23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
g24t4lS/VH 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 13 KITAP TIRTILI SELİMİLERİ ' Ölmüş Bir Kadunıı Evrakı Metrukesi' -'' '• Bu taşlıgır altına bemen eklemek ge- refcir:' - G i a d e Sabri / Senih Lütfi'nın Ucuz "Rorrtanlar Sersi / (Masmavi bir daire için- ~de) 25 kuruş İstanbuı: Semıh Lütfı Kita- bevi. llk İMtti.' ü'yle yazılmış, ikincisinin "'kı'su-şaptah. Başka bc yazı yok kapakta. " Arkk kapakta var mıydı, bilmiyorum. Ro- •''mammı edindğimde, arka kapağından es- er kalmamıştı Ölmûş BırLadınır Evrakı Metrukesı'ne " îhskin ılk anı çok daha eskılere dayanıyor "oysa. Graroofon Hâlâ Çahyor'da yazmış- tım: Ghangır'de, Kııınrulu Yokuş Soka- ijf]*rida oturuyorduk Hanimlar toplaşmış- 'îar. yüksek sesle 'romaT okunuyordu. Bu, -böylesı okuyışlann son törenlerinden bi- ri olmaliydı. 1 ' Okuraa ya2mayı kem küm sökmüştüm. "Kifabın kapafındakı 'ad'ı heceleye hece- -leye okumaya çalışıyordum: Ölmüş Bir Kadmın..- Tekdüze ses, acıklı şeylerden : ^âz açıyor; roman kişisı hanımın ağzından gözyaşlanyla örûlü yikımlar, kederler dı- le geliyordu. Galiba bir 'yasakask' söz ko- nusuydu. Yasak aşk konusunda herhalde en küçük bir fıknm yoktu Bununla bırlıkte, heraen hepsi evli harumlann ağlaşmalanna şaşı- yordum. Bu romanda bunca etkıleyicı olan neydi? Soru elbette uzun yıllar yanıtsız kaldı. Ölmüş Bir Kadının Evrakı Metrukesi'ni uzun yıllar hiç anmadım, dahası hatırlama- dım desem yendir. Bir de Beyoğlu Saray Sıneması'nın panosundakı afış. "Güzide Sabri'nin ÖKunsûz EserL." Bu nasıl bir 'öhunsüz eser' kı, anılmıyor, hatırlanmı- yor, edebiyat tarihı kitaplannda adı geçmi- yor.Ama filme alınıyor. Cihangir'ın ha- nımlan da galiba koşa koşa Saray Sınema- sı'nagidiyorlar... Şimdi NecatigU'in Edebıyatımızda Eserler Sözlüğü'ne başvuralım: "Gûzide Sabri'nin romanı (1905)" di- yor. Sonra eklıyor Bir Hatıra Deftennden -Ölürken bı- rakhğı hatıradefterinde Fîkret Harum, ha- yatem anlahr. Annesi öiünce babas Udnd kez evtenmiş; üvey anne, kaip hastası Fik- ret'i vaşü, fakat çokzengin bir çiftük sahi- biyle evkndirmişti. Oysa Fikret kendisini tedavi eden doktorNejat'ı seviyordu; dok- torsae\BydL1ildçocuğu vardı; Fikret,oço- cuklan ketıdisigibiöksüzbırakmamakiçin doktorun evtenme teküfini reddermişnV" Görüyorsunuz: Melodram katmerleştık- çe katmerleşiyor, pekiştikçe pekışıyor. Bü- tün 'özet'i alıntılayacak değılım. Necatigıl, esenrt -uzun yıllar soilerek okunmuş" olduğuna ışaret ediyor 'Serü- ven' çızgısınden. "konu'sundan dolayı mı? Belkı. Bırbakıma. Ne var ki 'ydalanyuva', 'öten anne', Se- rem' motifleri büsbütün gözardı edilebilir mı? Hele verem . Güzide Sabn"nin ilk ro- manı Münewer( 1901 )de 'veremfikn' iz- leğine yaslanır. Romancı, anılannda Mü- nevver'i yaşanmış bir hayal hıkâyesinden esınlenerek kaleme getırdiğmi behrtir Münevver, aslında çok genç yaşta, aşk acı- lan çekerek ölmüş bir arkadaşıdır. Sonra 'verem edebiyan'yla alay etme dönemleri başlaymca. bu hastalığın sonu- cu ölümler unutulur, gerçeklıkteki acılar handiyse yadsmrr. Ağırbaşlı incelemeler gereksinilmez. Aşın gerçekçiliğiyle tanınmış HÜKyin Rahmi Gürpmar,anılannda, armesinin ve- remden ölûşünü aynı bungun, boğuk ifa- deyle yazmıştır; kimsenin dıkkatiru çek- mez. Gelelım ıkınci. üçüncü evlilik moti- fine: Alafrangalık alıp yürümektedir, ama erkeğin çok evliliği toplumdan büsbütün sılınmerruştır, payıtahtta bile. Güzide Sab- ri ilk eşi öldürmekle 'abfrangaak'tan kop- maz, ikinci evliliğın varbğını açıkça vur- gulayarak, erkeğin çok evliliğinin aile or- tamında nelere yol açtığmı gözler önüne serer. Öte yandan bunlar hep geri tasanmda- ki etkileyicilıklerdir. Roman, doğrudan doğnrya 'kurgu'suy la okuraçekicı gelmiş olmalı. Ölmüş Bir Kadının Evrakı Metrukesi önce 'adı bilinmeyen' bir anlatıcının bize aktardıklanylabaşlar Buanlatıcı Fikret' in ölmüş olduğunu daha ilk elde söyler. An- cak ölümün sebebını açıklamaz. Sebep, birhanra deftennde gizlıdir. An- Ölümünün 21. yılında Man Ray 'in retrospektif sergisi Nice Modern Sanatlar Müzesi 'nde Kültür Servisi - Ressam, heykeltıraş, fbtoğraf sanatçısı, yazar, yapımcı Man Ray (1890-1976) ya da pek az kişinin bil- diği gerçek adıyla Emmanuel Rudnitsky, •> Dada ve gerçeİcüstücülüğu şiırsel anlah- ) Vm^y1â'!WrIeştireTek sayısırsifadışı yapıta •ımzasını atmıştı Nice Modern Sanatlar Müzesi'nin gerçekleştireceği ilk geniş kapsamlı retrospektif sergi, ölümünün 21 yılında, bu sınır tanımaz sanatçıya, Man Ray'e adandı. 1966 yılında Londra'da bir gazeteci, -^gerçeküstücülüğün simgesi sayılan sa- natçı Marcel Duchamp'a son derece özel sorular sormaktaydı. Sorulan büyük bir içtenlıkle yanıtlanıyor, ince aynntılarsa Czenle açıklanıyordu. İyi biriş çıkardığı- etkilendıler. Man Ray de sergıyı gezen genç sanat- çılar arasındaydı. Ve sonrasında dosru Stieglitz'in 291'in cephesinde görünen bıyıklı yüzünükûbistanlayışlaresmeak- tardi. Ancak hemen sonra Ray, o dönemde yapılanlara hiç benzemeyen sanat çalış- malanna başladı. 1916 yılında yaptığı 'Kendi Portrem' başlıklı yapıtı bunlar- dan sayılabılır. Bir tuvalin önüne, tetiği- ne ip bağlanmış bır tabanca yerleştırip tuvalin arkasına geçme fikri de ona aitti. Ressam ıpı çekince kurşun tuvalı delip geçecek ve ressam da ölmüş oiacaktı.. 22 Temmuz 1921'de Man Ray, Saınt- Lazare'a gitti. Duchamp onu beklemek- YapıÜamıa bakanları taşa çeviremedihı düşünen gazeteci söyleşinin sonunda adama teşekkur etü. "Sizi boşnut ettigj- rrK memnun okhım. Ama bildiğiniz gibi bcninı adım Man Ray" diye yanıtladı adam. Marcel Duchamp ve Man Ray, bu olay- dan yanm yüzyıl önce tanışmışlardı, 1915'te... Fransız sanatçı Duchamp, ko lldsıyoncu VValterC. Arensbergeşliğin- ck. Man Ray'ın New York yakınlannda- kı küçük evine geldi. Birbirlerinin ko- nuştuğu dili anlamıyorlardı. Tenis oyna- yarak arkadaş oldular. 1910'lann Amerikası'nda sanatçı ol- nunın hiçbır iyi yanı yoktu; sanat müş- teisı yok denecek kadar azdı, bu neden- leünü yakalamalan olanakstzdı. Man Ray'in sonradan en iyi dostlann- «±n bin olan fotograf sanatçısı AMred Sti- ejtkz 1911 yılında şöyle dıyecektı: "Gü- Bünöz Amerikası'nda gerçek anlamda saat yok. Daha da iizücü olan sanat aş- lcdrjebirşeyyok.'" 0 yıl Man Ray 21 yaşına basmıştı ve cfcğduğu kent olan Philadelphia'yı terk eap, resım egitimı almak için New Y- ok'a yerleşti Aynı yıl Stieglitz ise ilk gılerisinı 5 caddedeki291 No'lubinada a.mıştı. Cezanne, Rodin, Matisse, Picas- skPicabia (1914 yılında Brancusi) gibi ^ıns'te yaşayan ve 20. yüzyıla damgası- mvuracak sanatçılann sergılenyle, mo- iEm sanata ilgi duyan bir sanat çevresi ciıışturmaya çabalıyordu. Galeri kısaca 2M adıyla anılır oldu. Stieglitz'le karşı- Işnktan sonra Man Ray fotoğrafçılığa bşlayacak ve onun galerisi sayesinde, br süre sonra New York'ta patlama ya- jıyacak olan modern sanatla tanışacak- t 17 Şubat 1913'te çoğu Avrupa'dan ge- tnlen bin 600'den fazla avant-garde ya- pttan oluşan bir sergi, New York sanat ainyasına bomba gibi düştü. 'Annory *«w' adı verilen sergi sayesinde uyanış jşayan genç Amerikalı sanatçılar böy- riikle fovizm, kübizm ve fütürizmden teydi. Dadaist- lerin buluşma yen olan ünlü Certa Cafe'ye geldiği gün, Breton, Ara- gon, Ehıard, FraenkeLRiga- ud Soupault ve Dada sözcuğü- nün yaratıcısı Tzara'la tanış- tı. Yeni arka- daşlan ona bir kitabevınde sergi ayarladı- lar. Serginin katalogunu da yine bu isimler hazırlayacaktı. Eric Satie sergiyi ziyaret etti ve Man Ray'le arala- nnda iyi bir dostluk kurul- du. Ray ona bir 'hediye'verdi Üzerinde çıvı- ler bulunan ünlü ütüsünü. Man Ray'in beynindeki diğer objeler de birer ikişer gerçeğe dönüşecekti. Böy- lelikle birçok hazır nesneyı değışiklığe uğrattı. Bunlar arasında en ünlü ve etkı- leyici olanı hiç kuşkusuz 'Objet Indest- ructiMe / Parçalanamaz Obje'ydi Den- ge aksrndabır göz fotografi bulunan met- ronom... Man Ray bu obje üzennde dur- maksızın değişiklikler yaptk Sonuçta 1923 yılında yapıtın ısmi değişti: 'Objet a detnıir / ParçalanabiKr Obje' Zaman ıçbde »simsiz gözyenni Man Ray'in ay- nldığı sevgilisi ve asıstanı Lee MiBer'ın gözüne bıraktı. Ölümünden beş yıl önce Man Ray objeye yenı bir isim takti: 'IVİo- tif Perpetud / Yhielenen Obje'. GerçeküstücülerRay'i kendi saflanna Dada akımının ünlü temsikilerin- den Man Ray, hazır nesneleri değişime uğratmayı başarnuş obnasma karşın, vapıtlanna bakanları taşa dönüştünne hayalini gerçekfcştire- medi. Pechage 1972, (yanda). Lee Mfller'in gölgeHtorsu 1930(üstte sağda). Siyah vebeyazl926 (üstte sokla). çekmeye çalıştılarsa da, Ray onlann Da- daistlere karşı açtıklan hiçbirkavgada y- er almayacaktı. Yatağının başında uzun süre asılı duran 'Gözlemevinden görû- nüm: Asıklar' adlı tablosu, ona gerçeküs- tücülüğim asıl çekici gelen yanının 'ero- tomanya' olduğunu kanıtlıyordu. Man Ray eğer iyi bır sanatçı olmasaydı. çok iyi bir sanat düşmanı olabılirdı. Daha sonra Man Ray, fotograf makine- sine ve Paris'in renklı dünyasma geri döndü. Casatı Markızi'nin dört gözlü ve flu portresi gibi çalışmalanyla ilgi çektı. 1928 yılında, Charies ve Marie-Laure de Noaiİles çifti, Man Ray. Georges Au- ric ve diğerlerinı. Mallet-Stevens'e Hye- res'te inşa ettirdiklen villalanna davet et- tiler. MaBanne anısma çekilen 'Le Mystere De Chateau de Des/ Des Şato- su'nun Gizemi' adlı fıbn böylelıkle or- taya çıktı Man Ray 1921 yılında Christian Schad'uı daha önce bulduğu fotogram teknığinı geliştirerek 'rayogram'ı yarat- tı. Fotograf baskısmda kullanılan kâğıt- lann üzenne yerleştirilen objelerin ışık verilerek ortaya çıkan gölge görüntüleri- ni, 1922 yılında 'Les Champs Defideın / Keyifli Alarüar' adlı albümünde topladı. Bir baskı sırasında Lee Miller'm tesadüf eseri ışığı açması, Sabatier etkisine yol açacaktı ve Man Ray'in bu teknikle bas- tığı fotoğraflar, 1934 yılında yayımlaya- cağı albümü, 'L'Age Ete Lumiere/Işık Ça- ğ^'nın oluşmasını sağlayacaktı Albümün önsözünde Ray şöyle diyordu: "Ortak bir rutknnun varhğmdan başka, hangi bağ insanlan bir araya getirebilir Id?" Ancak dönem Avrupa üzerinde kara bulutlann gezdiği bir dönemdi ve Ray, Alman işgalinden sonra 1940 yılında ül- kesine geri döndü. Bu dönemde ilginç bir yeniden üretme evresine girdi. Fransa'da kalmış ve 1951 yılına dek göremeyeceğı önemli tablolannı yeniden yarattı. Daha sonra Paris'e yerleşti ve Modern Sanat üzerine konferanslar vermeye baş- ladı. Bu konferanslardan birinde kendi- sine gençlik üzerinde olumsuz bir etkisi olup olmadığıru soran bir dinleyicisine şu yanıtı vermışti: "Bir ressam tophım icln yararh olma- yabinr, ancak en zararsız toplum üyesi de yine odur. tnsan yasamını bir aşçı ya da bir doktordan daha az tehfikeye atar sa- natçı. Aslına bakarsamz: en büyük haya- Ürn, medusa başı gibi ona bakan insanla- n taşa çevirecek bir tabk» yaratmak. An- cak henüz bunu başarabihnis degüim." Dada akımının ünlü temsilcilennden Man Ray, hazır nesneleri değişime uğrat- mayı başarmış olmasına karşın, yapıtla- nna bakanları taşa dönüştürme hayalini, 1976 yılında öldüğûnde henüz gerçek- leştirebilmiş değildi. latıcı, Fikret'in akrabası Suat hatıra defte- rini teslim eder ve anlatıci okumaya baş- lar. Nasıl bir 'gece'de mi? Birlikte okuya- lım: a Fırnnarjirazdururgibiohmıs,c»m- buı parçılayan kar parçalan kafeslerin arasmda kümecikJerteşkfl eylemişti. Uzak- tan köpeklerin ununası işrtfliyor, gecenin zifıri karanhgı îçinde evterin beyaz taşlan görünüyonhL." Sonra defter: "10 mayıs sene_ Çift1ik_"' Güzide Sabri'nin Emily Bronte okudu- ğunu, Rüzgârlı Bayır'ı özümsediğinı gö- nül rahatlıgıyla ileri süremem. Rüzgârlı Bayır gibi bir anıt-romanın yanında bu esercik pek alçakgönüllüdür. Ama o iç içe anlaücılar, öykü içi öykü- ler, garip bir Emily Bronte çağnşımı yara- ür. Hayli yapmacıklı, haylı ilkel anlanm git git erir, bellekte tuhaf bir Rüzgârlı Bayır tortusu kalır. Yüz>ılın başında, tstanbul'a yakın bir çiftlikte, sonra da Büyükadada geçen bir Ruzgârlı Bayır. Ölmüş Bir Kadının Evrakı Metrukesi hep kavuşamamak romansını söyler. Fık- ret'le Nejat arasındakı engeller sayılacak gibi değildir Devrin töresi, ahlak anlayışı, her ikisinm de evli oluşlan, Fikret'in yaşh kocasınabaglılığı, Ne- jat'ın çocuklanna sevgisi, uzatın uzatabildiğiniz ka- dar. Yine de 'aşk'tan büsbü- tün vazgeçilmez. Hem bu romanda aşk acısından bit- kın düşen yalnız Fikret de- ğildir Erkek kahraman da kadın kahraman için bol bol gözyaşı döker. 'Erkegn' gözyaşlan ha- nım okurlar ıçın, hete o yıl- larda, herhalde pek 'çekkj' olmalıdır "Avaktanmm ucunabasa basa buhınduğu odanm önûne gektim. Kapı arahk- h.Lnıkaicerigirdim.Kati- yenduymadL Ben hsyretten donmustnm. Kottannı yaa- hanenin üzertoe dıyamtş ve başını eOeri arasına alrmş ağfayonhı. Anlryor musu- nuz? Ben, ilk defa ze\cemi ağlar görüyordum. Önün- de, iki tane kurumuş beyaz gül öe buruşmuş bir kigrt parçası vanh." Tahmın edebilirsiniz: Be- yaz güller de, buruşuk kâğıt parçası da Fikret'ten andaç- lardır. Devam edelim' "Göz)aslan bu beyaz gül- lerin üzerine damla danria akıyordu. Birkac adım daha yürüdüm. Bu hafıf gürüJtü üzerine başını çoirdL Beni görünce o kadar şaşınh ki, ne vapacağuu büememezlik icindegüBeriderhaikitapb- nn arasma soktu. Koştum, önûndeki kâğıdı kapbm." Beyaz gülleri, kâğıt par- çasını sezinlemek kolay da, 'buradaki' anlancıyı kavra- mak içinromanısoluk solu- ğa okumak gerekır. Anla- tan, DoktorNejat'ın eşi Me- diha'dır! Gelgelehm, Ölmüş Bir Kadının Evrakı Metru- kesi için gözyaşı döken Ci- hangirli hanımlann hiçbiri, sanmam ta kendilerini Me- diha yerine koysunlar.. Kımbılir kaç kez evlerde öyle, eşlenn, kocalann cep- leri, yazı masalan kanştınl- mışken, kimbilir hangi kuş- kularla cebelleşılmışken, şimdi evli hanımlar Fik- ret'in kurumuş beyaz gülle- ri, DoktorNqat'ın birkâğıt parçasraa çiziktirdiğı "6Ni- san. Sabahleyia saat8/ Me- sutbirdakikanni hanraa-" sözü için üzülüp duruyor- lardı. Bazı romanlann, hem de daha çok, 'edebf sayılma- mış romanlann hayahn kıl- gısına çok çabuk kaynaşan birdokulan oluyor. Doksan yıl öncesmin Ölmüş Bir Ka- dının Evrakı Metrukesi işte o 'şansfc' romanlardandır. Bana gelınce, on yedi ya- şımda olmalıydım. biraz gülümseyerek, biraz hafıf- seyerek. ama soluk soluga okudum romanı. Fikret'in ölüp gıtmışliğini bilmeme karşın, serüveninde iz sür- düm. Derken bır zaman di- limi geldi, hafıfseyişim so- na erdi Belleğımde kalan- larla yetinince, Güzide Sab- ri'ninbugün için tarihP an- lam taşıdığını ayırt et- tim.Yıllarca okunan, be- nımsenen Öhnüş Bir Kadı- nın Evrakı Metrukesi'ne bir de 'zeyT yazılır. Zeyl, yani 'devamı'. Gûzide Sabri bu kez mutsuz Fikret'le Ne- jat'ın çocuklannı bir araya getirir, Nedret, Doktor Ne- jat'ın oğluyla 'mırtlu son'a kavuşur. Bir bakıma Hıçkı- nk ve Son Hıçkınk'ın öncü- lü sayılabilir Güzide Sab- ri'nin andığım romanlan. Güzide Sabri'yle Kerhne Nadir'e okurlan arasından soran çıkmış mıdır; Ned- ret' in ve Son Hıçkınk'ın ne- den iz bırakmadığını düşün- dünüzmüdiye.. ODAK NOKTASI AHMETCEMAL Orduyu Anlamak Kültûr kavramı için verilen tanımlardan biri de şöyledir: "Kültür, insanın ıçine doğduğu ve sonra- dan -kendi çabalanyla- değişımine de katkıda bu- lunduğu gerçekliğin bütünüdür." Geniş anlamda- ki bu tanım, insan elinden çıkma, insanın düşünce ve eylemlerinin ürünü herşeyi kapsar. Bir başka de- yişle, bireysel ve toplumsal yaşamın hiçbir konusu ve alanı, kültürün kapsamı dışında değildir. Örneğin günümüzde, başta postmodernizm ol- mak üzere, bütün geniş boyutlu düşünsel sorgula- malann herhangı bır alan aynmı yapmaksızın, kül- türün bûtünûne yönelmış olmasının nedeni de, in- sana ve topluma ilişkin hertiangi bir konu üzerinde sağlıklı düşünebilmenin artık öteki bütün konu ve alanlaıia bağıntılı düşünebilmeyı koşul kılmış olu- şudur. Durum, hiç kuşkusuz siyasJ kavramlar bakımın- dan da böyledir. ömeğin demokrasi kültürû, 6e- mokrasi üzerinde düşünürken bu yönetim biçimi- nin temel koşullan üzennde sürekti düşünme zo- runluluğunu da beraberınde getirir. Sıyasal-top- lumsal yaşamda demokrasıyi, içerigi ve koşulları yeterince sorgulanmamış bir kavram nrteliğiyle uy- gulamaya kalkışmak, demokrasiyi kimi zaman böy- le bir yaşama biçimini hiç amaçlamayanlann elle- rine de göstermelik diye vermekle eşanlamlıdır. Gelgelelim Türkiye gibi, kavramlann düşünce içerikleriyle degil, fakat daha çok kalıplanyla kulla- nıldığı ortamlarda gerek demokrasi, gerekse çeşit- li kurumlara ilişkin tartışmalar, sonunda genellikle birtakım sığlıklarda karaya oturmaya yargılıdır. Tıpkı ordu ve demokrasi tartışmalan gibi... Ülkemizde çok uzun bir zamandır asıl kaygı ve- rici olan, "ordunun siyasete kanşması" degil, fakat "ordunun kışlasından çıkmamasını" isteyenlerin Türk ordusunun yapısına ve temel yönelimlerine ilişkin bakış açılanndakı yanhşlıktır. Bir başkayanlışlık ise, "Eğer Türkiye'de demok- rasi varsa, o zaman ordu siyasete karışmamalıdır" şeklinde dile getirilen ilkenin içeriği üzennde yete- rince durulmamasıdır. önce şu son ilkeyi sorgulayalım ve bu bağlam- da soralım: Bugüne kadarki süreç boyunca Türk or- dusu, bilinen müdahalelerini isleyen bir demokra- sinin variığına rağmen mi, yoksa sonunda çıkma- za dönüşen tıkanıklıklardan ötürü mü gerçekleştır- miştir? Bu sözümden ötürü yöneltilebilecek bir soruyu kestirebiliyorum: "Yani demokrasideki her tıkanık- lığın çaresi ordu mudur?" Elbet değildir! Ama söz konusu olan, yalnızca demokrasinin doğal gereği sayılabılecek tıkanmalarsa ve siyaset adamlan, bu tıkanıklığı aşmaıradesini ıçtenlikle ha- rekete geçırebıliyoriarsa! örneğin bir "hükümet buna/;m/"nın çaresi, elbet ordu değildir. Ama yine ömeğin, yönetim biçimi Cumhuriyet olan bir ülkenin iki büyük partısinin li- derlerinin eşsiz siyasal sağduyuları(!) sayesinde, Cumhurtjaşkanlığı makamının altı ay gibi bir süre boş kalması ve bundan doğal olarak kaynaklana- bilecek bunalımlar, "demokrasideki normal tıka- nıklıklar"m sınıriannı epey geride bırakır. Ve bu bu- nalımlar, ülkenin temellennı sarsacak boyutlara var- dığında, ama "partıler demokrasisi" buna karşın kendi çtkar hesaplannda direndiğinde, ülkenin baş- ka kurumlanndan "sessiz" kalması ne kadar bek- lenebitirse, ordudan da ancak o kadar beklenebi- liri Bu noktada, Türk ordusunun özel yapısına de- ğinmekte de yarar göruyorum. Cumhunyet'm kurutuşundan bu yana Türk ordu- su, hangi temelleri korumaya "yeminli" olduğunu, nelerden ödün verilmesini hiçbir gerekçeyle kabul etmeyeceğini, hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak bir açıklıkla ortaya koyagelmiştir. Türk ordusu, ken- disini Atatûrk'ün devrimlerinin ve ilkelerinın doğal mirasçısı saymakta, bu ilkelerin temelinden uzak- laştırılacak bir Türkiye Cumhuriyeti'nin Türkiye Cumhuriyeti olmaktan çıkacağına kesinlikle inan- maktadır. Bu bağlamda ordunun tavn, hiçbir yoru- ma meydan bırakmayacak kadar nettir. Orduyu ge- reksiz yere siyasetin içine çekmek, ancak bu net tavra rağmen yorumlara gıtmek demektir. Ve işin en önemli yanı da şudur: Anılan temeller- den yoksun bir Türkiye Cumhuriyeti'nin yoluna bu kimlikle devam edebilmesi, gerçekte de olasi de- ğildir; başka deyişle, savunulan, "ordu gerçeği" değil, fakat Türi<iye Cumhuriyetı'nin tahhsel koşul- lanndan kaynaklanan gerçektir. Burada ordunun yaptığı, bütün kurumlann da yapması gerektiğı gi- bi, bu gerçek karşısında duyariılık göstermekten başka bir şey değildir. Inönü'de, Sakarya'da, Dumlupınar'da ve son yıl- larda Güneydoğu'da öime görevıne ses çıkarma- dığımız bir ordunun, Türkiye Cumhunyeti'ni bir dın devletine dönüştürme girişimlerine itiraz hakkını tartışma konusunu yapmak, genel gerçeklığımiz içerisinde Türk ordusunu hiç tanımamakla eşan- lamlıdır... BUGUN • SAHAF CAFE KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 19.00'da Şurada başlıklı şiırseverlerin kendi şiirlerini okuduklan etkinlik yer alıyor. • TARANTA RABU KÜLTÜR MERKEZt nde saat 16.00 ve 19.00'da Kıeslowskı'nın 'Öldürme Üzerine Küçük Bir Film' adlı yapıtı ızlenebilir. • EYLÜL MÜZİKKULÜBÜ'nde Bülent Ortaçgil ızlenebilir. • JAMES JOYCEIRISH PUB'da saat 22.00'de Muzaffer Özdemir'den semahlar türküler dinlenebilir. • AKSANAT'ta saat 12.30'da The Beatles Grubu'nun saat 18.00'de de Barbara Streisand"ın konserleri 'laser-disc'ten izlenebilir. • İFSAK'ta saat 19.30 ve 20.15'te Uğur Varh'nın 'Bir Kaçkar Gezintısi' başlıklı saydam gösterisi izlenebilir. • YAYLA SANAT MERKEZİ'nde Tiyatro lstanbul'un 'Yenı Baştan' adlı oyunu yer alıyor. • İDİL KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 18.30'da Milcho Manchevski'nin 'Yağmurdan Önce' adlı Fılmi izlenebilir. Çinuçen Tanrıkorur'un 45. yılı I Küftür Servisi - Izmir Çocuk ve Gençlik Korosu Çinuçen Tannkorur'un 45. bestecılik yılı nedeniyle 25 nisan cuma günü saat 19.30'da Cemal Reşit Rey Konser Salonu'ndabır konser verecek. Konseri şef Nursal Ünsal Bırtek yönetecek Bırtek yönetimindekı lzmir Çocuk ve Gençlik Korosu, Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda vereceğı konserde. Çinuçen Tannkorur'un 45. bestecilık yılı nedeniyle bestecinin çocuk ve gençler ıçın bestelediğı parçalannı ilk kez seslendırecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear