25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 29 AĞUSTOS 1997 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER 30 Ağustos 1922'den Günümüze... PlDf. Dr. TÜRKAN SAYLAN ÇYDD Genel Başka U lusal Kurtuluş Savaşı- mızm her aşaması des- tansı bir öyküdür. Bin- bir entrika\la I. Diinya Savaşı'na sürüklenip kuzeyde. güneyde, do- ğuda. batıda, tam yedi cephede yıllarca savaşıp telef olan Osmanh'dan geriye kalan yorgun. bitkin ve umutsuz insan- lann tek beklentisi, artık kendi küçücük dünyalannda rahat yaşamaktı. Kimse, ama kimse. hiçbir şey için yeniden sa- vaşmak istemiyordu. Babamla amcam iki lise öğrencisi olarak, ellerinde okul çantalanyla köp- rü üzerinden Sultanahmet'teki evlerine dönerken askere alınmışlar ve evlerine "Annedğiın bizi merak eöneyin, düğü- ne gidiyoruz" diye bir pusula göndere- bilmişlerdı. Babam, Galiçya'daensesın- de birkaç şarapnelle. yaralı ve baygın olarak bır siperde kalmış, tam beş gün sonra bulunmuş ve ömrünün sonuna dek çiğ ete bakamamıştı. Amcam, Işkod- ra'dan saralı dönüp genç yaşında ölmüş- tü. Kayınpedenmse, Sina ÇöliTnde tn- gilizlere esirdüşüp tam sekiz yıl Hindıs- tan'da hapis kalmış, döndüğünde eşinın karnında bıraktığı bebeğini sekiz yaşın- da bir kız olarak bulmuştu. * Milyonlarca ailenin de benzer bezgin- lıkler ve yitikler içinde oldugu düşünü- lürse, o günlerde, hiç kimsenin savaş- mak istememesi ve bir güçlü devletin mandası altına girmenin tek kurtuluş olarak görülmesi de anlaşılır bir açıkhk kazanacaktır. •m Tüm bu olumsuz koşullarda, tam ba- ğımsıziıgın. yapılacak bir Ulusal Kurtu- luş Savaşı" yl'a gerçekleşebflecegine inan- mak ve buna eylemli olarak gınşmek, yalnız \ e yalruz Mustafa Kemal'in düş- İeyeceği, öngöreceği, başı çekeceği ve başarabileceğı bir olguydu. Bitkin ve umutsuz, bu nedenle de her koşula baş eğmeye razı halkı, bu ülküyle yeniden ayağa kaldınp savaştırmaksa kuşkusuz dünyarun en zor işlerinden biriydi. Kurtuluş Savaşı sırasında, ^sker ka- caklannı engellemek amacıyla kurulan lstiklal Mahkemeleri'ni ve eylemlerini bu nedenle çok i>i anlamak ve anlat- mak, bugünün Türkiyesi'nde. ülkenin bir ucundan öbürüne pasaportsuz gide- bilen her yurttaşuı en önetnli görevidir. Ulusal Bağımsızhk Sa\aşı'nın en olumsuz koşullarda. eğitılmış asker gü- cü, para. silah vb. hiçbir ciddi kaynak yokİcen başanya ermesini sağlayan tüm etkenleri algılamak. kavramak ve bu gerçeklen gelecek kuşaklara. bütün can- fılığı ve açıklığıylaaktarmakda boynu- muzun borcu olmaİMİır. Mustafa Kemal'in, taküçüklüğünden ben. tam bağımsızlığa inanmış bir ön- der olarak kendini yetıştirmesi ve tüm ülküdaşlarının önüne geçerek savaşıp düşmanlan topraklanmızdan attıktan sonra, kendı kendını yöneten özgür bir ulus olmayı ana hedef olarak ortaya ko- yabilmesi, bundan sonuna dek ödün ver- memesi ve çevresındekilerin, böyle bir sonuca ulaşabıleceğinı hayal bile ede- memelerinin yarattığı engellemeleri aşa- bilmesi. kuşkusuz en önemli hareket noktasıdır. lyi bir asker. bır devlet ada- mı. ufku çok geniş bir halk insanı. bir eğitimci vb. olmanın dışında. Gazi Mus- tafa Kemal Atatürk'ün en önemli özel- liği. her türlü olumsuzluklara karşın, ke- sin olan "tam bağımsızük"'ülküsünü ödünsüzbir inançla sürdürmesıdir. Akıl- la, mantıkla. bilgiyle ve siyasetle birle- şen bu inançtır. yorgun. birbinnden ko- puk ve yoksul ulusa, en olumsuz koşul- larda başkaldırtan ve sonuca ulaşüran» "Askerin yok" denince "bulunur", "pa- ran yok" denince yine^bulunur", "sila- huı yok" denimce "o da bulunur" ve u bu adamlar asker mi. üzerinde üniformala- n bile yok" denince de "benim askeri- min üzerinde hangi giy si varsa o. onla- nn üniformasıdır'" yanıtı, bu kararlılığın ve yoktan fışkıran, fışkırtılmak istenen gücün çok açık ve anlamlı birörneği de- ğil midir? Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın. tüm olumsuz koşullara karşın kazanılması- nın temel nedenı. düşman bellenenlerin. bir başka ülkede. "serhat boylannda", "uzakuzakcephelerde'" olmayıp halkın kendi kapısına gelmış. evine girrmş, ocağını yakmış yıkmış. kansının kızmın ırzına geçmiş olmasıdır Gerçek anla- mıyla yüzyıllardır aynı topraklarda do- ğup büyüyen, üreyen ve ölen msanlann, vatan bildikleri kendı topraklanna gırip halkı tutsak (esır) etmış bir düşmana karşı. kendi öz varlıklannı v e anayurt- lannısavunmalannın. çok farklı sonuç- lardoğurabileceği ve tüm sayısal üstün- lüklere karşın "hakh"ve "mazlum" ta- rafın insanüstü bir çabayla başanya ula- şabileceği tarihsel bir kanıt olarak orta- dadır. Mısakı Milli smırlanmızı kazanma- mıza imzasını atan son zaferin öyküsü- ne gelince, 6 Ağustos 1922"de alınan "saldın" karanndan sonra son hazırlık- lar başlamış. 20 Ağustos 1922'de Mus- tafa Kemal, Batı Cephesı Karargâhf na. yani Akşehir'e gelmış ve 26 Ağustos 1922sabahı •'saldınya geçme"> buyruğu- nu vermiştı. 20-21 Ağustos 1922 gece- sı tüm komutanlarla. hanta üzerinde sa- vaşın aynntılan ve bir baskın şeklinde yapılacağı, u birsavaşoyunu'"planıgıbi görüşülmüş, görev lerin büyük bir gizli- lik içinde tamamlanması çalışmalanna geçilmiştır. 24 Ağustos 1922'de karargâhlar Ak- şehır'den Şuhut"a. 25 Ağustos 1922 sa- bahı da Kocatepe\e getırılmış. saat 5JO'da topçu ateşi başlaülnuş ve çarpış- malar son unda 30Ağustos 1922 "Başko- mutan Savaşryla düşmanın ana ku\~vet- len yok edilmiş. tutsak kılınmıştır. Bugün coşkuyla andığımız 30 Ağus- tos Zaferi'nın. düşmanda tepki yapma- ması ıçin sessiz kalınmış. 31 Ağustos 1922'de ordulann Izmir'e hareketi ve 9 EytüTde İzmir'in kurtanlışryla ülkenin bağımsız kalmaya kararlı olduğu kanıt- lanmış, ardından tam bağımsızlığın yo- lunu açan konferanslar, birbirini i/Jeyen devrimler, Lozan ve cumhuriyet gelmiş- tir. 30 Ağustos 1922'de. ordusuyla yok olma/Jığım v e venilmezliğini kamtlayan Türk ulusu, o tarihten ben "Yürtta ba- nş, cihanda banş*1 ılkesıyle "Misakı Milh"" sınırları içinde. "çağdaş uygarlık düzeyiniyakalayıp aşmak"amacıyla var olma yolunu seçmıştir. Oysa ne acıdır ki "Su uyur, düşman uyumaz" özdeyişi uyannca ve de kuş- kusuz gereken önlemleri ve çözümleri getiremeyen nrtetiksizyönetici ve siyaset- çilerin, duyarsız bireylenn tüm olum- suz katküarıyla, bugün yurt içinde bö- lücü eylemlerle uğraşmak ve sınırian- mızı korumak için yeni bir savaşın \e can yitiriminin içinde bulunmak durumun- dayız. 30 Ağustos utkusunu. Zafer Bayra- mı'nı coşkuyla anarken ve yakın geç- mişimizin. özellıkle Söylev'de somutla- şan destansı öyküsünü, uluşça çok iyi bilmemız gerçeğıni yınelerken. bu yazı- yı, 12 Aralık 1993 günü saat 21.00'de, Misakı Milli sınıriannı korurken. Hak- kâri-Çukurca-Üzümlü sınır karakolun- da, kahramanca şehit düşen Sakarya 1972 doğumlu Jandarma Komando On- başı Zekeriya Gülyaman'ın üzerinden çıkan •'KomandaÖlmakOnurumdur" başlıklı şıinyle noktalamak istıyor, otur- duğu yerden eleştiri ve karar üretenlen düşünceye davet ediyorum! Olur ya bir çaüşmada ölürsem / Ar- kamdan >as tutmayin / Bırakın topra- ğımda rahat içinde yatayım / Bedenim- den komandomu çıkarmayın /Onlar be- nim gururumdur / Öiünce kefenim ola- cak/ Başımdan mavi beremi çıkarmayın / O benim şanun şerefîm olacak / Aya- ğımdan boüanmı çıkarmayin/Onlar ni- ce yollar aşacak / Şehit olursam Sırat Köprüsü'nden geçecek/ Elimden tüfeği- mi almayın / O benim mezanma sembol olacak / Yaramın kanını silmeyin / Ahi- rette hesabı sorulacak / Gögsümden kör kurşunu çıkarmayın / O benim madal- vam olacak. AR4DABİR Doç. Dr. ŞÜKRAN ŞAHİN AR-GE Birimleri Bir işin en iyi yapılanı. sanırım en düzenlenmiş (organize) olanı. Düzenleme konusunda ülke insa- nı olarak nasılız gibi bir soruya sanırım çok tatmin- kâr bir yanıt yok. Bunun nedeni bu konuda yete- neksizliğimiz değil de, sanki gelenek eksikliği gi- bi, yani giderilebilir bir eksiklık. Bunun nedenleri üzerinde durmak ıstemiyorum, çünkü bu benim uzmanlık alanım değil, bunun yanıtını sosyal bilim- cilere bırakıyorum. Kamu Araştırma ve Geliştirmeleri (Kamu AR- GE'leri) adı altında bir çırpıda. MTA, Tekel, TCDD gibi kurumları sayıvermek olası. Sayıları ise, 86, inanılır gibi değil ama bunlar resmi rakamlar. Bu- ralarda ne mi yapılıyor? Adından da anlaşılacağı gibi araştırma yapılıyor. Bu kurumlara 1996yılı için- de MTA dışında tam 240 milyar TL araştırma ge- liştirme desteği verilmiş. Ne var kı üretilenlere ba- taidtğında bu maddi kaynağa karşılık gelecek ürün yok. Araştınmantn ürünü nedir gibi bir soruya kesinye kısa yanıt, bilimsel yayın, patent ve tescildir. TÜ- BlTAK'ın yaptığı araştırmada bu kuruluşlann bir tane yurtdışı yayını olduğu, geri kalan yurtdışı ya- yın adı altındakilenn kongre bildirisi olduğu, yurt içi yayınların ise türü verdıkleri bilgilerden anlaşıla- mayan yayınlar olduğu saptanmış. Bir tane patent var ve özellikle tarımla ilgili AR-GE'lerde sadece ürün tescili olduğu belirlenmiş. Bu birimlerde doktoralı uzmanlar da çalışıyor. Projeler ise çok ilginç, çoğu 25 yıldan uzun süreli. Proje başına ise 1 -2 araştırıcı düşüyor. Bu da pro- jelerin küçük projeler olduğunun göstergesi. Şim- di aktarılan maddi kaynağı göz önüne alırsak bu fınansman ile kendi uzmanlık alanımla ilgili olarak hesapladığımızda, her şeyi olan üç laboratuvar ku- rulabilir. Her birinde 5 doktora öğrencisi araştırma yapabilir ve yöneticinin kapasitesine bağlı olarak her öğrenci yılda ortalama, 1.5 yurt dışı yayın çı- karabilir. Bu da bir yılda 22 yurtdışı yayın demek- tir. Bu yayın sayısı, normal bir yönetici için. Yük- sek performanslı birim yöneticisinin elinde çok da- ha yüksek oranda yurtdışı yayın yapılabilir. • • • Sayılar (rakamlar) çok çarpıcı. Sürekli kaynak aktarımının eksikliğinden yakınılırken, aslında du- rumun hiç de öyle olmadığı görülüyor. Pekı verim- sizliğin nedeni ne? Sanırım bunun nedeni girişte de söz ettiğim organizasyon ve yönlendirme eksi- ği. Öncelikle bu kurumların bir üniversite deneti- minde çalışması sağlanmalı. Bu da yeterti değil. Çok sayıda proje yerine az sayıda ama, belirli he- defe yönelik proje (yönlendirilmiş araştırma) yapıl- ması çözüm olabilir. Örnek olarak tarımı ele alırsak, tüm bitki türlerinin türünün iyileştirilmesi yerine, seçilmiş ürünlerin iyileştirilmesi ve geliştirilmesi he- def ahnabilir. Malezya'da hızlı ticari kazanç sağlayan orkide, palmiye gibi bitki klonları üretiliyor. Ülkemızde de tanmla uğraşan kesimin hemen benimseyeceği ve keyifle üreteceği bitkiler seçilip onların iyileştirilme- si yoluna gidilebilir. Ancak bu ürün en küçük çift- çinin bile üretebileceği ve atasından gördüğü ge- leneksel ürüne yabancı olmamalı. Bu da yine fen- bilimcilerle biıiikte sosyal bilimcilerin de ortak ça- lışması ile saptanabilir. Yoksa Hakkâri'de en iyi gül fidanı dağıtıp ya da Karadenız'de en iyi narenciye fidanı verip çiftçiyi buna yönlendirmek bir çözüm olamaz. Ürünü, sosyal yapıya uyarlamak çok da- ha hızlı sonuç alımını sağlayacaktır. Ülkede kamu AR-GE'lerinin kesin olarak iyileş- tirilmesi yönüne gidilmeli. Çünkü bu birimlere ge- reksinim var. Sorun yalnızca organizasyonla çözül- müyor. Bilimsel araştırmanın temeli olan eğitim so- runu da çözümlenmeli. Bu birimlerdekı araştırıcı- lar zaman zaman üniversitelere gönderilip bilimsel -yönden güncelleşmeleri sağlanabilir. Bu güncelleş- me sağlanmadan nitelikli ürün almak olanaklı de- ğil. Buradaki projeler TÜBlTAK'ın saptayacağı uz- manlar grubunca değerlendirilip uygulanmasının getirecekleri irdelenebilir ve bu ırdeleme aşama- sında iyileştirme sağlanabilir. Sonuç olarak ülke- deki kamu AR-GE'lerinin durumu kabaca böyle. Gelecek yazılarımda konuyu daha ayrıntılı olarak tartışmak istiyorum. (Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması) Hizmet Sistemi Bilgi Hattı: 212 - 257 06 46 Ekonomik Sosyal Konsey ve Halk Sektörü B ır yandan devletin küçülmesini ısteyıp. bir yandan parmak oynatmadan; hiçbir katkıda bulunma- dan dev letın kalkın- mayı çözmesıni beklemek sorum- suzluk değil midir? Devlet sektö- rünü küçültürken devletin ekono- miyı halk katılımı ile toplum yara- nna etkili bir biçimde yönetmesı: yetkıleri halkla paylaşması ve hal- kın akhf - sorumlu katılımını dü- zenlemesi gerekir. Aktif çalışan bir Ekonomik Sosyal Konsey'ın kamuoyu desteğiyle bu konularda büyük başanlar elde edeceği kanı- sındayım. Ekonomik Sosyal Konsey'in görevlerinden birisi de üretim ve bölüşümün dağılımmda. tüm top- lum kesimlerinin katılımını ve desteğini almaktır. Ekonomik Sos- yal Konsey ışlerliğe kavuşur ise yönetılenlerin örgütlü temsılcıle- riyle. yönetenler arasında ülke şartlanna göre bir konsensus oluş- turulup. halkın kısmen de olsa yö- netime katılımı sağlanmış olacak- tır. Ekonomik Sosyal Konsey ile oluşturulan bu katılım. üretim ba- zında "halk sektörü" ile destekle- nir ise oluşturulacak "halk sektörü güç birliklerP'nin bır kısım KlT'lere talip olması sonucu. kıs- men adaletli bır özelleştırme - özerkleştirme sağlanmış olacaktır. Ekonomik Sosyal Konsey'in hü- kümetı yönlendirmesı ile ülke kal- kınması da kısrr döngü içındekı bürokratik çıkmazlan ve siyası çı- kar çembennden kurtulup hızla ra- yına girecektir. Yaşadığımız düzende siyasi çı- karlar için kullanılan bir devlet sektörü (özellikle KlT'ler) ve ada- letsiz bır dağılım gösteren, mono- pollere doğru gıden bir özel sek- tör. sonucu ınsana hizmet olayı "insani hezûnete" doğru gıtmekte- dir. Tüm dünyayı etkısi altına al- mış "serbest pazar ekonomisi" ül- kemız üzerinde, bilgisiz ve bece- rıksız siyasilerin yanlış kararları netıcesinde bir karabasan gıbı dur- makta. KlT'lerin haraç mezat sa- tılmasından tutun da devletin sos- yal ışlevlerını yok etmeye kadar giden uzun bir perspektifle uygu- lanmaktadır. Ekonomik Sosyal Konsey ile bu haksızlıklann orta- dan kaldmlması. örgütlü halk ke- simlerinin demokratik katılımı ile oluşacak "halk sektörü'"nün haya- ta geçinlmesi ile mümkündür. Bu bazda yapılacak ilk iş. işçi- me- mur güç bırliklerini oluşturmak olmalıdır. Kışilerin zorunlu değil gönüllü katılımı ile oluşturulacak güç birlıği komısyonu, her beş yüz memuru temsilen seçılecek bir de- lege topluluğu tarafından oluştu- rulacak genel kurulda seçilmelidır. Işçi-memur güç bırliği gelirı ise güç birliği fonunda biriktirılmış, bir yıl boyunca işçı- memurdan kesilecek. Gelir Vergısının yüzde 30'u. Tasarruf Teşvık Fonlarında (NEMA) binkmış paranın tamamı ve memur maasjannın belli bir ke- sintisı yüzde 5- IO'nın oluşturaca- ğı birikımlerle oluşturulmalıdır. Güç birlıkleri hükümet tarafın- dan; belli bir süre vergiden muafı- yet. faizsız teşvik kredisi ile des- teklenir ise yapılacak fabnkalarla (özellikle Güneydoğu'ya): hızlı bır kalkmma ve işsizliğin azaltıl- ması sağlanmış olacaktır. Dr. Erten Kutlucan Tıp Doktoru BU DUBLOR YOK! Romuald Sunny Araba Akrobatları Dünya Motorsiklet Akrobasi Şampiyonu Alain Bour POWER FM RODEO SHOW BASLIYOR! 30 Ağustos • 31 Ağustos İSTANBUL • İZMİT Tatilya'da. H Korfez Pisti'nde. tİLETLER VAKKORAMA'LARDA VE CÖSTERİ MERKEZLERİNDE. EN İYİ, EN YENİ MÜZİK, EN GÜÇLÜ HABER. PENCERE Akıl Başta Değil Ayaktadır... "Ayaklan suya ermek" deyimiyle "aklı başına gel- mek" anlamdaş... Ne var ki jetonu geç düşen kişinin ayakları suya ermeden aklı başına gelmıyor. Refah iktidara geçince ayaklar suya erdi; şeriat- çıyla ortaklık ederken dincıde demokrat kimlik ara- yanların gözü açıldı. Kemalistleri 'laikçi' diye dışla- mak isteyenler, laik ve Atatürkçü kesildiler. Ne demeli: Günaydın!.. • Sırada ne var?.. PKK... Ne yapmak ıstiyor bu PKK?.. Ûrgütün lideri Abdullah Öcalan'dan bu sorunun yanıtını alıyoruz; PKK Genel Başkanı diyor ki: ". ..Sevr, senin tercih ettiğin Lozan 'a bin defâ de- ğer. Sevrde halkların kimlik hakları vardır. Ama se- nin Lozan'ında faşizm vardır. Türk aydınları bunu görrnelc zorunda. ikide bir Sevr'i karalamak, bu halkların kimliğine saygısızlıktır. Biz Ortadoğu'da fe- derasyondan yanayız." (Ülkede Gündem gazetesi, 27.8.1997) Çok güzel!.. Ne kızmaya, ne de öfkelenmeye gerek var; PKK lideri Apo açık konuşuyor. • Nice yıllar önce Sevr'den söz açtığımızda tepki gösterenlerin şimdi ayakları suya erdi mi?.. Erecek... PKK'yi yalnız insan hakları kapsamında değerien- dirmeye kalkışanların akılları başlarına geldi mi?.. Gelecek... • PKK Genel Başkanı Abdullah Öcalan'ın söytedi- ği ortadadır; PKK; Lozan'ı yıkmak, Sevr'i hortlatmak amacıyla silahlı savaşıma gırişmiş bir örgüt... İlk aşama: Federasyon!.. Nedemekbu?.. .Anadolu'nun güneydoğusunda bir 'Federe Kürt Devleti' kurulacak... Devletin başına kim geçecek?.. Apo!.. PKK, Anadolu'da yaşayan Kürtleri temsil ettiği savındadır; ilk hedefi "TC Devleti"y\e ateşkes gö- rüşmeleri için bir masaya oturmaktır; bizim enteli- mızin sık sık yinelediği 'siyasal çözüm'ün arkasın- da yatan anlam budur. Avrupa'dakı sözde "insan sever" çevrelerin ün-. lü kişıleri bu gerçeği bal gibi bıliyorlar. Bilmeyen kim?.. • Bılmeyenlerin de pek yakında ayaklan suya ere- cek, akılları başlarına gelecek... O zamana dek iş işten geçer mi?.. Geçebilirdi... Ne var ki en başta Güneydoğu halkı, PKK'yi des- teklemedi; bizim asker, örgütün silahlı gücünü ye- nilgiye uğrattığı ıçin ış işten geçmedi. Ya insan hakları?.. PKK'nin ipoteği altına girmeden "sonuna dekir\- san hakları" yolunda "silahsız kuvvetler" seferber olmalı..» „ ...... ^ , , Anadolu'da "halkların kardeşliği" üou'demçkrai si ve insan haklan" için Lozan'ı yıkıp Sevr'i hortiat- maya çalışmak mı gerekir?.. türsak SİNEMA EĞİTİM CAHSMALARI BASLIYOR. 6 EyÜÜ 22 Kosm 1997 (CunortKİ gûnltri, Soot: 14.30 -18.30) • «Myı SineM \mimt G«ad hâç • lîrk S İ M M M f a t G«MI Uof • SinaMda Kmmio, ve Aknlor» Seaoryo Yaı» Tıtaİp • Meknik Kanerglar ve Sesle*dirme YöıtMilcri • Obj^ttf ÖzdHkleri ve Kadraj • VÎ<1M Kanerahın • Smtaafa S*Mt Yönetni • Ayinlatmo Tekniği ve I>A Bflgm • («kte PWan ve Kanera Hveketleri • Sjnemo(to O V M O M • S h f r i u Kw|i İkekri • S İ M M FSnıİHİe Kırp Tekıig! (UysDhnak) • V M M Ffcmfc Kurgı Tekniği (UyS «lanıoh) • Ffa TiıııtMM 1m* İftekri • Bir filaia 1af m Sired • f i h Çiztaltmsl TÛRSAK - Tiriüve SkıeM ve A«4evinwl KÜtir V*h GflzetKİ Erol Oernei, Solc Noll/2 Jeyoğtu • ISHHİUL hl: (0 212) 251 M11 • 251 47 70 - 244 52 51 7959231-17 B "Anladım ki Kendi gönlüm dar bana" EYVAH GÜL ile incittiğim Hiç böyle zorlu, GUZEL dostum olmadı... 2243256 Gamze Eren Çocuklanm 21 yuzyılın 'sağiKh Kendıne guvenen, sor dm[ulu* duyguian gelışmış bağımsız ktşıliKİı ve mjtlu bı^eylen" olarak yettştırefcflmesı rçın 2002 vılına kadar MATURE ye başvufacak 50 0OO auemıze EV OGRETMENLERİ ARIYORUZ 2 B«bek v e çocuklar ÇDK seven, 0-3 yaş çoojğuna, çocuğun yaşad^ı esde. s« çı dok, ortamda eğıtm veme* steyen 3 AtaKoy Bakrtcv, Ş^lı Levent. Etıler, Ulus, Tarabva. Sanyef JAtaşebır Sostancı. Suaaıye Caddebostan, Erenko>,Gcztep€ Kzt'cpran f Bahçe Kalamış Koşuyolu Aaöadem, Mtuneade Uskjdar Beylertjey veya seçeceğı semtte çalçnak steyen JEğr.rr alraya gelışneye açı« jGu«r^uz5ıj enerçıdou, kaıdıneguvener 3 Emeklı oareımen unnereıte veyateemezuraj 3 20-45 yaş arasında <e sıgara ıçmeven bayanlar bır uyesı olmak ısteyen bayanlar lütfen bizı arayınız. Tel: 10216) 327 68 77 MATURE Eğıtım ekıbının Türkiye'nin hangi sorununa gitsek, altında eğitim jetersizliğinin yattığını göriiyoruz... ÇAĞDAŞ EĞİTtM VAKFI Tel: 0212-2'i 28 99 Faks: 0212-286 13 54 Vakıfbank Etiler Şb. Çev flağıj Hnap Vo: 2012^6
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear