29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 8 MART 1997 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Şeriat Din Değil Hukuktur Prof. Dr. NECİP BİLGE K adın haklan konusunda çeşitli kuruluşlann bir- likte yaptıklan bir göste- ri yürüyüşünde. "Şeriata hayır" seslerinin yüksel- mesi, ortaya "Şeriaön din mi, hukuk mu'."" olduğu tartışmasını çıkarmış ve yûrüyüşe katılanlanndin düş- manlığı yaptıklan. kimi çevrelerce ilen sûrülmüştür. Bunun nedeni. şeriat ve din sözcüklennın eşanlamda kullanılmak is- tenmesidir. Bunun yanında bazı önyargı- larla bir kışkırtma niyeti de söz konusu olabilir. Bu iki sözcük, kullanış bakımından bir- birine yakm olsa da ayn ayn arüam taşı- maktadır. Gerçi halkın kullanımında böy- le bir eşanlamlılık gözükse de dinin ve şe- riatın kaynağı sayılan Kuramkerim'de ve ona dayanan dinsel bılim alanında, bu söz- cüklerin ayn ayn kavramlan karşılamaya yönelik olduldan kuşkusuzdur. Kuran'ın muaşeret edepleri (görgü ku- rallan) ile ilgili olanlar dışındaki Tannsal buyruklan, inançsal (itikadi) ve eylemsel (ameli) buyruklar olmak üzere ikıye ay- nlmaktadır. inançsal buyruklar, din kav- ramı içinde toplanmakta ve eylemsel buy- ruklara da şeriat adı verilmektedir. Bu kı- sım. dûnya işleriyle ilgilidir. Fakat halk, içerigi birbirine yakın olan bu iki deyişin anlamını kanştırmakta, giderek bunlan birbirine eş tutmaktadır. Sözlüklerde ve bilimsel eserlerde ise şeriat ve din birbi- rinden aynlmaktadır. Hemen her sözlük- te din, Tann'ya iman ve ibadet konusun- daki kurallar bütûnü olarak şeriat ise in- san ilişkilerini ve toplumsal yaşamı. yani dünya işlerini dûzenleyen kurallar bütünü olarak tanımlanmaktadır. Butanım, Islam dininın kaynağı olan Kuranıkerim'in ayet- lerine uygun düşmektedir. Şeriat sözcüğü, Kuran'ın iki ayetinde açıkça geçmekte- dir: a) Maide suresinin 48. ayetinde şöyle denilmektedir "Sanada_kitabı(Kunuı'ı) gönderdik. Arükaralannda Allah'uı gön- derdiği ile hükmet- Her birinize bir şeri- at ve yol verdik_ Allah dfleseydi sideri tek bir ümmetyapardı."' Ayetten anlaşılacağı üzere, dünyadaki insanlar tek bir ümmet haiinde değil. ayn ayn kavımler olarak yaratılmış ve onlann her birine de ayn bir şeriat verilmiştir. İnsanlar arasındaki an- laşmazlıklarda, Allah'ın indirdiği kuralla- ra (şeriata) göre hüküm verilecektir. Ayet- te geçen şeriat sözcüğü ile dinin özüne ilişkin olan inanç ve ibadet kurallannın değil, insanlann birbiriyle ya da toplum- la olan ilişkilerini dûzenleyen hukuk ku- rallannın kastedildiği açıkça anlaşılmak- tadır. b) Kuran'ın 45. bölümünü oluşturan Casiye suresinin 18. ayetinde "_Seni de emrimden bir şeriat üzere kıldık. onu iz- lc-." denilmektedir. Ayetteki 'emrimden' ibaresini 'muamele ya da iş hususunda' biçiminde veren yazarlar da bulunmakta- dır. Her iki halde de bu ayetteki şeriat söz- cüğünün inanç ve ibadete değil, dünya iş- lerine yönelik olduğu kabul edilmektedir. Burada hemen belirtelim kı ilkel top- lumlarda her şey sadece dinsel açıdan ele alındığı için Tannsal vahye dayandıgı be- nimsenen Kuran'da da dinin özünü oluş- turan inanç ve ibadetten başka, insanlann dünyasal ilişkilerini, yani hukuksal ilişki- leri dûzenleyen kurallar da yer almış bu- lunmaktadır. İnanç ve ibadet düzenleme- si insanın Tannsıyla ihşkisıne yöneliktir ve bireyin duyuncuna (vicdanına) hitap eder. Oysa evienme-boşanma, alacak-borç gibi insanlann birbiriyle olan ilişkilerini dûzenle>en kurallar ise hukuk alanına gi- rer. İşte bu kısun şeriat olarak adlandın- ür. Halk arasında kullanılan ya da yazılı eserlerde geçen kimi deyişler, din ve şeri- at arasındaki aynlığı gösterecek nitelikte- dir: "Şeriatın kestiği parmak aamaz" de- nildiğinde herkesın yasalara, hukuk ku- rallanna uyması gerektiği anlatılmak iste- nir. Osmanlı dönemindeki mahkemelere Dini Ylahkemedeğil de Şer'iyeMahkeme- si adının verilmiş olması, şeriatın hukuk anlamına geldiğinin bir başka kanıtı sayı- labilir. Yine Osmanlı döneminde görûlen ayaklanmalarda ve Yeniçerilerin kazan kaldırmalanndaki "Şeriat isteriz" ya da "Şeriat elden gjdiyor" gibi çiğlıklarla an- latılmak istenenşey, Tannsal hukuk ku- rallanna uyulmadığı hususudur; yoksa di- nin engellendiği değil. Islamın başlangıcında kimi Islam bil- ginleri, şeriat sözcüğü ile Islamın hem inanç ve ibadet kısmını hem de dünyasal işlemlerkısmını toptan içerdiği görüşünü ileri sürmüşlerdir. Ancak zamanla ve bi- lim sınırlannın genişleyip sistemleşme- siyle. bu iki kısmın bırbirinden aynldığı, bunun sonucu olarak şeriatın hukuk dü- zenlemesi biçiminde anlaşılması gerekti- ği görüşü benimsenmiştir. Doğrusu da bu- dur. Nitekim birisi ilahiyat fakültesi deka- nı olan ve öbürü Diyanet tşleri Başkanlı- ğı yapmış bulunan iki değerli din bilgini profesörümüzün görüşleri, bu merkezde- dir: 1 - Y. N. Öztürk şöyle diyor: "Şeriat ke- limesi, Kuran'da bir tek yerde geçer (Ca- siye 18)ve oradayol,yöntem, tarz anbunın- dadır. Bunun Allah'uı dininin adı olarak kullanmakdoğru değildir,şeriat tslamdan belli bir de\ir ve kitlenin anladığı olabilir. ama zamanüstü dinin adı otamaz." (1) 2- S. Ateş de 11 cıltlik tefsırinin ilgili ayetlerinde şöyle demektedir: "Şeriat su- ya vanlacak yol demektir. Allah'uı indir- diği hukuk sistemine şeriat denir." (2) 3- "Sana da insanlann uyacaklan bir hukuk düzeni verdik. Şeriat, su alma yeri. geniş yol anlamına gelir. Burada Şeriat, Kuran ile gösterilen dünya görüşü ve ha- yat düzenidir." (3) Bu bağlamda bir noktayı daha vurgula- makta yarar vardır. Kuran'ın, Maide sure- sinin 3. ayetinin bir cümlesinde şöyle de- nilmektedir: "Bugünsizmdininizitaınam- ladun ve sizin için Islamı beğendim." Ayet- te şenatın değil. dmın tamamlanmışoldu- ğunun belirtilmesi. dinin artık değişmeye- ceğinin, fakat şenatın, yani hukukun de- ğişebileceğınin işareti sayılabilir. Nitekim, dinsel temele dayandığı kabul edilen ve Medeni Kanun'dan önce 50 yıl kadar yü- rürlükte kalmış olan Mecelle'nin 39. mad- desi, zamanlann değişmesiyle hükümle- rin değişeceğini açıkça belirtmiştir. Laik- liğin bir yönü de din ve hukuk kurallan- nın birbirinden aynlmasında kendisini gösterir. (1) Y. N. öztürk. Kuran'dakı Islam. s 265, 656, 657. (2) S. Ateş. Yüce Kuranın Çağdaş Tefsıri c. 3 s. 7.9. • (3) S. Ateş, Tefsır c. 8 s. 335. 336. ARADABIR Yrd. Doç. Dr. AYŞE ATALAY Kadın ve Demokrasi Dünyada 150'yi aşkın devletten pek azı günü- müzde demokratik rejimle yönetilmektedir. Ancak gelişmiş demokrasilerde bile istenilen ölçüde ülkü- sel (ideal) bir demokrasiden söz etmek pek olanak- lı değildir. Bu bakımdan tüm başdöndürücü, tek- nolojik ve bilimsel ilerlemelere karşın insanlık, de- mokrasi idealinde pek az bir yol almıştır. Bugün gıpta ettiğimiz gelişmiş demokrasilerde dahi ırk, din, cinsiyet aynmcılığına rastlamak olanakhdır. Bu ülkelerde bile örneğin hâlâ aynı işi yaptıklan halde kadınlara erkeklerden daha az ücret ödenmekte- dir. Cinsler arasında güdülen ayrımcıhğı ortadan kal- dırmak için pek çok uluslararası örgüt çalışmalar yapmaktadır. Ne var ki demokrasi açısından geliş- miş olarak adlandırılan ülkelerde kadın-erkek eşit- liğini gerçekleştirmekyolunda, büyük ölçüde kadın- lann geçmişte verdikleri savaşım sonucu önemli adımlar atılmamış olduğu da söylenemez. Öyley- se, bir toplumun demokratik gelişiminde kadına verilen önem, belirleyici olacaktır. Başka bir deyiş- le kadının çağdaş bilgilerle donatılmadığı, ekono- mik bağımsızlığı için çaba gösterilmediği toplum- lar, çağdışı rejimlerle yönetilmeye mahkûmdurlar. Hitler, Alman kadını için 3 K formülünü (Küc- he=Mutfak, Kirche=Kilise, Kind=Çocuk) ülküsel- leştirerek totaliter rejimine kadınları dayanak yap- mak istemişti. Bugün ülkemizde totaliter bir rejim kurma peşin- de koşan Refah Partisi ne gariptir ki büyük ölçüde kadınlar tarafından yürütülen örgütlü çalışmalar so- nucu bugünkü konumuna erişmiştir. Oysa totaliter rejimlerin ilk hedefi her zaman kadınlar olmuştur. Geçmişte Hitler kadına 'üstün ırk' adına değer bi- çerken günümüz Iran ve Afganistan rejimleri 1400 yıl öncesinin dinsel hukuk anlayışına gönderme yapmaktadıriar. Kadınlar hem totaliter rejimlerin po- litikalannın ilk kurbanlan arasına sokulmuşlardır. Al- manya'da da Hitler'i destekleyenlerin çoğu ne ya- zık ki kadınlardı. Bunda kadına özgür bir birey ola- rak davranma yetisinin kazandırılmamış olmasının, bir başka deyişle kadında bağımlılık duygusunun daima diri tutulmak isten- mesinin rolü büyüktür. Tek tanrılı dinler ve bunlardan kaynaklanan gelenek ve görenekler, yüzyıllar boyu kadında bağımlılık ve suç- luluk duygusunu pekiştiri- ci bir işlev görmüşlerdir. Oysa bağımlı düşünen ka- dınlar; bağımlı davranan, her zaman yani başında bir koruyucu arayan in- sanlar yetiştirirler. Bağımlı davranan, kendi ayakları üzerinde duramayan in- sanlar da her zaman insan üstü, doğa üstü güçler at- fettikleri ve nice sonra sah- te oldukları ortaya çıkan 'kahramanlar' yaratmaya ve bunlann peşinden körü körüne sürüklenmeye çok eğilimlidirler. Bağımlı, öz- gür düşünemeyen insan, totaliter rejimlerin 'insan' ülküsü için biçilmiş kaftan- dır. Bir erkeği eğitmek, bir kişiyi eğitmektir. Oysa bir kadını eğitmek tüm insan- lığı eğitmek demektir. Ka- dını çağdaş, demokratik değerterle donatan top- lumlar, uygariıktrenini da- ha çabuk yakalariar. Kadı- ntn konumunun değişme- si demek, toplumun da kabuk değiştirmesi de- mektir. Toplumda kadına yöne- lik dinsel ve kültürel önyar- gılar, aslında toplumun kendisini, o kültürel yapı- nın parçalarını oluşturan ve çoğu çağdışı bir anla- yıştan kaynaklanan gele- neklerin, göreneklerin, boş inançlann kısaca usla, bi- limle, insanct (hümanist) ve evrensel dünya görü- şüyle ilgisi olmayan öğele- re zincirlemesi demektir. Eğer bir toplum, bu bağ- lamda kadından korkuyor- sa intıhar ediyor demektir. TARTIŞMA Darbeyi Zorunlu Kılmamak İçin... K adın olmak, alnı açık, başı dik, onurlu, gururlu, donanımlı kadın olmak... Yürürken kendinden emin, ne istediğini bilen, konuşurken soran. sorgulayan, araştıran, öğrenen kadın. Sadece seçen değil. seçilmek de isteyen kadın. Yönetim kademelerinde söz sahibi olmak isteyen, acılarla doğurduğu, emekle büyüttüğü çocuklann geleceğini de hazırlamak isteyen kadın. Çocuklannı karakollarda aramak istemeyen. ölüm haberleriyle yıkılmak istemeyen kadm... 71 yıl önce Yurttaşlar Yasası'nın (Medeni Kanun) çıkması aydınlığa atılmış ilk adımdı. Biz kadınlar bu yasanın getinleri ile var olduk. Kafeslerin arkasından bakmaktan vazgeçip, o varlığımı yok sayan örtüden sıynlıp, baharda fışkınp toprağı delerek çıkan çıçekler gibi, patlayan tomurcuklar gibi.. kardelenler gibi açılıp var olan bizler, şimdi yeniden karanhğa götüriilmek isteniyoruz. Gelişmeyi geri çevırmek akla, mantığa aykındır. Dünyada gelişmiş ülkeler ilerlerken biz nereye gidiyoruz? Uğrunda savaşlar yaptığımız, zaferler kazandığımız değerleri bir bir kaybedecek miyiz? Elbette hayır, biz bu nedenle dinin siyasallaştınlmasımn karşısına dikılirken 'Şeriata haw' dıyoruz. Günümüz koşullannda Medeni Kanun'un bize yetmediğini biliyoruz. Bu gömlek bize dar geliyor. Biz kadınlar hayatın her alanında erkeklerle yan yana olmak istiyoruz. Ne bir adım önde, ne bir adım arkada. Doğarken eşit doğduğumuz bir gerçek: fakat kafamızda yarattığmız eşitsizlikleri aşmak, ülkede ve dünyada banşı sağlamak için el ele, kol kola yürümek zorundayız. Biz kadınlar kadın erkek eşitlıği için yürüyoruz ve yürürken eşitliğimızi yok edecek olan 'şeriata, hayır' diycruz. Darbeyi zorunlu kılmayacak çağdaş ortamı yaratmak için, demokrasiden vazgeçmemek için, dinin siyasete alet edilmesine izin vermemek için, herkesin inançlannı özgürce yaşayabilmesi için "Ne şeriat ne tank" diyor ve "El ele ofaüun" diyoruz. Bu amaçla yürüdük Ankara'da. Biz> r ürürken gözv'üzündeki kara bulutlar dağılıyor. Sıcim gibi yağan yağmur, yerini güneşe, sıcaklığa bırakıyor. Basörtülü annelenmız de yürüyor. Aydınlığın ve sıcaklığın yarattığı sevgi ortamında halaylar çekiyoruz. Kadınlar omuz omuza halay çekiyoruz. Gericilığin suratına bir tokat gibi iniyoruz. Aydınlığımız, sevgimız, sıcaklığımız çıleden çıkanyor karanhkta yaşayabilenleri. Bu nedenle karanhğa yaktığımız mumlara, aydınlığa yürümemize dayanamıyorlar. Ama soldaki çatlaklığa, çatlak sese ne Yörük Çadırlanndaki Kadınlanmız. U zun süreden beri gündemde olan "peçe- çarşaf-türban ve politikacının sözJeri" bana rahmetli H. Suphi Tannöver ile F. Ahmet Bamtçu'nun tanık olduğum sözlerini anımsattı. Güncelliklenni hâlâ koruyan bu beyanlann sayın Cumhunyet okurlanna ulaşmaşı zannederim ıyi olacaktır. Ankara Ünıversitesi Hukuk Fakültesi'nde öğrenci olduğum yıllarda Dil ve Tarih-Cografya Fakültesi Konferans Salonu'ndaki kürsüde H. Suphi Tannöver'in konuşmasını dinhyoruz. Konu daha o yıllarda çarşaf-peçe konusuydu. H. Suphi Tannöver, "iyi insan olmak. oıuırİD ve namuslu olmak için bunlara gerek ohnadığmı" söylüyordu; örnek olarak da yörüklerden. yörük çadırlanndan söz etti... "Gidiniz yörüğün çadınna" dedi. "Size namusu hariç \apama>acagı fedakiriık yoktur. Yörük kadınlannın başı. bağn açıknr: fakat namusundan şüpbe edemezsiniz. Biz. Osmanlı İmparatorluğu'ndan peçe ve çarşaf altında \ üz binlercefiiengUive cüzzamlı insanlar devTaldık." Tannöver'in konuşması 1947yılınm zannedersem ekim veya kasım aylanndan birindeydi. O günlerde Ankara'nın güncel olaylanndan Tıcanılık ve onun şeyhı Kemal Pilavoğhı'nun mahkemede tutuklanması, kafalannı ustura ile tıraş ettirmiş çember sakallı müntlerinin sokaklan doldurmalan vardı. Bir başka ve mühim olan anımız da uzun yıllar Trabzon'un CHP milletvekilliğini yapan Faik Ahnıet Barutçu'dan olacaktır. 1950 yılında CHP muhalefete geçince bu partiye bir canlılık geldi. Önce Meclis'teki otuz milletvekiliyle, 1957 seçimlerinden sonra da daha çok milletvekiliyle muhalefetteki canlılık artmayabaşladı. Muhalefet yıllannda CHP'nin kurultaylan görülmeye değerdı. iki ya da üç gün devam eder. demeli? Sayın Ecevit'in çizdiği Türk- Islam sentezi görüntüsü DSP'nin laik, çağdaş, aydın tabanı tarafından mutlaka değerlendinlecektir ve seçmen sandıkta solu bırleştirecektır. 'Şeriata karşı kadın yürüyüşflnü' dine karşı yürüyüş olarak değerlendiren bu sayın lidere söyleyecek sözüm kalmadı. Bizlerin dine karşı yürümediğimızı bile bile, dinin siyasallaştınlmasımn karşısında olduğumuzu, reddettiğimizin şer'i hukuk olduğunu bile bile oy hesabı uğruna yaptığı çırkın gaflann hesabını Mesut Yıhnaz'la birlikte sandıkta verecek. İnanç özgürlüğünün de savunucusu biziz, laikliğin de çağdaşlığın da. 15 şubatta biz sol gösterip sağ vuran sız sayın liderlerin de üzerine üzerine vürüdük... Yol arkadaşımız olun. gelin birlikte yürüyelim. Nazmiye Halvaşi çeşitli komisyonlar kurulur, daha sonra da bunlann hazırladıklan raporlar, kurultay delegelerinin huzuruna getirilır. tartışılırdı. Bu kurultaylann bırinderahmetliF. Ahmet Barutçu'nun hâlâ güncelliğini taşıyan konuşmalanndan binsıni aktanyorum. Trabzonlulara mahsus unutulmaz şıvesıyle, "Arkadaşlar etrafinızdaki politikacılara dikkat ediniz. bcyinkrindcn şüphe cdersiniz.- Zira politikaa. sabahlevin kah\ altı sofrasuıda bevnini yiyerek sokağa çıkan adamdır, bunu unutmayuı" demişti. Yorumu size ait. Av. Halis Özdemir İstanbul PENCERE 8 Mart'ın Türkiye'deki Özel Anlamı... Bertrand Russel, 1894'te evlendiği ilk eşinden söz açarken mizaha başvuruyor: "Günümüzdeki bütün Amerikalı kadınlar gibi cinsellikten nefret ederdi. Erkeğin cinsel istekle- rinin evlilikte mutluluğu engellediğine inanırdı. Bu konuda onunla tartışma gereğinibile duymadım." Peki, 19'uncu yüzyılın sonunda bütün Amerika- lı kadınlar böyle miydi?.. Hıristiyanlıkta kadın günahın kaynağı sayılıp aşa- ğılanıyordu; bu yüzden "dişi"n\n duaımu çok güç- tü. Amerikan tarihi, Kızılderili soykınmıyla zenci kö- leliği üzerinde yükseldiğinden, kadın haklarına en son sıra geldi. 19'uncu yüzyılın ortasında Ameri- kan kadınları köleliğin kaldınlmasını isterlerken kendilerinin de bir tür köle olduğunun bilincine varmaya başladılar; Birleşik Devletler'de zencile- re oy hakkı tanınırken kadının oy hakkı yoktu. • Ya Avrupa'da?.. 19'uncu yüzyıl sonunda kadınlar haklan için sa- vaşıma başladılar. Birinci Dünya Savaşı, kadınlar için bir devrimin kapılannı açtı. Erkekler askere almdığından fabri- kalarda kadınlar çalışmaya başladılar. Ekonomik bağımsızlığa doğru adım atan kadının yazgısı de- ğişti. 1914-1936 arasında 28 ülkede kadınlar oy hak- kını sağladılar. Türkiye'de kadın, 1930'da beledi- ye, 1934'te genel seçimlere katılma hakkını kazan- dı. O yıllarda Avrupa'nın çoğu ülkesinde kadınlar için bu hak yoktu. Ne var ki Avrupa 19'uncu yüz- yılda 'Yurttaşlık Yasalan' ile kadınlara dönük hu- kukta büyük bir atılım yapmıştı; 1926'da Türkiye 'Medeni Kanun'\a bu aşamayı yakaladı. • ı • Yıne de bütün dünyada kadın ile erkek arasın- daki eşitsizlik sürüyor. Ancak 'eşitsizlik' soyut bir sözcük; somutta iş daha değişik. 'Eşitsizlik'\er, arasındaki 'eşitsizlik' korkunçtur. Suudi Arabistan ile Amerika, Iran ile Türkiye arasında kadın eşitsizliği bir değil!.. Şeri- at hukukunun geçerli sayıldığı toplumda kadın er- keğin kölesi gibi... Şeriatta ikinci sınıf yaratıktır kadın!.. Türkiye'de şimdi bu sorun sıcaklaştı. 21 'inci yüzyıla 3 kala, şeriat hukukuna dönüşün politika- sı, Tansu Çiller adındaki kadının inanılmaz des- teğiyle koalisyon hükümetinde iktidar ortağı oldu. Soruyorlar: " - Ne biçim bir kadın bu Tansu?.." Yanıt: - O bir kadın değil, bir politikacı; kadın özgür- lüğü davasını şeriatçılara satıp Başbakanlık kol- tuğuna oturmak isteyen birgehci... • ' Ülkemizde kadın hareketi yükseliyor; Islamla Hı- ristiyanlık dünyasınm birleştiği noktada başlayan bu akım, tarihsel bir önem taşıyor. Çünkü demok- rasi uygarlığının benimsediği "İnsan Haklan" bel- gelerinde en önemli madde)erden biri şudur: "Cinsiyet, ırk, dil ve din aynmı gözetmeksizin herkes insan haklanna sahiptir. Cinsiyet eşitsizli- ği, insan haklanna aykındır." Şeriat hukuku, insan haklan sözleşmelerineters düşer. Kadınlar için kölelik anlamını taşır. • - • 8 Mart "Dünya Kadınlar Günü"!.. Bu günün Türkiye'de Batı'dan daha değişik ve özel birönemi var; çünkü şeriatçıların salciırısı, ka- dın özgürlüklerini can evinden tehdit ediyor. -. Kadının özgürlüğü için el ele... CINE57EN KABLO TV ABONELERINE OZEL FIRSAT! CINE5'e üye olun, 6 ayhk kablo TV abonelik ücretinizi biz ödeyelim. CINE5'in müthiş filmlerini, 1. ligin ve kupaların en önemli maçlarını, evinizin rahatlığında izleyeceksiniz. CINE5 yetkili satıcılarına kablo TV faturanızla birlikte gelmeniz yeterli, TELEVİZYONDA KALITE DECODERLER BOSCH BAYİLERİNDE VE CINE5 SATIŞ STANDLARINDA... HEMEN ÜYE OLUN, (0212) 225 55 55
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear