25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 EYLÜL 1997 PA2ARTESİ CUMHURİYET EKONOMI Konut fonunda biiyük zarar • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk-İş Araştırma Merkezı'nce yapılan araştırmada. Konut Edindirme Yardımı Fonu'nda hak sahiplerinin 72.1 trilyon liralık zarara uğratıldığı vurgulandı. Araştırmaya göre, fonda biriken 126 trilyon 421 milyar liranın 81 trilyon 541 milyar liralık bölümü Errüak Bankasf nın vadesiz hesaplannda tutulurken. geri kalan 44 trilyon 880 milyar Iira ise Kamu Ortaklığı Fonu. Toplu Konut Idaresi ve TEAŞ senetlerinde değerlendirildi. GAP'ta toprak reformu • ŞANLIURFA(AA)- Toprak reformuy la birlıkte GAP'ta şimdiye kadar 1029 kişi toprak sahıbi oldu. 6 bın kişiye dağıtılmak üzere de 300 bin dönüm arazi hazır bekJıyor. Toprak sahıbi olanlar arazı bedellenni 4 yıl ödemesiz. 14 yılda lOeşittaksitte ödüyor. Ziraat Mühendislen Odası Gaziantep Şube Başkanı Recep Kaşmer ise. GAP'la yalnız tanm sektöründe 1.9 mılyon kişiye iş olanağı sağlanacagını söyledi. Türkiye'ye kaçak giren 2 milyon ton akaryakıtm ekonomiye faturası 1 milyar dolar Akaryakıttafiyatkarmaşası FİLtZGÜMÜŞ Milh Gü\enlık Kurulu'nun (MGK) iste- ğı ûzerine gündeme gelen, Habur sınır ka- pısından getirilen ve devletin vergı ve fon kaybına neden olan "akaryakıt sınır ticare- b"'. Irak"ın yanında Azerbaycan ve tran sı- nırlannda da olmak üzere toplam 11 ilde sürüyor. Türkiye'deki toplam 5 rafineride akaryakıt üretimi yılda 26 milyon ton ıken. sınırticaretiyle getirilen akaryakıt miktan 2 milyon tonu buluyor. TÜPRAŞ'tan alım yaptıklan için fiyat re- kabeti ıçine giremeyen toplam 13 akarya- kıt dağıtım şırketi. akaryakıt üzerindeki yüksek vergi ve fon uygulaması nedeniyle. bu bölgelerden vergısız ve fonsuz. litre başına 30 bin lıra ucuza getinlen akaryakı- tın kendileri için haksız rekabet yarattığına dikkati çekiyorlar. MGK'nin isteği ûzerine harekete geçen Maliye Bakanlığı \e Güm- rük Müsteşarlığı"nın da sınır tıcaretiyle ge- tirilen akaryakıtta, TÜPRAŞ çıkışlı akarya- kıt üzerindeki vergi ve fon uygulamasını başlatacaklan yönündeki açıklamalar, sayı- lan 10'u bulan vergi ve fonlar ûzerine dık- katleri çevirdi. Petrol Ofisı ve Türkiye'deki diğer dağıtım şirketleri gibı TÜPRAŞ'tan alım yapan Kuzey Kıbns Türk Cumhuriye- ti'nde (KKTC) sadece düşük oranlı iki ver- gi uygulanmasından dolayı akaryakıtm ya- n yanya daha ucuz olduğu dikkati çekıyor. Irak'tan kamyonlar ve tırlarla getirilen mazotu satın alarak. ûzerine vergi ve fonla- n ekledikten sonra satışa sunacaklan açık- lamasını yapan Petrol Ofisi Genel Müdürü Mehmet Gültekin. "Irak'ın yanında, İran ve \zerbaycan'dan büy ük miktarda akarya- kıt girisi sağlanıvor. Bu vaklaşık 11 ilde sü- rüyor. Bu tkaret vılda 2 milyon tonu aşnuş durumda. Bunun vergi ve fon kaybı da >ak- Akayakrt ûzermdeki vergi, fon ^ekesintifer I Tüpraş 5.60GümrükV. Dagtım Şır. DağrtımŞir. Dağıtım Şır Bayi Bayı Bayı 15.00 AFİF 280.00 Akar. TQk. V 4.40 Kâr+Masraf 0.57 NaKive(iznn8 1.10 FoePayf 5.58 Kâr+Masraf 0.32 ffâdiye rizmiîj 0.66 FsB Psv Satş 15.00 KDV Sınır ticaretivle Türkhe'ye giren ucuz benzin akar>akıt şirketlerinin tepkisini çekiyor. laşık 1 milyardolardolayuıda. Tüketki ucuz bir şekilde elde ediyor ama devletin ciddi öl- çiide vergi ve fon kaybı söz konusu. Şu anda tüketiciye ber ne kadar pahalı geliyorsa da petrole sübvansivon devam ediyor. Tİ'P- RAŞ'm ilk altı av lık zaran 36 trüyon Iira ol- du. TÜPRAŞ'ın rafineri kâr marjını ûzeri- ne koyarak satış yapmasına hükümct mü- saade etmiyor" dedı. Gültekin. akaryakıt pıyasasındayüzde 54 pazar payına sahip ve yüzde 94'ü kamuya ait olan Petrol Ofisi"nin özelleştırilmesi ça- hşmalanyla ilgili olarak. "Özelleştirmenin blok. bölgesel va da depolar itibanvla olup olmavacağına ve TL PRAŞ'la bağlannsı ko- nusuna OzeUeştinne İdaresi karar verecek. Zannediyorum bir iki av içerisinde bu konu- da net cevaplar alabileceğiz" dedı. Türkiye Akaryakıt Bayılen Petrol ve Gaz Şirketleri Işveren Sendikası (TABGtS) ve Turcas Petrolcülük Yönetım Kurulu üyesı KavaBabanda. 1997'nın akaryakıt dağıtım şirketlen ıçın sıkıntılı bir yıl olduğunu belırt- tı. Baban. "Bu yıl akaryakıt pazan çok kan- şık durumda. Sınır ülkelerden gelen akarva- kıtsıkıntıyaraüyor. Birtaraftanvergisiylefo- nuy la resmj rekabet yapmaya çalısacaksınız, diğertaraftan vergisizfonsuz akary akıt ph>a- saya sürülecek. Böyle bir şeyin kariul edilme- si mümkün değiT dıye konu^tu Kıbns 'ta benzin 70 bin Iira KKTC Ekonomi Bakanlığı'ndan Kam- biyo Dairesi Müdürü Yusuf Giilçür'ün verdiği bılgiye göre, KKTC'de kurşunlu, süper ve normal benzin 70 bin. mazot ve gazyağı 43 bin. fueloil 35 bin Iira. Kıbns devletının akaryakıta herhangi bir süb- vansıyonu olmadığtnı belirten Gülçür. KKTC ile Türkiye'deki akaryakıt fivatla- n arasındakı fıyat farkı konusunda, U KK- IC'de akaryakıt üzerinde sadece iki fon var. Akaryakıt Fiyat İstikrar Fonu ve Tu- rizm Teşvik Fonu. Türkiye'de, çok sayıda- ki vergi ve fonlar fiyatı yükseltiyor" diye konuştu. Olkeve gereklı akaryakıtı TÜP- RAŞ'tan sağladıklannı belirten Gülçür. Türkiye'nin, KKTC'ye akarv akıt fiyatla- n konusunda herhangi bir ındinmın de söz konusu olmadıöını sövledi. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA Manila -16.8 -: Cakarta Kuala Lumpur feankok J Hon-Kong Sngapur Seul t Tokyo <î Amsterdam/a Zünh 1 ^ Frankfurt -*4 1 ^ -11.2 ! > -10.2 \î^ -€4 0° -7.2 ^ -4.3 fC "2.3 !l 'fe- -4.7 " Ö -4.2 Pans -3.7 Pasifik Okyanusu'nun doğu kıyılarında de- niz yüzeyi ısısındaki dengesizlikten kaynakla- nan El Nino hava sistemi dünya iklimini allak bullak ederken güneybatısında bir başka. bu sefer mali fırtına dünya ekonomisini fena hal- desarsıyor. HazirandaTayvan'da orta derece- li bir devalüasyonla başlayan mali istikrarsız- lık bu hafta tam kapsamlı bir mali, hatta eko- nomik krize dönüşme eğilimi göstermeye baş- ladı. Piyasa duvardan düştü... Geçen hafta per- şembe ve cuma günleri Güneydoğu Asya borsaları çok şiddetlı düşüşler yaşadılar. Hafta ka- pandığında, birhaf- tada Manila yüzde 16.9, Cakarta yüz- de 14.1 Kuala Lum- pur yüzde 10.2 de- ğer kaybetmişti. Bölgenin mali mer- kezi Hong Kong'un, geçen haftaya ka- dar bu krizden etki- lenmemiş olması krizin geçici olabileceğini de düşündürüyordu. Ancak Hong Kong'un da haftayı yüzde 8.4 gibi korkutucu bir düşüşle kapatmış olması piyasalardaki tüm iyimserliği ortadan kaldırdı. Böylece borsaların yıl başın- dan bu yana gerilemesi. dolar bazında, Tay- land'da yüzde 70, Malezya'da yüzde 32. Sın- gapur'da yüzde 23. Endonezya'da yüzde 22'ye ulaşıyordu. (International Herald Tribu- ne28/08/97). Deutsche Morgan Grenfell-Singapur'aan Angus Armstrong'a göre "Dövizler daha da düşecekler" (Financial Times 30/08/96). Sin- gapur'da çalışan Solomon Brothers'dan Ja- mes Mitchel, daha renkli ifadelerle durumu şöyle tarif etti "Piyasa duvardan düştü. Aca- ba top gibi sıçrayacak mı, yoksa yumurta gi- bi dağılacak mı?" (Los Angeles Times 29/08/97). Çok yakın zamana kadar dünya ekonomisi- nin yeni merkezleri olması beklenen ve yatınm- cıların adeta gözü kapalı gittiği "Asya Kaplan- lan"n\n bu krizı kısa zamanda atlatacağına gü- venenlerin sayısı gittikçe azalıyor. Hemen tüm yorumcular bir de güven krizinden söz ediyor- lar. Pasifik'te Fırtına Asya borsalarındaki gerilemenin banka krizine yol açıp açmayacağı henüz belli değil. Bugün Güney Asya ülkelerinin içine düştük- leri mali krizin arkasında bıri uzun diğer ıkisi da- ha kısa dönemli üç ekonomık ve bir de politik etken yatıyor. Krizin uzun dönemli nedenlerı- ne geçen haftalarda, bu kriz daha yeni başlar- ken değinmiştim: Ucuz ve disiplinlı işgücü kul- lanımı ve sürekli yeni kapasite kurulmasıyla, bir anlamda yaygın bir sanayileşme yoluyla ve güçlü bir bürokrasi denetıminde sürekli yaban- cı sermaye girişine dayalı hızlı büyüme mode- li. Birçok yorumcu, içerde, baskıcı bir yaygın sanayileşmeye. dışarda da ihracat seferberli- ğine dayalı bu modelin sonsuza kadar sürme- yeceğini vurgulamıştı. Örneğin Andre Gunder Frank daha 1978'de, Asya ülkelerinde, salt ıh- racata dayalı sanayileşmenın sınırlarına değin- miş ve bir aşamada bunun da aynı ithal ıkame- sinde olduğu gibi cari işlemler ve döviz krizine yol açacağını söylemişti. Daha yakın bir tarih- te 1994'te Prof. Paul Krugman Foreing Affa- ires'te (1994 Cilt 73 Sayı 6) bu soruna değın- diğinde şiddetli eleştirılere hedef olmuştu. An- cak ne derler "Korkunun ecele faydası olmaz." Bu sanayileşme modeli geldi ve içerde güçle- nen bir ışçi sınıfının daha yüksek ücret ve orta sınıflann demokrasi isteğine ve de açgözlü bü- rokratların senelerdır sürdürdükleri mali talan ve yolsuzluğun doğal sınırlarına dayandı. Ge- çen iki yıl içinde, bu söz konusu ülkelerde dış ticaret açıkları büyümeye, ekonomik büyüme hızı gerilemeye başladı. Ancak her halükârda büyüme hızı yüzde 5 civarında seyrediyordu. Asya mucizesi üzerinde ikıncı uzun dönem- li olumsuz etken Çin ekonomisinin dışa açılma- sı ve bir ihracat seferberliğine girmesi oldu. Montreal'deçıkanChinaAnalystbültenininya- zarı Chen Zhao'ya göre "Güney Asya ülkele- ri Çin 'den gelmeye başlayan tehdidi zamanın- dagöremediler. Çin 1993'te Yuan'ıdevalüeet- ti ve arkasmdan ihracatı teşvik için bir seri uy- gulamayı devreye soktu" (Financial Times). Geçen birkaç yıl içinde Çin bölge piyasaların- da, Güney Asya ülkelerı aleyhine önemli geliş- meler kaydetti. Kısa dönemli ekonomik etken ise iki sene önce ABD Dolan'nm hızla değer kazanmaya başlamasıyla ortaya çıktı. Bugün kriz içindeki İyi bir eğfflm için ÖNCE COCUĞÜSonra OKULU TANIMALI Milli Eğitimin amaçlarını benimsemiş Atatürk ilke ve İnkılâplarına bağlı Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen öğrenciler yetiştirmeyi ilke edinen bir okul. Turgut Ozal Bulvarı Sahil Yolu No; 3 (Dengemek-Beltaş Yanı) Kartal Istanbul, Tel:(0216)387 27 00(6hat) ülkelerin paralan dolara bağlı olduğu ıçın, do- ların nispeten zayıf olduğu 1980'lerde ve 1990'ların başında, ucuz kredi olanaklarından, ihracatta avantaj sağlayan bir döviz ortamın- dan faydalandılar. Ancak dolar 90 yene düş- tükten sonra, 1995'ten bu yana istikrarlı ola- rak yükselmeye başladı. Böylece söz konusu ülkeler için avantajlı döviz ortamı hızla yok ol- du; cari açıklar büyümeye ve dış borçlar şiş- meye başladı. Pıyasaların bu ülkelerin yüksek büyüme hızını ve döviz oranlarını daha fazla kaldıramayacağını düşünerek tutum almaya başladığı noktada hem fonlar piyasadan çekil- meye. hem de yerli yatırımcılar kendı ülkeleri- nin paralarını "short-selling"e başladılar: Ken- di ülkesinin parasıyla borç alıp, bunu satarak döviz almak ve kendı ülkesinin parasının düş- mesini beklemek. Bu "şhort-selling" kısa za- manda hisse senetlerin'e've'tahvillere de sıç- radı. Düne kadar istikrarlı dövize alışmış uluslara- rası yatırımcılar için şimdi. Solomon Brot- Aıers'ın bölge analistlennden Kapur'un ifade- leriyle "yepyenı bir oyun" (Wall Street Journal 25.8.97) söz konusu. Belki de bu yüzden bır- çoğu topunu alıp başka arsaya gırmeyi tercıh ediyor. Geçen sene Güneydoğu Asya ülkele- rine toplam 2.3 milyar dolar yatırdığı hesapla- nan ABD kaynaklı 68 yatırım fonunun ağusto- sun 20'sinden bu yana 2.1 milyar doları bölge borsalarından çektığı söyleniyor. Bölge borsalannda. geçen haftaki anı geri- leme başka çok tehlikeli bir krizin de kapısını araladı. Ucuz yabancı kredi ortamında bölge ülkelerinde yatınmcılar dolarla borçlanıp, al- dıklan krediyi gayrimenkule yatırmışlar ve bir spekülatif köpük yaratmışlardı. Hem bu gayri- menkul piyasası hem de hısse senetlerini kar- şılık göstererek alınan borçlar yüzünden şim- di bankalann mali bünyesının hızla zayıflama- ya başladığı söyleniyor. Bu sürecın nereye ka- dar yozlaşarak bir banka krizine yol açıp aç- mayacağı ise henüz belli değil. Megaloman yöneticiler Asya Kaplanları denen ülkelerin hepsi. Fili- pinler hariç, son derecede baskıcı rejımlerle yönetiliyorlar. Bu ülkelerin yöneticıleri, ülkele- rinin ekonomik başarısını, demokrasiyı değil de "Asyalı değeıieh" benimsemiş olmalanna borçlu olduklarını düşünüyor ve insan hakları ihlallerine ilişkin eleştirılere kulaklarını kapatı- yorlardı. Bu rejimlerin liderleri de kendilerinı, tüm diktatörier gibı birer dâhi olarak görüyor ve bunu herkese de gös- termek için devasa proje- lere gırışıyorlardı. Endonezya dünyanın en uzun köprüsünü, Ma- lezya da dünyanın en yük- sek binasını ve en büyük barajını yapıyordu. Tay- land bölgede ilk uçak ge- misine sahip olan ülke olarak övünüyordu. Sin- gapur diktatörü, halkın her adımını izleyebilmek için tüm adayı bilgisayara bağlı bir izleme odasına çeviriyordu. Kocaman egoların masajlanması için yapılan bu projeler muazzam fonlar emdiler. Şimdı ekonomik kriz kapı- ya dayanınca hem 'Asya- lı değerter'ln mucizesine hem de bunca sene ken- dilerinden fedakârlık ıste- yen bu liderlerin becerıle- rine ilişkin şüpheler hızla artıyor. Yolsuzluklara iliş- kin birbiri ardına patlayan skandallar da bu yıpran- ma sürecıni hızlandırıyor. Bugün Asya Kaplanla- rı'nın içine düştüğü du- rum, ekonomik krizin çok uzun olmayan bir süre sonra politik sarsıntılara da yol açacağını düşün- dürüyor. X ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Eğitim ve Ötesi Yeni ders yılının başında. eğıtimde "karmaşa- nın" tedirginliği ile "umudun" güzelliği bırlikte ya- şanıyor. Toplumsal umudu yeşerten noktalar, sekiz yıllık kesintısiz temel eğitimin uygulamaya konulması ve bunun için gereken parasal kaynakların sağlan- masında gösterilen duyarlılıktır. Bundan sonra ya- pılması gereken. toplanan parasal olanakları en etkın ve verimli bir biçimde değerlendırmek ve bu amaçla sağlıklı bir "kurumlaşmaya "yönelmektir. Temel eğitimi nicelik ve nıtelik yönlerıyle eksik- siz bir düzeye çıkarmak gerekir. Ancak eğitimin bundan öteki basamaklannm da gelıştırılmesi, eko- nomik ve toplumsal kalkınmaaçısından birzorun- luluktur. Kısaca, zorunlu temel eğitimin sekiz yıla çıkarılması. asıl bundan sonra, anaokulu, lise ve yükseköğretım basamaklannm da güçlendirılme- siyle tamamlanmalıdır. Oysa siyasal iktidarın tam da bu aşamada iki bü- yük yanlış yaptığı görülüyor. Eğitimde karmaşaya yol açan bu yanlışlardan bi- rincisi, yükseköğretim kurumları öğrencıleri için çı- kanlan "başansızlık affı" yasasıdır. Mıllet Meclisi, çok hızlı bir biçimde, yasama görevleri arasında saydığı başarısız öğrencilere sınav hakkını bu ya- sayla verdi. Universite öğrenimı sırasında yapılan sınavların ve venlen notlann tümüyle eksiksız olduğu söyle- nemez. Ancak bu yanlışlık ve eksiklerin "düzeltme yeri" TBMM değildir. yükseköğretim düzeninın yı- ne kendisidır; daha doğrusu yükseköğretim ku- rumlarının iç ışleyışı bu sorunu çözebilecek bir özellik taşımalıdır. Meclıs'in bu işe kanşması tam anlamıyla yanlıştır. Yapılan, öğretim üyelerini kü- çümsemenin ötesındedir: yükseköğretimde ku- rumlaşma ve nıteliğın yükselmesi, siyasetin karış- masıyla yeni bir "denn yara" almıştır. Başansızlık affına. YÖK Başkanı dışında karşı çıkan olmadı; universite yönetımlerinin ve özellikle de öğretim üyesi sendika ve derneklerınin bu konudakı "sus- kunluğu" ise ayrı bir sorundur. İlk ve lise öğretimın- de "ders kıtaplannın seçıminin" ana-babalara bı- rakılması da birçok bakımdan yanlıştır. Önce, ana-babalar. ülkemızm okur-yazarlık du- rumu göz önünde tutulursa. bu konuda "yeterli" sayılamaz. En son nüfus sayımı sonuçlanna göre, çağ nüfusunun, yanı altı yaş üzeri nüfusun yüzde 19,5'u okur-yazar değildir. Yani her beş kişiden bı- ri, okuma-yazma bılmiyor. Bu oran kadınlarda yüz- de 28'ın üzerindedir. Okur-yazar olanların da beş- te biri. "dıplomasız" okur-yazar ve yüzde 57'den fazlası da beş yıllık ılkokulu bitiren okur-yazardır. Öğrenci ana-babalarının, bu durumda yaklaşık beşte dördü, ders kitabı seçmede gereken ve eko- nomide "alıcı uyanıklığı" denılen satın alanın bilgi düzeyi bakımından yetersız sayılmalıdır. Çok büyük çoğunluğu evlenirken "eşlerıni" bile seçmemiş olanlardan çocuklarının okuyacağı ki- tabı seçmelennı ıstemenin nesnel dayanağı bu- lunmuyor. Sonra. ilköğretim ve lise kitapları, sayı olarak, yüzbinlerce basılmak durumundadır; en çok satan bir romanın bite baskılarınt, üçer-beşer btnlerle ya- pabildiği bir ortamda, ders kıtab! pazarı çok bü- yük boyutlarda sayılmalıdır. Ancak sayı çokluğu, her zaman "düşük fiyat" ve "yüksekkalite" sonu- cunu vermez. Bu nedenlede ılgıli bırımlerın katılı- mıyla bir "ön elemenın "yapılması gerekir. Daha sonra, kıtap seçme ışıni ana-babaların üst- lenmesıyle öğretim işinin asıl öğesi olan "oğret- men" bir yana bırakılıyor. Bir öğretmene okutaca- ğı ders kitabını seçme olanağı verecek kadar gü- ven duyulmuyor mu? Eğitim. ekonomik ve toplumsal etki ve sonuçla- rıyla uzun dönemli gelışmenin itici gücüdür. Bu gü- cün, kurumsal yapısı. ışleyişi ve evrimiyle, toplum- sal yaratıcılığı arttırmasının sağlanması büyük önem taşıyor. Cep serbest Bölge Modeli Bavul ticaretinde son aşama FATMA KOŞAR Yıllık ticaret hacmi 10 milyar dolann ustünde ol- duğu tahmın edilen bavul ticaretını kayıt altma al- ma çalışmalarında son aşamaya gelindı. Dış Ti- caret Müsteşar Yardımcı- sı Kûrşad Tüzmenm v erdığı bilgıye göre. yük- leme - boşaltma ve güm- rük işlemleri için Salıpa- zarı Rıhtımı. Yenikapı. Zevtınburnu gibi bavul ti- caretınin yapıldığı pazar- larda Atatürk Hav alimanı (AHL) serbest bölgesine bağlı cep serbest bölgeler oluşturulacak. Kargo şir- ketleri başta olmak üzere, burada faalıyet gösteren firmalara AHL'de venı şube açma olanağının sağlanması öngörülüvor. Söz konusu model uvgu- lamaya geçene kadar Ma- liye Bakanlığfnın 61 Sa- yıh KDV Tebliği yürür- lükte kalacak. lhracatçıların altyapı eksikliğıni neden göste- rerek karşı çıktığı cep serbest bölge modelinın. bir süre uvgulanacağmı. gelişmelere göre karar verileceğini belirten Dış Ticaret Müsteşar \ ardım- cısı Kürşad Tüzmen. "Bu sistcmin ihracatçıvı ra- hatlatacağı kanısındayız. Bu koşullarda daha ivi bir çözüm düşünemiyorum. Firmaların işi koîaylaşa- cak" dedı. Tüzmen şöyle devam ettı: "Eski merinde. büro- larda hem gümrük hem maliye memuru bulunsun deniliyordu. Bizce maJiye- cilerin bulunması zorun- lu değil. Gümrük \f üste- şarlığı'nca yapılması ge- reken de özel faturanın sadece ikinci ve iiçüncü maddesini onaylayarak yurtdışına gönderilmesi. Böv lelikle bu onaytı fatu- ranın bir av içinde. satıcı- ya intikal etmesini öngö- rüvoruz. Bu işlem fırma- lan rahatlatacaktır. Çün- kü sorun uygulamada çı- kıyor. Dolayısıyla. söz ko- nusu uygulama çözüme giden ilk adım olacak. Kargo şirketlerinin, satın alınan ürünleri AHL Ser- best Bölgesi'nde yapıla- cak depolara kovmasını ve burada işlemleri yapa- rak göndermesini öngö- rüyoruz." Laleli Esnaf v ee Sanat- kârlar Odalan Bırliği Başkanı Suat Yalkın. bu modeli yeterli bulmadığı- nı. başanlı olunamayaca- ğını öne sürerek "AHL'ye bağlı yükleme-boşaltma işlemlerinin orurnıasu alı- cı ve saücmuı alışması çok uzun süre alır. Müşteri. ba\ ula doldurup, işlerine geldiği gibi kamyonlan ayarlavarak gönderiyor. Bu işlemleri oraya giderek nasıl yapsınlar? Sistemin ne kadar vüriiyeceği şüp- heü" dedî. Modeli destekleyen Den Sanayıcileri Derne- ğı Başkanı Turgut Koşar ise "Biz yeni bir serbest bölge kurulmasına ya da Laleli gibi verlerin serbest bölge yapılmasına karşıy- dık. Bu modelin başarilı olacağı kanısındayım. Orurması biraz zaman alacak, ancak 61 Sayılı KD\' Tebliği bu süre için- de yeterli olur" diye ko- nuştu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear