22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 11ŞUBAT1997SALI 12 KULTUR SAHNEDE N AYŞEGCLYÜKSEL İstanbul Şehur Tiyatrolan, Shakespeare'i 21. yüzyıla taşıyan başanlı bir yapım sahneliyor Ve sonunda, 'Bir Ata, Krİstanbul Şehr Tiyatrolan, için- de Dulunduğunuz tivatro cbör*emi- nı raçlandıran bır yapımla k_arşı- mzda. Başar Sabuncu'nun Sha- ktspeare'ın or ıkı oyunundan ve be; sonesindeı bölümleri i ç içe kugula>arak sıhneledığı "BSrA- (a KraUığun" büyük ozanın in- san doğasını gczlemleme gücünü. ti\£tro olayı lotarmadaki ustalı- ğını, dahası tiutroyoluyla insanı kerdisiyle yüdeştirme yetisıni gczler önüne scren. bilinçiî birça- lışmanın ürünu Shakespeare'ınünlütarihi ıoyu- nu "III. RichanTın Makyavelist kahramanı Ricıard, hile ve şiddet yoluyla. İngiltere tahtı ile arasm- dakı tüm engelerı (ağabeyıni ve yegenlenni bibl ortalığı lcan gö- lüne çevirme pıhasına aşıp cLa ül- kevı içıne attığ. ıç savaşın e n yo- ğun anında. annı bıle yitirdiği noktada. iktidar tutkusu uğTuna ya^adığı ve rün topluma ya^attı- ğı korkunç serüvenin boşunalığı- nın bılıncine \anr. Bir " a t " ıçın bin bir hıleyle, eziyetle, cirayetle elde ertiği kraKığını feda etmeye hazırdır artık. Sabuncu'num kola- jı, adını Richard'ın bu bilsnce u- laştığı noktadası sözlerinden ah- yor. RÖnesans 'insancülığa' Shakespcare dünva görüşünü, insanın bırey olarak üstünlüğüne inanan Rönesans "insancıllığı" dogrultusunda oluşturmuş bir ozan. Hamlet'ın deyişıyle ınsan. olağanüstü bir yaratıktır. Bir baş- yapıt! Düşünme yetisi üstün, akıl ve mantığını kullanma yeteneği sonsuz. görüntüsü v e devinimi et- kili ve hayranlık verici, eylemleri meleksi. ka\rama gücü tannsal! Dünyaya güzellik saçan bir var- lık! Hayvan türünün kiısursuzluğa ulaştınlmış birörneği! Ancak Shakespeare tiyatrosu- nun özel devinimi. Rönesans iyimserliğının. ozanın gerçekçi bakış açısının karamsarlığıyla bu- luştuğu noktada oluşur. Yine Hamlet'in deyışiyle, özünü top- raktan almış. toprağın özü olan, zavallı bir ölümlüdür insanoğlu, ne bütünüyle göklerin ne de bütü- nüyle yeryüzünün bir parçası ola- bilmış. üstün ve aşağılık özellik- leriyle bırlikte yaşamaya tutsak bir yaratık! Shakespeare coğunlukla, üstün- ıyı (tannsal) özelliklennı. aşağı- lık-kötü (hayvansı) özelliklerinin buyruğuna vererek enerjisini bo- şa harcayan insanlann serüvenini dile getirmiştir. Tannsal bir gücü olduğunu varsayarak dünyanın ve toplumun dengesini alt üst eden. stanbul Şehir Tiyatrolan, içinde bulunduğumuz tiyatro dönemini taçlandıran bir yapım sahneliyor. Başar Sabuncu'nun Shakespeare'in on iki oyunundan ve beş sonesinden çeşitli bölümleri kurgulayarak gerçekleştirdiği '"Bir Ata, Krallığım", büyük ozanın insan doğasını gözlemleme gücünü, tiyatro olayı kotarmadaki ustahğını ve tiyatro yoluyla insanı kendisiyle yüzleştirme yetisini gözler önüne seriyor. Sabuncu'nun kolajı, adını III. Richard'ın 'Bir Ata, Krallığım!' sözlerinden alıyor. yaşamını koca bir " t yalan"a adadı- ğını, ancak yolun sonuna geldı- ğinde (ölümle yüzleştiğinde) ka\ - rayan tutkulu kahramanlann dra- mını... Başar Sabuncu. kolajını oluştu- rurken Shakespeare'ın. bıreysel tutkulan dogrultusunda yaptıkla- n yanlış seçımlerle yalnız kendi yazgılannı değil, toplumun yaz- gısını da belirleyen, toplumu da peşlennde karanlık bir sona sü- rükleyen kahramanlannı ön düze- ye almıştır. Özellikle "Hamlet", "Macbeth". "Kral Lear". u ffl. Rkhard" v e "Jül Sezar"ın baş ki- şıleri üstünde odaklanan bu çalış- mada "iktidar tutkusu" irdeleni- yor. "20. yiizyıl barbarhğına dair binnasaToluşturmayı amaçlıyor Sabuncu. İktidar tutkusuyla dün- yanın iki kez kan gölüne çevrildi- ği, baskı rejimlerinin utanmasızca sürdürüldügu, toplumlann esenli- ğinın bıreysel tutkular ve çıkar ilişkileri uğruna hiçe sayıldığı. şıddetin önlenemez bir nrmanışta olduğu. insan yaşamının değeri- nin sıfıra indırgendıği, amaç uğru- na her aracı geçerli kılan Makya- velist yaklaşımlann "erdem" sa- yıldığı. uygar toplum yasalannın geçersız kılınıp orman yasalannın egemen olduğu. yoldan çıkmış yüzyılımızın masalını... Sabuncu bu çalışmasıyla Shakespeare'ı, "insan" açısından yüzyılımızdan pek farklı olmayacağa benzeyen 21. yüzyıla taşıyor. Simgesel yeralti dünyası Macbeth. Richard, Claudıus. Hamlet, Lear, Brutus ve ötekiler. iktidar tutkusunun. yasadışılıkla, şıddetle, ölümle buluştuğu mo- dern ama "masalsı" ve simgesel bir "yeralti dünyası"nın cengâver- leri olarak çıkıyorlar karşımıza. Sabuncu birinden ötekine hızla akan episodlarla, Shakespeare'ın farklı oyunlannda yer alan "ben- zer" ilişkileri ve söylemleri yan yana getiriyor. Farklı kişıler ve söylemler bırbinnde yansıyor böylece. Shakespeare'ın tüm oyunlannı ve sonelerini ezbere bilseniz bıle, zaman zaman ıkı di- zenın başka oyundan ya da sone- den iki başka dize içinde eridiğı- ni görüyor, bir oytmdan bir başka oyuna geçişi fark etme gücünüzü yitırdiğinızi anlıyorsunuz. Bir an bile gözden kaçırmadığınız ise sahnede adım adırn onursuzlaş- manın, yozlaşmanın. zulmün sıfır noktasınaulaşıldığı.. heraşamada, güncel-toplumsal çağnşımlar ya- parak. iktidar çılgını kahramanla- nn "yokohış" doğmltusunda ıler- leyışlenni izliyorsunuz. Amaçlanmış olsun. olmasın, yalnız işitsel değil, görsel düzev- de de müthiş bir çağnşım zengin- üğı oluşturulmuş. Herızleyici için farklı çağrışım alanlan yaratan. sahne tasanmının temel görüntü- sünü oluşturan hurda araba. pek çok izleyiciye Susurluk Olayı'nı anımsatıyor. Arabanın bagajından fırlayan Macbeth'in "üç cadısı". insanoğlunun "kötülüğe ve yodu- ğa prim verme" eğilimini baştan sona simgelemek yanında. Sha- kespeare'in iktidar hırsı nedeniy- le yozluğa bulaşmış tüm kadın kahramanlanyla aralanndaki or- tak yanlan göstenrken, bir yan- dan da siyaserteki ve yasadışı ey- lemlerdekı "kadjn parmağı"nı, kısacası, iktidar tutkusunun "ka- dınca" cephesini görüntülüyorlar. Oyun boyunca karanlık bir ye- raltı dünyasındayız. Devletin ve yasalann işlevlerıni üstlenmiş bir "babalar" dünyasında. Tetikçile- rin. tetıkçilerin gensındekı sınsi ScıhneKültür Servisi - Çeyrek asırdır gerek tiyatro sahneierinde. gerekse beyazperdede çeşitli kımliklere bürünüyor. Ancak emeğinin karşılığını yeni yenı alabilen bir oyuncu o. Tiyatro geçmişinden gelen usta oyunculuğunu sinemaya da taşıyarak dünya çapında tanınan, Ian McKellen. şimdi de 'III. Richard'daki birinci sınıf oyunculuğuyla konuşuluyor. Ian McKellen, sahne sanatlannın dünya üzenndeki en yetenekli temsilcılerinden bin. 1991'deadının önüne İngiltere Kraliçesi tarafından asilzadelere verilen 'sir' unvanı eklendi. 25 yılı aşkın kariyerinde ilk sinema fılmini 1966"da Gregor> Peck ile birlikte 'The BeUs of Hell Go Tinga Tinga Ling' adlı projede rol alarak gerçekleştirecektı ama filmin çekimleri yanda kaldı. Mirisch Brothers tarafından çekjmleri İsviçre'de gerçekJeştirilen filmin başına umulmadık bir olay gelmişti çünkü. Filmin öyküsünün yaz aylannda geçmesı gerekirken Isviçre'ye kar yağmaya başlayınca ekıp ber şeyi durdurmak zorunda kaldı ve McKellen"ın ilk sinema denemesi böylelikle hüsranla sonuçlanrruş oldu. O da ilk deneyimin tatsız sonucu üzenne koltuğunun altına sıkıştırdığı projeleriyle yeniden tiyatronun yolunu tuttu. 1969'da Edinburgh Festivali'nde sergilediği unutulmaz Richard II ve Edvvard II karakterleriyle 'döneminin en yetenekli oyuncusu' ilan edilen nlü îngiliz tiyatro oyuncusu Ian McKellen, III. Richard 'ı tiyatrodan sonra bu kez de beyazperdede ölümsüzleştirdi. iyatrodaki başanlan üzerine Laurence Olivier'nin mirasçısı olarak görülen Sir Ian McKellen,film yapmayı 'egzersiz' olarak görüyor. McKellen, çok geçmeden beklemediği bir övgüyle daha karşılaştı: 'Yeni Laurence Olivier'. Tiyatroda kazandığı başanlar. bir kez daha kameralara doğru itti McKellen'ı. Arka arkaya üç fılm çevirdi. Bir yandan da sahne ışıklannın altında sayisız temsıle çıkıyordu. Yapımcılar, senaristler, yönetmenler tarafından en çok talep edilen oyuncu haline gelmesı uzun sürmedı. Derken 1960"larda dillerden düşmeyen Prufomo Skandah'nın kahramanı bakan John Prufomo'yu canlandırarak medyanın da ılgisinı çekti. Ardından homoseksüel olduğunu kamuoyuna çekinmeden duyurdu. Kariyerinin altın çağına 'III. Richard' ile adım attı McKellen. 1930'lann Ingilteresi'nde geçen vahşi bir iktidar öyküsünü konu alan yapıt, 1989'da Nat'ional Theatre'da sahnelenmeye başlandı. Seyirciden büyük ilgi gören oyun sayısız dünya turnesi yaptı. McKellen son olarak ABD"de 300. kez perde diyerek seyirciyı selamladı. Ancak kitlelerin sevgisinı kazanması oyunun sinema uyarlaması sayesinde oldu. 'Tamamen şans eseri* olarak filmde rol aldığını belirten 'Sir' McKellen "Fılm yapmak benim için egzersiz yapmak gibi bir şey. Kendimi bir fîlm yaparken başuıdan sonuna dek bütün sürece kaptınyoruni" dese de çok uzun bir süre daha. fılm endüstrisinin vazgeçilmez ismi olacağa benzıyor. Türkiye'nin cenneti, cehennemiKültür Servisi - Doğu Karadeniz kentlerinden Diyarbakır'a, Şanlıurfa'dan Adıyaman, Sıvas ve Hakkâri'ye uzanan çizgide memleketimizden insan manzaralan. Yurt ve insan sevgisinin ıç içe geçtiği Türkiye izlenimleri. Gazeteci yazar Z^ynep Oral'ın yurt gezilen sırasında derlediği izlenımlerden oluşan 'Bu Cennet Bu Cehennem', AD Yayıncılık'tan çıktı. Türkiye insanının çilesinı. dertlerini, sevınçlennı, mızah gücünü yansıtan bu derlemede çeşitli yörelerden derlediği manzaralan yer yer öykü diline yaklaşan bir anlatımla yansıtıyor Zeynep Oral. Yıllardır mesleği gereğı Türkiye'nin pek çok yöresine gidip çeşitli konular üzerine röportajlar yapan Oral, buralarda yaşadığı yoğun ilişkileri gazete yazısına dönüştürmekle yetinmeyip yaşamın çoksesli aynntılanyla donatıyor. "Bu kitap içimde biriktirdiğim ve damırtığım bakışlardan, anlardan ve sözcüklerden doğdu" diyen Oral, kitabın adını Nâzım Hikmet'in şiinnden ödünç alarak koyduğunu anlatıyor: " "Bu Cennet, Bu Cehennem'; çünkü bu kavramlan şimdi ve burada, her birimiz tek tek ve hep beraber yaşıyoruz. Bu memleketi cennete de cehenneme de dönüştüren bizleriz. Çünkü yokluktan değerler ureten ve değerieri yokluğa dönüştüren; aklımızla körelten, duyarlılığımızla yücelten biziz. Hainlerin kahraman. kahramanlann hain ilan edildiği bir ülkenin çocuklanyız." güçlenn kol gezdiği bir dünyada. Kral Learde Dûndar Kılıç'ı, Cor- delia'da Uğur Çakıcı'ya yakalayı- veriyorsunuz bir an için. Shakes- peare'in kahramanlan bir episod- dan ötekı epısoda atlarken. zaman zaman, sanki televizyonda izledi- ğiniz ya da tanıdığınız siyasetçile- rin belirlı sözlerini ve tavırlannı yakalıyorsunuz. Sözgelimi Ham- İet'te bir an için Erdal tnönü'yü fark etmek şaşırtıcı ve keyiflendi- rici. Yapımdakı çağnşım zenginliği, Shakespeare'in dört yüzyıl önce- sinden, insan doğasının "değiş- mez"lerini ustalıkla saptamış ve bu *değişnıez"Ieri kahramanlann- da somutlamış olmasından kay- naklanıyor. Başar Sabuncu, ikti- dar tutkusuyla doğrudan ilintili "değişnıez"leri bir araya getirdiği için de örnekse. yalnız "Mac- beth"! ızleyerek kuramadığınız özdeşlıkleri bu yapımı izlerken kolayca kurabiliyorsunuz. Sabun- cu, yapabileceğıniz tüm çağnşım- lara açık bir Shakespeare metni ve sahne eylemi oluşturarak, kısıth göndermelerle sınırlanmayan, bir "gösteren"in özgürce bir başka "gösteren"e ulaştığı, özgür yo- rum lara engel koymayan bir tiyat- ro olayı kotarmış. Inatçı bir tutarhlık Ancak bu açık uçlu sahne met- ninin temelde inatçı bir tutarlılığı var. Sahneden gelip geçen tüm kahramanlar önce "iktidar tutku- su"na tutsak oluyorlar. Sonra bu tutku dogrultusunda ihanetle baş- layıp. şiddete ve zulme yönelen eylemlerine ginşiyorlar. Sonunda da her bin, ürettikleri kötülüğün bedelıni yaşamlanyla ödüyorlar. (Tann değil, zavallı ölümlüler on- lar; sonunda toprağa kanşıyorlar.) "Babalar" dünyasında yapılan yanlışın bağışlanmadığını biliriz. Şunu da bilelım: Rönesansdünya- sının "insancı" ozanı Shakespe- are için de "yannşseçim" yapan ve "trajik durum"içinde yer alan kahramanlann bağışlanması söz konusu değil... Yakalannı yasala- nn öngördüğü adaletten ve/ya da iiahi adaletten kurtarabılecefine inanan iktidar tutkunlannın, insa- nı kendi kendisiyle yüzleştirmede ustalaşmış büyük ozanın yargısın- dan, "Shakespeare'ce adalet"ten kurtulamayacaklannı bilmeleri gerek! Oyun, Shakespeare tiyatrosu- nun amaçladığının tam tersine, kahramanlann psikolojik dennli- ğinı ve/ya da ikilemkriru yansıt- maktan çok. iktidar tutkusuna yö- nelik söylemlerini dile getırmeyi amaçladığından, sahnede Brecht'- çe göstermeci bir tavır egemen. Hamlet bir anlamda sahnede yer alan olaylann yorumcusu olarak da işlev taşıyor. Oyunculann rolden role geçtik- leri epısodik bir yapı üstünde bi- çimlenen oyun, çoğunlukla gro- teske yaslanan bir oyunculuk biçe- miyle ve "tersinlemeler" (ironi) aracılığıyla yol alıyor. Hareket dü- zeni açısından kusursuz bir takım oyunculuğu gerçekleştirilmiş. Bu hızlı düzen içinde oyunculann bir bölümü çarpıcı kompozisyonlar oluştururken bir bölümünün söy- lediklerini anlamakta ya da yansıt- tıklan tavn kavramakta zorluk çe- kiyorsunuz. Sözgelimi, Ayhan Kavvas'tan daha belirgin bir Mac- beth yorumu, Hamlet kompozis- yonunda deneyimli Arif Akka- ya'dan da daha özel bir Hamlet yo- rumu bekliyorsunuz. Başanya imza atan yapım Selim Atakan'ın dört dörtlük özgün müziğiyle, Nurullah Tun- cer'in çarpıcı ve işlevsel sahne ta- sanmıyla, Türkân Kafadar'ın öz- gün giysi çalışmasıyla, İlhan Oren'ın duyarlı ışık düzeniyle, tüm oyunculann coşkuJu ve ener- jik katkılanyla. "Bir Ata, Kralh- ğun" başanya ımza atan bir ya- pım. En büyük övgü ise uyarlama- cı ve yönetmen olarak içinde bu- lunduğumuz aşamada tiyatro dö- neminin en vurucu sahne olayını yaratan Başar Sabuncu'nun. Sa- buncu, ne yaptığrnı bilen bir tiyat- ro adamı olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. "Bir Ata,KraIhğınr Shakespe- are metinlerini bilenler ve bilme- yenler için farklı ama eşit düzey- de tatlar sunan, profesyonelce ko- tanlmış, yurtiçi ve yurtdışı tiyatro şenliklerinde başan kazanmaya a- day bir yapım. Bu çabanın ve ba- şannın daha çok seyirciyle payla- şılabilmesi için yapımın büyük kentlere, en azından başkente gö- türülmesinin gerekli olduğu kanı- sındayım. istanbul Şehir Tiyatro- lan Genel Sanat Yönetmeni Sayın Kenan Işık zorluklann kısıth büt- çelerle de aşılabileceğini bilir. Bel- ki Ankara Devlet Tiyatrosu da "Bir Ata, Krallığıın"ı bir haftalı- ğına salonlanndan binnde konuk edebilir. Dilemesi bizden... YAZIODASI SELtM İLERİ İlk Gözağrısı Unutulmuş şairlerden Celâl Sahir Erozan'ın bir dizesi var: Bir genç şair ilk yazdığı şiiri nasıl se- verse"... İlk yazdığım öyküyü düşündüm, hatırlamaya ça- lıştım, sevmış miydim? Sonra, ilk yazdığım yazı öykü müydü diye düşün- düm. İlk ne yazmıştım? Bir türlü çıkaramadım. llkokul son sınıftayken Atatürk'le ilgili bir kom- pozısyon yazmıştık. Hiçbir zaman başanlı öğrenci olamadım. Ama o kompozisyondan -o zamanlar 'tahrir' denıyordu- pekiyı aldığımı, pek gururiandı- ğımı hatırlıyorum. Daha doğrusu, hiçbir zaman unutmadım. Arada bir hatırlayıp koltuklarım kaba- nr. Firuzağa Ilkokulu'nun üst katında, koridorun ucunda bir sınıftı. Aylardan kasım. Ama adamakıl- lı güneşli bir sonbahar günü. Güneş camlardan yansıyor, çeşit çeşit ışık oyunlarıyla sınıfta gezinip duruyordu. Bütün sınıf sessizce yazıyorduk. Gerildiğimi his- sediyordum. Atatürk'ü ölüm günlerinde tasvir et- meye koyulmuştum. 'Dokuzubeş geçe'yi anlatma- ya çalışıyordum. Dolmabahçe Sarayı'nı gözümün önüne getirmeye... Gerçekten de o yılların 10 Kasım günleri bende derin iz bırakmıştır. Içten bir yas hâlâ yaşanıyordu. 'Istiklâl Harbi'm yaşamış büyüklerimız hayattaydı- lar. 10 Kasım günü onlar mutlaka savaş zamanla- nndan -sonu zaferle biten- buruk öyküler anlatır- lardı. Besbelli, bunlann hepsinin etkisi altındaydım. Celâl Sahir -elbette bambaşka duygularla- "Bir gemici nasıl Kutupyıldızını gözetler", diyor; o gün- lerde Atatürk'e ve Cumhuriyet'imize bir Kutupyıl- dızı çağrışımıyla yaklaşılırdı. Kimbilir ne olup gitti tahrir ödevim, nerede, nasıl kayboldu, yırtılıp atıldı... Yukanda 'öykü' dedim ama, ilk öykümü değil de ilk romanımı hatıriıyorum sonra. Ortaokul son sınıf- tayken yazmıştım: Karanlık Yüzlü Günün Aydınlı- 9ı- Daha doğrusu sonuna erişebildiğim ilk roman. Yoksa, öncelinde yarım kalmış nice nice roman (!) var. Galatasaray Lısesi orta ikide, matematik öğ- retmenimiz Hilâl Pamir'in dersinde polisiye roman yazarken yakalanmıştım. Sevgili öğretmenımin hoşgördüğünü hemen söylemeliyim; bağışlamıştı; bu bağışlamaya, bir anlamda desteklemeye, iteîe- meye kimbilir ne çok şey borçluyum. Roman taslaklarımı okul arkadaşlarım Ahmet Kaptan'la Yaşar ilksavaş'a okurdum. Sabırla din- lediler. Sevinç, sevgi değil, büyük heyecanlardı. Yazar- ken, okurken çok heyecanlanırdım... İlk romanım kaybolmadı, ben yırtıp attım. Berbat birşeydi. Şimdi pişmanım. Reşat Nuri Güntekin dergilerde kalmış bir dizı yazısında 'ilk gözağn'lar\n\, ilk aşkını, ilk yazısını, meslek hayatında ilk gününü anlatır. İlk yazısını ya- yımlanan ilk yazısı olarak değerlendirmiştir. Yayımlanan ilk yazım hocamız Vedat Günyolun Yeni Ufuklardergisinde, yıllardan 1967. Arkadaşım Şaner Erman'la Maçka Taşlık Gazinosu'nda bir yaz akşamı, üstelik bira içerek bu yazıyı kutluyo- ruz! Şaner: "Işte en büyük isteğin oldu, yazar ol- dun!" diyor. Oysa -bunca yıl sonra itiraf edeyim- ilk gözağ- rım yazar olmak değıldi: Sinema oyuncusu olmak istiyordum. Aynanın karşısına geçer, kıpkıvırcık, şekle girmez siyah saçlarımı Göksel Arsoy'un dal- galı, kumral saçlarına benzetmeye çalışırdım. Filmlerden eve dönünce hayal kurar, beyazper- dede kendimi görür, ya Göksel Arsoy, ya Aytian Işık olurdum. Derken bir iki yıl geçti; haydi, Celâl Sahir'den bir dizeyle noktalayayım sinema yıldızlı- ğı maceramı: "Benim o gün yüreğimde solar bü- tün duygular." Duygular solunca... beyazperdede açık kumral, dalgalı saçlarla görünemeyeceğimi nihayet kavra- dıkça yazıya çıziye gönül verdim. 1968'de ilk öykü kitabım Cumartesi Yalnızlığı: Büyük heyecanlar yine. Büyük umutlar. Büyük, sonsuz sanılmış ülküler. Otuz yıl öncesinin o ülküleri bir gün hiç iflâs ede- bilir, batkıya uğrayabilir miydi?! Edebiyatın, edebî eserierin toplumlann yüzakı olduğuna inanıyordum. İnsan Yakup Kadri olmuşsa, Reşat Nuri olmuşsa her zaman, nice zamanlar sonra büyük bir saygıy- la anılacak umudunu taşırdım. Bunlar geçti, gerçekliği görebilıyorum. Kimin umuru Halide Edib, Refik Halid... Hele daha es- kiler... Onlar çapında asla olamamışken ben mi umursanacağım?! Edebiyat: Bugünün üvey evlâdı! Yazmak heyecanını yitirmedim. Ama Türkçe'de çok sevdiğim bir deyiş var: 'Eski gözağnsı'... Dü- şündükçe o yıllan, o eski ülküleri, sevgili gözağrı- mın eskimesinden çok korkuyorum. Şu dize de unutulmuş şair Ihsan Raif Hanım'ın: "Aşkkâfidir, verelini, düşünme, gel gidelim!" Gel gidelim yazmaya... Anadolu'nun kıtıç kalkan oyunu • ANKARA (A.A) - Türkîerin geleneksel kılıç kalkan oyununun, şimdiye kadar bilinenden daha uzun bir geçmişe sahıp olduğu, Anadolu'da binlerce yıldır oynandığı açıklandı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi KJasik Arkeoloji Anabilim Dah öğretim üyesi Doç. Dr. Ender Varinlioğlu, TürkJer'in geleneksel kılıç kalkan oyununun Hititler'den de eskiye dayandığını söyledi. Samsatlı Lukianos'un 1800 yıl önce yazdığı ve Türkçeye henüz çe\Tİlmemiş olan "Dans" adlı parçada kılıç kalkan oyunundan bahsedildiğini bildiren Doç Dr. Varinlioğlu, bu dansın geçmışinin. Anadolu'nun bilinen en eski tarihine kadar uzandığım ve Anadolu'nun yerli halkının inancıyla ilgili olduğunu söyledi. Ankara'da Brecht Gecesi • ANKARA (ANKA) - Bertolt Brecht Tiyarrosu'nun uzantısı olan Berliener Ensemble'nin üç sanatçısı 14 Mart tarihinde Ankara'da 'Love and Revolution' adı altında müzikli bir 'Brecht Gecesi' düzenleyecek. Alman Kültür Merkezi'ndeki •Brecht Gecesi'nde tekstin müzikle, sözün notayla, fikrin duygularla ve oyuncunun izleyiciyle buluşması amaçlanıyor. Bertolt Brecht'i yıllardır kendılerine özgü bir tarzda yorumlayan Carmen-Maja Antonı ve Hans-Peter Reinecke ikilisine piyanoda Karl-Heınz Nehring eşlik edecek. Çocuklar Talimhane'de • Kühür Servisi - Talımhane Sahnesi "Ayının Fendi Avcıyı Yendı" adlı çocuk oyunuyla çocukJara tiyatro keyfinı yaşatıyor. Hayvan sevgisinı konu alan oyundan sonra da küçük ızleyicilere makyaj yapılarak istedikJeri çizgi film kahramanlanna dönüşmeleri sağlanıyor. Oyun çarşamba. perşembe cuma v e cumartesi saat 13.00'te pazar günü de saat 11.00 ve 16.00'da Talımhane Sahnesi'nde sahnelemyor. (Tel:212-256 66 54)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear