22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16 AĞUSTOS 1997 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Dolmabahçe Sarayı'na Kazıklı Yol! ÇELİK GULERSOY B u şehnn, bir yandan içerdiği değerleri. öte yandan son 30-40 yılda başına gelenleri. genel çızgilenyle bilenlerden sayılınm. Bu konumum da, özel yeteneklerimden doğ- muş değildir. yaşamın -en azından- bir ya- nm yüzyılın "öte yaniannda bir yerlere" ulaşmış bu- lunmasındandır1 Ne yapalım. eskılenn p>ek sevdikleri bırdeyimle,i *üıthanmi2daolınadanihtivarladık''!(Eli- mizde olmadan yaşlandık. demenin. turnturaklı söyle- yişlere pek yatkın olan Osmanlıcadaki. karşılığı.) Bu ömür serüvenımiz (maâceramız) içinde. II. Cihan Sa- vaşı'ndan sonraki bütün çalkantılan ve onlarm kenti- mize yansıyan görüntülerinı de, yaşamış olduk. Onun için. arük birçok olumsuzluk ve teîslık, bana genekte hiç şaşırtıcı gelmiyor. Nereden kalkıp nereye geldiğimizi bir-bir yaşamış kışi olarak. pek çok şeyi, da- ha olmadan bilebiliyorum. yanı hazırtıklryım. Boğazi- çi"nın Karadeniz'den şimşek hızı ıle gelen soğuk ve az tuzlu yüzey sulan, birderce yıl olduğu gibi (Boğazi- çi'nın sadece 8 bin yıllık olduğu anlaşıldığına göre, de- mek ki o ilk çöküntüden bu yana) Marmara'ya koşa- koşa akar-gıderken. pekiy, onlann üstündeki havasmm- rüzgânnın, neden dolayı birkaç yıldır durduğunu, yani eski rüzgânnın niçin htda esmez olduğunu, anlayanu- yorum. Kjtnse de, çıkıp açıkJamıyor. Fakat bu durgun- İugun sonucunda Boğaz'm her yıl (adına sis denilen) yoğun grilikler alhnda boğuladurması, bana artık pek şaşırtıcı gelmiyor. Bu. felâkete de. içim kan ağlasa da. altştım sayılabüir. En duygulu gözlerin bik. gün geiir, pt- narlan kurumaz mı? Ama yaşamayı sürdüjrebOdiğiıniz hâlâ ö>1e köşe-bu- cak var İd, "şehrin nabzuıın attığı yerier" sayılabilir. Asıl söyleyeceğime -hâlâ- gelmeden. burada moda deyimle yine bir •'parantez açayim": Büvük ve ünlü Batı kentlennde bövle "nabız atan* özer yerier olduğunu pek sanmıyorum: 19. yüzyılda ülkelerin üstüne kapitalizm-emperya- lizm-kolonyalizm üçlüsünden altın yağarken. yeni'baş- tan yapılıp yükseltılen kentJerde. "naban her yerde at- masına" özen gösterilmiştir! Bir ressam çalışması gibi düzenlenen göstenşlı meydanlar, anıtsal yapılar. özen- li parklar, bir biri ardınca açılır. Olağanüstü nitelikteki köşeler de vardır ama. bunlar genel dokunun içinde enrler ve pek şaşırtıcı etki yapmazlar. Doğu kenüerinde ise, durum böyle değüdir. En azın- dan, tstanbuTda böyie değildir. Çünkü ülke ekonomisi, 19. yüzyılda Batı başkentlerinde olduğu gibi, her de- meyeyim ama, çok şeyi söküp yenı baştan yapmaya - çok şükür dememiz gerek- elvermemiş. zaman-zaman ortaya çıkan ve sosyolojik temeli de olmayan "imarha- rekeöeri",sadeceşehrin orasına-burasuıa ürpan atmak- la yetinmek zorunda kabnışbr. Aynı ekonomık ve sos- yaî doku, yeni ortaya çıkan boşluklara, bir 19. yüzyıl Parisı'nde olduğu gibi, eskisinden daha güzel sahneler de üretememıştir. Sonuçta,bir Doğu. ve biraz gelişmiş ülke kenti. uzun mesafeler boyunca atıcak basmakalıp. ara-sıra ve seyrek olarak da. yani benek-benek, sıradı- şı ve göz alıcı yapılardan oluşan. genel bir sahne sercı- ler. Ola; ve olga bu. • Bu bilgileri, yazırrun sonuna doğru yani "•nihayet'' şehrimize uyguİayacak olursak, adına Dolmabahçe Sa- rayT denilen pasta benzeri yapdar dizisL böy lece şehrin nabzuıın atüğı yerierin en önlerinde bir sıradadır. Evet bu süslü yapılar. mimarhk tarihinde belhii bir "ekol" suurtamasına girmese de \e sadece mühendıs- lik eğitımı görmüş kımı yönericıler, sarayı "Enneni işT sayıp. tepesinde beton bloklar. üretmekte sakınca gör- mese de. eskiden masmavi (şimdilerde bir tuhaf yeşil) sulann kenannda dizilen bu beyaz taştan ve donuk mer- merden yapılma sarayiann, İstanbuJ peyzajı içinde çok önemli bir >eri vardır. Ve "sadede" geliyorum: O yer, arük büyük birtehlikealtmdadır. Yanisra, orayada gel- miştir! Hayır, çoğu kişinin akbna gelebilecek tehlikeleri söze konu etmiyorum. Arkasında hep yeşil bir tepe olarak kalmış yüİcseldere tarihte ilk kez konulmuş olan beton ağıriıklann, uzun vadede yapacağı iteleme-etkisinin. dolgu bir alana çakılmış kazıklar ûstüne oturtulmuş sa- raylarda, zamanla ne gibi bir zarara yol açabileceğınin uzmanlarca incelenmesinı ısteyecek değılım. Deprem gibi yer oynamalannın da bu hesaba sokulması tezını. gündeme getirmıyorum. Vnıe hayır, üstteki bloklardan inen lağnnlaım, saray arkasım bir açık tuvalet haline getirmiş olmasına da, ve bu asitlerin sarayın ahşap temeüerini kemirmesine de, dikkat çekecek değilim. O da, bırkaç kez yazıldı. "Hadi. arük baklayı çıkarsana!" diyecek olan sabır- lı okuyuculanma. sonunda açıklayayım: Bugünkü derdim. trafik. Ne olacak, saraya bir yandan Beşıktaş'tan. öte yan- dan Tophane'den ulaşan taşıtsellerinin hâli? Nıce bir ye- tecek , o cânım ağaçlıklı dar ve açık tünel. bu yoğun akınlara? Bu soru. aklıma, geçen yıl dank etti. Sultanahmet'ten yola çıkıp, Kabataş deniz otobüsü- ne yetişmek içın araya koyduğum tam birsaatlik zaman parçası yetmeyip, iki deniz otobüsü göz göre göre ka- çırdıktan ve sonuncusuna ancak araçtan inip nefes ne- fese (bir yaştan sonra, atlet gibi koşulamadığını "erbâ- bı" bilir) iki saat biterken yetışebildikten sonra. "sâBrn kafayla" düşünmeye, başladım. Adına deniz otobüsü denilen, o hem aşın pahalı, herrı eski büyük vapurlanmıza göre çok az yolcu alabilen ve lodoslarda da havlu atıp bir kenara çekilen. bunlara kar- şılık hızlı giden, ama bu nitelikleri ile iki ıskele arasın- da ancak bir "tüp" sayılabilecek olan bu altı boş ve tu- haf tekneier, göz acıp kapayincaya kadar geçiveren yot- culuk siiresi ve duvarlanna yapıştınlmış olan uyan eti- ketlerine hiç aldtnş etmeyen cır cn- cep telefonu sesleri arasuıda. uzun \<e -sâBm" düşünmeye elverişli bir ->er- hiç sayıimaz. Ama. konunun açık ve seçik niteliği de, su üstûnde febefeyi gerektirecek kadar çetrefîl değil: 1- Şehrin bu kesimi. dik bir yamacın aJtıdır. 2- Yol üstünde ynpu ötesinden bcrisinden. (şehrin sa- ğı-solunda yapdd^ı gibi) knpıhp budanacaknitetikte s>- radan bir yerleşim değildir. 3- Saray normal temellere değil, (zeminin dolgu top- rağı nedeniyle) katranlanmış kazıklar üstüne oturtul- duğundan. statiği çok duyartıdır. Yani arkadaki yama- cın içinden bir tûnel açılması da. kolay karar verÛebile- cek bir çözüm ve kolay1 üsrJenilebileeek bir sorumluluk değildir. 4- Nüfus ve ona paralel, hatta ondan da çok hızlı bir tempoda, motoriu araç -ve özel oto- aröşu sürmektedir. Bunu önleyecek çareler değil, bunun pompalanması, ekonominin baş gündemidir. Bu dört madde alt alta yazılıp bir çegi çekerek top- bndıklannda, Dalan zamanında Boğaz'ın az ötelerin- de çatır-çatır uygulanmış (uygulanılmak zorunda kalın- mış) bir çözümde. yanı yalılar önünden kazıklı beton- lara oturtulmuş "şeddadT' bir yol geçirilmesi işinde. sı- ranın. artık buraya da gelmekte olduğu. anlaşılır. Bu degilse, cânım çınarh yohın üstünde. ayakh biri- kinci beton yol! Sarayın görkemli kapısını aşağıdan sey- retmekyerine.taç kısımna vakın bir fıizadan geçmek de, yine möd adeyimle. "keyifii" ohnaz mı? Evet ya denize kazıklı yol, ya da arkaya. direkö yoL Üd rahmetten biri. Bugün değilse, yann. "Belki yann- dan da yakm!" Çok mu çarpıa ve itici geliyor sıze bu düşünce? Arnavutköy 'ün süslü bebekiere benzeycn yahtan önü- ne çekilen o sert beton köprüler de, baştan dehşet uyan- dırmıştı, ama zamanla ne güzel ahşıku. Bu "^»da"da, pekıy. suç kimde olur? Yani, her dönem -çok değil. üç beş yılda bir- şehrin bir köşesini anp götüren seller gibi korkunç değişimle- re yol açılmış olmasının, sorumlusu kim? Bu da, yer bittiği için, ikinci y azının konusu olur. Efsane 388 ile kim yarışabilir? 3. Yeni GH 688! Ericsson 388ın bugüne kadar tüm dünyada bü\r ük beğeni kazanan tasarımı, yüksek performansı ve mükemmel dayanıklılığı, Ericsson GH 688de devam ediyor. Üstün Faz 2 fonksiyonlan ve yeni özellikleriyle, GH 688 size daha ileri bir teknoloji sunuyor. GH 688'in ekranı %40 daha büyük ve net. Konferans görüşmesi, önceden sabitlenen numaraları arama, iki ayrı relefon numarası kullanabilme gıbı hayatı kolaylaştıran sayısız fonksiyonlarıyla GH 688, cep telefonunda yeni bır efsane olacak. Türkıye Yetkılı Distrıbütörieri: K.V.K. Tel: 0216 410 85 00 (pbx) • GEN-PA Tel: 0212 287 17 V (20 hat) Yeni Ericsson GH 688. Dünyanın ona ihtiyacı var. ERİCSSON Hacıbektaş'tan BirDamar... tŞLAM ÇANKAYA Öğretim Görevlisi O zanlanmız. halkı- mızın alın teriyle sulanmış. topra- ğımızm yeşertile- ri, bereketidır. Ayn, uzak düşse de yollan. hep denize koşan ırmak oldular. Mah- zuni Şerif yanm yüzyıldır halkın denizine döİcülen ko- caman bir ırmaktır. "Meh- met Emmi", "Dom Donı Kurşunu'" türkülen nasıl da dalgalandırdı Anadolu'yu. Dalgalar büyüyüp yüksel- dıkçe yasaklar da çoğaldı... Ama bu Anadolu halkıy- dı, ekmefine, türküsüne ve ozanına yasak koydurmaz- dı... Tarlalardan, harmanlar- dan, yaylalardan ünlediler en yasakh Mahzuni türküle- rini! Sesinden, sazmdan ve tür- külerinden çok korkulan bir ozandır. O nedenle deyasak- lamalardan en çok payını al- ması da doğldır. Oysa günümüzde hiçbir radyo, TV kanalı yok ki onun türkülerini günde bir kez çalmamış olsun. "Dom Dom Kurşunu" türküsünün ramazanlıkta davulcu tara- fından insanlan "sahura" uyandırmak içın davul eşli- ğinde söylendiğinı hangimiz bilmeyiz... Mahzuni'nin değeri yeni anlaşılmaya başlanmıştır. Türkülen yenı kuşak tarafin- dan kendi anlayış ve beğenı- lerine göre yorumlanıp su- nulmaktadır topluma. Hepsinden önemlisi, artık Mahzuni yazdıklanndan, söyledıklerinden ve çaldık- lanndan dolayı, itilip kakıl- mıyor, sorgulanıp tutuklan- mıyor. Hatta yeni kuşak bu- nunla da yetinmeyip Cum- huriyet ozanı Mahzuni Şe- rif e ödül bile veriyor... "Hacı Bektaş Dostluk ve Banş Ödülü"' bu yıl büyük değerbıhrhk örneğiyle, oza- nımız Mahzuni Şerif e ve- rilmiştir. Duyduğum kadan ile bu ödülübirzamanlar kö- yüne yol yaptırmadığı için amansızca eleştirdiği, o gün- lerin "Sülü"sü, şimdiki Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel \ erecek- mış. tşte demokrası bu kadar güzel bır yönetimdir. Bir de tam uygulayabilsek!.. Hacı Bektaş-i Veli, Mah- zuni"den yedi yüz yıl önce yaşamış büyük bırMadolu bilgesi. Anadolu aydmlıkçı- sıdır. Insanlık, erdemlilik, üretmek, paylaşmak, daya- nışmak ve haksızlıkla savaş- mak Hacı Bektaş felsefesi- nin özünü oluşturur. Mahzu- ni tam yanm yüz yıldır, bu değerlerin topluma yerleş- mesinin türküsünü söyledi, kavgasını verdi, sorumlulu- ğunu omuzladı. Şu anda ^ek damanyta" yaşıyor olsa da aynı kavgayı ilk coşkusuyla sürdürüyor. Şimdi anhyorum o tek da- mann "Hacı Bektaş dama- n" olduğunu... Hacı Bektaş Dostluk ve Banş Ödülü'nün, Hacı Bek- taş felsefesinin "insan ko- kan" değerlerinin topluma yerleşmesi içın yanm yüz yıldır canla başla çırpınan: Anadolu'yu en doğusundan en batısına, en güneyinden en kuzeyine dek kucaklayan ozan Mahzuni Şerif e veril- mesı bır hakkm yerine tesli- midir. Hacı Bektaş ödülüyle, ye- di yüz yıllık "aşk" Mahzu- nı'nin yanık yüreğınde bır kez daha kabarmış, bir kez daha tutuşmuş, sevdaya dö- nüşmüştür... Helal olsun bu ödül Mah- zuni'ye!.. PENCERE Eşekten Düşen Karpuz... Dinci kesimde bir telaş: - Demokrası elden gidiyor... - Bu millet imam-hatip okullarını kapatanlan as- la affetmeyecek... - Parti kapatılamaz... - Refah'ın camilerde namaz vakti toplanan cema- ati kışkırtma provaları fos çıktı. Ne olacak?.. Türkçemizin güzel özdeyişlerinden biriyle söy- lersek Refah "Eşekten düşmüş karpuza dönüştü." Peki, karpuz Refah!.. Yaeşek kim?.. Insanlarımızi "fenz//7"ederekvurgularsak, "mer- kez sağ" eşek yerine geçiyor; ama, özdeyişin bu bölümü yerine oturmuyor; çünkü merkez sağ (öte- ki adıyla büyük sermaye) dincileri vaktiyle tepe te- pe kullandı; irtıca palazlanıp da patronuna başkal- dınnca iş değişti. • Refah diyor ki: "Biz bir tek imam-hatip okulu açmadık." Dinci, doğru söylüyor, kırk yıldan beri irticaya yatınm yapanlar merkez sağcılardır; laik politika- cılara, devrimcilere, solculara, sosyal demokratla- ra karşı Islamı kullandılar. Islamcı palazlanıp da merkez sağa karşı bağım- sızlığını ilan edince iş değişti. Bu değişimi yakalayan Mesut Yılmaz'dır. TÜSİAD-MÜSİAD çatışmasıyla ortaya çıkan çe- lişkide Çiller ne yanda?.. TÜSlAD'ın markasımta- şıyordu Tansu Çiller, şimdi kısmetini Islamcı ser- maye kesimiyle dinci siyasette anyor; ama, nafi- le... Evet, Refah eşekten düşen karpuza döndü. Dünya değişiyor. 1991 dönüm noktasıdır. "Yeşil Kuşak" artık yok.. Amerika "komünizme karşı Islam panzehirdir" diyerek Sovyetler'i güneyden kuşatan "Yeşil Ku- şak" kuramını oluşturmuştu; Türkıye'de merkez sağ, sola karşı dinciliği körükledi; 12 Eylül askeri yönetimi de bu rüzgârın esintisidir. Askeri yönetim- le ortaya çıkan Özal'ın ömrü, 12 Eylül geri çekilin- ce bitti; ama, hazret yapacağını yapmıştı. Tam kırk yıl dışarda Amerika ile içerde Amerikan- cı yönetimler irticaya göz yummakla kalmadılac, islamcılığı desteklediler; mürteci, ekonomik ve top- lumsal birtaban oluşturdu; devlet kurumlarınasız- dı; sonunda iktidara geçince, gözler açıldı. Ordu- nun yeni yönetimi, değişen koşullara göre yeni bir durum tartışması yaptı. Irticanın idam fermanı mer- kez sağ kesimin dayandığı büyük sermayede mü- hüriendi; TÜSİAD çıkarlarını hiç MÜSlAD'a teslim eder miydi?.. • Ne var ki Refah'a karşı tepki yalnız büyük ser- mayeden ve ordudan gelmiyor. 1923 Devrimi'yle laık yaşam tarzını benimseyip uygarlığa gözlerini açmış büyük bir halk çoğunlu- ğu var Türkıye'de. Molla yönetimine karşı geniş bir cephe kuruldu; kadınlar önümüzdeki süreçte daha etkin olacak- lardır; gençler, aydınlar, seçkinler. çağdaşlığa dö+ nük duranlar; merkez sağı ve merkez solu aşan bir bütünleşme sürecine girdiler... Refah kuşatıldı. Telaşı dabundan... Ancak toplumsal yapıya işlemiş olan dinciliğin ekonomik altyapı desteklerini yok etmeden irtica- nın kökünü kazımak kolay olmayacaktır. Ç TRABZON ASLİYE 3. HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN EsasNo: 1996 181 Davacı Hamdi (Hamdül) Hellaç vekılı tarafindan da- valılar Hamıt Kılıç ve diğerleri aleyhıne açılan menı mü- dahale davasmm ara karan gereğincc Davalılardan Hüseyın Kılıç'm adresı tüm araştırmala- ra rağmen bulunamamış olup ılanen tebligat yapılması- na karar venlmiştir. Davalı Hüseym Kılıç'ın duruşmanın atıh bulunduğu 07.10.1997 günü saat 09.00"da mahke- memizde hazır bulunması veya kendisini bir vekille tem- sil ettirmesı. duruşmalara gelmediği takdirde duruşma- lann yokluğunda sonuçlandınlacağı hususu, ilanen ve dava dilekçesi yerine geçerli olmak üzere tebliğ olunur. Basın: 31269 GÜLŞEHİR ASLİYE HUKUK HÂKtMLİĞİ'NDEN DosyaNo: 1994/457 E. Davacı Gülşehır Oruçreıs Mahallesi'nden Aysel Omer tarafindan davalı Mustafa Düzenlı aleyhıne açılan nafa- kanın arttınlması davasının yapılan açık yargılaması sı- rasmda venlen ara karan gereğince: Davalının adresi tüm araştırmalara rağmen tespıt edi- lemediğınden ilanen tebliğıne karar verilmiş olduğun- dan, davalı Mustafa Düzenli'mn duruşma günü olan 9.9.1997 günü saat 09.05'te mahkememız duruşma sa- lonunda hazır bulunması, hazır bulunmadığı takdirde yokluğunda yargılamaya devam edilip karar verileceğı dava dilekçesi yenne kaim olmak üzere ilanen tebliğ olu- nur. ' Basın: 31119 DOGRN CRNKU E1TÛT MÜZİK EĞİTİM MERKEZİ YÖNETİCİ (BAY veya BAYAN) Müzik ile ilgili Yüksek Okul mezunu, bilgisayar kuilanımında bilgi sahibi, gerektiği zaman müzik eğitiminde de görev alabilecek, insan ilişkilerinde başarılı ve deneyimli. BAYAN SEKRETER Telefonda çağrı yönlendirme ve bilgisayarda kelime işlem programları kullanımında deneyimli, sorumluluk üstlenmeye açık, çalışma saatleri konusunda esnek, genç, dinamik ve prezantabl. İlgilenen adayların, randevu alarak detaylı ve fotoğraflı özgeçmişleriyle aşağıdaki adrese müracaatları gerekmektedır. Koşuyolu / Muhittin Üstündağ Cad. AliNazimaSk. No: 2 Tel: 0216 - 327 59 36 - 327 59 37
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear