29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1 AĞUSTOS 1997 CUMA 12 KULTUR Night Ark'ın üçüncü Albümü 'In Wonderland' Amerika'yla aynı zamanda Türkiye'de Amerika'da Orladoğu ezgîleriGÜLERÇETtN Ara Dinkjian, Armen Doneiian, \Iark Johnson ve Arto Tunçboyacıyan'dan oluşan 'Night Ark'ı ilk olarak tstanbul Caz Festivali kapsamında Onno Tunç anısına düzenlenen gecede izledik. Ge- cenin özel anlamı nedeniyle etkinlikle- rini Amenka'da sürdüren grubun müzi- kal niteliğini yakından tanıyamadık. Ancak Night Ark üçüncü albümleri 'In VVonderiand' ile Türk müzikseverlere de ulaştı. Night Ark'ın kuruculanndan ud sanatçısı Ara Dinkjiyan ile grup üze- rine konustuk. - Night Ark'ın kuruiuş öv küsünü an- latır mısuuz? ARA DİNKJİAN - Night Ark Proje- si 1989'da başladı. Kendi yazdığım ba- zı parçalan kaydetmek istiyordum. Bu nedenle bir kaç müzısyen arkadaşımla bir araya gelerek stüdyoya girdik ve ki- şisel bir kayıt gerçekleştirdik. Biz çalı- şırken stüdyo çalışanlanndan biri kaydı çok ilginç buldu ve kendisi için de bir kopya ıstedi. Kaseti daha sonra bize ha- ber vermeden RCA yetkililerine dinlet- miş. Daha sonra RCA yetkilileri, birtek- lif yaparak onlar için bir kayıt yapmamı istediler. Buçalışmalarsırasındadagru- bu kurmuş olduk. - Son albümünüz 'In VVbnderiand'da Pol> Gram'la çalıştınız. Büyük bir fîr- mayla çalışmanın avantaj ve dezavantaj- lan neler? DtNKJİAN - Büyük bir flrmayla ça- lıştığınız zaman elbette çok iyi dağıtım olanaklanna kavuşuyorsunuz. Dünya- nın her köşesine ulaşabiliyorsunuz. Ote yandan kişisel beğenileriniz doğrultu- sunda çalışamıyorsunuz çoğu zaman. Bu nedenie birlikte çalışacağınız firma- yı çok iyı seçmeniz ve şartlan baştan belirlemeniz gerekiyor. 'Bu topraklaruı çocuğuyum' - Müriğiniz özeilikie İsrail ve Yunanis- tan'dan büyük ilgi görüyor. Sizce bunun özel bir nedcni var mı? DİNKJİAÎV-Müziğimizde sözlüpar- çalara yer vermiyoruz. Bu nedenle dili yok müziğimizin. Aynca kaynağını bu toprakJardan alıyor çalışmalanmız. Al- bümlerimizdeki parçalara bizim yarat- ight Ark'ın kuruculanndan ud sanatçısı Ara Dinkjiyan, "Eğer dürüst bir müzisyen olacaksam kim olduğumu bilmem gerekiyor. Kendimi Amenka'da yaşayan bir Ermeni olarak tanımlıyorum. Amerikalı yanımı da görmezden gelemem. Aynı şekilde bir Ermeni olduğumu ve soyumun Diyarbakır'dan geldiğini inkâr edemem. Dürüst olmak gerekirse melodiler çıktığında bütün bu kültürlerden tat taşıyor" diyor. tığımız parçalar diyemem. Yazdığım melodiler binlerce yıldır var olan melo- dilerin devamı yalnızca. Sadece İsrail ve Yunanistan değil, Türkiye ve Erme- nistan başta olmak üzere pek çok bölge- den pek çok insan müziğimi anlıyor ve beğeniyor. Çünkü ben bu topraklann ço- cuğuyum. - Night Ark'ın (stanbul Caz Festivali kapsamında verdiği konseri değerlendi- rirmisiniz? DİNKJİAN- lnsanlann samimiyetin- den çok etkilendim. Çok sıcak karşılan- dığımız için oldukça hoşnuttum. Her- kes yapmak isteğimiz şeyi anhyordu. En kısa zamanda tekrar Türkiye'de bir kon- ser vermek istiyorum. - Marc Johnson gibi önemli bir sanat- çıyla çalışıvorsunuz. Pek çok önemli sa- natçı ve grupla çalışan Johnson'ın gru- ba kaülımı nasıl gerçeldeşti ve kendisi grup içindeki Ortadoğu ezgilerine neler katryor? DtNKJİAN-Night Ark "la birlikte ça- lışacak sanatçılar ararken onlann müzi- kal yeteneklerinin yanı sıra Doğu ve Ba- tı kültürlerini iyi tanımalannaözen gös- teriyoruz. Doğu'dan ya da Batı'dan ol- dukça yetenekli müzisyenler bulabili- riz. Ancak ikisini harmanlayabilecek sa- natçılar bulmak oldukça güç. Bu tür bir yeteneğin en iyi ömeği Arto'dur. Bu ne- denle müzikal ve kişisel olarak çok ya- kınız birbirimize. Marc Johnson da be- ni bu bağlamda çok etkileyen bir sanat- çı. Albüm için stüdyoya girmeden sade- ce ıki gün önce tanışmıştık. tki günlük provalarda bile müzikleri sanki kendisi yazmış gibi çalıyordu. Bunun kesinlik- le dikkate alınması gerekiyor. tstanbul Caz Festivali'ndeki konserimize döner- sek ilk kez birlikte canlı çalıyorduk ve pek çok farklı grupla tura ve konsere çıktığından konser için birlikte prova bi- le yapamarruştık. Yine de uzun süredir birlikte konserler veriyormuşuz gibiydi. 'Ermenistan heyecan verid' - Amenka'da yaşıyorsunuz. Sovyeder Birligi'nin yıkılmasından sonra da Er- menistan'da müzik dalında tam arüa- mıyla bir rüketim başladı. Siz melodiie- rinizin kaynağını nereden buluyorsu- nuz? DİNKJtAN - Eğer dürüst bir müzis- yen olacaksam kim olduğumu bilmem gerekiyor. Kendimi Amerika'da yaşa- yan bir Ermeni olarak tanımlıyorum. Amerikalı yanımı da görmezden gele- mem. Aynı şekilde bir Ermeni olduğu- mu ve soyumun Diyarbakır'dan geldiği- ni inkâr edemem. Dürüst olmak gerekir- se melodiler çıktığında bütün bu kültür- lerden tat taşıyor. Ermenistan'da ise çok değişikgünleryaşanıyor. Sovyetler Bir- liğinin dağılmasından sonra elbette po- litık açıdan değişken ve kararsız bir dö- nem geçiriyor Ermenistan. Kültürel ve müzikal açıdan ise heyecan verici bulu- yorum bu ülkedeki gelişmeleri. Yeni sa- nat ve ifade biçimleri gelişiyor ülkede. Bir sanat âşığı olarak her şeye karşın he- yecan verici buluyorum bu ülkedeki ge- lişmeleri. Sımrsız cazla vepyeni bir müzik yaratiyoruz - Bir ud sanatçısı olarak udun caz mü- ziği içindeki yerini nasıl değerlendiriyor- sunuz? DİNKJİAN - Her şeyden önce kendi- mi bir caz müzisyeni olarak görmüyo- rum. Caz dinliyorum ama caz sanatçısı değilim. Öte yandan benim için Tak- sim'de ud çalan bir sanatçıyla Ameri- ka'da bir köşe kenannda durup gitar ça- lan bir sanatçı arasında hiç bir fark yok. Kültürler farkJı olsa da roller aynı. Caz sanatçılanyla çalışma nedenim cazı çok sevmem değil. Caz sanatçılannın hiç bir konuda sınır tanımamalan. açık fikirli- likJeri çekiyorbeni bu müzisyenlerle ça- lışmaya. Bu da vepyeni bir müzik yarat- mamıza yardımcı oluyor. Doğu ve Batı enstrümanlannın bir araya geldiği pek çok sanatçı var artık. Ancak bunlar işin özüne yeterince yaklaşamıyorlar. Do- ğu'dan ve Batı'dan bir şeyler alıp yan yana koyuyorlar o kadar. Kendilerinden hiçbir şey eklemiyorlar. Benim udumla yapmak istediğim Amerika'da Ortado- ğu'dan taşıdığım ezgileri çalmak. Ben- ce sadece bu müzik samimi olacaktır. -Siz hangi müzisvenleri dinüyorsunuz ve kimlerden etkileniyorsujıuz? DİNKJİAN - Pek aynm yapmıyo- rum. Hattadoğanın sesleri dahil her ses- ten etkilenebiliyorum. Örneğin babam Ermeni bir şarkıcıydı. Çocukken ondan etkilenirdim. Bugün ise çocuğumun mı- nltılanndan, onun çaldığı yanm yama- lak ezgılerden bile etkılenebıliyonım. - Geiecekle ilgili planlannız neier? DİNKJİAN - Albüm beğenilirse grupla birlikte pek çok ülkeyi ziyaret et- mek istiyorum. Üretebildiğim sürece müzikle uğraşmak dışında bir planım yok. Bir başkaldınnın simgesi: KuzgunAcarKültür Servisi -1976'da rahştı- ğı atölyenin merdiveninden düşe- rek beyin kanaması sonucu yaşa- mını yitiren heykeltıraş Kuzgun Acar'ın heykel, desen ve maskla- nndan oluşan retrospektif sergısi Mılli Reasürans Sanat Galeri- si'nde 30 eylül tarihinden itibaren ızleyicilerin beğenisine sunula- cak. Sergi ile birlikte aynca, Mu- rat Ural tarafmdan hazırlanan bir kıtap da yayımlanacak. ilk duvar heykeli: Türkiye Millı Reasürans Sanat Galerisi yöneticisi Amelie Edgü; Kuzgun Acar"ın yapıtlanndan oluşan ret- rospektif serginin 4 yıldır gün- demlerinde olduğunu fakat çok dağılmış ve önemli bir kısmı da kaybolmuş olan heykel ve desen çalışmalannın izıni bulmanın za- man aldığına değinerek. Kuzgun Acar'la ilgili bilgiye. belgeye ve- ya yapıtlanna sahip olanlan giri- şimlerine destek olmak için çağı- nyor. 1928 yılında Istanbul'dadoğan Kuzgun Acar. yoksulluk içinde ve zor koşullarda tamamladığı lise eğitiminden sonra. 1949 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademi- si Heykel Bölümü'ne girdi. Önce Heykel Bölümü'nün ku- rucusu ve zamanın önemli sanat- çılan arasında yer alan Rudolf Belling'ın. daha sonra Hadi Ba- ra'nın öğrencisı oldu. Daha öğ- renciyken Adalet Cimcoz'un Maya Sanat Galerisi'nde sergileraçan Kuz- gun Acar, 1953 yılında heykeltıraş olarak akademiden mezun olduğu sı- ralarda Türk sanat ortamlannda da non-figüratif ve soyut sanat tartışma- lan başlamış, heykel ortamında Hadi Bara ve özellikJe İlhan Koman tara- findan ilk örnekler ortaya konulmuş- tu. Kuzgun Acar. bu gelişme içinde hocalannın izinden ilerleyerek, de- mır. tel, plastik vb. gibi değişik mal- zemelerle yaptığı soyut ve dinamik Kuzgun Acar'ın heykel, desen ve masklanndan oluşan retrospektif sergisi Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde eylülde açüacak. ' K ^^ffi***ı' a **- ^ heykelleri ile dikkatleri çekti. 1961 yılında Paris Uluslararası Genç Sanatçılar Bienali'nde. Avrupa ve dünya çapında ünlü sanatçılann arasından sıynlarak birincilik ödülü kazanan sanatçıya Bienal tarafından burs verildi ve Paris'te yaptığı çalış- malar 1962'de Paris Modern Sanatlar Müzesi'nde sergilendi. Aynı yıl 23. Devlet Resim ve Heykel Sergisi'nde birincilik ödülü kazanan Kuzgun Acar, Türkiye'ye dönerek, o sıralar- da yapılmaya başlanan büyük işhanı veya otel gibi yapılara, heykeli bir süsleme unsuru olarak sok- mak için girişimlerde bulundu. Sanatçı, 1966 yılında Ankara'da Kızılay Meydanı'nda inşa edilen ve Türkiye'nin ilk gökdeleni olan Emek İşhanı'nın bir cephesine, altı aylık bir çalışma ile metal malzeme kullanarak 13 metrebo- yunda 5-6 metre eninde bir duvar heykeli yaptı. Sanatçının, 'Türkiye' adını verdiği ve Anadolu'nun çorak- laşma sonucu kaybettiği toprağı ifade eden ve en önemli yapıtı arasında yer alan bu heykel, 1981 yılında söküldü ve yerine bir rek- lam panosu konuldu. Daha sonra yapılan araştırmalarda Türki- ye'nin bu boyutlardaki ilk duvar heykeli olan yapıtın, 1988 yılına kadar bir depoda bekletildikten sonra hurda olarak satıldığı orta- ya çıktı. 1968 yılının hareketli ortamı içinde Mehmet Ulusoy'un başlat- tığı sokak tıyatrolan için masklar yapan sanatçının, 1975'te Meh- met Ulusoy'un Paris'te Özgürlük Tiyarrosu'nda sahneye koyduğu Bertold Brechfın 'Kafkas Tebe- şir Dairesi' oyunu için yaptığı masklar ve kostümler büyük ilgi gördü. Tiyatro eleştirileri de ya- zan Kuzgun Acar, bazı belgesel filmler de çekti ve Sinematek'te görev aldı. 1975 yılında Antalya Beledi- yesi'nin hazırladığı 'Antalya Sanat Şenligi' kapsamında bir heykel etkin- liği düzenleyen sanatçı, ressam Or- han Taylan'la birlikte elbise boyamak gibi değişik işler de yaptı. O zamana kadar ticari hale geldiği için uzak dur- duğu Atatürk heykeli konusunda, kendısine yapılan ıki teklifı kabul ederek, resmi ve gelenekselleşmiş anıtsal heykeller yerine farklı. halkla iç içe bir Atatürk düşündü, fakat bu amacını gerçekleştiremeden yaşamı- nı yitirdi. HarrisonFonL bu kez başkan Kfikfir Servisi - Hollywo- od'un en çok iş yapan ak- törlennden Harrison Ford şu günlerde Hbttgang Peter- sen'ın yeni çalışması "Air ForceOne" ile sinemasever- lerin karşısına çıkıyor. Ford,başrollerini Gary OM- man ve Clenn Close ile pay- laştıgı ve 747 numaralı Amerikan yolcu uçağının bir grup Rus milliyetçisi ta- rafından kaçınlmasını anla- tan filmde kahraman Birle- şik De\r letler Başkanı James Marshall'ı canlandınyor. - Kendinize bir başkan modeli olarak seçtiğiniz isim Bıll Chnton mı? Ha>ır, herhangi bir Ame- rikan başkanına gönderme yapmama gerek kalmadı; zaten senaryo bana ihtiya- cım olan materyali fazlasıy- la veriyordu. - Bu arada Clinton'm, fifande başkan yarduncısuıı Glenn Oose'un canlandır- ması konusunda özeDikle ts- rar ettiği söyleniyor. • Wolfgang Petersen 'ın yönettiği 'Air Fotve One'da Ford, ABD başkanı, Glenn Close da başkan yardımcısı. Geçen yıl başkanla bir akşam yemeğinde karşılaş- tık. Glenn Close da davetli olarak katılmıştı Öyküdeki kadm başkan yardımcısı ro- lü için bizim aklımıza gelen ilk ısim de zaten oydu. Ge- ce boyunca Close'u bızimle çalışması için ikna ettık. lş- te o arada da Clinton; 'tki başkan yardımcısı birden seçme şansına sahip olan ilk Amerikan başkanı benim herhalde' gibilerınden bir lafetmişti. - PoStik görüşünüzün si- nema kari>erinizk bir kesiş- me noktası var mı? Hayır. böyle bireğilimim de olmadı zaten. Clinton'la karşılaştığımızda bile politi- kadan bahsetme gereğı duy- madım. O da bana kendi işimle ilgili hiçbir şey sor- madı. En güzeli de bu değil mi sizce? - Beyazperdede hiç kötü bir adamı canlandumak is- tediğiniz oimadı mı? Sinemada izlediğim çiz- giden oldukça memnunum; ama şunu da söylemelıyim ki bu rollerin bana verilme- si için özel bir çaba göster- mıyorum. Aynca benim canlandırdıgım karakterlere 'kahraman' değil, sadece zor şartlar karşısında direnç- lerini kaybetmeyen sıradan insanlar desek daha doğru olur sanınm. - Bugünün genç aktörle- ri hakkında ne düşünü>or- sunuz? Her şeyden önce kendi- Ieri olsunlar ve kendilerin- den başka hiç kimseye öy- künmeye çalışmasınlar. - Peki ilerlejen yaşınız "acrion" fihnlerinde oyna- manıza engel olacak mı? Ben bir aktörüm ve gere- kırse çok farklı rolleri can- landırabilirim. Sinema, 55 yaşmıza geldiğinızde bırak- mak zorunda olduğunuz bir meslek değil. Jack Lem- mon'ı düşünsenize; bugün hâlâ beyazperdenin aranılan isimlerinden bırisi o ısiuut 4.ULUSIARARASI « ™ « T İSTANBUL . vıııı CAZ FESTİVALİ 7-191emmuı1997 Veys FM dinlemek ayncahktır... VEYS FM 87.7 HXX5 İstanbul Kultür ve Sanat Vakfı 4. Uluslararası İstanbul Caz Festivali programında yer alan 19.7.1997 tarihli Latin Gecesi "Roy Hargrove's Crisol, Irakere, Michel Camilo Trio" konserinin gerçekleştirilmesindeki değerli katkıları için Oyak Bank'a teşekkür eder. OyakUBank Festıval Sporsoru Kurumsal Sponsorlar ^OYAKSİGORTA TKfş_ V - ~ , ılan Cj-nhurıyet Gareîesı'r YAZI ODASI SELİM İLERİ Antolojiler Türkçe Sözlûk 'antoloji'yi şöyle tanımlıyor: "Sanat eserlerinden seçkin parçalan biraraya toplayan kitap, seçmeler, seçme yazılar." Sözcük Yunanca'dan geliyormuş. Anthos, çi- çek demekmiş; legein de seçmeler anlamınay- mış. Çıçekler derliyorsunuz bir bakıma. Oktay Rifat'ın 1964'te yayımlanmış bir çeviri kitabı vardır; adı, Küçük Yunan Antologyası. Güldeste de diyoruz antolojiye. Belki de güller derienmiş oluyor. Yenilerde seçki sözcüğünü kul- lanır olduk. Ama 'antoloji' hâlâ varlığını koruyor. Edebiyatımızı günü gününe izleyemeyen çok kişi var. Hatta, günü gününe izleyebilmek şöyle dursun; yıllardır izlememişler edebiyatımızı. Böy- leyken yazı sanatlanna sevgileri dinmemiş, bir yerinden tutunup yeniden okumaya, edebîeser- ler okumaya başlamak istiyoriar. Öylesi kişiler, zaman zaman, "Hangi kitaplan salık verirsiniz" diye sorarlar. "Keşke birliste çı- karsanız..." derier. Liste çıkarmak ağır sorumluluk gibi geliyor ba- na: Reşat Nuri'nin Çalıkuşu romanını okuyun. (Evet ama, niye Eski Hastalık değil?!) Sait Fa- ik'ten Alemdağ'da Var Bir Yılan't okuyun. (Evet ama, niye Mahalle Kahvesi değil?!) Nezihe Me- riç'in hangi öykü kitabını salık vermeliyim. Ya da Ataç'tan ne okunmalı? Bu sorumluluktan kaçıyorum ister istemez. Bir edebiyatı en kısa yoldan tanımak için antolojile- re baş vurmalı. Böyle söylüyorum ve zaten böy- le düşünüyorum. Tabii, iyi hazırlanmış antolojile- re. Bir zamanlar iki şiir antolojisini hep gözümün önünde bulundururdum. llkini Yaşar Nabi hazır- lamıştır: Cumhuriyet'ten Bugüne Kadar Yeni Türk Şiiri Antolojisi. Küçük, ama derli toplu bir seçki. 1950 sonrasında kotarılmış. Kemalettin Kâmi Kamu'y'a başlıyor, Şinasi Özdenoğlu"yla noktalanıyor. Yirmi beş şairimiz yer almış. Aralanndan kimi- leri -bugün anlaşılıyor ki- pek bir iz bırakmadan siliniyorlar artık. Bilmem Vasfi Mahir Kocatürk, Behçet Kemal Çağlar anılıyorlar mı? Ama çok güzel, yazık ki unutulmuş şiirler söz konusu; antoloji onları kucaklamış. Sabri Esat Siyavuşgil'in şiir kitabını yayınev- leri yeniden basmıyor. Okuyorsunuz, besbelli izi kalmış: "Sesler çıkmadan söner paslı çıngırak- larda..." Ya da: "Hepsi bir hikâyeden bahseder satır satır/Duvariarda dizilen resim çerçevele- ri"... Yine bu antolojiden yola çıkarak, Hamit Ma- cit Selekler'in unutulmuş olmasına yerinmek ge- rekir: "Işlemeli bir perde I Ağırağır iner de, IDü- ğümlenir içerde I Okunmayan bir satır." Ikinci antoloji Kenan Akyüz'ünküydü: Batı Te- sirinde Türk ŞiiriAntolojisi. O, geniş kapsamlı, bol örnekli bir antolojidir. Artık pek okunmayan, ama Türk şiirinde izleri kalmış bazı adlara rastlamak olasıdır, sayfaları arasında. Ömekse. Enis Behiç Koryürek, Şükûfe Ni- hat, AJI Mûmtaz Arolat, Halide Nusret Zorlu- tuna, Ömer Bedrettin Uşaklı... Şiirimizi geniş perspektiften tanımak isteyen- lere, yayımlandığı günden beri, Memet Fuat'ın Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi'n\ salık veririm. Mo- dern şiirimizin bütün macerası o eserde adım adım izlenebilir. Hem de salt en 'güzel' örnekle- riyle değil, 'uç'taki örnekleriyle de. Memet Fuat'ın 'inceleme' niteliğindeki uzun giriş yazısı, şiirimizin yakın dönem akışını aynn- tılı biçımdeyansıtmaktadır. öyleyken Memet Fu- at aradan çekilir, şairle okuru baş başa bırakma- yı yeğler. Sonra şiirler sökün ediyor. Başka şiir antolojileri de var elbette. Cemal Süreya'nın Yüz Aşk Şiiri kendine özgü, sıcak bir güldestedir. Roman ve öykü için yeni yeni antolojiler hazır- landı, yayımlandı. Benim gözdelerim hâl Cevdet Kudret'in ilk iki cildiyle Hikâye ve Roman 'ıyla Ta- hirAJangu'nun üç ciltlik çalışmasıdır. Onlan han- diyse çocuk yaşta okumuştum; edebiyat tutku- su aşıladılar. Antolojiler aracılığıyla edebiyata kuşbakışı ba- kabiliyoruz. Bununla birlikte orada sıkışıp kalmak tehlikesini göz ardı etmemeliyiz. Antolojideki seç- kin verimini sevdiğimiz şaire, yazara büsbütün açılabilmek için var antolojiler, ülküleri bu, amaç- lan, erekleri... Moby Dick, okudunuz mu, bir antoloji tadıyla başlar. Herman Melville beyaz balinalar üzeri- ne söylenmiş ne var ne yoksa romanına koyuver- miştir. Moby Dick, sonra ne eşsiz çeviridir, Sabahat- tin Eyuboğlu ve Mîna Urgan nasıl bir emek har- camışlardır... Doğrusu, Türkçe'ye katkı sağlamış çeviriler konusunda, bir 'çeviri edebiyatımız'seç- kisi hazırlamak isterdim. Takvimde İz Bırakan: "Odamda iki kardeş I Bakıyor birbirine, I Biri- si can veriyor I öbürünün yerine..." Kemalettin Kamu, 'Zaman İçinde.' K Ü L T Ü R 0 ÇİZİK KÂMİL MASARACI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear