23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 25ŞUBAT1997SALI 10 DİZtYAZI ÇüriimüşlükveUmut1997 seçimlerj de 1945 ve 1970 seçimleri gibi yaşamsal önemdeydi. Halka tanınan nadir fırsatlardan biriydi. Ama bu ilk ikisindeki harekete getirici güç yoktu; bu nedenle katılım yüzde 27 dolaylarında kaldı. Benazir'in perişanlığı, Butto ailesinin halktan uzaktavrı, beceriksizliği ve çürümüşlüğüne birtepkiydi. Pakistan seçimleri Prof. Dr. TURKKAYA ATAOV - 1 - on 12 yılda altı seçim görmüş olan Pakistan'ın son seçimlennde Bırleşmiş Milktler'ebağlı uluslararası bir örgütün (IPO. Viyana) gözlemcisı olarak bulundum. Çok az yabancı gözlenıci vardı. Neredeyse tümü başkent Islamabad'da kaldı ve ızlenimlenni daha çok resmi çevrelerle temas sonucu edmdi. Ben ise vaktimi genlımın en çok yaşanacağmı tahmin ettiğim Sindh bölgesınde. özellikle Karaçı'de geçirdım Başkenttekı beş yıldızlı otellerle bazı bakanlıklann kondorlannda dolaşan bırtakjm yabancılar. karnpanyayla oylamanın "özgür, adil \« şeffaf"" geçtiğine ilişkin açıklamalar yaparken belirli birpartıye oy vereceğı bilınen bazı kışılerin evlerinden çıkmamak içın ıhtar aJdıklannı, bazı seçim bölgelennin terörıst gruplarca "güilmez" ilan edıldiklerini, buna karşın girme cesaretıni gösteren adaylara (ve onlarla birlıkte olduğum içın bana da) ateş edıldiğinı, seçim listelerinin değıştınldığıni, bazı parti temsilcilerinin kaçınlıp işkence edildiklerini, hatta öldürüldiikJennı \ e tüm bu olaylann asker \e polis gibi güvenliUe görevli resmı kişilerin çoğunlukla gözleri önünde yer aldığını Cumhurbaşkanı Faruk Ahmet Leghari'ye, seçim kurulu başkanına ve ajanslara yazılı olarak bildirdim. Seçim sandığı başında göreviru yaparken göçmen diye kaçınlıp işkenceyle öldürülen, benim de morgda gördüğüm altı çocuklu 38 yaşında Muhammed HaniTin hesabmı biri herhalde sormalıydı. Oy kullandıktan sonra sessizce evinin yolunu tutan, ama tercihini gene göçmenlerin partisi yönünde gösterdiği kuşku götürmeyen Muhammed Said'in izlenerek tabancayla öldürülmesınin hesabını da sormak gerekirdi. Sandık başında görevli olan Muhammed Yasinde kaçınlmış, kafatasıyla kollan kınlmıştı. onu da Abbasi Şehid Hastanesi'nde gördüm. Öteki gözlemcıler görevlerini gereğı gıbı yapmadı. Ingiliz Uluslar Topluluğu Gözlem Grubu'nun Başkanı, eskı Avustralya Başbakanı Makolm Fraser'ın BBC'ye yaptığı açıklamanın yanıltıcı olduğunu belirtmek bana ve Prof. Hans Köchler'e düştü. Fransız grubunun başındaki L'lusal Meclıs Başkan Yardımcısı Loic Bouvard'ın demeci de "adil, özgür ve yansız" sözcükleriyle, sanınm bir kez gazeteye yansıdı. Ama şikâyetler benle köchler'in bulunduğu yerde 1997 Pakistan seçimlennde bir seçmen grubu. odaklaşıyor, gerçekler orada konuşuluyordu. Yüzde 26-27 gibi son derece düşük katılım da kitlelerin seçimden soğuduğunun rakamsal bir göstergesiydi. Üç önemli seçim Pakistan, elli yıllık geçmişinde üç önemli seçim görmüş. jüzun yıllar da seçimsiz yönetılmişti. Önemli seçimlerden birincısi ülkenin kunıcusu Cinnah'ın oluşturduğu Müslüman Cemiyetı Partisi'nın gücünü ortaya koyan 1945-46 seçimlenydi. Halkın bir daha oyuna başvurulması için 25 yıl daha geçmesı gerekiyordu. Aradaki süreyi peşpeşe diktatörlüklerin pekiştirdiği siyasal bir karmaşa doldurmuştu. 1970 yılının seçimleri, gerçekten. en azından sonuçlan yönünden tarihsel nitelikteydi. Halk, eline geçen fırsatı iyi değerlendirmesini bildi. Pakistan'ın o zaman bir parçası olan Doğu Bengalliler, özerkliği yeğleyerek Mücibürrahman'ın Avami Partisi'ne en büyük oyu verdıler. Batı Pakistan da ZüJfıkâr Ali Butto'nun PPP'sinı seçtı. Katılım yüzde 60'tı. Bu olayın olağan uzantısı en çok oyu alan Avamı Partisi'nin merkezde hükümeo oluşturması ve ikinci en güçlü Sık sık saldınya uğrayan Muhacir Partisi merkezinde öldürülen ve işkence gören yandaşlannın fotoğraflan. partı PPP'nın de muhalefet yapmasıydı. Ilki, Doğu Pakistan'da da eyalet yönetimini kurar. Öteki de güçlü göründüğü Pencap ve Sindh'te aynı şeyi yapardı. Oysa askeri diktatör Yahva Han ve cuntası, Batı Pakistan şovenizmine ve baba Butto'nun baskılanna boyun eğerek Pakistan'ın bir çeşit idam fermanını imzaladılar. Yahya Han, savaşa yönelince Bengal'in Müslüman halkı çatışmanın sonunda umduğundan da fazlasını ele geçirdi; aynlma ve bağımsızlık. Yani Bangladeş. Ancak ulusun önderi, despotizme yöneldi ve tüm ailesiyle birlikte öldürüldü. Batı Pakistan'da da Butto, diktatörlüğü seçti ve onun da sonu aynı oldu. Pakistan 1970 seçim firsatını en kötü biçimde kullanmıştı, Butto'yu darbeyle deviren Ziya Ül Hak çığ gibi büyüyen sorunlan Islarn'a biçimsel bir yönelişle gizleyebilme umudundaydı. Oysane" Islam, çağdaş ekonomik açmazı çözebilir, ne de demokrasi feodalizmle kucak kucaga yaşayabilirdi. 1997 seçimleri de 1945 ve 1970 seçimleri gibi yaşamsal önemdeydi. Halka tanınan nadir fırsatlardan biriydi. Ama bu ilk ikisindeki harekete getirici güç yoktu; bu nedenle katılım yüzde 27 dolaylannda kaldı. Benazir'in perişanlığı Butto ailesinin halktan uzak tavn, beceriksizliği ve çürümüşlüğüne bir tepkiydi. Bağımsızlıktan bu yana geçen elli yıl içinde ne firsatlar heba edilmişti. Sınırlı birkaç başanlı yıl, sağlıklı bir ekonomik büyümenin değil, rastlantılann sonucuydu. 1950'li yıllarda ülkeye döviz gırmesinin nedeni, hıntkeneviri ve pamuğun fıyatlannın Kore Savaşı nedeniyle çıkmasıydı. Onu hemen durgunluk ve grevler izledi. Bir göçmen olan Başbakan Liyakat Ali Han'ın öldürülüşü on bir yıllık siyasal bunalrmdan başka bir şey getirmedi. General EyüpHan'ın darbesi bir çeşit "istikrar" getirmişti, ama demokrasiden ne kaldıysa onu da alıp götürdü. 1964 seçimlerinde, kurucu-baba Muhammed .Ali Cinnah'ın kızkardeşi Fatima Cinnah'ı yenebilmek için seçime hile kanştırmaktan geri durmamıştı. Genel kurmay başkanıyken devlet başkanlığından uzaklaştırdığı tskender Mirza ile Istanbul'a 1953'te geldiklerinde, basın toplantılannda çevirmenlik yapışmu gösteren fotoğrafı ne yazık ki bulamıyorum. Pakistan'ın Amerika'ya ilk kapılanışı daha çok Eyüp Han zamanına rastlar. Pakistan silahlı kuvvetlerinin bu dış kaynağa bağımlı kalışı ve iç politikada ağırlık kazanması da bu yıllann ürünüdür. Benazir'in babası Zürfikâr Ali Butto'nun "demokrasi ha\arisi~ kesılmesi de bu yüzdendır. Yahya Han'ı Doğu Pakistan'a askeri müdahaleye iten odur. "Islam sosyalizmi" adını taktıği içeriksiz sloganı da bir toprak ağası olan Butto'nun kemikleşmeye çalışan Pakistan sermayedarlığının belını kırmasını kolaylaştırmış, yerli parayı ülke dışına kaçırmaktan başka işe yaramamıştır. Bir yandan feodal peşin hükümlerini Islam ve sosyalizm görüntüsüyle gizlerken 1977 seçimlerine de hile kanştırmış, muhaliflerine karşı acımasız olmustur. Onlan sık sık işkence zindanlanna attırdığını Ziya Ül Hak ortaya çıkarmış. O da iktidarda 90 gûnden fazla kalmayacağını söylediyse de, dokuz yıl kalmış, bu arada yüzlerce kişiyi astırmıştı. Afganistan savaşının başlamasıyla Amerika bu kanlı diktatöre "komûnizme karşı mücahid" imajı kazandıımaya çalışmış, bu uğwda yedi miryar dolar akırmıştı. Bu para eğitime, sağlığa ve ileriye dönük yatınmlara değil, Amerika'dan uçak ve tank alımına ve sivil-asker bürokratlann cebine gitri. 'Poğu'nun Kızı' Ziya, 1988'de gizemli bir uçak kazasmda öldüğünde iktidar yolu "şehıt" sözcüğüyle hak etmediği bir sıfata kavuşturulan Zülfıkar Ali'nin en iyi Amerikan ve Ingiliz üniversitelerinden diplomah kızı Benazir'in PPP'sine açıldı. Çekici görünümüyle yalruz Pakistan halk yiğınlannın değil, yabancı çıkarlan için yapabilecekleriyle de Amerikan hükümetinin sevgilisiydi. 'Doğu'nun Kıa' bu ilk imajını, kocası polo oyuncusu ve aynı zamanda karanlık işler uzmanı Asif Zardari'nin de yardımıyla kısa sürede yitirdi. Kabinede Yatınm Bakanlığı'na da getirilmiş olan Zerdari'nin özel pedikürlü atlan, devlet kesesinden ortalama bir Pakistanlı'dan çok daha iyi beslenirken ülke iflasın eşiğine gelmışti. Benazir'in anası "Buttolar yöoetmek için yaratdmtştır'' derken Benazir, babası gibi feodal sistemin sahiplerine özgü biçimde, eleştiri dinlemiyor. Bu özellikleri 1977 seçiminde ona kesin bir yenilgi getirdi, eşi de kayınbiraderini öldürtme suçlamasıyla hapiste. Bu sömürgen ve çürümüş aileyi, Amenka'nın da terk etmek zorunda kaldığı anlaşılıyor. Pakistan halkı asıl büyük keneyi, feadolizmi sırhndan atamadı. Kırlık bölgelerden kentlere sürekli akıma karşın "han, serdar, zemindar, cegirdar, vadera" diye bilinen toprak ağalan, seçmene bugün de türlü yollardan egemen. Oxford'da okumuş olan Cumhurbaşkanı Leghari de yanm milyonluk bir Baluçi kabilesinin başkanı. Ona ait Dera Gazi Han çiftliğinin içinden geçen ırmaktan, köylünün biri çömlek yapmak için birkaç avuç kil almaya kalkrnca, onu 15 gün hapsettirmiş. Demek ki toprak sahibinin çamurunu bile alamazsm! Leghari'nin kendi de hapse girmiştir, diktatör Ziya Ül Hak'a karşı çıktığı için. Cumhurbaşkanı için bir süre "Faruk kardeşinT diyen Benazir, Leghari'yi "toprak ağasTdiye kınamıştır da. Ne var ki Benazir ile kocası kadar belki hiçbir toprak ağası bu denli mülk ve paraya el koymamışlardır. Toplumsal hastalık, kişilerle değil. yapiyla ve sistemle ilgilidir. MücahkJ Hüseyin adlı bir yazar Pakistan'ın Soygunculan adlı kitabında suçluluğun batağındakı politikacılann dini de bir ticaret aracı yaparak toplumsal dokuyu onanlmaz biçimde kirlettiklerini gözİCT önüne seriyor. Ulusal pastadan "çalanlar," hacı da olmayı ihmal etmemekte, sıyasete dinsel bir ideoloji gıydirmektedirler. Toprak ağalığı bağımsızlıktan önce de vardı. tngiliz sömürgecıliği bu sistemi bir kez daha "meşrulaştırdL." Öyle ya majestelerinin tümen tümen askerlerini denizaşın yerlerden buralara getirmek yerine yapılacaklan satın alınabilir yerli kişilerle gerçekleştirmek daha kolay ve ucuzdu. Bugün de her yerde öyledir. Nacma Sadıki adlı Pakıstanlı yazar, Liyakat Ali Han'ın öldürülmesinden bu yana hiçbir yönetimin temel sorunlara eğilmediğini, özellikle çok şeye sahip olanların mülklerini tehlikeye atmaktan sürekli kaçındıklannı belirtmektedir. Doğu'nun Kızı Benazir Butto kı- sa zamanda imajını yitirdi. Gerçekten kuruluştan bugüne beş anayasa yapılmış, ama elli yıl önceki iktidar odağı olduğu gibi kalmıştır. Hem ulusal, hem bölgesel düzeyde karar verme süreci belirli yerleşmiş çıkarlara hizmet etmekte devam ediyor. Bürokrasi: var olan düzeni değil sallamak, kıpırdatmaktan bile kaçınıyor. Ülke ve toplum çıkarlannı çiğnemek pahasına da olsa, düzenın ses çıkarmayan parçası oluyor. Öyle ki Pakistan, Nijerya'dan sonra dünyada en çürümüş toplum ilan edildi. Benazir görevden alınırken Leghari'nin suçlamalanndan bin buydu. Öteki de iktidann umursamazlığı, hatta desteğıyle ardı kesilmeyen karanlık cınayetler. Hukuk dışılığın türlü görünümleri aşın çürümüşlüğün göstergeleriydi. Sürecek Ekonomi Politikalan Çalışma Grubu (*) Kamuoyu Duyurusu: Sosyal güveıdikte çözüııısüzlük üretîlîyor 0 Kaçak işçiliğin önlenmesine ilişkin önlemler getırilmesi de yenndedir: ancak bunlar yetersiz kal- mıştır. Kaldı ki zonınlu tasarruf uygulamasının sür- dürüldüğü, gelir vergisı tarifesinin başlangıç oranı ile sigorta prim oranlannın yüksek tutulmaya de- vam edildiğı. yani brüt ücret-net ücret arasındaki açıklığı aşın yüksek tutan uygulamalann yürürlük- te kaldığı bır ortamda, kaçak işçiliğin bizzat devlet eliyle özendirildığı unutulmamalıdır. 0 Tasannın en olumsuz yönü ise prime esas ka- zanctn üst sının yeni bir esasa bağlanarak asgari üc- retin 2 katına yükseltilir ve hatta Bakanlar Kuru- lu'na bırakılan yetkiyle bunun asgari ücretin 3 katı- na kadar arttınlması kabul edilirken, emekli aylık- lannın üst sınınnın buna intibak ettirilmemesi ol- muştur. Hükümete denetimsiz bir keyfiyet tanıyan bu girişim. çalışanlann sırtına hizmet karşılığı olma- yan ek prim yükü getirmektedir. Istihdam maliyet- lerine yeni yükler getiren ve brüt ücret, net ücret far- kını daha da açan bu tür bir uygulama. tavan miktar- larda da kayıt dışına çıkma ve primden kaçınma yö- nünde bır eğilimi başlatacak veya hızlandıracaktır. Bu durum gelir vergisi matrahlannm da aşağıya çe- kilmesine yol açacağından, aslında sonuçta kamu geliri kaybına neden olacaktır. # Hükümet, siyasal oportünizmin tipik belgele- ri niteliğindeki kaynak paketleriyle Sosyal Güven- lik Sistemi'nin temel sorunlannı daha da ağırlaştır- maktadır. Bunlardan ilki, II. Kaynak paketiyle bır- likte getinlen, sosyal güvenlik kuruluşlannın taşm- mazlannm satışının planlanarak. 425 trilyon TL'lik bir 'kaynak' beklentisidir. Sürekli gelir ve hizmet üretıminde vazgeçilmez nitelik taşıyan bu varlıkla- nn elden çıkanlarak, özel sermaye birikiminin kısa dönemli çıkarlanna terk edilmesi anlamına gelen bu yaklaşım, uzun vadeli dengelere dayanan sosyal gü- venlik sistemi için ciddi bir potansiyel tehdit oluş- rurmaktadır. # Aynı derecede tehlikeli bir başka girişun, III. Kaynak paketiyle kamuoyuna sunulan 'dövizüemek- HKk' projesidir. Yurtdışında çahşanlara 12 bin 500 dolarlık sembolik ve bir kerelik bir prim ödemesi karşılığında ek bır emeklilik hakkı tanıyan bu pro- jeden Hazine'ye devletin garantisi ve hizmeti karşı- lığında yüzde 20 oranında bir pay ödenmesi öngö- rülmekte; bu arada geri kalan yüzde 80'lik bölümün de emeklilik aylıklannm bağlanmasına kadar geçe- cek asgari üç yıllık süre içinde bir döviz rezervi gi- bi kullanılması açıkça belirtilebilmektedir. Sisteme başvuracak olanlann 400 bin kişiyi bulacağı, dola- yısıyla yaklaşık 5 milyar dolarlık bir giriş beklenti- sinin olduğu bu yeni hakkın, eğer uygulamaya ge- çebilirse önemli sakıncalar ortaya çıkaracağı görül- mektedir: - Öncelikle bu uygulama hiçbir sigortacıhk tek- niğıne uygun değildir. Sistemin fızibilitesi olmadı- ğı gibi hiçbir kurumsal altyapısı da bulunmamakta- dır. Aktüaryal dengeleri gözetmeyen böyle bir uy- gulamanın uzun vadeye yayılmış son derece ciddi dengesizlikleri bulunmaktadır. - Sonuçta uygulamanın bütün yükünün SSK üze- rine yıkılacağından kuşku duyulmamalıdır. Bu, SSK'nin gelecekteki dengelerinden tamamen umut kesilmesi anlamına gelmektedir. - Tasan, yurtdışında çalışanlar ile yurtiçinde çalı- şanlar arasında çok büyük bir eşitsizlikyaratacak ni- teliktedir. Sembolik bedeller karşılığında ek bir emeklilik aylığma hak kazanan kesimler sadece mevcut sosyal güvenlik sisteminin gelecek yıllarda- ki dengelerini olumsuz olarak etkilemekle kalmaya- cak, bir yandan da yurtiçindeki sigortalüar gözünde meşru olmayan bır hakkm kullanıcılan olarak görü- leceklerdir. 0 Nihayet, III. Kaynak paketi içinde yer alan ve gecikmiş kamu alacaklannın faizlerinin yüzde 50'si- ne af getiren tasan da, vergi ve prim borçlannı dü- zenli ödeyen yükümlüler açısından büyük bir ada- letsizlik taşıması yanında, yeni af beklentilerini bes- leyerek rutin vergi ve prim girişlerini caydıncı ve özellikle de SSK'nin alacaklannın bir bölümünütas- fiye etmesi nedeniyle kurumun bozuk mali yapısı- nı daha da kötüleştirici etkıler taşıyacaktır. Sosyal güvenlik sisteminin finansmanı Türki- ye'de, şimdiye değin, özel finansman mantığına ve bu mantık çerçevesinde de aktüarya hesaplanna da- yandınlmaktadır. Yine bu mantığm doğal bir sonu- cu olarak. SSK pnmleri ışçi ve işveren ödentilerin- den gelmektedir. İşveren payının felsefi nedeni de yaptığı katkının işveren payı yolu ile emekçiye dön- dürülmesi esasına dayanmaktadır. Kuruluşlann re- kabet piyasasında faaliyet göstermeleri halinde, SKK'ye yapılan işveren ödentisi, kâr üzerine otur- tulmuş olabileceğinden. emeğin sermayeye yaptığı katkıdan sağlanan aktanm olarak değerlendirilebi- lir. Buna karşılık, giderek oligopolistik bir yapıya bürünen ve fıyat belirleyici konuma geçmiş olan fır- malar, işveren ödenti payını fiyatlar yolu ile tüketi- ciye yansıtabilmektedir. lşte bu sorunu çözmeye yö- nelik olarak SSK ödentileri yanmda devlet katkısı kaçmılmazdır. Buradaki devlet katkısımn gerekçe- si, emek katkısı ile oluşturulan sermaye getirisi üze- rinden tahsil edilen vergilerde emekçi payırun da bu- lunması olgusudur. Bu payın bir bölümünün, sosyal güvenlik kurumlanna aktanlması yolu ile emekçi katkısımn önce sermayeye, oradan da devlete geç- miş olan bölümünden tekrar emekçiye dönüşü sağ- lanmış olacaktır. Kamunun sosyal niteliği, bugünkü uygulama ile savunulamaz durumdadır; ve bu nitelik, ancak böy- lesi bir aktanmın gerçekleştirilmesi ile oluşturula- bilir. (* ) Ekonomi Politikalan Çalışma Grubu (EPÇG); Haeer Ansal, Korkut Boratav, Nazım Ekinci, Fikret Görün. Alper Güzel, Yusuf Işık. Gûl- tea Kazgan, Yakup Kepenek, Oğuz Oyan, Izzerrin Önder, Lerzan Özkale, Erdal Ozmen, Şevket Pa- muk, Veysi Seviğ, Cem Somel, Ümit Şenesen, Erol Taymaz, Oktar Türel, Serap Aşık Türüt, Erinç Yel- dan ve Nurhan Yentürk'ten oluşmaktadır. ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇt Soyguncular Elinde Din!.. Günlerdir, Atatürk ün Adalet Bakanlanndan Mahmut Esat Bozkurt'un yazılarını okumaya doyamıyorum. Olaylan tüm çıplaklığıyla, kafa ütülemeden öyle güzel anlatıyor ki... "Soyguncular Elinde Din!.." yazısını da il- giyle okuyacağınızı sanıyorum. Savunman Veli Devecioğlu başta, telefon açıp kut- layanlar oluyor. Ben, o kutlamalan Mahmut Esat Bey adınaalıyorum. Mahmut Esat Bey'i, Kuşadası'ndaki gö- mütünde erinç içinde yaşatabilirsem, görevimı yapmış sayıyorum. Kalemi Mahmut Esat Bey'e bırakıyorum. Ba- kın, 16 Mart 1933 günlü "Anadolu öa neler yazıyor: "Sözû tarihe bırakıyorum: Üçüncü SultanSelim devhndeyız; (d. 1761-Ö. 1808) valde sultan kethüdası Yusuf Ağa 'nın yalısında, Galata 'kadı's/ Mehmet Emin Efendi'nin nyasetinde birçok kimseler toplanıyor. Bu toplantının adına, o zamanın ta- birince 'Meclisi şer'ı enver' deniyor. Bu meclisin vazife- si, elhac (hacı) Sadullah Ağa tarafından Kethüda Yusuf Ağa lehine yapılacak hibeye (bağışa) şahadettir. Fakat hibenin mevzuu nedir?! Ne hibe edilecektir?! Bunu söytemeye utanıyorum. Fakat söylemek lazım. Ta ki hakikatler gizli kalmasın. Elhac Sadullah Ağa, öm- nınden yedi senesıni Yusuf Ağa'ya bağışlayacakttr. Ve bu rezaletiKur'an'a ıstinatla (dayanarak) Galata 'kadı's/ Mehmet Emin cahili tasdik edecek. Hazır bulunanlar da şahit olacaklardır. Bu bir masal değil; bir hakikattir. Işin daha bûyûk bir rezaleti de şu ki, hibe muamelesi yapıldıktan kısacık bir zaman sonra, YusufAğa ölüyor... Şeriat namına yapılan bu maskaralığa âlem şaşıyor. Fakat ne beis var. Hibeyi ayetlerle tasdik eden cahil 'kadı'n/n patlayasıca mide- sıyle, cebi doidurulmuştur! O şeriab ileri sûrerek parası- nı çekmiftir. Buna inanmakta zoriuk çekenlere Cevdet Tarihi'nin 8. cildinin 452. sayfasmı gözden geçirmelerini tavsiye ede- rim." "Cumhunyetin Hanından hayti evvel, bir vatandaş bir 'kadı'ya (o zamanki yargıç) müracaat ediyor. Kadı dinli- yor. Neye dair müracaat olunuyor? Ne dınleniyor?! Söylemeye utanıyorum. Fakat söylemek lazım. Ta ki hakikatler gızlı kalmasın. Adını hatırtayamadtğım vatandaş, tariasının çekirge hücumuna maruz kaldığtnı yana yakıla kadı efendiye an- latıyor. Kadı efendi 'mürasele' (mektupla çağn) gönde- riyor. Çekirgelea mahkemeye davet ediyor. Gün tayin olunuyoh Muayyen günde çekirgeler şeriat hâkimi hu- zuruna gelmediklerinden muhakemelehne gıyaben (yok- luğunda) bakılıyor ve aleyhlerine hüküm verilıyor. Hü- kümde tariayı derhal terketmeteri kendilenne şeriat na- mına bildihliyor. Tabii haşarat buna aldırmadığından va- tandaşın ekinleriyok olup gidiyor! Fakat ne beis var. Ka- dı efendidinikullandı. Parayııçekti. Cebinidoldurdu. Bu- na inanmakta müşkülata düşenlerin hakikati Adliye Ve- kâleti teftiş raporiannda görmelerigüç olsa bile duyma- lan zor değildir." • • • "Gene Üçüncü Selim zamanında 'Aygır Imam'ad/n- da bin ortaya çıkryor. Sarayın 'imamı evvetı' oluyor. Der- ken kadaskerliği elde ediyor! Gitgıde Üçüncü Selim 'den hoşlanmaya başlıyor. Sebebi nedir biltr mısıniz?! Söyle- meye utanınm. Fakatsöylemek lazım. Takihakikatler giz- li kalmasın... 'Aygır Imam'a bir kazanın arpalığı verilmiş. Fakat bu herifefcafigelmemiş. Heriforanın 'hükümeti her'iyesi'nı de iltizama vermek ıstemiş... Yani şeriat hûkümetini me- zada çıkarmak dilemiş! Bereket versin, zamanın 'Ibra- him Kethüda'g/ö/ bazı namuslu adamlan bu soytanh- ğın önüne geçmışler, geçmışler amma, Aygır herif hııf- ctnıalmakiçın Nizamı cedıt askeri dıne muhalıftir' diyen- lerie beraber olmuş... Kabakçı Mustafa'/an teşvik et- miş, Üçüncü Selim'in katlinde e// bulunmuş... Görüyor musunuz din namına ileri atılıp, herkesi dinsizliUe töh- met altına alanlann içyüzlerini?! Görüyormusunuz şu din soygunculannı?! Buna inanmakta müşkülat çekenlere Cevdet Tarihı'ni tavsiye edenm." • • • "Eskizamanlann Şeyhülislamlanndan birisi, kadıhkla- n (yargıçlıklan) mezada çıkanrmış. Kim fazla para verir- se kadjltğı ona ihale edermış. Günün birinde efendinin fazla paraya ihtiyacı hasıl olmuş. Halep kadılığını bir ca- hıle satmış, derken arkadan bir talip daha çıkmış; daha fazla para vermiş, bu defa aynı makamı buna da peşkeş çekmiş!.. Bu haberi alan ilk kadı hiddetle Şeyhülislam 'ın yanıpa gelmiş. Meşihat dairesinde (Şeyhülıslam'ın da- iresinde) ağıza alınmayacak lakırdılarla birbirterini söğüp saymaya başlamışlar! Bu rezalet yüzlerce halkın önün- de cereyan etmiş... Fakat ne beis var. Hırsız Şeyhülislam dini kullanarak ceplerini doldurmuş ya! Üst tarafı ne olursa olsun! Bu vakada şüphesi olanlara 'Naıma Tarihi'n; tavsiye ederim." ••• "Emlak Eytam Bankası'nı kurmaya teşebbüs ettiğim zaman, en çok müşkülatı (güçlüğü) Eytam (yetimler) me- muru bazı hocalardan gördüm. Kendılerinı din kisvesi içinde saydırmaya çalışan bu adamlar, bankayı kurdur- mamak için ellerinden gelen tahrikâtı (kışkırtıcılığı) yap- tılar. Fakat muvaffak olamadılar. Yetimlerin hakkı bunla- nn sirkatinden (hırsızlığından) kurtanldı. Neticede bu din soygunculanndan birçoğu vaktiyle yedikleri yetim hak- lanndan dolayımahkûm oldular. Şimdı hapishanededir- ler." (Sevgili okuriar, yer daıiığından dolayı, Mahmut Esat Bey'in verdiği çarpıcı örnekleri burada kesmek duru- mundayım. Ancak, yazılanna kıyamadığım Mahmut E- sat Bey'in bu kısa bolümünü de bir başka yazının girişi olarak okuyacaksınız. Yazılardan, özellikle şeriatçı geçinenler de bir ders çıkanrlarsa, onlar için yararlı olur!) BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA: 1/ Ortaçag Latin devletlerinin hafıf ' süvari birliklerine 2 verilen ad. 2/ Ya- şanmış olaylann 3 anlatıldığı yazı tü- , rü... Yakup Kadri Karaosmanoğ- 5 lu'nun bir romanı. „ 3/ Cıvanın simge- " sı... Uzun tüylü bır 7 süs köpeği. 4/ Bir- birine bağlanmış i- 8 ki tekneden oluşan g ve gezi denizcıh- ğinde kullanılan taşıt Teknelerdeki hamuru kazı- maya yarayan araç. oVTom- bul Teyze. Sıska Dayı, H a o ağa gibi tiplerin yaratıcısı 3 olanünlükarikatürcümüz... 4 Kışinin öz benliği. 7/ Bir renk... Insanı güldürüp eğ- lendiren lcimse. 8/ Mimar- lıkta "sahın" anlammda kullanılan sözcük... Bır çe- 8 şit cımnastik ayakkabısı. 9/ „ Binne dokunsun diye söyle- nen söz... VTzon adıyla da tanınan. kürkü değerli bir hayvan. YUKAMDAN AŞAĞlYA: 1/ Parlak renklerle bezenmış küçük çiçekleri nedeniyle bahçe ve saksılarda yetiştirilen bir süs bitkisı. 2/ Ses... Yazıda ya da sözde bayağı sözcük ve deyim bulunmaması durumu. 3/ Ge- milerin yükleme boşaltma yaptıklan yer... Bir nota. 4/ Orhan Veü, Okta> Rifat ve Meöh Ccvdet Anday'ın öncülüğünü yap- tığı şiir akımma verilen ad. 5/ Rey... Eti lezzetli bir balık. 6/ Genellikle eşeklere vurulan bir çeşit eyer... Zehir. 7/Gereğin- den çok yemek yıyen... Ucu yanık odun. 8/Yağda kızartılarak üzerine şeker ya da şerbet dökülen bir hamur tatlısı. 91 Arap abecesinde bır harf... Üst yani açık boru.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear