve
kimliksiz yaşamamn acısmı
bilmemeye de benzeyebilir.
Beckett'i bilmemek
Brancusi'nin heykellerini
bilmemeye benzer.
Ne diyordu Pablo Neruda, Corta-
zar için? Cortazar'ı hiç okumamış ol-
mak, ömrü boyunca hiç şeftali yeme-
miş olmaya benzer. Beckett'i hiç oku-
marruş olmak ya da sahnede iyi bir ya-
pımda seyretmemiş olmak neye ben-
zer peki? Boyard sigarası tüttürüp vis-
ki içerek gülümsemeyi bilmemeye
benzer belki.
Kendini mutlu zanneden cennet
öküzlerinin arasında tedirgin, komik
ve kimliksiz yaşamamn acısını bil-
memeye de benzeyebilir.
Beckett'i bilmemek Brancusi'nin
heykellerini bilmemeye benzer. Yağ-
mur altında balık tutmamış insanlar-
dır belki Beckett'i bilmeyenler. Ama
saçmadırbütün bunlar. Ne Cortazar'ın,
ne Neruda'nın, ne de Beckett'in yeri
yoktur yakm ya da uzak çevrenizde.
Bunu da en iyi Beckett bilir. Nobel
Edebiyat Ödülü'nü alıp, bütün para-
sını dostlanna, kimi genç yazarlara
sessizce dagıtmış; Paris'te bir ihtiyar-
lar evinde, içinde bir yatak, bir masa
ve bir iskemle olan odasında yapa-
yalnız ölmüştür. Yazdığıyla hayatı ara-
sında bir milimetre aynm bulunma-
yan ender bir ademoğludur Samuel
Beckett. Yalanı tümüyle dışlar ve so-
nuçlanna sessizce, yazarak ve susa-
rak katlanır. Beckett, sözcüğün her
anlamıyla "aşkuı" bir insandır.
tnsanın insana ettiğiyle başlar an-
latmaya, tannnın insana ettigini de
anlatır ama durmaz orada, insan ol-
mak, hayvan olmak... Belki yalnızca
eşek olmanın yan etkileri üstünde du-
raklar, sonra pılısını pırtısını toplar,
komşu çorak ülkelere taşınır. KâtipÇe-
lebi gibi o da bilir: Dünya küfürle yı-
kılmaz. zulümle yıkılır. Yirminci yüz-
yıl edebiyatı üstünde "entelektüel bir
kan lekesi" gibidir Beckett.
Hayatına ve gende bıraktığı büyük
yapıtın tümüne baktığırraz zaman Bec-
kett'in bir tiyatro sevdalısı olduğunu
görüyoruz. Bütün karanlığına, karam-
sarlığına, acıklı güldürüsüne. loş tra-
gedyasına ve kendisini mümkün kı-
lan mizah dolu kötümserliğine rağmen
Beckett tiyatroya âşıktır. Krapp'ın Son
Bandı'nda, Mutlu Günler'de, Eh Joe'da.
Ne Nerede'de, bütün oyunlannda, bil-
diri ne olursa olsun öne çıkar bu tiyat-
ro sevgisi, tutkusu. Şiirle, düzyazıy-
la, hikâye, roman olarak yazabilece-
ği birçok yapıtı OYUN olarak yaz-
mayı yeğlemiştir.
Haldun Taner'ın Fasulyeciyan'a
söylettiğı gıbı. tıyatro dediğimiz iki ka-
las bir hevestir. Ama yine Sayın Ta-
ner'intaa 1976 yılında yazdığı gibi "Bu
heves, iki kalastan da önemUdir. Ka-
lasstz hevesle tiyatro olur da, hevessiz
kalaslaria hiçbir yere vanlamaz. Bu he-
vesi, devlet, Ugisizliği ile dışardan, ti-
yatrocular da ihtiraslan ile içerden
baitalariarsa, tiyatro nasügetişir?" Bu
da Beckett'in oyunlan kadar sağlam
bir sorudur.
Nobel ödüllü Joşe Şaramago'ya göre şöhretin tek olumlu yanı daha çok insanı tanımak
6
Aslında en büyük devrim aşktır'• Hayatımda aldığım en
büyük ödül kanm Pilar'dır. îşin
aslma bakarsan en büyük ödül
aşktır. Eğer böyle bir dünyada
komünist olmasaydım, beş
para etmez bir aptal olurdum!
• Her şeye karşın neden ve
nasıl şöhret olduğumu çözmek
zor. Şöhret olmam herkesten
çok beni şaşırtıyor. Nobel
Odülü kazanmam çok
etkileyici. Birtakım sözler
söyledim, birtakım kitaplar
yazdım ama asıl 'neden' bir
türlü açıklanmıyor. Bazı
şeylerin yanıtsız kalması da iyi
ashnda. Çünkü her şeyin
yanıtını bilmek yazma
sürecimde beni kısıtlardı.
Kültür Servisi-Bu yıl altı yüz bin do-
lar değenndeki Nobel Edebiyat Ödülü
'Körleşme' ve 'RkardoReis'inÖldüğü
Yıl' adlı kitaplann yazan Portekizli Jo-
seSaramago'nun oldu. Son beş yıldır adı
Nobel Edebiyat Ödülü adaylanyla bir-
likte anılıyordu yazann. Isveç Akade-
misi'nin ödülü Şaramago'ya verme ge-
rekçesi "didaktik hayal gücüne daya-
nan ve ironi içeren gerçeklik öğesi güç-
lü yapıtlan"ydı. Geçen yıl ödülü Dario
Fo'nun kazanmasına pek çok tepki gel-
mesine karşın yazın dünyası Sarama-
go'nun ödülünü, karşısında Sabnan Rüş-
dü gibi güçlü bir aday olmasına karşın
memnuniyetle karşıladı. Türkçede ya-
yımlanmış hiç kitabı olmayan Sarama-
go'nun "Körieşme" adlı kitabı kısa sü-
re sonra Can Yayınlan tarafından ya-
yımlanacak.
Saramago bu yılki Nobel Ödülü'nün
sahibi oldugunu Frankfurt Kitap Fu-
an'ndan evine dönmek için uçağını bek-
lerken adını hoparlörle anons eden bir
hostesten öğrendi. O anki duygulannı
ve tepkilerini şöyle anlatıyor: "tçimi
çok garip bir duygu kapladı. NobelOdü-
lü'yle ilğili olarak son § yıMır adım ge-
çiyordu. Ama, öyle çok büyük yazar her
yıl aynı nedenle anılıyor ki... ben de ar-
ök alışmıştun. Aday olmanın bir ilginç-
liği kalmamışa. llk tepkim yokuluğa de-
vam edip evime dönmek oldu. Ancak
yayıncım ısrar etti. O zaman hostese ge-
ri nasü çıkılacağını sorduk. Biri uzun
bir koridonın önüne götürdü. Orada
yapayalnızdun. Birden, büyük şejlerin
bile aslında küçücük, önemsiz şeyler ol-
dugunu hissettim."
Komünist olmasaydım.^
Jose Saramago, Nobel Ödülü alan ilk
Portekizli yazar. 1922 yılında evsiz, top-
raksız bir köylü ailenin çocugu olarak
geldi dünyaya. Ailesi Lizbon'a taşuıdı-
ğmda daha iki yaşındaydı. Bu göç Sa-
Şöhret olnuım benişaşırtiyorThe Independent on Sunday gaze-
tesinin yazarla yaptığı bir söyleşi-
den kesitler aktanyoruz.
- Son ldtabuuzda şöhretin gelip ge-
çen bir rüzgâr otduğunu beörtmişii-
niz. Sizi şöhret konusunu irdetemeye
iten şey neydi?
- Kitabın kahramanı boş zamanla-
nnda başka insanlar hakkında gaze-
telerle dergilerden bilgi ve fotoğraf
toplayan bir çocuk. Özel bir meslek
grubuna yönelmiş değil bu merak.
Sporcular, aktörler, aktrisleri birik-
tiyor, sonra onlan 1 'den 100'e kadar
sıraya koyuyor. Şöhret ûzerme böy-
le bir yorumda bulunmam kitabm
karakterinin merakından kaynakla-
nıyordu yani.
Kişisel fıkrimi soracak olursanız
şöhret başlı başına olumlu bir kav-
ram degildir. Insanlar bazen kötü
şöhret de kazanabilirler. Yani sade-
ce gemş bir kıtle tarafından tanınmak
demektir şöhret. Okulda. mahalle-
nizde, kasabanızda, kentinizde, ülke-
nizde ya da bütün dünyada meşhur
biri olabüirsiniz. Ama şöhretinizin ça-
pı ne olursa olsun illa sizi tanımayan
birileri kalır.
'Sorumluluğunuz arHyor"
Şöhretin benim için tek olumlu
yani daha çok insan tarafindan tanın-
mak değil de daha çok insanı tanı-
mak oldu. Okurlanmdan mektuplar
aldığımda kitabı okuyup bir şeyler ka-
zanmış olan kişilerle bire bir diy alo-
ğa girmiş oluyorum. Bu açtdan ba-
kıldığında şöhretin iyi bir şey oldu-
ğu söylenebilir.
Yazar olunca şöhret sorumlulugu-
nuzu da armnyor. Örneğin Ronakio
da bir şöhret, ama hiçbir Ispanyol ya
da Brezilyalı ona mektup yazıp "Uç
gön önce atüğuuz gol h^atuuı de-
~l
bakıyonıııı'' demez. Eğer yaptıgımz
işle insanlara bir şeyler veriyorsanız
ramago için erken yaşta gelen bir dönüm
noktası oldu.
"Ailem Lizbon'a taşınmasaydı asla
yazarotamazdnn''diyor Saramago: "Ba-
bam doğru dürüst okuma yazma bilmi-
yordu. Ancak ve çokzorianarak adını ya-
zabOiyordu. Annemin hiç okuma-yazma-
sı yoktu. Bütün havan da öyle gecti. Ak-
rabalanm çoğunlukla a>m durumday-
dh Dönüp gerhe bakmca... dünya>~a on-
lar gibi olmak için gelmemiş olduğumu
düşünüyorum."
Gençlik döneminde para kazanmak
için okulu bırakmak zorunda kaldı. Bir
çevirmen, muhabir ve yazar olmadan
güzel bir şey şöhret.
- Bu kadar çok tanınacağınızı, in-
sanlarm peşinizden koşacağmı dü-
şünmüş müydünüz hiç?
- Kesinlikle hayır! Hayatun bo-
yunca sadece birkaç arkadaşıyla ile-
tişim halinde olan, sıradan bir va-
tandaştım ben. Kitap yazmaya baş-
ladığımda bile ellinin üzerinde oku-
rum yoktu.
Hatta uzun süre en büyük yazın-
sal etkinliğim köşe yazılan yazmak,
zaman zaman da bu yazılan kitap
halinde yayımlamak oldu. Bir insa-
nın yazısının yayımlanması bana da
herkes gibi keyif veriyordu. Sonra
kitaplanm çıkmaya başladı. Bir, iki,
üç... altı, yedi derken hâlâ ünlü de-
ğildim ve ünlü ohnamaya alışmıştım
arnk. Ancakzamanla nedeni anlaşıl-
maz bir şekilde insanlar kitaplanmı
okuyup beğenmeye başladılar. Bu
da bana şöhret getirdi elbette.
Ancak her şeye karşın neden ve
önce pek çok getir-götür işinde çalıştı.
llk romanını 25 yaşındayken kaleme al-
dı, ancak yayımlatmadı. Bu dönemi ta-
kip eden 26 yıl boyunca tek kelime bi-
le yazmadı. Bu dönemdeki suskunlu-
ğunu "Drveceğim birşey yoktu" sözle-
riyle açıklıyor. 1979 yıfından sonra ise
yazarlığa adadı kendisini.
Kayıp zannettiği ilk kitabı ise bulu-
narak 50 yıl aradan sonra yeniden ba-
sıldı. Kendisine danışıldığında tek ke-
limesinin bile değiştirilmesini istemedi-
ğıni açıkladı.
Saramago, Portekiz Komünist Parti-
si'ne üye. Yirmi yıllık Salazar döne-
nasıl şöhret olduğumu çözmek zor.
fnsanlar size gelip kitaplannızı be-
ğendiklerini söylediklerinde sevini-
yorsunuz elbette, ancak neden be-
ğendiklerini sordugunuzdayanıtala-
mayacağınızı biliyorsunuz ya da bi-
risi bana gelip "Kjtabauzha>atımı de-
ğiştirdi" dediğinde hep "Nasıl degiş-
tirdi ki, kitabı okumadan önce haya-
tmız nasıkit, şimdi nasıl,hayatnuz na-
sıl değişti'' diye sormaktan zor tutu-
yorum kendimi. Şöhret açısından ba-
kılacak olursa, insanlann söyledik-
leri bu sözler ve şöhret olmam her-
kesten çok beni şaşırtıyor. Nobel
Ödülü kazanmam çok etkileyici bir
şey örneğin. Her şey çok basitmiş
gibi görünüyor. Birtakım kitaplar
yazdım, birtakım sözler söyledim.
ama asıl 'neden' bir türlü açıklana-
mıyor. Ancak bazı şeylerin yanıtsız
kalması da iyi aslında. Çünkü her
şeyin yanıtını bilmek yazma süre-
cimde beni kısıtlardı.
^Kendini beğenmiş biriyim'
- Peki 'kendini begenmiş'lik dere-
ceniz nedir?
- Bilemiyorum. Bunu sanmm çev-
remdeki insanlar daha iyi yanıtlaya-
bilirler. Bana kendini beğenmiş biri
olduğumu söyleyenler var. Kendini
beğenmişliğin insana özgû bir şey
oldugunu düşünüyorum. Köpekler
kendini beğenmiş olamazlar örne-
ğin. Kendim için de orta derecede
kendini beğenmiş biriyim, diyebili-
rimsanınm.
- Samuel Beckett gibi dünyayı in-
kâr eden \azarlar var. Siz hiç böyle
bir egilime girdiniz mi?
-Kesinlikle hayır. Kendinizi biraz
soyutlayabilirsiniz, ama insan düş-
manlığı ya da dünyanm inkâr ediî-
mesi kesinlikle anlamadığım bir şey.
Ben kimim ki dürryayı inkâr edeyün?
Bu, kendini beğenmişliğin de ötesin-
de, kendini büyük görmek olur.
minde yazın alanında hiçbir faaliyet gös-
termeyen yazar neden komünist oldu-
gunu şöyle açıklıyor:
"Yeryüzünün doğal kaynaklannın
\iizde 4O'ı 225 kişinin elinde. Bunu an-
İayabiliyor musunuz? Eğer böyle bir
dünyada komünist olmasaydım beş pa-
ra etmez bir aptal olurdum!"
Yazann ilk romanı Manuel De Pintu-
raeCaligrafıa (Resim ve Kaligrafi'nin
El Kitabı) 1977 yılında yayımlandı. Bir
ressamm ve yazann yaşamjnı anlatan ki-
tap aynı zamanda otobiyografik bir ni-
telik taşıyordu. Aşk ve etik tartışmala-
nndan yola çıkıyordu kitap; ön plana
çıkardığı ana tema ise bireysel ve top-
lumsal baskılardı. Uluslararası ününü
ise 1980'de Memorial Do Convento ile
kazandı. 18. yüzyılın ortalannda geçen
roman monarşi ve kilisenin otorite sa-
vaşlannı konu alıyor.
Saramago'nun bugüne kadar yayım-
lanmış o>ıınlan. öyküleri, romanlan, şi-
irleri, şarkı sözleri, anı ve gezi yazılan
var. Yazar. 1984 'te yayımlanan 'Ric-
hardo Reis'in ÖMügü Yıl' adlı kitabıy-
la The Independent Foreign Fiction (Ba-
ğımsız Yabancı Roman) ödülünü ka-
zandı, Portekiz dışında da tanınan ünlü
bir yazar oldu. 1936'da, Salazar döne-
minin başlannda. Lizbon'da geçen ki-
tapta kendisini bulduğunu belirtiyor ya-
zar.
'Hepimiz körüz, bakıyoruz'
1995 yılında yayımlanan 'Körieşme'
ise birden ve anlamsız bir şekilde kör olan
bir adam üzerine ahlaksal bir öykü ni-
teliğı.taşıyor. The Times eleştirmenle-
rinden Lisa Jardine. Saramago'yu Kör-
ieşme'deki epik anlatımından doîayı Oc-
tavio Paz'a, insanın kmlganlığını anla-
tışındaki başansından dolayı da Primo
Levi'ye eş tutmuştu.Tann anlatıcısının
medenıyet içinde korkunç bir yolculu-
ğa çıktığı kitabı üzerine şunlan söylü-
yor:
"Ne düşündüğümü merak ediyorsa-
mz bu kitapla anlarmak istediğim hepi-
mizin körleşmeye başladığı değildi Ben-
ce körleşmhoruz. Hepimiz körüz. Kö-
rüz ama bakıyoruz. Bakabilen ama gör-
me>en kör insanlar."
Saramago. 1991 yılında yayımlanan
O Evangel Ho Segundo Jesus Cristo
(Isa Peygamber'e Göre Evangelium)
başlıklı yapıtla başta Vatikan olmak üze-
re birçok Hıristiyanın tepkisini topladı;
lsa Peygamber, bir sokak kadınıyla ya-
şayan birisi olarak, 12 havari de 12 ay-
yaş serseri olarak betimleniyor. Sara-
mago, kitabmın aldığı tepkiler üzerine
de şunlan söylüvor: "Vatikan'm nedü-
şündüğü. ne dedigi beniilgilendirmez. On-
lar orurup öbür dünya için dua etsinler.
Ben bu dünyada jaşryorum. Por fa\or!
Ben ontara herhangi bir zarar vermedim.
Ama onlann Galıle'den engizisyon man-
kemesine kadar \ apılan şe> ler için özür
düemeleri gerek. Ğalile'nin dedikleri-
nin doğruluğunu kabul etmeleri en az 300
yılaldb"
Yazar 'Bütün tsimler" adlı metafizik
tarzdaki son yapınnda nüfus kayıt da-
iresinde çalışan küçük bir memurun öy-
küsünü anlatıyor. Kaydedilen isimlerden
birine takılması ve bu ismin peşinden sü-
rüklenmesi memuru trajik olaylann içi-
ne süriiklüyor.
Tam anlamıyla kansına âşık bir insan
Saramago: "Ha>atımda aldığım en bü-
yük ödûl kanm Pilar'dır" dıyor, "işin as-
una bakılırsa, en büyük devrim aşkür".
Saramago. ödülünü 10 Aralık'tadüzen-
lenecek bir törenle alacak.
L A R ?
Spice Girls çizgi
fılm oluyor
• Splce Clrls çizgi
fılm oluyor. Disney,
grup elemanlannın
öykülerini anlatan uzun
metrajlı bir çizgi filmin
hazırlıklanna başladı.
Çizgi filmde
seslendirmeyi büyük
olasıhkla grup
elemanlan üstlenecek.
Filmin, daha sonra
televizyon için kısa bir
çizgi diziye
dönüştürülebileceği de
söyleniyor.
• Leonardo Dl
CaprlO, Danny
Boyle'un yeni fılmi
'The Beach'de
oynamayı kabul etti.
Alex Garland'ın aynı
adlı romanından
sinemaya uyarlanan
filmin çekimlerine 1999
yılının Ocak ayında
başlanacak. Boyle'un,
Di Caprio'nun rolü için
ilk önce Evvan
McGregor'u
düşündüğü. ancak
sürmekte olan diğer
film çahşmalan
nedeniyle McGregor'un
bu rolü kabul edemediği
belirtildi.
• David Lyncii yeni
filminin çekimlerine
önümüzdeki ay basjıyor.
The Straight Story adlı
filmde, 73 yaşındaki
yaşlı bir adamın, hasta
olan erkek kardeşiyle
ilişkilerini düzeltmek
için yaptığı 6 haftalık
yolculuk konu ediliyor.
• Luciano
Pavarotti, tngiiiz
Mail on Sunday
gazetesine yaptığı
açıklamada önümüzdeki
temmuz ayında
Nicoletta Mantovani ile
evleneceğini açıkladı.
Pavarotti, eski eşi
Adua'dan üç yıl önce
boşanmışrı.
• Splke Lee, 70'ii
yıllann ünlü pomo ve
rock yıldızı Pepe
Valentine'in yaşammı
anlatan 'Summer of
Sam' adlı filmin
çekimlerine başladı.
Filmde John
Leguizamo. Jennifer
Esposito, Patti Lupone,
Mira Sorvino, Bebe
Neuwirth ve John
Savage rol ahyorlar.
• Jodle Foster
Hollyvvood'un en pahalı
oyunculan
sıralamasında Julia
Roberts'a yetişti. En iyi
Yardımcı Kadın Oyuncu
dalında iki Oscar
ödülüne sahip olan
Foster, yeni fılmi 'Anna
andtheKing' için 15
milyon dolar alacak. 19.
yüzyılda geçen film, bir
Ingiliz bayan
öğretmenle Siyam Kralı
arasında yaşanan
ilişkiyi anlatıyor
• Mel Clbson
'Fahrenheit451' adh
filmde oynamayı
reddetti. Gibson
önümüzdeki günlerde.
Charles Dickens'ın
romanından sinemaya
uyarlanan 'iki Şehrin
Hikâyesi' adlı filmde
rol alacak.
Sandra Bullock.
'Gun Pouer' adlı filmin
hem yönetmenliğini,
hem de başrol
oyunculuğunu
üstlenecek.
• Dustin
Hoffman. Ernest
Hemingway'in 'Across
the River and Into the
Trees' adlı romanından
sinemaya uyarlanan
filmde rol alacak.
Hofrman'ın rol arkadaşı
ise adı henüz
açıklanmayan 19
yaşında bir öğrenci.
• Krlstin Scott
ThOmaS, Sean Penn.
Anne Bancroft, James
Fox ve Derek Jacobı.
ltalyan yönetmen Peter
Haas'ın yönettiği "Up
The Villa' adlı filmde
rol ahyorlar.
• Rolllng stones
grubu üyelerinden Keıth
Richards, Batı
Sussex'deki Wittering
kasabasında bulunan
Memorial Hall adlı r
konser ve gösterı
salonunun onanmı için
30 bin pound bağışladı.
Salon, I. Dünya
Savaşı'nda yaşamını
yitiren Wittering"liler
anısına 1922 yılında
inşa edilmişti Richards
ise, Rolling Stones'un
1966 yıhndaki ilk
başanlı çıkışının
ardından VVittering'de
bir ev satın almıştı.
• Nastassja
KinSkl. kocasını I
öldürmeyi planlayan bir
kadmın yaşamının konu
edildiği 'Double
Indemnity' adlı filmin
başrolünde. John
Landis'in yönettiği
filmde aynca Lara
Flynn Boyle ve Dan
Aykroyd rol alıyorlar.
• Antonio
Banderas yaptığı bir
açıklamada. Andrew
Lloyd Weber'in
'Operadaki Hayalef
müzikalinin sinema
versiyonunda başrolü
oynayacağına emin
oldugunu belirtti.
• Carmen
POSadaS, "Pequenıas
Infamias' adlı kıtabıyla
Ispanya'nın önemli
edebiyat ödüllerinden
olan 'Planete Ödülü'ne
değer bulundu.
• Steven
Spielberg sinema
dünyasının en büyiik ve
en donanımlı film
stüdyolannı kurmaya
hazırlanıyor. Bu girişim
Spielberg 'ün 200
milyon dolanna mal
olacak. Stüdyolan
tartışmalı bir alanda
kurmaya hazırlanan
Spielberg, şimdiden
çevrecılerin tepkilerini
ahnaya başladı.
• Marilyn
Monroe nun Bert
Stern tarafindan çekilen
ve 'The Last Sittıng"
olarak adlandınlan 10
fotoğrafi düzenlenen bir
açık arttırmada 10 bin
sterline satıldı.
Londra'da düzenlenen
müzayedede
Monroe'nun 194O'lı
yıllarda Tom Kelley
tarafından çekilen bir
portresi ise 150 sterline
alıcı buldu. Bu
fotoğraflann üç yıl
sonra bir takvimde
kullanılacağı belirtildi.
Müzayedede aynca -
Greta Garbo portrelen
detoplam 53 bin 610,
sterline satıldı.