22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11 ŞUBAT1997SALI CUMHURİYET SAYFA KULTUR Sinemalarda gösterime giren 'Picasso ile Yaşamak' usta sanatçının kadınlarla ilişkileri üzerinde odaklanıyor Pîcasso'yu terk eden kadm 13 S1JNGLÇAPAN Nazı postallannın çığnediğı 1943'ün iş- gal edilmiş Parisı'nde, ününün ve sana- tının doruğuna erişmiş, 60'ını yeni dön- müş ama üretkenliğinden. enerjisinden hıçbir şey yitirmemiş olan, resim kadar kadınlara da tutkun, libıdosu çok güçlü, dıreniş hareketine de omuz veren, nere- deyse efsaneleşmiş usta ressam Pablo Pi- casso'nun (Anthony Hopkins). çaktırma- dan dalga geçtiği ve ı>i geçindiğı anlaşı- lan. resim sanatına meraklı ama yenilik- lere kapalı. sözgelişi bir Georges Se- urafnın kendine özgü 'noktacı' tarzından pek hoşlanmayan. hanzo Alman subay- laruıa. kendı eserleriyle birlikte, kübist dö- nerninde yaptıklan çok benzeştiğinden ' k a n m ' dedigi Georges Braque. büyüğü sayıp her zaman saygıda kusur etmedigi Henri Matisse. gürnrükçü Rousseau vb. biiyük ressamlann sahip olduğu tablola- nnı göstermesıyleaçılıyor. James Ivory'nın son filmi "Surviving Picasso-Picasso'yla Yaşamak". Kuşkusuz 20. yüzyıl sananna damga- sını vuran sayılı resim ustalanndan biri, belki de başlıcası sayılacak Picasso'nun, bütiin yaşamı boyunca resme olan büyük ihtirasıyla at bası giden kadın tutkusu üs- tüne odaklaşan film, resim göstermek ba- hanesiyle güzel sanatlar ögrencisi. ressam adayı, güze] genç kızlan atölyesine ata- rak baştan çıkarmaktan 60'ındabile vaz- geçmeyen 'Minotaur'(mitolojideki Gi- ritJi yan insan yan boğa) gücündeki yaş- lı üstadın, aynksı yaşamının 1940, 1950 ve 6O'lı yıllara tekabül eden 60'lı 70'li yaş- lannı kapsıyor. 40 yıllık yaş farkına karşın- Amerikan askerlerinin öpücüklere bo- ğulduğu, Alman işgaliyle gözü gönlü ka- rarmış. ışıklarkenti Paris'in kurtuluşun- dan sonra, hukuk eğitimini dayatan ba- basına (Bob Peck) karşı çikıp evini terk ederek kumar tutkunu ama aklı başında, görmüş geçirmiş büyükannesinin (Joan Plowright)himayesınde ressam olmaya yol alan, yüreğıne resim aşkı düşmüş. gen- cecık sanat ögrencisi Françoise Gilot (Na- tascha McElhone) da, yaşlı ama kariz- matik kurdun atölye tuzağına düşüyor bi- le isteye, Montpellierli arkadaşıyla birlik- te. Aralanndakı 40 yıllık yaş farkına kar- şın, geçmişinde yıgınla kadın bulunan. ni- telikten çok nicelikçi, cinsel bakımdan azgın. ilişkilerinde hep hükmedicı. kap- risli. haşin, bencil ve sadakatsiz olmuş, ünlü ressamla ressam adayı güze! genç kız tutkuyla bagjanıyorlar birbirlerine. Genç. çekicı, akflh, kişilikli Franço- ise, sanatçı olarak resimlerine yansıyan, taşkın duyarlılığıyla, insan olarak gös- terdiği çocukca, kaba ve bencil davTanış- lannın çelişkisini ve çatışmasını sürekli soluyan, büyük yaratıcılara özgü, yoğun, coşkulu, sıradışı bir yaşam süren üstad Pi- casso'yla, güzelim Güney Fransa'da. gü- Picasso ile Yaşamak ( g j Yönetmen: James Ivory / Senaryo: Ruth Pravver Jhabvala / Kamera: Tony Pierce-Roberts/ Müzik: Richard Robbins / Yapım tasarım: Luciana Arrighi / Oyuncular: Anthony Hopkins, Natascha McElhone, Joss Ackland, Jufianne Moore, Jane Lapotaire, Diane Venora, Peter Eyre, Joseph Maher, Joan Plovvright, Robert Carlyle / 1996 ABD (WB) Beyoğlu Alkazar, Etiler Akmerkez, Teşvikiye AFM, Ortaköy Princess, Altunizade Capitol, KadıköyAs, Bakırköy Carousel sinemalarında. neşle denizin kaynaştığı, Cote d'Azur cennetinde on yılı aşkın sürecek. hem sevgi, tutku, cinsellik ve aydınlık hem de acı. keder ve nefret içeren, inişli çıkışlı, böyük bir aşk yaşıyor, büyükannesinin uyanlarını dinlemeyerek. Ve iki çocuk doğurduğu (şimdilerde babasının desenlerini çoraplara bastırdı- ğı haberlen gelen, Picasso eserlennin mi- rasçısı Claude'la. kızkardeşi jet sosyete- den, modacı, parfümcü Paloma). kendi- ni dünyanın merkezı sayan, bencil, des- pot, cimn, yaşlı Picasso'yu sonundaterk etmeyi başaran bıricik kadın olarak tüm basının peşinden koştuğu. 30 yıl öncesi- nin en medyatik simalanndan birine dö- nüşmüştü zorlu kadın Françoise Gilot Büyük ölçüde. Françoise Gilot'nun ay- nlıktan sonra yazıp 1960'lann ortalann- da yayımladığı. ünlü ressamın özel haya- tını gözler önüne serdiği ıçin geniş yan- kılar uyandıran, tanınmış '\Tvre avec Pi- casso-Picasso'yla Yaşamak'' otobıyogra- fısıyle. Arianna Stassinopoulos Huffing- ton'un, üstadı, "Françoise'ı herkesten çok sevmiş, çok sert ve güçlü bir erkek" ola- rak betimleyen 'Picasso: Varaücı ve Yok Edici' adlı kitabına dayanan, James Ivory'nın değışmez senaristi Ruth Pra- wer Jhabvala'mn imzasım taşıyan bir se- naryodan çekılmiş film. Her zamanki ekibini toplamış Ivory ustanın gelenekselleşmiş özenı ve zevkiy- le gerçekleştirilmiş film, yüzyılımızın kültürünü derinlemesine damgalamış bu büyük ressamın son dönemini ve yaşamı- nı etkilemiş bellı başlı aşklarıyla kadın- lannı hikâye ediyor geniş seyirci yığın- lanna. Üstadın 1917"de evlendiği, Françoise'la yaşıt, bir baltaya sap olamamış ilk oğlu Paolo'yu (Domink VV'est) doğurup sonra- dan kafayı üşütmüş. 'Bayan Picasso be- nim' diye diye ortalarda dolaşan. Dıag- hilev'in grubundan ama yeteneksiz Rus balerin Olga (Jane Lapotaire), ılk kansı. Küçük Maya'nın annesi olan. taş gibi, kütür kütür bedenıyle ustanın bir dönem seks objesi gibi kullandığı ama biraz ze- kâ özürlü ve anlayışı kıt, Mane-Therese (Susannah Harker), ikınci uzun süreli sevgıiısi. Guernica tablosunun yapımında. Pi- casso uğruna Marie-Therese'le saç saça, baş başa kavga eden. nerdeyse ciğennı okuduğu, hangi numaralarla kadın tavla- yacağını, ne tür mavallar atacağını filan çok iyi bildiği, kadın düşkünü üstadla sü- regelen firtınalı ilişkisinden ve kullanılıp bir kenara atıldıktan sonra, Cafe de Flo- re'larda gösteriye dönüştürdüğü, bıçakla parmak doğramaca gibi kan çıkaran, teh- İikeJi oyunlanyla adrenalin yükselten, vaktiyle Man Ray'a modellık de etmiş, Françoise'la da dost olan. hüzünlü, buna- lımlı ve bıçkın Dora Maar (Julianne Mo- ore), karşısında kul köle olan kadın iste- yen Picasso hazretlerinin sonunda kapı- ya koyduğu, bir başka dişli.kişılikli Picas- so kadını. Üstadın en büyük aşkı Franço- ıse'ın üstüne getirdiği ve ikinci evliliği- ni yaptığı, ona ölümüne kadar, tam iste- diği gibi hizmet eden son domestik kadı- nı Jacqueline'i de, geçen hafta "Sınıfta Şenük Var'da seyrettiğimiz Diane Veno- ra oynuyor. Sanat tarihine geçmiş ünlü koleksıyon- cu ve pazarlamacı Kahnvveiler'i Joseph Maher'in, Paris'i bırakıp güneye yerleş- miş Picasso'yla Françoise'la birlikte Ni- ce'dekievindeziyaretettıği, Françoıse'ın kalbini de kazanan resim sanatının bir başka ünlüsüolan Henri Matisse'i de Joss Ackland' ın canlandırdığı film, görsel ba- kımdan birinci sınıf bir şölen. Anthony Hopkins'in ustalığı Ivory sinemasıru oluşturan ekipten, ka- meraman Tony Pierce-Roberts'ın görün- tüleri, Richard Robbins"ın müzik çalışma- sı, 40-50 yıl öncesı Fransası'nın iç ve dış mekânlannı neredeyse bire bir canlandı- ran, Luciana Arrighi'nın dekor tasanmı ve gerçek kahramanlara oldukça benze- yen \e benzetılmiş oyunculanyla kar- şımıza gelen ve kuşkusuz hakkında say- falarca inceleme. ciltlerce kıtap yazılmış. çağımızın en ünlü ressamıyla kadınlannın gerçek hikâyesını aktaran bu son James Ivory eseri 'Picassoile Yaşamak'ailgisiz kalmak ne mümkün'' 'Ateşli Latin nıhuna ve sürekli >aratKi sancısı ceken. karmaşık, üretken veson derece bencil bir büv ükçağ- daş sanatçı'ya. dingin bir Anglosakson yaklaşımıy la bakan bu fılmı. her ne kadar James Ivory'nın 'Manzarah Oda', 'Maurice', 'Howards End\ 'Günlerden Kalan' gibi, son yıllarda sınemalanmızı renkJendirmiş. kınıı önemlı fılmleri arasına pek sığıştıramazsak da baştan sona ilgıy- le seyredilen ve meraklısını sanat tarihinın büyüleyici kulvarlannda ve ünlülenn özel yaşam labirentlennde gezdiren. hoş ve nezih bir film oldugunu teslim edenz el- bette. Maçoluktan, hınzırlıktan, çocukçalık- tan vazgeçmez, yüzme bilmez, parasını bankaya koymaz, resim yaparken ken- dmi nerdeyse tann gibi gören bir tuhaf Picasso'yu kahverengi lenslerle, her zamanki ustalığıy la canlandıran Anthony Hopkins'den çok. 30 yıl öncesinin feminis- ti sayılabilecek Françoise Gıiot'yu oy- nayan yenı yetenek Natascha McEIhon'un öne çıktığı ve göz doldurduğu 'Picassoile Yaşamak'bizce haftanın filmi kuşkusuz Braque, vapıtlanyla soyut sanatın yolunu açanlardan. Picasso'nun gölgesindeki ressam KültürServisi - 20. yüzyıl modern resminın ustalann- dan Georges Braque'ın ya- pıtlannı içeren sergi. Lond- ra'daki Ro>al Academy'de 6 nisan tarihine kadar sergile- nıyor. Sergide. Braque'in 1940'tan 1963 "e dek yapmış olduğu \ apıtlar yer alıyor. Braque, 20. yüzyılda ge- lişen modern resme büyük katkılar sağlamasına rağmea sanat çe\Telennden bekledi- ği ilgiyi göremedi. Çünkü sanat hayatı boyunca Picas- so'nun gölgesi altında yaşa- dı. Ikisi de kübizmin babası sayılsa da Braque'ın başan- lan hep Picasso'nun başan- sı altında ezildi. Braque, ilk sergisini 1908'de tüm resimlerini sa- tın alan ünlü sanat tüccan Kahnvveiler'ın galerisinde açtı. Picasso ve Braque, kü- bizmin temellerini olu^turan ilkeleri birlikte geliştirdiler. Bunlar her iki sanatçınında aradığı, ama daha önce açık- ça kullanmadıklan bir resim diline dayanıyordu. 1909son- lannda Braque hacimleri ge- ometrik öğelerine aynştır- maya başladı. Picasso ile yakın işbirliği içinde deneylerini. insan fi- gürü ve natürmortlara uygu- ladılar. Kullandığı renkleri, griler, bejler, siyahlar, yeşil- ler ve yağlı beyazlarla sınır- layarak elle dokunulabilen gerçegi, göz aldatmacasına başvurmadan, iki boyutlu olarak resmetmeye çalıştı. Böyle bir çalışma da ancak soyuta gidebilirdi. Ö\le ki yaptıklan çalışmalar. soyut sanatın gelişmesine temel ol- du. Picasso ve Braque'ın be- raberlilderi 1914 yılına dek sürdü. Braque, Binnci Dün- ya Savaşı'nda cepheye gitti, Artois'te savaşa katıldı ve başındanyaralandı. Uzun bir dinlenmeden sonra 1917'de yeniden, fakat Picasso olma- dan çalışmalanna devam et- ti. Daha sürekli. sağlam ve durağan biçimlere yöneldi. İkinci Dünya Savaşı sırasın- da yaptığı resimlerde renk- leri daha zenginleşfi. nesne- leri dekoratif motıflerle yük- lü arka planı kurtuldu. Braque, hayatı boyunca Rönesans sanatından nefret etti. Çünkü, 'kötüoyunlaria' Alberti tarafından geliştinlen. perspektif hilelerinden hiç hoşlanmıyordu. O, nesnele- rin arka planını da gerçekte nasılsa öyle resmetmeye ça- lışıyordu. Sanat çevreleri tarafından hep ikinci plana atılan Bra- que için bu sergi, sanatının önemli yanlannı ve yüzyı- lın aykın sanatının tüm ince- liklerini gözler önüne koy- ması bakımından oldukça önemli. Eva veAdde:MüzelikildliKültfir Servisi - Anlat- tı klanna göre moda dünya- sı onlardan esinleniyor. "Manhartan'ın simgesi", bunun da ötesinde, "dün- yanın en ünlü ikilisi" ol- duklannı iddia ediyorlar. Donald ve Marla Trump ikilisi mi onlar? YoksaJohn ve CaroJjıı Kennedy mi? Hayır. Onlar, sanat dünya- sının yakından tanıdığı, il- ginç kılıklı. kel kafalı Eva ve Adele ikilisi. Belki hiç duymadınızisimlerini... O zaman mutlaka duyacaksı- nız bir gün: "Sanaün gele- ceği" olduklannı ıddia edi- yorlar. Fransizlann avan- gard sanat dergisi Techni- kart, onlan Andy War- hol'un ünlü Campbell's Çorbası Konserve Kutula- n işiyle karşılaştınyor. Ber- lin ve Manhattan'ın turist rehberlerinde fotoğraflan var. Manhattan rehberinde yer alan fotoğrafın altın- da. "NewYbrk'tayalnızhk çeken insanlar, sonunda mutlaka kendilerine hitap eden birilerini bulurlar" yazıyor. Berlin'de vaşayan Eva ve Adele ikilisi, sanat dün- yasınm benzersiz ikilisi. c . ._ . ., _. . _ . . . . , , .. _ _ _ tkisinin de başı kazınmış, S a n a t ^"VasHiın sıradışı ıkflısı Eva ve AdeJe, ınsanlara hoşgoruyu oğretmek ıstryorlar. ikisi de birbirine tıpatıp benzeyen da gören Turcat. "İlk başta dikkat de gösteri de yapmıyoruz." Onlar renkli, sıradışı kıyafetler içinde. Bu kıyafetleri kendileri tasarlıyorlar. Her zaman ikiz gibi giyiniyorlar ve her zaman kadın kılığındalar. Ama kadın mı erkek mi olduklan belli de- ğil. Belli cinsel göstergeleri tersyüz ederek cinsiyet aynmının önüne geçtilderini savunuyorlar. Yine de Adele'in kadın olduğu belli. Eva'nın durumu ıse daha belirsiz. Sesi erkek sesi, ama gıdısı yok. Erkek olup ol- madığı sorulduğunda, "Ben first lad>'iyim" diye yanıt venyor. Eva ya da Havva, "Ben, doğam gereği ka- dınım. Adele benden daha erkeksL Kadınüğı benden öğrendT diyor. Technikart dergısınin editörü Rap- hael Turcat ise Eva'nın erkek oldu- ğunu ve ikilinin gayet normal bir cin- sel yaşantısı oldugunu anlatıyor. Eva ve Adele ikilisini ilk kez 1990 yılında Paris'in çağdaş sanat fuann- çekmekisteyen ikizav-allıdiyedüşün- müştum. ancak daha sonra bütünnı- ar. sergi, bienal açıhşlannı belli bir amaçla zij'aret ettiklerini öğrendim ve vaphklan bir işe bir anlam vere- bildim" diyor Soluk alan sanat yapıtian Eva-Adele ikilisi bugüne dek tek bir sergi açmış değil, ama kendile- rini soluk alıp veren sanat yapıtlan olarak tanımlıyorlar. Sergi açıhşla- nna ilginç kıyafetleri içinde el ele gidiyorlar. resimlerin önünde du- rup fotoğrafçılara poz veriyorlar. Aslında onlan performans sanatçı- sı olarak tanımlamak mümkün, ama, bu tanıma karşı çıkıyorlar: "Bizim yaptıgımız performans değil. Per- formansın bir başı vesonu vardır. Bir galeride sözgelimi Gilbert&George gibi durup, belli bir zaman sürecin- yaşamlannı sanatın kendisi olarak görüyorlar. Sonu gelmeyen bir per- formans onlannki; günde 24 saat, haftada yedi gün. yılda 52 hafta sü- ren, sonu gelmeyen bir gösten. Sanatın gelecekte müze. galeri gibi geleneksel kurumlardan çıkıp, günlük yaşamın a\nlmaz bir parça- sı olacağını savunuyorlar. En sev- dikleri cümle: "Biznereyegidersek, orası müze oluveri\or.r Onlar içın müze kavramı, "dört duvar bir bi- na" değil. Gıttikleri her yer müze olu- venyorsa, yaptıklan her şeye de "sa- nat" diyorlar. Onlara göre gülücük- leri sanat, kahkahalan sanat, başla- nnı kazıtmalan sanat... Gerçekten de sanat olarak kabul edilebılir mi yaşantılan? Technikart dergisinin editörü Turcat, "Bence bir şeve sanat diyebilmemiz için iiç koşulun var olması gereklidir -este- tik, entetektüel vesosyal bir dunımu varsa bir işin, ona sanatdiyebiliriz-. Eva-Ade- le ikilisi, görüntüleri HJba- nvla estetik duruma uyu- yorlar. Kntelektüel bir dü- zeyde, müze kavramım sor- guluyoriar. Sosyal açıdan baktığımızda da cinsiyet avTimcıhğıvçkimliksorun- salını irdelediklerini görü- yoruz. İşte bunedenle,yap- tıklanna sanat divebiliriz" diyor. Turcat'a göre bu ikili kendilerinin nasıl görün- düğüyle değil, başka in- sanlann onlan nasıl gör- düğüyle ilgileniyorlar. Bu nedenle, dünyanın dört bir yanında katıldıkJan sanat etkinliklerinde sanatsever- lere sürekli fotoğraflannı çektiriyorlar. Bugüne dek 200 fotoğraf bıriktirmiş- ler. Kimisi, Avustralya'dan. Japonya'dan. Çoğu müze ve galeride yapıtlardan daha çok ılgi çekıyorlar. Nitekim iki yıl önceki Venedik Bienali'nin La Repubblica gazetesin- de yer alan açılış fotoğra- fı da bu ikiliyi gösteriyor- du... Fotoğraflan, dünya- nın dört bir yanında çeşit- li dergilerde yer alıyor. Ama kimse onlarla ilgili pek bir şey bil- miyor. Geçmişten söz etmeyi sev- miyorlar. "Biz geleceğin bir parca- sıyız" diyorlar. Biyografilerinde, so- yad ya da doğum tanhi gibi aynn- tılar yer almıyor. Sergi açacaklar İnsanlara 'hoşgörii')^ oğretmek istiyorlar. "İnsanlar,cinsel tercihle- rini diledikteri gibi yaşayabilmeli- ler" diyor Adele. "Çoğu insan bize tuhaf tuhaf bakıyor. Ama aynı za- manda düşünmeve başlıvorlar." Pekı nasıl geçiniyorlar? Resim yaptıklannı ve dostlanna sattıklan- nı söylüyorlar. Bu yıl, müze ve ga- leri fikrine karşı çıkmalanna rağmen ilk kez bir sergi açacaklar, Hano- ver'deki Sprengler Müzesi'nde. Ar- tık daha ciddiye alınmak istedikle- rini. bu yüzden gülücüklerin yet- mediğinı söylüyorlar... 11. Amerikan Komedi Odülleri • Kültür Servisi -11. Amerikan Komedi Ödüllen önceki gece Los Angeles'ta düzenlenen bir törenle sahiplenni buldu. Törende 77 yaşındaki komedi oyuncusu Walter Matthau "ömür boyu başan ödülü'nü 'Kaktüs Çiçeği' adlı filmdeki rol arkadaşı Goldıe Havvn'ın elinden aldı. Matthau'nun son filminin adıysa T m not Rappaport'. Bu yıl 1 l.'si düzenlenen Amerikan Komedi Odülleri, yalnızca komedi ünlülerini konu alan tek yanşma aynı zamanda. 'Evita' Bupsa'da gösterime giriyor • KültürServisi- Sınemaseverlenn merakla beklediğı 'Evita', Türkiye'de ilk kez Bursa'da göstenme giriyor. 11-14 ve 16-17 şubat tanhleri arasında Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfı'nın organizasyonuyla Tayyare Kültür Merkezi'nde göstenme girecek olan 'Evıta,* sefaletten gelip dünyanın en güçlü kadınlan arasında yer alan Arjantin lideri Juan Peron'un eşi Eva Peron'un yaşamını anlatıyor. Alan Parker'in yönettıği ve Madonna ile Antonıo Banderas'ın rol aldığı film. ocak ayında ABD'de verilen Altın Küre Sinema Ödülleri'nde "En 1yi Kadın Oyuncu'. 'En iyi Müzikal Film' ve 'En İyi Orijinal Film Şarkısı" olmak üzere üç dalda ödül kazanmıştı. Okay Temiz Roxy'de • Kültür Servisi - Dünyanın önde gelen birkaç klarnetçisinden bin olan olağanüstü teknik ve doğaçlama gücüne sahip Ivo Papazov. gitan kendine has birtarzda çalan Enver Ismailof çarşamba ve perşembe geceleri saat 22.00'de Okay Temız'le birlikte Roxy'de konser verecek. Aslen Türk uyruklu olan tbrahim Papazov Balkan müziğinde büyük bir otonte Sanatçının kendi grubu ile yaptığı çalışmalan \e CD'leri dünyanın her tarafında bulunabilıyor. Enver fsmailof da Karadenız. Balkan ve Türk kültürlennı Jazz müziği ile yoğurarak sunuyor. Okay Temiz bu iki değerli müzisyene kendi icat ettiği elektrikli piramitini ve vurmalı aletlerinı kullanarak eşlik edecek. 'Cem Suftan' Muhsin Ertugrul'da • Kühür Servisi - Taht ve ıktıdar kavgasının trajık sonunu anlatan 'Cem Sultan' adlı tarihı piyes 19- 23 Şubat tarihleri arasında Harbiye Muhsin Ertuğrul sahnesinde izlenebilir. Turan Oflazoğlu'nun yazıp, Engın Uludağ'ın sahneye koyduğu oyunda başlıca rolleri Hüseyin Köroğlu. Kerem Yılmazer. Can Başak, Rozet Hubeş, Aslan Altın, Ali Karagöz, Turgut Arseven, Bilge Zobu, Devrim Parscan, Emin Anû, Melike Altınbaran, Bınnur U>ar. Fatoş Tez, Eftal Gülbudak. Burak Davutoğlu, paylaşıvor. Gerçeklep Tükenmez 1 • Kültür Servisi - Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Haber Ajansı muhabirlerinin fotoğraf sergisi Pimapen Kültürevi'nde açıldı. MlHA'lı yirmi gencin "Gerçekler Tükenmez II" isimli fotoğraf sergisi 19 şubat tarihine kadar açık kalacak. Gençler sergideki amaçlannı şöyle dile getiriyorlar: "Çiçekleri, insan yüzlerini. kedi suratlanru, yaşlılan, calışanları, çalışmayanlan (da)'Bunlar çok çekıldi' diyerek objektifimizden uzak tutmak istemiyoruz. Neden tutalım ki... Onlar her an yaşam uğraşısında gülüyor, ağlıyor. bir yerde duruyorlar. Biz, size, onlan yaşamlannın başında, sonunda, kıyısında göstermek istiyoruz..." (Pimapen Kültürevi:212-268 33 58) Nefesli Çalgılar Beşlisi Türkiye'de • Kültür Servisi - Avustur>a Kültür Ofisi'nin davetlısi olarak Istanbul, Bursa ve Eskışehir'de konserler vermek üzere Türkiye'ye gelecek olan OÖ. Blasersolisten (Nefesli Çalgılar Beşlisi), konser çalışmalanna 1986 yılında basladı. Prof. Karl Ohlberger'in yönetimindeki çalışmalan sonucunda yüksek bir standarda ve geniş bir repertuvara sahip olan topluluk, unutulmaya yüz tutmuş Oda Müziği'ni canlandırma amacıyla çalışmalannı sürdürerek. özgün müzik edebiyatının yanı sıra her çeşit stil çalışmalan ve değişik aranjmanlan da repertuvanna kattı. Italya. Fransa. Almanya ve Türkiye'de konserler veren grup Hupert Riepl (flüt), Thomas Rischanek (obua), Alois Wimmer (klarinet), Erhard Zehetner (korno). Reınhard Gitschthaler (fagot) adlı sanatçılardan oluşuyor. Topluluğun konserleri 18 şubat salı günü lstanbul Avusturya Kültür Ofisi'nde saat 19.30'da. 19 şubat çarşamba günü saat 20.00'de Bursa Tayyare Kültür Merkezi'nde, 21 şubat cuma günü Eskişehir Anadolu Üniversitesi Atatürk Sanat Merkezi'nde saat 20.00'de gerçekleşecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear