22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet Jvaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmenı Orhan Erinç • Genel Yayın Koordınatoru Hikmet Çetinka\a 9 Yazıışlerı Mudurlerı Ibrahim Yıldız (Sorumlu). Diuç Tayanç # Haber Merkezı Müdurü Hakan kara # Görsel Yönetmen. Fikret Eser Dış Haberler Şinasi Danışoğlu # Istıhbarat CengL? Yıldınm # ICuItur Handan Şenköken • Spor Abdülkadir \ ücelnıan • Makaleler Sami Karaören • Duzeltme \bdullah Yancı 0 Fotoğraf Erdoğan Köseoğlu • Bılgı-Belge Edibe Buğra • Yurt Haberlen Mehmet Faraç YayınlCurulu. ÜhanSctçuklBaşkani. Orhan Erinç, Okta> Kurtböke. HikmetÇetinkaya.Şüknuı Soner, Ergun Balcı. Dinç Tayanç, İbrabim Yıldız, Orhan Barsalı, Mustafa Balba\. Hakan Kara. AnkaraTemsılcısı Mustafa Balbaj# Haber Muduru Doğan Akın Atarurk Bulvan No 125. Kat4. Bakanlıklar-Ankara Tel 4195020 ( 7 hat). Faks 4195027 • İzmır Temsılcısı SerdarKınk,H ZıyaBh 1352S 23Tel 4411220. Faks 4419117 • Adana Temsılcısı. Çetln Yiğenoğlu, taonu Cd 119S No 1 Kat 1. Tel 363 12 11. Faks 363 12 15 Koordınator Ahmet Korukan 9 Muhasebe Bülent Yener 9 Idare HüseyinGürer#l:jletme ÖnderÇelik#Bilgı-tşlem Nail İnal • Bılgısayar Sıstem: Mürüvet ÇUer MEDYA C: • Yonetım Kurulu Başkanı - Genel Mudur GölbİB Erduran # Koordmatör Reha Işıtman • Genel Mudur Yarduncısı Mine Akdağ Tel 514 07 53 - 5139580-5138460-61.Faks 5138463 y Ttri«aî ve Basaa: Yenı Gun Haber Aıansı, Basın \e Ya>ıncılık \ Ş a 4 39 41C^aloglu34334lst PK 246 Istanbul fel (0 212) 512 05 05 120 hatl Faks (0 212)513 85 95 14ŞUBAT1997 tmsak: 5.27 Güneş: 6.53 Öğle: 12.25 İkindi: 14.33 Akşam: 15.15 Yatsı: 19.05 Kıdıköyde Sevgililer Günü • «anbul Haber Servisi - 14Ş*ibat Sevgıliler Günü letomle bugün Kadıköy Evendırme Daıresı'nde Beedije Başkanı Selami 3zirk ve tüm çiftlerin <atlımıy]a bir kutlama :önnı düzenlenıjor. Saat 11 DO'de başlayacak :önnde tüm çiftlere günün anıs na çeşitlı hediyeler venlecek Aoköğretim çeişkisi • \NKARA(ANKA)- MiJı Eğitım Bakanı Mdmet Sağlam, mankemelık oldugu Aç köğretim Fakültesi meamlanna, öğretmenlik ıçiı yeşıl ışık yakarken balanhk bürokratlan ıse Danıştay'da, bu kurum mezunlanna öğretmenlik yola açılmaması için savunma yaptı Açıköğretim Fakültesi mezunlanna öğretmenlik hakkı venlmesirıın "günübiriik polttikalanrT birparçası olduğunu söyleyen Egıtım- Sen Basın Yayın Sekreten Başyürek Altun, "Okullar çocukJann vakıtleriru geçirebılmeleri için oyalanma yen, çocuklann avutulduğu yerler haline getirilmek ıstenıyor" dedi. TüPkîye'ye bîrincilik • ANKARA(ANKA)- Türkıye. Lızbon'dayapılan "97 Tunzm Fuan" sırasında düzenlenen uluslararası tunstık fılm ve vıdeo yanşmasında en ıyı tanıtılan ülke seçıldı. Turizm Bakanlığı'ndan alınan bilgıye göre Festonl adlı bır kuruluş tarafindan düzenlenen ve 31 ülkenin katıldığı yanşmada, Türkıye, birçok ülkede reklam ve tanıtma kampanyalannda kullandığı fılm ıle binncilik kazandı. Michael Jackson baba oldu • VVASHINGTON (Cumhuriyet) - Amenkalı pop kralıçesı Madonna'nın ardından, Michael Jackson da çocuk sahıbı oldu. Jackson ıle geçen yıl evlenen Debbie Rowe'un önceki gece bır erkek çocuğu dünyaya getırdiğı bildirildi. ABD televızyonlan, Jackson'un eşınin Los Angeles'taki Cedars Sinaı Tıp Merkezi'nde doğum yaptığını duyurdular. tlk olarak yerel KNBC televizyonunun duyurduğu haber üzerine, yüzlerce gazetecı ile kameramanın hastane önünde toplandığı kaydedildi ÇTV bipinci taksiti • ANKARA(AA)-Halk arasında "çöp vergisi" olarak bılınen çevre temizlik vergisi (ÇTV) birinci taksitinı ödeme süresı, bu akşam mesai saati bıtiminde sona enyor. Beledıye Kanunu gereğince alınan ve 31 ocakta sona ermesı gereken çevre temizlik vergısinın bırincı taksitinin ödeme süresi uzatılmıştı. Çevre temizlik vergısi ikinci taksıtı ise temmuz ayında ödenıyor. Bugün sevgililerin günü... Siz de bırakın yüreğinizin kıpırtılanna kendinizi... Aşkuımüziğnıektdakverin Bugün sevgililerin günü. Sizin de gününüz olabilir. Yüreğinizin sesini dinleyin. Kıpırdayın biraz. ATİLLABİRKtYE Bugün Sevgililer Günü; kalkar kalkmaz ;>evgilınıze bır çıçek göndenn; küçük büyük neyse; ama bir çıçek gönderin. Yeryüzünde, ınsanın bınni sevmesi kadar güzel ve kutsal olan başka bır şey var mı? Sevgilınize telefon açın ve sevdığinizi söyleyin. Sevgilinızin varlığını düşünerek. gune neşeyle başlayın. Sevgılınizi. her gün düşünün kuşkusuz; ama bugün, tüm yılın süngelendiği bir gün olsun sevgilinize ve sevgınize ilışkin. Sabah erkenden kalkın, yüreğinizdekı sevgiyi dışan vurun. Belki bir çıçek, belki bir mesaj, belki küçük bır armağan, belki bir öpücük... Asla bugünün Sevgililer Günü olduğunu unutmaym. Sevmeyi de unutmayın; çünkü sevmek, belki en geniş anlamıyla almalıyız sevgiyi, evet sevmek. bıze sunulan, insanhğa sunulan en büyük armağan. Pekı onu gızlememiz neden? Neden, özellikle bizler, yüzyıllardır Anadolu topraklannda yaşamış bizler. sevgimızi bunca saklanz kendımıze... Neden "Seni seviyorum" diyemeyiz: şöyle göğsümüzü gere gere. El ele tutuşanlar bile ayıplanır; yolda öpüşenlere kızılır. oysa ne kadar masum ve ne kadar çocukçadır, el ele yürümek, kaçamak bır öpücük kondurmak. Ne kadar heyecan vericidir. Sevgıliyı beklerkenkı zamanın geçmezlığınde yüreğin atışlan... Bir çiçek alın ve sevgilinize göndenn Küçük bir mesaj yollayın ya da bır öpücük. Küçük bir armağan... Sevgisiz bir toplumda büyür olduk; sevgiliniz varsa; onu asla unutmayın, ihmal etmeyin; çünkü sevgı ihmal etmeye gelmez. Unutmaya gelmez. Sonra sevgisiz kalırsınız kı, sevgisiz kalmak, bir insan ıçın en büyük işkencedır. Sevgısızlık bir insana verilebılecek en büyük mahkûmiyet değil mıdir? Sevgı emektır; belki zaman ister; yürek ıster; direnmek ister: kararhlık ister. Sevgı öyle kolay kolay bulunmaz; yoktan da varolmaz; binciktir. Sevgı, bir mucızedır hiç kuşkusuz. Sevgı güzelhktır; sevgı anlamaktır; anlaşılmaktır. Içinde sevgi beslemeyen insanlar hastahklı ınsanlardır. Sevgı her şeyi düzeltmez ama; başlangıçtır; güzelliğin başlangıcıdır: dostluğun, insanca yaşamanın başlangıcıdır. Sevgı büyük bır sonsuzluktur. Çeşitliliktır; saymak bır ömür ister; ama sevdiğıniz zaman, şu veya bu şekilde; şunu veya bunu; yüreğinizdekı sıcaklığı hemen Sevgiler yasaklanıyor Benim gülletim Manisahgençlere GURHAN UÇKAN STOCKHOLM - Genç ol- manın ne denü güç olduğunu yaş ilerieyince anlrvor insan. Bir za- manlardaki da\ ranışlannı, ha- reketlerini başkalannda görün- ceyadırgryor. Bende mi boyley- dim, diye soruyor kendisine. Fazla üstünde durmayıp geçi- yor ya da ters tepki gösterip kı- zıyor "zamane gençleriner Yeni bir sevgililer gününde, sevgflerin vasaklanması kafanu- n kurcalnor. Birbirini seven iki insanın dünyasuun giderekda- rahtığını düşünü>orum. Dün- yasuun daraltıldığını görmesi için insanlann öyle büyük aşk- lar yaşamalan da gerekmiyor üstelik bir insanın bir insanı sevmesinin vasak olduğu bir ül- keyi canlandırrsorum gözleri- min önünde. Se\ginin izlendi- ği, günah kabul edildiği \e asla dışavurulmadığı bir ülkeyi. Ü1- kemiz bu görüntüye ne kadar yakın ya da bundan ne kadar uzak? Yoksa bazı insanlanmız (joktan bu ülkedemi yaşryoriar? Orneğin, Manisah gençler? "Hayır, çocuklar. hayır, sevgi ölmedi!"dheseslenmekisti>o- nım onlara ama nasıl inandı- racağun onları buna? "Polis ağabe^ierinden","mahkemede- ki ağabeyierinden" hangi sev- giyi gördüler ki inansınlar ba- na? Yoksa sevmeyi bOen herkes, birer gül mü gönderse bu genç- lere. Bir düğmeyi çevirerek bir dakikalık karanlığa girebiliyo- ruz. Ya se\ginin düğmesi nere- de? Aziz \alentin bu durumda ne yapardı bilmiyonun ama, böyiesine sevgi kavramı yozla- şan bir dünyayı tahmin edeme- diğjne kalbûni basarun. Sözüm >"alnızca ülkenüze değiL İsvec'te de el ele tutuşmanın taduu as- la anlavamavan MTV ve Coco Cola kühürüv levetişen, mutlu- luğu ticari ilctişim kanallannı ellerinde tutanlaruı çıkar süz- gecinden geçirerek sunduklan yapay "dünvalarda" arayan gençlerin sevgi yokluğunu esld ve yeni tip uyııstumcu madde- leri kullanarak gklermeye çahş- bklannı görüvorum. Bu ülke- degüzelinı gençlerin \aslanma- dan "eskidiklerine" tanık olu- yorum. Sevgi yokluğu büyü- dükçe daralryor dünyamız ve yayılryor karanlık. Bugün sevdiğinize bir gfll de Manisab gençler için verin. Bir gün gelir ki o gençler. se> dikle- rine dünyanın en güzel güllerini kendileri verirler. duyumsarsvnız. Sevgiyi duyumsadığınızda, büyük bır sevinç kaplar sizi. Okul sonrası arkadaşlanyla evine dönen bir çocuğun sevincı gıbidır. Engin bir denıze bakıp, sonsuz mavilıği solurken, iyı kı yaşıyorum demenin sevincıdir bu; çimenlere sırtüstü yatıp gökyüzüne bakarken. düşler âleminde yittiğimiz anın sevincıdir bu; bir gökkuşağının altından geçme düşüncesinin sevincıdir bu... Sevgi büyük bir sevinçtir; bır ömür boyu peşinden koşulan bır sevinç, coşku, neşe... Bir çakıltaşıdır. Bir ışıktır. Bir güldür. Bir sıcakhktır. Bir incidir. Bir şiirdir. BİT anlamdır. Bir şafaktır. Bir denizdir. Bır pırlantadır. Belki bir mıneçiçeği... Yüreğinizde sevgiyi duyumsadığınızda. ışte vanm dersiniz. Vanm. Sevilmek; belki de en güzel i o; hele sevdiğıniz biri tarafindan sevilmek. Bin tarafindan tapılırcasına sevilmek; insanı bulutlann üzerine başka hangi durum çıkartır ki... Sevdiğinize bugün. bir tek de olsa, bır gül gönderin; sevdığinizi unutmayın ve ona sevdiğinizı söyleyin. Ya sevılmiyorsanız, sevdiğinız tarafindan.. Olsun.. şayet yürekten sevıyorsanız birini; hiç kuşkusuz o sevgi takdir edilecektir bir şekilde. Çünkü yeryüzünde yürekten sevilen kımse, öyle kolay kolay sevgıye karşı kayıtsız kalamaz, Olsun, sevginiz karşılıksızsa, ne var bunda, bu da bır insanlık durumudur, siz yine de bir çıçek gönderin. Küçük bir armağan... Sevgi, kışın ortasında açan kasımpatı gibidır. Belki dokunamazsınız ama, varlığma tanık olmak yaşamınızı anlamlandınr. Kışm ortasında açmış bir kasımpatı gördüğünde insan nasıl heyecanlanıyorsa; bınni sevmekte de öyledır. Büyük bir coşkuyla dolup taşarsıniz. Yeter kı sevdiğıniz birine; en saf bıçimıyle "Seni se\iyorum" deme yürekhlığını göstenn. Birine karşı sevgı beslemişseniz. kendinize saklamayın... Çünkü sevgı, dedik ya, kışm ortasında açan bir kasımpatıdır. Kirliliğin, Tuz Gölü rezervini 2005'e dek tüketeceği savunuldu Tıızıuı kalbi clıırmak üzere • Selçuk Universitesi Jeoloji Bölümü tarafindan hazırlanan raporda göldeki kirlenmenin DSİ drenaj kanahnın hiçbir antma işlemine bağlanmadan akıtılmasından kaynaklandığı vaırgulanarak kanalın antma sistemine ilişkin projenin yaşama geçirilmesi gerektiği kaydedildi. ÎLHAINTAŞÇl ANKARA-Türkiye'nın tuz gerek- sinimınin yüzde 66'sını karşılayan Tuz Gölü'nde "sonun başlangıa" yaşanı- yor. Selçuk Üniversitesrnin araştır- ması, tuzdaki kirlilik oranının yüksel- mesi nedenıyle kullanılabilirrezervin 2005 yılmda tükenebileceğinı ortaya çıkardı Ev ve sanayı atıklannın göle venlmesi nedeniyle artan kirliliğin, Konya'mn Çumra ilçesinden başla- yarak 150kilometrelik yol boyunca ya- yıldığı bildirildi. Selçuk Üniversitesı Jeoloji Bölü- mü Başkanı Prof. Dr Ahmet Ayhan, Yardımcı Doç. Ahmet Güzel ve Dr. Mustafa Küçüköpük'ten oluşan he- yet tarafindan hazırlanan raporda, 1974 yılına kadar ham tuz üretimi artış gös- teren Tuz Gölü'ne. bu yıldan itibaren bağlanan Devlet Su lşleri Genel Mü- dürlüğü kanalı nedeniyle artan oran- da su akıtılmaya başlandığına dikkat çekildı. Raporda, göldeki kirlenme- nin DSt drenaj kanahnın hiçbir ant- ma işlemine bağlanmadan akıtılmasın- dan kaynaklandıği vurgulanarak kana- lın antma sistemine ilişkin projenin ya- şama geçirilmesi gerektiği kaydedil- di. Raporda, "Bu durumda Tuz Gö- lü'nün kirienmesi asgari seviyede ola- cak ve hatta zaman içerisinde gölde geçmiş zamanlarda oluşmuş kirlen- mede iyüeşme izlenecektir"'denildı. Çözüm olarak, gölün doğal yapısını bo- zabilecek DSİ kanalı dışmda mevcut ınmak ve çaylann da göle ulaşmasmı önlemek için bır makro plan uygulan- ması istenen raporda, Çevre Bakanlı- ğı'run tuz rezerv ını kurtarmaya yöne- lik bu tür projelere sıcak bakmadığı- na işaret edildı. Tekel Yavşan Tuz Işletmeleri Mü- dürü Selami Turgut, tuz üretiminde ıdeal yöntemin, kuruyan gölden doğ- rudan tuz sağlamak olduğunu vurgu- layarak "Onceki yıBarda havıcdama sis- temine gidilmeden tuz ahmrken, aök- lar \üzünden su seviyesinin yükselme- ü. tuzdaki kiriilik oranının had safha- ya çıkması ve tuz rezervûûn azalması nedeniyk bu uygulamayı sürdüreme- dik" dedi. Turgut, göldeki kirliliğin işletmenm üretım maliyetini yükselt- tığıni kaydederek "Bu durumun bir an önceçözümekavuşturulması için Çum- ra'dan başlayarak gelen DSİ drenaj kanalının yönünün değiştirilmesi ya da antma sistemlerinin bir an önce fi- nansal kaynaklar bulunarak de\reye sokulması gerekir'' diye konuştu. Cukurova üniversitesi'nin projesine yardım Ç.Ü. Kadın Sorunlan Araştırma Merkezfnin yürüttüğü proje ilgi görüyor. BM'den kadınlara destek UFUKTEKİN e-posta : tan (a vol. com ADANA - Cukurova Üniversitesı (ÇÜ) Kadın Sonınlan Aıaştırma ve Uygulama Merkezı, Birleşmiş Milletler'den parasal destek ve proje alarak kadınlan siyaset ve ekonomi konulannda eğitmeye başladı. Kadınlan ekonomik açıdan 'kendine yeterli hale getirmeyi amaçlayan proje' nedeniyle köylerde seralar oluşturulmaya başlandı. ÇÜ Kadın Sorunlan Araştırma Merkezi, kadından sorumlu Devlet Bakanlığı aracıhğı ile BM'den 50 bin dolar karşılıksız proje desteği sağladı. Merkez Müdürü F"rof. Gaye Erbatur ve yardımcısı Prof. Ulkü Köymen'in veTdiği bilgılere göre, projenin ılk kısmında siyaset, toplumbilim, psikolojı konulannda eğitim verilıyor. Bugüne kadar ANAP, DYP, CHP ve son olarak DSP'de mücadele veren kadınlar siyasal konularda bilgilendirilmiş durumdalar. SÖYLEŞİ ATTİLÂ İLHAN Totaliter Devlet' Neydi? Hazindir, siyasi 'görgüsüzlüğümüz, iktidar-muha- lefet çatışmalannı, 'paparazz/' programlan sevtyesi- ne indiriyor; doktrin, siyasi platform vb. tartışmalar, bir hayal; kim siyasi dedikodunun 'allahını' yapabi- lirse, 'malı o götürecektir', hesap bu! Demagojinin her türiüsü, geçer akçe sayılıyor. İnsanı ürküten, ya- şananlann 30'lu yıllar Avrupa'anda yaşanmış olan bir çözülmeyi hatırlatmasıdır; 'ürküten' çünkü o 'çö- zülme', dünyanın başına on yıllarca belâ kesilecek, 'totaliter devlet' anlayışını yaratmıştı. Yâni 'faşizmi', öyle mi? İster misiniz, kuramsal ola- rak faşizmin sosyal nedenlerini, şöyle bir hatırlaya- lım: "1/ Tröstleşme ve kartelleşme çok yoğunlaş- mıştı: Nasyonal/Sosyalist Partisi'ni finanse eden, Ren/Westfalya Kömür Işverenleri Sendikası, Al- man kok üretiminin yüzde yetmiş dört buçuğu- nu; Vereinigte Stahlwerke, kömür üretiminin yüz- de yirmisini, font üretiminin yüzde ellisini, çelik üretiminin yüzde kırkını sağlıyordu. "2/ 1929 kapitalizm bunalımı, Almanya'yı çö- kertmişti: çelik ve fontta üretim rakamlan, 1900 ve 1885yıllannın rakamlan düzeyine düşmüştü; Alman Işçi Sınm'nın yansı işsiz geziyordu: On iki milyon! "3/ Alman kapitalizmi, burnunun dibinde pat- layan Sovyet Devrimi'nden ürkmüştü; bu sebep- ten, Alman Işçi Hareketi'nin her geçen gün biraz daha güçlenmesinden kaygılanıyordu; çünkü Al- manya Komünist Partisi, 1928 seçimlerinde üç miryon ikiyüz bin oy almış iken; 1932 seçimlerin- de aldığı oy sayısını dört milyon beşyüz bine çı- karmıştı; aynca, sosyal adalet yasalannın çıka- nlması isteniyordu. "4/ Uluslararası sermaye ve onun siyasi söz- cüleri, başlangıçta faşizmi açıkça desteklemiş- lerdi; ünlü Churchill, italyan faşistlerine çektiği bir telgrafta demişti ki:'- rtalyan olsam, sizlerin ya- nınızda olurdum!' Amerikan Çelik 'Kralı' Gray ise, ABD'deki durumu değeriendirirken diyordu ki: '- ...burada da işler, ancak Mussolini gibi bir adam olursa, yolunda gider5 ..." (Les Dossıers Pedagogi- ques, 'Causes Essentielles du Fascisme', p. 1-4, Editions Sociales, Paris: 1950). Büyük sermaye, toplumsal coğrafyayı da siyaset coğrafyasını da çıkartan istikametinde kullanmaya ba- yılır Nazizm, vitrininde 'sosyalizm' etiketini kullanmış- tır, partinin resmî adında, hep bildiğinizgibi, 'işçi' ke- lımesi mevcuttu: Nasyonal/Sosyalist Işçi Partisi! Öyle ki. saf birisi, Enternasyonal karşıtı, ulusal bir Komünist Partisi bile zannedebilir. Oysa Alman ka- pitalizmıninen 'baba 'tröstleri tarafindan 'bes/eniyor'; anti/kapitalist 'tavn', Almanya'da o zaman var olan 'Yahudi kapitalizmini' tasfiye amacıyla kullanılıyor. Uluslararası kapitalist 'sistem', III. Reich'm dünya- ya 'dayattığı' Yeni Nizam' -yânı 'Totaliteriik', 'Tota- literDevlet'- kendi çıkariannı (pazarlannı) açıkça teh- dit edinceye kadar, onu ciddiye almamış, bir mana- da arka çıkmıştır; çünkü hesap başkaydı; 'Totaliter' Faşizm, 'totaliter' Stalin'ci Komünizm'le kapışacak diye umuluyordu; bunun tadını çıkaracak, 'Sistem'öen başka kim olabilirdi ki? •ÖteRI totalitertlk— Sovyet 'totaliterliği', Marksizm'deki 'proletarya diktatöriüğü' kavramının yansıması mıdtr, şüphe- liyim: Rusya, yeterince sanayileşememiş bir ülke ol- masaydı, 'sosyalist devrimciler', 'Menşevikler' kar- şısında Bolşevikler' 'azınlıkta' kalmasaydı; nihayet, 'Sistem'm (fngiltere) dürtüsüyle, 'Beyazlar' örgütte- nip, iç savaşı uzatmasaydı; belki de Ekim Devri- mi'nin gelişmesi, başka türlü olacakti. Çünkü devri- min ilk ve en önemli sloganı, 'Butün iktidar Sovyet- ler'e!' idi; bazılan buradaki 'Sovyetler' kelimesini, Sovyetler Biriiği anlıyor, alâkası yok, 'bûtün iktida- nn' verileceği sovyetler, bölge bölge örgütlenmiş halk meclisleridir, 'şûra'lardır ki onlara Rusçada 'sovyet' -telâffuzu Savyet- denirdi, ve bolşevikler, bu 'sivil toplum' kuruluşlannda. çoğunluk bile olamamışlar- dr. şartlann ağırlaşması, iç savaşın uzaması, 'askeri komünizm've derken; Parti, sovyetJere; Merkez Ko- mitesi, Partiye; Politbüro, Merkez Komitesine; Genel Sekreter, Politbüroya hâkim olmuş; neti- cede ortaya, 'apparatçiklerin' çok ağırbasbğı, 'yu- kardan aşağıya' kurgulanmış bir 'totaliteriik' çık- mıştır. 'Bütün İktidar Sovyetlere' sloganı, hiç şüphesiz Marks'tan esinlenmişti; şu sözler, onun Bracke'ye yazdığı ünlü mektuptan alınmıştır: "... enternasyo- nal'ırrkuruluşu sırasında, mücadelemizin sloga- nını da açıkladık: işçi sınrfının kurtanlması, biz- zat kendisinin eseri olacaktr, öyleyse işçilerin ken- di kendilerini kurtarmak için çok cahil olduklan- nı ve yukardan kurtanlmalan gerektiğini açıkça söyleyen kişilerle ortak bir yol izleyemeyiz." F. Mehring, Marks'ın Freligath'a bır başka mek- tubunda, şunları yazdığını naklediyor: "...En büyük üretici ğüç proletaryanın kendisidir, siyasi gü- cün ele geçirilmesi, yönetici sınrflara kendisi de bir sınıf olarak karşı gelen işçi sınıfının siyasi ey- leminin sonucudun işçi sınıfı bir parti biçiminde örgütlenir ama bu parti, 'modern toplumun top- rağından naturichig (doğal olarak) yetişir; bu, proletaryanın kendi kendine örgütlenmesidir." Rusya'da. ne 'modem birtoplum' oluşabilmişt he- nüz, ne de 'onun toprağından, doğal olarak yetiş- miş' bir siyasi parti; Bolşevikler, yan jakobendiler, yarı Neçayef'çi; ülke, köylülüğün ağır bastığı, ya- n/feodal bır ülkeydi; böyle bır ülkedeki sosyalizm te- şebbüsü -hele 'sistem' ona ambargo bindirirse- is- ter istemez merkeziyetçi ve 'totaliter' bir bürokrasi diktasınadönüsecekti. öyle de oldu. (Bkz. 'Hangi Sol', s...18'den itibaren, 4. Basım. Bilgi Yayınevi.) Sistem'ln yeni martfetî— Yirminci Yüzyıl, 'Sistem'in önce sebep olup son- ra dağıtmaya uğraştığı 'totaliter devletlerin yûz- yılı olmuştur; yirmibihnci yüzyılın ufukta göründüğü şu sırada, yine 'Sistem'in marifeti, yeni bir devlet tü- ründen bahsediliyor; bu yeni tür devlet 'totaliter' değil, pekı va ne, 'Gbbaliter'! Ondan da söz edecerjiz. http:// www. prizma.net tr/ A İLHAN http-7/www.ada.com.trV-bilgiyay/yazar/ailhan.html
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear